Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
yerde
"yerde"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
yerde
on the ground
zf.
2
Genel
yerde
underfoot
zf.
Aeronautic
3
Havacılık
yerde
downstairs
zf.
Latin
4
Latince
yerde
loc (loco)
kısalt.
"yerde"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
(bir yerde) sakin
occupant
i.
2
Yaygın Kullanım
bir yerde oturan/sakin
resident
i.
General
3
Genel
başka yerde iskan
relocation
i.
4
Genel
kendini rahat hisseden (bir yerde)
at home in
i.
5
Genel
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan
takeaway
i.
6
Genel
her yerde hazır olma
ubiquitousness
i.
7
Genel
her yerde birden bulunma
omnipresence
i.
8
Genel
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali
white out
i.
9
Genel
suç mahallinden başka yerde
alibi
i.
10
Genel
rüzgar tarafından karın bir yerde yığın oluşturması
snowdrift
i.
11
Genel
aynı anda her yerde bulunma
ubiquity
i.
12
Genel
kapak şeklinde kapı (tavanda/çatıda/yerde)
trapdoor
i.
13
Genel
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma
ubiquity
i.
14
Genel
anız (biçilmiş ekinin yerde kalan sapları)
stubble
i.
15
Genel
ara yerde
betweenness
i.
16
Genel
ataları eski çağlardan beri belirli bir yerde yaşamış olanlar
aborigines
i.
17
Genel
her yerde bulunma
immanence
i.
18
Genel
ikamet etme (bir yerde)
abode
i.
19
Genel
bir yerde oturan kimse
calm
i.
20
Genel
her yerde
the world over
i.
21
Genel
kalma (bir yerde)
sojourn
i.
22
Genel
oturan kimse (bir yerde)
inhabitant
i.
23
Genel
yasak yerde avlanan kişi
poacher
i.
24
Genel
görevli bulunduğu yerde oturmayan (kimse)
nonresident
i.
25
Genel
kiracı olma (bir yerde)
tenancy
i.
26
Genel
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti
shangri la
i.
27
Genel
asayişi sağlama (karışıklıklara sahne olan bir yerde)
pacification of
i.
28
Genel
verimsiz yerde petrol veren kuyu
wildcat
i.
29
Genel
her yerde bulunma
omnipresence
i.
30
Genel
çok uzun bir eteğin yerde sürünen kısmı
train
i.
31
Genel
oyunda yerde toplanan kağıtlar
trick
i.
32
Genel
suç anında başka yerde olduğu iddiası
alibi
i.
33
Genel
durduk yerde
ex nihilo
i.
34
Genel
bağlandığı yerde aşağı yukarı inip çıkan düğüm
slipknot
i.
35
Genel
yolculuğu kesip bir yerde geçici olarak kalma
stopover
i.
36
Genel
bekleme (uçak otobüs gemi veya trenle yolculuk ederken bir yerde)
layover
i.
37
Genel
terkedilip sokakta veya başka bir yerde bulunan bebek
foundling
i.
38
Genel
kayalık yerde bulunan bahçe
rock garden
i.
39
Genel
bir yerde yerleşmişlik
sedentariness
i.
40
Genel
aynı anda iki yerde birden olma
bilocation
i.
41
Genel
her yerde bulunma
immanency
i.
42
Genel
beşi bir yerde
five pieces of gold
i.
43
Genel
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama
alibi
i.
44
Genel
bir yerde oturan
resident
i.
45
Genel
bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla)
sit-in
i.
46
Genel
bir yerde oturan kimse
habitant
i.
47
Genel
bir yerde oturan kimse
occupant
i.
48
Genel
petrol bölgesi olarak bilinmeyen bir yerde petrol arayan
wildcatter
i.
49
Genel
daha önce aranmamış bir yerde petrol/maden arayan
wildcatter
i.
50
Genel
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aery
i.
51
Genel
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aerie
i.
52
Genel
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
eyrie
i.
53
Genel
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
eyry
i.
54
Genel
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması
the willing suspension of disbelief
i.
55
Genel
atın dresajda olduğu yerde tırıs adım kararında hareket etmesi
piaffe
i.
56
Genel
gizli yerde saklanan şey
cache
i.
57
Genel
görevli bulunduğu yerde oturmayan (kimse)
non-resident
i.
58
Genel
her yerde var olma
ubiquitous presence
i.
59
Genel
aynı anda birçok yerde olma yetisi
ubiquity
i.
60
Genel
(bir yerde veya zamanda) ölmüş olanların listesi
necrology
i.
61
Genel
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan
take-away
i.
62
Genel
bir yerde geçici bir süre kalma
tarry
i.
63
Genel
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması
cannibalization
i.
64
Genel
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması
cannibalisation
i.
65
Genel
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aiery
i.
66
Genel
bulunmama (bulunması gereken yerde)
absence
i.
67
Genel
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma
reestablishment
i.
68
Genel
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma
re-establishment
i.
69
Genel
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün
destination wedding
i.
70
Genel
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan kadın için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native daughter
i.
71
Genel
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan erkek için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native son
i.
72
Genel
bir yerde oturmayan kimse
noninhabitant
i.
73
Genel
belirli bir yerde ikamet etmeme
nonresidence
i.
74
Genel
hiçbir yerde olmama
nullibiety
i.
75
Genel
bir yerde veya yuvada yaşayanlar
nest
i.
76
Genel
bir yerde oturan kimse
tenant
i.
77
Genel
sakin (bir yerde ikamet eden)
inmate
i.
78
Genel
her yerde birden bulunma
totipresence [obsolete]
i.
79
Genel
yerde sürüklenen şey
trailer
i.
80
Genel
her yerde olma/bulunma
ubiquitousness
i.
81
Genel
her yerde olma/bulunma
ubiquity
i.
82
Genel
belirli bir yerde olma durumu
ubeity
i.
83
Genel
belirli bir yerde olma
ubication
i.
84
Genel
aynı zamanda her yerde bulunma
ubiquitariness
i.
85
Genel
her yerde birden bulunma
ubiquitariness
i.
86
Genel
aynı anda birden fazla yerde olma
ubiquitariness
i.
87
Genel
her yerde var olma
ubiquitariness
i.
88
Genel
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı
ubiquitism
i.
89
Genel
isa'nın her an her yerde var olduğuna inanan, lüteriyen kilisesi mensubu kimse
ubiquitist
i.
90
Genel
her yerde bulunan kimse
zelig
i.
91
Genel
köpek yetiştirilen yerde çalışan adam
kennelman
i.
92
Genel
her yerde bulunma
everywhereness
i.
93
Genel
her yerde birden bulunma
everywhereness
i.
94
Genel
mizah amacıyla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanma
malaprop
i.
95
Genel
mizah amacıyla sıkılıkla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanan kimse
malapropist
i.
96
Genel
(bir yerde/bölgede) sakin
liver
i.
97
Genel
bataklıkta/sulak yerde yetişen ot
marsh grass
i.
98
Genel
bir yerde park halindeyken sabit bir konut olarak da kullanılabilen ve çeşitli hizmetleri sağlayabilen mobil ev
manufactured home
i.
99
Genel
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse
marooner
i.
100
Genel
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti
marooning party
i.
101
Genel
bir yerde olma
whereabout
i.
102
Genel
belirli bir yerde olma durumu
whereness
i.
103
Genel
(bir yerde) sakin
residentiary
i.
104
Genel
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse
mealer
i.
105
Genel
bir yerde ikamet eden kadın
inhabitress
i.
106
Genel
kadın sakin (bir yerde ikamet eden)
inhabitress
i.
107
Genel
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box
i.
108
Genel
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box step
i.
109
Genel
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole in the wall
i.
110
Genel
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole-in-the-wall
i.
111
Genel
bir yerde yaşayan aile
home
i.
112
Genel
yerde uzanma
humicubation [obsolete]
i.
113
Genel
yanlış yerde yapılan vurgu
misemphasis
i.
114
Genel
hayvanın yerde kazdığı geçit
gallery
i.
115
Genel
kışı belirli bir yerde geçirme
hyemation
i.
116
Genel
kamp alanı yada karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma
wild camping
i.
117
Genel
farklı yerde kullanılmaya başlanan sözcük
denizen
i.
118
Genel
geçici olarak bir yerde kalan şey
denizen
i.
119
Genel
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse
denizen
i.
120
Genel
geçici süreliğine bir yerde kalan kimse
denizen
i.
121
Genel
dansçıların yerde çizdikleri desen
ground plan
i.
122
Genel
her yerde bulunma
immanency
i.
123
Genel
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi
immanency
i.
124
Genel
(aynı anda) her yerde bulunma
omnipresency
i.
125
Genel
bir yerde kalma
commoration
i.
126
Genel
bir yerde bulunma
commoration
i.
127
Genel
(önceden saint petersburg'un inşa edildiği yerde yaşayan) batı fin halkı üyesi
inger
i.
128
Genel
sözün bittiği yerde olma hali
occhiolism
i.
129
Genel
etekleri yerde sürünen kadın
draggle-tail
i.
130
Genel
(tavanda, çatıda veya yerde) kapak şeklinde kapı
drop
i.
131
Genel
bir yerde vizesinden uzun kalanları geri getirme görevi
picket
i.
132
Genel
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenme
lying in state
i.
133
Genel
bir yerde endemik olan şey
inhabitant
i.
134
Genel
belirli bir yerde bulunan kimse
inhabitant
i.
135
Genel
bir yerde yaşayan kimse
inhabitor
i.
136
Genel
yerde açılan hapishane işlevli delik
pit
i.
137
Genel
başkasıyla aynı yerde yaşayan kimse
coinhabitant
i.
138
Genel
(bir yerde) ikamet etme
conversation [obsolete]
i.
139
Genel
(bir yerde) yaşam sürdürme
conversation [obsolete]
i.
140
Genel
bir yerde en yüksek statülü aile
ff (first family)
i.
141
Genel
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme
outmigration
i.
142
Genel
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme
out-migration
i.
143
Genel
bir yerde geçici kalma
peregrination [obsolete]
i.
144
Genel
yabancı yerde kısa süreliğine kalma
peregrinity [obsolete]
i.
145
Genel
belgenin uygun zaman ve yerde ibrazı
presentment
i.
146
Genel
yerde doğal oyuk veya çukur
seed
i.
147
Genel
yerde yenen yemek
sit-down
i.
148
Genel
çalıştığı yerde yatan kimse
sleep-in
i.
149
Genel
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) şlap sesi
squash
i.
150
Genel
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) vıç vıç sesi
squash
i.
151
Genel
kollar dik şekilde yerde tutulurken bacakların toplanıp serbest bırakıldığı bir hareket
squat thrust
i.
152
Genel
ellerin kollar düz bir şekilde yerde tutulduğu ve bacakların zıplayarak içe çekildiği bir hareket
squat thrust
i.
153
Genel
bir yerde durma
stand
i.
154
Genel
bir yerde kalma
stand
i.
155
Genel
bir yerde bulunan kimse
stander-by
i.
156
Genel
bir yerde saplanıp kalmak
get bogged down in
f.
157
Genel
gökte ararken yerde bulmak
find unexpectedly
f.
158
Genel
merkezi bir yerde olmak
be centrally located
f.
159
Genel
tadilat yapmak (bir yerde)
remodel
f.
160
Genel
ayak izlerini (bir yerde) bırakmak
track up
f.
161
Genel
iskan etmek (bir yerde)
locate
f.
162
Genel
çalışmaya devam etmek (bir yerde/bir işte)
stay in
f.
163
Genel
mülkiyet hakkı olmak (bir yerde)
have title to
f.
164
Genel
olduğu yerde saymak
come to a deadlock
f.
165
Genel
bir kimseyi her yerde kötülemek
be always running somebody down
f.
166
Genel
bir yerde sürekli kalmadan yaşamak
drift
f.
167
Genel
bulunmak (bir yerde)
range
f.
168
Genel
birdenbire durmak (bir yerde)
stop short at
f.
169
Genel
kalmak (bir yerde)
tarry
f.
170
Genel
aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak
constantly make something the main topic of conversation
f.
171
Genel
olayın geçtiği yerde bulunmak
be on the spot
f.
172
Genel
sürücü arabasını bir yerde durdurmak
pull up at
f.
173
Genel
çukurlar açmak (bir yerde)
pit
f.
174
Genel
kapalı bir yerde tutmak
coop up
f.
175
Genel
almak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri)
pick up
f.
176
Genel
bir yerde toplamak
centralize
f.
177
Genel
bildiği bir yerde bulunmak
be on familiar ground
f.
178
Genel
bulunmak (belirli bir yerde)
occupy
f.
179
Genel
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak
poke about
f.
180
Genel
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için)
stump
f.
181
Genel
yerde sürünmek
grovel
f.
182
Genel
yol yapmak (yol olmayan bir yerde)
blaze a trail
f.
183
Genel
bir yerde durmak
stop off in
f.
184
Genel
toplamak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri)
pick up
f.
185
Genel
bir yerde mola vermek
stop over in
f.
186
Genel
sıkışıp kalmak (bir yerde)
stick with in
f.
187
Genel
bir yerde kalmak (su vb)
stand
f.
188
Genel
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak
intern
f.
189
Genel
kışı ılıman bir yerde geçirmek
hibernate
f.
190
Genel
gezinmek (bir yerde)
perambulate
f.
191
Genel
kışı bir yerde geçirmek
winter in
f.
192
Genel
bir yerde durmak (mola vb)
stop at
f.
193
Genel
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak
maroon
f.
194
Genel
bir yerde çakılı kalmak
stick around
f.
195
Genel
yerde uzamak (bitki)
trail
f.
196
Genel
bir yerde bulunmak
be situated
f.
197
Genel
bulunmak (bir yerde)
reside in
f.
198
Genel
yerinden etmek (önemli bir yerde olan birini)
unseat
f.
199
Genel
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak
poke around in
f.
200
Genel
rahat durmamak (bir yerde)
wriggle
f.
201
Genel
kalmak (bir yerde)
sojourn in
f.
202
Genel
eğitim görmek (bir yerde)
study at
f.
203
Genel
kalmak (bir yerde)
sit
f.
204
Genel
bulundurmak (bir yerde)
stock
f.
205
Genel
çok olmak (bir yerde)
abound in
f.
206
Genel
kaldırmak (daha aşağı bir yerde duran birini/bir şeyi)
pick up
f.
207
Genel
aynı yerde bulunmak
exist or stand in the same place
f.
208
Genel
yetişmek (bir yerde)
range
f.
209
Genel
durmak (bir yerde)
position
f.
210
Genel
bir yerde durmak
stop off
f.
211
Genel
bir yerde torpili olmak
have an in
f.
212
Genel
bol olmak (bir yerde)
abound in
f.
213
Genel
olduğu yerde saymak
make no headway
f.
214
Genel
durmak (bir yerde)
stand
f.
215
Genel
bol olmak (bir yerde)
abound with
f.
216
Genel
olmak (bir yerde)
stand
f.
217
Genel
çok olmak (bir yerde)
abound with
f.
218
Genel
gökte ararken yerde bulmak
meet unexpectedly
f.
219
Genel
(yol olmayan bir yerde) yol yapmak
blaze a trail
f.
220
Genel
olay (bir yerde) geçmek
take place
f.
221
Genel
olay (bir yerde) geçmek
happen
f.
222
Genel
olay (bir yerde) geçmek
come about
f.
223
Genel
olay (bir yerde) geçmek
occur
f.
224
Genel
(bir yerde) bulunmamak
absent from
f.
225
Genel
-in yeri (belirli bir yerde) olmak
belong
f.
226
Genel
doğru yerde olmak
belong
f.
227
Genel
yerde çekmek
drag
f.
228
Genel
yanlış yerde kullanmak
misuse
f.
229
Genel
belirli bir yerde yerleşmek
populate
f.
230
Genel
kapalı bir yerde durmak
stay indoor
f.
231
Genel
kapalı bir yerde oturmak
stay indoor
f.
232
Genel
bir yerde oturmak
dwell
f.
233
Genel
bir yerde yaşamak
dwell
f.
234
Genel
kanlar içinde yerde yatmak
lie in a pool of blood
f.
235
Genel
soluğu (bir yerde) almak
get a place in no time flat
f.
236
Genel
bir yerde uyumak
bed down some place
f.
237
Genel
bir yerde bir yıl geçirmek
spend a year in somewhere
f.
238
Genel
bir yerde rahat etmek
be comfortable in somewhere
f.
239
Genel
(bir yolculuk vb) bir yerde bitmek
end up at something
f.
240
Genel
yerde yatmak
sleep on the ground
f.
241
Genel
birini bir yerde tutsak tutmak
entomb someone in something
f.
242
Genel
gecelemek için bir yerde durmak
stop somewhere for the night
f.
243
Genel
bir yerde gecelemek
stop somewhere for the night
f.
244
Genel
birilerini bir yerde toplamak
gather someone into somewhere
f.
245
Genel
birilerini bir yerde toplamak
gather someone in
f.
246
Genel
bir yerde durmak
pull up somewhere
f.
247
Genel
bir yerde durmak
haul up somewhere
f.
248
Genel
bir yerde durmak
stop somewhere
f.
249
Genel
birini sokakta yerde yatar halde bulmak
find someone laying in the street
f.
250
Genel
hayatının yarısını bir şeye/bir yerde harcamak
spend half of one's life in something
f.
251
Genel
park yapılmayan yerde park etmek
park at a non-parking spot
f.
252
Genel
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
call the banns
f.
253
Genel
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
ask the banns
f.
254
Genel
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
publish the banns
f.
255
Genel
bir yerde (genellikle istemeyerek) çukurluk oluşturmak
divot
f.
256
Genel
soluğu (bir yerde) almak
get (somewhere) in no time flat
f.
257
Genel
bir yerde kullanmak
find a use for something
f.
258
Genel
bir yerde toplamak
centralise
f.
259
Genel
(bir yerde) bulunmak
be there
f.
260
Genel
(bir yerde) bulunmak
present oneself
f.
261
Genel
kapalı yerde şemsiye açmak
open an umbrella in the house
f.
262
Genel
kapalı yerde şemsiye açmak
open an umbrella indoors
f.
263
Genel
bir yerde yaşamaya alışmak
get used to living in somewhere
f.
264
Genel
(evde/kapalı bir yerde) barındırmak
tabernacle
f.
265
Genel
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak
cannibalize
f.
266
Genel
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak
cannibalise
f.
267
Genel
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak
reestablish
f.
268
Genel
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak
re-establish
f.
269
Genel
(bir yerde) mevcut olmak
have place
f.
270
Genel
bir yerde bulunmak
walk [obsolete]
f.
271
Genel
bir yerde tutmak
keep
f.
272
Genel
belirli bir yerde durmak
land
f.
273
Genel
(bir yerde) kalmak
bower [obsolete]
f.
274
Genel
(birinin bir yerde) bulunduğunu saklamak
deny
f.
275
Genel
(bir yerde) kalmak
loiter
f.
276
Genel
bir yerde vakit öldürmek
loiter
f.
277
Genel
(belirli bir yerde) kışı geçirmek
overwinter
f.
278
Genel
bir yerde görülmesi gereken yerleri gezdirmek
cicerone
f.
279
Genel
paça veya eteklerini yerde sürüyerek (giysiyi) kirletmek
bedaggle
f.
280
Genel
(bir yerde) bulunmak
cover
f.
281
Genel
(bir yerde) yaşamak
cover
f.
282
Genel
yanlış yerde sıraya girmek
cut
f.
283
Genel
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması
draw
f.
284
Genel
kapalı yerde
incloister
f.
285
Genel
bir yerde zapt etmek
pinfold
f.
286
Genel
bir yerde zapt etmek
penfold
f.
287
Genel
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenmek
lie in state
f.
288
Genel
(bir yerde) mevcut olmak
consist [obsolete]
f.
289
Genel
(bir yerde veya durumda) bırakmak
continue
f.
290
Genel
(bir yerde veya durumda) tutmak
continue
f.
291
Genel
kutsal bir yerde saklamak
inshrine
f.
292
Genel
bir yerde ikamet etmek
people
f.
293
Genel
halka açık yerde yayınlamak
placard
f.
294
Genel
belirli bir yerde veya bölgede kurmak
plant
f.
295
Genel
(bir yerde) dolaşmak
converse [obsolete]
f.
296
Genel
(bir yerde) yaşamak
converse [obsolete]
f.
297
Genel
(bir yerde) ikamet etmek
converse [obsolete]
f.
298
Genel
(kendini) bir yerde bulmak
find
f.
299
Genel
yerde sergilemek
floor
f.
300
Genel
(bir yerde) broşür dağıtmak
flyer
f.
301
Genel
(yerde yuvarlanan topu) ustalıkla kapmak
gather
f.
302
Genel
yüksek bir yerde bulunmak
perch
f.
303
Genel
bir yerde uzak tutmak
seclude [obsolete]
f.
304
Genel
bir yerde kabul görmek
seize [obsolete]
f.
305
Genel
bir yerde tanınmak
seize [obsolete]
f.
306
Genel
bir yerde olmak
sit
f.
307
Genel
olduğu yerde kalmak
sit
f.
308
Genel
daracık yerde kalmak
poke
f.
309
Genel
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkmak
proxy
f.
310
Genel
bir yerde mevcut göstermek
put
f.
311
Genel
aynı yerde yaşamak
stall [obsolete]
f.
312
Genel
(bir yerde) yaşamak
base
f.
313
Genel
yerde patpatlamak
thud
f.
314
Genel
(bir yerde) istenmek
be welcome
f.
315
Genel
bulunmayan (bulunması gerekirken yerde)
absentee
s.
316
Genel
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan
aboriginal
s.
317
Genel
her zaman her yerde var olan
omnipresent
s.
318
Genel
bir yerde doğal olarak yetişen
indigenous
s.
319
Genel
yere yakın yerde yetişen bitki
epigeal
s.
320
Genel
hiçbir yerde durmayan
nonstop
s.
321
Genel
bir yerde imal edilen
manufactured in
s.
322
Genel
yerde doğrulanmış
field verified
s.
323
Genel
aynı anda birden fazla yerde olan
omnipresent
s.
324
Genel
meydana geldiği yerde bulunan
autochthonous
s.
325
Genel
aynı zamanda ya da aynı yerde varolan
coexisted
s.
326
Genel
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquitous
s.
327
Genel
her yerde
allover
s.
328
Genel
her yerde bulunan
immanent
s.
329
Genel
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquitous
s.
330
Genel
bir yerde doğal olarak bulunan
indigenous
s.
331
Genel
bir yerde imal edilmiş
manufactured in
s.
332
Genel
her yerde ve her zaman hazır
omnipresent
s.
333
Genel
(belirli bir yerde) yaygın
endemic
s.
334
Genel
her yerde birden bulunan
ubiquitous
s.
335
Genel
emin yerde
out of harm's way
s.
336
Genel
yerde alınmış
field surveyed
s.
337
Genel
her yerde olan
ubiquitous
s.
338
Genel
kutsal bir yerde saklanan
enshrined
s.
339
Genel
yanlış yerde olan
heterotopous
s.
340
Genel
yerde yatan
repent
s.
341
Genel
aynı yerde ve aynı zamanda gerçekleşen
co-located
s.
342
Genel
aynı anda her yerde olabilen
omnipresent
s.
343
Genel
her yerde olan
omnipresent
s.
344
Genel
olur olmadık yerde
untimely
s.
345
Genel
her yerde var olan
ubiquitous
s.
346
Genel
başka yerde sınıflandırılmamış
not elsewhere classified
s.
347
Genel
her şey her yerde
hugger-mugger
s.
348
Genel
her şey her yerde
higgledy-piggledy
s.
349
Genel
her şey her yerde
topsy-turvy
s.
350
Genel
her şey her yerde
jumbled
s.
351
Genel
her şey her yerde
disorderly
s.
352
Genel
hiçbir yerde durmayan
non-stop
s.
353
Genel
bulunduğu yerde doğmuş olmayan
non-native
s.
354
Genel
bulunduğu yerde doğmamış olan
non-native
s.
355
Genel
ekmediğin yerde biten
ubiquitous
s.
356
Genel
belirlenen/saptanan yerde
placeful
s.
357
Genel
(bir yerde) bulunmayan
absentee
s.
358
Genel
aynı anda birden fazla yerde olan
totipresent [obsolete]
s.
359
Genel
her zaman her yerde var olan
totipresent [obsolete]
s.
360
Genel
bir yerde sınırlı süreyle çalışmakta olan
on attachment [brit]
s.
361
Genel
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquarian [rare]
s.
362
Genel
her yerde birden bulunan
ubiquarian [rare]
s.
363
Genel
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquarian [rare]
s.
364
Genel
her yerde var olan
ubiquarian [rare]
s.
365
Genel
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquitary [obsolete]
s.
366
Genel
her yerde birden bulunan
ubiquitary [obsolete]
s.
367
Genel
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquitary [obsolete]
s.
368
Genel
her yerde var olan
ubiquitary [obsolete]
s.
369
Genel
kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde
jerkwater
s.
370
Genel
yanlış yerde
out of the way [obsolete]
s.
371
Genel
her zamankinden farklı yerde
out of the way [obsolete]
s.
372
Genel
engellemeyecek bir yerde
out of one's way
s.
373
Genel
yanlış yerde
out of one's way [obsolete]
s.
374
Genel
her zamankinden farklı bir yerde
out of one's way [obsolete]
s.
375
Genel
mizah amacıyla yanlış yerde kullanılmış söz veya ifadeleri ile dikkat çeken
malaprop
s.
376
Genel
mizah amacıyla yanlış yerde kullanılmış söz veya ifadeleri ile dikkat çeken
malapropian
s.
377
Genel
tek bir yerde ikamet eden
mansionary
s.
378
Genel
ortaya en yakın yerde bulunan
middest [obsolete]
s.
379
Genel
(bir yerde) genel merkezi olmak
headquartered
s.
380
Genel
dibe yakın yerde yaşayan
bottom
s.
381
Genel
belirli bir yerde doğmuş olan
homeborn
s.
382
Genel
olur olmadık yerde duyulan (güven, sadakat)
misplaced
s.
383
Genel
bir yerde kalmaya meyilli olan
locorestive
s.
384
Genel
(belirli bir şekilde veya yerde) üretilen
-grown
s.
385
Genel
belirli bir kurumun sahip olmadığı bir yerde
off-site
s.
386
Genel
başka yerde olan
off-site
s.
387
Genel
her an her yerde olan
omnivagant
s.
388
Genel
çeşitli ürünü veya hizmeti tek bir yerde arz eden
one-stop
s.
389
Genel
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili
one-stop
s.
390
Genel
olayın meydana geldiği yerde yapılan
onsite
s.
391
Genel
olayın meydana geldiği yerde yapılan
on-site
s.
392
Genel
söz konusu yerde yapılan
on-the-spot
s.
393
Genel
söz konusu yerde meydana gelen
on-the-spot
s.
394
Genel
her zaman her yerde var olan
omnipresential
s.
395
Genel
her yerde olan
omniprevalent
s.
396
Genel
aklı başka yerde olan
distrait
s.
397
Genel
aynı anda veya yerde biten
conterminable
s.
398
Genel
aynı yerde olan
co-extensive
s.
399
Genel
ücra yerde olan
outlandish
s.
400
Genel
boyunun bir kısmı yerde olan
semi-prostrate
s.
401
Genel
çalıştığı yerde yatan
sleep-in
s.
402
Genel
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan
proxy
s.
403
Genel
her yerde olan
standard-issue
s.
404
Genel
aynı yerde, aynı eserde
ibid
zf.
405
Genel
civarında bir yerde
somewhere around
zf.
406
Genel
her yerde
far and wide
zf.
407
Genel
her yerde
all over
zf.
408
Genel
her hangi bir yerde
in nature
zf.
409
Genel
oradan başka her yerde
anywhere but there
zf.
410
Genel
aynı yerde
ibid
zf.
411
Genel
her yerde hazır bulunan bir şekilde
immanently
zf.
412
Genel
aynı yerde
ibidem
zf.
413
Genel
uzak bir yerde
at a distance
zf.
414
Genel
beşinci yerde
fifthly
zf.
415
Genel
başka yerde
away
zf.
416
Genel
kolay görülecek bir yerde
in the sun
zf.
417
Genel
bir yerde
anywhere
zf.
418
Genel
her yerde
everyplace
zf.
419
Genel
bir yerde
as it were
zf.
420
Genel
herhangi bir yerde
anywhere
zf.
421
Genel
bulunduğu yerde
in one's tracks
zf.
422
Genel
her yerde
far and near
zf.
423
Genel
bir yerde
someplace
zf.
424
Genel
gözümün seçebildiği yerde
within my ken
zf.
425
Genel
uzak bir yerde belirli bir mesafede
at a distance
zf.
426
Genel
her yerde
high and low
zf.
427
Genel
her yerde
here there and everywhere
zf.
428
Genel
birçok yerde
passim
zf.
429
Genel
göze çarpacak yerde
in the foreground
zf.
430
Genel
başka bir yerde
else where
zf.
431
Genel
her yerde
at every turn
zf.
432
Genel
(herhangi) bir yerde
anywhere
zf.
433
Genel
başka yere başka yerde
elsewhere
zf.
434
Genel
bir yerde
somewhere
zf.
435
Genel
her yerde
everywhere
zf.
436
Genel
hiçbir yerde
nowhere
zf.
437
Genel
başka bir yerde
in other place
zf.
438
Genel
başka bir yerde
in some other place
zf.
439
Genel
başka bir yerde
in a different place
zf.
440
Genel
başka bir yerde
in a different location
zf.
441
Genel
başka bir yerde
at someplace else
zf.
442
Genel
başka bir yerde
at somewhere else
zf.
443
Genel
aynı zamanda her yerde bulunarak
ubiquitously
zf.
444
Genel
hiçbir yerde
anywhere
zf.
445
Genel
her yerde
anywhere
zf.
446
Genel
başka yerde
elsewhere
zf.
447
Genel
-ecek yerde
instead
zf.
448
Genel
hiçbir yerde/yere
nowhere
zf.
449
Genel
her yerde
here there and anywhere
zf.
450
Genel
olur olmadık yerde
inappropriately
zf.
451
Genel
başka bir yerde
anywhere else
zf.
452
Genel
belli bir yerde
at some point
zf.
453
Genel
bir yerde
at one point
zf.
454
Genel
hemen hemen her yerde
almost everywhere
zf.
455
Genel
burada bir yerde
here somewhere
zf.
456
Genel
mümkün olduğu yerde
where possible
zf.
457
Genel
gördüğünüz yerde
on sight
zf.
458
Genel
ait olduğu yerde
in situ
zf.
459
Genel
olduğu yerde
in situ
zf.
460
Genel
bir yerde
at some point
zf.
461
Genel
ringe yakın yerde
at the ringside
zf.
462
Genel
sapa yerde
at the back of beyond
zf.
463
Genel
ortalık yerde
in public
zf.
464
Genel
ücra bir yerde
removedly
zf.
465
Genel
ıssız bir yerde
removedly
zf.
466
Genel
her yerde
the more and less
zf.
467
Genel
her yerde
eachwhere
zf.
468
Genel
her yerde
ubique
zf.
469
Genel
her yerde birden
ubique
zf.
470
Genel
uygun bir yerde
away
zf.
471
Genel
belirli bir yerde
up here
zf.
472
Genel
orta yerde
mid
zf.
473
Genel
rastgele bir yerde
here
zf.
474
Genel
bir şeyin yönlendirildiği yerde
home
zf.
475
Genel
belirli bir yerde
yonder
zf.
476
Genel
bariz bir şekilde garip olan bu yerde
in this galley
zf.
477
Genel
daha özel bir yerde
offline
zf.
478
Genel
daha özel yerde
off-line
zf.
479
Genel
daha özel bir yerde
off-line
zf.
480
Genel
birçok yerde
often
zf.
481
Genel
izleyicilerin görebileceği yerde
onstage
zf.
482
Genel
hareket gereken yerde
on-the-spot
zf.
483
Genel
uygun yerde
opportunely
zf.
484
Genel
her yerde
overall
zf.
485
Genel
herhangi bir yerde
owher [obsolete]
zf.
486
Genel
belirli bir yerde
in
zf.
487
Genel
doğru yerde
in
zf.
488
Genel
daha yüksek bir yerde
in a higher place
zf.
489
Genel
avın bastığı yerde bıraktığı kokuyu izleyerek
dryfoot [obsolete]
zf.
490
Genel
kolay erişilebilir bir yerde
conveniently
zf.
491
Genel
uzaktaki yerde
outside
zf.
492
Genel
sığ yerde
shallow
zf.
493
Genel
bir yerde
somegate [scotland]
zf.
494
Genel
her yerde
where
zf.
495
Genel
ait olduğu yerde
in-situ
zf.
496
Genel
bir yerde
over
zf.
497
Genel
ait olduğu yerde
situ
zf.
498
Genel
bulunulan yerde
situ
zf.
499
Genel
bir yerde doğal olarak bulunan
indigenous to
ed.
500
Genel
doğal olarak yetişen (bir yerde)
indigenous to
ed.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of yerde
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy