Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
ear
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"ear"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 33 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
ear
i.
kulak
General
2
Genel
ear
i.
duyma yeteneği
3
Genel
ear
i.
işitme duyusu
4
Genel
ear
i.
başak
5
Genel
ear
i.
kulak verme
6
Genel
ear
i.
dikkat
7
Genel
ear
i.
kulak
8
Genel
ear
i.
kulp
9
Genel
ear
i.
çıkıntı
10
Genel
ear
i.
dinleyici
11
Genel
ear
i.
(müzik, şiir vb.) kulak
12
Genel
ear
f.
başaklanmak
Media
13
Medya
ear
i.
gazete kapağında üst köşelerdeki küçük kutu ya da alanlar
Advertising
14
Reklam
ear
i.
manşet yanı
Technical
15
Teknik
ear
i.
(okçuluk) yay kulağı
Railway
16
Demiryolu
ear
i.
katener kulağı/kelepçesi
Anatomy
17
Anatomi
ear
i.
kulak
Biology
18
Biyoloji
ear
i.
kulak
19
Biyoloji
ear
i.
memeli kulağına benzeyen şey
Botanic
20
Botanik
ear
i.
başak
21
Botanik
ear
i.
anter
22
Botanik
ear
i.
başçık
23
Botanik
ear
f.
başak vermek
Agriculture
24
Tarım
ear
f.
sürmek
25
Tarım
ear
f.
işlemek
26
Tarım
ear
f.
ekip biçmek
Sport
27
Spor
ear
i.
burun
28
Spor
ear
i.
boğaz
29
Spor
ear
i.
kulak
Printery
30
Matbaa
ear
i.
harf uzantısı
31
Matbaa
ear
i.
dizgi makinesi çıkıntısı
32
Matbaa
ear
i.
kulakçık
33
Matbaa
ear
i.
linotip matrisinin en üstündeki dik açılı iki çıkıntıdan biri
"ear"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
ear protection
i.
kulak muhafazası
2
Genel
the external ear
i.
kulak kepçesi
3
Genel
ear of corn
i.
mısır başağı
4
Genel
ear nose and throat specialist
i.
kulak burun boğaz uzmanı
5
Genel
ear of maize
i.
mısır başağı
6
Genel
ear of grain
i.
başak
7
Genel
middle ear
i.
orta kulak
8
Genel
dog ear
i.
kitap yaprağı köşesinin kıvrılması
9
Genel
outer ear
i.
dışkulak
10
Genel
middle ear
i.
ortakulak
11
Genel
little mouse ear
i.
küçük fare kulağı
12
Genel
grey mouse ear
i.
gri fare kulağı
13
Genel
glue ear
i.
zamk kulak
14
Genel
elephant ear
i.
fil kulağı (bir tür bitki)
15
Genel
ear microphone
i.
kulak mikrofonu
16
Genel
ear tag
i.
kulak mühürü (hayvanlara yapılan)
17
Genel
lobe (ear)
i.
meme
18
Genel
ear ring
i.
küpe
19
Genel
ear flap
i.
kulak kapakçığı
20
Genel
ear plug
i.
kulak tıkacı
21
Genel
jew's-ear
i.
ölen ağaçlarda büyüyen mantar
22
Genel
ear-piercing
i.
kulak deldirme
23
Genel
ear-splitting
i.
kulak tırmalayıcı ses
24
Genel
ear-piercing
i.
kulak delme
25
Genel
elephant's-ear
i.
gölevez
26
Genel
sea-ear
i.
denizkulağı
27
Genel
inner ear
i.
içkulak
28
Genel
ear hole
i.
kulak deliği
29
Genel
ear hole
i.
küpe deliği
30
Genel
musical ear
i.
müzik kulağı
31
Genel
ear hook microphone
i.
kulak askılı mikrofon
32
Genel
ear-muff
i.
kulak kapatıcı
33
Genel
ear buds
i.
kulak temizleme çubuğu
34
Genel
a fine ear for music
i.
müzik kulağı
35
Genel
ear protection
i.
kulak koruyucu
36
Genel
ear protection
i.
