kaygı - Turkish English Dictionary

kaygı

Meanings of "kaygı" in English Turkish Dictionary : 51 result(s)

Turkish English
Common Usage
kaygı concern n.
Thereafter, the permanent concern of Parliament, and obviously of our group, is safety.
Bundan sonra Parlamento'nun ve tabii ki grubumuzun daimi kaygısı güvenliktir.

More Sentences
kaygı anxiety n.
This anxiety must be taken seriously, and we must discuss it.
Bu kaygı ciddiye alınmalı ve tartışılmalıdır.

More Sentences
General
kaygı consideration n.
First of all, public health cannot take second place to job considerations.
Her şeyden önce, halk sağlığı iş kaygıları karşısında ikinci planda kalamaz.

More Sentences
kaygı preoccupation n.
We can obviously only vote against a report so obviously marked by these preoccupations alone.
Bu kadar açık bir şekilde sadece bu kaygıların damgasını vurduğu bir rapora karşı oy kullanabiliriz.

More Sentences
kaygı preoccupation with n.
It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly.
İnsanları özgürce ve asilce yaşamaktan alıkoyan şey, her şeyden çok sahip olma kaygısıdır.

More Sentences
kaygı anxiety n.
There is a political anxiety whereby all the countries apparently feel able to compromise fundamental legal principles.
Görünüşe göre tüm ülkelerin temel hukuki ilkelerden taviz verebileceklerini düşündükleri bir siyasi kaygı söz konusu.

More Sentences
kaygı misgiving n.
I must admit, I have some misgivings about your plan.
İtiraf etmeliyim, senin planın hakkında bazı kaygılarım var,

More Sentences
kaygı concern n.
It will have contrived to replace delight in the renewal of old acquaintances with generalised concern.
Eski tanıdıkların yenilenmesinden duyulan memnuniyetin yerine genel bir kaygıyı koymayı başarmış olacaktır.

More Sentences
Psychology
kaygı anxiety n.
The oral question to the Commission underlines this anxiety.
Komisyon'a yöneltilen sözlü soru bu kaygının altını çizmektedir.

More Sentences
Common Usage
kaygı apprehension n.
kaygı worry n.
General
kaygı self concern n.
kaygı fear n.
kaygı load n.
kaygı discomposure n.
kaygı disquietude n.
kaygı worry n.
kaygı inquietude n.
kaygı disquiet n.
kaygı solicitude n.
kaygı care n.
kaygı uneasiness n.
kaygı perturbation n.
kaygı worriment n.
kaygı qualm n.
kaygı trepidation n.
kaygı bedevilment n.
kaygı angst n.
kaygı chagrin [obsolete] n.
kaygı nightmare n.
kaygı tweag [obsolete] n.
kaygı unease n.
kaygı uneasiness n.
kaygı unquietude n.
kaygı lather n.
kaygı hang-up n.
kaygı hobgoblin n.
kaygı concernment [rare] n.
kaygı concernment n.
kaygı dread n.
kaygı fash n.
kaygı feare [obsolete] n.
kaygı preengagement n.
Colloquial
kaygı consarn (concern) n.
kaygı qualms n.
Idioms
kaygı wailing and gnashing of teeth n.
kaygı a blue funk n.
kaygı cold feet n.
Psychology
kaygı anxietude n.
Archaic
kaygı cark n.
Slang
kaygı two and eight [uk] n.

Meanings of "kaygı" with other terms in English Turkish Dictionary : 121 result(s)

Turkish English
General
kaygı verici worrisome adj.
This is especially worrisome.
Bu özellikle kaygı verici.

More Sentences
Trade/Economic
ticari kaygı commercial concern n.
Once again, commercial concerns are being portrayed as acts of generosity.
Bir kez daha ticari kaygılar cömertlik eylemleri olarak gösteriliyor.

More Sentences
Psychology
sosyal kaygı social anxiety n.
I hope to cure my social anxiety one day.
Umarım bir gün sosyal kaygımı tedavi edebilirim.

