seyahat - Turc Anglais Dictionnaire

seyahat

Sens de "seyahat" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 34 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
seyahat trip n.
Every time you fly, you can buy a climate certificate to balance out the emission of CO2 from your trip.
Her uçtuğunuzda, seyahatinizden kaynaklanan CO2 emisyonunu dengelemek için bir iklim sertifikası satın alabilirsiniz.

More Sentences
seyahat travel n.
Travel has opened up new horizons and new opportunities for human contact.
Seyahat yeni ufuklar ve insani temas için yeni fırsatlar yaratmıştır.

More Sentences
seyahat journey n.
A long journey might have a very bad effect on his health.
Uzun bir seyahat adamın sıhhatini kötü etkileyebilir.

More Sentences
General
seyahat travelling n.
The Convention should now make this a priority, so that this ridiculous travelling circus is done away with.
Bu saçma seyahat sirkinin ortadan kalkması için Konvansiyon'un bu konuya öncelik vermesi gerekmektedir.

More Sentences
seyahat traveling n.
His sudden illness deterred us from traveling.
Onun ani hastalığı bizi seyahatten alıkoydu.

More Sentences
seyahat journey n.
Life is like a journey.
Hayat bir seyahate benzer.

More Sentences
seyahat voyage n.
He went on a voyage to America.
O, Amerika'ya seyahate gitti.

More Sentences
Tourism
seyahat travel n.
We are confident that by then the conditions will be in place to allow the introduction of simplified travel documents.
O zamana kadar basitleştirilmiş seyahat belgelerinin uygulamaya konulması için gerekli koşulların oluşacağından eminiz.

More Sentences
seyahat traveling n.
Traveling abroad is now more popular.
Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.

More Sentences
seyahat travelling n.
Much too much of this travelling is taking place on the motorway or by air.
Bu seyahatlerin çok büyük bir kısmı otoyollarda ya da hava yoluyla gerçekleşmektedir.

More Sentences
Technical
seyahat journey n.
Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.

More Sentences
seyahat travel n.
The travel ban against Mugabe and senior members of his regime has not been effectively enforced.
Mugabe ve rejiminin üst düzey üyelerine yönelik seyahat yasağı etkili bir şekilde uygulanmamıştır.

More Sentences
Computer
seyahat cruise n.
Tom and Mary went on a cruise near Italy for their honeymoon, but the ship sank and Tom was drowned in his cabin.
Tom ve Mary balayıları için İtalya yakınında vapurla seyahate çıktılar fakat gemi battı ve Tom kamarasında boğuldu.

More Sentences
General
seyahat tour n.
seyahat peregrination n.
seyahat passage n.
seyahat eyre n.
seyahat wayfare n.
seyahat trek n.
seyahat expedition n.
seyahat raik n.
seyahat trabbel [dialect] n.
seyahat traivel [scottish] n.
seyahat travail [obsolete] n.
seyahat turn [obsolete] n.
seyahat viage n.
seyahat locomotion n.
seyahat run n.
seyahat skoff [obsolete] n.
Colloquial
seyahat getaway n.
Law
seyahat eyre n.
Technical
seyahat voyage n.
Abbreviation
seyahat trav n.
Archaic
seyahat trade n.

Sens de "seyahat" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
seyahat rehberi travel guide n.
What is your favorite travel guide?
En sevdiğiniz seyahat rehberi hangisi?

More Sentences
seyahat etmek travel v.
His mother is currently travelling to Burma, hoping to see him.
Annesi şu anda onu görmek umuduyla Burma'ya seyahat ediyor.

More Sentences
General
seyahat acentesi travel agency n.
Now we have a new travel agency coming into takeover, maybe to save the Community a few pounds.
Şimdi devreye giren yeni bir seyahat acentemiz var, belki de Topluluğa birkaç sterlin kazandırmak için.

More Sentences
seyahat programı itinerary n.
Do you have an itinerary for your business trip?
İş seyahatiniz için bir seyahat programınız var mı?

More Sentences
seyahat çeki traveler's check n.
Do you accept traveler's checks?
Seyahat çeki kabul ediyor musunuz?

More Sentences
seyahat kısıtlamaları travel restrictions n.
That is why I advocated leaving the regulation of travel restrictions to the Member States.
Bu nedenle seyahat kısıtlamalarının düzenlenmesinin Üye Devletlere bırakılmasını savundum.

More Sentences
seyahat çeki travelers check n.
In Germany, we have always paid with travelers checks.
Almanya'da ödemelerimizi hep seyahat çekleriyle yapardık.

More Sentences
seyahat etme traveling n.
He found the ring he lost while traveling.
Seyahat ederken kaybettiği yüzüğü buldu.

More Sentences
seyahat eden traveller n.
The daily traveller has noticed no difference at all since then.
Günlük seyahat eden kişi o zamandan beri hiçbir fark görmedi.

More Sentences
seyahat acentesi travel agent n.
Some of the best travel agents who have served the Members of this House are going to leave.
Bu Meclisin Üyelerine hizmet veren en iyi seyahat acentelerinden bazıları ayrılıyor.

More Sentences
seyahat çekleri traveler's checks n.
Do you accept traveler's checks?
Seyahat çeklerini kabul ediyor musunuz?

More Sentences
astral seyahat astral projection n.
Tom claims he can do astral projection.
Tom astral seyahat yapabildiğini iddia ediyor.

More Sentences
seyahat ofisi travel office n.
I wish to raise a point about yet another problem with the travel office in Strasbourg.
Strazburg'daki seyahat ofisi ile ilgili bir başka soruna dikkat çekmek istiyorum.

More Sentences
seyahat etme travelling n.
In my view, travelling to the European Union unhindered takes priority.
Benim görüşüme göre, Avrupa Birliği'ne engelsiz seyahat etmek önceliklidir.

More Sentences
seyahat ayarlaması travel arrangement n.
I'll take care of all the travel arrangements.
Tüm seyahat ayarlamalarıyla ben ilgileneceğim.

More Sentences
yurtdışı seyahat trip abroad n.
Mr Mugabe is leaving for a trip abroad with his entourage, and you are well aware of it.
Sayın Mugabe maiyetiyle birlikte bir yurtdışı seyahatine çıkıyor ve siz de bunun farkındasınız.

More Sentences
yurtdışı seyahat foreign trip n.
Is this your first foreign trip?
Bu ilk yurtdışı seyahatiniz mi?

More Sentences
seyahat dergisi travel magazine n.
I had the article accepted by a travel magazine.
Makaleyi bir seyahat dergisine kabul ettirdim.

More Sentences
vizesiz seyahat visa-free travel n.
Visa-free travel is not, however, today's issue.
Ancak vizesiz seyahat bugünün meselesi değildir.

More Sentences
seyahat danışmanı travel agent n.
Who's your travel agent?
Seyahat danışmanın kim?

More Sentences
seyahat arkadaşı traveling companion n.
Most of my traveling companions were nice.
Seyahat arkadaşlarımın çoğu iyiydi.

More Sentences
seyahat etmek take a trip v.
Let's take a trip to New York.
New York'a seyahat edelim.

More Sentences
seyahat etmek commute v.
He commutes from Yokohama to Tokyo by train.
Yokohama'dan Tokyo'ya trenle seyahat eder.

More Sentences
yurtdışına seyahat etmek travel abroad v.
People and organisations have been put on lists and suddenly forbidden to travel abroad.
Kişi ve kuruluşlar listelere alınmış ve aniden yurtdışına seyahat etmeleri yasaklanmıştır.

More Sentences
yalnız seyahat etmek travel alone v.
She's traveling alone.
O yalnız seyahat ediyor.

More Sentences
seyahat etmek traveling v.
I'd like to do some traveling.
Biraz seyahat etmek istiyorum.

More Sentences
çok seyahat etmiş travelled adj.
They are notoriously not the most widely travelled of people.
En çok seyahat eden insanlar olmadıkları bilinmektedir.

More Sentences
Common Usage
seyahat eden kimse traveler n.
seyahat eden kimse traveller n.
General
seyahat programı stopping n.
grup halinde sözde ciddi bir maksatla seyahat etme junketing n.
seyahat çeki traveler's letter of credit n.
iş veya zorunluluk dışında bir sebeple seyahat eden kimse leisure traveller n.
seyahat çeki traveler´s check n.
taşıyıcısının kendisininkinden başka ülkelere seyahat etmesine imkan tanıyan kimlik belgesi passport n.
seyahat fotoğrafçılığı travel photography n.
seyahat rehberi phrasebook n.
ab seyahat yönetmeliği uyarınca paket tatil organize eden herkes organiser n.
betimleme ve seyahat description and travel n.
seyahat anlaşması travel bargain n.
güneşli bir yere seyahat etme arzusu sunlust n.
seyahat takımı travel kit n.
uçakla seyahat flight n.
seyahat tutkusu wanderlust n.
güney afrika seyahat acenteleri birliği asata n.
seyahat çeki travelers letter of credit n.
taksi ile seyahat etme taxying n.
seyahat çeki traveller's cheque n.
seyahat etme journeying n.
bir araba içinde seyahat etmek için bir araya gelmiş olan insanlar carpool n.
seyahat çeki traveller's check n.
seyahat çantası carryall n.
seyahat acenteleri için eskiden kullanılan isim ticket agent n.
amerikan seyahat acenteleri derneği asta n.
dünya seyahat acenteleri birliği wata n.
ordu ya da devletçe çıkarılan ve bilet ya da başka seyahat dokümanlarıyla değiştirilebilen belge warrant n.
evden dışarı yapılan küçük gezi veya seyahat outing n.
yatla seyahat eden yachter n.
seyahat acentaları travel agents n.
seyahat rehberi itinerary n.
seyahat acentası travel bureau n.
seyahat çeki travellers check n.
sandık (seyahat ederken kullanılan) trunk n.
devlet hesabına seyahat etme junketing n.
seyahat çantası holdall n.
her yedi yılda bir üniversite öğretim üyelerine verilen araştırma veya seyahat izni sabbatical n.
japon seyahat acenteleri birliği jata n.
seyahat maliyeti travel costs n.
sağlık açısından seyahat health aspects travel n.
seyahat izni travel allowance n.
bir seyahat hakkında yapılan tanıtıcı konferans veya film travelog n.
ingiliz adalarında seyahat eden irlandalılar kullandığı özel bir lisan shelta n.
seyahat sözleşmeleri travel contracts n.
seyahat ve betimleme description and travel n.
ücret ödemeden bedavaya seyahat eden kimse fare dodger n.
astral seyahat astral travel n.
astral seyahat astral journey n.
sırt çantasıyla seyahat backpacking n.
seyahat dergisi in-flight magazine n.
seyahat riski travellers risk n.
seyahat rizikosu travellers risk n.
seyahat rizikosu voyage risk n.
seyahat riski voyage risk n.
seyahat programı travel programme n.
seyahat çantası overnight bag n.
her gün şehir merkezindeki iş yerlerine seyahat edilen şehir dışındaki yerleşim yerleri commuter town n.
seyahat çantası travel case n.
seyahat/haftasonu çantası weekender n.
seyahat süresi journey time n.
bisikletle yapılan seyahat bicycling n.
bisikletle yapılan seyahat cycling n.
seyahat tarihi date of travel n.
köpek kızağıyla seyahat eden kimse musher n.
otobüste ayakta seyahat eden kimse standee n.
ab seyahat yönetmeliği uyarınca paket tatil organize eden herkes organizer n.
seyahat eden traveler n.
bir seyahat hakkında yapılan tanıtıcı konferans veya film travelogue n.
ruhsal seyahat spiritual journey n.
(uçak) seyahat dergisi in-flight magazine n.
seyahat eden kimse trekker n.
toplu taşımayla seyahat travel by public transport n.
sadece erkeklerin yaptığı seyahat mancation n.
seyahat yatağı travel bed n.
seyahat güvenliği programı travel security program n.
köpek kızağında seyahat eden kimse musher n.
seyahat rehberi guide book n.
seyahat izin belgesi travel warrant n.
genel seyahat yasağı general travel ban n.
sovyetler birliği'nin resmi seyahat acentası intourist n.
gizli bir şekilde yük vagonunda seyahat edilmesi train hopping n.
gizli bir şekilde yük vagonunda seyahat edilmesi freighthopping n.
yalnız seyahat travelling solo n.
seyahat haberleri travel news n.
seyahat hakkı right to travel n.