(koruyucu) kulaklık
37
Genel
cauliflower ear
i.
darbe/kaza sonrası zarar görmüş kulak
38
Genel
dog ear
i.
kıvrık sayfa köşesi
39
Genel
ear hat
i.
kalpak
40
Genel
ear buds
i.
kulak temizleme pamuğu
41
Genel
ear cuff
i.
kulak kelepçesi
42
Genel
flapping ear
i.
kocaman kulak
43
Genel
on-ear headphones
i.
kulak üstü kulaklık
44
Genel
ear lobe
i.
kulak kepçesi
45
Genel
paper ear
i.
kağıt kulak
46
Genel
tin ear
i.
hissizlik
47
Genel
tin ear
i.
duygusuzluk
48
Genel
ear piercer
i.
kulak delen kimse
49
Genel
ear piercer
i.
kulak delici kimse
50
Genel
(water) to escape the ear canal
i.
kulağa su kaçması
51
Genel
ear cuff
i.
kepçe küpesi
52
Genel
ear cuff
i.
kulağın etrafına takılan bir çeşit küpe
53
Genel
ear of dionysius
i.
dionysos'un kulağı
54
Genel
ear of dionysius
i.
bir çeşit kulak trompeti
55
Genel
ear wrap
i.
kulağa tutturulan bir çeşit küpe
56
Genel
ear wrap
i.
kulağı deldirmeden takılabilen bir tür küpe
57
Genel
ear-piercer
i.
kulak delme işi yapan kimse
58
Genel
elephant ear
i.
fil kulağı
59
Genel
hearing-ear dog
i.
işitme köpeği
60
Genel
dog's-ear
i.
kıvrılmış sayfa kenarı
61
Genel
dog's-ear
i.
köpek kulağı
62
Genel
pig's ear
i.
kötü iş
63
Genel
pig's ear
i.
sakarca yapılmış iş
64
Genel
crop-ear
i.
kulağı kesik kimse
65
Genel
crop-ear
i.
kulağı kesik hayvan
66
Genel
grin from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
67
Genel
lend one's ear
f.
dinlemek
68
Genel
hang up in someone's ear
f.
telefonu suratına kapatmak
69
Genel
turn a deaf ear
f.
aldırmamak
70
Genel
learn by ear
f.
ağızdan kapmak
71
Genel
come into ear
f.
başaklanmak
72
Genel
come into ear
f.
başak tutmak
73
Genel
incline one's ear
f.
kulak kabartmak
74
Genel
play something by ear
f.
notasız çalmak
75
Genel
lend an ear
f.
dinlemek
76
Genel
give ear
f.
kulak vermek
77
Genel
give ear to
f.
dinlemek
78
Genel
get the wrong sow by the ear
f.
yanlış anlamak
79
Genel
keep an ear to the ground
f.
kulağı kirişte olmak
80
Genel
lend an ear
f.
kulak asmak
81
Genel
turn a deaf ear
f.
kulak ardı etmek
82
Genel
get the wrong sow by the ear
f.
yanılmak
83
Genel
grate on the ear
f.
kulak tırmalamak
84
Genel
whisper in somebody's ear
f.
kulağına söylemek
85
Genel
turn a deaf ear
f.
kulak asmamak
86
Genel
keep an ear to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
87
Genel
give ear to
f.
kulak vermek
88
Genel
hang up in someone's ear
f.
telefonu yüzüne kapatmak
89
Genel
play something by ear
f.
olayların seyrine göre hareket etmek
90
Genel
lend an ear
f.
kulak vermek
91
Genel
turn a deaf ear to
f.
kulaklarını tıkamak
92
Genel
turn a deaf ear to
f.
kulak asmamak
93
Genel
turn a deaf ear to
f.
işitmezlikten gelmek
94
Genel
come into ear
f.
başak bağlamak
95
Genel
incline one's ear to somebody
f.
kulak kabartmak
96
Genel
have a good ear
f.
iyi kulağı olmak
97
Genel
have an ear for something
f.
iyi kulağı olmak
98
Genel
have a good ear
f.
kulağı hassas olmak
99
Genel
good to ear
f.
kulağa iyi gelmek
100
Genel
fall on deaf ear
f.
duymamazlıktan gelinmek
101
Genel
fall on deaf ear
f.
yok sayılmak
102
Genel
turn a deaf ear to
f.
arka plana atmak
103
Genel
be turned a deaf ear
f.
göz ardı edilmek
104
Genel
be turned a deaf ear
f.
gözardı edilmek
105
Genel
play by ear
f.
notasız çalmak
106
Genel
have one's ear-pierced
f.
kulak deldirmek
107
Genel
have one's ear-pierced
f.
kulağını deldirmek
108
Genel
dog-ear
f.
sayfa köşelerini kıvırmak
109
Genel
give someone a thick ear
f.
birisini tokat atarak cezalandırmak
110
Genel
out on someone's ear
f.
atılmak
111
Genel
out on someone's ear
f.
(öğrenciyi vb)kulağından tutup dışarı atmak
112
Genel
whisper in one's ear
f.
kulağına fısıldamak
113
Genel
get an ear infection
f.
kulağı enfeksiyon kapmak
114
Genel
put one's ear to the door
f.
kulağını kapıya dayamak
115
Genel
whisper sweet nothings into one's ear
f.
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak
116
Genel
whisper honeyed words into one's ear
f.
birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak
117
Genel
have a musical ear
f.
müzik kulağı olmak
118
Genel
have a fine ear for music
f.
müzik kulağı olmak
119
Genel
appeal to both eye and ear
f.
hem göze hem kulağa hitap etmek
120
Genel
fall upon ear
f.
kulağına ulaşmak
121
Genel
get your ear cartilage pierced
f.
kulak kıkırdağını deldirmek
122
Genel
have your ear cartilage pierced
f.
kulak kıkırdağını deldirmek
123
Genel
fall on deaf ear
f.
görmezlikten gelinmek
124
Genel
(water) to escape the ear canal
f.
kulağa su kaçmak
125
Genel
dog ear
f.
(sayfanın) köşesini kıvırmak
126
Genel
dog-ear
f.
aşırı kullanarak eskitmek
127
Genel
easy on the ear
s.
kulağa hoş gelen
128
Genel
deaf in one ear
s.
tek kulağı sağır
129
Genel
ear-splitting
s.
sağır edici
130
Genel
ear-splitting
s.
sağır edici ses
131
Genel
on-ear
s.
kulak üstü
132
Genel
in-ear
s.
kulak içi
133
Genel
ear-shaped
s.
kulak şeklinde
134
Genel
ear-shaped
s.
kulak biçiminde
135
Genel
ear-shaped
s.
kulak gibi
136
Genel
ear-like
s.
kulak şeklinde
137
Genel
ear-like
s.
kulak biçiminde
138
Genel
ear-like
s.
kulak gibi
139
Genel
ear-splitting
s.
kulak tırmalayan
140
Genel
ear-bored
s.
kulağı delik
141
Genel
ear-like
s.
kulak benzeri
142
Genel
ear-like
s.
kulak şekilli
143
Genel
ear-like
s.
kulak biçimli
144
Genel
ear-like
s.
kulağa benzeyen
145
Genel
ear-like
s.
kulak gibi
146
Genel
ear-piercing
s.
kulak tırmalayıcı
147
Genel
ear-piercing
s.
tiz
148
Genel
ear-piercing
s.
keskin (ses)
149
Genel
ear-shaped
s.
kulağı andıran
150
Genel
ear-shaped
s.
kulağa benzeyen
151
Genel
ear-shaped
s.
kulak şeklinde
152
Genel
ear-tickling
s.
kulağa hoş gelen
153
Genel
ear-tickling
s.
hoş tınılı
154
Genel
within ear
zf.
işitebilecek uzaklıkta
155
Genel
to one ear
zf.
tek kulaktan
156
Genel
in one ear
zf.
tek kulaktan
Phrases
157
İfadeler
by ear
zf.
kulaktan
158
İfadeler
by ear
zf.
kulağına güvenerek
159
İfadeler
by ear
zf.
notalarına bakmadan
160
İfadeler
by ear
zf.
notasız
161
İfadeler
by ear
zf.
bir şarkıyı yalnızca duyup/dinleyip (çalma)
162
İfadeler
by ear
zf.
doğaçlama
163
İfadeler
by ear
zf.
gelişine göre
164
İfadeler
by ear
zf.
olayların gidişatına/seyrine göre
165
İfadeler
by ear
zf.
duruma göre
166
İfadeler
by ear
zf.
içinden geldiği/canının istediği/kafasına estiği gibi
167
İfadeler
by ear
zf.
kafasına göre
168
İfadeler
by ear
zf.
plan program yapmadan
169
İfadeler
by ear
zf.
plansız programsız
170
İfadeler
by ear
zf.
belli bir karara/plana dayandırmadan
Proverb
171
Atasözü
can't make a silk purse out of a sow's ear
f.
eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
172
Atasözü
you cannot make a silk purse out of a sow's ear
eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
173
Atasözü
you can't make a silk purse out of a sow's ear
eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
Colloquial
174
Konuşma Dili
tin ear
i.
