|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
sonsuza kadar |
forever zf.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
sonuna kadar |
all the way zf.
|
|
3 |
Yaygın Kullanım |
başından sonuna kadar |
through ed.
|
|
4 |
Yaygın Kullanım |
-e kadar |
till ed.
|
|
5 |
Yaygın Kullanım |
her ne kadar |
although bağ.
|
|
|
General |
|
6 |
Genel |
ağzına kadar dolu bardak |
bumper i.
|
|
7 |
Genel |
ms 100'den ms 1432'ye kadar süren kadim kamboçya medeniyeti |
khmer i.
|
|
8 |
Genel |
1800’e kadar ilk çalışmalar |
early works to 1800 i.
|
|
9 |
Genel |
gavle'den finlandiya sınırına kadar isveç'in doğu kıyısı |
midnight sun coast i.
|
|
10 |
Genel |
göz açıp kapayıncaya kadar |
the twinkling of an eye i.
|
|
11 |
Genel |
güney afrika'da durban kentinden kuzeyde tugela nehrinin döküldüğü yere kadar olan sahil şeridi |
dolphin coast i.
|
|
12 |
Genel |
belli şartlar karşılanıncaya kadar kontrolü altında tutan |
escrowee i.
|
|
13 |
Genel |
ölümcül hastaların ölene kadar bakıldığı bakımevi |
hospice i.
|
|
14 |
Genel |
zerre kadar |
diddlysquat i.
|
|
15 |
Genel |
iğneden ipliğe kadar |
including even the smallest items i.
|
|
16 |
Genel |
dünya kadar para |
pots of money i.
|
|
17 |
Genel |
gümüş kıyı, kuzeyde oporto'dan güneyde costa de lisboa'ya kadar uzanan portekiz sahil şeridi |
costa de prata i.
|
|
18 |
Genel |
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi |
trace to i.
|
|
19 |
Genel |
belli şartlar karşılanıncaya kadar malın üçüncü bir şahsın kontrolü altında tutulması |
escrowing i.
|
|
20 |
Genel |
kıl kadar mesafe |
hairbreadth i.
|
|
21 |
Genel |
virginia'dan güney kaliforniya'ya kadar uzanan abd'nin güney bölgesi |
sunbelt i.
|
|
22 |
Genel |
otobüs gibi taşıtlarda bulunan ve yapılan hızı, duraklamaların süresini ve sürücünün ne kadar direks |
tachograph i.
|
|
23 |
Genel |
sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri |
digit i.
|
|
24 |
Genel |
1600'e kadar olan beyanlar |
early accounts to 1600 i.
|
|
25 |
Genel |
geçinip gidecek kadar gelir |
competence i.
|
|
26 |
Genel |
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti |
escrow i.
|
|
27 |
Genel |
bilumum menkullerinin alacaklının alacağı ödeninceye kadar davacının eline teslimini öngören müzekkere |
elegit i.
|
|
28 |
Genel |
kadar etme |
amounting i.
|
|
29 |
Genel |
tam katları kadar kromozom içerme durumu |
euploidy i.
|
|
30 |
Genel |
dize kadar gelen çizme |
knee boot i.
|
|
31 |
Genel |
fransa'nın güneybatı kıyısında, gironde halicinden ispanya sınırına kadar uzanan kıyı şeridi |
cote d'argent i.
|
|
32 |
Genel |
ağzına kadar dolu kadeh |
bumper i.
|
|
33 |
Genel |
bir tatlı kaşığı kadar |
dessertspoonful i.
|
|
34 |
Genel |
geçinip gidecek kadar gelir |
subsistence i.
|
|
35 |
Genel |
onsekiz yaşına kadar erkek çocuk |
boy i.
|
|
36 |
Genel |
dağ kadar yüksek olmayan yer yükseltisi |
hill i.
|
|
37 |
Genel |
anımsanamayacak kadar eski zaman |
time immemorial i.
|
|
38 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağıran |
shrieker i.
|
|
39 |
Genel |
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü |
flight of stairs i.
|
|
40 |
Genel |
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü |
flight of steps i.
|
|
41 |
Genel |
yolculuğun sonuna kadar geçerli bilet |
through ticket i.
|
|
42 |
Genel |
yok denecek kadar |
minute amount i.
|
|
43 |
Genel |
yok denecek kadar az |
minute amount i.
|
|
44 |
Genel |
ceplerinin içine kadar yapılan arama |
body search i.
|
|
45 |
Genel |
15. yüzyıla kadar ispanya ve portekiz'de yaşamış museviler |
sephardic jew i.
|
|
|
46 |
Genel |
organizmanın doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerin bütünü |
life cycle i.
|
|
47 |
Genel |
hakkında konuşulacak kadar olgunlaşmış fikir |
a speech-ripe idea i.
|
|
48 |
Genel |
artık eskisi kadar etki uyandırmayan sanat eseri |
war-horse i.
|
|
49 |
Genel |
ağzına kadar doldurma |
cram i.
|
|
50 |
Genel |
ölçülemeyecek kadar az bir miktar olan |
skerrick i.
|
|
51 |
Genel |
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu |
nonissue i.
|
|
52 |
Genel |
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu |
dead letter i.
|
|
53 |
Genel |
sonuna kadar direnme |
perseverance i.
|
|
54 |
Genel |
okunamayacak kadar küçük basılmış bölüm |
the small print i.
|
|
55 |
Genel |
pabuç kadar ciklet |
a wad of gum i.
|
|
56 |
Genel |
yolculuğun sonuna kadar olan bilet |
through ticket i.
|
|
57 |
Genel |
ağzına kadar dolu bardak |
brimmer i.
|
|
58 |
Genel |
üç yaşına kadar olan çocuklar |
children up to three years of age i.