More Sentences
General
estetik kaygı aesthetic concern n.
maddi kaygı financial worries n.
maddi kaygı financial worry n.
asgari kaygı/endişe least concern n.
kaygı konusu olmayan şey nonconcern n.
etrafında olup bitenlerden, kaygı ve endişelerden uzaklaşma, habersiz, bilinçsiz olma durumu blissful oblivion n.
dünyevi kaygı earthly concern n.
kaygı yaratan şey hagrider n.
aşırı kaygı veya suçluluk nedeniyle elleri ovuşturma handwringing n.
aşırı kaygı veya suçluluk nedeniyle elleri ovuşturma hand-wringing n.
aşırı kaygı overconcern n.
kaygı hali ruffle n.
varoluşsal kaygı existential dread n.
kaygı vermek afflict v.
kaygı duymak worry v.
kaygı uyandırmak create anxiety v.
kaygı yaratmak cause anxiety v.
kaygı yaratmak create anxiety v.
kaygı duymak feel anxiety v.
kaygı uyandırmak cause anxiety v.
-den kaygı duymak be concerned about v.
-den kaygı duymak be uneasy about v.
-den kaygı duymak be anxious about v.
-den kaygı duymak be worried with regards to v.
içini kemirmek (kaygı/üzüntü) prey on v.
kaygı taşımak have anxiety for v.
kaygı taşımak have worry for v.
estetik kaygı taşımak have aesthetic concerns v.
kaygı ile dolmak be filled with anxiety v.
kaygı yaratmak distrain [obsolete] v.
(endişe, kaygı vb.) gidermek accommodate v.
kaygı giderici anxiolytic adj.
kaygı verici ominous adj.
kaygı tetikleyici anxiety-provoking adj.
kaygı verici perturbative adj.
kaygı verici teratical [obsolete] adj.
kaygı verici thundery adj.
kaygı dolu earnful [dialect] adj.
kaygı dolu disquietful adj.
kaygı yaratan disquietive [obsolete] adj.
kaygı yaratan disquietous adj.
kaygı verici concerning adj.
kaygı verici oracular adj.
kaygı verici bir şekilde ominously adv.
kaygı verici biçimde doomfully adv.
kaygı verici bir şekilde doomily adv.
Phrasals
kaygı vermek eat up v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili kaygı duymak trouble (someone or oneself) with (someone or something) v.
birine bir şeyle kaygı vermek afflict someone with something v.
birine bir şeyle kaygı vermek afflict someone with something v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili kaygı duymak concerned about (someone or something) v.
Colloquial
son derece kaygı verici bir gelişme a highly worrisome development n.
aşırı kaygı howling fantods n.
aşırı kaygı screaming fantods n.
huzursuzluk/kaygı/endişe yaşamak (marihuana içtikten sonra) be dragged v.
Idioms
endişe/kaygı sebebi cause for alarm n.
aşırı kaygı duymak make a fuss about v.
aşırı kaygı duymak make a fuss over v.
endişe/kaygı içinde olmak be on the ragged edge v.
kaygı vermek give (someone) the shakes v.
(biri/bir şey) için endişe veya kaygı duymak trouble (one's) head with (someone or something) v.
bir şey içi endişe veya kaygı duymak trouble one's head with v.
(birinin) içine endişe/kaygı salmak throw a scare into (someone) v.
kaygı dolu fraught with anxiety adj.
kaygı dolu fraught with worry adj.
bunun sonu kaygı that way madness lies expr.
bunun sonu kaygı that way lies madness expr.
Speaking
seni merak ediyorum (kaygı/endişe) I'm worried about you expr.
Medical
durumsal kaygı situational anxiety n.
gebelik ve kaygı pregnancy and anxiety n.
kaygı reaksiyonu anxiety reaction n.
kaygı düzeyi anxiety level n.
Psychology
kararsızlık, kaygı, saldırganlık gibi davranışlar vasıtasıyla ayırt edilebilen bir kişilik özelliği neuroticism n.
beklentisel kaygı anticipatory anxiety n.
çocukluk veya erişkinlikteki kaygı bozuklukları anxiety disorders of childhood or adolescence n.
dış kaynaklı kaygı exogenous anxiety n.
durumluk sürekli kaygı state-trait anxiety n.
durumluluk-süreklilik kaygı ölçeği (dskö) state-trait anxiety inventory (stai) n.
fobik kaygı phobic anxiety n.
fiziksel kaygı physical anxiety n.
genelleştirilmiş kaygı bozukluğu generalized anxiety disorder n.
iç kaynaklı kaygı endogenous anxiety n.
ilk kaygı primal anxiety n.
içgüdüsel kaygı instinctual anxiety n.
kaygı nesnesi anxiety object n.
kaygı takıntısı anxiety fixation n.
kaygı nöbeti spell of anxiety n.
kaygı tepkisi anxiety reaction n.
kaygı histerisi anxiety hysteria n.
kaygı eşdeğeri anxiety equivalent n.
kaygı hiyerarşisi anxiety hierarchy n.
kaygı nevrozu anxiety neurosis n.
kaygı bozukluğu anxiety disorder n.
kaygı durumu anxiety state n.
kaygı toleransı tolerance of anxiety n.
kaygı dindirme tepkisi anxiety-relief response n.
kaygı giderici ilaçlar antianxiety drugs n.
nesnel kaygı objective anxiety n.
nevrotik kaygı neurotic anxiety n.
otomatik kaygı automatic anxiety n.
özgül olmayan kaygı nonspecific anxiety n.
sürekli kaygı trait anxiety n.
şiddetli kaygı severe anxiety n.
temel kaygı basic anxiety n.
travmatik kaygı traumatic anxiety n.
varoluşsal kaygı existential anxiety n.
yarışma durumluk kaygı envanteri competitive state anxiety inventory n.
yüzer-gezer kaygı free-floating anxiety n.
kaygı doğurduğu için bastırılmış anı repressed memory n.
kaygı dindirici anxiolytic adj.
Pharmaceutics
kaygı, gerginlik ve uykusuzluğun tedavisinde kullanılan sakinleştirici bir ilaç ativan® n.
kaygı, gerginlik ve uykusuzluğun tedavisinde kullanılan sakinleştirici bir ilaç lorazepam n.
kaygı giderici, kas kasılmasını önleyici, sakinleştirici ve iskelet kası gevşetici bir benzodiazepin türevi flurazepam n.
Chemistry
toksikolojik kaygı eşiği threshold of toxicological concern (ttc) n.
Literature
edebi kaygı gütmeyen subliterary adj.
Environment
potansiyel kaygı verici kirletici contaminate of potential concern (copc) n.
Slang
çok büyük kaygı yaşamak piss blood v.
Modern Slang
cebir derslerinde nasıl yapacağını bilmemekten kaynaklı yaşanan kaygı algebraic anxiety n.