müzik kulağının olmaması
175
Konuşma Dili
bat ear
i.
kepçe kulak
176
Konuşma Dili
a box on the ear
i.
tokat
177
Konuşma Dili
ear tunnel
i.
kulak tüneli (piercing)
178
Konuşma Dili
ear tunnel
i.
tünel piercing
179
Konuşma Dili
ear tunnel
i.
tünel kulak pirsingi (kulak memesinde büyük bir delik oluşturan silindir şeklinde pirsing)
180
Konuşma Dili
ear tunnel
i.
tünel pirsing
181
Konuşma Dili
ear tunnel
i.
tünel kulak pirsingi
182
Konuşma Dili
tin ear
i.
zayıf müzik kulağı
183
Konuşma Dili
tin ear
i.
kıt anlayış
184
Konuşma Dili
tin ear
i.
iğneleyici sözleri/ince esprileri ayırt edememe
185
Konuşma Dili
tin ear
i.
şakadan anlamama
186
Konuşma Dili
tin ear
i.
duyarsızlık
187
Konuşma Dili
tin ear
i.
umursamazlık
188
Konuşma Dili
ear hustler
i.
gizlice dinleyen kimse
189
Konuşma Dili
ear hustler
i.
kulak misafiri
190
Konuşma Dili
ear hustler
i.
kulak kabartan kimse
191
Konuşma Dili
ear hustler
i.
dedikoducu kimse
192
Konuşma Dili
ear hustler
i.
laf taşıyan kimse
193
Konuşma Dili
ear hustler
i.
ayaklı gazete
194
Konuşma Dili
ear hustler
i.
ağzında bakla ıslanmayan kimse
195
Konuşma Dili
ear-duster
i.
dedikoducu kimse
196
Konuşma Dili
ear-duster
i.
lafçı
197
Konuşma Dili
ear-duster
i.
laf taşıyan kimse
198
Konuşma Dili
ear-duster
i.
ayaklı gazete
199
Konuşma Dili
ear-duster
i.
ağzında bakla ıslanmayan kimse
200
Konuşma Dili
go in one ear and out the other
f.
bir kulağından girip öteki kulağından çıkmak
201
Konuşma Dili
play it by ear
f.
duruma göre hareket etmek
202
Konuşma Dili
play it by ear
f.
olayların akışına göre hareket etmek
203
Konuşma Dili
get (one's) ear
f.
(birinin) dikkatini/ilgisini çekmek
204
Konuşma Dili
ear-grabbing
s.
hoş ve akılda kalıcı (müzik)
205
Konuşma Dili
keep an ear out for those
expr.
bunları duymaya hazırlıklı ol
206
Konuşma Dili
cute as a bug's ear
expr.
çok hoş
207
Konuşma Dili
in a pig's ear!
expr.
deli saçması!
208
Konuşma Dili
cute as a bug's ear
expr.
çok şirin
209
Konuşma Dili
in a pig's ear!
expr.
saçma!
210
Konuşma Dili
play it by ear
expr.
akışına göre hareket et
Idioms
211
Deyim
a flea in one's ear
i.
kulağını bükme
212
Deyim
a flea in one's ear
i.
azarlama
213
Deyim
a flea in one's ear
i.
paylama
214
Deyim
a flea in one's ear
i.
fırça atma
215
Deyim
a flea in one's ear
i.
çıkışma
216
Deyim
a box on the ear
i.
tokat
217
Deyim
a box on the ear
i.
şamar
218
Deyim
a box on the ear
i.
beşkardeş
219
Deyim
clip over the ear
i.
tokat
220
Deyim
clip over the ear
i.
şamar
221
Deyim
clip over the ear
i.
beş kardeş (tokat)
222
Deyim
flea in the ear
i.
ağır azar işitme
223
Deyim
smile from ear to ear
i.
ağzı kulaklarında
224
Deyim
grin from ear to ear
i.
ağzı kulaklarında
225
Deyim
sympathetic ear
i.
dert ortağı
226
Deyim
word in someone's ear
i.
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
227
Deyim
word in someone's ear
i.
kulağına fısıldanmış söz
228
Deyim
word in someone's ear
i.
kulağa fısıldanan söz
229
Deyim
an ear for music
i.
müzik kulağı
230
Deyim
a tin ear
i.
müzik kulağı olmayan
231
Deyim
a tin ear
i.
müzikten anlamayan
232
Deyim
clip over the ear
i.
yanağa atılan/yenen tokat
233
Deyim
the mind's ear
i.
kafasının içinde/zihninde tekrar tekrar duyma
234
Deyim
the mind's ear
i.
kulaklarında çınlama
235
Deyim
a flea in your ear
i.
kulağını bükme/çekme
236
Deyim
a flea in your ear
i.
sert şekilde azarlama
237
Deyim
a flea in your ear
i.
fırçalama
238
Deyim
a flea in your ear
i.
paylama
239
Deyim
a flea in your ear
i.
fırça atma
240
Deyim
a flea in your ear
i.
azar/fırça kayma
241
Deyim
a flea in your ear
i.
çıkışma
242
Deyim
a flea in your ear
i.
fena tersleme
243
Deyim
a word in (one's) ear
i.
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
244
Deyim
a word in (one's) ear
i.
kulağına fısıldanmış söz
245
Deyim
a word in (one's) ear
i.
kulağa fısıldanan söz
246
Deyim
a word in someone's ear [uk]
i.
gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
247
Deyim
a word in someone's ear [uk]
i.
kulağına fısıldanmış söz
248
Deyim
a word in someone's ear [uk]
i.
kulağa fısıldanan söz
249
Deyim
dog-ear
i.
kıvrık sayfa köşesi
250
Deyim
dog-ear
i.
kıvrılmış sayfa köşesi
251
Deyim
flea in the ear
i.
sinir bozucu şey
252
Deyim
flea in the ear
i.
kulak tırmalayan şey
253
Deyim
put a flea in someone's ear
f.
ihtar etmek
254
Deyim
chew someone's ear off
f.
başını şişirmek
255
Deyim
give a box on the ear
f.
(birisinin) kulağını çekmek
256
Deyim
give a flea in (one's) ear
f.
kulağını bükmek
257
Deyim
give a box on the ear
f.
(birisinin) kulağını bükmek
258
Deyim
give a flea in (one's) ear
f.
azarlamak
259
Deyim
give a flea in (one's) ear
f.
paylamak
260
Deyim
give a flea in (one's) ear
f.
fırça atmak
261
Deyim
give a flea in (one's) ear
f.
çıkışmak
262
Deyim
beam from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
263
Deyim
beam from ear to ear
f.
ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
264
Deyim
beam from ear to ear
f.
sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
265
Deyim
grin from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
266
Deyim
grin from ear to ear
f.
ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
267
Deyim
grin from ear to ear
f.
sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
268
Deyim
smile from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
269
Deyim
smile from ear to ear
f.
ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
270
Deyim
smile from ear to ear
f.
sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
271
Deyim
have a wolf by the ear
f.
aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık durumunda olmak
272
Deyim
have a wolf by the ear
f.
iki ucu boklu değnek durumunda olmak
273
Deyim
have a wolf by the ear
f.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak
274
Deyim
have a wolf by the ear
f.
kurdu kulaklarından tutmak/yakalamak
275
Deyim
have the wolf by the ear
f.
aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık durumunda olmak
276
Deyim
have the wolf by the ear
f.
iki ucu boklu değnek durumunda olmak
277
Deyim
have the wolf by the ear
f.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak
278
Deyim
have the wolf by the ear
f.
kurdu kulaklarından tutmak/yakalamak
279
Deyim
have the right sow by the ear
f.
durumu tam olarak anlamak
280
Deyim
have the right sow by the ear
f.
işin doğrusunu anlamak
281
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulağı delik olmak
282
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulağı delik olmak
283
Deyim
smile from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına vararak gülmek
284
Deyim
grin from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına vararak gülmek
285
Deyim
smile from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
286
Deyim
grin from ear to ear
f.
ağzı kulaklarına varmak
287
Deyim
turn something on its ear
f.
altüst etmek
288
Deyim
set something on its ear
f.
altüst etmek
289
Deyim
keep an ear close to the ground
f.
ayakları yere basmak
290
Deyim
give ear to someone
f.
birisine kulak vermek
291
Deyim
make a pig's ear out of
f.
bozmak
292
Deyim
go in one ear and out the other
f.
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
293
Deyim
turn something on its ear
f.
bir alanda çığır açmak
294
Deyim
send somebody away with a flea in their ear
f.
birisini kovmak
295
Deyim
give one's ear to someone
f.
birisine kulak vermek
296
Deyim
go in at one ear and out at the other
f.