|
|
59 |
Genel |
yok denecek kadar az şans |
a slight chance i.
|
|
60 |
Genel |
yeteri kadar para |
enough money i.
|
|
61 |
Genel |
omuza kadar uzamış saç |
shoulder length hair i.
|
|
62 |
Genel |
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük |
gameplay i.
|
|
63 |
Genel |
mevcut yılın başından günümüze kadar olan süre |
ytd (year-to-date) i.
|
|
64 |
Genel |
taklit edilemeyecek kadar iyi |
inimitability i.
|
|
65 |
Genel |
Ekoseli kumaştan yapılmış ayak bileğine kadar inen kadınların giydiği kilit |
arisaidh i.
|
|
66 |
Genel |
bileğe kadar (derin) |
ankle-deep i.
|
|
67 |
Genel |
bileğe kadar kar |
ankle-deep snow i.
|
|
68 |
Genel |
isa'nın çarmıha gerildiği yere kadar yürüdüğü yol |
via dolorosa i.
|
|
69 |
Genel |
batı mısır'dan atlantik okyanusu'na kadar uzanan bölge |
barbary i.
|
|
70 |
Genel |
fasulye kadar |
beans i.
|
|
71 |
Genel |
tavana kadar kitaplık |
book stack i.
|
|
72 |
Genel |
başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme |
altruism i.
|
|
73 |
Genel |
reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif |
an offer too good to refuse i.
|
|
74 |
Genel |
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli |
pageboy haircut i.
|
|
75 |
Genel |
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı |
best song ever written i.
|
|
76 |
Genel |
ilk tamire kadar geçen süre |
time-to-first-fix i.
|
|
77 |
Genel |
sabah dokuzdan akşam beşe kadar süren iş |
nine-to-five job i.
|
|
78 |
Genel |
yayınevi için orijinal çalışmalara erişimde, bu çalışmaların incelenmesinden ve değerlendirilmesinden basıma kadar süreçten sorumlu görevli |
acquisitions editor i.
|
|
79 |
Genel |
ne kadar tartışılırsa tartışılsın bir önemi olmayan, sonuca varılamayan durum |
moot point i.
|
|
80 |
Genel |
şimdilik bu kadar (kısaltma) |
that's all for now (tafn) i.
|
|
81 |
Genel |
bir onsun yarısı kadar olan sıvı ölçü birimi |
tablespoonful i.
|
|
82 |
Genel |
6 cubit (dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafe) uzunluğa eşdeğer ibrani uzunluk ölçüsü |
caneh i.
|
|
83 |
Genel |
dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafeye eşit eski bir uzunluk ölçüsü birimi |
cubit i.
|
|
84 |
Genel |
zerre kadar şey (bile) |
the first thing i.
|
|
85 |
Genel |
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı |
the holidays [usa] i.
|
|
86 |
Genel |
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı |
the holiday season [usa] i.
|
|
87 |
Genel |
belden veya dizden ayak bileğine kadar kaplayan koruyucu zırh |
greave i.
|
|
88 |
Genel |
sayılamayacak kadar çok miktar |
trillion i.
|
|
89 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar ışık |
allnight i.
|
|
90 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar yakıt |
allnight i.
|
|
91 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar yiyecek |
allnight i.
|
|
92 |
Genel |
göz büyüklüğü 200 olan bir elekten geçecek kadar ince öğütme |
all-sliming i.
|
|
93 |
Genel |
oyuncuların sadece bir kişi kalana kadar rakip oyuncuları paintball, çorap, lastik bant veya benzeri nesnelerle ebeledikleri bir oyun |
assassin i.
|
|
94 |
Genel |
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem |
aughts i.
|
|
95 |
Genel |
çin'de 1949 yılına kadar çeşitli devlet kurumlarına verilen isim |
yamen i.
|
|
96 |
Genel |
dünya harikaları arasına girebilecek kadar muhteşem olduğu düşünülen şey |
the eighth wonder of the world i.
|
|
97 |
Genel |
en ince ayrıntısına kadar açıklama |
elementation i.
|
|
98 |
Genel |
arasından seçim yapılamayacak kadar bolluk |
embarras de richesses i.
|
|
99 |
Genel |
ispanya'da sokaktan ringe kadar devam eden boğa koşusu |
encierro i.
|
|
100 |
Genel |
(bir şeyin) ne kadar az harcandığı |
underspend i.
|
|
101 |
Genel |
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya |
filler i.
|
|
102 |
Genel |
bir çaydanlık kadar olan miktar |
kettle i.
|
|
103 |
Genel |
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe |
kick pleat i.
|
|
104 |
Genel |
karşılaşınca öpüşülecek kadar samimi olunan uzak akraba |
kissing cousin i.
|
|
105 |
Genel |
ağzına kadar dolu olan kül saklama vazosu |
urnful i.
|
|
106 |
Genel |
sıkacak kadar uzun olma |
lengthiness i.
|
|
107 |
Genel |
kıl kadar mesafe |
eyelash i.
|
|
108 |
Genel |
göz açıp kapayana kadar geçen zaman |
eyewink i.
|
|
109 |
Genel |
hüküm giymiş kimsenin hücresinden idam edileceği yere kadar yürüdüğü mesafe |
last mile i.
|
|
110 |
Genel |
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası |
mad money i.
|
|
111 |
Genel |
tüm teklifler alınana kadar açılmayan gizli yazılı teklif |
bid i.
|
|
112 |
Genel |
yok denecek kadar az |
haet [scotland] i.
|
|
113 |
Genel |
(mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre |
blink i.
|
|
114 |
Genel |
göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre |
blink of an eye i.
|
|
115 |
Genel |
elde idare edilecek kadar küçük olan şey |
hand-held i.
