|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
doğrudan doğruya |
directly adv.
|
|
You said the message came directly from Tom.
Sen mesajın doğrudan doğruya Tom'dan geldiğini söyledin.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
doğrudan etki |
direct effect n.
|
|
It would also have a direct effect on a significant number of jobs being kept.
Ayrıca önemli sayıda istihdamın korunmasına da doğrudan etkisi olacaktır.
More Sentences
|
3 |
General |
doğrudan satış |
direct sale n.
|
|
Direct sales and network marketing are all about personal relationships.
Doğrudan satış ve ağ pazarlamada mesele tamamen kişisel ilişkilerdir.
More Sentences
|
4 |
General |
doğrudan güneş ışığı |
direct sunlight n.
|
|
We had better protect our eyes from direct sunlight.
Gözlerimizi doğrudan güneş ışığından korusak iyi olur.
More Sentences
|
5 |
General |
doğrudan pazarlama |
direct marketing n.
|
|
That is essential for the development of the direct marketing industry.
Bu, doğrudan pazarlama endüstrisinin gelişimi için gereklidir.
More Sentences
|
6 |
General |
doğrudan müdahale |
direct intervention n.
|
|
I am not suggesting that direct intervention in the country which defied the Red Army is either appropriate or feasible.
Kızıl Ordu'ya meydan okuyan bir ülkeye doğrudan müdahalenin uygun ya da uygulanabilir olduğunu öne sürmüyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
doğrudan etki |
direct influence n.
|
|
We have insufficient direct influence on the situation in Serbia itself.
Sırbistan'daki durum üzerinde doğrudan etkimiz yetersiz.
More Sentences
|
8 |
General |
doğrudan söylemek |
say directly v.
|
|
Let me say directly to him that I have heard this before.
Bunu daha önce de duyduğumu kendisine doğrudan söylememe izin verin.
More Sentences
|
9 |
General |
doğrudan seçilmiş |
directly elected adj.
|
|
Next year, we will have had a directly elected European Parliament for twenty-five years.
Gelecek yıl, yirmi beş yıldır doğrudan seçilmiş bir Avrupa Parlamentosuna sahip olacağız.
More Sentences
|
10 |
General |
doğrudan doğruya |
right adv.
|
|
A bike path goes right past my house.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
More Sentences
|
11 |
General |
doğrudan doğruya |
straight adv.
|
|
This analysis brings us straight into the middle of the twentieth century.
Bu analiz bizi doğrudan doğruya yirminci yüzyılın ortasına getirir.
More Sentences
|
12 |
General |
doğrudan doğruya |
directly adv.
|
|
I looked directly into her eyes.
Doğrudan doğruya onun gözlerine baktım.
More Sentences
|
13 |
General |
doğrudan doğruya |
point-blank adv.
|
|
He told me point-blank that I was fired.
Doğrudan doğruya bana kovulduğumu söyledi.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
14 |
Trade/Economic |
doğrudan vergiler |
direct taxes n.
|
|
Taxes consist of direct taxes and indirect ones.
Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.
More Sentences
|
15 |
Trade/Economic |
doğrudan satış |
direct sale n.
|
|
Direct sales and network marketing are all about personal relationships.
Doğrudan satış ve ağ pazarlama tamamen kişisel ilişkilerle ilgilidir.
More Sentences
|
16 |
Trade/Economic |
doğrudan yabancı yatırımları |
foreign direct investments n.
|
|
Foreign direct investments in China amounted to $3 billion last year.
Çin'deki doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolara ulaştı.
More Sentences
|
17 |
Trade/Economic |
doğrudan finansman |
direct financing n.
|
|
In the budget, there is direct financing for European culture networks.
Bütçede Avrupa kültür ağları için doğrudan finansman bulunmaktadır.
More Sentences
|
18 |
Trade/Economic |
doğrudan yabancı yatırımlar |
foreign direct investment n.
|
|
Foreign direct investment is at an economically insignificant level of less than 0,5% of GDP.
Doğrudan yabancı yatırımlar, GSYİH'nin % 0,5'inden daha az bir ekonomik önem düzeyindedir.
More Sentences
|
19 |
Trade/Economic |
doğrudan gelir desteği |
direct income support n.
|
|
The reform of the agricultural sector aims at switching to a system of direct income support for farmers.
Tarım sektörü reformu, çiftçiler için doğrudan gelir desteği sistemine geçmeyi amaçlamaktadır.
More Sentences
|
|
General |
|
20 |
General |
doğrudan dahili çevirme |
direct inward dialing n.
|
|
21 |
General |
telefon operatör görevlisinin doğrudan müşteriye cevap vererek hizmet sunduğu arama merkezi |
call center n.
|
|
22 |
General |
doğrudan demokrasi |
direct democracy n.
|
|
23 |
General |
doğrudan adres |
direct address n.
|
|
24 |
General |
doğrudan halk oylaması |
direct popular vote n.
|
|
25 |
General |
doğrudan geçiş |
transit n.
|
|
26 |
General |
doğrudan sayısal denetim |
direct digital control n.
|
|
27 |
General |
doğrudan doğruya yöneltilmiş hareket |
direct action n.
|
|
28 |
General |
doğrudan seçimler |
direct elections n.
|
|
29 |
General |
bir şeye doğrudan yol açan neden |
immediate cause n.
|
|
30 |
General |
doğrudan kaçma |
fencing n.
|
|
31 |
General |
doğrudan ısıtma |
direct heating n.
|
|
32 |
General |
doğrudan ekonomik kayıp |
direct economic loss n.
|
|
33 |
General |
doğrudan ayrımcılık |
direct discrimination n.
|
|
34 |
General |
doğrudan istihdam |
direct employment n.
|
|
35 |
General |
doğrudan temas |
direct contact n.
|
|
36 |
General |
dolaysız/doğrudan yaklaşım |
straight-forward approach n.
|
|
37 |
General |
doğrudan maaş |
direct salary n.
|
|
38 |
General |
doğrudan çatışma |
direct conflict n.
|
|
39 |
General |
doğrudan çıkar |
immediate interest n.
|
|
40 |
General |
doğrudan çözüm |
direct solution n.
|
|
41 |
General |
bir şeyin doğrudan bir parçası |
a direct part n.
|
|
42 |
General |
doğrudan etki |
immediate influence n.
|
|
43 |
General |
video veya ses sinyallerinin düzenlenmemiş formatta doğrudan bir ağ veya stüdyoya genellikle uydu ile iletilmesi |
backhaul n.
|
|
44 |
General |
bir kimsenin doğrudan soyundan gelen (torun, kardeş torunu vb.) kimse |
nephew [obsolete] n.
|
|
45 |
General |
yapılması gerekeni doğrudan yapma |
turkey n.
|
|
46 |
General |
doğrudan gözlem |
autopsy n.
|
|
47 |
General |
doğrudan anlatım |
explicitation n.
|
|
48 |
General |
doğrudan ölçülemeyen, gözlemlenemeyen veya temsil edilemeyen bir şeyi ölçme veya belirtme aracı |
measure n.
|
|
49 |
General |
hedefe giden doğrudan yol |
highway n.
|
|
50 |
General |
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim |
hogging down n.
|
|
51 |
General |
doğrudan, etkili ve ikna edici konuşma |
home-speaking n.
|
|
52 |
General |
yalnızca ay'ın evreleri ile belirlenen ve doğrudan gözlemlenebilen ay |
moon month n.
|
|
53 |
General |
tanımlanamaz bilgi veya gücün doğrudan ve sezgisel olarak elde edilebileceğini varsayan kuram |
mysticism n.
|
|
54 |
General |
doğrudan ölçülebilen veya gözlemlenebilen fiziksel özellik |
observable n.
|
|
55 |
General |
zıt yöne bakacak şekilde doğrudan sağa/sola dönerek ulaşılan pozisyon |
right-about n.
|
|
56 |
General |
postanın doğrudan adrese teslim edilmesi |
direct n.
|
|
57 |
General |
doğrudan alıntı |
direct quotation n.
|
|
58 |
General |
feodal yasa uyarınca doğrudan lord veya vasallık |
immediacy n.
|
|
59 |
General |
doğrudan bilinç |
immediacy n.
|
|
60 |
General |
doğrudan farkındalık |
immediacy n.
|
|
61 |
General |
yatay yüzey birimi başına düşen tüm doğrudan güneş enerjisi oranı |
insolation n.
|
|
62 |
General |
doğrudan ve açık sözlü olma |
downrightness n.
|
|
63 |
General |
mekanik yardım olmaksızın doğrudan kaldırma |
dead lift n.
|
|
64 |
General |
doğrudan olma |
directiveness n.
|
|
65 |
General |
doğrudan roma hukuku kapsamına girmeyen hususlara ilişkin ön soruşturma |
prejudication n.
|
|
66 |
General |
kasıtlı olarak doğrudan sapma |
prevarication n.
|
|
67 |
General |
doğrudan sapma |
prevarication n.
|
|
68 |
General |
doğrudan kendi rengini gösteren boya |
substantive color n.
|
|
69 |
General |
(tokluk verdiği inancıyla) gün batımında veya gün doğumunda doğrudan güneşe bakma uygulaması |
sungazing n.
|
|
70 |
General |
doğrudan söylemek |
say explicitly v.
|
|
71 |
General |
doğrudan söylemek |
put it bluntly v.
|
|
72 |
General |
doğrudan ilişkili olmak |
be directly related to v.
|
|
73 |
General |
doğrudan alakalı olmak |
be directly associated with v.
|
|
74 |
General |
doğrudan bağlantılı olmak |
be directly related to v.
|
|
75 |
General |
doğrudan ilişkili olmak |
be directly associated with v.
|
|
76 |
General |
doğrudan ilişkili olmak |
be directly connected to v.
|
|
77 |
General |
doğrudan alakalı olmak |
be directly related to v.
|
|
78 |
General |
doğrudan alakalı olmak |
be directly linked to v.
|
|
79 |
General |
doğrudan bağlantılı olmak |
be directly associated with v.
|
|
80 |
General |
doğrudan bağlantılı olmak |
be directly linked to v.
|
|
81 |
General |
doğrudan ilişkili olmak |
be directly linked to v.
|
|
82 |
General |
doğrudan alakalı olmak |
be directly connected to v.
|
|
83 |
General |
doğrudan bağlantılı olmak |
be directly connected to v.
|
|
84 |
General |
kararı doğrudan etkilemek |
directly affect the decision v.
|
|
85 |
General |
kararı doğrudan etkilemek |
directly influence the decision v.
|
|
86 |
General |
kararı doğrudan etkilemek |
have direct influence on the decision v.
|
|
87 |
General |
doğrudan sorumlu olmak |
be directly responsible for v.
|
|
88 |
General |
doğrudan sorumlu olmak |
be directly accountable for v.
|
|
89 |
General |
doğrudan kaynağa gitmek |
go directly to the source v.
|
|
90 |
General |
sorunla doğrudan ilgilenmek |
handle (a/the) problem directly v.
|
|
91 |
General |
doğrudan sesli mesaja yönlendirmek |
go straight to voicemail v.
|
|
92 |
General |
doğrudan muhalefette bulunmak |
pit v.
|
|
93 |
General |
sorunla doğrudan yüzleşmek |
face the problem squarely v.
|
|
94 |
General |
bir şeyin karakteri, konumu, büyüklüğü veya miktarı ile ilgili kesin ve doğrudan bilgi edinmek |
determine v.
|
|
95 |
General |
doğrudan yere düşmek |
pancake v.
|
|
96 |
General |
doğrudan alçalmak |
precipitate v.
|
|
97 |
General |
doğrudan hareket etmemek |
shadowbox v.
|
|
98 |
General |
doğrudan artmak |
sky v.
|
|
99 |
General |
doğrudan doğruya |
direct adj.
|
|
100 |
General |
doğrudan doğruya |
immediate adj.
|
|
101 |
General |
doğrudan doğruya olmayan |
mediate adj.
|
|
102 |
General |
doğrudan savaşta olmayan |
nonbelligerent adj.
|
|
103 |
General |
soruna doğrudan eğilen |
incisive adj.
|
|
104 |
General |
doğrudan olmayan |
nonstraightforward adj.
|
|
105 |
General |
doğrudan olmayan |
unstraightforward adj.
|
|
106 |
General |
doğrudan doğruya |
flat-out adj.
|
|
107 |
General |
doğrudan savaşta olmayan |
non-belligerent adj.
|
|
108 |
General |
doğrudan geçilen |
through adj.
|
|
109 |
General |
hukuki yollara başvurulmadan zorla ve doğrudan yapılan |
vigilante adj.
|
|
110 |
General |
bilincin doğrudan nesnesi olan |
minded adj.
|
|
111 |
General |
(katolik inancında) kilise kanunlarınca roma ile hiyerarşik bir ilişkisi bulunmayan ve roma'ya doğrudan bağlı olmayan |
missionary adj.
|
|
112 |
General |
(düşünce veya ifade) doğrudan |
luculent adj.
|
|
113 |
General |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesine veya tanrı ile birlik içinde olmasına ait |
mystical adj.
|
|
114 |
General |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesinden veya tanrı ile birlik içinde olmasından kaynaklanan |
mystical adj.
|
|
115 |
General |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesini veya tanrı ile birlik içinde olmasını açıkça ortaya koyan |
mystical adj.
|
|
116 |
General |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesi veya tanrı ile birlik içinde olması ile ilişkili |
mystical adj.
|
|
117 |
General |
doğrudan kanıtlayan |
deictic adj.
|
|
118 |
General |
doğrudan sonucu olan |
gut adj.
|
|
119 |
General |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one on one [us] adj.
|
|
120 |
General |
iki kişi arasında doğrudan iletişim veya alışveriş içeren |
one-on-one adj.
|
|
121 |
General |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one-on-one adj.
|
|
122 |
General |
iki insan arasındaki doğrudan karşılaşmayı içeren |
one-to-one adj.
|
|
123 |
General |
(seramik) ateşe doğrudan maruz bırakılan |
open-fire adj.
|
|
124 |
General |
son derece doğrudan |
overdirect adj.
|
|
125 |
General |
doğrudan vasal veya lord olan |
immediate adj.
|
|
126 |
General |
doğrudan ilişkili |
own adj.
|
|
127 |
General |
doğrudan kan bağı bulunan |
own adj.
|
|
128 |
General |
bir odadan diğerine doğrudan geçiş sağlayan |
communicating adj.
|
|
129 |
General |
odalar arası doğrudan geçiş bulunan |
communicating adj.
|
|
130 |
General |
öz veya içsel maddenin doğrudan algılanmasına izin verecek şekilde düzenlenmiş |
diaphanous adj.
|
|
131 |
General |
(su geçirmez hale getirilerek) sarılacak şeye doğrudan temas eden |
intimate adj.
|
|
132 |
General |
belgeye doğrudan iliştirilen |
plaqué adj.
|
|
133 |
General |
doğrudan yaşayarak öğrenen |
firsthand adj.
|
|
134 |
General |
doğrudan gözleme dayanan |
firsthand adj.
|
|
135 |
General |
doğrudan alçalan |
plump adj.
|
|
136 |
General |
doğrudan dönen |
plump adj.
|
|
137 |
General |
doğrudan kavrama gücüne sahip |
presentative adj.
|
|
138 |
General |
doğrudan doğruya |
fair adv.
|
|
139 |
General |
doğrudan doğruya |
downright adv.
|
|
140 |
General |
doğrudan doğruya |
immediately adv.
|
|
141 |
General |
doğrudan veya dolaylı olarak |
directly or indirectly adv.
|
|
142 |
General |
doğrudan veya dolaylı |
directly or indirectly adv.
|
|
143 |
General |
doğrudan doğruya |
flat out adv.
|
|
144 |
General |
dolaylı ya da doğrudan |
implicitly or explicitly adv.
|
|
145 |
General |
kısa ve doğrudan |
near adv.
|
|
146 |
General |
doğrudan doğruya |
titely [obsolete] adv.
|
|
147 |
General |
doğrudan rekabetle |
mano a mano adv.
|
|
148 |
General |
doğrudan rekabet içinde |
mano a mano adv.
|
|
149 |
General |
doğrudan kanıtlayarak |
deictically adv.
|
|
150 |
General |
doğrudan sonucu olarak |
on the coattails of adv.
|
|
151 |
General |
doğrudan karşılaşmada |
one on one adv.
|
|
152 |
General |
doğrudan çarpışmada |
one on one adv.
|
|
153 |
General |
doğrudan karşılaşmada |
one-on-one adv.
|
|
154 |
General |
doğrudan birbirine bakarak |
opposite adv.
|
|
155 |
General |
doğrudan söylemeksizin |
covertly adv.
|
|
156 |
General |
doğrudan kırdan geçerek |
cross-country adv.
|
|
157 |
General |
doğrudan gözlenerek |
firsthand adv.
|
|
158 |
General |
doğrudan yaşayarak |
firsthand adv.
|
|
159 |
General |
doğrudan çıkarımla |
presently adv.
|
|
160 |
General |
doğrudan bağlantılı olarak |
presently [obsolete] adv.
|
|
161 |
General |
doğrudan bir ilişki içerisinde |
presently [obsolete] adv.
|
|
162 |
General |
mümkün olduğunca doğrudan. |
proximally adv.
|
|
163 |
General |
doğrudan ilişkili olarak |
in direct proportion to prep.
|
|
Phrasals |
|
164 |
Phrasals |
biri ile doğrudan konuşmak/görüşmek |
address oneself to someone v.
|
|
165 |
Phrasals |
doğrudan tüketiciye satış yapmak |
retail to (someone or something) v.
|
|
166 |
Phrasals |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check through v.
|
|
167 |
Phrasals |
direkt/doğrudan söylemek |
give it to someone (straight) v.
|
|
168 |
Phrasals |
direkt/doğrudan birine/bir şeye gitmek |
head toward someone or something v.
|
|
169 |
Phrasals |
(av) doğrudan yukarı uçmak |
sky up v.
|
|
Phrases |
|
170 |
Phrases |
doğrudan doğruya |
dead on end expr.
|
|
Colloquial |
|
171 |
Colloquial |
san jose (silikon vadisi) ve seattle gibi yüksek teknoloji şirketlerinin yoğun olduğu abd şehirleri arasında düzenli doğrudan uçuş yapan yolcu uçağı |
nerd bird n.
|
|
172 |
Colloquial |
doğrudan mesaj |
direct message n.
|
|
173 |
Colloquial |
doğrudan mesaj |
dm (direct message) n.
|
|
174 |
Colloquial |
doğrudan bir ilişkisi olmamak |
have nothing to do with somebody/something v.
|
|
175 |
Colloquial |
doğrudan mesaj atmak |
dm (direct message) v.
|
|
176 |
Colloquial |
(eroin gibi yasadışı veya bağımlılık yapıcı maddeleri) ana damara doğrudan enjekte etmek |
mainline v.
|
|
177 |
Colloquial |
doğrudan/dürüstçe anlatmak |
be out v.
|
|
178 |
Colloquial |
(birine) direkt/doğrudan söylemek |
give it to (one) straight v.
|
|
179 |
Colloquial |
bana doğrudan mesaj yaz |
dm me expr.
|
|
Idioms |
|
180 |
Idioms |
doğrudan kralın soyundan gelen prens |
prince of the blood n.
|
|
181 |
Idioms |
doğrudan kralın soyundan gelen prens (ya da prenses) |
prince (or princess) of the blood n.
|
|
182 |
Idioms |
doğrudan bağlantı |
a hot line (to somebody) n.
|
|
183 |
Idioms |
doğrudan ifade |
irish hint n.
|
|
184 |
Idioms |
lafını sakınmadan ve doğrudan sormak/istemek |
ask (one) point-blank v.
|
|
185 |
Idioms |
lafı dolandırmadan/doğrudan konuya girmek |
ask (one) point-blank v.
|
|
186 |
Idioms |
lafını sakınmadan ve doğrudan söylemek |
tell (one) point-blank v.
|
|
187 |
Idioms |
lafı dolandırmadan/doğrudan konuya girmek |
tell (one) point-blank v.
|
|
188 |
Idioms |
doğrudan/bir an önce konuya girmek |
skin the bear at once v.
|
|
189 |
Idioms |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check (one's) bags through (to) (some place) v.
|
|
190 |
Idioms |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check someone's bags through (to some place) v.
|
|
191 |
Idioms |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check someone's luggage through (to some place) v.
|
|
192 |
Idioms |
doğrudan konuya girmek |
not beat about the bush v.
|
|
193 |
Idioms |
doğrudan konuya girmek |
not beat around the bush v.
|
|
194 |
Idioms |
doğrudan konuya girmek |
cut to the chase v.
|
|
195 |
Idioms |
doğrudan tanık olmak |
see something with one's own eyes v.
|
|
196 |
Idioms |
doğrudan konuya girmek |
get to the point v.
|
|
197 |
Idioms |
doğrudan sonuca gitmek |
cut to the chase v.
|
|
198 |
Idioms |
sorunla doğrudan ilgilenmek |
face something head-on v.
|
|
199 |
Idioms |
birinin doğrudan yüzüne bakmak |
look someone in the face v.
|
|
200 |
Idioms |
doğrudan ayrılmamak |
walk the chalk line v.
|
|
201 |
Idioms |
doğrudan bildirmek |
give someone an irish hint v.
|
|
202 |
Idioms |
doğrudan konuşmak |
shoot from the hip v.
|
|
203 |
Idioms |
doğrudan (bir şeyi) hedef almak |
home on (to something) v.
|
|
204 |
Idioms |
(doğrudan birinin) sorumluluğu olmak |
rest (squarely) on (someone's) shoulders v.
|
|
205 |
Idioms |
doğrudan (birisi ya da bir şey) ile uğraşmak yerine üslerine yönelmek |
go above (someone or something) v.
|
|
206 |
Idioms |
birine doğrudan sormak, söylemek |
ask (or tell) someone point-blank v.
|
|
207 |
Idioms |
birine doğrudan sormak |
ask someone point-blank v.
|
|
208 |
Idioms |
doğrudan risk almak |
beard the lion v.
|
|
209 |
Idioms |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check (one's) luggage through (to) (some place) v.
|
|
210 |
Idioms |
bagajın doğrudan son istasyona gönderilmesini istemek |
check bags through v.
|
|
211 |
Idioms |
sorunla doğrudan ilgilenmek |
face head-on v.
|
|
212 |
Idioms |
(birinin) doğrudan yüzüne bakmak |
look (one) in the face v.
|
|
213 |
Idioms |
birinin doğrudan gözüne/yüzüne bakmak |
look somebody in the eye/face v.
|
|
214 |
Idioms |
doğrudan halletmek |
come down to v.
|
|
215 |
Idioms |
doğrudan söyleyerek |
from the shoulder adv.
|
|
216 |
Idioms |
doğrudan doğruya öğrenilmiş |
at first hand expr.
|
|
217 |
Idioms |
doğrudan doğruya |
fair and square expr.
|
|
218 |
Idioms |
doğrudan doğruya |
in the teeth of expr.
|
|
219 |
Idioms |
doğrudan doğruya |
dead on the mark expr.
|
|
Trade/Economic |
|
220 |
Trade/Economic |
vergi tahsildarlarının doğrudan faydalanmadığı bir tür vergi tahsilat sistemi |
regie n.
|
|
221 |
Trade/Economic |
abd hazinesi'nin doğrudan sorumlu olduğu altın paralar veya altın sertifikaları dışındaki paralar |
treasury currency n.
|
|
222 |
Trade/Economic |
abd'de federal rezerve bank ile doğrudan alışveriş yapma ve hazine ihalelerine katılma yetkisine sahip olan kırk kadar menkul değer aracı kurumu |
primary dealer n.
|
|
223 |
Trade/Economic |
büyük hizmet sağlayıcılarının perakendeci acenteleri aradan çıkartarak internet gibi yeni dağıtım sistemleri aracılığıyla müşteriyle doğrudan iş yapması |
disintermediation n.
|
|
224 |
Trade/Economic |
bir şirketin hareket tarzını doğrudan etkileyebilecek güçteki kişi |
affiliated person n.
|
|
225 |
Trade/Economic |
borçların para ile değil de doğrudan işcilik ve istihsal gücü ile ödenmesi |
bonded labour n.
|
|
226 |
Trade/Economic |
bir şirket tarafından yeni olarak çıkarılan menkul kıymetlerin yatırım kuruluşlarına doğrudan satılması |
private placement of securities n.
|
|
227 |
Trade/Economic |
borçların para ile değil de doğrudan işcilik ve istihsal gücü ile ödenmesi |
debt bondage n.
|
|
228 |
Trade/Economic |
borçların para ile değil de doğrudan işcilik ve istihsal gücü ile ödenmesi |
bonded labor n.
|
|
229 |
Trade/Economic |
doğrudan uluslararası yatırım |
international direct investment n.
|
|
230 |
Trade/Economic |
doğrudan vadeli teslim kuru |
outright forward rate n.
|
|
231 |
Trade/Economic |
doğrudan satış örgütü |
direct sales organization n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
doğrudan üretim vergileri |
manufacturers' excise taxes n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
doğrudan proje maliyeti |
direct project cost n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
doğrudan tek seferde satış |
outright sale n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
doğrudan yatırım işletmesi |
direct investment enterprise n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
doğrudan başlangıç maliyetleri |
initial direct costs n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
doğrudan amortisman |
direct amortization n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
doğrudan kambiyo |
direct exchange n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
doğrudan yatırım |
direct investment n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
doğrudan ödeme değerlendirme mesajı |
direct payment valuation message n.
|
|
241 |
Trade/Economic |
doğrudan konşimento |
through bill of lading n.
|
|
242 |
Trade/Economic |
doğrudan rekabet |
direct competition n.
|
|
243 |
Trade/Economic |
doğrudan alım |
off-the-shelf procurement n.
|
|
244 |
Trade/Economic |
doğrudan faturalama |
direct billing n.
|
|
245 |
Trade/Economic |
doğrudan yatırım izinleri |
direct investment permits n.
|
|
246 |
Trade/Economic |
doğrudan borçlandırma |
direct debit n.
|
|
247 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyetleme |
marginal costing n.
|
|
248 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyetleme |
direct costing n.
|
|
249 |
Trade/Economic |
doğrudan işçilik |
direct labor n.
|
|
250 |
Trade/Economic |
doğrudan mülkiyet |
direct ownership n.
|
|
251 |
Trade/Economic |
doğrudan dağıtım |
direct sales distribution n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
doğrudan sahiplik |
direct ownership n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
doğrudan doğruya iflas yolu |
direct bankruptcy method n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
doğrudan masraflar |
direct expense n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
doğrudan vergi |
direct tax n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
doğrudan ödeme |
direct payment n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
doğrudan kısmi kontrol |
partial direct control n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
doğrudan malzeme maliyeti |
direct material costs n.
|
|
259 |
Trade/Economic |
doğrudan borçlandırma |
direct debiting n.
|
|
260 |
Trade/Economic |
doğrudan fiyat desteği |
direct price support n.
|
|
261 |
Trade/Economic |
doğrudan satış |
direct selling n.
|
|
262 |
Trade/Economic |
doğrudan giderler |
direct expenses n.
|
|
263 |
Trade/Economic |
doğrudan gider yazılanlar |
charged to expenses of the period directly n.
|
|
264 |
Trade/Economic |
doğrudan doğruya ithal |
direct importation n.
|
|
265 |
Trade/Economic |
doğrudan gider yazılan kalemler |
immediately expensed items n.
|
|
266 |
Trade/Economic |
doğrudan grev |
direct strike n.
|
|
267 |
Trade/Economic |
doğrudan işletme giderleri |
direct operating expenses n.
|
|
268 |
Trade/Economic |
doğrudan kredi |
direct credit n.
|
|
269 |
Trade/Economic |
doğrudan yabancı yatırımlarda yabancı uyruklu personel istihdamı hakkında yönetmelik |
regulations on the employment of personnel of foreign nationality in direct foreign investment n.
|
|
270 |
Trade/Economic |
doğrudan işçilik |
direct labour n.
|
|
271 |
Trade/Economic |
doğrudan işgücü bütçesi |
direct labor budget n.
|
|
272 |
Trade/Economic |
doğrudan kayıp |
direct loss n.
|
|
273 |
Trade/Economic |
doğrudan gider yazılanlar |
immediately expensed items n.
|
|
274 |
Trade/Economic |
doğrudan mevduat sözleşmesi |
direct deposit agreement n.
|
|
275 |
Trade/Economic |
doğrudan plasman |
direct placement n.
|
|
276 |
Trade/Economic |
doğrudan masraf |
direct cost n.
|
|
277 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyet |
direct cost n.
|
|
278 |
Trade/Economic |
doğrudan doğruya satış |
direct selling n.
|
|
279 |
Trade/Economic |
doğrudan tedarik |
direct supply n.
|
|
280 |
Trade/Economic |
doğrudan ikramiye |
direct premium n.
|
|
281 |
Trade/Economic |
doğrudan yabancı sermaye (yatırım) girişi |
foreign direct investment inflow n.
|
|
282 |
Trade/Economic |
doğrudan satış |
direct sales n.
|
|
283 |
Trade/Economic |
doğrudan nakliyat |
through transport n.
|
|
284 |
Trade/Economic |
doğrudan ilk madde ve malzeme masrafları |
direct raw materials and supplies expenses n.
|
|
285 |
Trade/Economic |
doğrudan yabancı yatırımlar kanunu uygulama yönetmeliği |
regulation for implementation of foreign direct investment law n.
|
|
286 |
Trade/Economic |
doğrudan aracılık yüklenimi |
direct underwriting n.
|
|
287 |
Trade/Economic |
doğrudan yükleme |
direct shipment n.
|
|
288 |
Trade/Economic |
doğrudan yatırım |
direct placement n.
|
|
289 |
Trade/Economic |
doğrudan ve dolaylı maliyetler |
direct and indirect costs n.
|
|
290 |
Trade/Economic |
doğrudan perakendeciye mal sevk eden imalatçı |
drop shipper n.
|
|
291 |
Trade/Economic |
doğrudan doğruya finansman |
direct financing n.
|
|
292 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyet hesaplaması |
direct costing n.
|
|
293 |
Trade/Economic |
doğrudan temin |
direct supply n.
|
|
294 |
Trade/Economic |
doğrudan yapılmış olan parasal giderler |
accounting costs n.
|
|
295 |
Trade/Economic |
doğrudan eylem |
direct action n.
|
|
296 |
Trade/Economic |
doğrudan kontrol |
direct control n.
|
|
297 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyetler |
direct costs n.
|
|
298 |
Trade/Economic |
doğrudan borçlandırma |
direct debiting n.
|
|
299 |
Trade/Economic |
doğrudan gelir desteği politikası |
direct income support policy n.
|
|
300 |
Trade/Economic |
doğrudan vergilendirme |
direct taxation n.
|
|
301 |
Trade/Economic |
doğrudan çıkarım |
direct placement n.
|
|
302 |
Trade/Economic |
doğrudan yönetici |
direct manager n.
|
|
303 |
Trade/Economic |
doğrudan borçlandırma sistemi |
direct debiting system n.
|
|
304 |
Trade/Economic |
doğrudan nakliye |
through transport n.
|
|
305 |
Trade/Economic |
doğrudan yapılan iş |
direct business n.
|
|
306 |
Trade/Economic |
doğrudan prim |
direct premium n.
|
|
307 |
Trade/Economic |
doğrudan kredi programı |
direct loan program n.
|
|
308 |
Trade/Economic |
doğrudan cevaplı satışlar |
direct-response retailing n.
|
|
309 |
Trade/Economic |
doğrudan işçinin başında bulunan yönetici |
supervisor n.
|
|
310 |
Trade/Economic |
doğrudan üretim |
direct production n.
|
|
311 |
Trade/Economic |
doğrudan sözleşme |
direct-contracting n.
|
|
312 |
Trade/Economic |
doğrudan aracılık yüklenimi |
firm underwriting n.
|
|
313 |
Trade/Economic |
doğrudan satıcı teslimatı |
direct vendor delivery n.
|
|
314 |
Trade/Economic |
doğrudan arbitraj |
direct arbitrage n.
|
|
315 |
Trade/Economic |
doğrudan maliyetler |
direct costs n.
|
|
316 |
Trade/Economic |
fonların bir finansal kurumdan çekilerek doğrudan yatırılması |
disintermediation n.
|
|
317 |
Trade/Economic |
harcama açığı ve fazlası bulunan kuruluşlar arasında mali aracıların yardımı olmadan doğrudan sağlanan ilişki |
disintermediation n.
|
|
318 |
Trade/Economic |
işletme faaliyetlerine ilişkin nakit akışlarının raporlanmasında doğrudan yöntem |
direct method of reporting cash flows from operating activities n.
|
|
319 |
Trade/Economic |
imalatçı, toptancı ya da distribütörün doğrudan müşteriye mal sevk etmesi |
drop shipment n.
|
|
320 |
Trade/Economic |
imalatçı, toptancı ya da distribütörün doğrudan müşteriye mal sevk etmesi |
drop shipping n.
|
|
321 |
Trade/Economic |
ihracatçı kuruluş tarafından menkul kıymetlerin doğrudan yatırımcılara satılması |
direct issue n.
|
|
322 |
Trade/Economic |
işin dışsal çevre ortamı yerine doğrudan doğruya işin kendisine ve işçinin o işi yerine getirmesine ait koşullar |
job content n.
|
|
323 |
Trade/Economic |
kamyon içinde taşıdığı malı doğrudan perakendeciye pazarlayan satıcı |
truck wholesaler n.
|
|
324 |
Trade/Economic |
kart sahibinin hesabından alışveriş tutarını doğrudan düşüren kart |
debit card n.
|
|
325 |
Trade/Economic |
kredii doğrudan borçlandırma |
direct credit n.
|
|
326 |
Trade/Economic |
prestij için personel fazlası bir bilim insanını kadrosunda tutan veya bütçesinin bir bölümünü doğrudan kar getirmeyen işlere ayıran şirket |
gold plating company n.
|
|
327 |
Trade/Economic |
toplam doğrudan kontrol |
total direct control n.
|
|
328 |
Trade/Economic |
ülkenin ihracatını artırmak için eximbank kanalıyla doğrudan yabancı alıcılara açılan kredi |
buyer's credit n.
|
|
329 |
Trade/Economic |
yeni yapılara (bina, teçhizat, donanım) veya yapıların genişletilmesine yönelik yapılan doğrudan yatırım |
greenfield investment n.
|
|
330 |
Trade/Economic |
gelişmekte olan ülkelerde ürünü garanti edilen fiyata doğrudan üreticiden satın alarak üreticiye fayda sağlama |
fair trade n.
|
|
331 |
Trade/Economic |
doğrudan altın metalinin değeriyle bağlantılı para standardı |
gold n.
|
|
332 |
Trade/Economic |
ticari bir oluşumun düzenli ödemeyi doğrudan kişinin banka hesabına yansıtmasını sağlayan tekli sipariş |
direct debit n.
|
|
333 |
Trade/Economic |
ödemenin ödeyenin hesabından ödeme yapılan tarafa elektronik olarak doğrudan aktarımı |
direct deposit n.
|
|
334 |
Trade/Economic |
doğrudan kredi |
direct loan n.
|
|
335 |
Trade/Economic |
bir bilgisayardan diğerine doğrudan veri aktarımı sağlayan bir ingiliz telekom hizmeti markası |
datel® n.
|
|
336 |
Trade/Economic |
ortaklara pay senetlerini satın almaları için doğrudan teklifte bulunmak |
tender offer v.
|
|
337 |
Trade/Economic |
doğrudan doğruya toptancıdan alınan |
first hand adj.
|
|
338 |
Trade/Economic |
doğrudan perakendeciye (satış) |
direct-to-retail adj.
|
|
339 |
Trade/Economic |
doğrudan üretim merkezinden alınmış (ticari mal) |
millrun [us] adj.
|
|
340 |
Trade/Economic |
müşteri ile doğrudan iletişim kuran |
customer-facing adj.
|
|
341 |
Trade/Economic |
bağımsız üretim ve doğrudan satış ile öne çıkan |
precapitalistic adj.
|
|
342 |
Trade/Economic |
doğrudan ticaret ile |
over-the-counter adv.
|
|
343 |
Trade/Economic |
doğrudan alım-satım yaparak |
over-the-counter adv.
|
|
Law |
|
344 |
Law |
hindistan'da toprak gelirinin doğrudan ryotlara (araziyi fiilen işleten işletmecilere) ödendiği bir vergi sistemi |
raiyatwari n.
|
|
345 |
Law |
hindistan'da toprak gelirinin doğrudan ryotlara (araziyi fiilen işleten işletmecilere) ödendiği bir vergi sistemi |
ryotwari n.
|
|
346 |
Law |
ingiltere yasalarına göre, doğrudan doğruya kraldan arazi alan veya kiralayan kimse |
tenant in capite n.
|
|
347 |
Law |
doğrudan zilyetlik |
actual possession n.
|
|
348 |
Law |
doğrudan zilyetlik |
immediate possession n.
|
|
349 |
Law |
doğrudan delil |
direct evidence n.
|
|
350 |
Law |
doğrudan alaka |
direct interest n.
|
|
351 |
Law |
doğrudan kanıt |
direct evidence n.
|
|
352 |
Law |
doğrudan güven |
direct trust n.
|
|
353 |
Law |
doğrudan doğruya beyyine |
direct evidence n.
|
|
354 |
Law |
doğrudan dava |
direct action n.
|
|
355 |
Law |
doğrudan güven |
express trust n.
|
|
356 |
Law |
doğrudan beyyine |
direct evidence n.
|
|
357 |
Law |
doğrudan ve aleni olarak tahrik |
direct and public incitement n.
|
|
358 |
Law |
doğrudan soru sorma |
direct examination n.
|
|
359 |
Law |
doğrudan vergi |
direct tax n.
|
|
360 |
Law |
doğrudan zararlar |
proximate damages n.
|
|
361 |
Law |
patent hakkı ihlaline (doğrudan veya dolaylı olarak) yardım etme |
contributory patent infringement n.
|
|
362 |
Law |
sonuçla doğrudan ilişkisi olan sebep |
immediate cause n.
|
|
363 |
Law |
tekrar doğrudan sorgulama |
redirect examination n.
|
|
364 |
Law |
telif hakkı ihlaline (doğrudan veya dolaylı olarak) yardım etme |
contributory copyright infringement n.
|
|
365 |
Law |
(korsan kanunlarında) gemi kaptanıyla doğrudan görüşme |
parlay n.
|
|
366 |
Law |
(iskoç yasası) arazisini doğrudan satmak yerine sürekli olarak kiralayan vasalın araziye yaptığı mülk |
ground annual [scotland] n.
|
|
367 |
Law |
(piskopostan başpiskoposa) astın doğrudan üstüne yaptığı başvuru formatında şikayet |
duplex querela n.
|
|
368 |
Law |
müdahale gerektiren sivil faaliyetlerine doğrudan kara ve hava kuvveti katılımını yasaklayan federal yasa |
posse comitatus n.
|
|
369 |
Law |
yasaların doğrudan uygulanamadığı belirli davalarda mahkeme veya hakimin kullandığı karar yetkisi |
discretion n.
|
|
370 |
Law |
doğrudan ihbar hattı |
snitch line [canada] n.
|
|
371 |
Law |
doğrudan savunma yapmayı reddeden |
(stand) mute adj.
|
|
372 |
Law |
doğrudan suçlular teorisi ile ilgili |
lombrosian adj.
|
|
373 |
Law |
doğrudan suçlular teorisine ait |
lombrosian adj.
|
|
374 |
Law |
bir şeyle doğrudan bağlantılı olan |
incident adj.
|
|
375 |
Law |
doğrudan yargı yetkisi oluşturan |
ordinary adj.
|
|
376 |
Law |
doğrudan geçerli anayasal hakka ait veya ilgili |
self-executing adj.
|
|
377 |
Law |
(kural) doğrudan uygulanan |
self-executing adj.
|
|
Politics |
|
378 |
Politics |
abd'de faaliyet gösteren ve hedeflerine siyasal reform yerine doğrudan eylem yoluyla ulaşmayı amaçlayan özerk eylemci gruplardan oluşmuş antifaşist bir politik aktivist hareket |
antifa n.
|
|
379 |
Politics |
bileşenlerinin doğrudan birbirleriyle iletişim kurabildikleri eşit yetki ve haklara sahip olduğu bir sistemin yapısı |
heterarchy n.
|
|
380 |
Politics |
bileşenlerinin doğrudan birbirleriyle iletişim kurabildikleri eşit yetki ve haklara sahip olduğu bir sistemin yapısı |
hetaerarchy n.
|
|
381 |
Politics |
beyan edilen doğrudan geçiş |
declared transit n.
|
|
382 |
Politics |
doğrudan destek |
direct support n.
|
|
383 |
Politics |
doğrudan posta gönderimi |
direct mail n.
|
|
384 |
Politics |
doğrudan genel oy |
direct universal suffrage n.
|
|
385 |
Politics |
doğrudan demokrasi |
pure democracy n.
|
|
386 |
Politics |
doğrudan eylem |
direct action n.
|
|
387 |
Politics |
doğrudan ödemeler yönetim komitesi |
management committee for direct payments n.
|
|
388 |
Politics |
doğrudan demokrasi |
direct democracy n.
|
|
389 |
Politics |
doğrudan müzakereler |
direct negotiations n.
|
|
390 |
Politics |
doğrudan maliyet |
direct cost n.
|
|
391 |
Politics |
doğrudan yönetim |
direct rule n.
|
|
392 |
Politics |
doğrudan gelir desteği |
direct income support n.
|
|
393 |
Politics |
doğrudan yürütülen etkinlikler |
direct action n.
|
|
394 |
Politics |
doğrudan önseçim |
direct primary n.
|
|
395 |
Politics |
doğrudan yabancı yatırımlar |
foreign direct investment n.
|
|
396 |
Politics |
doğrudan seçim |
direct election n.
|
|
397 |
Politics |
doğrudan hareket |
direct action n.
|
|
398 |
Politics |
doğrudan zarar |
proximade damage n.
|
|
399 |
Politics |
doğrudan temsil |
direct representation n.
|
|
400 |
Politics |
abd'de erken dönem eşcinsel gruplarınca tercih edilen bir tür doğrudan eylem |
zap n.
|
|
401 |
Politics |
seçim kampanyası için doğrudan adaya verilen para |
hard money [us] n.
|
|
402 |
Politics |
bir programı yürürlüğe sokmak veya birtakım hedeflere ulaşmak için derhal ve doğrudan eyleme geçilmesi gerektiğini savunan kimse |
maximalist n.
|
|
403 |
Politics |
adayların devlet makamına doğrudan halk oylamasıyla seçilmesi veya atanması |
direct nomination n.
|
|
404 |
Politics |
(abd'de) seçmenin adayları doğrudan seçtiği ön seçim |
direct primary n.
|
|
405 |
Politics |
diplomatik müzakereler yerine etkisini hemen gösteren araçlarla yapılan ve doğrudan hedefe ulaşması istenen eylem |
direct action n.
|
|
406 |
Politics |
tüketimci kapitalizmin antisosyal etkilerine karşı koymak için insanların doğrudan sosyal etkileşim kurması gerektiğini savunan bir siyasi felsefe |
immediatism n.
|
|
407 |
Politics |
kutsal roma imparatoruna doğrudan bağlı şehir |
imperial city n.
|
|
408 |
Politics |
karşı argümanları doğrudan çürütmeden, rakibini ikiyüzlülükle suçlayarak gözden düşürmeye çalışma |
whataboutism n.
|
|
409 |
Politics |
karşı argümanları doğrudan çürütmeden, rakibini ikiyüzlülükle suçlayarak gözden düşürmeye çalışma |
whataboutery n.
|
|
410 |
Politics |
kralların yönetim yetkisini doğrudan tanrı'dan aldığını ve tebaalarına karşı sorumlu olmadıklarını öne süren bir doktrin |
divine right of kings n.
|
|
411 |
Politics |
tüm önemli kararların doğrudan halkça oylandığı bir hükümet sistemi |
practicalism n.
|
|
412 |
Politics |
doğrudan başkandan devrolan bürokratik organizasyon ve devlet girişimleri |
presidency n.
|
|
413 |
Politics |
(siyasi birime ait ekonomik ve sosyal yaşamda) aktif ve doğrudan rol sergileme ile öne çıkan |
positive adj.
|
|
414 |
Politics |
bu tüzük üye devletlerde bütünüyle bağlayıcıdır ve doğrudan uygulanır |
this regulation shall be binding in its entirety and directly applicable in the member states expr.
|
|
Institutes |
|
415 |
Institutes |
doğrudan yabancıyatırımlar |
foreign direct investments n.
|
|
Industry |
|
416 |
Industry |
değirmende ticari demire dönüştürülmek üzere doğrudan ham demir veya erimiş metalden haddelenmiş kaba çubuk |
mill bar n.
|
|
417 |
Industry |
bir proje veya etkinlikten doğup sonuca doğrudan katkısı olmayan maliyet |
overhead n.
|
|
Insurance |
|
418 |
Insurance |
doğrudan sigorta |
direct insurance n.
|
|
Media |
|
419 |
Media |
doğrudan eylem reklamı |
direct-action advertising n.
|
|
420 |
Media |
(kaydedilen bir programı) bir yayın noktasından diğerine doğrudan göndermek |
bicycle v.
|
|
421 |
Media |
doğrudan sorgulama yerine ve görüşülen kişiyi özgürce, gayri resmi veya kendiliğinden konuşmaya yönlendiren (röportaj) |
nondirective adj.
|
|
Advertising |
|
422 |
Advertising |
doğrudan posta reklamcılığı |
direct mail advertising n.
|
|
423 |
Advertising |
doğrudan reklam |
direct advertising n.
|
|
424 |
Advertising |
mektupla doğrudan reklam yapma |
direct mail advertising n.
|
|
425 |
Advertising |
ticari reklam amacıyla kişilerin doğrudan posta kutularına gönderilen basılı materyal |
direct mail n.
|
|
426 |
Advertising |
doğrudan posta reklamcılığı yapan kimse |
direct-mailer n.
|
|
427 |
Advertising |
doğrudan posta reklamcılığı yapan firma |
direct-mailer n.
|
|
428 |
Advertising |
doğrudan posta ile gönderilen mektup, reklam gibi basılı materyal |
direct-mailer n.
|
|
Technical |
|
429 |
Technical |
dökme demiri fırınhanede doğrudan rafine ederek veya cevherin doğrudan işlenmesiyle wootz olarak yapılan çelik |
natural steel n.
|
|
430 |
Technical |
işlenmiş demirin doğrudan üretiminde kullanılan demir dövme tekniği |
american forge n.
|
|
431 |
Technical |
aleve doğrudan maruz kalma |
direct impingement of flame n.
|
|
432 |
Technical |
doğrudan bağlaşım |
d.c. coupling n.
|
|
433 |
Technical |
doğrudan çiftlendirme metodu |
direct coupling method n.
|
|
434 |
Technical |
doğrudan erişimli işleme |
direct access processing n.
|
|
435 |
Technical |
doğrudan demir indirgemesi |
direct iron reduction n.
|
|
436 |
Technical |
doğrudan bağlı manyezit krom refrakterler |
direct bond magnesite chrome refractories n.
|
|
437 |
Technical |
doğrudan tahrikli bağlantı |
direct drive n.
|
|
438 |
Technical |
doğrudan mod işlemi |
direct mode operation n.
|
|
439 |
Technical |
doğrudan erişim aygıtları |
direct access devices n.
|
|
440 |
Technical |
doğrudan buharlaşma |
dry expansion n.
|
|
441 |
Technical |
doğrudan bağlantılı foto voltaj pompalama sistemi |
direct coupled photovoltaic pumping system n.
|
|
442 |
Technical |
doğrudan karşılaştırmalı ölçüm yöntemi |
direct comparison method of measurement n.
|
|
443 |
Technical |
doğrudan sayısal kontrol |
ddc n.
|
|
444 |
Technical |
doğrudan konum |
direct position n.
|
|
445 |
Technical |
doğrudan ısıtma sistemi |
direct heating system n.
|
|
446 |
Technical |
doğrudan gravimetrik metot |
direct gravimetric method n.
|
|
447 |
Technical |
doğrudan konumlandırma sistemi |
direct positioning system n.
|
|
448 |
Technical |
doğrudan bağlama |
solid bond n.
|
|
449 |
Technical |
doğrudan buharlaşmalı soğutma sistemi |
direct-expansion refrigerating system n.
|
|
450 |
Technical |
doğrudan buğarlama sistemi |
direct steaming system n.
|
|
451 |
Technical |
doğrudan izabe süreçleri |
direct smelting processes n.
|
|
452 |
Technical |
doğrudan dönüşüm |
direct conversion n.
|
|
453 |
Technical |
doğrudan ısıtılan pozitif sıcaklık katsayılı termistör |
directly heated positive temperature coefficient thermistor n.
|
|
454 |
Technical |
doğrudan sertleştirme |
direct hardening n.
|
|
455 |
Technical |
doğrudan erişimli bellek aygıtları |
direct access storage devices n.
|
|
456 |
Technical |
doğrudan bağlı alkali tuğla |
direct-bonded basic brick n.
|
|
457 |
Technical |
doğrudan düzenleme |
direct organization n.
|
|
458 |
Technical |
doğrudan ölçüm yöntemi |
direct method of measurement n.
|
|
459 |
Technical |
doğrudan bağlama |
direct drive n.
|
|
460 |
Technical |
doğrudan güneş enerjisi kazanımı |
direct solar energy gain n.
|
|
461 |
Technical |
doğrudan atama |
direct allocation n.
|
|
462 |
Technical |
doğrudan ısıtılan negatif sıcaklık katsayılı termistör |
directly heated negative temperature coefficient thermistor n.
|
|
463 |
Technical |
doğrudan volumetrik metot |
direct volumetric method n.
|
|
464 |
Technical |
doğrudan indirgeme fabrikası |
direct reduction plant n.
|
|
465 |
Technical |
doğrudan tepki yöntemi |
direct reaction method n.
|
|
466 |
Technical |
doğrudan akım sinyalleri |
direct current signals n.
|
|
467 |
Technical |
doğrudan eylemli alet |
direct acting instrument n.
|
|
468 |
Technical |
doğrudan okuma |
direct reading n.
|
|
469 |
Technical |
doğrudan güneş ışını etkisi |
the effect of direct sunlight n.
|
|
470 |
Technical |
doğrudan ekstrüzyon |
direct extrusion n.
|
|
471 |
Technical |
doğrudan katılımlı altyordam |
direct-insert subroutine n.
|
|
472 |
Technical |
doğrudan sert lehimleme |
direct brazing n.
|
|
473 |
Technical |
doğrudan soğutmalı döküm |
direct chill casting n.
|
|
474 |
Technical |
doğrudan suverme |
direct quenching n.
|
|
475 |
Technical |
doğrudan sayısal benzetim |
direct numerical simulation n.
|
|
476 |
Technical |
doğrudan kod |
direct code n.
|
|
477 |
Technical |
doğrudan grafit fırınlı otomik absorpsiyon spektrometri |
direct graphite furnace atomic absorption spectrometry n.
|
|
478 |
Technical |
doğrudan sıkma |
direct extrusion n.
|
|
479 |
Technical |
doğrudan ateşlenen fırın |
direct-fired furnace n.
|
|
480 |
Technical |
doğrudan ısıtıcı |
direct heater n.
|
|
481 |
Technical |
doğrudan temaslı ısı eşanjörü |
direct-contact heat exchanger n.
|
|
482 |
Technical |
doğrudan ark fırını |
direct arc furnace n.
|
|
483 |
Technical |
doğrudan okuyan aygıtlar |
direct reading instruments n.
|
|
484 |
Technical |
doğrudan havalandırma |
direct ventilation n.
|
|
485 |
Technical |
doğrudan ısıtılan pozitif sıcaklık katsayılı termistor |
directly heated positive step-function temperature coefficient thermistor n.
|
|
486 |
Technical |
doğrudan ısıtma |
direct heating n.
|
|
487 |
Technical |
doğrudan yağda suverme |
direct oil quenching n.
|
|
488 |
Technical |
doğrudan biçimleme |
direct forming n.
|
|
489 |
Technical |
doğrudan referans adresi |
direct reference address n.
|
|
490 |
Technical |
doğrudan denetim |
direct control n.
|
|
491 |
Technical |
doğrudan ateşlemeli fırın |
direct-fired furnace n.
|
|
492 |
Technical |
doğrudan etkili pompa |
direct-acting pump n.
|
|
493 |
Technical |
doğrudan haddeleme |
direct rolling n.
|
|
494 |
Technical |
doğrudan dahili numara arama |
direct dialing in n.
|
|
495 |
Technical |
doğrudan arama |
direct call n.
|
|
496 |
Technical |
doğrudan bağlantı |
through connection n.
|
|
497 |
Technical |
doğrudan harekete geçen |
direct acting n.
|
|
498 |
Technical |
doğrudan indirgenmiş demir |
direct reduced iron n.
|
|
499 |
Technical |
doğrudan genleşme sistemi |
direct expansion system n.
|
|
500 |
Technical |
doğrudan belleğe erişim |
data break n.
|
|