ortadan - Türkçe İngilizce Sözlük

ortadan

"ortadan" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 6 sonuç

Türkçe İngilizce
General
ortadan medially zf.
Computer
ortadan center s.
ortadan centre s.
ortadan centred s.
ortadan centered s.
ortadan from middle zf.

"ortadan" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
ortadan kaybolmak disappear f.
He disappeared for five hours because he was being interrogated by the FBI.
Beş saat boyunca ortadan kayboldu çünkü FBI tarafından sorgulanıyordu.

More Sentences
ortadan kaldırmak annihilate f.
Bush didn't send troops to annihilate other countries.
Bush diğer ülkeleri ortadan kaldırmak için askeri birlikleri göndermedi.

More Sentences
ortadan kaybolmak vanish f.
She stole people's hearts like that, then vanished.
İnsanların kalbini böyle çaldı, sonra da ortadan kayboldu.

More Sentences
General
ortadan kaldırma removal i.
The most difficult point has concerned the removal of the possibility of capacity increases on safety grounds.
En zor nokta, güvenlik gerekçesiyle kapasite artırımı olasılığının ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir.

More Sentences
ortadan kaldırma abolition i.
The European Union should make it policy to promote the abolition of these immoral practices.
Avrupa Birliği bu ahlak dışı uygulamaların ortadan kaldırılmasını teşvik etmeyi bir politika haline getirmelidir.

More Sentences
ortadan kaldırma eradicating i.
The battle for biodiversity therefore has a great deal to do with our strategy for eradicating poverty.
Dolayısıyla biyoçeşitlilik için verilen mücadele, yoksulluğu ortadan kaldırma stratejimizle büyük ölçüde ilgilidir.

More Sentences
ortadan kaybolma disappearance i.
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.

More Sentences
ortadan kalkma disappearance i.
The Union has acquired legal personality, and the longed-for disappearance of the pillar structure has become a reality.
Birlik tüzel kişilik kazanmış ve sütun yapısının ortadan kalkması uzun zamandır beklenen bir gerçek haline gelmiştir.

More Sentences
ortadan kaldırma elimination i.
It is ready to support NGOs which work with local partners for the elimination of child labour.
AB, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için yerel ortaklarla birlikte çalışan STK'ları desteklemeye hazırdır.

More Sentences
ortadan kaldırmak get rid of f.
We should try, together, to get rid of double-tracking when it comes to dealing with complaints.
Şikayetlerle ilgilenme konusunda çifte takibi ortadan kaldırmayı birlikte denemeliyiz.

More Sentences
ortadan kaldırmak destroy f.
Israel is stealing the land, destroying the two-state solution.
İsrail toprağı çalıyor, iki devletli çözümü ortadan kaldırıyor.

More Sentences
ortadan kaldırmak do away with f.
Your comments have been noted and I can assure you that there is no intention of doing away with Question Time.
Yorumlarınız dikkate alındı ve sizi temin ederim ki Soru Sorma Süresini ortadan kaldırmak gibi bir niyetimiz yok.

More Sentences
ortadan kaldırmak kill f.
This is the message some people in this chamber are giving out and we must kill that off.
Bu meclisteki bazı kişilerin verdiği mesaj budur ve bunu ortadan kaldırmalıyız.

More Sentences
ortadan kaybolmak die out f.
Many old customs are gradually dying out.
Birçok eski gelenekler yavaş yavaş ortadan kayboluyorlar.

More Sentences
ortadan kaldırılmak go f.
Not thinking about a problem doesn't make it go away.
Bir sorun hakkında düşünmemek onu ortadan kaldırmaz.

More Sentences
ortadan kaldırmak extinguish f.
They want to extinguish the personal and collective rights and democratic freedoms that workers have fought for.
İşçilerin uğruna mücadele ettiği kişisel ve kolektif hakları ve demokratik özgürlükleri ortadan kaldırmak istiyorlar.

More Sentences
ortadan kaldırmak sweep f.
Instead, a social mechanism for providing security is swept away.
Bunun yerine güvenliği sağlamaya yönelik toplumsal bir mekanizma ortadan kaldırılıyor.

More Sentences
ortadan kaldırmak take away f.
This proposal does not take away the national responsibilities of the national policy-makers.
Bu öneri, ulusal politika yapıcıların ulusal sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.

More Sentences
ortadan kalkmak disappear f.
I fear that that will not entirely cause the noted lack of European commitment to disappear.
Korkarım ki bu durum, Avrupa'nın belirtilen kararlılık eksikliğinin tamamen ortadan kalkmasına neden olmayacaktır.

More Sentences
ortadan kaldırmak put away f.
I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
Toplantıda kullandığımız bütün kağıtları ortadan kaldırmam istendi.

More Sentences
ortadan kaldırmak rule out f.
This does not rule out the possibility of similar action if it is agreed with the partner country.
Bu durum, ortak ülke ile mutabık kalınması halinde benzer bir eylem olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.

More Sentences
ortadan kalkmak die out f.
Many old customs are gradually dying out.
Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

More Sentences
ortadan kaldırmak remove f.
This would remove the distinction between compulsory and non-compulsory expenditure.
Bu, zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar arasındaki ayrımı ortadan kaldıracaktır.

More Sentences
ortadan kaldırmak eliminate f.
Smartphones eliminated the need for compact cameras.
Akıllı telefonlar kompakt fotoğraf makinelerine olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

More Sentences
ortadan kaldırmak stamp out f.
We must not delude ourselves that the objective of this whole legal arsenal is, primarily, to stamp out common crime.
Tüm bu yasal cephaneliğin amacının öncelikle adi suçları ortadan kaldırmak olduğu konusunda kendimizi kandırmamalıyız.

More Sentences
ortadan kaybolmak fade away f.
Old soldiers never die, they just fade away.
Yaşlı askerler asla ölmez, yavaş yavaş ortadan kaybolurlar.

More Sentences
riski ortadan kaldırmak eliminate the risk f.
The application of fiscal conventions agreed between the States should eliminate the risk of double taxation.
Devletler arasında kabul edilen mali sözleşmelerin uygulanması çifte vergilendirme riskini ortadan kaldırmalıdır.

More Sentences
sorun ortadan kalkmak (the problem) go away f.
The Kashmir problem has not gone away, and it is one of the major focuses of conflict in Asia.
Keşmir sorunu ortadan kalkmamıştır ve Asya'daki başlıca çatışma odaklarından biridir.

More Sentences
ortadan kaldırmak wipe out f.
It will wipe out even more small and medium-sized farms during the mid-term review of the CAP.
CAP'ın orta vadeli gözden geçirilmesi sırasında daha da fazla küçük ve orta ölçekli çiftliği ortadan kaldıracaktır.

More Sentences
ortadan kaldırmak abolish f.
We must, therefore, oppose any attempt to abolish the Cohesion Fund.
Bu nedenle Uyum Fonunu ortadan kaldırmaya yönelik her türlü girişime karşı çıkmalıyız.

More Sentences
ortadan kaldırmak dismantle f.
The reasons for this are budgetary and the objective is to dismantle the limited common policies.
Bunun nedenleri bütçe ile ilgilidir ve amaç sınırlı ortak politikaları ortadan kaldırmaktır.

More Sentences
ortadan kaldırmak disappear f.
We know we shall not be able to make all the difficulties simply disappear by waving a magic wand.
Sihirli bir değnek sallayarak tüm zorlukları ortadan kaldıramayacağımızı biliyoruz.

More Sentences
ortadan kalkmak cease f.
That technology may cease to exist in a couple of years.
Bu teknoloji birkaç yıl içerisinde ortadan kalkabilir.

More Sentences
ortadan kaldırmak eradicate f.
At the Lisbon Summit, the fifteen Member States undertook to eradicate poverty by 2010.
Lizbon Zirvesi'nde on beş Üye Devlet 2010 yılına kadar yoksulluğu ortadan kaldırmayı taahhüt etmiştir.

More Sentences
ortadan kaldırılmış eradicated s.
His target is indisputably an unacceptable regime, but there are other dictatorships that also deserve to be eradicated.
Hedefi tartışmasız kabul edilemez bir rejimdir, ancak ortadan kaldırılmayı hak eden başka diktatörlükler de vardır.

More Sentences
Phrasals
ortadan kaldırmak kill off f.
But let us kill off once and for all this idea that Europe is a Christian project only.
Ama Avrupa'nın sadece bir Hıristiyan projesi olduğu fikrini bir an önce ortadan kaldıralım.

More Sentences
(açıklama yapmadan) ortadan kaybolmak go away f.
Reality doesn't go away just because you stop believing in it.
Gerçeklik, sırf siz ona inanmayı bıraktığınız için ortadan kaybolmaz.

More Sentences
Common Usage
ortadan kaldırma disposal i.
ortadan kaldırma annihilation i.
General
ortadan kaldırma wipeout i.
ortadan yok olma vanishing i.
ortadan kaldırma effacement i.
telefon vb gibi teknolojik gelişmelerin insanların arasındaki mesafeyi ortadan kaldırması glocalization i.
ortadan kaldıran deletory i.
ortadan kaldırılma extinguishment i.
ortadan kaldırma killing i.
sisi ortadan kaldıran aygıt defogger i.
ortadan kaldırma overcome i.
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği book matching i.
ortadan kaldırma extinguishment i.
ortadan kaldırma extermination i.
evlilik birliğinin tamiri olanaksız bir şekilde ortadan kalkması irremediable breakdown of the marriage i.
baskılanmanın/inhibisyonun ortadan kalkması deinhibition i.
cinsel ögelerini ortadan kaldırma desexualization i.
cinsel ögelerini ortadan kaldırma desexualisation i.
ortadan kaldırma blotting i.
ortadan kaldırma wipe-out i.
Bakılan görüntü ortadan kalktıktan sonra görsel alanda bir süre daha izlenebilen ardışık görüntü after image i.
ortadan kaldırma taking-off i.
tanışılan kişiye hiçbir şey demeden ortadan kaybolup, onu yoksayma ghosting i.
(düşmanı) ortadan kaldırma reduction i.
ortadan kalkmayan şüphe nagging doubt i.
ortadan kaldırma remotion i.
zorlanma ortadan kalktığında eski şeklini alabilme özelliğine sahip malzeme elastomeric i.
ortadan kaldırma avoidance [obsolete] i.
yavaş yavaş ortadan kaybolma die–away i.
ortadan yok olma evanishment [rare] i.
ortadan yok olma evanition i.
(yemekleri, boşları) ortadan kaldırmak için kullanılan tepsi veya sepet voider [dialect] i.
ekonomik bir süreci ortadan kaldıran veya devam etmesini engelleyen özel bir durum margin i.
yeni ayın tarihini ayarlamak için her 134 yılda bir artık yıla ait günü ortadan kaldırma uygulaması metemptosis i.
ortadan kalkma oblivion i.
ortadan kaldıran kimse ridder i.
ortadan kaldıran şey ridder i.
ortadan kaldırma occultation i.
çekiciliğini ortadan kaldırma deglamorization [us] i.
çekiciliğini ortadan kaldırma deglamorisation [uk] i.
ortadan kaldırılan şey deletion i.
ortadan kaldırılma deletion i.
(özellikle tutulma esnasında ışık) ortadan kaybolma deliquium i.
ortadan kaybolan şey deperdit i.
hızlıca ortadan kaldırma dispatch [us] i.
hızlıca ortadan kaldırma despatch [uk] i.
hükmü ortadan kaldırma override i.
ortadan kaldırılamaz olma imperdibility i.
kısıtlamaların tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması sonucu oluşan serbest davranış disinhibition i.
düzeni ortadan kaldırma disordering i.
ortadan kaldırma displantation i.
ortadan kaldırma dispose [obsolete] i.
ortadan kaldırma disposement [obsolete] i.
(gömerek veya yakarak) cesedi ortadan kaldırma disposition i.
(resmi belge) ortadan kaldırılan şey dispositive [obsolete] i.
ortadan kaldıran kimse driver i.
tahta kulübe tipi yapılarda ortadan geçen koridor dogtrot [dialect] i.
suç oluşturan unsur sürdükçe ortadan kalkmayan illegal muamele continuing trespass i.
ortadan ayaklı masa pedestal table i.
açıklama yapmaksızın ortadan kaybolma disappearing i.
sayfaları ortadan ikiye bir kez katlanarak veya kesilerek oluşturulmuş kitap folio i.
kendini ortadan kaldıran kimse self-destroyer i.
dikey olarak ortadan bölünmüş sütun semicolumn i.
ortadan kaybolma slipout i.
ortadan kaldıran veya zayıflatan şey solvent i.
kağıtları ortadan delerek bir arada tutan sivri çelik gereç spike i.
semptomun ortadan kaldırılması suppression i.
ortadan kalkmak be removed f.
zehirin etkisini ortadan kaldırmak detoxify f.
ortadan kaybolmak cut f.
ortadan kaybolmak dissolve into thin air f.
ortadan kaldırmak put out of sight f.
ortadan kaldırmak hide from view f.
ortadan kaybolmak recede f.
ortadan kaldırmak make away with f.
ortadan kaybolmak clear off f.
ortadan kaldırmak suppress f.
ortadan kaybolmak clear out f.
ortadan kaldırmak resolve f.
ortadan kaybolmak be lost f.
ortadan kaldırmak clear off f.
ortadan kaldırmak raze f.
ortadan kaldırmak blot out f.
ortadan silmek blot out f.
bir şeyi ortadan kaldırmak put something away f.
ortadan kaldırmak clear away f.
ortadan kalkmak be destroyed f.
ortadan kaldırmak wipe something out f.
ortadan yok olmak vanish f.
birinin kuşkularını ortadan kaldırmak set someone's mind at rest f.
ortadan kaybolmak hive off f.
ortadan kaldırmak put up f.
ortadan kaybolmak vanish away f.
yükümlülüğü ortadan kaldırmak remove an obligation f.
yükümlülüğü ortadan kaldırmak cancel an obligation f.
hakkı ortadan kaldırmak abolish a right f.
ırk ayrımını ortadan kaldırmak desegregate f.
ortadan kesmek cut in the middle f.
ortadan kaldırmak pick up f.
ortadan kaldırmak work off f.
riski ortadan kaldırmak remove the risk f.
önyargıları ortadan kaldırmak eliminate the prejudices f.
tehlikeleri ortadan kaldırmak remove the hazards f.
problem ortadan kalkmak (the problem) go away f.
saçlarını ortadan ikiye ayırmak part hair in the middle f.
saçlarını ortadan ayırmak part hair in the middle f.
bürokratik engelleri ortadan kaldırmak debureaucratize f.
sanayiyi ortadan kaldırmak deindustrialize f.
sanayiyi ortadan kaldırmak deindustrialise f.
kutsallığını ortadan kaldırmak desanctify f.
yükümlülüğü ortadan kaldırmak nullify an obligation f.
ortadan kaldırmak adempt [obsolete] f.
ortadan kaldırmak rase f.
ortadan kaybolmak relinquish [obsolete] f.
ortadan kaldırmak remble [obsolete] f.
ortadan kaldırmak remue [french] f.
ortadan kaldırmak do way f.
ortadan kaldırmak toll f.
ortadan kaldırmak zap f.
ortadan kaldırmak end f.
eğitimle ortadan kaldırmak educate f.
ortadan kaldırmak unbuild f.
özendirici/teşvik edici bir etmeni ortadan kaldırmak disincentivize f.
özendirici/teşvik edici bir etmeni ortadan kaldırmak disincentivise f.
yok etmek ortadan kaldırmak unget f.
ortadan kaldırmak unload f.
öldürerek ortadan kaldırmak snatch f.
provokasyonu ortadan kaldırmak unprovoke [obsolete] f.
kışkırtmayı ortadan kaldırmak unprovoke [obsolete] f.
tahriki ortadan kaldırmak unprovoke [obsolete] f.
ortadan yok olmak escape f.
sihirli bir şekilde ortadan kaybolmak magic f.
ortadan kaybolmak vade [obsolete] f.
ortadan kaybolmaya neden olmak vanish f.
ortadan kaldırmak blanket (out) f.
ortadan kaldırmak wipe (out) f.
ortadan kaldırmak blot f.
ortadan kaldırmak harlequin f.
ortadan ikiye katlamak middle f.
bariyerin kapatıcılığını ortadan kaldırmak break f.
küçük kusurları ortadan kaldırarak düzeltmek brush up f.
ortadan kaldırmak hide f.
bağımsızlığını ortadan kaldırmak humble f.
iradesini ortadan kaldırmak humble f.
bir anda ortadan kaybolmak burst f.
ortadan kaldırmak rid f.
sihrini ortadan kaldırmak decharm f.
ortadan kaldırmak delete f.
ortadan kaldırmak deprive [obsolete] f.
(binanın, evin) çatısını ortadan kaldırmak deroof f.
karanlığı ortadan kaldırmak detenebrate f.
ortadan kaldırmak heave [obsolete] f.
ortadan kaldırmak hod [scotland] f.
ortadan kaldırmak offtake [obsolete] f.
ortadan kaldırmak impoverish f.
ortadan kalkmak improve f.
(zorluk) ortadan kaldırmak conquer f.
parçalayarak ortadan kaldırmak discuss [obsolete] f.
(şiirsel) verilen evlilik sözüne olan sorumluluğunu ortadan kaldırmak disespouse f.
boynuzlarını ortadan kaldırmak dishorn f.
yanılgıları ortadan kaldırmak disillude f.
kuruntuları ortadan kaldırmak disillude f.
ortadan kaldırmak dispense (with) f.