|
|
116 |
Genel |
1970'lerden 1993'te liderleri öldürülene kadar kokain üretimini kontrol etmiş kolombiyalı bir uyuşturucu karteli |
medellin cartel i.
|
|
117 |
Genel |
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu |
meeting i.
|
|
118 |
Genel |
çocukların sersemleyene kadar ipte sallandıkları bir oyun |
meritot [obsolete] i.
|
|
119 |
Genel |
baş makale kadar önemi olmayıp gazetelerde veya haftalık yayınlarda basılan veya basılmaya uygun, popüler veya hafif içerikli edebi deneme veya makale |
middle i.
|
|
120 |
Genel |
ağzına kadar doldurma |
heaping i.
|
|
121 |
Genel |
tatillerde de açık olup geç saatlere kadar kapanmayan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran ve görece yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci |
mini-mart i.
|
|
122 |
Genel |
ağzına kadar dolu olma |
brimfulness [obsolete] i.
|
|
123 |
Genel |
ağzına kadar dolu olma |
brimfullness [obsolete] i.
|
|
124 |
Genel |
dize kadar uzanan bir tür deri ayakkabı |
brogan shoe i.
|
|
125 |
Genel |
yarış pistinin son dönüşünden bitiş çizgisine kadar olan kısmı |
homestretch i.
|
|
126 |
Genel |
kadınların abiye kıyafetlerle giydiği, parmakları açıkta bırakan ve genellikle dirsek ve üstüne kadar uzanan eldiven |
mit i.
|
|
127 |
Genel |
tek bir isimle tanınacak kadar ünlü kimse |
mononym i.
|
|
128 |
Genel |
mö. 5. yüzyıldan ms. 16. yüzyıla kadar ohio ve mississippi vadilerinde etkili olmuş kızılderili kabilelerine mensup kimse |
mound-builder i.
|
|
129 |
Genel |
ayak bileğinin üstüne kadar uzanan şoson |
gaiter i.
|
|
130 |
Genel |
M.Ö. 4. yüzyılda sirakuza'da hükümdar olan dionysios'un sarayında yaşamış ve dünyaca ünlü damokles'in kılıcı deyiminin zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuş kişi |
damocles i.
|
|
131 |
Genel |
atlı avcının zıplayarak geçemeyeceği kadar yüksek çit |
bullfinch i.
|
|
132 |
Genel |
çene hizasına kadar barfiks çekme |
chin-up i.
|
|
133 |
Genel |
tutsakların işlem istasyonuna götürülene kadar toplandığı yer |
detainee collecting point i.
|
|
134 |
Genel |
ağzına kadar dolu |
full to the gunwales i.
|
|
135 |
Genel |
taşacak kadar dolu |
full to the gunwales i.
|
|
136 |
Genel |
bir dereceye kadar icra yetkisi gerektiren mevki |
office i.
|
|
137 |
Genel |
yok denecek kadar az miktar |
one-tenth i.
|
|
138 |
Genel |
taşacak kadar dolu olma |
overfill i.
|
|
139 |
Genel |
tadın yenemeyecek kadar berbat olması |
disgustingness i.
|
|
140 |
Genel |
algılanamayacak kadar kısa anlar |
instants i.
|
|
141 |
Genel |
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak |
belly button band i.
|
|
142 |
Genel |
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak |
bellyband i.
|
|
143 |
Genel |
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu |
occhiolism i.
|
|
144 |
Genel |
en ince ayrıntısına kadar açıklanma |
circumstantiality i.
|
|
145 |
Genel |
(hanedan armalarında) genişliğinin yarısı kadar küçültülmüş şerit |
closet i.
|
|
146 |
Genel |
uygun biri atanana kadar makamı başka birinin tutması |
commendam i.
|
|
147 |
Genel |
ağzına kadar doldurulabilir |
crammable i.
|
|
148 |
Genel |
(özellikle tokası olmayıp bileğe kadar uzanan) kauçuk şoson |
india rubber i.
|
|
149 |
Genel |
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat |
isochronon i.
|
|
150 |
Genel |
bardak işaretine kadar gelen içecek miktarı |
peg [uk] i.
|
|
151 |
Genel |
(belirtilen kadar) sterlin değerinde olan şey |
pounder i.
|
|
152 |
Genel |
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı |
dog days i.
|
|
153 |
Genel |
1930'lardan 1970'lere kadar üretilmiş bir seramik yemek takımı markası |
fiesta ware® i.
|
|
154 |
Genel |
parmak kadar şey |
fingerling i.
|
|
155 |
Genel |
sonsuza kadar dönen kart |
flexagon i.
|
|
156 |
Genel |
bayrağın direkten açıktaki kenarına kadar olan uzunluğu |
fly i.
|
|
157 |
Genel |
kılıcın kesici kısmının ortasından ucuna kadar olan, nispeten zayıf bölümü |
foible i.
|
|
158 |
Genel |
serveti milyonlarla ölçülemeyecek kadar zengin kimse |
gazillionaire i.
|
|
159 |
Genel |
yarış atlarına başlangıç çizgisine kadar eşlik eden atlı görevli |
outrider i.
|
|
160 |
Genel |
ölçülemeyecek kadar küçük boyutlu ideal madde |
particle i.
|
|
161 |
Genel |
kitabın kütüphane raflarına yerleştirilene kadar tabi tutulduğu işlemler |
preparation i.
|
|
162 |
Genel |
uyluklara veya daha da aşağıya kadar uzanan bol giysi |
shirt i.
|
|
163 |
Genel |
el kadar kıyafet |
skimp i.
|
|
164 |
Genel |
zilzurna sarhoş edecek kadar alkol |
skinful i.
|
|
165 |
Genel |
… gece kadar süre |
sleep i.