seyahat uyarısı travel alert n.
seyahat uyarısı travel advisory n.
seyahat uyarısı travel warning n.
seyahat yastığı travel pillow n.
uzun heyecan verici yolculuk/seyahat odyssey n.
beraber seyahat eden grup cafilla [arabic] n.
beraber seyahat eden grup cafila n.
sal ile seyahat eden kimse rafter n.
sal ile seyahat eden kimse raftman n.
sal ile seyahat eden kimse raftsman n.
seyahat yolu raik n.
kano ile seyahat eden kişi canoer n.
kano ile seyahat eden canoeman n.
kano ile seyahat canoeing n.
uçakla seyahat eden kimse air traveler n.
uçakla seyahat eden kimse air traveller n.
küçük seyahat çantası capcase n.
araba ile seyahat carborne [usa] n.
pul, bilet, seyahat kuponları vs. saklandığı defter carnet n.
karavanla seyahat eden kişi caravanner n.
karavanla seyahat eden kişi caravaner n.
seyahat edenler için tasarlanmış, üstten saplı kutu biçiminde portatif saat carriage clock n.
seyahat çantası travel bag n.
günes tutulmalarını seven ve gözlemlemek için seyahat eden kişi umbraphile n.
at arabasında seyahat eden yolcunun sürücüyle iletişim kurmasını sağlayan ip checkstring n.
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası telescope n.
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası telescope bag n.
(sabun ve diş macunu gibi eşyaların konduğu) seyahat çantası toilet bag n.
(sabun ve diş macunu gibi eşyaların konduğu) seyahat çantası sponge bag n.
doğum amacıyla başka bir ülkeye seyahat birth tourism n.
keyif için seyahat eden kimse tourer n.
karavanla seyahat eden kimse trailerist n.
devamlı olarak seyahat ederek satış yapan kimse tranter [dialect] n.
devamlı olarak seyahat ederek satış yapan kimse traunter [obsolete] n.
seyahat ütüsü travel iron n.
boydan boya seyahat etme traversal n.
bir uçtan bir uca seyahat etme traversal n.
biriyle bir yere seyahat eden kimse traveling companion n.
seyahat bursu sahibi traveling fellow n.
seyahat bursu traveling fellowship n.
seyahat, yurt dışında eğitim veya araştırma için verilen burs traveling fellowship n.
seyahat stok rezervi tsr (traveling stock reserve) n.
güzel bir seyahat a good trip n.
seyahat edilen mesafe journey n.
seyahat çantası club bag n.
küçük seyahat çantası overnighter n.
küçük seyahat çantası weekend bag n.
küçük seyahat çantası weekend case n.
küçük seyahat çantası overnighter n.
yürüyerek seyahat eden kimse bagman [australia] n.
(seyahat ederken) geçilemez olma unpassableness [obsolete] n.
seyahat edilemezlik unpassableness [obsolete] n.
seyahat etme errantry n.
beraber seyahat eden grup kafila n.
beraber seyahat eden grup kafilah n.
havada asılı eğimli halatta seyahat etme zipline n.
seyahat eden zenginlerin oluşturduğu uluslararası sosyete jet-setting n.
jetle popüler bir yerden başka bir popüler yere seyahat etme jet-setting n.
seyahat eşyaları kit n.
seyahat çantası mail [scotland] n.
anlaşmalı olarak bir kamyonet içinde seyahat etme vanpool n.
seyahat eden kimse viator n.
eğlenceli seyahat junket n.
sürekli hareket, seyahat eden bir kişinin hareketi wheeling n.
seyahat çantası hand bag n.
seyahat çantası handbag n.
sık sık seyahat eden kimse world traveler n.
iyi seyahat bon voyage n.
seyahat edenlere hizmet için normal çalışma saatlerinden sonra çalışma izni olan meyhane bona fide [ireland] n.
yürüyerek seyahat eden kimse hiker n.
yürüyerek seyahat eden kimse hoofer n.
kısa seyahat hop n.
kısa seyahat hopped n.
araçla seyahat hurl [scotland] n.
gelgit düzlüklerinde seyahat eden tekne veya mavna mudscow n.
seyrek nüfuslu bir ormanlık alanda seyahat eden veya yaşayan kimse bushwhacker [us/canada/australia] n.
seyahat masrafları çalıştığı iş yerince karşılanan kimse business traveler n.
yürüyerek seyahat eden gezgin ganger [scotland] n.
atlı seyahat riding n.
araçlı seyahat riding n.
karada veya suda seyahat etmek için kullanılan hava yastıklı bir araç ground-effect machine n.
iki yer arasında iletişim aracı olarak hizmet veren seyahat veya ulaşım yolu road n.