ortadan kalkmak disperse f.
gerçekleri ortadan kaldırmak disrealize f.
gerçekleri ortadan kaldırmak disrealise f.
ortadan kaldırmak infringe [obsolete] f.
gizlice ortadan kaldırmak condiddle [dialect] [uk] f.
ortadan kaldırıp yerine geçmek drive f.
(bir şeyi) kademeli olarak ortadan kaldırmak drain f.
ortadan kaybolmak drop f.
enkazı ortadan kaldırmak clean up f.
ortadan kaldırmak cleanse f.
ortadan kaldırmak fay (up) [dialect] [uk] f.
ortadan kaldırmak fay (out) [dialect] [uk] f.
ortadan kaybolmak involute f.
gevşetmek ve ortadan kaldırmak pitch f.
ortadan kaybolmak sant [scotland] f.
ortadan kaldırmak finish f.
(yabani otları) ateşe vererek ortadan kaldırmak flame f.
ortadan kaybolmak fleet f.
ortadan kaybolmak fly f.
ortadan kayboluncaya kadar izlemek outwatch f.
ortadan kaldırmak perempt [obsolete] f.
ortadan kaldırmak pheese f.
ortadan kaldırmak scissor f.
ortadan kaldırmak scrub f.
(kepeği) kazıyarak, ovarak veya silerek ortadan kaldırmak scurf f.
karbon tortularını ortadan kaldırmak scurf f.
kendini ortadan kaldırmak self-destroy f.
kendini ortadan kaldırmak self-destruct f.
ortadan kalkmak set f.
ortadan kaybolmak set f.
(vurarak) ortadan kaldırmak shoot f.
ezerek ortadan kaldırmak crush out f.
ortadan kaldırmak slay f.
ortadan kaldırmak slee f.
ortadan kaybolmak slide f.
ortadan kaldırmak slight [obsolete] f.
bir hatayı ortadan kaldırmak eleminate an error f.
ortadan kaldırmak poison f.
mumu elle kıstırır gibi ortadan kaldırmak snuff f.
ortadan kaldırmak spunge f.
ortadan kaldırmak starve [obsolete] f.
ortadan kaldırmak sterve f.
ortadan kalkmak sterve f.
ortadan kaldırmak stramash f.
ortadan kaldırmak strike f.
ortadan kaldırmak suffocate f.
ortadan kaldırılabilen extinguishable s.
ortadan kalkmak üzere olan (fikir vb) moribund s.
ortadan yok olan vanished s.
ortadan kaldırılmış extinguished s.
ortadan kaybolmuş off the map s.
ortadan kaldırılmış removed s.
ortadan kaldırılabilir eradicable s.
ortadan yok olmuş vanished s.
ortadan kaldırılamaz insuppressible s.
tamamen ortadan kaldırılmış wiped out s.
ortadan bölünmüş dimidiate s.
ortadan kaldırılamayan (kirlenme vb) non-removable s.
şüpheleri ortadan kaldıran conclusive s.
ortadan kaldırılamaz ineliminable s.
ortadan kaldırmaya yönelik abolitional s.
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan relict s.
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan relicted s.
tıkanmayı ortadan kaldıran ecphractic s.
ortadan kaldırılmamış uncleared s.
ortadan kaldırılmamış undisposed s.
ortadan kaldırılmamış uneffaced s.
ortadan kaldırılamaz unextinguishable s.
ortadan kaldırılmamış unextinguished s.
ortadan kaldırılmamış unpurged s.
ortadan kaldırılmamış unquenched s.
ortadan kaldırılmamış unrazed s.
ortadan kaldırılmamış unremoved s.
ortadan kaldırılmamış unswept s.
ortadan kaldırmayı amaçlayan mortal s.
sökerek ortadan kaldırılan ripping s.
parçalayarak ortadan kaldırılan ripping s.
ortadan kaldırılabilir deleble s.
ortadan kaldırılabilir deletable s.
ortadan kaldırılamaz imperdible [obsolete] s.
yakında ortadan kaldırılacak olan impermanent s.
saf inancı ortadan kaldıran disillusioning s.
ortadan kaldırılamaz inexpugnable s.
ortadan kaldırılamaz inexpungeable s.
ortadan kaldırılamaz inexpungible s.
ortadan kaldırılamaz inexterminable s.
ortadan kaldırılamaz inextirpable s.
ortadan kaldırılmış done for s.
(hanedan armalarında) ortadan kesilmiş sarceled s.
şüpheli bir şekilde ortadan kaybolmuş disappeared s.
kendini ortadan kaldıran self-destruct s.
ortadan kaldırılmış stricken s.
ortadan kaldırılabilecek şekilde eradicably zf.
ortadan kaldırmak için away zf.
ortadan kaldırılacak şekilde off zf.
(kötü bir şeyi) ortadan kaldıran anlamı veren son ek -buster snk.
ortadan kaldıran anlamına gelen son ek -clast snk.
ortadan kaldıran anlamına gelen son ek -clastic snk.
ortadan kaldırıcı anlamına gelen son ek -clastic snk.
Phrasals
ortadan kaldırmak make away f.
ortadan kaybolmak pass away f.
ortadan kaybolmak strike in f.
tamamen ortadan kaldırmak rub out f.
darbeyle ortadan kaldırmak strike off f.
ortadan kaybolmak fall away f.
bir şeyi yavaş yavaş yok etmek/ortadan kaldırmak chip away at something f.
bir şeyi ortadan kaldırmak sweep something away f.
bir şeyi ortadan kaldırmak sweep away something f.
ortadan kaldırmak take out f.
ortadan kaldırmak make away off f.
ortadan kaldırmak iron out f.
ortadan kaldırmak patch up f.
ortadan kaldırılmak put away f.
ortadan kaldırmak design out f.
ortadan kaldırmak magic away f.
ortadan kaldırmak put down f.
ortadan kaybolmak dry up f.
birden ortadan/gözden kaybolmak vanish from (something) f.
ortadan yok olmak vanish from (something) f.
birden ortadan/gözden kaybolmak vanish from something f.
ortadan yok olmak vanish from something f.
ortadan kaybolmak fade back f.
aceleyle ortadan kaldırmak whisk away f.
ortadan kaldırmak wash away f.
hiçbir şey yapmadan ortadan kaybolmasını dilemek wish away f.
bir sorunu yok sayarak/ortadan kalkmasını dileyerek çözmek wish away f.
bir sorunu yokmuş gibi davranarak/ortadan kalkmasını dileyerek gidermek wish away f.
birini aniden ortadan yok etmek/kaybetmek sweep off f.
yakıp ortadan kaldırmak blaze away f.
yakılıp ortadan kaldırılmak blaze away f.
sessizce aşırmak/ortadan yok etmek slip out f.
çaktırmadan almak/ortadan yok etmek slip out f.
gizlice almak/ortadan yok etmek slip out f.
ayırt edici özelliklerini ortadan kaldırmak bland out f.
toplumsal bir engeli ortadan kaldırmak break down f.
bir şeyin etkilerini silmek/ortadan kaldırmak cancel something out f.
bir şeyi ortadan kaldırmak cancel something out f.
birini ortadan kaldırmak cancel someone out of something f.
ortadan kaldırmak clear up f.
ortadan kalkmak clear up f.
birini/bir şeyi ortadan kaldırmak cut someone or something out f.
ortadan kaybolmak disappear from f.
ortadan kaybolmak disappear from (something) f.
ortadan ikiye kıvırmak/katlamak double over f.
ortadan ikiye katlanmak double over f.
birini öldürmek/temizlemek/ortadan kaldırmak hush up f.
birini/bir şeyi ortadan kaldırmak kiss someone/something off f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak sit on (something) f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak sit upon (something) f.
(birinin/bir şeyin bir özelliğini) yok etmek/ortadan kaldırmak stamp (something) out of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak war against (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak war on (someone or something) f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak clean out (of/from) f.
Phrases
sır ortadan kalktı the genie is out of the bottle expr.
Proverb
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma never halloo before you are out of the woods
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma never halloo until you are out of the woods
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma never whistle till you are out of the woods
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma never whistle until you are out of the woods
Colloquial
ortadan kaldırma deep six i.
bir şeyin ortadan kaldırılması deep six i.
ortadan kaybolmak houdini i.
ile ortadan kaybolmak make away with f.
ortadan kaldırılmak wink out f.
ortadan kaldırmak deep six f.
ortadan kaybolmak go walkies f.
ortadan kaldırmak zap out f.
ortadan kaldırmak off f.
ortadan ikiye ayırmak rip in half f.
ortadan kaldırmak drown f.
tamamen ortadan kaldırılmış wiped over s.
birdenbire (ortadan kaybolmak/yok olma) poof expr.
Idioms
potansiyel bir sorunu ortadan kaldırmak için verilen rüşvet a sop to cerberus i.
ortadan kaybolmak pull a disappearing act i.
ortadan kaybolmak pull a vanishing act i.
birden ortadan kaybolma a houdini (act) i.
birden ortadan yok olma a houdini (act) i.
ortadan kaldırma operasyonu mop-up operation i.
ortadan kaldırmak make way with f.
ortadan kaybolmak make one's self scarce f.
ortadan kaldırmak make way with f.
tamamen ortadan kaldırmak blow (something) sky-high f.
tamamen ortadan kaldırmak blow sky-high f.
ortadan kalkmak cease to be f.
ortalıktan/ortadan/kenara kaldırmak put out of the way f.
ortalıktan/ortadan çekmek put out of the way f.
ortadan kaldırmak put out of the way f.
ortadan kaldırmak close the door on f.
ortadan kaldırmak close the door to f.
ortadan kaldırmak shut the door on f.
ortadan kaldırmak shut the door to f.
ortadan kaybolmak cease to be f.
çirkefliği ortadan kaldırmak cleanse the augean stables f.
kaşla göz arasında ortadan kaldırmak conjure away f.
ortadan kaybolmak go off into the blue f.
ortadan kaldırmak keep clear of f.
ortadan kaybolmak fade from the scene f.
ortadan kaybolmak disappear into the blue f.
ortadan kaybolmak vanish into the blue f.
ortadan kaldırmak put paid f.
ortadan kaybolmak duck out f.
ortadan yok etmek conjure away f.
ortadan kaybolmak make oneself scarce f.
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak keep the record straight f.
ufak pürüzleri ortadan kaldırmak get the wrinkles out f.
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak get the record straight f.
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak put the record straight f.
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak set the record straight f.
beklenmedik koşullar yüzünden ortadan kalkmak be ruled out of court f.
sırları ortadan kaldırmak lift the curtain (on something) f.
sırları ortadan kaldırmak raise the curtain (on something) f.
sırları ortadan kaldırmak raise the curtain f.
sırları ortadan kaldırmak lift the curtain f.
bir şansı ortadan kaldırmak shut the door upon someone or something f.
bir şansı ortadan kaldırmak shut the door on someone or something f.
bir şansı ortadan kaldırmak close the door on someone or something f.
bir şansı ortadan kaldırmak close the door to someone or something f.
ortadan kaybolmak e boff like a prom dress (in may) f.
hızlıca ortadan kaybolmak fade fast f.
ortadan kayboluvermek do a disappearing act f.
ortadan kayboluvermek perform a disappearing act f.
ortadan kayboluvermek stage a disappearing act f.
ortadan kayboluvermek do a vanishing act f.
ortadan kayboluvermek perform a vanishing act f.
ortadan kayboluvermek stage a vanishing act f.
ortadan kaybolmak disappear into the woodwork f.
bir anda ortadan kaybolmak do a disappearing act f.
ortadan yok olmak do a disappearing act f.
bir anda ortadan kaybolmak pull a disappearing act f.
ortadan yok olmak pull a disappearing act f.
bir anda ortadan kaybolmak do a disappearing act f.
ortadan yok olmak do a disappearing act f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak rip (someone or something) in half f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak tear (someone or something) in half f.
birini ortadan kaldırmak/bertaraf etmek hang, draw, and quarter f.
bir şeyi yapma ihtimali ortadan kalkmak get out of the way f.
ortadan kaybolmak go south f.
yolsuzluğu temizlemek/ortadan kaldırmak clean house f.
istenmeyen/gereksiz şeyleri ortadan kaldırmak clean house [us] f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye bölmek rip (someone or something) in twain f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak rip (someone or something) in twain f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye bölmek rip (someone or something) in two f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak rip (someone or something) in two f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak tear (someone or something) in twain [old-fashioned] f.
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak tear (someone or something) in two f.
(bir şeydeki) problemli detayları ortadan kaldırmak iron out the wrinkles (of/in something) f.
problemli detayları ortadan kaldırmak iron out the wrinkles f.
(bir şeydeki) problemli detayları ortadan kaldırmak iron the wrinkles out (of/in something) f.
ortadan kaybolmak vanish into the woodwork f.
(biriyle) arasındaki anlaşmazlık ortadan kalkmak be square (with one) f.
ortadan kaybolmak do a disappearing act f.
ortadan kaybolmak do a disappearing act f.
ortadan kaybolmak do a vanishing act f.
ortadan kaybolmak perform a disappearing act f.
ortadan kaybolmak perform a vanishing act f.
ortadan kaybolmak stage a disappearing act f.
ortadan kaybolmak stage a vanishing act f.
ortadan kaybolmak do a vanishing act f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak take (something) off the table f.
birden ortadan kaybolmak pull a houdini (act) f.
birden ortadan yok olmak pull a houdini (act) f.
ortadan kalkmak be off the table f.
(bir şeyin) çirkefliğini ortadan kaldırmak cleanse the augean stables of (something) f.
çirkefliği ortadan kaldırmak clear the augean stables f.
(bir şeyin) çirkefliğini ortadan kaldırmak clear the augean stables of (something) f.
(bir şey için/bir şeyin olması için) engelleri ortadan kaldırmak clear the way (for something/for something to happen) f.
(birinin) bir şansını ortadan kaldırmak close the door to (one) f.
birden ortadan kaybolmak do a houdini (act) f.
birden ortadan yok olmak do a houdini (act) f.
birden ortadan kaybolmak do/perform/stage a disappearing act f.
birden ortadan yok olmak do/perform/stage a disappearing act f.
birden ortadan kaybolmak do/perform/stage a vanishing act f.
birden ortadan yok olmak do/perform/stage a vanishing act f.
ortadan kaybolmak go to earth/ground [uk] f.
ortadan kalkmak go to glory f.
(biriyle/bir şeyle) ortadan kaybolmak make away with (someone or something) f.
ortadan kaybolmak make scarce f.
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak make war (on someone or something) f.
suçu, sorumluluğu, zorunluluğu ortadan kalkmak be let off the hook f.
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak wage war (on someone or something) f.
ortadan kaldırmak cut one's throat f.
ortadan ikiye in two s.
bir anda ortadan kaybolmuş/yok olmuş off like a prom dress (in may) s.
ortadan kaybolduğu bir dönem in the wilderness [uk] expr.
bir süre ortadan kaybolduktan sonra from the dead expr.
Formal
ortadan kaldırıcı deletive s.
Speaking
engelleri ortadan kaldırmak clear the way f.
saçını ortadan ayırmış his hair is parted down the middle expr.
Trade/Economic
borcun ortadan kalktığını belirten belge release of liability i.
hükmü ortadan kaldırma nullifying i.
kalifiye eleman gereksinimini ortadan kaldırma deskilling i.
ortadan kaldırma remove i.
ortadan kalkan hak ve yükümlülükler discharged rights and obligations i.
tekelleri ortadan kaldıran trustbuster i.
tekelleri ortadan kaldırma trustbusting i.
indeks bağlantısını ortadan kaldırmak deindex f.
ortadan kaldırıcı extinctive s.
Law
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkını ortadan kaldıran muafiyet testimonial immunity i.
tekelleşmeyi ortadan kaldırmayı amaçlayan hükümet faaliyetleri trust busting i.
alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi nedeniyle borcun ortadan kalkması confusion of debts i.
hukuku amme davasının ortadan kalkması dismissal of public prosecution - i.