|
|
166 |
Genel |
çubuk kadar miktar |
stick i.
|
|
167 |
Genel |
çubuk kadar miktar |
stickful i.
|
|
168 |
Genel |
sonuna (kadar) |
last i.
|
|
169 |
Genel |
sertleşene/ağrıyana kadar ovalanmış yer |
rub i.
|
|
170 |
Genel |
gırtlağına kadar borçlu olmak |
be up to one's eyes in debt f.
|
|
171 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
heap f.
|
|
172 |
Genel |
saptamak (silsileyi geçmişte belirli bir zamana kadar) |
trace to f.
|
|
173 |
Genel |
bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelerle uğramak |
drift f.
|
|
174 |
Genel |
gece yarısına kadar çalışmak |
burn the midnight oil f.
|
|
175 |
Genel |
sonuna kadar yapmak |
perform to the end f.
|
|
176 |
Genel |
ayağına kadar gitmek |
condescend to visit f.
|
|
177 |
Genel |
altından kalkamayacak kadar çok iş üstlenmek |
overreach oneself f.
|
|
178 |
Genel |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximize f.
|
|
179 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
beat somebody to a pulp f.
|
|
180 |
Genel |
yeteri kadar vurgulamamak |
underemphasize f.
|
|
181 |
Genel |
özü kalana kadar kaynamak |
boil down f.
|
|
182 |
Genel |
yarışın veya zor bir olayın sonuna kadar dayanmak |
stay the course f.
|
|
183 |
Genel |
kadar uzanmak |
go back to f.
|
|
184 |
Genel |
zerre kadar şüphe kalmamak |
be beyond a shadow of a doubt f.
|
|
185 |
Genel |
istediği kadar zaman harcamak |
take one's time f.
|
|
186 |
Genel |
sonsuza kadar sürmek |
last forever f.
|
|
187 |
Genel |
arada dağlar kadar fark olmak |
be far apart f.
|
|
188 |
Genel |
... kadar ... olmak |
rival f.
|
|
189 |
Genel |
yakalayıncaya kadar peşini bırakmamak |
hunt down f.
|
|
190 |
Genel |
fenalıklar geçirmeye veya o zamana kadar gizli tuttuğu her şeyi ifşa etmeye başlamak |
go to pieces f.
|
|
191 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
squall f.
|
|
192 |
Genel |
bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek |
sit through something f.
|
|
193 |
Genel |
ayağına kadar gelmek |
show modesty by visiting f.
|
|
194 |
Genel |
iliklerine kadar ıslanmak |
be soaked to the skin f.
|
|
195 |
Genel |
birini kapıya kadar uğurlamak |
show someone out f.
|
|
196 |
Genel |
sonuna kadar dinlemek |
hear out f.
|
|
197 |
Genel |
ayağına kadar gitmek |
be obliged to visit f.
|
|
198 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
clobber f.
|
|
199 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
shout out f.
|
|
200 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
bawl f.
|
|
201 |
Genel |
son kuruşuna kadar harcamak |
spend to the last penny f.
|
|
202 |
Genel |
yeteri kadar yararlanmamak |
underutilize f.
|
|
203 |
Genel |
tırnaklarını dibine kadar kesmek |
cut one's nails to the quick f.
|
|
204 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
cram f.
|
|
205 |
Genel |
belirli bir hizaya kadar gelmek |
come up to f.
|
|
206 |
Genel |
kapıya kadar geçirmek |
see somebody out f.
|
|
207 |
Genel |
bir iş için istediği kadar zaman harcamak |
take one's time on f.
|
|
208 |
Genel |
gemiyi kullanımdan çıkarıp tekrar kullanılıncaya kadar muhafaza altına almak |
mothball f.
|
|
209 |
Genel |
belirli bir saate kadar yatmamak |
stay up until f.
|
|
210 |
Genel |
sabaha/geç vakte kadar çalışmak |
lucubrate f.
|
|
211 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
shout at the top of one's voice f.
|
|
212 |
Genel |
sonuna kadar yaşamak |
live out f.
|
|
213 |
Genel |
ağzına kadar dolu olmak |
brim f.
|
|
214 |
Genel |
ağzına kadar dolu olmak |
brim with f.
|
|
215 |
Genel |
geç saate kadar kalmak |
stay late f.
|
|
216 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
shriek f.
|
|
217 |
Genel |
kendini belirli bir şeyi yapacak kadar güçlü hissetmek |
feel up to f.
|
|
218 |
Genel |
başkalarının duyabileceği kadar yükseltmek (sesini) |
project f.
|
|
219 |
Genel |
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak |
stand clear f.
|
|
220 |
Genel |
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek |
have a working knowledge of f.
|
|
221 |
Genel |
bıktıracak kadar konuşmak |
go on about f.
|
|
222 |
Genel |
kadar etmek |
amount to f.
|
|
223 |
Genel |
sabaha kadar eğlenmek |
make a night of it f.
|
|
224 |
Genel |
kadar yayılmak (bir yere) |
spill over into f.
|
|
225 |
Genel |
kadar iyi olmak |
measure up to f.
|
|
226 |
Genel |
birini eskisi kadar saymamak |
come down in one's opinion f.
|
|
227 |
Genel |
kemiklerine kadar işlemek |
penetrate right to one's bones f.
|
|
228 |
Genel |
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak |
stand clear of f.
|
|
229 |
Genel |
gırtlağına kadar borçlu olmak |
be up to one's ears in debt f.
|
|
230 |
Genel |
sonuna kadar oturmak |
sit out f.
|
|
231 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
tan somebody's hide f.
|
|
232 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
beat the hell out of somebody f.
|
|
233 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
give somebody a good thrashing f.
|
|
234 |
Genel |
göz açıp kapayıncaya kadar olmak |
happen in the blinking of an eye f.
|
|
235 |
Genel |
iliklerine kadar işlemek |
jar every bone in somebody's body f.
|
|
236 |
Genel |
göz açıp kapayıncaya kadar olmak |
happen in a blink f.
|
|
237 |
Genel |
öldürene kadar dövmek |
beat to death f.
|
|
238 |
Genel |
gece geç saatlere kadar uyanık kalmak |
stay up late f.
|
|
239 |
Genel |
sonuna kadar dayanmak |
stand the gaff f.
|
|
240 |
Genel |
ağzına kadar dolmak |
brim f.
|
|
241 |
Genel |
aralarında dağlar kadar fark olmak |
be poles apart f.
|
|
242 |
Genel |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek |
whale the tar out of f.
|
|
243 |
Genel |
biri kadar başarılı olmaya çalışmak |
emulate f.
|
|
244 |
Genel |
son yudumuna kadar içmek |
drink up f.
|
|
245 |
Genel |
-e kadar uzanmak |
extend over f.
|
|
246 |
Genel |
yükselebileceği kadar yükselmemek |
get behind (with) f.
|
|
247 |
Genel |
yüzemeyeceği kadar açılmak |
get out of one's depth f.
|
|
248 |
Genel |
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak |
get out of view f.
|
|
249 |
Genel |
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak |
get out of sight f.
|
|
250 |
Genel |
duyulmayacak kadar uzaklaşmak |
get out of earshot f.
|
|
251 |
Genel |
ulaşılmayacak kadar uzaklaşmak |
get out of reach f.
|
|
252 |
Genel |
boyunu aşacak kadar açılmak |
get out of one's depth f.
|
|
253 |
Genel |
duymayacak kadar uzaklaşmak |
get out of earshot f.
|
|
254 |
Genel |
ulaşılamayacak kadar ileri gitmek |
get out of reach f.
|
|
255 |
Genel |
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak |
get out of reach f.
|
|
256 |
Genel |
olabileceği kadar olmamak |
get behind (with) f.
|
|
257 |
Genel |
uzanmak (geçmişte belirli bir zamana kadar) |
trace to f.
|
|
258 |
Genel |
birini pestili çıkana kadar dövmek |
pound someone into a jelly f.
|
|
259 |
Genel |
temele kadar yıkmak |
pull down f.
|
|
260 |
Genel |
yeteri kadar vermemek |
stint f.
|
|
261 |
Genel |
son noktaya kadar gitmek |
land up f.
|
|
262 |
Genel |
kuş kadar yemek |
peck f.
|
|
263 |
Genel |
sonuna kadar direnmek |
persevere f.
|
|
264 |
Genel |
aşağıya kadar uğurlamak |
hand down f.
|
|
265 |
Genel |
ölene kadar kırbaçlamak |
flog someone to death f.
|
|
266 |
Genel |
dünyalar kadar sevmek |
love to bits f.
|
|
267 |
Genel |
günümüze kadar gelmek |
come until today f.
|
|
268 |
Genel |
geç saate kadar ayakta kalmak |
keep late hours f.
|
|
269 |
Genel |
günümüze kadar gelmek |
survive until today f.
|
|
270 |
Genel |
yerden göğe kadar haklı olmak |
be absolutely right f.
|
|
271 |
Genel |
gece geç saatlere kadar çalışmak |
work or study late into the night f.
|
|
272 |
Genel |
geç vakte kadar kalmak |
be up late f.
|
|
273 |
Genel |
gece geç saatlere kadar çalışmak |
work until very late f.
|
|
274 |
Genel |
evine kadar eşlik etmek |
accompany someone to his/her house f.
|
|
275 |
Genel |
-e kadar ceşitlilik göstermek |
vary up to f.
|
|
276 |
Genel |
geç saatlere kadar çalışmak |
work until late f.
|
|
277 |
Genel |
geç saate kadar çalışmak |
work until late f.
|
|
278 |
Genel |
-e (kadar) ulaşmak |
reach up to f.
|
|
279 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
scream at the top of one’s voice f.
|
|
280 |
Genel |
avazı çıktığı kadar bağırmak |
scream at the top of one’s lungs f.
|
|
281 |
Genel |
kemiğe kadar kesmek |
cut something to the bone f.
|
|
282 |
Genel |
en ince ayrıntısına kadar tasarlamak |
planify f.
|
|
283 |
Genel |
temeline kadar sarsmak |
shake to its very foundations f.
|
|
284 |
Genel |
geç saate kadar çalışmak |
work late f.
|
|
285 |
Genel |
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak |
be too far gone to go back now f.
|
|
286 |
Genel |
yolun sonuna kadar koşmak |
run to the end of the road f.
|
|
287 |
Genel |
gördüğü evi almaya yetecek kadar para kazanmak |
make enough money to buy the house she/he saw f.
|
|
288 |
Genel |
patlayıncaya kadar bira içmek |
swill beer f.
|
|
289 |
Genel |
yeteri kadar uyumamak |
not sleep enough f.
|
|
290 |
Genel |
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak |
be too drunk to drive f.
|
|
291 |
Genel |
-e kadar ulaşmak |
extend all the way to f.
|
|
292 |
Genel |
günde 100 bin kadar hit almak |
get about 100,000 hits a day f.
|
|
293 |
Genel |
tıka basa/ağzına kadar dolmak |
engorge f.
|
|
294 |
Genel |
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak |
live to the age of sixty-eight f.
|
|
295 |
Genel |
...diyecek/iddia edecek kadar ileriye gitmek |
go on to claim that f.
|
|
296 |
Genel |
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak |
fry the onions until pink in colour f.
|
|
297 |
Genel |
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak |
fry the onions until they turn golden brown f.
|
|
298 |
Genel |
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak |
fry the onions until they turn golden brown f.
|
|
299 |
Genel |
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak |
fry the onions until pink in colour f.
|
|
300 |
Genel |
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek |
pay by the end of the month f.
|
|
301 |
Genel |
çatlayana kadar içmek |
drink until burst f.
|
|
302 |
Genel |
biriyle köşeye kadar yarışmak |
race someone to the corner f.
|
|
303 |
Genel |
(markete kadar) gidip gelmek |
run up to the store f.
|
|
304 |
Genel |
soğuyana kadar bekletmek |
let it sit until it cools down f.
|
|
305 |
Genel |
sonuna kadar kalmak |
stay to the end f.
|
|
306 |
Genel |
(hamileliği) sonuna kadar götürmek |
carry to term f.
|
|
307 |
Genel |
95 yaşına kadar yaşamak |
live to the age of 95 f.
|
|
308 |
Genel |
evlenene kadar bakire kalmak |
remain a virgin until marriage f.
|
|
309 |
Genel |
sonuna kadar plana bağlı kalmak |
stick to the plan till the end f.
|
|
310 |
Genel |
birine evine kadar eşlik etmek |
accompany someone home f.
|
|
311 |
Genel |
birine evine kadar eşlik etmek |
see someone home f.
|
|
312 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
fill to overflowing f.
|
|
313 |
Genel |
gece geç saate kadar dışarıda kalmak |
stay out late f.
|
|
314 |
Genel |
yeteri kadar vurgulamamak |
underemphasise f.
|
|
315 |
Genel |
yeteri kadar yararlanmamak |
underutilise f.
|
|
316 |
Genel |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximise f.
|
|
317 |
Genel |
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak |
be as different as night and day f.
|
|
318 |
Genel |
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak |
not fit through the door f.
|
|
319 |
Genel |
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak |
stay out until the early hours f.
|
|
320 |
Genel |
doyana kadar yemek |
eat until you're full f.
|
|
321 |
Genel |
doyana kadar yemek |
eat till you're full f.
|
|
322 |
Genel |
elinden geldiği kadar hızlı ve acele bir şekilde koşmak |
dead run f.
|
|
323 |
Genel |
sonuna kadar beklemek |
outwait f.
|
|
324 |
Genel |
sonuna kadar kullanmak |
leverage f.
|
|
325 |
Genel |
-nın kapısına (kadar) gelmek |
come to one's door f.
|
|
326 |
Genel |
gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek |
be so affected by something that one can't think of anything else f.
|
|
327 |
Genel |
bilinci kaybolana kadar tekmelemek |
kick someone senseless f.
|
|
328 |
Genel |
hayvanları, arazideki bitki örtüsü aşırı zarar görene kadar otlatmak |
overgraze f.
|
|
329 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
fill to the brim f.
|
|
330 |
Genel |
duruşmaya kadar tutmak |
remand f.
|
|
331 |
Genel |
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak |
numerate f.
|
|
332 |
Genel |
yatmamak (belirli bir saate kadar) |
stay up f.
|
|
333 |
Genel |
bir dereceye kadar etkili olmak |
carry weight f.
|
|
334 |
Genel |
bir dereceye kadar sözünü geçirmek |
carry weight f.
|
|
335 |
Genel |
geç saate kadar uyumak |
sleep late f.
|
|
336 |
Genel |
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak |
reach deep into something/somewhere f.
|
|
337 |
Genel |
orijinal sayının onda biri kadar azaltmak |
tithe [obsolete] f.
|
|
338 |
Genel |
kanının son damlasına kadar mücadele etmek |
die game f.
|
|
339 |
Genel |
kanının son damlasına kadar mücadele etmek |
die in harness f.
|
|
340 |
Genel |
ölene kadar işkence etmek |
die in the pain f.
|
|
341 |
Genel |
yabani arıları uçuş güzergahlarına bakarak yuvalarına kadar takip etmek |
line bees f.
|
|
342 |
Genel |
son kuruşuna kadar ödemek |
pay scot and lot f.
|
|
343 |
Genel |
yakalayana kadar kovalamak |
truck f.
|
|
344 |
Genel |
donma noktasına kadar soğumak |
undercool f.
|
|
345 |
Genel |
yeteri kadar tanıtmamak |
underexpose f.
|
|
346 |
Genel |
yeteri kadar göstermemek |
underexpose f.
|
|
347 |
Genel |
(başka bir şey kadar) iyi performans gösterememek |
underperform f.
|
|
348 |
Genel |
sapına kadar sokmak |
uphilt f.
|
|
349 |
Genel |
kabzasına kadar saplamak |
uphilt f.
|
|
350 |
Genel |
oğlak derisi kadar esnek hale getirmek |
cheverliize f.
|
|
351 |
Genel |
sonuna kadar çabalamak |
extend f.
|
|
352 |
Genel |
son raddeye kadar zorlamak |
extend f.
|
|
353 |
Genel |
sonuna kadar zorlamak |
extend oneself f.
|
|
354 |
Genel |
devam edemeyecek kadar bitap düşmek |
knock up [dated] f.
|
|
355 |
Genel |
kadar etmek |
make f.
|
|
356 |
Genel |
(bir şeyi) delininceye kadar kullanmak |
wear through f.
|
|
357 |
Genel |
sonuna kadar içmek |
quass [obsolete] f.
|
|
358 |
Genel |
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak |
whiz f.
|
|
359 |
Genel |
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak |
whizz f.
|
|
360 |
Genel |
bilgisayar programını çalışana kadar parça parça düzeltmek |
hack f.
|
|
361 |
Genel |
ağzına kadar dolu olmak |
be stuffed f.
|
|
362 |
Genel |
(hayvanı) yuvasına kadar takip etmek |
harbour f.
|
|
363 |
Genel |
(çömleği) optimum dayanıklılığa ulaşana kadar pişirmek |
mature f.
|
|
364 |
Genel |
(çömlek) sağlamlaşana kadar pişmek |
mature f.
|
|
365 |
Genel |
(belirli bir alfabe, dil) yazılı iletişim kuracak kadar iyi bilmek |
write f.
|
|
366 |
Genel |
(nehir) özellikle kütüklerin yüzeceği seviyeye kadar aniden yükselmek |
boom f.
|
|
367 |
Genel |
dakikasına kadar belirlemek |
minute f.
|
|
368 |
Genel |
doygunluk noktasına kadar doldurmak |
replete f.
|
|
369 |
Genel |
doyana kadar doldurmak |
replete f.
|
|
370 |
Genel |
(zaman göstergesi belirlenen süre kadar) yavaşlamak |
lose f.
|
|
371 |
Genel |
… miktar kadar etmek |
bulk f.
|
|
372 |
Genel |
kadehi ağzına kadar doldurup içerek boşaltmak |
bumper f.
|
|
373 |
Genel |
tutuşup yok olana kadar yanmak |
burn up f.
|
|
374 |
Genel |
ağzına kadar dolu olmak |
burst f.
|
|
375 |
Genel |
patlayana kadar yemek |
glut f.
|
|
376 |
Genel |
(geyiği) yuvasına kadar takip etmek |
lodge f.
|
|
377 |
Genel |
son damlasına kadar içmek |
buzz [dialect] [uk] f.
|
|
378 |
Genel |
(belirli noktaya kadar) sürdürmek |
go f.
|
|
379 |
Genel |
-e kadar büyümek |
go f.
|
|
380 |
Genel |
ağzına kadar sıkıştırmak |
chock (up) [uk] f.
|
|
381 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
chock (up) [uk] f.
|
|
382 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
choke f.
|
|
383 |
Genel |
ağzına kadar dolmak |
choke f.
|
|
384 |
Genel |
(hayvanı) inine kadar kovalamak |
den f.
|
|
385 |
Genel |
(hayvanı) inine kadar takip etmek |
den f.
|
|
386 |
Genel |
doğuma kadar karnında taşımak |
gestate f.
|
|
387 |
Genel |
(istekleri yerine gelene kadar) binanın etrafını sarmak |
gherao [india] f.
|
|
388 |
Genel |
inletecek kadar şiddetli acı yaşamak |
groan f.
|
|
389 |
Genel |
feryat edecek kadar çok istemek |
groan f.
|
|
390 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
overcram f.
|
|
391 |
Genel |
taşacak kadar dolu olmak |
overfill f.
|
|
392 |
Genel |
'-e kadar uzanmak |
overspan f.
|
|
393 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
overstuff f.
|
|
394 |
Genel |
ağzına kadar dolmak |
overswell f.
|
|
395 |
Genel |
pembeleşene kadar kızartmak |
rissoler f.
|
|
396 |
Genel |
yetişkinliğe kadar hayatta kalmak |
survive into adulthood f.
|
|
397 |
Genel |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitize f.
|
|
398 |
Genel |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitise f.
|
|
399 |
Genel |
(şahin) kursağı dolana kadar yemek |
gorge f.
|
|
400 |
Genel |
iç bayacak kadar doyurucu olmak |
cloy f.
|
|
401 |
Genel |
(içeceği) son damlasına kadar içmek |
drain f.
|
|
402 |
Genel |
damlayarak taşacak kadar doymak |
drip f.
|
|
403 |
Genel |
ağzına kadar dolmak |
pack f.
|
|
404 |
Genel |
(özellikle yanından geçerken) dokunacak kadar yaklaşmak |
clip f.
|
|
405 |
Genel |
sonuna kadar dolmak |
pack f.
|
|
406 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
pang [scotland] f.
|
|
407 |
Genel |
baca havası ile tütsülenmiş tütünü yüksek sıcaklığa kadar ısıtmak |
sap f.
|
|
408 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
saturate f.
|
|
409 |
Genel |
(tuz) çatlaması durana kadar kızartmak veya kireçlemek |
decrepitate f.
|
|
410 |
Genel |
sağır edecek kadar gürültülü olmak |
deafen f.
|
|
411 |
Genel |
ince ayrıntısına kadar irdelemek |
flyspeck f.
|
|
412 |
Genel |
sonuna kadar takip etmek |
follow out f.
|
|
413 |
Genel |
sonuçlanana kadar takip etmek |
follow out f.
|
|
414 |
Genel |
(bir yere kadar) çekmek |
gather f.
|
|
415 |
Genel |
(haritayı) herhangi iki nokta arasındaki yön çizgisi doğadaki konumuna karşılık gelene kadar döndürmek |
orient f.
|
|
416 |
Genel |
(ipliği) sonuna kadar döndürmek |
outspin f.
|
|
417 |
Genel |
ortadan kayboluncaya kadar izlemek |
outwatch f.
|
|
418 |
Genel |
sonlanana kadar izlemek |
outwatch f.
|
|
419 |
Genel |
yeteri kadar vermemek |
scantle f.
|
|
420 |
Genel |
bir uçtan diğer uca kadar sürmek |
school f.
|
|
421 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
scram [dialect] [uk] f.
|
|
422 |
Genel |
(resim) görünmeyecek kadar tepeye asmak |
sky f.
|
|
423 |
Genel |
geç saatlere kadar uyanık kalmak |
sleep in f.
|
|
424 |
Genel |
alt edemeyecek kadar kurnaz |
beat f.
|
|
425 |
Genel |
tahmin edilemeyecek kadar kaprisli |
beat f.
|
|
426 |
Genel |
taşacak kadar dolu olmak |
spill f.
|
|
427 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
stive f.
|
|
428 |
Genel |
ağzına kadar doldurmak |
supply f.
|
|
429 |
Genel |
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek |
micromanage f.
|
|
430 |
Genel |
(kadar) geçirmek |
guide f.
|
|
431 |
Genel |
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek |
micromanage f.
|
|
432 |
Genel |
kadar geçirmek |
precede f.
|
|
433 |
Genel |
rakip olacak kadar iyi olmak |
rival f.
|
|
434 |
Genel |
yeteri kadar vurgulanmamış |
underemphasized s.
|
|
435 |
Genel |
kadar cesur |
as bold as s.
|
|
436 |
Genel |
kadar çok |
as many as s.
|
|
437 |
Genel |
değer biçilemeyecek kadar küçük |
inappreciable s.
|
|
438 |
Genel |
kadar parlak |
as bright as s.
|
|
439 |
Genel |
kadar yaşlı |
as old as s.
|
|
440 |
Genel |
kadar kibirli |
as proud as s.
|
|
441 |
Genel |
kadar ciddi |
as grave as s.
|
|
442 |
Genel |
kadar beyaz |
as white as s.
|
|
443 |
Genel |
dünya kadar |
a world of s.
|
|
444 |
Genel |
kadar hafif |
as light as s.
|
|
445 |
Genel |
kadar neşeli |
as cheerful as s.
|
|
446 |
Genel |
kadar yırtıcı |
as fierce as s.
|
|
447 |
Genel |
başka şeylere dikkat etmeyecek kadar düşünceye dalmış |
in a brown study s.
|
|
448 |
Genel |
başından sonuna kadar aynı seviyede sürdürülen |
sustained s.
|
|
449 |
Genel |
kadar dikkatli |
as watchful as s.
|
|
450 |
Genel |
canlısı veya gerçeği kadar büyük |
as big as life s.
|
|
451 |
Genel |
kadar taze |
as fresh as s.
|
|
452 |
Genel |
kadar kurnaz |
as cunning as s.
|
|
453 |
Genel |
kaşık kadar |
emaciated s.
|
|
454 |
Genel |
kadar solgun |
as pale as s.
|
|
455 |
Genel |
kadar hızlı |
as swift as s.
|
|
456 |
Genel |
ağzına kadar dolu |
chock full s.
|
|
457 |
Genel |
kadar tuzlu |
as salt as s.
|
|
458 |
Genel |
ağzına kadar dolu |
full to overflowing s.
|
|
459 |
Genel |
ağzına kadar dolu |
full to the brim s.
|
|
460 |
Genel |
kadar sarhoş |
as drunk as s.
|
|
461 |
Genel |
kadar aptal |
as silly as s.
|
|
462 |
Genel |
kadar sıcak |
as hot as s.
|
|
463 |
Genel |
kadar masum |
as innocent as s.
|
|
464 |
Genel |
kadar sessiz |
as silent as s.
|
|
465 |
Genel |
dağlar kadar |
enormous s.
|
|
466 |
Genel |
bacak kadar |
tiny s.
|
|
467 |
Genel |
kadar kuru |
as dry as s.
|
|
468 |
Genel |
kadar aç |
as hungry as s.
|
|
469 |
Genel |
kadar kaba |
as gruff as s.
|
|
470 |
Genel |
kadar derin |
as deep as s.
|
|
471 |
Genel |
kadar kör |
as blind as s.
|
|
472 |
Genel |
kadar kırmızı |
as red as s.
|
|
473 |
Genel |
kadar kahverengi |
as brown as s.
|
|
474 |
Genel |
kadar ekşi |
as sour as s.
|
|
475 |
Genel |
ağzına kadar dolu |
packed s.
|
|
476 |
Genel |
iliklerine kadar ıslanmış |
wet to the skin s.
|
|
477 |
Genel |
kadar sabırlı |
as patient as s.
|
|
478 |
Genel |
zerre kadar |
shadow of s.
|
|
479 |
Genel |
kadar kesin |
as sure as s.
|
|
480 |
Genel |
çarşaf kadar |
oversize s.
|
|
481 |
Genel |
kadar doğru |
as straight as s.
|
|
482 |
Genel |
eşek kadar |
big s.
|
|
483 |
Genel |
suyun yürünerek geçilebilecek kadar sığ olma durumu |
wadable s.
|
|
484 |
Genel |
belli şartlar karşılanıncaya kadar üçüncü bir şahsın kontrolü altında tutulmuş |
escrowed s.
|
|
485 |
Genel |
kadar güçlü |
as strong as s.
|
|
486 |
Genel |
kadar soğuk |
as cold as s.
|
|
487 |
Genel |
acınacak ve horlanacak kadar gülünç |
pitiful s.
|
|
488 |
Genel |
kadar oyuncu |
as playful as s.
|
|
489 |
Genel |
kadar kolay |
as easy as s.
|
|
490 |
Genel |
kadar ıslak |
as wet as s.
|
|
491 |
Genel |
ancak yetecek kadar |
bare s.
|
|
492 |
Genel |
eşek kadar |
mature s.
|
|
493 |
Genel |
kadar keskin |
as sharp as s.
|
|
494 |
Genel |
güldürecek kadar acayip |
grotesque s.
|
|
495 |
Genel |
ölçülemeyecek kadar büyük |
immeasurable s.
|
|
496 |
Genel |
ölçülemeyecek kadar çok |
immeasurable s.
|
|
497 |
Genel |
kadar dik |
as stiff as s.
|
|
498 |
Genel |
kadar sert |
as hard as s.
|
|
499 |
Genel |
tarif edilemeyecek kadar korkunç |
unspeakable s.
|
|
500 |
Genel |
istendiği kadar |
atfree quarter s.
|
|