seyahat eden sanatçılar için çalışan ve ekipman bakımı yapan kimse roadie n.
seyahat eden sanatçılar için çalışan ve ekipman bakımı yapan kimse road manager n.
seyahat eden gazeteci muhabir roving reporter n.
yalnız seyahat run n.
seyahat firması temsilcisi implant n.
seyahat firması acentesi implant n.
seyahat etme commutation n.
uzaylıları, ufolojiye bağlı konuları, tarihi ve kozmolojide ve gezegenler arası seyahat konusundaki bilgiyle ilgili ilerlemeleri inceleyen bir çalışma sahası alientology n.
bisiklet ile seyahat eden kimse cycler n.
seyahat rotası pace n.
özellikle ticaret ve seyahat yasaklarının neden olduğu iletişim veya bilgi paylaşımı engeli curtain n.
oradan oraya seyahat etme itineracy n.
iş nedeniyle sürekli seyahat edenler itineracy n.
sürekli seyahat gerektiren meslek itineracy n.
kapak kısmı yuvarlak olan büyük bir seyahat sandığı saratoga n.
kapak kısmı yuvarlak olan büyük seyahat sandığı saratoga trunk n.
yüksüz seyahat deadhead n.
yolcusuz seyahat deadhead n.
seyahat çantası flight bag n.
gece seyahat eden kimse fly-by-night n.
iş için sürekli seyahat eden kimse fly-by-night n.
uçakla seyahat eden kimse flyer n.
seyahat rotası gate [scotland] n.
yeni şubeler kurmak amacıyla çeşitli yerlere seyahat eden kimse organizer n.
yeni şubeler kurmak amacıyla çeşitli yerlere seyahat eden kimse organiser n.
birlikte seyahat eden insan grubu outfit n.
seyahat rehberi phraseology [obsolete] n.
sürekli otobüsle seyahat eden serial bus traveler n.
güvenli seyahat garantisi veren geçiş kartı protection n.
kısa seyahat sortie n.
kışları sıcak yerlere seyahat eden kimse sunseeker n.
seyahat etmek go n.
seyahat etmek wayfare v.
seyahat etmek get about v.
seyahat etmek travelling v.
az eşyayla seyahat etmek travel light v.
seyahat etmek journey v.
araçta ön koltuk boş olmasına rağmen arka koltukta seyahat etmek vip v.
seyahat etmesine yol açmak cause to travel v.
seyahat etmek be on the road v.
seyahat etmek have a trip v.
seyahat etmek peregrinate v.
birinci mevkide seyahat etmek travel first class v.
seyahat etmek take a ride v.
bir seyahat esnasında şoföre refakat etmek ride shotgun v.
molasız seyahat etmek travel non-stop v.
seyahat engeli olmamak have no obstacle to travel v.
seyahat engeli olmamak have no restriction to travel v.
seyahat engeli bulunmamak have no obstacle to travel v.
seyahat engeli bulunmamak have no restriction to travel v.
seyahat engeli bulunmamak be free to travel v.
seyahat engeli olmamak be free to travel v.
seyahat planı yapmak make a travel plan v.
seyahat planı yapmak plan to travel v.
birisiyle seyahat etmek come away with someone v.
tek başına seyahat etmek travel alone v.
seyahat sırasında mola vermek break a journey v.
hava yolu ile seyahat etmek travel by air v.
boş mide ile seyahat etmek travel on an empty stomach v.
iki tekerlekli at arabasında seyahat etmek chariot v.
seyahat ederken yol kat etmek get a mile v.
at arabası değiştirerek seyahat etmek travel post v.
karavan/römorkla seyahat etmek trail v.
karavan ile seyahat etmek trailer v.
devamlı olarak seyahat ederek satış yapmak trant [dialect] v.
devamlı olarak seyahat ederek satış yapmak traunt [obsolete] v.
seyahat etmek travail [obsolete] v.
seyahat etmek trip v.
otomobilde seyahat etmek automobile v.
seyahat sırasında verilen ihtiyaç ve dinlenme molası bait v.
hoş vakit geçirmek için makaraya asılı halatta seyahat etmek zip line v.
hoş vakit geçirmek için makaraya asılı halatta seyahat etmek zipline v.
havada asılı eğimli halatta seyahat etmek zipline v.
seyahat sırasındayken uğramak make v.
yüksek irtifalı bir yere seyahat etmek head for the hills v.
helikopterle seyahat etmek helicopter v.
yüksek hızda seyahat etmek hell v.
yürüyerek seyahat etmek hike v.
seyahat etmek hike v.
(özellikle uçakla) kısa seyahat yapmak hop v.
sürekli seyahat etmek hop v.
oradan oraya seyahat etmek hopscotch v.
zevk için seyahat etmek galavant v.
seyahat etmek galavant v.
zevk için seyahat etmek gallavant v.
seyahat etmek gallavant v.
araçla seyahat etmek hurl [scotland] v.
deniz uçağı ile seyahat etmek hydroplane v.
ormanda seyahat etmek bushwhack v.
(belirli bir mesafede, zamanda, hızda) seyahat etmek log v.
araç ile seyahat etmek rider v.
engebeli arazide seyahat etmek off-road v.
sürüyü güderek karadan seyahat etmek overland [australia] v.
hızlı seyahat etmek rocket v.
kısa seyahat yapmak run v.
düzenli bir rotada seyahat etmek run v.
(seyahat, sevkiyat veya iletişimde) kullanılamaz hale getirmek cut v.
(at sırtında) valizle seyahat etmek pack v.
gemiyle seyahat etmek inship [obsolete] v.
adadan adaya seyahat etmek island hop v.
adadan adaya seyahat etmek island–hop v.
ötesine seyahat etmek outtravel v.
daha hızlı seyahat etmek outtravel v.
üzerinden seyahat ederek geçmek peragrate [obsolete] v.
içinden seyahat ederek geçmek peragrate [obsolete] v.
seyahat etmek schlep v.
seyahat etmek schlepp v.
seyahat etmek shlep v.
hazırlıksız seyahat etmek siwash v.
seyahat etmek slope v.
yolcu taşıtı ile seyahat etmek stage v.
fayton ile seyahat etmek stage v.
geniş alanda rahatça seyahat etmek roam v.
taksi ile seyahat eden taxied adj.
kısa süreli seyahat yapılabilecek excursionary adj.
seyahat konusunda deneyimli traveled adj.
deniz yoluyla seyahat eden seafaring adj.
çok seyahat etmiş traveled adj.
seyahat edilebilir travellable adj.
seyahat edebilir travellable adj.
seyahat etmeye elverişli travellable adj.
sadece seyahat ve konaklamadan fazlasını içeren tatil paketi all-inclusive adj.
çok seyahat etmiş well-traveled adj.
çok seyahat etmiş well-travelled adj.
seyahat konusunda deneyimli travelled adj.
seyahat edebilir fit-to-travel adj.
seyahat etmeye müsait fit-to-travel adj.
seyahat edilemez unnavigable adj.
gece vakti yurtdışına seyahat eden nightfaring adj.
gece vakti yurtdışına seyahat eden night-faring adj.
seyahat edilebilir travelable adj.
seyahat edilebilir traversable adj.
sık seyahat edilen traveled adj.
seyahat sırasında kirlenmiş travel-stained adj.
seyahat sırasında kirlenmiş travel-soiled adj.
tekerlekli bir araçla seyahat den awheel adj.
(seyahat ederken) geçilemeyen unpassable adj.
seyahat edilemez unpassable adj.
seyahat edilmemiş untraveled adj.
sık seyahat edilmeyen untraveled adj.
seyahat etmemiş untraveled adj.
seyahat etmemiş untravelled adj.
seyahat edilemez unvoyageable adj.
seyahat ile ilgili viatic adj.
seyahat ederek bilgi sahibi olan way-wise adj.
sık seyahat edilmeyen less-traveled adj.
bir yerden bir yere seyahat eden mobile adj.
çok seyahat eden locomotive adj.
sık sık seyahat eden locomotive adj.
kıyıdan kıyıya seyahat eden coast-to-coast adj.
(teslimat, seyahat) aktarmasız door to door adj.
yabancı ülkeye seyahat etmiş gibi duran peregrinate adj.
seyahat öncesinde meydana gelen pretravel adj.
seyahat öncesi pretravel adj.
seyahat ederken in one's way [obsolete] adv.
seyahat esnasında in one's way [obsolete] adv.
seyahat bitiş noktasında in adv.
(teslimat, seyahat) aktarmasız olarak door to door adv.
seyahat ederken in the way [obsolete] expr.
ile seyahat ederken in the way with expr.
Phrasals
(atları, katırları, öküzleri) seyahat için hazırlamak catch up v.
hızla seyahat etmek make time v.
bir şeye (seyahat/yolculuk) başlamak launch out on v.
boydan boya/bir uçtan bir uca seyahat etmek travel across v.
ile seyahat etmek travel with someone v.
(otobüs/tren vb) de/ile seyahat etmek travel on something v.
(bir yer) boyunca çabucak seyahat etmek cruise through (something) v.
bir yer boyunca çabucak seyahat etmek cruise through v.
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek drive between v.
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek drive between v.
bulunulan konumun kuzeyine doğru gitmek/seyahat etmek drive up v.
yukarı doğru gitmek/seyahat etmek drive up v.
kuzeye doğru gitmek/seyahat etmek drive up v.
bir araçla kuzeye doğru seyahat etmek drive up v.
bir araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek drive up v.
bir araçla bir yol boyunca seyahat etmek drive up v.
araçla kuzeye doğru seyahat etmek drive up v.
araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek drive up v.
araçla bir yol boyunca seyahat etmek drive up v.
oradan oraya seyahat etmek get around v.
uzak bir yere seyahat etmek go out v.
her durakta biletini göstermek zorunda olmadan şehirler arası seyahat etmek check through v.
oradan oraya seyahat etmek/taşınmak knock about v.
oradan oraya seyahat etmek/taşınmak knock around v.
kuzeyde bir yere hızlıca veya kısa süreliğine seyahat etmek zip up v.
(biriyle) bir araçta seyahat etmek ride with (one) v.
biriyle bir araçta seyahat etmek ride with someone v.
bir hayvan üzerinde biriyle birlikte gitmek/seyahat etmek ride with someone v.
(bir yerden) uçakla seyahat etmek jet from (something) v.
ile seyahat etmek come away with v.
(biriyle) seyahat etmek come away with (one) v.
'-e uçakla seyahat etmek fly in v.
(bir yere) uçakla seyahat etmek fly into (something or some place) v.
bir yere uçakla seyahat etmek fly into something v.
kolonici olarak seyahat etmek go out v.
göçmen olarak seyahat etmek go out v.
seyahat etmek go over v.
ile bir araçta seyahat etmek ride with v.
bir teknede veya uçakta sabit bir hızda seyahat etmek sail along v.
(oradan oraya) seyahat etmek shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
(bir şey/bir yer) boyunca seyahat etmek travel across (something or some place) v.
(bir araçla) seyahat etmek travel by (something) v.
(gece/gündüz) seyahat/yolculuk etmek travel by (something) v.
(bir şey) ışığında seyahat etmek/ilerlemek travel by (something) v.
amaçlı/amacıyla seyahat etmek travel for v.
(iş) için seyahat etmek travel for (something) v.
(bir şey) amaçlı/amacıyla seyahat etmek travel for (something) v.
-de/ile seyahat etmek travel on v.
(bir şey) üzerinde seyahat etmek travel on (something) v.
(bir şey) yoluyla seyahat etmek travel on (something) v.
(bir araçla/bir şeyle) gitmek/seyahat etmek travel on (something) v.
(bir araca) binip seyahat etmek travel on (something) v.
(bir geçiş izniyle, izinle, belgeyle) seyahat etmek travel on (something) v.
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek travel over (something or some place) v.
(bir şey/bir yer) boyunca seyahat etmek travel through (something or some place) v.
(bir şeylerin) arasından/içinden seyahat etmek/ilerlemek travel through (something) v.
(bir hava koşulu) içerisinde/altında seyahat etmek/ilerlemek travel through (something) v.
(birinin/bir şeyin) başında seyahat etmek travel with (someone or something) v.
(birine/bir şeye) nezaret ederek seyahat etmek travel with (someone or something) v.
(biriyle) seyahat etmek travel with (someone) v.
(biriyle) birlikte seyahat etmek travel with (someone) v.
yanında (bir şeyle) seyahat etmek travel with (something) v.
(bir hastalığa) yakalanmış halde seyahat etmek travel with (something) v.
hastayken seyahat etmek travel with (something) v.
(bir rahatsızlığı) varken seyahat etmek travel with (something) v.
yaralı halde seyahat etmek travel with (something) v.
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek trek across (something or some place) v.
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek trek through (something or some place) v.
Phrases
seyahat etmek ufku genişletir travel broadens the mind expr.
Colloquial
seyahat hastası/düşkünü travel freak n.
sıkış tepiş seyahat ederek yapılan uçak yolculuğu cattle class n.
sıkış tepiş seyahat ederek yapılan uçak yolculuğu sardine class n.
sıkış tepiş seyahat ederek yapılan uçak yolculuğu cuddle class n.
yolcunun sağ dönmediği bir seyahat joy ride n.
amaçlı/amacıyla seyahat travel for n.
seyahat etme zorlantısı itchy feet n.
hızla seyahat etmek book v.
helikopter ile seyahat etmek chopper v.
rahatça seyahat etmek poddle v.
seyahat halinde on the move expr.
Idioms
çok gezmediği halde seyahat hakkında öneriler veren kişi an armchair traveler n.