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
297
Deyim
have a word in somebody's ear
f.
birisinin kulağına eğilip (gizli) bir şey söylemek
298
Deyim
have the ear of
f.
beğenisini kazanmak (birinin)
299
Deyim
assault the ear
f.
bangır bangır bağırmak
300
Deyim
set something on its ear
f.
bir alanda çığır açmak
301
Deyim
set something on its ear
f.
baştan sona değiştirmek
302
Deyim
have half an ear on something
f.
bir kulağı başka yerde olmak
303
Deyim
turn something on its ear
f.
baştan sona değiştirmek
304
Deyim
bend someone's ear
f.
bıktırana kadar konuşmak
305
Deyim
give an ear to someone
f.
birisine kulak vermek
306
Deyim
make a pig's ear of
f.
berbat etmek
307
Deyim
bend someone's ear
f.
birinin kulağını bükmek
308
Deyim
put a bug in someone's ear
f.
birisinin kafasına bir fikir sokmak
309
Deyim
make a pig's ear out of
f.
berbat etmek
310
Deyim
go in at one ear and out at the other
f.
bir kulağından girip öbüründen çıkmak
311
Deyim
send somebody away with a flea in their ear
f.
başından kovmak
312
Deyim
have a word in somebody's ear
f.
biriyle özel konuşmak
313
Deyim
put a bug in someone's ear
f.
birine bir tavsiyede bulunmak
314
Deyim
put a bug in someone's ear
f.
birine ipucu vermek
315
Deyim
put a bug in someone's ear
f.
birine tavsiye vermek
316
Deyim
play by ear
f.
duruma göre hareket etmek
317
Deyim
keep an ear close to the ground
f.
durumun farkında olmak
318
Deyim
make a pig's ear of
f.
çorba etmek
319
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
dikkat kesilmek
320
Deyim
have half an ear on something
f.
dikkati başka yerde olmak
321
Deyim
have one's ear to the ground
f.
dikkat kesilmek
322
Deyim
keep an ear to the ground
f.
dikkat kesilmek
323
Deyim
talk someone's ear off
f.
çok konuşarak karşısındakini sıkmak
324
Deyim
turn a deaf ear
f.
duymamazlıktan gelmek
325
Deyim
turn a deaf ear
f.
duymazdan gelmek
326
Deyim
send somebody away with a flea in their ear
f.
defetmek
327
Deyim
play by ear
f.
doğaçlama hareket etmek/karar vermek
328
Deyim
smile from ear to ear
f.
çok mutlu görünmek
329
Deyim
play things by ear
f.
düşünmeden hareket etmek
330
Deyim
have an ear to the ground
f.
dikkat kesilmek
331
Deyim
grin from ear to ear
f.
çok mutlu görünmek
332
Deyim
have one's ear to the ground
f.
her yerde kulağı olmak
333
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
her yerde kulağı olmak
334
Deyim
have the ear of
f.
gözdesi olmak
335
Deyim
make a pig's ear out of
f.
eline yüzüne bulaştırmak
336
Deyim
make a pig's ear of
f.
eline yüzüne bulaştırmak
337
Deyim
play something by ear
f.
işeri oluruna bırakmak
338
Deyim
be out on someone's ear
f.
işten atılmak/kovulmak
339
Deyim
have the ear of
f.
ilgisini çekmek (birinin)
340
Deyim
make a pig's ear of
f.
içine etmek
341
Deyim
out on someone's ear
f.
işten atılmak
342
Deyim
make a pig's ear out of
f.
içine etmek
343
Deyim
play by ear
f.
içinden geldiği gibi hareket etmek/karar vermek
344
Deyim
have an ear to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
345
Deyim
throw someone out on one's ear
f.
kulağından çekip dışarı atmak
346
Deyim
have van gogh’s ear for music
f.
müzik kulağı olmamak
347
Deyim
put a flea in someone's ear
f.
kulağını bükmek
348
Deyim
play by ear
f.
o an canı nasıl istiyorsa/plansız hareket etmek/karar vermek
349
Deyim
cock one's ear
f.
kulak kabartmak
350
Deyim
have an ear to the ground
f.
kulak kesilmek
351
Deyim
play by ear
f.
kafasına göre hareket etmek/karar vermek
352
Deyim
have one's ear to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
353
Deyim
put a bug in someone's ear
f.
kulağına kar suyu kaçırmak
354
Deyim
lend an ear to
f.
