|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
ışık yılı |
light year n.
|
|
There's a planet a few light years off our current heading.
Şu anki rotamızdan birkaç ışık yılı uzakta bir gezegen var.
More Sentences
|
2 |
General |
ışık dalgası |
light wave n.
|
|
Light waves travel through space and various kinds of materials.
Işık dalgaları uzayda ve çeşitli maddelerde hareket eder.
More Sentences
|
|
3 |
General |
ışık kirliliği |
light pollution n.
|
|
The light pollution here is so bad, you can't even see a single star at night.
Burada ışık kirliliği o kadar kötüdür ki, geceleri tek bir yıldız bile göremezsin.
More Sentences
|
4 |
General |
sarı ışık |
yellow light n.
|
|
Why's the yellow light flashing?
Sarı ışık neden yanıp sönüyor?
More Sentences
|
5 |
General |
floresan ışık |
fluorescent light n.
|
|
I hate fluorescent lights.
Floresan ışıklardan nefret ederim.
More Sentences
|
6 |
General |
parlak ışık |
bright light n.
|
|
The square was illuminated by bright lights.
Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
More Sentences
|
7 |
General |
morötesi ışık |
ultraviolet light n.
|
|
Humans can't see ultraviolet light.
İnsanlar morötesi ışıkları göremez.
More Sentences
|
8 |
General |
yeşil ışık (trafik lambasında) |
green light n.
|
|
It would not be fair because, without the green light from the UN, it would be an affront to international law.
Bu adil olmayacaktır çünkü BM'nin yeşil ışığı olmadan uluslararası hukuka aykırı olur.
More Sentences
|
9 |
General |
parlaklık (ışık vb) |
brightness n.
|
|
The brightness of the sky showed that the storm had passed.
Gökyüzünün parlaklığı fırtınanın geçtiğini gösterdi.
More Sentences
|
10 |
General |
doğal ışık |
natural light n.
|
|
Next, check out the result under natural light.
Daha sonra sonucu doğal ışıkta kontrol edin.
More Sentences
|
11 |
General |
ilk ışık |
first light n.
|
|
Turn left at the first light.
İlk ışıklardan sola dönün.
More Sentences
|
12 |
General |
yapay ışık |
artificial light n.
|
|
Why are moths attracted to artificial lights?
Güveler neden yapay ışıklardan etkilenir?
More Sentences
|
13 |
General |
kırmızı ışık |
red light n.
|
|
I saw the red light.
Ben kırmızı ışığı gördüm.
More Sentences
|
14 |
General |
ışık düğmesi |
light switch n.
|
|
Tom turned on the light switch.
Tom ışık düğmesini açtı.
More Sentences
|
15 |
General |
ışık hızı |
speed of light n.
|
|
The speed of light is much greater than that of sound.
Işığın hızı sesten çok daha fazladır.
More Sentences
|
16 |
General |
(ışık, ses) yoğunluk |
intensity n.
|
|
A sensitive camera would need less light intensity.
Hassas bir kamera daha az ışık yoğunluğuna ihtiyaç duyacaktır.
More Sentences
|
17 |
General |
ışık tutmak |
shed light on v.
|
|
We finally have the committee and I hope it can shed light on all of this.
Nihayet komitemiz var ve umarım tüm bunlara ışık tutabilir.
More Sentences
|
18 |
General |
ışık tutmak |
shed v.
|
|
First of all, we must shed some light on this shipwreck.
Öncelikle, bu gemi kazasına biraz ışık tutmalıyız.
More Sentences
|
19 |
General |
ışık tutmak |
light v.
|
|
The women's conference in Beijing brought an important point to light.
Pekin'deki kadın konferansı önemli bir noktaya ışık tuttu.
More Sentences
|
20 |
General |
ışık yanmak |
(the light) be on v.
|
|
A green light is on.
Yeşil bir ışık yanıyor.
More Sentences
|
21 |
General |
ışık yaymak |
emit light v.
|
|
Planets don't emit light by themselves.
Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.
More Sentences
|
22 |
General |
ışık tutmak |
illuminate v.
|
|
In this context, the report illuminates a number of important aspects.
Bu bağlamda, rapor bir dizi önemli hususa ışık tutmaktadır.
More Sentences
|
|
23 |
General |
(ışık) süzülmek |
beam v.
|
|
Sunlight beamed through the window.
Güneş ışığı pencereden içeri süzüldü.
More Sentences
|
24 |
General |
(ışık) ortama dolmak |
flood v.
|
|
Sunshine flooded into the offices.
Ofislere güneş ışığı doldu.
More Sentences
|
25 |
General |
soluk (ışık) |
flat adj.
|
|
Flat lighting is a characteristic of all his paintings.
Soluk ışıklandırma onun tüm resimlerinin karakteristik özelliğidir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
26 |
Common Usage |
ani ışık |
flash n.
|
|
27 |
Common Usage |
bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çemberi |
halo n.
|
|
28 |
Common Usage |
titrek ışık/alev |
flicker n.
|
|
29 |
Common Usage |
ışık tutmak |
flash v.
|
|
30 |
Common Usage |
renkleri ayırmadan ışık yayabilen |
achromatic adj.
|
|
General |
|
31 |
General |
fazla ışık veren lamba |
photoflood n.
|
|
32 |
General |
göz kamaştırıcı ışık |
glare n.
|
|
33 |
General |
titrek ışık |
twinkling n.
|
|
34 |
General |
titrek ışık |
twinkle n.
|
|
35 |
General |
belirli hava şartlarında güneşin veya ayın etrafında beliren ışık çemberi |
corona n.
|
|
36 |
General |
yeşil ışık |
green light n.
|
|
37 |
General |
ışık ışını |
ray of light n.
|
|
38 |
General |
trafik lambasında kırmızı ışık |
red light n.
|
|
39 |
General |
titrek ışık |
flicker n.
|
|
40 |
General |
ışık saçan yüzeyin her santimetrekaresi üzerindeki bir kaloriye eşit güneş radyasyonu bölümü |
langley n.
|
|
41 |
General |
ışık huzmesi |
streamer n.
|
|
42 |
General |
ışık saçma |
irradiation n.
|
|
43 |
General |
ışık ışını |
light ray n.
|
|
44 |
General |
ışık kaynakları |
light sources n.
|
|
45 |
General |
zayıf ışık |
twilight n.
|
|
46 |
General |
ışık saçan şey |
luminary n.
|
|
47 |
General |
ışık ileten kristal |
allochromatic crystal n.
|
|
48 |
General |
ışık kuvveti |
candle power n.
|
|
49 |
General |
ışık ve tonlamaya dayanan |
painterliness n.
|
|
50 |
General |
kızıl ışık |
glow n.
|
|
51 |
General |
parlak ışık |
blaze n.
|
|
52 |
General |
yeşil ışık |
mec n.
|
|
53 |
General |
ışık hızından daha büyük hızlarla hareket eden teorik bir tanecik |
tachyon n.
|
|
54 |
General |
hafif ışık |
glimmer n.
|
|
55 |
General |
ışık soğurulması |
light absorption n.
|
|
56 |
General |
titrek ışık |
flare n.
|
|
57 |
General |
inkoherent ışık |
incoherent light n.
|
|
58 |
General |
hayali ışık |
imaginary light n.
|
|
59 |
General |
ışık eğrisi |
light curve n.
|
|
60 |
General |
ışık toplama gücü |
light gathering power n.
|
|
61 |
General |
ışık kararlılığı |
light stability n.
|
|
62 |
General |
ışık baskısı |
collotype n.
|
|
|
63 |
General |
ışık direği |
boom n.
|
|
64 |
General |
3,26 ışık yılı |
parsec n.
|
|
65 |
General |
ışık veren cisim (güneş vb) |
luminary n.
|
|
66 |
General |
ışık dağılımı |
light distribution n.
|
|
67 |
General |
zararsız ışık |
safelight n.
|
|
68 |
General |
ışık duyarlılığı |
luminous sensitivity n.
|
|
69 |
General |
kırmızı ışık |
safelight n.
|
|
70 |
General |
ışık kıyısı, güney ispanya'nın atlantik kıyıları |
costa de la luz n.
|
|
71 |
General |
ışık akısı |
light flux n.
|
|
72 |
General |
ışık kapanı |
light trap n.
|
|
73 |
General |
ışık halkası |
aureola n.
|
|
74 |
General |
ışık halkası |
nimbus n.
|
|
75 |
General |
ışık verimi |
light efficiency n.
|
|
76 |
General |
ışık verme |
glimmering n.
|
|
77 |
General |
ışık açısı |
light beam angle n.
|
|
78 |
General |
ışık ölçer |
light meter n.
|
|
79 |
General |
ısısız ışık |
cold light n.
|
|
80 |
General |
ışık demeti |
beam n.
|
|
81 |
General |
ışık kabini |
light box n.
|
|
82 |
General |
görünebilir ışık |
visible light n.
|
|
83 |
General |
ışık veren şey |
light n.
|
|
84 |
General |
ışık modülasyonu |
light modulation n.
|
|
85 |
General |
ışık göstergesi |
light indicator n.
|
|
86 |
General |
çok özel hava koşullarında güneş veya ay etrafında ışık çemberi |
halo n.
|
|
87 |
General |
mimaride ışık |
light in architecture n.
|
|
88 |
General |
ışık modülatörü |
light modulator n.
|
|
89 |
General |
ışık akımı |
light current n.
|
|
90 |
General |
ışık halkası |
halo n.
|
|
91 |
General |
yarı ışık |
half light n.
|
|
92 |
General |
ışık halkasıyla çevirme |
enhaloing n.
|
|
93 |
General |
ışık rezistansı |
light resistance n.
|
|
94 |
General |
ışık spektrumu |
light spectrum n.
|
|
95 |
General |
ışık hızından daha hızlı uzay motoru |
warp drive n.
|
|
96 |
General |
ışık hızı |
light velocity n.
|
|
97 |
General |
zayıf ışık |
glimmer n.
|
|
98 |
General |
ışık yay |
beam n.
|
|
99 |
General |
ışık ve gölge sanatı resim |
chiaroscuro n.
|
|
100 |
General |
ak ışık |
white light n.
|
|
101 |
General |
ışık oyunu |
play of light n.
|
|
102 |
General |
ışık huzmesi |
ray n.
|
|
103 |
General |
ışık ve sıcaklık saçma |
effulging n.
|
|
104 |
General |
ışık azaltıcı cihaz |
dimmer n.
|
|
105 |
General |
suni ışık filmi |
artificial light film n.
|
|
106 |
General |
ışık halkası |
aureole n.
|
|
107 |
General |
daha kuvvetli bir ışık altında mum ışığının görülememesi durumu |
shadowing n.
|
|
108 |
General |
arka ışık |
tail light n.
|
|
109 |
General |
ışık düşürme |
exposure n.
|
|
110 |
General |
ışık geçirmezlik |
opacity n.
|
|
111 |
General |
parlak ışık |
dazzle n.
|
|
112 |
General |
ışık kaynağı |
source of illumination n.
|
|
113 |
General |
yayınmış ışık |
stray light n.
|
|
114 |
General |
ışık birimi |
lumen n.
|
|
115 |
General |
ışık yansıması |
light reflection n.
|
|
116 |
General |
ışık bilimi |
optics n.
|
|
117 |
General |
ışık salım |
optical emission n.
|
|
118 |
General |
sabit ışık |
fixed light n.
|
|
119 |
General |
şiddetli ışık |
harsh light n.
|
|
120 |
General |
kör edici ışık |
blinding light n.
|
|
121 |
General |
yapay ışık filmi |
artificial light film n.
|
|
122 |
General |
suni ışık |
artificial light n.
|
|
123 |
General |
yansıyan ışık |
reflected light n.
|
|
124 |
General |
yansımış ışık |
reflected light n.
|
|
125 |
General |
ışık bacası |
day shaft n.
|
|
126 |
General |
titrek parlak ışık ya da alev |
flare n.
|
|
127 |
General |
ışık halkası |
glory n.
|
|
128 |
General |
yeşil ışık |
come-on n.
|
|
129 |
General |
gece açık bırakılan loş ışık |
night-light n.
|
|
130 |
General |
kuvvetli ışık |
intense light n.
|
|
131 |
General |
ışık bebeği |
diaphragm n.
|
|
132 |
General |
parlak ışık |
flare n.
|
|
133 |
General |
ışık penceresi |
light n.
|
|
134 |
General |
ışık veren şey |
lustre n.
|
|
135 |
General |
ışık veren cisim |
luminary n.
|
|
136 |
General |
parlak ışık |
shiny light n.
|
|
137 |
General |
parlak ışık |
brilliant light n.
|
|
138 |
General |
parlak ışık |
radiant light n.
|
|
139 |
General |
doğal ışık |
north light n.
|
|
140 |
General |
kısık ışık |
dimmed light n.
|
|
141 |
General |
kısık ışık |
faint light n.
|
|
142 |
General |
ışık dizaynı |
lighting design n.
|
|
143 |
General |
kısık ışık |
reduced light n.
|
|
144 |
General |
ses ve ışık gösterisi |
son et lumiere n.
|
|
145 |
General |
ışık kaynağı |
light source n.
|
|
146 |
General |
bir mantar tarafından üretilen fosforlu bir ışık |
foxfire n.
|
|
147 |
General |
ışık kulesi |
light tower n.
|
|
148 |
General |
yahudilerin ışık festivalinde oynadıkları dört kenarlı topaç |
dreidel n.
|
|
149 |
General |
kırmızı ışık |
stoplight n.
|
|
150 |
General |
ışık perdesi |
light curtain n.
|
|
151 |
General |
gömme ışık |
recessed light n.
|
|
152 |
General |
gömme ışık |
pot light n.
|
|
153 |
General |
gömme ışık |
downlight n.
|
|
154 |
General |
gömme ışık |
can light n.
|
|
155 |
General |
kuzey dağlarının ötesinde ebedi ışık ve bereket ülkesinde yaşadığı düşünülen (kimse) |
hyperboreios n.
|
|
156 |
General |
kuzey dağlarının ötesinde ebedi ışık ve bereket ülkesinde yaşadığı düşünülen (kimse) |
hyperborean n.
|
|
157 |
General |
ışık ormanı |
light forest n.
|
|
158 |
General |
çoklu renkte ışık üreten sinyal lambası |
stack light n.
|
|
159 |
General |
yapay ışık |
candlelight n.
|
|
160 |
General |
ışık baskılı fotoğraf |
collotype n.
|
|
161 |
General |
ışık baskısı tekniği |
collotype n.
|
|
162 |
General |
ışık kırılımı bilimi |
dioptrics n.
|
|
163 |
General |
ışık kırılması ölçüsü |
dioptric n.
|
|
164 |
General |
ışık veren şey |
luster n.
|
|
165 |
General |
ışık ile işaretleme |
trail blazing n.
|
|
166 |
General |
ışık ile işaretleme |
trailblazing n.
|
|
167 |
General |
ruhsal ışık halkası |
spiritual halo n.
|
|
168 |
General |
ortaya çıkan ışık |
emerging light n.
|
|
169 |
General |
giren ışık |
entering light n.
|
|
170 |
General |
ışık bariyer |
light barrier n.
|
|
171 |
General |
zayıf ışık |
poor light n.
|
|
172 |
General |
ters ışık |
reverse light n.
|
|
173 |
General |
göz kamaştırıcı ışık |
light glare n.
|
|
174 |
General |
ışık kaynağı |
radiant n.
|
|
175 |
General |
patladığında parlak ışık verecek şekilde doldurulmuş kartondan sinyal aracı |
candlebomb n.
|
|
176 |
General |
yansıyan ışık |
reflex n.
|
|
177 |
General |
yahudilerin ışık festivalinde oynadıkları dört kenarlı topaç |
trendel n.
|
|
178 |
General |
titrek ışık |
twinkler n.
|
|
179 |
General |
bütün gece yetecek kadar ışık |
allnight n.
|
|
180 |
General |
ışık aylası |
aureola n.
|
|
181 |
General |
ışık aylası |
aureole n.
|
|
182 |
General |
eski radyolarda frekansın netliğine göre ışık veren gösterge/lamba |
magic eye n.
|
|
183 |
General |
ışık kulesi |
lantern n.
|
|
184 |
General |
ışık görevlisi |
lightman n.
|
|
185 |
General |
göz kamaştırıcı ışık veya renk yoğunluğu |
blare n.
|
|
186 |
General |
alevli ışık |
blash n.
|
|
187 |
General |
ısıtıcı ışık |
blaze n.
|
|
188 |
General |
ışık bariyeri |
light barrier n.
|
|
189 |
General |
duvarda genellikle ahşap kepenkle örtülen hava ve ışık boşluğu |
bole [scotland] n.
|
|
190 |
General |
özellikle ışık mikroskobunun çözünürlük kısıtında gözlemlenebilen çeşitli çok küçük hücre yapıları |
microsome n.
|
|
191 |
General |
yoğun ışık |
brights n.
|
|
192 |
General |
ışık demeti |
brush [obsolete] n.
|
|
193 |
General |
üzerinde ışık ve gölge oyunuyla dekoratif etki oluşturulan dar kontürlü yüzey |
molding n.
|
|
194 |
General |
içrek ışık |
light n.
|
|
195 |
General |
kanuni olarak doğal ve engellenmemiş ışık alma hakkı |
light n.
|
|
196 |
General |
kağıdın ışık altındaki görünümü |
look-down n.
|
|
197 |
General |
ışık saçan şey |
luminant n.
|
|
198 |
General |
ışık kaynağı |
luminant n.
|
|
199 |
General |
ışık yayan şey |
luminosity n.
|
|
200 |
General |
(şamdan benzeri) ışık saçan dekoratif obje |
luster n.
|
|
201 |
General |
kökeni bilinmese de bazı tarihi olaylarla ilişkilendirilebilen ve genellikle dini ritüel ve inançlara ışık tutan hikaye |
mythoi n.
|
|
202 |
General |
maddenin oksijenle tepkimeye girerek dışarıya ısı ve ışık verme süreci |
burning n.
|
|
203 |
General |
dönerek ışık saçan bir havai fişek türü |
girandola n.
|
|
204 |
General |
parlak ışık huzmesi |
glade [obsolete] n.
|
|
205 |
General |
ışık parlaması |
glaik [scotland] n.
|
|
206 |
General |
ışık yansıması |
gleaming n.
|
|
207 |
General |
yansıtılmış ışık görünümü |
gleaming n.
|
|
208 |
General |
ani ışık |
glent [dialect] [uk] n.
|
|
209 |
General |
zayıf ışık |
glimmering n.
|
|
210 |
General |
ışık halkası |
gloria n.
|
|
211 |
General |
brocken spektrumunu çevreleyen renkli ışık halkaları |
glory n.
|
|
212 |
General |
yeşil ışık |
go-ahead n.
|
|
213 |
General |
(özellikle tutulma esnasında ışık) ortadan kaybolma |
deliquium n.
|
|
214 |
General |
güçlü ışık |
overlight n.
|
|
215 |
General |
ışık kaynağı |
illumination n.
|
|
216 |
General |
(ışık) üzerine düşme |
impact n.
|
|
217 |
General |
(ışık) vurma |
impact n.
|
|
218 |
General |
zayıf ışık |
owllight n.
|
|
219 |
General |
cılız ışık |
owllight n.
|
|
220 |
General |
hafifçe parlayan ışık |
owllight n.
|
|
221 |
General |
ani ışık |
distriction n.
|
|
222 |
General |
engellenmemiş saf ışık |
dry light n.
|
|
223 |
General |
glokoma hastalarının ışık etrafında gördüğü halo benzeri görüntü |
iridization n.
|
|
224 |
General |
ışık gibi yayılan manevi aydınlık |
irradiance n.
|
|
225 |
General |
ufak ışık parıltısı |
pink n.
|
|
226 |
General |
ilk ışığın aydınlatamadığı alanı aydınlatmak için yansıtılan ışık |
crosslight n.
|
|
227 |
General |
(iki bitişik duvardaki pencereler gibi) karşılıklı durmayan kaynaklardan çıkan ışık |
crosslight n.
|
|
228 |
General |
çapraz ışık |
crosslight n.
|
|
229 |
General |
gece görülen ve ölüm habercisi olduğuna inanılan ışık |
fetch candle n.
|
|
230 |
General |
ışık geçişini kapatan dalları kesme |
interlucation [obsolete] n.
|
|
231 |
General |
ışık geçirgenliği |
pellucidity n.
|
|
232 |
General |
ışık geçirgenliği |
pellucidness n.
|
|
233 |
General |
ışık gibi parlayan kimse |
planet n.
|
|
234 |
General |
ışık sinyallerinin cam elyafı yoluyla iletimi |
fiberoptics n.
|
|
235 |
General |
kamp ateşinden yansıyan ışık |
firelight n.
|
|
236 |
General |
titrek ışık |
flichter n.
|
|
237 |
General |
film kamerasının önünde yer alan ve filmin ışık almasını sağlayan dikdörtgen açıklık |
gate n.
|
|
238 |
General |
bikromatla işlem görmüş jelatin film üzerindeki ışık hareketinden faydalanarak resimlerin çoğaltıldığı basım işlemi |
gelatin process n.
|
|
239 |
General |
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin (ışık, ısı) dış etkilere göre gösterdiği konum değişikliği |
orientation n.
|
|
240 |
General |
özellikle terapötik uygulamalarla ilgili olarak ışık ve enerji üretimi ile ilgilenen bilim dalı |
photology n.
|
|
241 |
General |
ışık etkisi altında fiziksel veya kimyasal değişime uğrayan pigment |
photopigment n.
|
|
242 |
General |
ışık küresi |
photosphere n.
|
|
243 |
General |
ana ışık rengi |
primary color for light n.
|
|
244 |
General |
kendi iç dünyasına ışık tutma |
self-direction n.
|
|
245 |
General |
(gökyüzü, deniz veya ışık) sakinlik |
serene n.
|
|
246 |
General |
(gökyüzü, deniz veya ışık) dingin enginlik |
serene n.
|
|
247 |
General |
ışık demeti |
shine [obsolete] n.
|
|
248 |
General |
ışık halkası |
shine [obsolete] n.
|
|
249 |
General |
yanıp sönen ışık şeridi |
slash n.
|
|
250 |
General |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill n.
|
|
251 |
General |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill light n.
|
|
252 |
General |
sınırlı parlak renk/ışık görünümü |
stab n.
|
|
253 |
General |
ışık çakması |
stream n.
|
|
254 |
General |
ışık parlaması |
stream n.
|
|
255 |
General |
ışık parlaması |
stricture [obsolete] n.
|
|
256 |
General |
güneşin verdiği sıcaklık ve ışık |
sunshine n.
|
|
257 |
General |
(ağaç veya dallarında) yetersiz ışık nedeniyle büyümeme |
suppression n.
|
|
258 |
General |
(televizyon ekranı veya filmde) test nesnesini çevreleyen ışık alanı |
surround n.
|
|
259 |
General |
ışık huzmesi |
bar n.
|
|
260 |
General |
kapalı olmak (elektrik/ışık) |
be off v.
|
|
261 |
General |
açık olmak (elektrik/ışık) |
be on v.
|
|
262 |
General |
ışık tutmak |
irradiate v.
|
|
263 |
General |
ışık tutmak |
shed light v.
|
|
264 |
General |
titrek ışık vermek |
flare v.
|
|
265 |
General |
ışık saçmak |
radiate v.
|
|
266 |
General |
ışık saçmak |
irradiate v.
|
|
267 |
General |
söndürülmüş olmak (elektrik/ışık) |
be off v.
|
|
268 |
General |
ışık tutmak |
set light to v.
|
|
269 |
General |
ışık vermek |
light v.
|
|
270 |
General |
ışık vermek |
glimmer v.
|
|
271 |
General |
kapatmak (ışık/gaz/makine vb'ni) |
shut off v.
|
|
272 |
General |
ışık tutmak |
light the way for v.
|
|
273 |
General |
ışık tutmak |
flash on v.
|
|
274 |
General |
ışık saçmak |
flare v.
|
|
275 |
General |
ışık saçmak |
beam v.
|
|
276 |
General |
ışık tutmak |
light the way v.
|
|
277 |
General |
ışık saçmak |
ray v.
|
|
278 |
General |
saçılmak (ışık) |
radiate v.
|
|
279 |
General |
biteviye sönüp parlamak (ışık) |
wink v.
|
|
280 |
General |
ışık saçmak |
shine v.
|
|
281 |
General |
ışık saçmak |
burn v.
|
|
282 |
General |
saçmak (ışık) |
beam v.
|
|
283 |
General |
kapanmak (ışık/makine vb) |
shut off v.
|
|
284 |
General |
ışıldamak (ışık) |
wink v.
|
|
285 |
General |
ışık tutmak |
bear a torch v.
|
|
286 |
General |
oynamak (ışık/gölge) |
flicker v.
|
|
287 |
General |
ışık saçmak |
lighten v.
|
|
288 |
General |
ışık saçmak |
light v.
|
|
289 |
General |
ışık saçmak |
sparkle v.
|
|
290 |
General |
dışarı vermek (ısı/ışık) |
give off v.
|
|
291 |
General |
yanıp sönmek (ışık) |
blink v.
|
|
292 |
General |
ışık saçmak |
light up v.
|
|
293 |
General |
yeşil ışık yakmak |
give green light v.
|
|
294 |
General |
kırmak (ışık vb) |
refract v.
|
|
295 |
General |
ışık almak (oda vb) |
receive light v.
|
|
296 |
General |
ışık yakmak |
turn the light on v.
|
|
297 |
General |
ışık yakmak |
ring a bell v.
|
|
298 |
General |
ışık vermek |
glow v.
|
|
299 |
General |
yeşil ışık yakmak |
give green light to v.
|
|
300 |
General |
ışık yaymak |
give (out) light v.
|
|
301 |
General |
ışık yaymak |
cast light v.
|
|
302 |
General |
(ışık) kısmak |
dip v.
|
|
303 |
General |
(ışık) sönmek |
go out v.
|
|
304 |
General |
yeşil ışık yakmak |
give somebody the come-on v.
|
|
305 |
General |
-e ışık tutmak |
offer an insight into v.
|
|
306 |
General |
(ışık/ateş) söndürmek |
extinguish v.
|
|
307 |
General |
ışık saçmak/ışığı yansıtmak |
glitter with v.
|
|
308 |
General |
sürekli yanmak (ışık) |
flash v.
|
|
309 |
General |
ışık sızdırmak |
filter light v.
|
|
310 |
General |
ışık sızmak |
(light) filter v.
|
|
311 |
General |
(ışık) kırmak |
refract v.
|
|
312 |
General |
ışık tutmak |
enlighten v.
|
|
313 |
General |
ışık tutmak |
straighten out v.
|
|
314 |
General |
ışık tutmak |
sort out v.
|
|
315 |
General |
ışık tutmak |
clear v.
|
|
316 |
General |
ışık tutmak |
crystallize v.
|
|
317 |
General |
ışık tutmak |
clear up v.
|
|
318 |
General |
ışık tutmak |
crystalise v.
|
|
319 |
General |
ışık tutmak |
crystallise v.
|
|
320 |
General |
ışık tutmak |
elucidate v.
|
|
321 |
General |
ışık tutmak |
crystalize v.
|
|
322 |
General |
ışık tutmak |
bring light v.
|
|
323 |
General |
(ışık) aydınlatmak |
flash out v.
|
|
324 |
General |
ışık almak |
take light v.
|
|
325 |
General |
ışık almak |
get light v.
|
|
326 |
General |
ışık almak |
receive light v.
|
|
327 |
General |
ışık almak |
receive sunlight v.
|
|
328 |
General |
harika ışık/güneş almak |
get great light v.
|
|
329 |
General |
dünyadan milyonlarca ışık yılı uzakta olmak |
be millions of light years away from earth v.
|
|
330 |
General |
düşük su emme ve ışık geçirgenliği özelliği göstermek |
show low water absorption and translucency properties v.
|
|
331 |
General |
kırmızı ışık ihlalinde bulunmak |
commit a red light violation v.
|
|
332 |
General |
ışık tutmak |
provide an insight v.
|
|
333 |
General |
ışık tutmak |
shine light on v.
|
|
334 |
General |
el feneri/ışıldak/ışık tutmak |
shine a flashlight v.
|
|
335 |
General |
ışık/gölge vurmak |
throw a light/shadow v.
|
|
336 |
General |
ışık halkası ile çevirmek |
halo v.
|
|
337 |
General |
ışık halkası ile çevrilmek |
halo v.
|
|
338 |
General |
ışık halkası ile kuşatılmak |
halo v.
|
|
339 |
General |
ışık halkası ile kuşatmak |
halo v.
|
|
340 |
General |
ışık tutmak |
highlight v.
|
|
341 |
General |
ışık vermek |
unseel [obsolete] v.
|
|
342 |
General |
ışık almak |
light v.
|
|
343 |
General |
ışık ile yol göstermek |
light v.
|
|
344 |
General |
ışık tutmak |
light v.
|
|
345 |
General |
(ışık) parıldamak |
blare v.
|
|
346 |
General |
aralıklı bir şekilde ışık vermek |
blink v.
|
|
347 |
General |
(ışık) yanıp söndürmek |
blink v.
|
|
348 |
General |
dekor, kostüm, ışık ve sahne eşyası ile donatmak |
mount v.
|
|
349 |
General |
(ışık kaynağı) yakılmak |
lumine v.
|
|
350 |
General |
(ışık huzmesinin) yansıtıcı bir yüzeye eğik şekilde çarpıp açı yaparak yansımak |
glance v.
|
|
351 |
General |
ışık saçmak |
glance v.
|
|
352 |
General |
çok parlak ve yoğun olmak (ışık, renk) |
glare v.
|
|
353 |
General |
ışık tutmak |
gleam v.
|
|
354 |
General |
üstüne ışık yansıtarak parlatmak |
glorify v.
|
|
355 |
General |
yeşil ışık yakmak |
green-light v.
|
|
356 |
General |
ışık vermek |
illustrate [obsolete] v.
|
|
357 |
General |
(ışık) bir şeyin içinden parlamak |
pierce v.
|
|
358 |
General |
(ışık) karanlığın içinden sızmak |
pierce v.
|
|
359 |
General |
(ışık) tam geçirgen olmayan bir şeyden geçmek |
filter v.
|
|
360 |
General |
parlak şekilde veya aralıklı olarak ışık yansıtmak |
flash v.
|
|
361 |
General |
(gözler) ışık saçmak |
flash v.
|
|
362 |
General |
ışık veya radyasyona maruz kalarak silik hale gelmek |
fog v.
|
|
363 |
General |
ışık yaymak |
outshine [rare] v.
|
|
364 |
General |
sıvı, boya veya ışık yaymak |
perfuse v.
|
|
365 |
General |
ışık gibi yaymak |
shine v.
|
|
366 |
General |
(ışık, ateş, duman) yaymak |
shoot v.
|
|
367 |
General |
(ışık, ateş, duman) salmak |
shoot v.
|
|
368 |
General |
ışık tutmak |
show v.
|
|
369 |
General |
(mumun) yanmış fitilini daha parlak ışık vermesi için elle kıstırarak almak |
snuff v.
|
|
370 |
General |
(ışık) vurmak |
strike v.
|
|
371 |
General |
(ışık) yansımak |
strike v.
|
|
372 |
General |
(ışık) düşmek |
strike v.
|
|
373 |
General |
(ışık) üzerine düşmek |
strike v.
|
|
374 |
General |
(ışık) aydınlatmak |
strike v.
|
|
375 |
General |
(ışık) parlatmak |
strike v.
|
|
376 |
General |
ışık saçan |
radiant adj.
|
|
377 |
General |
ışık saçan |
effulgent adj.
|
|
378 |
General |
ışık halkasıyla çevrilmiş |
enhaloed adj.
|
|
379 |
General |
ışık dolu |
luminous adj.
|
|
380 |
General |
ışık alan |
euphotic adj.
|
|
381 |
General |
ışık soğurucu |
light absorbing adj.
|
|
382 |
General |
ışık saçan |
luminiferous adj.
|
|
383 |
General |
fazla parlak olmayan (ışık) |
soft adj.
|
|
384 |
General |
karanlıkta ışık saçan (fosforlu boya gibi) |
luminous adj.
|
|
385 |
General |
ışık geçirmez |
sunproof adj.
|
|
386 |
General |
ışık saçan |
shining adj.
|
|
387 |
General |
ışık saçan |
beaming adj.
|
|
388 |
General |
ışık saçan |
sheenful adj.
|
|
389 |
General |
ışık saçan |
shined adj.
|
|
390 |
General |
ışık çıkaran |
luminous adj.
|
|
391 |
General |
ışık veren |
luminous adj.
|
|
392 |
General |
ışık saçmayan |
nonluminous adj.
|
|
393 |
General |
ışık geçirmez nitelikte olmayan |
nonopaque adj.
|
|
394 |
General |
ışık verici |
illuminating adj.
|
|
395 |
General |
ışık geçirmez |
light-proof adj.
|
|
396 |
General |
ışık hızından daha fazla hıza sahip |
superluminal adj.
|
|
397 |
General |
ışık hızından daha hızlı |
superluminal adj.
|
|
398 |
General |
ışık saçan |
light giving adj.
|
|
399 |
General |
ışık yayan |
luminous adj.
|
|
400 |
General |
ışık kırılması ile ilgili |
dioptric adj.
|
|
401 |
General |
ışık saçan |
radious adj.
|
|
402 |
General |
ışık hızına yakın hızda |
ultrarelativistic adj.
|
|
403 |
General |
kırpışan (ışık) |
aflicker adj.
|
|
404 |
General |
ışık yayan |
light-reflecting adj.
|
|
405 |
General |
ışık yansıtan |
light-reflecting adj.
|
|
406 |
General |
yansıyan ışık |
reflex adj.
|
|
407 |
General |
(ışık/renk) parlak |
vivid adj.
|
|
408 |
General |
parlayan (göz, ışık) |
undimmed adj.
|
|
409 |
General |
ışık saçan |
beamy adj.
|
|
410 |
General |
yukarıya doğru yanan (ışık) |
upflashing adj.
|
|
411 |
General |
ışık saçan |
beamful adj.
|
|
412 |
General |
ışık vermeyen |
lightless adj.
|
|
413 |
General |
ışık geçirmez |
lighttight adj.
|
|
414 |
General |
toz zerreleri içeren (ışık veya hava) |
moted adj.
|
|
415 |
General |
ışık üreten |
lucific adj.
|
|
416 |
General |
ışık saçan |
luminant adj.
|
|
417 |
General |
ışık verici |
luminant adj.
|
|
418 |
General |
ışık veren şey |
glimmering adj.
|
|
419 |
General |
ışık yansıtan |
glistening adj.
|
|
420 |
General |
ışık saçan cismi kesen (cihaz) |
occulting adj.
|
|
421 |
General |
oldukça loş (ışık) |
dimmish adj.
|
|
422 |
General |
yeşil ışık yakılmış |
greenlit adj.
|
|
423 |
General |
(özellikle ışık ışınları) yüzeye çarpan |
incident adj.
|
|
424 |
General |
içinden ışık geçecek kadar ince |
cobwebby adj.
|
|
425 |
General |
istenen belgenin kart deliğinden yansıyan ışık ile tanımlandığı (belge kurtarma sistemi) |
peekaboo adj.
|
|
426 |
General |
istenen belgenin kart deliğinden yansıyan ışık ile tanımlandığı (belge kurtarma sistemi) |
peek–a–boo adj.
|
|
427 |
General |
tüm yüzeylerinden ışık yansıtan |
pellucid adj.
|
|
428 |
General |
bulutlu (renk veya ışık) |
dirty adj.
|
|
429 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
430 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile ilgili |
phantasmagorian adj.
|
|
431 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagoric adj.
|
|
432 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile ilgili |
phantasmagoric adj.
|
|
433 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorical adj.
|
|
434 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile ilgili |
phantasmagorical adj.
|
|
435 |
General |
ışık yuvarına ait veya ilişkin |
photospheric adj.
|
|
436 |
General |
ışık yuvarında gerçekleşen |
photospheric adj.
|
|
437 |
General |
kendinden ışık saçan |
self-luminous adj.
|
|
438 |
General |
kısmen ışık saçan |
semilustrous adj.
|
|
439 |
General |
ışık saçan |
sheen adj.
|
|
440 |
General |
ışık hızından daha hızlı |
faster than light (ftl) adj.
|
|
441 |
General |
ışık geçirmez |
starproof adj.
|
|
442 |
General |
ışık hızından hızlı |
superlight adj.
|
|
443 |
General |
ışık hızını geçen |
superlight adj.
|
|
444 |
General |
ışık ve sıcaklık saçarak |
effulgently adv.
|
|
445 |
General |
ışık saçan bir halde |
lustrously adv.
|
|
446 |
General |
ışık saçarak |
scintillatingly adv.
|
|
447 |
General |
ışık saçarak |
beamingly adv.
|
|
448 |
General |
ışık saçan bir halde |
radiantly adv.
|
|
449 |
General |
ışık hızında |
at speed of light adv.
|
|
450 |
General |
ışık saçan bir şekilde |
radiately adv.
|
|
451 |
General |
ışık saçarak |
radiately adv.
|
|
452 |
General |
ışık saçarak |
luciferously adv.
|
|
453 |
General |
ışık olmadan |
in darkness adv.
|
|
454 |
General |
ışık saçarak |
starlike adv.
|
|
455 |
General |
ışık veren |
in a blaze expr.
|
|
456 |
General |
ışık yansıtan |
in a blaze expr.
|
|
Phrasals |
|
457 |
Phrasals |
(ışık vb.) kapatmak |
flip off v.
|
|
458 |
Phrasals |
(ışık) yanmak |
come on v.
|
|
459 |
Phrasals |
(ay ışığı, gölge, ışık bir yere) düşmek/vurmak |
cast on v.
|
|
460 |
Phrasals |
ışık demetlerini farklı yönlere yansıtmak/saçmak |
scatter around v.
|
|
461 |
Phrasals |
ışık demetlerini farklı yönlere yansıtmak/saçmak |
scatter about v.
|
|
462 |
Phrasals |
yanmak/açılmak (lamba/ışık) |
come on v.
|
|
463 |
Phrasals |
soğuk, ışık gibi etkilerden korumak için bitkinin bir kısmını toprakla örtmek |
earth up v.
|
|
464 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça yayılmak |
creep across something v.
|
|
465 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça kaplamak |
creep across something v.
|
|
466 |
Phrasals |
(ışık, sis) bürümek |
creep across something v.
|
|
467 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça yayılmak |
creep over someone or something v.
|
|
468 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça kaplamak |
creep over someone or something v.
|
|
469 |
Phrasals |
(ışık, sis) bürümek |
creep over someone or something v.
|
|
470 |
Phrasals |
(birinin veya bir şeyin) üzerine vurup yakmak (güneş veya ışık) |
blaze down (on someone or something) v.
|
|
471 |
Phrasals |
(ışık, renk) yıkamak |
bathe in v.
|
|
472 |
Phrasals |
(ışık, renk) kaplamak |
bathe in v.
|
|
473 |
Phrasals |
(ışık, renk) yayılmak |
bathe in v.
|
|
474 |
Phrasals |
gözünden ışık saçmak |
glitter with something v.
|
|
475 |
Phrasals |
bir şeye ışık tutmak |
bring out v.
|
|
476 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça yayılmak |
creep across something v.
|
|
477 |
Phrasals |
(ışık, sis) yavaşça kaplamak |
creep across something v.
|
|
478 |
Phrasals |
ışık huzmelerini etrafa dağıtmak |
scatter about v.
|
|
479 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin üzerine bir ışık, duman, renk yaymak |
bathe someone or something in something v.
|
|
480 |
Phrasals |
-in üzerine vurup/gelip yakmak (güneş/ışık) |
blaze down v.
|
|
481 |
Phrasals |
ışık/ateş saçmak |
flare out v.
|
|
482 |
Phrasals |
ışık yaymak |
flare out v.
|
|
483 |
Phrasals |
alev şeklinde ışık vermek |
flare out v.
|
|
484 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şeyle) ışık tutmak |
flash (something) at (someone or something) v.
|
|
485 |
Phrasals |
birden/bir anda sönmek (ışık) |
flash off v.
|
|
486 |
Phrasals |
aniden sönmek (ışık) |
flash off v.
|
|
487 |
Phrasals |
sönüvermek (ışık) |
flash off v.
|
|
488 |
Phrasals |
birine/bir şeye ışık tutmak |
flash on someone or something v.
|
|
489 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin üstüne yanmak (ışık) |
flash on someone or something v.
|
|
490 |
Phrasals |
dışarı ışık vermek |
flash out v.
|
|
491 |
Phrasals |
aniden yanmak (ışık) |
flash up v.
|
|
492 |
Phrasals |
bir şeyi açmak/yakmak (ışık) |
flick something on v.
|
|
493 |
Phrasals |
açmak/yakmak (ışık) |
flick on v.
|
|
494 |
Phrasals |
(ışık) yakmak/açmak |
flip on v.
|
|
495 |
Phrasals |
ışık hızıyla geçmek |
streak across v.
|
|
496 |
Phrasals |
(bir şeyi) belirli bir ışık altında göstermek |
dress up v.
|
|
497 |
Phrasals |
(ışık) şiddetle vurmak |
beat down v.
|
|
Phrases |
|
498 |
Phrases |
ışık oyunu |
trick of the light n.
|
|
499 |
Phrases |
tünelin sonundaki ışık |
a light at the end of the tunnel n.
|
|
500 |
Phrases |
ışık olsun |
let there be light expr.
|
|