son sürat gitme/seyahat etme seven-league boots n.
uçarcasına seyahat etme seven-league boots n.
pek gezmeyip seyahat konusunda ahkam kesen kişi an armchair traveler n.
dağınık teknede seyahat eden kimse rag bagger n.
düzensiz teknede seyahat eden kimse rag bagger n.
oradan oraya seyahat etme isteği itchy feet [uk/australia] n.
gidiş dönüş seyahat round-tripper n.
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak sit bodkin [obsolete] v.
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek sit bodkin [obsolete] v.
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak ride bodkin [obsolete] v.
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek ride bodkin [obsolete] v.
bir yerden diğerine seyahat etmek go from a to b v.
bir yerden diğerine seyahat etmek get from a to b v.
kendi seyahat parasını kendi ödemek pay one's own way v.
sürekli seyahat halinde olmak veya bunu gerektiren bir iş yapmak live out of a suitcase v.
seyahat etmek go places v.
taşraya seyahat etmek go to the country v.
aç/tok karnına seyahat etmek run on empty v.
açken/tokken seyahat etmek run on empty v.
bir yere gitmek/seyahat etmek wing one's way v.
bir yere gitmek/seyahat etmek wing its way v.
oradan oraya seyahat etmek zorunda bırakılmak be pushed from pillar to post v.
oradan oraya seyahat etmek zorunda bırakılmak be driven, pushed from pillar to post v.
(belli bir) hızda seyahat etmek have speeds of (some amount) v.
beraber seyahat etmek accompany (one) on a journey v.
beraber seyahat etmek accompany (one) on one's journey v.
yanında seyahat etmek accompany on a journey v.
(biriyle) aynı yöne seyahat etmek go (someone's) way v.
arabanın ön koltuğunda oturmak/seyahat etmek sit shotgun v.
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek travel all over (some place) v.
tok karnına seyahat etmek travel on a full stomach v.
aç karnına seyahat etmek travel on an empty stomach v.
yürüyerek seyahat etmek pad the hoof [uk] v.
seyahat ederek on the road adv.
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek on the wallaby (track) expr.
(yolculuk/seyahat) kendi planlayarak under your own steam expr.
Speaking
bu yıl nereye seyahat etmeyi planlıyorsunuz? where are you planning to travel this year? expr.
bu yıl nereye seyahat etmeyi planlıyorsun? where are you planning to travel this year? expr.
çok seyahat ettin mi? have you travelled a lot? expr.
çok seyahat eder misin? do you travel a lot? expr.
işi gereği sık seyahat eder she travels a lot for work expr.
insanlar neden seyahat eder? why do people travel? expr.
ne sıklıkla seyahat ediyorsunuz? how often do you travel? expr.
ne sıklıkla seyahat edersiniz? how often do you travel? expr.
önümüzdeki on iki ay nereye seyahat etmeyi planlıyorsun? where do you plan to travel to in the next twelve months? expr.
seyahat etmeyi seviyorum I love travelling expr.
seyahat etmek,öğrenmenin en iyi yollarından biridir travelling is one of the best ways of learning expr.
seyahat etmenin en keyifli yanı istenen yere varmak değil seyahatin kendisidir the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr.
seyahat etmeyi severim I love to travel expr.
seyahat boyunca uyudum I slept through the entire flight expr.
sık seyahat ederim I travel a lot expr.
yurtdışına seyahat ettin mi? did you travel abroad? expr.
yalnız seyahat etmiyorsunuz, değil mi? you are not traveling alone, are you? expr.
her zaman ailesiyle birlikte seyahat eder he always travels with his family expr.
her zaman ailesiyle seyahat eder he always travels with his family expr.
Trade/Economic
bankaca seyahat edene verilen kredi mektubu traveller's letter of credit n.
denizyolu ile seyahat eden seafarer n.
dış seyahat harcamaları vergisi foreign travel expenditure tax n.
dış seyahat foreign travel n.
dış seyahat foreign voyage n.
iki nokta arasında seyahat için geçen zaman süresi elapsed time n.
işle ilgili seyahat giderleri travelling expenses n.
kurumsal seyahat corporate travel n.