kulak vermek
355
Deyim
give ear to
f.
kulağını vermek
356
Deyim
keep an ear close to the ground
f.
olayların bilincinde olmak
357
Deyim
can do something on one's ear
f.
kolayca/zorlanmadan yapmak
358
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
kulak kesilmek
359
Deyim
turn a deaf ear to
f.
kulak asmamak
360
Deyim
turn a deaf ear to
f.
kulak tıkamak
361
Deyim
talk someone's ear off
f.
konuşarak baymak
362
Deyim
have an ear to the ground
f.
kulağını (gözünü) dört açmak
363
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
kulağını (gözünü ) dört açmak
364
Deyim
assault the ear
f.
kulağını rahatsız etmek
365
Deyim
send someone away with a flea in his ear
f.
kulağını bükmek
366
Deyim
have one's ear to the ground
f.
kulağı delik olmak
367
Deyim
keep an ear to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
368
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
kulağı delik olmak
369
Deyim
cock an ear
f.
kulak kabartmak
370
Deyim
have someone's ear
f.
kendisine inanılan/sözüne güvenilen/sözü dinlenen bir kişi olmak
371
Deyim
have one's ear to the ground
f.
kulak kesilmek
372
Deyim
talk someone's ear off
f.
kafasını şişirmek
373
Deyim
keep one's ear to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
374
Deyim
have one's ear to the ground
f.
kulağını (gözünü) dört açmak
375
Deyim
have an ear for something
f.
müzik kulağı olmak
376
Deyim
can do something on their ear
f.
kolayca/zorlanmadan yapmak
377
Deyim
give an ear to
f.
kulak vermek
378
Deyim
keep an ear to the ground
f.
kulak kesilmek
379
Deyim
send somebody away with a flea in their ear
f.
kapı dışarı etmek
380
Deyim
give a clip on the ear
f.
kulağını çekmek
381
Deyim
cock an ear
f.
kulak kesilmek
382
Deyim
be easy on the ear
f.
kulağa hoş ve rahatlatıcı gelmek
383
Deyim
keep an ear to the ground
f.
kulağını (gözünü ) dört açmak
384
Deyim
out on someone's ear
f.
kulağından tutulup işten atılmak
385
Deyim
play it by ear
f.
nabza göre şerbet vermek
386
Deyim
play something by ear
f.
plansız programsız yaşamak
387
Deyim
play things by ear
f.
plansız davranmak
388
Deyim
make a pig's ear out of
f.
perişan etmek
389
Deyim
assault the ear
f.
sesi çok yüksek olmak
390
Deyim
pound one's ear
f.
uyumak
391
Deyim
make a pig's ear out of
f.
yüzüne gözüne bulaştırmak
392
Deyim
get a thick ear [uk]
f.
şamarı/tokadı yemek
393
Deyim
get a thick ear [uk]
f.
pataklanmak
394
Deyim
give somebody a thick ear [uk]
f.
birini tokat atarak cezalandırmak
395
Deyim
have (one's) ear
f.
(birinin) beğenisini kazanmak
396
Deyim
have (one's) ear
f.
(birinin) gözdesi olmak
397
Deyim
have (one's) ear
f.
(birinin) ilgisini çekmek
398
Deyim
have someone's ear
f.
birinin gözdesi olmak
399
Deyim
have someone's ear
f.
birinin ilgisini kazanmak/çekmek
400
Deyim
have someone's ear
f.
birine ulaşmak ve etkilemek
401
Deyim
have the ear of somebody
f.
birini etkilemek veya yardımı almak için ilgisini kazanmak
402
Deyim
have a tin ear
f.
kulağı zayıf olmak (müzik kulağı)
403
Deyim
have a tin ear
f.
müzik kulağı olmamak
404
Deyim
have a tin ear
f.
anlayışı kıt olmak
405
Deyim
have a tin ear
f.
iğneleyici sözleri/ince esprileri ayırt edememek
406
Deyim
have a tin ear
f.
zayıf bir müzik kulağına sahip olmak
407
Deyim
have a tin ear
f.
bir konuda zayıf olmak
408
Deyim
have a tin ear
f.
bir konuda zayıf/eksik/kötü olmak
409
Deyim
have a tin ear
f.
bir konuyu tam anlamamış olmak
410
Deyim
have a tin ear
f.
şakadan anlamamak
411
Deyim
have the wolf by the ear
f.
çıkmaza girmek
412
Deyim
have a wolf by the ear
f.
çıkmaza girmek
413
Deyim
have the right sow by the ear
f.
durumu gerçekten anlamak
414
Deyim
have the right sow by the ear
f.
işin aslını kavramak
415
Deyim
pour honey into (one's) ear
f.
duymak istediklerini söylemek
416
Deyim
toss (one) out on (one's) ear
f.
kapı dışarı etmek
417
Deyim
toss (one) out on (one's) ear
f.
kapının önüne koymak
418
Deyim
toss (one) out on (one's) ear
f.
kulağından tutup dışarı atmak
419
Deyim
toss (one) out on (one's) ear
f.
başından atmak
420
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
pür dikkat dinlemek
421
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
kulak vermek
422
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
kulak kabartmak
423
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
kulak kesilmek
424
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
dikkat kesilmek
425
Deyim
cock an ear at somebody/something
f.
kulağını dört açmak
426
Deyim
talk someone's ear off
f.
(birinin) kafasını şişirmek
427
Deyim
talk someone's ear off
f.
(birinin) kafasını ütülemek
428
Deyim
talk someone's ear off
f.
çok konuşarak (birini) baymak
429
Deyim
bash one's ear
f.
kafasını şişirmek
430
Deyim
bash one's ear
f.
kafasını ütülemek
431
Deyim
bash one's ear [australia]
f.
kafasını şişirmek
432
Deyim
bend an ear
f.
can kulağıyla dinlemek
433
Deyim
bend an ear
f.
kulağını açmak
434
Deyim
bend an ear
f.
kulak kesilmek
435
Deyim
pour honey in (one's) ear
f.
(birine) duymak istediklerini söylemek
436
Deyim
pour honey in (one's) ear
f.
(birinin) kulağına hoş gelecek şeyleri söylemek
437
Deyim
pour honey in (one's) ear
f.
(birine) hep iyi olan şeyleri söylemek
438
Deyim
pour honey in (one's) ear
f.
(birinin) ağzına bir parmak bal çalmak
439
Deyim
have an ear close to the ground
f.
dikkat kesilmek
440
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulak kesilmek
441
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulağını/gözünü dört açmak
442
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
443
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulağı delik olmak
444
Deyim
have an ear close to the ground
f.
kulağı kirişte olmak
445
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
dikkat kesilmek
446
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulak kesilmek
447
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulağını/gözünü dört açmak
448
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulağı tetikte olmak
449
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulağı delik olmak
450
Deyim
have one's ear close to the ground
f.
kulağı kirişte olmak
451
Deyim
have one's ear to the ground
f.
haberdar olmak
452
Deyim
have one's ear to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
453
Deyim
have one's ear to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
454
Deyim
have one's ear to the ground
f.
uyanık olmak
455
Deyim
have one's ear to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
456
Deyim
have one's ear to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
457
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
haberdar olmak
458
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
her şeyden haberi olmak
459
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
460
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
461
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
uyanık olmak
462
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
463
Deyim
have (or keep) an ear to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
464
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
haberdar olmak
465
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
her şeyden haberi olmak
466
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
467
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
468
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
uyanık olmak
469
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
470
Deyim
keep your ear (close) to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
471
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
haberdar olmak
472
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
her şeyden haberi olmak
473
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
474
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
475
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
uyanık olmak
476
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
477
Deyim
have your ear (close) to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
478
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
haberdar olmak
479
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
her şeyden haberi olmak
480
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
481
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
482
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
uyanık olmak
483
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
484
Deyim
keep an ear (close) to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
485
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
haberdar olmak
486
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
her şeyden haberi olmak
487
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
yenilikleri takip etmek
488
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
yeni bilgileri takip etmek
489
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
uyanık olmak
490
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
gözü/kulağı açık olmak
491
Deyim
have an ear (close) to the ground
f.
radarları/algıları açık olmak
492
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) yarım dinlemek
493
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) tam dinlememek
494
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birine/bir şeye) dikkat vererek dinlememek
495
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) yarım kulak dinlemek
496
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) kesik kesik dinlemek
497
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) yarım yarım dinlemek
498
Deyim
listen (to someone or something) with half an ear
f.
(birini/bir şeyi) ara ara dinlemek
499
Deyim
listen with half an ear
f.
yarım dinlemek
500
Deyim
listen with half an ear
f.
yarısını dinleyip yarısını dinlememek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of ear
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy