|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
ortadan kaybolmak |
disappear f.
|
|
He disappeared for five hours because he was being interrogated by the FBI.
Beş saat boyunca ortadan kayboldu çünkü FBI tarafından sorgulanıyordu.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
ortadan kaldırmak |
annihilate f.
|
|
Bush didn't send troops to annihilate other countries.
Bush diğer ülkeleri ortadan kaldırmak için askeri birlikleri göndermedi.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
ortadan kaybolmak |
vanish f.
|
|
She stole people's hearts like that, then vanished.
İnsanların kalbini böyle çaldı, sonra da ortadan kayboldu.
More Sentences
|
General |
|
4 |
Genel |
ortadan kaldırma |
removal i.
|
|
The most difficult point has concerned the removal of the possibility of capacity increases on safety grounds.
En zor nokta, güvenlik gerekçesiyle kapasite artırımı olasılığının ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir.
More Sentences
|
5 |
Genel |
ortadan kaldırma |
abolition i.
|
|
The European Union should make it policy to promote the abolition of these immoral practices.
Avrupa Birliği bu ahlak dışı uygulamaların ortadan kaldırılmasını teşvik etmeyi bir politika haline getirmelidir.
More Sentences
|
6 |
Genel |
ortadan kaldırma |
eradicating i.
|
|
The battle for biodiversity therefore has a great deal to do with our strategy for eradicating poverty.
Dolayısıyla biyoçeşitlilik için verilen mücadele, yoksulluğu ortadan kaldırma stratejimizle büyük ölçüde ilgilidir.
More Sentences
|
7 |
Genel |
ortadan kaybolma |
disappearance i.
|
|
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
More Sentences
|
8 |
Genel |
ortadan kalkma |
disappearance i.
|
|
The Union has acquired legal personality, and the longed-for disappearance of the pillar structure has become a reality.
Birlik tüzel kişilik kazanmış ve sütun yapısının ortadan kalkması uzun zamandır beklenen bir gerçek haline gelmiştir.
More Sentences
|
9 |
Genel |
ortadan kaldırma |
elimination i.
|
|
It is ready to support NGOs which work with local partners for the elimination of child labour.
AB, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için yerel ortaklarla birlikte çalışan STK'ları desteklemeye hazırdır.
More Sentences
|
10 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
get rid of f.
|
|
We should try, together, to get rid of double-tracking when it comes to dealing with complaints.
Şikayetlerle ilgilenme konusunda çifte takibi ortadan kaldırmayı birlikte denemeliyiz.
More Sentences
|
11 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
destroy f.
|
|
Israel is stealing the land, destroying the two-state solution.
İsrail toprağı çalıyor, iki devletli çözümü ortadan kaldırıyor.
More Sentences
|
12 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
do away with f.
|
|
Your comments have been noted and I can assure you that there is no intention of doing away with Question Time.
Yorumlarınız dikkate alındı ve sizi temin ederim ki Soru Sorma Süresini ortadan kaldırmak gibi bir niyetimiz yok.
More Sentences
|
13 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
kill f.
|
|
This is the message some people in this chamber are giving out and we must kill that off.
Bu meclisteki bazı kişilerin verdiği mesaj budur ve bunu ortadan kaldırmalıyız.
More Sentences
|
14 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
die out f.
|
|
Many old customs are gradually dying out.
Birçok eski gelenekler yavaş yavaş ortadan kayboluyorlar.
More Sentences
|
|
15 |
Genel |
ortadan kaldırılmak |
go f.
|
|
Not thinking about a problem doesn't make it go away.
Bir sorun hakkında düşünmemek onu ortadan kaldırmaz.
More Sentences
|
16 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
extinguish f.
|
|
They want to extinguish the personal and collective rights and democratic freedoms that workers have fought for.
İşçilerin uğruna mücadele ettiği kişisel ve kolektif hakları ve demokratik özgürlükleri ortadan kaldırmak istiyorlar.
More Sentences
|
17 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
sweep f.
|
|
Instead, a social mechanism for providing security is swept away.
Bunun yerine güvenliği sağlamaya yönelik toplumsal bir mekanizma ortadan kaldırılıyor.
More Sentences
|
18 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
take away f.
|
|
This proposal does not take away the national responsibilities of the national policy-makers.
Bu öneri, ulusal politika yapıcıların ulusal sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.
More Sentences
|
19 |
Genel |
ortadan kalkmak |
disappear f.
|
|
I fear that that will not entirely cause the noted lack of European commitment to disappear.
Korkarım ki bu durum, Avrupa'nın belirtilen kararlılık eksikliğinin tamamen ortadan kalkmasına neden olmayacaktır.
More Sentences
|
20 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
put away f.
|
|
I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
Toplantıda kullandığımız bütün kağıtları ortadan kaldırmam istendi.
More Sentences
|
21 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
rule out f.
|
|
This does not rule out the possibility of similar action if it is agreed with the partner country.
Bu durum, ortak ülke ile mutabık kalınması halinde benzer bir eylem olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.
More Sentences
|
22 |
Genel |
ortadan kalkmak |
die out f.
|
|
Many old customs are gradually dying out.
Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
More Sentences
|
23 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
remove f.
|
|
This would remove the distinction between compulsory and non-compulsory expenditure.
Bu, zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar arasındaki ayrımı ortadan kaldıracaktır.
More Sentences
|
24 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
eliminate f.
|
|
Smartphones eliminated the need for compact cameras.
Akıllı telefonlar kompakt fotoğraf makinelerine olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.
More Sentences
|
25 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
stamp out f.
|
|
We must not delude ourselves that the objective of this whole legal arsenal is, primarily, to stamp out common crime.
Tüm bu yasal cephaneliğin amacının öncelikle adi suçları ortadan kaldırmak olduğu konusunda kendimizi kandırmamalıyız.
More Sentences
|
26 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
fade away f.
|
|
Old soldiers never die, they just fade away.
Yaşlı askerler asla ölmez, yavaş yavaş ortadan kaybolurlar.
More Sentences
|
27 |
Genel |
riski ortadan kaldırmak |
eliminate the risk f.
|
|
The application of fiscal conventions agreed between the States should eliminate the risk of double taxation.
Devletler arasında kabul edilen mali sözleşmelerin uygulanması çifte vergilendirme riskini ortadan kaldırmalıdır.
More Sentences
|
28 |
Genel |
sorun ortadan kalkmak |
(the problem) go away f.
|
|
The Kashmir problem has not gone away, and it is one of the major focuses of conflict in Asia.
Keşmir sorunu ortadan kalkmamıştır ve Asya'daki başlıca çatışma odaklarından biridir.
More Sentences
|
29 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
wipe out f.
|
|
It will wipe out even more small and medium-sized farms during the mid-term review of the CAP.
CAP'ın orta vadeli gözden geçirilmesi sırasında daha da fazla küçük ve orta ölçekli çiftliği ortadan kaldıracaktır.
More Sentences
|
30 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
abolish f.
|
|
We must, therefore, oppose any attempt to abolish the Cohesion Fund.
Bu nedenle Uyum Fonunu ortadan kaldırmaya yönelik her türlü girişime karşı çıkmalıyız.
More Sentences
|
31 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
dismantle f.
|
|
The reasons for this are budgetary and the objective is to dismantle the limited common policies.
Bunun nedenleri bütçe ile ilgilidir ve amaç sınırlı ortak politikaları ortadan kaldırmaktır.
More Sentences
|
32 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
disappear f.
|
|
We know we shall not be able to make all the difficulties simply disappear by waving a magic wand.
Sihirli bir değnek sallayarak tüm zorlukları ortadan kaldıramayacağımızı biliyoruz.
More Sentences
|
33 |
Genel |
ortadan kalkmak |
cease f.
|
|
That technology may cease to exist in a couple of years.
Bu teknoloji birkaç yıl içerisinde ortadan kalkabilir.
More Sentences
|
34 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
eradicate f.
|
|
At the Lisbon Summit, the fifteen Member States undertook to eradicate poverty by 2010.
Lizbon Zirvesi'nde on beş Üye Devlet 2010 yılına kadar yoksulluğu ortadan kaldırmayı taahhüt etmiştir.
More Sentences
|
|
35 |
Genel |
ortadan kaldırılmış |
eradicated s.
|
|
His target is indisputably an unacceptable regime, but there are other dictatorships that also deserve to be eradicated.
Hedefi tartışmasız kabul edilemez bir rejimdir, ancak ortadan kaldırılmayı hak eden başka diktatörlükler de vardır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
36 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
kill off f.
|
|
But let us kill off once and for all this idea that Europe is a Christian project only.
Ama Avrupa'nın sadece bir Hıristiyan projesi olduğu fikrini bir an önce ortadan kaldıralım.
More Sentences
|
37 |
Öbek Fiiller |
(açıklama yapmadan) ortadan kaybolmak |
go away f.
|
|
Reality doesn't go away just because you stop believing in it.
Gerçeklik, sırf siz ona inanmayı bıraktığınız için ortadan kaybolmaz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
38 |
Yaygın Kullanım |
ortadan kaldırma |
disposal i.
|
|
39 |
Yaygın Kullanım |
ortadan kaldırma |
annihilation i.
|
|
General |
|
40 |
Genel |
ortadan kaldırma |
wipeout i.
|
|
41 |
Genel |
ortadan yok olma |
vanishing i.
|
|
42 |
Genel |
ortadan kaldırma |
effacement i.
|
|
43 |
Genel |
telefon vb gibi teknolojik gelişmelerin insanların arasındaki mesafeyi ortadan kaldırması |
glocalization i.
|
|
44 |
Genel |
ortadan kaldıran |
deletory i.
|
|
45 |
Genel |
ortadan kaldırılma |
extinguishment i.
|
|
46 |
Genel |
ortadan kaldırma |
killing i.
|
|
47 |
Genel |
sisi ortadan kaldıran aygıt |
defogger i.
|
|
48 |
Genel |
ortadan kaldırma |
overcome i.
|
|
49 |
Genel |
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği |
book matching i.
|
|
50 |
Genel |
ortadan kaldırma |
extinguishment i.
|
|
51 |
Genel |
ortadan kaldırma |
extermination i.
|
|
52 |
Genel |
evlilik birliğinin tamiri olanaksız bir şekilde ortadan kalkması |
irremediable breakdown of the marriage i.
|
|
53 |
Genel |
baskılanmanın/inhibisyonun ortadan kalkması |
deinhibition i.
|
|
54 |
Genel |
cinsel ögelerini ortadan kaldırma |
desexualization i.
|
|
55 |
Genel |
cinsel ögelerini ortadan kaldırma |
desexualisation i.
|
|
56 |
Genel |
ortadan kaldırma |
blotting i.
|
|
57 |
Genel |
ortadan kaldırma |
wipe-out i.
|
|
58 |
Genel |
Bakılan görüntü ortadan kalktıktan sonra görsel alanda bir süre daha izlenebilen ardışık görüntü |
after image i.
|
|
59 |
Genel |
ortadan kaldırma |
taking-off i.
|
|
60 |
Genel |
tanışılan kişiye hiçbir şey demeden ortadan kaybolup, onu yoksayma |
ghosting i.
|
|
61 |
Genel |
(düşmanı) ortadan kaldırma |
reduction i.
|
|
62 |
Genel |
ortadan kalkmayan şüphe |
nagging doubt i.
|
|
63 |
Genel |
ortadan kaldırma |
remotion i.
|
|
64 |
Genel |
zorlanma ortadan kalktığında eski şeklini alabilme özelliğine sahip malzeme |
elastomeric i.
|
|
65 |
Genel |
ortadan kaldırma |
avoidance [obsolete] i.
|
|
66 |
Genel |
yavaş yavaş ortadan kaybolma |
die–away i.
|
|
67 |
Genel |
ortadan yok olma |
evanishment [rare] i.
|
|
68 |
Genel |
ortadan yok olma |
evanition i.
|
|
69 |
Genel |
(yemekleri, boşları) ortadan kaldırmak için kullanılan tepsi veya sepet |
voider [dialect] i.
|
|
70 |
Genel |
ekonomik bir süreci ortadan kaldıran veya devam etmesini engelleyen özel bir durum |
margin i.
|
|
71 |
Genel |
yeni ayın tarihini ayarlamak için her 134 yılda bir artık yıla ait günü ortadan kaldırma uygulaması |
metemptosis i.
|
|
72 |
Genel |
ortadan kalkma |
oblivion i.
|
|
73 |
Genel |
ortadan kaldıran kimse |
ridder i.
|
|
74 |
Genel |
ortadan kaldıran şey |
ridder i.
|
|
|
75 |
Genel |
ortadan kaldırma |
occultation i.
|
|
76 |
Genel |
çekiciliğini ortadan kaldırma |
deglamorization [us] i.
|
|
77 |
Genel |
çekiciliğini ortadan kaldırma |
deglamorisation [uk] i.
|
|
78 |
Genel |
ortadan kaldırılan şey |
deletion i.
|
|
79 |
Genel |
ortadan kaldırılma |
deletion i.
|
|
80 |
Genel |
(özellikle tutulma esnasında ışık) ortadan kaybolma |
deliquium i.
|
|
81 |
Genel |
ortadan kaybolan şey |
deperdit i.
|
|
82 |
Genel |
hızlıca ortadan kaldırma |
dispatch [us] i.
|
|
83 |
Genel |
hızlıca ortadan kaldırma |
despatch [uk] i.
|
|
84 |
Genel |
hükmü ortadan kaldırma |
override i.
|
|
85 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz olma |
imperdibility i.
|
|
86 |
Genel |
kısıtlamaların tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması sonucu oluşan serbest davranış |
disinhibition i.
|
|
87 |
Genel |
düzeni ortadan kaldırma |
disordering i.
|
|
88 |
Genel |
ortadan kaldırma |
displantation i.
|
|
89 |
Genel |
ortadan kaldırma |
dispose [obsolete] i.
|
|
90 |
Genel |
ortadan kaldırma |
disposement [obsolete] i.
|
|
91 |
Genel |
(gömerek veya yakarak) cesedi ortadan kaldırma |
disposition i.
|
|
92 |
Genel |
(resmi belge) ortadan kaldırılan şey |
dispositive [obsolete] i.
|
|
93 |
Genel |
ortadan kaldıran kimse |
driver i.
|
|
94 |
Genel |
tahta kulübe tipi yapılarda ortadan geçen koridor |
dogtrot [dialect] i.
|
|
95 |
Genel |
suç oluşturan unsur sürdükçe ortadan kalkmayan illegal muamele |
continuing trespass i.
|
|
96 |
Genel |
ortadan ayaklı masa |
pedestal table i.
|
|
97 |
Genel |
açıklama yapmaksızın ortadan kaybolma |
disappearing i.
|
|
98 |
Genel |
sayfaları ortadan ikiye bir kez katlanarak veya kesilerek oluşturulmuş kitap |
folio i.
|
|
99 |
Genel |
kendini ortadan kaldıran kimse |
self-destroyer i.
|
|
100 |
Genel |
dikey olarak ortadan bölünmüş sütun |
semicolumn i.
|
|
101 |
Genel |
ortadan kaybolma |
slipout i.
|
|
102 |
Genel |
ortadan kaldıran veya zayıflatan şey |
solvent i.
|
|
103 |
Genel |
kağıtları ortadan delerek bir arada tutan sivri çelik gereç |
spike i.
|
|
104 |
Genel |
semptomun ortadan kaldırılması |
suppression i.
|
|
105 |
Genel |
ortadan kalkmak |
be removed f.
|
|
106 |
Genel |
zehirin etkisini ortadan kaldırmak |
detoxify f.
|
|
107 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
cut f.
|
|
108 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
dissolve into thin air f.
|
|
109 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
put out of sight f.
|
|
110 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
hide from view f.
|
|
111 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
recede f.
|
|
112 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
make away with f.
|
|
113 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
clear off f.
|
|
114 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
suppress f.
|
|
115 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
clear out f.
|
|
116 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
resolve f.
|
|
117 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
be lost f.
|
|
118 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
clear off f.
|
|
119 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
raze f.
|
|
120 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
blot out f.
|
|
121 |
Genel |
ortadan silmek |
blot out f.
|
|
122 |
Genel |
bir şeyi ortadan kaldırmak |
put something away f.
|
|
123 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
clear away f.
|
|
124 |
Genel |
ortadan kalkmak |
be destroyed f.
|
|
125 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
wipe something out f.
|
|
126 |
Genel |
ortadan yok olmak |
vanish f.
|
|
127 |
Genel |
birinin kuşkularını ortadan kaldırmak |
set someone's mind at rest f.
|
|
128 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
hive off f.
|
|
129 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
put up f.
|
|
130 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
vanish away f.
|
|
131 |
Genel |
yükümlülüğü ortadan kaldırmak |
remove an obligation f.
|
|
132 |
Genel |
yükümlülüğü ortadan kaldırmak |
cancel an obligation f.
|
|
133 |
Genel |
hakkı ortadan kaldırmak |
abolish a right f.
|
|
134 |
Genel |
ırk ayrımını ortadan kaldırmak |
desegregate f.
|
|
135 |
Genel |
ortadan kesmek |
cut in the middle f.
|
|
136 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
pick up f.
|
|
137 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
work off f.
|
|
138 |
Genel |
riski ortadan kaldırmak |
remove the risk f.
|
|
139 |
Genel |
önyargıları ortadan kaldırmak |
eliminate the prejudices f.
|
|
140 |
Genel |
tehlikeleri ortadan kaldırmak |
remove the hazards f.
|
|
141 |
Genel |
problem ortadan kalkmak |
(the problem) go away f.
|
|
142 |
Genel |
saçlarını ortadan ikiye ayırmak |
part hair in the middle f.
|
|
143 |
Genel |
saçlarını ortadan ayırmak |
part hair in the middle f.
|
|
144 |
Genel |
bürokratik engelleri ortadan kaldırmak |
debureaucratize f.
|
|
145 |
Genel |
sanayiyi ortadan kaldırmak |
deindustrialize f.
|
|
146 |
Genel |
sanayiyi ortadan kaldırmak |
deindustrialise f.
|
|
147 |
Genel |
kutsallığını ortadan kaldırmak |
desanctify f.
|
|
148 |
Genel |
yükümlülüğü ortadan kaldırmak |
nullify an obligation f.
|
|
149 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
adempt [obsolete] f.
|
|
150 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
rase f.
|
|
151 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
relinquish [obsolete] f.
|
|
152 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
remble [obsolete] f.
|
|
153 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
remue [french] f.
|
|
154 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
do way f.
|
|
155 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
toll f.
|
|
156 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
zap f.
|
|
157 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
end f.
|
|
158 |
Genel |
eğitimle ortadan kaldırmak |
educate f.
|
|
159 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
unbuild f.
|
|
160 |
Genel |
özendirici/teşvik edici bir etmeni ortadan kaldırmak |
disincentivize f.
|
|
161 |
Genel |
özendirici/teşvik edici bir etmeni ortadan kaldırmak |
disincentivise f.
|
|
162 |
Genel |
yok etmek ortadan kaldırmak |
unget f.
|
|
163 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
unload f.
|
|
164 |
Genel |
öldürerek ortadan kaldırmak |
snatch f.
|
|
165 |
Genel |
provokasyonu ortadan kaldırmak |
unprovoke [obsolete] f.
|
|
166 |
Genel |
kışkırtmayı ortadan kaldırmak |
unprovoke [obsolete] f.
|
|
167 |
Genel |
tahriki ortadan kaldırmak |
unprovoke [obsolete] f.
|
|
168 |
Genel |
ortadan yok olmak |
escape f.
|
|
169 |
Genel |
sihirli bir şekilde ortadan kaybolmak |
magic f.
|
|
170 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
vade [obsolete] f.
|
|
171 |
Genel |
ortadan kaybolmaya neden olmak |
vanish f.
|
|
172 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
blanket (out) f.
|
|
173 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
wipe (out) f.
|
|
174 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
blot f.
|
|
175 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
harlequin f.
|
|
176 |
Genel |
ortadan ikiye katlamak |
middle f.
|
|
177 |
Genel |
bariyerin kapatıcılığını ortadan kaldırmak |
break f.
|
|
178 |
Genel |
küçük kusurları ortadan kaldırarak düzeltmek |
brush up f.
|
|
179 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
hide f.
|
|
180 |
Genel |
bağımsızlığını ortadan kaldırmak |
humble f.
|
|
181 |
Genel |
iradesini ortadan kaldırmak |
humble f.
|
|
182 |
Genel |
bir anda ortadan kaybolmak |
burst f.
|
|
183 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
rid f.
|
|
184 |
Genel |
sihrini ortadan kaldırmak |
decharm f.
|
|
185 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
delete f.
|
|
186 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
deprive [obsolete] f.
|
|
187 |
Genel |
(binanın, evin) çatısını ortadan kaldırmak |
deroof f.
|
|
188 |
Genel |
karanlığı ortadan kaldırmak |
detenebrate f.
|
|
189 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
heave [obsolete] f.
|
|
190 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
hod [scotland] f.
|
|
191 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
offtake [obsolete] f.
|
|
192 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
impoverish f.
|
|
193 |
Genel |
ortadan kalkmak |
improve f.
|
|
194 |
Genel |
(zorluk) ortadan kaldırmak |
conquer f.
|
|
195 |
Genel |
parçalayarak ortadan kaldırmak |
discuss [obsolete] f.
|
|
196 |
Genel |
(şiirsel) verilen evlilik sözüne olan sorumluluğunu ortadan kaldırmak |
disespouse f.
|
|
197 |
Genel |
boynuzlarını ortadan kaldırmak |
dishorn f.
|
|
198 |
Genel |
yanılgıları ortadan kaldırmak |
disillude f.
|
|
199 |
Genel |
kuruntuları ortadan kaldırmak |
disillude f.
|
|
200 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
dispense (with) f.
|
|
201 |
Genel |
ortadan kalkmak |
disperse f.
|
|
202 |
Genel |
gerçekleri ortadan kaldırmak |
disrealize f.
|
|
203 |
Genel |
gerçekleri ortadan kaldırmak |
disrealise f.
|
|
204 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
infringe [obsolete] f.
|
|
205 |
Genel |
gizlice ortadan kaldırmak |
condiddle [dialect] [uk] f.
|
|
206 |
Genel |
ortadan kaldırıp yerine geçmek |
drive f.
|
|
207 |
Genel |
(bir şeyi) kademeli olarak ortadan kaldırmak |
drain f.
|
|
208 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
drop f.
|
|
209 |
Genel |
enkazı ortadan kaldırmak |
clean up f.
|
|
210 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
cleanse f.
|
|
211 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
fay (up) [dialect] [uk] f.
|
|
212 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
fay (out) [dialect] [uk] f.
|
|
213 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
involute f.
|
|
214 |
Genel |
gevşetmek ve ortadan kaldırmak |
pitch f.
|
|
215 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
sant [scotland] f.
|
|
216 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
finish f.
|
|
217 |
Genel |
(yabani otları) ateşe vererek ortadan kaldırmak |
flame f.
|
|
218 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
fleet f.
|
|
219 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
fly f.
|
|
220 |
Genel |
ortadan kayboluncaya kadar izlemek |
outwatch f.
|
|
221 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
perempt [obsolete] f.
|
|
222 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
pheese f.
|
|
223 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
scissor f.
|
|
224 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
scrub f.
|
|
225 |
Genel |
(kepeği) kazıyarak, ovarak veya silerek ortadan kaldırmak |
scurf f.
|
|
226 |
Genel |
karbon tortularını ortadan kaldırmak |
scurf f.
|
|
227 |
Genel |
kendini ortadan kaldırmak |
self-destroy f.
|
|
228 |
Genel |
kendini ortadan kaldırmak |
self-destruct f.
|
|
229 |
Genel |
ortadan kalkmak |
set f.
|
|
230 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
set f.
|
|
231 |
Genel |
(vurarak) ortadan kaldırmak |
shoot f.
|
|
232 |
Genel |
ezerek ortadan kaldırmak |
crush out f.
|
|
233 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
slay f.
|
|
234 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
slee f.
|
|
235 |
Genel |
ortadan kaybolmak |
slide f.
|
|
236 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
slight [obsolete] f.
|
|
237 |
Genel |
bir hatayı ortadan kaldırmak |
eleminate an error f.
|
|
238 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
poison f.
|
|
239 |
Genel |
mumu elle kıstırır gibi ortadan kaldırmak |
snuff f.
|
|
240 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
spunge f.
|
|
241 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
starve [obsolete] f.
|
|
242 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
sterve f.
|
|
243 |
Genel |
ortadan kalkmak |
sterve f.
|
|
244 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
stramash f.
|
|
245 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
strike f.
|
|
246 |
Genel |
ortadan kaldırmak |
suffocate f.
|
|
247 |
Genel |
ortadan kaldırılabilen |
extinguishable s.
|
|
248 |
Genel |
ortadan kalkmak üzere olan (fikir vb) |
moribund s.
|
|
249 |
Genel |
ortadan yok olan |
vanished s.
|
|
250 |
Genel |
ortadan kaldırılmış |
extinguished s.
|
|
251 |
Genel |
ortadan kaybolmuş |
off the map s.
|
|
252 |
Genel |
ortadan kaldırılmış |
removed s.
|
|
253 |
Genel |
ortadan kaldırılabilir |
eradicable s.
|
|
254 |
Genel |
ortadan yok olmuş |
vanished s.
|
|
255 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
insuppressible s.
|
|
256 |
Genel |
tamamen ortadan kaldırılmış |
wiped out s.
|
|
257 |
Genel |
ortadan bölünmüş |
dimidiate s.
|
|
258 |
Genel |
ortadan kaldırılamayan (kirlenme vb) |
non-removable s.
|
|
259 |
Genel |
şüpheleri ortadan kaldıran |
conclusive s.
|
|
260 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
ineliminable s.
|
|
261 |
Genel |
ortadan kaldırmaya yönelik |
abolitional s.
|
|
262 |
Genel |
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan |
relict s.
|
|
263 |
Genel |
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan |
relicted s.
|
|
264 |
Genel |
tıkanmayı ortadan kaldıran |
ecphractic s.
|
|
265 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
uncleared s.
|
|
266 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
undisposed s.
|
|
267 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
uneffaced s.
|
|
268 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
unextinguishable s.
|
|
269 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unextinguished s.
|
|
270 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unpurged s.
|
|
271 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unquenched s.
|
|
272 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unrazed s.
|
|
273 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unremoved s.
|
|
274 |
Genel |
ortadan kaldırılmamış |
unswept s.
|
|
275 |
Genel |
ortadan kaldırmayı amaçlayan |
mortal s.
|
|
276 |
Genel |
sökerek ortadan kaldırılan |
ripping s.
|
|
277 |
Genel |
parçalayarak ortadan kaldırılan |
ripping s.
|
|
278 |
Genel |
ortadan kaldırılabilir |
deleble s.
|
|
279 |
Genel |
ortadan kaldırılabilir |
deletable s.
|
|
280 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
imperdible [obsolete] s.
|
|
281 |
Genel |
yakında ortadan kaldırılacak olan |
impermanent s.
|
|
282 |
Genel |
saf inancı ortadan kaldıran |
disillusioning s.
|
|
283 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
inexpugnable s.
|
|
284 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
inexpungeable s.
|
|
285 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
inexpungible s.
|
|
286 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
inexterminable s.
|
|
287 |
Genel |
ortadan kaldırılamaz |
inextirpable s.
|
|
288 |
Genel |
ortadan kaldırılmış |
done for s.
|
|
289 |
Genel |
(hanedan armalarında) ortadan kesilmiş |
sarceled s.
|
|
290 |
Genel |
şüpheli bir şekilde ortadan kaybolmuş |
disappeared s.
|
|
291 |
Genel |
kendini ortadan kaldıran |
self-destruct s.
|
|
292 |
Genel |
ortadan kaldırılmış |
stricken s.
|
|
293 |
Genel |
ortadan kaldırılabilecek şekilde |
eradicably zf.
|
|
294 |
Genel |
ortadan kaldırmak için |
away zf.
|
|
295 |
Genel |
ortadan kaldırılacak şekilde |
off zf.
|
|
296 |
Genel |
(kötü bir şeyi) ortadan kaldıran anlamı veren son ek |
-buster snk.
|
|
297 |
Genel |
ortadan kaldıran anlamına gelen son ek |
-clast snk.
|
|
298 |
Genel |
ortadan kaldıran anlamına gelen son ek |
-clastic snk.
|
|
299 |
Genel |
ortadan kaldırıcı anlamına gelen son ek |
-clastic snk.
|
|
Phrasals |
|
300 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
make away f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
pass away f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
strike in f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
tamamen ortadan kaldırmak |
rub out f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
darbeyle ortadan kaldırmak |
strike off f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
fall away f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yavaş yavaş yok etmek/ortadan kaldırmak |
chip away at something f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi ortadan kaldırmak |
sweep something away f.
|
|
308 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi ortadan kaldırmak |
sweep away something f.
|
|
309 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
take out f.
|
|
310 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
make away off f.
|
|
311 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
iron out f.
|
|
312 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
patch up f.
|
|
313 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırılmak |
put away f.
|
|
314 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
design out f.
|
|
315 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
magic away f.
|
|
316 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
put down f.
|
|
317 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
dry up f.
|
|
318 |
Öbek Fiiller |
birden ortadan/gözden kaybolmak |
vanish from (something) f.
|
|
319 |
Öbek Fiiller |
ortadan yok olmak |
vanish from (something) f.
|
|
320 |
Öbek Fiiller |
birden ortadan/gözden kaybolmak |
vanish from something f.
|
|
321 |
Öbek Fiiller |
ortadan yok olmak |
vanish from something f.
|
|
322 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
fade back f.
|
|
323 |
Öbek Fiiller |
aceleyle ortadan kaldırmak |
whisk away f.
|
|
324 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
wash away f.
|
|
325 |
Öbek Fiiller |
hiçbir şey yapmadan ortadan kaybolmasını dilemek |
wish away f.
|
|
326 |
Öbek Fiiller |
bir sorunu yok sayarak/ortadan kalkmasını dileyerek çözmek |
wish away f.
|
|
327 |
Öbek Fiiller |
bir sorunu yokmuş gibi davranarak/ortadan kalkmasını dileyerek gidermek |
wish away f.
|
|
328 |
Öbek Fiiller |
birini aniden ortadan yok etmek/kaybetmek |
sweep off f.
|
|
329 |
Öbek Fiiller |
yakıp ortadan kaldırmak |
blaze away f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
yakılıp ortadan kaldırılmak |
blaze away f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
sessizce aşırmak/ortadan yok etmek |
slip out f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
çaktırmadan almak/ortadan yok etmek |
slip out f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
gizlice almak/ortadan yok etmek |
slip out f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
ayırt edici özelliklerini ortadan kaldırmak |
bland out f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
toplumsal bir engeli ortadan kaldırmak |
break down f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin etkilerini silmek/ortadan kaldırmak |
cancel something out f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi ortadan kaldırmak |
cancel something out f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
birini ortadan kaldırmak |
cancel someone out of something f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaldırmak |
clear up f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
ortadan kalkmak |
clear up f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi ortadan kaldırmak |
cut someone or something out f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
disappear from f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
ortadan kaybolmak |
disappear from (something) f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
ortadan ikiye kıvırmak/katlamak |
double over f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
ortadan ikiye katlanmak |
double over f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
birini öldürmek/temizlemek/ortadan kaldırmak |
hush up f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi ortadan kaldırmak |
kiss someone/something off f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ortadan kaldırmak |
sit on (something) f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ortadan kaldırmak |
sit upon (something) f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir özelliğini) yok etmek/ortadan kaldırmak |
stamp (something) out of (someone or something) f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak |
war against (someone or something) f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak |
war on (someone or something) f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ortadan kaldırmak |
clean out (of/from) f.
|
|
Phrases |
|
354 |
İfadeler |
sır ortadan kalktı |
the genie is out of the bottle expr.
|
|
Proverb |
|
355 |
Atasözü |
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
never halloo before you are out of the woods
|
|
356 |
Atasözü |
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
never halloo until you are out of the woods
|
|
357 |
Atasözü |
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
never whistle till you are out of the woods
|
|
358 |
Atasözü |
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
never whistle until you are out of the woods
|
|
Colloquial |
|
359 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırma |
deep six i.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
bir şeyin ortadan kaldırılması |
deep six i.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
ortadan kaybolmak |
houdini i.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
ile ortadan kaybolmak |
make away with f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırılmak |
wink out f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırmak |
deep six f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
ortadan kaybolmak |
go walkies f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırmak |
zap out f.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırmak |
off f.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
ortadan ikiye ayırmak |
rip in half f.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
ortadan kaldırmak |
drown f.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
tamamen ortadan kaldırılmış |
wiped over s.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
birdenbire (ortadan kaybolmak/yok olma) |
poof expr.
|
|
Idioms |
|
372 |
Deyim |
potansiyel bir sorunu ortadan kaldırmak için verilen rüşvet |
a sop to cerberus i.
|
|
373 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
pull a disappearing act i.
|
|
374 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
pull a vanishing act i.
|
|
375 |
Deyim |
birden ortadan kaybolma |
a houdini (act) i.
|
|
376 |
Deyim |
birden ortadan yok olma |
a houdini (act) i.
|
|
377 |
Deyim |
ortadan kaldırma operasyonu |
mop-up operation i.
|
|
378 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
make way with f.
|
|
379 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
make one's self scarce f.
|
|
380 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
make way with f.
|
|
381 |
Deyim |
tamamen ortadan kaldırmak |
blow (something) sky-high f.
|
|
382 |
Deyim |
tamamen ortadan kaldırmak |
blow sky-high f.
|
|
383 |
Deyim |
ortadan kalkmak |
cease to be f.
|
|
384 |
Deyim |
ortalıktan/ortadan/kenara kaldırmak |
put out of the way f.
|
|
385 |
Deyim |
ortalıktan/ortadan çekmek |
put out of the way f.
|
|
386 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
put out of the way f.
|
|
387 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
close the door on f.
|
|
388 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
close the door to f.
|
|
389 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
shut the door on f.
|
|
390 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
shut the door to f.
|
|
391 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
cease to be f.
|
|
392 |
Deyim |
çirkefliği ortadan kaldırmak |
cleanse the augean stables f.
|
|
393 |
Deyim |
kaşla göz arasında ortadan kaldırmak |
conjure away f.
|
|
394 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
go off into the blue f.
|
|
395 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
keep clear of f.
|
|
396 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
fade from the scene f.
|
|
397 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
disappear into the blue f.
|
|
398 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
vanish into the blue f.
|
|
399 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
put paid f.
|
|
400 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
duck out f.
|
|
401 |
Deyim |
ortadan yok etmek |
conjure away f.
|
|
402 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
make oneself scarce f.
|
|
403 |
Deyim |
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak |
keep the record straight f.
|
|
404 |
Deyim |
ufak pürüzleri ortadan kaldırmak |
get the wrinkles out f.
|
|
405 |
Deyim |
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak |
get the record straight f.
|
|
406 |
Deyim |
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak |
put the record straight f.
|
|
407 |
Deyim |
yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak |
set the record straight f.
|
|
408 |
Deyim |
beklenmedik koşullar yüzünden ortadan kalkmak |
be ruled out of court f.
|
|
409 |
Deyim |
sırları ortadan kaldırmak |
lift the curtain (on something) f.
|
|
410 |
Deyim |
sırları ortadan kaldırmak |
raise the curtain (on something) f.
|
|
411 |
Deyim |
sırları ortadan kaldırmak |
raise the curtain f.
|
|
412 |
Deyim |
sırları ortadan kaldırmak |
lift the curtain f.
|
|
413 |
Deyim |
bir şansı ortadan kaldırmak |
shut the door upon someone or something f.
|
|
414 |
Deyim |
bir şansı ortadan kaldırmak |
shut the door on someone or something f.
|
|
415 |
Deyim |
bir şansı ortadan kaldırmak |
close the door on someone or something f.
|
|
416 |
Deyim |
bir şansı ortadan kaldırmak |
close the door to someone or something f.
|
|
417 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
e boff like a prom dress (in may) f.
|
|
418 |
Deyim |
hızlıca ortadan kaybolmak |
fade fast f.
|
|
419 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
do a disappearing act f.
|
|
420 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
perform a disappearing act f.
|
|
421 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
stage a disappearing act f.
|
|
422 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
do a vanishing act f.
|
|
423 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
perform a vanishing act f.
|
|
424 |
Deyim |
ortadan kayboluvermek |
stage a vanishing act f.
|
|
425 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
disappear into the woodwork f.
|
|
426 |
Deyim |
bir anda ortadan kaybolmak |
do a disappearing act f.
|
|
427 |
Deyim |
ortadan yok olmak |
do a disappearing act f.
|
|
428 |
Deyim |
bir anda ortadan kaybolmak |
pull a disappearing act f.
|
|
429 |
Deyim |
ortadan yok olmak |
pull a disappearing act f.
|
|
430 |
Deyim |
bir anda ortadan kaybolmak |
do a disappearing act f.
|
|
431 |
Deyim |
ortadan yok olmak |
do a disappearing act f.
|
|
432 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
rip (someone or something) in half f.
|
|
433 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
tear (someone or something) in half f.
|
|
434 |
Deyim |
birini ortadan kaldırmak/bertaraf etmek |
hang, draw, and quarter f.
|
|
435 |
Deyim |
bir şeyi yapma ihtimali ortadan kalkmak |
get out of the way f.
|
|
436 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
go south f.
|
|
437 |
Deyim |
yolsuzluğu temizlemek/ortadan kaldırmak |
clean house f.
|
|
438 |
Deyim |
istenmeyen/gereksiz şeyleri ortadan kaldırmak |
clean house [us] f.
|
|
439 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye bölmek |
rip (someone or something) in twain f.
|
|
440 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
rip (someone or something) in twain f.
|
|
441 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye bölmek |
rip (someone or something) in two f.
|
|
442 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
rip (someone or something) in two f.
|
|
443 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
tear (someone or something) in twain [old-fashioned] f.
|
|
444 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak |
tear (someone or something) in two f.
|
|
445 |
Deyim |
(bir şeydeki) problemli detayları ortadan kaldırmak |
iron out the wrinkles (of/in something) f.
|
|
446 |
Deyim |
problemli detayları ortadan kaldırmak |
iron out the wrinkles f.
|
|
447 |
Deyim |
(bir şeydeki) problemli detayları ortadan kaldırmak |
iron the wrinkles out (of/in something) f.
|
|
448 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
vanish into the woodwork f.
|
|
449 |
Deyim |
(biriyle) arasındaki anlaşmazlık ortadan kalkmak |
be square (with one) f.
|
|
450 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
do a disappearing act f.
|
|
451 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
do a disappearing act f.
|
|
452 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
do a vanishing act f.
|
|
453 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
perform a disappearing act f.
|
|
454 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
perform a vanishing act f.
|
|
455 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
stage a disappearing act f.
|
|
456 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
stage a vanishing act f.
|
|
457 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
do a vanishing act f.
|
|
458 |
Deyim |
(bir şeyi) ortadan kaldırmak |
take (something) off the table f.
|
|
459 |
Deyim |
birden ortadan kaybolmak |
pull a houdini (act) f.
|
|
460 |
Deyim |
birden ortadan yok olmak |
pull a houdini (act) f.
|
|
461 |
Deyim |
ortadan kalkmak |
be off the table f.
|
|
462 |
Deyim |
(bir şeyin) çirkefliğini ortadan kaldırmak |
cleanse the augean stables of (something) f.
|
|
463 |
Deyim |
çirkefliği ortadan kaldırmak |
clear the augean stables f.
|
|
464 |
Deyim |
(bir şeyin) çirkefliğini ortadan kaldırmak |
clear the augean stables of (something) f.
|
|
465 |
Deyim |
(bir şey için/bir şeyin olması için) engelleri ortadan kaldırmak |
clear the way (for something/for something to happen) f.
|
|
466 |
Deyim |
(birinin) bir şansını ortadan kaldırmak |
close the door to (one) f.
|
|
467 |
Deyim |
birden ortadan kaybolmak |
do a houdini (act) f.
|
|
468 |
Deyim |
birden ortadan yok olmak |
do a houdini (act) f.
|
|
469 |
Deyim |
birden ortadan kaybolmak |
do/perform/stage a disappearing act f.
|
|
470 |
Deyim |
birden ortadan yok olmak |
do/perform/stage a disappearing act f.
|
|
471 |
Deyim |
birden ortadan kaybolmak |
do/perform/stage a vanishing act f.
|
|
472 |
Deyim |
birden ortadan yok olmak |
do/perform/stage a vanishing act f.
|
|
473 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
go to earth/ground [uk] f.
|
|
474 |
Deyim |
ortadan kalkmak |
go to glory f.
|
|
475 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) ortadan kaybolmak |
make away with (someone or something) f.
|
|
476 |
Deyim |
ortadan kaybolmak |
make scarce f.
|
|
477 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak |
make war (on someone or something) f.
|
|
478 |
Deyim |
suçu, sorumluluğu, zorunluluğu ortadan kalkmak |
be let off the hook f.
|
|
479 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) ortadan kaldırmaya çalışmak |
wage war (on someone or something) f.
|
|
480 |
Deyim |
ortadan kaldırmak |
cut one's throat f.
|
|
481 |
Deyim |
ortadan ikiye |
in two s.
|
|
482 |
Deyim |
bir anda ortadan kaybolmuş/yok olmuş |
off like a prom dress (in may) s.
|
|
483 |
Deyim |
ortadan kaybolduğu bir dönem |
in the wilderness [uk] expr.
|
|
484 |
Deyim |
bir süre ortadan kaybolduktan sonra |
from the dead expr.
|
|
Formal |
|
485 |
Resmi |
ortadan kaldırıcı |
deletive s.
|
|
Speaking |
|
486 |
Konuşma |
engelleri ortadan kaldırmak |
clear the way f.
|
|
487 |
Konuşma |
saçını ortadan ayırmış |
his hair is parted down the middle expr.
|
|
Trade/Economic |
|
488 |
Ticaret/Ekonomi |
borcun ortadan kalktığını belirten belge |
release of liability i.
|
|
489 |
Ticaret/Ekonomi |
hükmü ortadan kaldırma |
nullifying i.
|
|
490 |
Ticaret/Ekonomi |
kalifiye eleman gereksinimini ortadan kaldırma |
deskilling i.
|
|
491 |
Ticaret/Ekonomi |
ortadan kaldırma |
remove i.
|
|
492 |
Ticaret/Ekonomi |
ortadan kalkan hak ve yükümlülükler |
discharged rights and obligations i.
|
|
493 |
Ticaret/Ekonomi |
tekelleri ortadan kaldıran |
trustbuster i.
|
|
494 |
Ticaret/Ekonomi |
tekelleri ortadan kaldırma |
trustbusting i.
|
|
495 |
Ticaret/Ekonomi |
indeks bağlantısını ortadan kaldırmak |
deindex f.
|
|
496 |
Ticaret/Ekonomi |
ortadan kaldırıcı |
extinctive s.
|
|
Law |
|
497 |
Hukuk |
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkını ortadan kaldıran muafiyet |
testimonial immunity i.
|
|
498 |
Hukuk |
tekelleşmeyi ortadan kaldırmayı amaçlayan hükümet faaliyetleri |
trust busting i.
|
|
499 |
Hukuk |
alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi nedeniyle borcun ortadan kalkması |
confusion of debts i.
|
|
500 |
Hukuk |
hukuku amme davasının ortadan kalkması |
dismissal of public prosecution - i.
|
|