|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
General |
|
1 |
General |
fall behind v.
|
gerisinde kalmak |
|
I fall behind him in this respect.
Bu konuda onun gerisinde kalıyorum.
More Sentences
|
2 |
General |
lag behind v.
|
geri kalmak |
|
This report offers numerous opportunities to develop regions lagging behind.
Bu rapor, geri kalmış bölgeleri geliştirmek için sayısız fırsat sunmaktadır.
More Sentences
|
3 |
General |
fall behind v.
|
geri kalmak |
|
He fell behind in his work.
İşinden geri kaldı.
More Sentences
|
4 |
General |
stay behind v.
|
arkada kalmak |
|
I stayed behind to help Tom.
Ben Tom'a yardım etmek için arkada kaldım.
More Sentences
|
5 |
General |
leave behind v.
|
arkasında bırakmak |
|
What was it I left behind?
Arkamda bıraktığım şey neydi?
More Sentences
|
6 |
General |
lie behind v.
|
ardında yatmak |
|
That is quite simply what lies behind the Lisbon spirit.
Lizbon ruhunun ardında yatan şey oldukça basit bir şekilde budur.
More Sentences
|
7 |
General |
stand behind v.
|
arkasında durmak |
|
No longer does the antagonist stand behind a fixed border; now he is within our own frontiers.
Düşman artık sabit bir sınırın arkasında durmuyor; artık kendi sınırlarımızın içinde.
More Sentences
|
8 |
General |
fall behind v.
|
geriye düşmek |
|
Chris risks falling behind in the science class.
Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.
More Sentences
|
9 |
General |
leave behind v.
|
arkada bırakmak |
|
Tom was left behind.
Tom arkada bırakıldı.
More Sentences
|
10 |
General |
fall behind v.
|
geride kalmak |
|
However, we are still falling behind competitively.
Ancak yine de rekabet açısından geride kalıyoruz.
More Sentences
|
11 |
General |
get behind v.
|
geride kalmak |
|
Tom is getting behind in his work.
Tom işinde geride kalıyor.
More Sentences
|
12 |
General |
tag along behind v.
|
peşine takılmak |
|
We have got into this situation because we all tagged along behind the United States.
Hepimiz Amerika Birleşik Devletleri'nin peşine takıldığımız için bu duruma düştük.
More Sentences
|
13 |
General |
fall behind v.
|
yetersiz kalmak |
|
American students are falling behind in math.
Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor.
More Sentences
|
14 |
General |
leave behind v.
|
geride bırakmak |
|
They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
Uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
More Sentences
|
15 |
General |
take refuge behind v.
|
arkasına sığınmak |
|
We must not take refuge behind the reports published last year, because the linearity is no longer what it was.
Geçen yıl yayınlanan raporların arkasına sığınmamalıyız çünkü doğrusallık artık eskisi gibi değil.
More Sentences
|
16 |
General |
hit from behind v.
|
arkadan çarpmak |
|
My neck snapped when my car was hit from behind.
Arabama arkadan çarpılınca boynum kırıldı.
More Sentences
|
17 |
General |
hide behind v.
|
arkasına gizlenmek |
|
Tom hid behind the green car.
Tom yeşil arabanın arkasına gizlendi.
More Sentences
|
|
18 |
General |
get behind (with) v.
|
(iş hayatında vb) geri kalmak |
|
He is getting behind in his work.
İşinde geri kalıyor.
More Sentences
|
19 |
General |
fall behind v.
|
derslerden geri kalmak |
|
He fell behind in his English class.
İngilizce dersinden geri kaldı.
More Sentences
|
20 |
General |
lie behind v.
|
nedeni olmak |
|
The Bastel virus this autumn was perhaps the first where business lay behind the destruction it caused.
Bu sonbaharda ortaya çıkan Bastel virüsü, neden olduğu yıkımın arkasında iş dünyasının yattığı belki de ilk vakaydı.
More Sentences
|
21 |
General |
hide behind v.
|
arkasına saklanmak |
|
We should not hide behind a possible review of the Convention of Vienna.
Viyana Sözleşmesinin olası bir gözden geçirmesinin arkasına saklanmamalıyız.
More Sentences
|
22 |
General |
come from behind v.
|
geriden gelmek |
|
We are coming from behind in dealing with the issue and the government is doing its utmost to catch up.
Bu konuda geriden geliyoruz ve hükümet de bize yetişmek için elinden geleni yapıyor.
More Sentences
|
23 |
General |
attack from behind v.
|
arkadan saldırmak |
|
We were attacked from behind.
Arkadan saldırıya uğradık.
More Sentences
|
24 |
General |
be left behind v.
|
geride bırakılmak/kalmak |
|
No child should be left behind.
Hiçbir çocuk geride bırakılmamalı.
More Sentences
|
25 |
General |
behind the times adj.
|
çağın gerisinde |
|
We should read the newspaper so as not to lag behind the times.
Çağın gerisinde kalmamak için gazete okumalıyız.
More Sentences
|
26 |
General |
behind time adj.
|
geç |
|
The bus arrived ten minutes behind time.
Otobüs, on dakika geç geldi.
More Sentences
|
27 |
General |
behind schedule adj.
|
gecikmiş |
|
The train was almost an hour behind schedule today.
Tren bugün neredeyse bir saat gecikti.
More Sentences
|
28 |
General |
behind schedule adj.
|
programın gerisinde |
|
We are behind schedule and we must therefore avoid further delays.
Programın gerisindeyiz ve bu nedenle daha fazla gecikmeden kaçınmalıyız.
More Sentences
|
29 |
General |
from behind adv.
|
arkadan |
|
At that time, tackling from behind was still permitted.
O dönemde, arkadan vurmaya hala izin veriliyordu.
More Sentences
|
30 |
General |
way behind adv.
|
çok arkada |
|
We're way behind.
Biz çok arkadayız.
More Sentences
|
31 |
General |
behind bars adv.
|
parmaklıkların arkasında |
|
Layla was behind bars.
Leyla parmaklıkların arkasındaydı.
More Sentences
|
32 |
General |
behind the curtain adv.
|
perde arkasında |
|
He came from behind the curtain.
O, perdenin arkasından geldi.
More Sentences
|
33 |
General |
from behind prep.
|
arkasından |
|
The moon emerged from behind the cloud.
Ay bulutun arkasından çıktı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
34 |
Phrasals |
go behind v.
|
arkasından gitmek |
|
How dare you go behind my back!
Benim arkamdan gitmeye nasıl cüret edersin!
More Sentences
|
35 |
Phrasals |
lag behind v.
|
geride kalmak |
|
We will then be clearly lagging behind.
O zaman açıkça geride kalmış olacağız.
More Sentences
|
36 |
Phrasals |
remain behind v.
|
(herkes gittikten sonra) geride kalmak |
|
Then the younger sister set off, and the elder remained behind.
Sonra küçük kardeş yola çıktı ve büyük kardeş geride kaldı.
More Sentences
|
37 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
(bir şeyin) gerisinde kalmak |
|
I fell behind on my tour group.
Tur grubumun gerisinde kaldım.
More Sentences
|
Colloquial |
|
38 |
Colloquial |
lag behind v.
|
geride kalmak |
|
E-commerce, of all types, still lags behind in Europe.
Her türden e-ticaret Avrupa'da hala geride kalmaktadır.
More Sentences
|
39 |
Colloquial |
be behind v.
|
arkasında olmak |
|
We'll be behind you.
Biz senin arkanda olacağız.
More Sentences
|
40 |
Colloquial |
be behind v.
|
gerisinde kalmak |
|
He is behind the times.
Zamanın gerisinde kaldı.
More Sentences
|
41 |
Colloquial |
look behind you! expr.
|
arkana bak! |
|
Look behind you!
Arkana baksana!
More Sentences
|
42 |
Colloquial |
behind you! exclam.
|
arkanda! |
|
Tom is behind you.
Tom arkanda.
More Sentences
|
Idioms |
|
43 |
Idioms |
driving force behind (something) n.
|
(bir şeyin) arkasındaki itici güç |
|
Local businesses and small businesses are the driving force behind our economy.
Yerel işletmeler ve küçük işletmeler ekonomimizin arkasındaki itici güçtür.
More Sentences
|
44 |
Idioms |
leave behind v.
|
ardında bırakmak |
|
We are grateful for the music he left behind.
Ardında bıraktığı müzik için ona müteşekkiriz.
More Sentences
|
45 |
Idioms |
leave behind v.
|
geride bırakmak |
|
They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
Onlara uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
More Sentences
|
General |
|
46 |
General |
behind the scenes n.
|
işin iç yüzü |
|
47 |
General |
remaining behind n.
|
artakalan |
|
48 |
General |
behind the scenes n.
|
gizli kapaklı tarafı |
|
49 |
General |
space behind n.
|
peş |
|
50 |
General |
behind the scenes n.
|
perde arkasında işin iç yüzü |
|
51 |
General |
the behind n.
|
makat |
|
52 |
General |
behind the scenes n.
|
kamera arkası |
|
53 |
General |
the logic behind n.
|
bir şeyin mantığı |
|
54 |
General |
the thinking behind it n.
|
bunun arkasındaki düşünce |
|
55 |
General |
the story behind a photo n.
|
fotoğrafın ardındaki hikaye |
|
56 |
General |
fall behind intentionally v.
|
ağırdan almak |
|
57 |
General |
work behind the scenes v.
|
kulis yapmak |
|
58 |
General |
lie behind v.
|
ardında gizli olmak |
|
59 |
General |
appear behind v.
|
arkasından görünmek |
|
60 |
General |
leave behind v.
|
geçmek |
|
61 |
General |
take shelter behind v.
|
siper almak |
|
62 |
General |
stay behind v.
|
geri kalmak |
|
63 |
General |
fall behind with v.
|
sürüncemede kalmak |
|
64 |
General |
stand behind v.
|
bütünüyle desteklemek (birini) |
|
65 |
General |
lie behind v.
|
yol açmak |
|
66 |
General |
fall behind v.
|
arkasında kalmak |
|
67 |
General |
tag along behind v.
|
arkasından gelmek |
|
68 |
General |
tag along behind v.
|
arkasından gitmek |
|
69 |
General |
do something behind someone's back v.
|
arkadan iş çevirmek |
|
70 |
General |
tag behind v.
|
peşine takılmak |
|
71 |
General |
behind the bars v.
|
hapiste olmak |
|
72 |
General |
talk behind one's back v.
|
birinin arkasından konuşmak |
|
73 |
General |
drop behind v.
|
gerilemek |
|
74 |
General |
get behind in v.
|
gerisinde kalmak (bir işin) |
|
75 |
General |
lie behind v.
|
altında yatmak |
|
76 |
General |
tag behind v.
|
arkasından gitmek |
|
77 |
General |
be behind the times v.
|
çağın gerisinde kalmak |
|
78 |
General |
hang behind v.
|
geri kalmak |
|
79 |
General |
do something behind someone's back v.
|
arkasından iş çevirmek |
|
80 |
General |
fall behind with v.
|
gecikmek |
|
81 |
General |
leave behind v.
|
iz bırakmak |
|
82 |
General |
do something behind one's back v.
|
birinden gizli yapmak |
|
83 |
General |
tag behind v.
|
arkasından gelmek |
|
84 |
General |
drop behind v.
|
geri kalmak |
|
85 |
General |
drag behind v.
|
geçmek bilmemek |
|
86 |
General |
stand behind v.
|
birinin arkasında durmak |
|
87 |
General |
drop behind v.
|
geride kalmak |
|
88 |
General |
get behind in v.
|
gecikmek (bir işte) |
|
89 |
General |
keep behind v.
|
geri kalmak |
|
90 |
General |
remain behind v.
|
geri kalmak |
|
91 |
General |
leave behind a sorrowful spouse v.
|
arkasında acılı bir eş bırakmak |
|
92 |
General |
lie behind v.
|
temelinde yatmak |
|
93 |
General |
say something behind one's back v.
|
arkasından konuşmak |
|
94 |
General |
say something behind one's back v.
|
birisinin arkasından konuşmak |
|
95 |
General |
hide behind something v.
|
arkasına sığınmak |
|
96 |
General |
take shelter behind v.
|
arkasına sığınmak |
|
97 |
General |
hide behind something or someone v.
|
arkasına sığınmak |
|
98 |
General |
be put behind bars v.
|
hapse girmek |
|
99 |
General |
be put behind bars v.
|
hapse atılmak |
|
100 |
General |
be behind one's time v.
|
zamanın gerisinde kalmak |
|
101 |
General |
lag behind v.
|
-den geri kalmak |
|
102 |
General |
get behind (with) v.
|
olabileceği kadar olmamak |
|
103 |
General |
get behind (with) v.
|
yükselebileceği kadar yükselmemek |
|
104 |
General |
stand behind v.
|
iddia edildiği gibi olduğuna dair garanti vermek |
|
105 |
General |
lie behind v.
|
arkasında gizli olmak |
|
106 |
General |
keep behind v.
|
geri almak |
|
107 |
General |
fall behind in the class v.
|
derslerden geri kalmak |
|
108 |
General |
stand behind one's word v.
|
sözünün arkasında durmak |
|
109 |
General |
get behind the wheel v.
|
direksiyonun başına geçmek |
|
110 |
General |
get behind the wheel v.
|
direksiyona geçmek |
|
111 |
General |
get behind the wheel v.
|
direksiyon başına geçmek |
|
112 |
General |
stay behind v.
|
geride durmak |
|
113 |
General |
stand behind v.
|
geride durmak |
|
114 |
General |
fall behind the schedule v.
|
programın gerisinde kalmak |
|
115 |
General |
be behind the schedule v.
|
programın gerisinde kalmak |
|
116 |
General |
send someone behind the bars v.
|
hapse göndermek |
|
117 |
General |
send someone behind the bars v.
|
hapse yollamak |
|
118 |
General |
hide behind v.
|
arkasına sığınmak |
|
119 |
General |
put support behind v.
|
destek vermek |
|
120 |
General |
put support behind v.
|
desteklemek |
|
121 |
General |
talk about someone behind one's back v.
|
birisinin arkasından konuşmak |
|
122 |
General |
come from behind v.
|
gerilerden gelmek |
|
123 |
General |
put the problems behind someone v.
|
sorunları geride bırakmak |
|
124 |
General |
come up from behind v.
|
geriden gelip öne geçmek |
|
125 |
General |
charge from behind v.
|
arkadan saldırmak |
|
126 |
General |
go behind the steering wheel v.
|
direksiyon sallamak |
|
127 |
General |
fall behind the times v.
|
zamanın gerisinde kalmak |
|
128 |
General |
be shot from behind v.
|
arkasından vurulmak |
|
129 |
General |
leave someone behind to mourn v.
|
arkasında yasını tutacak birini bırakmak |
|
130 |
General |
be ... minutes behind schedule v.
|
programın ... dakika gerisinde kalmak |
|
131 |
General |
hide behind v.
|
ardına sığınmak |
|
132 |
General |
take refuge behind v.
|
ardına sığınmak |
|
133 |
General |
be pretty far behind v.
|
bayağı bir geride olmak |
|
134 |
General |
talk behind v.
|
arkadan konuşmak |
|
135 |
General |
leave evidence behind him v.
|
arkasında delil bırakmak |
|
136 |
General |
left behind adj.
|
kalan |
|
137 |
General |
behind the times adj.
|
demode |
|
138 |
General |
behind the times adj.
|
köhne |
|
139 |
General |
behind the times adj.
|
zamanı geçmiş |
|
140 |
General |
behind the schedule adj.
|
rötarlı |
|
141 |
General |
behind the times adj.
|
eski kafalı |
|
142 |
General |
behind-the-scenes adj.
|
gözden uzakta tutulan |
|
143 |
General |
behind-the-scenes adj.
|
gözden uzakta yapılan |
|
144 |
General |
behind-the-scenes adj.
|
gizli tutulan |
|
145 |
General |
behind-the-scenes adj.
|
gizli yapılan |
|
146 |
General |
behind-the-scenes adj.
|
perde arkası |
|
147 |
General |
behind the scenes adv.
|
gizlice |
|
148 |
General |
behind one's back adv.
|
haberi olmadan |
|
149 |
General |
behind one's back adv.
|
arkasından |
|
150 |
General |
behind him adv.
|
peşi sıra |
|
151 |
General |
behind the scenes adv.
|
sahne arkasında |
|
152 |
General |
behind one's back adv.
|
gıyabında |
|
153 |
General |
behind the scenes adv.
|
perde arkasında |
|
154 |
General |
behind the scenes adv.
|
perde arkasından |
|
155 |
General |
behind a veil of secrecy adv.
|
bir gizlilik perdesi ardında |
|
156 |
General |
behind closed doors adv.
|
kapalı kapılar ardında |
|
157 |
General |
behind bars adv.
|
hapiste |
|
158 |
General |
behind one's back adv.
|
gizlice |
|
159 |
General |
behind bars adv.
|
tutukevinde |
|
160 |
General |
behind bars adv.
|
içerde |
|
161 |
General |
behind bars adv.
|
mahpus |
|
162 |
General |
behind blue eyes adv.
|
mavi gözlerin ardında |
|
163 |
General |
behind the window adv.
|
camın ardından |
|
164 |
General |
behind the glass adv.
|
camın ardından |
|
165 |
General |
behind the window adv.
|
pencerenin ardından |
|
166 |
General |
immediately behind adv.
|
tam arkasından |
|
167 |
General |
immediately behind adv.
|
tam arkası |
|
168 |
General |
behind the curtain adv.
|
gizli durumda |
|
169 |
General |
far more behind prep.
|
çok daha gerisinde |
|
170 |
General |
far more behind prep.
|
çok çok gerisinde |
|
Phrasals |
|
171 |
Phrasals |
get behind v.
|
ardına düşmek |
|
172 |
Phrasals |
get behind v.
|
duraklamak |
|
173 |
Phrasals |
get behind v.
|
gecikmek |
|
174 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak |
|
175 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir taksiti/kirayı vaktinde/zamanında ödeyememek |
|
176 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek |
|
177 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir borcu geç ödeyebilmek |
|
178 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemede/görevde geç kalmış olmak |
|
179 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemenin/görevin vaktini/zamanını geçirmek |
|
180 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak |
|
181 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir taksiti/kirayı vaktinde/zamanında ödeyememek |
|
182 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek |
|
183 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir borcu geç ödeyebilmek |
|
184 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemede/görevde geç kalmış olmak |
|
185 |
Phrasals |
get behind on (something) v.
|
bir düzenli ödemenin/görevin vaktini/zamanını geçirmek |
|
186 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birini veya bir şeyi başka birinin veya bir şeyin) arkasına yerleştirmek |
|
187 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birini veya bir şeyi başka birinden veya bir şeyden) daha arkaya/aşağıya koymak |
|
188 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birine veya bir şeye başka birinden veya bir şeyden) daha az sevgi ve saygı göstermek |
|
189 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birine veya bir şeye başka birinden veya bir şeyden) daha az önem vermek |
|
190 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birine veya bir şeye başka birinden veya bir şeyden) daha az değer vermek |
|
191 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birini bir şey) nedeniyle ihmal etmek |
|
192 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birini bir şey) nedeniyle göz ardı etmek |
|
193 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birine bir şey) nedeniyle gereken önemi vermemek |
|
194 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(birine bir şey) nedeniyle gereken ilgiyi göstermemek |
|
195 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(sıralamada/yarış sonunda birinden) daha alt sırada yer almak |
|
196 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(yarışmayı birinin) arkasında/gerisinde bitirmek |
|
197 |
Phrasals |
place behind (someone or something) v.
|
(sıralamada/yarışmada birinin) arkasına/gerisine/altına yerleşmek |
|
198 |
Phrasals |
place someone or something behind someone or something v.
|
(birini/bir şeyi sıralamada başka birinden/bir şeyden) daha alt sıraya koymak/yerleştirmek |
|
199 |
Phrasals |
place someone or something behind someone or something v.
|
(birini/bir şeyi sıralamada başka birinden/bir şeyden) arkasında/gerisinde bitireceğini tahmin etmek |
|
200 |
Phrasals |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasındaki itici güç olmak |
|
201 |
Phrasals |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
(bir şeyi) körükleyen/teşvik eden etken olmak |
|
202 |
Phrasals |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
(bir şeyi) yapmaya sevk/teşvik etmek |
|
203 |
Phrasals |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) harekete geçiren/teşvik eden etken/güç olmak |
|
204 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına çökmek |
|
205 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına çöküvermek |
|
206 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına düşmek |
|
207 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına yığılmak |
|
208 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına yığıla kalmak |
|
209 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
arkasına kendini atmak |
|
210 |
Phrasals |
slump behind (someone or something) v.
|
sırtına eğilmek |
|
211 |
Phrasals |
go behind v.
|
ardı sıra gitmek |
|
212 |
Phrasals |
put behind v.
|
arkada bırakmak |
|
213 |
Phrasals |
lag behind v.
|
arkada kalmak |
|
214 |
Phrasals |
line up behind v.
|
arkasına dizilmek |
|
215 |
Phrasals |
stop behind v.
|
arkasında durmak/durdurmak |
|
216 |
Phrasals |
peek out from behind v.
|
arkasından gizlice bakmak |
|
217 |
Phrasals |
lag behind v.
|
ayak uyduramamak |
|
218 |
Phrasals |
slouch behind something v.
|
bir şeyin arkasına çökmek |
|
219 |
Phrasals |
slouch behind something v.
|
bir şeyin arkasında çöküp kalmak |
|
220 |
Phrasals |
dodge behind something v.
|
bir şeyin arkasına kaçmak |
|
221 |
Phrasals |
put something behind someone v.
|
bir şeyi birinin arkasına koymak |
|
222 |
Phrasals |
hide behind someone v.
|
bir şeyin arkasına saklanmak |
|
223 |
Phrasals |
slouch behind something v.
|
bir şeyin arkasında çökerek oturmak |
|
224 |
Phrasals |
trail behind someone v.
|
birinin peşinden gitmek/peşine takılmak |
|
225 |
Phrasals |
hide someone behind something v.
|
birini bir şeyin arkasına gizlemek/saklamak |
|
226 |
Phrasals |
line up behind v.
|
destekleme amacıyla arkasında saf tutmak |
|
227 |
Phrasals |
remain behind v.
|
geride/arkada kalmak |
|
228 |
Phrasals |
lag behind v.
|
geriye düşmek |
|
229 |
Phrasals |
lag behind in something v.
|
geride kalmak |
|
230 |
Phrasals |
fall behind in something v.
|
geride kalmak |
|
231 |
Phrasals |
drop behind v.
|
gerisine düşmek |
|
232 |
Phrasals |
put behind v.
|
geçmişe gömmek |
|
233 |
Phrasals |
run behind v.
|
geç kalmak |
|
234 |
Phrasals |
fall behind in something v.
|
geriye düşmek |
|
235 |
Phrasals |
lag behind in something v.
|
geriye düşmek |
|
236 |
Phrasals |
lag behind in v.
|
geriye düşmek |
|
237 |
Phrasals |
lag behind in something v.
|
gerisinde kalmak |
|
238 |
Phrasals |
put behind v.
|
geçmişte olan şeyleri artık düşünmemek |
|
239 |
Phrasals |
get behind v.
|
gerisine düşmek |
|
240 |
Phrasals |
come up from behind v.
|
geriden/gerilerden gelmek |
|
241 |
Phrasals |
put behind v.
|
olmamış saymak |
|
242 |
Phrasals |
go behind v.
|
peşine takılıp gitmek |
|
243 |
Phrasals |
fall behind with something v.
|
(taksit/düzenli ödeme vb.) ödeyememek |
|
244 |
Phrasals |
remain behind v.
|
(herkes gittikten sonra) kalmaya devam etmek |
|
245 |
Phrasals |
stand behind someone v.
|
(desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak |
|
246 |
Phrasals |
fall behind with something v.
|
(bir kaç taksit vb ödeyemeyerek) geriye düşmek |
|
247 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
(bir şeyde) hedeflenen aşamada olmamak |
|
248 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
(bir şeyde) planlananın gerisinde kalmak |
|
249 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
(bir şeyde) olması gerekenin altında/gerisinde kalmak |
|
250 |
Phrasals |
fall behind on (something) v.
|
(bir şeyi) çıkaramamak/yetiştirememek |
|
251 |
Phrasals |
keep behind v.
|
arkasında tutmak |
|
252 |
Phrasals |
keep behind v.
|
arkasında saklamak |
|
253 |
Phrasals |
keep behind v.
|
gerisinde durmak |
|
254 |
Phrasals |
keep behind v.
|
gerisinde kalmak |
|
255 |
Phrasals |
keep behind v.
|
sınıfta bırakmak |
|
256 |
Phrasals |
keep behind v.
|
sınıf tekrarı yaptırmak |
|
257 |
Phrasals |
keep behind v.
|
gerisinde tutmak |
|
258 |
Phrasals |
keep behind v.
|
arkasında durmak |
|
259 |
Phrasals |
keep behind v.
|
arkasında kalmak |
|
260 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
birinin/bir şeyin arkasında olmak |
|
261 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
birinin/bir şeyin gerisinde olmak |
|
262 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
geçmişte olmak |
|
263 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
geçmişte kalmak |
|
264 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
geride kalmak |
|
265 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
birinin/bir şeyin geçmişinde olmak |
|
266 |
Phrasals |
lie behind someone or something v.
|
birinin/bir şeyin geçmişinde kalmak |
|
267 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(bir şeyi) geride bırakmak |
|
268 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(bir şeyi) arkasında bırakmak |
|
269 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(bir şeyi) aşmak |
|
270 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye bir şeyle) sırt çıkmak |
|
271 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye bir şeyle) destek olmak |
|
272 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye bir şeyle) yardım etmek |
|
273 |
Phrasals |
put (something) behind (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye bir şeyle) arka çıkmak |
|
274 |
Phrasals |
put behind v.
|
geriye koymak |
|
275 |
Phrasals |
put behind v.
|
arkaya koymak |
|
276 |
Phrasals |
put behind v.
|
arkasına/gerisine koymak |
|
277 |
Phrasals |
put behind v.
|
yardım/destek koymak |
|
278 |
Phrasals |
put behind v.
|
yardım/ destek vermek |
|
279 |
Phrasals |
put behind v.
|
bir şeyle destek çıkmak |
|
280 |
Phrasals |
put behind v.
|
bir şeyle arka çıkmak |
|
281 |
Phrasals |
put behind v.
|
bir şeyle sırt çıkmak |
|
282 |
Phrasals |
put behind v.
|
geride bırakmak |
|
283 |
Phrasals |
put behind v.
|
arkasında bırakmak |
|
284 |
Phrasals |
put behind v.
|
aşmak |
|
285 |
Phrasals |
put behind v.
|
geriye düşürmek |
|
286 |
Phrasals |
put behind v.
|
alt sınıfa/kademeye geriletmek |
|
287 |
Phrasals |
hang behind v.
|
geç çıkmak |
|
288 |
Phrasals |
fall behind v.
|
gecikmiş borcu olmak |
|
289 |
Phrasals |
fall behind v.
|
borcu vaktinde ödeyememek |
|
290 |
Phrasals |
fall behind v.
|
geri çekilmek |
|
291 |
Phrasals |
fall behind v.
|
geri adım atmak |
|
292 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(bir şeyin) gerisinde kalmak |
|
293 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(bir şeyde) geri kalmak |
|
294 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak |
|
295 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(bir şeyden) eksiltmek |
|
296 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(bir şeyden) yemek |
|
297 |
Phrasals |
get behind in (something) v.
|
(bir şeyi) yetirememek/denkleştirememek |
|
298 |
Phrasals |
get behind someone/something v.
|
birini/bir şeyi desteklemek |
|
299 |
Phrasals |
get behind someone/something v.
|
birine/bir şeye arka çıkmak |
|
300 |
Phrasals |
get behind something v.
|
bir şeyden hoşlanmak |
|
301 |
Phrasals |
get behind something v.
|
bir şeyden zevk almak |
|
302 |
Phrasals |
get behind with (something) v.
|
(bir şeyin) gerisinde kalmak |
|
303 |
Phrasals |
get behind with (something) v.
|
(bir şeyde) geri kalmak |
|
304 |
Phrasals |
get behind with (something) v.
|
(bir şeyden) eksiltmek |
|
305 |
Phrasals |
get behind with (something) v.
|
(bir şeyden) yemek |
|
306 |
Phrasals |
get behind with (something) v.
|
(bir şeyi) yetirememek/denkleştirememek |
|
307 |
Phrasals |
go behind back v.
|
arkadan iş çevirmek |
|
308 |
Phrasals |
hang behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) gerisinde kalmak |
|
309 |
Phrasals |
hang behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında kalmak |
|
310 |
Phrasals |
hide someone or something behind something v.
|
birini/bir şeyi bir şeyin arkasına saklamak |
|
311 |
Phrasals |
lay behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasına koymak |
|
312 |
Phrasals |
lay behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasına yaslamak/dayamak |
|
313 |
Phrasals |
lay behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) geçmişinde olmak/kalmak |
|
314 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyi) düşünmeyi bırakmak |
|
315 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyi) geride bırakmak |
|
316 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyi) arkasında bırakmak |
|
317 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) arkasında olmak/durmak |
|
318 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) arkasında yer almak |
|
319 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) arkasında konumlanmak |
|
320 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) kökeninde olmak/yatmak |
|
321 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) tetikleyicisi olmak |
|
322 |
Phrasals |
lay behind (something) v.
|
(bir şeyin) altında yatan neden/sebep olmak |
|
323 |
Phrasals |
place behind v.
|
gereken ilgiyi göstermemek |
|
324 |
Phrasals |
place behind v.
|
arkasına yerleştirmek |
|
325 |
Phrasals |
place behind v.
|
daha alt sırada yer almak |
|
326 |
Phrasals |
place behind v.
|
daha az sevgi ve saygı göstermek |
|
327 |
Phrasals |
place behind v.
|
daha az önem vermek |
|
328 |
Phrasals |
place behind v.
|
arkasında/gerisinde bitirmek |
|
329 |
Phrasals |
place behind v.
|
(sıralamada/yarışmada birinin) arkasına/gerisine/altına yerleşmek |
|
330 |
Phrasals |
place behind v.
|
göz ardı etmek |
|
331 |
Phrasals |
place behind v.
|
daha arkaya/aşağıya koymak |
|
332 |
Phrasals |
place behind v.
|
ihmal etmek |
|
333 |
Phrasals |
place behind v.
|
daha az değer vermek |
|
334 |
Phrasals |
run behind v.
|
arkasından koşmak/takip etmek |
|
335 |
Phrasals |
run behind v.
|
peşinden koşmak |
|
336 |
Phrasals |
run behind v.
|
peşinden koşarak takip etmek |
|
337 |
Phrasals |
run behind v.
|
arkasına koşmak/kaçmak/saklanmak |
|
338 |
Phrasals |
run behind v.
|
arkasına sığınmak |
|
339 |
Phrasals |
run behind v.
|
-e sığınmak |
|
340 |
Phrasals |
run behind v.
|
programın gerisinde olmak |
|
341 |
Phrasals |
run behind v.
|
geç kalmak |
|
342 |
Phrasals |
slouch behind v.
|
arkasında çöküp kalmak |
|
343 |
Phrasals |
slouch behind v.
|
arkasına çökmek/çömelmek |
|
344 |
Phrasals |
slouch behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında çöküp kalmak |
|
345 |
Phrasals |
slouch behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasına çökmek |
|
346 |
Phrasals |
slouch behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasına eğilmek |
|
347 |
Phrasals |
slouch behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasına çömelmek |
|
348 |
Phrasals |
stand behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında durmak/yer almak |
|
349 |
Phrasals |
stand behind (something) v.
|
(bir şeyden) emin olmak/durmak |
|
350 |
Phrasals |
stand behind (something) v.
|
(bir şeyin) arkasında durmak |
|
351 |
Phrasals |
stop behind (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında/arkasına durmak |
|
352 |
Phrasals |
tag along behind (someone) v.
|
(birinin) arkasından gelmek/gitmek |
|
353 |
Phrasals |
tag along behind (someone) v.
|
(birinin) peşine takılmak |
|
354 |
Phrasals |
tag along behind (someone) v.
|
(biriyle) beraber gelmek/gitmek |
|
355 |
Phrasals |
trail behind v.
|
takip etmek |
|
356 |
Phrasals |
trail behind v.
|
peşinden gitmek |
|
357 |
Phrasals |
trail behind v.
|
arkasından gitmek |
|
358 |
Phrasals |
trail behind v.
|
peşine takılmak |
|
359 |
Phrasals |
trail behind v.
|
gerisinden gelmek |
|
360 |
Phrasals |
trail behind v.
|
gerisinde olmak |
|
361 |
Phrasals |
trail behind v.
|
(geriden takip etmek |
|
362 |
Phrasals |
linger behind v.
|
geride kalmak |
|
363 |
Phrasals |
linger behind v.
|
geride oyalanmak |
|
Phrases |
|
364 |
Phrases |
get thee behind me expr.
|
çekil önümden |
|
365 |
Phrases |
get thee behind me expr.
|
kaybol gözümün önünden |
|
366 |
Phrases |
get thee behind me expr.
|
git gözüm görmesin seni |
|
367 |
Phrases |
get thee behind me expr.
|
aklıma getirme dayanamıyorum/karşı koyamıyorum |
|
368 |
Phrases |
behind the front expr.
|
cephe gerisinde |
|
369 |
Phrases |
behind every great man is a great woman expr.
|
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
|
370 |
Phrases |
behind every great man there's a great woman expr.
|
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
|
371 |
Phrases |
you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
|
iki cambaz bir ipte oynamaz |
|
372 |
Phrases |
you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
|
iki karpuz bir koltuğa sığmaz |
|
373 |
Phrases |
there is something behind it all expr.
|
işin içinde iş var |
|
Proverb |
|
374 |
Proverb |
If two ride on a horse one must ride behind
|
bir çöplükte iki horoz ötmez |
|
375 |
Proverb |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
bir ipte iki cambaz oynamaz |
|
376 |
Proverb |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
bir koltukta iki karpuz taşınmaz |
|
Colloquial |
|
377 |
Colloquial |
kick in the behind n.
|
arkasına/kıçına tekmeyi yeme |
|
378 |
Colloquial |
kick in the behind n.
|
tuz biber ekme |
|
379 |
Colloquial |
kick in the behind n.
|
tuzu biberi olma |
|
380 |
Colloquial |
kick in the behind n.
|
tüy dikme |
|
381 |
Colloquial |
kick in the behind n.
|
aşağılayıcı/alçaltıcı hayal kırıklığı/aksilik |
|
382 |
Colloquial |
put your hand behind your head n.
|
ellerini başının arkasına koy |
|
383 |
Colloquial |
with one arm tied behind one's back n.
|
gözü kapalı |
|
384 |
Colloquial |
be behind v.
|
arkada olmak |
|
385 |
Colloquial |
be behind v.
|
destekçisi olmak |
|
386 |
Colloquial |
be behind v.
|
(birinin) arkasında olmak |
|
387 |
Colloquial |
be behind v.
|
destek vermek |
|
388 |
Colloquial |
be behind v.
|
gerisinde olmak |
|
389 |
Colloquial |
be behind v.
|
gerisine düşmek |
|
390 |
Colloquial |
be behind v.
|
geri kalmak |
|
391 |
Colloquial |
hardly dry behind the ears adj.
|
acemi çaylak |
|
392 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
demode |
|
393 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
köhne |
|
394 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
zamanı geçmiş |
|
395 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
eski |
|
396 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
modası geçmiş |
|
397 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
eskimiş |
|
398 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
çağın gerisinde |
|
399 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
son gelişmelerin gerisinde |
|
400 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
zamanın gerisinde |
|
401 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
geç kalmış |
|
402 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
gecikmiş |
|
403 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
programın gerisinde |
|
404 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
zaman çizelgesinin/planlamanın gerisinde |
|
405 |
Colloquial |
behind its time adj.
|
sefer tarifesinin gerisine düşmüş |
|
406 |
Colloquial |
behind bars expr.
|
demir parmaklıklar ardında |
|
407 |
Colloquial |
behind bars expr.
|
cezaevinde |
|
408 |
Colloquial |
with one arm tied behind one's back expr.
|
hiç zorluk çekmeden |
|
409 |
Colloquial |
behind closed doors expr.
|
gizli |
|
410 |
Colloquial |
behind the bars expr.
|
hapiste |
|
411 |
Colloquial |
behind every successful man there is a woman expr.
|
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır |
|
412 |
Colloquial |
with one arm tied behind one's back expr.
|
eli arkasında bağlıyken bile |
|
413 |
Colloquial |
behind bars expr.
|
hapiste |
|
414 |
Colloquial |
with one arm tied behind one's back expr.
|
kolayca |
|
415 |
Colloquial |
behind bars expr.
|
mapusta |
|
416 |
Colloquial |
behind closed doors expr.
|
kapalı kapılar ardında |
|
417 |
Colloquial |
behind the bars expr.
|
parmaklıklar ardında |
|
418 |
Colloquial |
stay right behind me expr.
|
tam arkamda dur |
|
419 |
Colloquial |
behind you! exclam.
|
arkana dikkat et! |
|
420 |
Colloquial |
behind you! exclam.
|
arkana bak! |
|
Idioms |
|
421 |
Idioms |
the idea behind n.
|
bir şeyin sebebi |
|
422 |
Idioms |
the idea behind n.
|
altta yatan sebep |
|
423 |
Idioms |
the driving force behind n.
|
ardındaki itici güç |
|
424 |
Idioms |
the driving force behind n.
|
arkasındaki itici güç |
|
425 |
Idioms |
the brains behind something n.
|
bir şeyin arkasındaki beyin |
|
426 |
Idioms |
the power behind the throne n.
|
görünmeyen kuvvet |
|
427 |
Idioms |
the power behind the throne n.
|
perdenin arkasındaki kişi |
|
428 |
Idioms |
power behind the throne n.
|
perde arkasındaki kişi |
|
429 |
Idioms |
wet behind the ears n.
|
toy |
|
430 |
Idioms |
power behind the throne n.
|
torpil |
|
431 |
Idioms |
behind the eight ball n.
|
zor durum |
|
432 |
Idioms |
the driving force (behind something) n.
|
(bir şeyin arkasındaki) itici güç |
|
433 |
Idioms |
the driving force (behind something) n.
|
(bir şeyin ardındaki) körükleyici/teşvik edici etken |
|
434 |
Idioms |
the driving force (behind something) n.
|
(bir şeyin arkasındaki) neden/sebep |
|
435 |
Idioms |
the driving force (behind something) n.
|
(bir şeyin arkasındaki) kışkırtıcı güç/unsur |
|
436 |
Idioms |
the driving force (behind something) n.
|
(bir şeyin arkasındaki) motive edici güç |
|
437 |
Idioms |
driving force behind (something) n.
|
(bir şeyin) ardındaki körükleyici/teşvik edici etken |
|
438 |
Idioms |
driving force behind (something) n.
|
(bir şeyin) arkasındaki neden/sebep |
|
439 |
Idioms |
driving force behind (something) n.
|
(bir şeyin) arkasındaki kışkırtıcı güç/unsur |
|
440 |
Idioms |
driving force behind (something) n.
|
(bir şeyin) arkasındaki motive edici güç |
|
441 |
Idioms |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
arkasındaki neden/sebep/itici güç olmak |
|
442 |
Idioms |
serve as the driving force (behind someone or something) v.
|
arkasında olup cesaret/güç vermek |
|
443 |
Idioms |
take (one) behind the woodshed v.
|
(birini) büyük bir gizlilikle azarlamak |
|
444 |
Idioms |
take (one) behind the woodshed v.
|
(birini) büyük bir gizlilikle paylamak |
|
445 |
Idioms |
take (one) behind the woodshed v.
|
(birini) büyük bir gizlilikle cezalandırmak |
|
446 |
Idioms |
take (one) behind the woodshed v.
|
(birine) büyük bir gizlilikle çıkışmak |
|
447 |
Idioms |
take (one) behind the woodshed v.
|
(birine) büyük bir gizlilikle memnuniyetsizliğini belirtmek |
|
448 |
Idioms |
not dry behind the ears v.
|
acemi olmak |
|
449 |
Idioms |
be wet behind the ears v.
|
acemi olmak |
|
450 |
Idioms |
hardly dry behind the ears v.
|
acemi olmak |
|
451 |
Idioms |
wet behind the ears v.
|
ağzı süt kokmak |
|
452 |
Idioms |
not dry behind the ears v.
|
ağzı süt kokmak |
|
453 |
Idioms |
hardly dry behind the ears v.
|
ağzı süt kokmak |
|
454 |
Idioms |
be wet behind the ears v.
|
ağzı süt kokmak |
|
455 |
Idioms |
lie behind v.
|
arkasında yatmak |
|
456 |
Idioms |
go behind v.
|
arkasındaki anlama inmek |
|
457 |
Idioms |
talk behind someone's back v.
|
arkasından konuşmak |
|
458 |
Idioms |
do something behind one's back v.
|
birisinin arkasından iş çevirmek |
|
459 |
Idioms |
throw one's weight behind something v.
|
bütün varlığıyla desteklemek |
|
460 |
Idioms |
be stuck behind a desk all day v.
|
bütün gün ofiste tıkılı kalmak |
|
461 |
Idioms |
lie behind something v.
|
bir şeyin arka planında yer almak |
|
462 |
Idioms |
put someone behind bars v.
|
birisini hapse göndermek |
|
463 |
Idioms |
become the driving force behind someone v.
|
birinin arkasındaki itici güç olmak |
|
464 |
Idioms |
put one's weight behind something v.
|
bütün varlığıyla desteklemek |
|
465 |
Idioms |
be the driving force behind someone v.
|
birinin arkasındaki itici güç olmak |
|
466 |
Idioms |
be stuck behind a desk all day v.
|
bütün gün ofiste çakılı kalmak |
|
467 |
Idioms |
do something behind someone's back v.
|
birisinin arkasından iş çevirmek |
|
468 |
Idioms |
fall even further behind v.
|
çok geride kalmak |
|
469 |
Idioms |
be behind the times v.
|
çağdışı olmak |
|
470 |
Idioms |
be behind the times v.
|
demode olmak |
|
471 |
Idioms |
go behind v.
|
derinine inmek |
|
472 |
Idioms |
not dry behind the ears v.
|
dünkü çocuk olmak |
|
473 |
Idioms |
hardly dry behind the ears v.
|
dünkü çocuk olmak |
|
474 |
Idioms |
be behind the eight ball v.
|
çıkmaza düşmek |
|
475 |
Idioms |
get behind the wheel v.
|
direksiyona geçmek |
|
476 |
Idioms |
die behind the wheel v.
|
direksiyonda ölmek |
|
477 |
Idioms |
be behind the times v.
|
çağın gerisinde kalmış olmak |
|
478 |
Idioms |
wet behind the ears v.
|
dünkü çocuk olmak |
|
479 |
Idioms |
die behind the wheel v.
|
direksiyon başında ölmek |
|
480 |
Idioms |
get behind v.
|
desteklemek |
|
481 |
Idioms |
be behind the eight ball v.
|
çıkmaza girmek |
|
482 |
Idioms |
be behind the wheel v.
|
direksiyonda olmak |
|
483 |
Idioms |
do something with one arm tied behind one's back v.
|
hiç zorlanmadan yapmak |
|
484 |
Idioms |
be behind the eight ball v.
|
içinden çıkamamak |
|
485 |
Idioms |
throw one's weight behind something v.
|
olanca güçle destek vermek |
|
486 |
Idioms |
be behind the eight ball v.
|
meteliksiz olmak |
|
487 |
Idioms |
burn one's bridges behind one v.
|
köprüleri atmak |
|
488 |
Idioms |
lie behind v.
|
nedeni olmak |
|
489 |
Idioms |
put one's weight behind something v.
|
olanca güçle destek vermek |
|
490 |
Idioms |
get behind the eight ball v.
|
meteliksiz olmak |
|
491 |
Idioms |
lag behind v.
|
nal toplamak |
|
492 |
Idioms |
be behind the times v.
|
örümcek kafalı olmak |
|
493 |
Idioms |
be behind the eight ball v.
|
parasız kalmak/olmak |
|
494 |
Idioms |
die behind the wheel v.
|
şoför mahallinde ölmek |
|
495 |
Idioms |
go behind v.
|
satır aralarını kavramak |
|
496 |
Idioms |
follow hard behind v.
|
peşini bırakmamak |
|
497 |
Idioms |
get behind the eight ball v.
|
parasız kalmak/olmak |
|
498 |
Idioms |
fall behind schedule v.
|
programın gerisine düşmek |
|
499 |
Idioms |
be wet behind the ears v.
|
toy olmak |
|
500 |
Idioms |
wet behind the ears v.
|
toy olmak |
|