varmak - Turkish English Dictionary

varmak

Meanings of "varmak" in English Turkish Dictionary : 61 result(s)

Turkish English
Common Usage
varmak arrive v.
There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.

More Sentences
General
varmak come to v.
We have already succeeded in reducing the time it takes to come to a decision.
Bir karara varmak için gereken süreyi azaltmayı şimdiden başardık.

More Sentences
varmak come v.
The latest issue of the Harvard Business Review came up with the same conclusion.
Harvard Business Review dergisinin son sayısında da aynı sonuca varılmıştır.

More Sentences
varmak arrive at v.
It is unacceptable to arrive at a result that rules out the extradition of citizens of states participating in the ICC.
UCM'ye katılan devletlerin vatandaşlarının iadesini dışlayan bir sonuca varmak kabul edilemez.

More Sentences
varmak get v.
The third thing is that we cannot see the future because we cannot get an agreement with the Americans.
Üçüncüsü ise Amerikalılarla bir anlaşmaya varamadığımız için geleceği göremememizdir.

More Sentences
varmak get to v.
When she got to the airport she was subjected to a full body search.
Havaalanına vardığında tüm vücudu arandı.

More Sentences
varmak get at v.
I can't get at the exact meaning of the sentence.
Ben cümlenin tam anlamına varamıyorum.

More Sentences
varmak make v.
We did not make an agreement on what the amounts are for the CFSP.
ODGP için miktarların ne olduğu konusunda bir anlaşmaya varamadık.

More Sentences
varmak arrive in v.
On the day before the European delegation of negotiators arrived in Teheran, five people were publicly hanged.
Avrupalı müzakereci heyetinin Tahran'a varmasından bir gün önce beş kişi alenen asıldı.

More Sentences
varmak lead v.
The same debate was conducted then, and it did not actually lead to anything.
O zaman da aynı tartışma yürütülmüştü ve aslında herhangi bir sonuca varılmamıştı.

More Sentences
varmak amount to v.
The power sector also suffers from losses amounting to 20,4% of production.
Enerji sektöründe üretimin %20,4’üne varan kayıplar söz konusudur.

More Sentences
varmak arrive v.
It is no good arriving when the crisis is over.
Kriz sona erdiğinde varmak iyi değildir.

More Sentences
varmak reach v.
I reached New York by dawn.
New York'a şafak vaktinde vardım.

More Sentences
varmak get in v.
I'll get in touch with you as soon as I arrive.
Varır varmaz seninle iletişime geçeceğim.

More Sentences
varmak come v.
He was the first to come.
O ilk varandı.

More Sentences
varmak strike v.
Inevitably, some delicate compromises have had to be struck, for example in the trade sector.
Kaçınılmaz olarak örneğin ticaret sektöründe bazı hassas uzlaşmalara varılması gerekmiştir.

More Sentences
Phrasals
varmak come to v.
That, after all, would be the logical conclusion to come to.
Neticede varılacak mantıklı sonuç da bu olacaktır.

More Sentences
varmak get in v.
Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later.
Bazen bir ağaç ormanına baktığımda transa geçerim ve dakikalar geçene kadar farkına bile varmam.

More Sentences
varmak get in v.
The road is crowded so we probably won't get in promised time.
Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.

More Sentences
varmak get into (someone or something) v.
We'll be safe when we get into the hills.
Tepeye vardığımızda güvende olacağız.

More Sentences
varmak get to v.
I hope they recover their negotiating skills by the time we get to Copenhagen.
Umarım Kopenhag'a vardığımızda müzakere becerilerini geri kazanırlar.

More Sentences
Technical
varmak arrive v.
I have been told that a bus is bringing people from Brussels and is expected to arrive about 8.30 p.m.
Bir otobüsün Brüksel'den insanları getirdiği ve akşam 8.30 civarında varmasının beklendiği söylendi.

More Sentences
varmak reach v.
The compromise finally reached by the Council is, broadly speaking, in line with Parliament's stance.
Konsey tarafından nihai olarak varılan uzlaşma, genel anlamda Parlamento'nun tutumuyla uyumludur.

More Sentences
General
varmak come in v.
varmak amount v.
varmak hit v.
varmak extend v.
varmak approach v.
varmak attain to v.
varmak end in v.
varmak turn up v.
varmak gain v.
varmak go into v.
varmak disembark v.
varmak come to hand v.
varmak attain v.
varmak come at v.
varmak recure v.
varmak roll up v.
varmak reach up v.
varmak obtain v.
varmak adsum v.
varmak tend v.
varmak land v.
varmak win v.
varmak hent [obsolete] v.
varmak oncome [rare] v.
varmak run v.
varmak stand v.
Phrasals
varmak come about v.
varmak fetch up v.
varmak come in v.
varmak fetch up v.
varmak get to (someone or something) v.
varmak roll in v.
varmak pitch up v.
varmak run into v.
Law
varmak attain v.
Automotive
varmak pull in v.
varmak drive up v.
Slang
varmak rock up v.

Meanings of "varmak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
farkına varmak notice v.
He will notice sooner or later.
Er geç farkına varacak.

More Sentences
farkına varmak realize v.
When we realize something it usually happens fast.
Bir şeyin farkına vardığımızda genellikle hızlı gerçekleşir.

More Sentences
farkına varmak realise v.
This is not realised if you only take a blinkered view of the matter.
Meseleye sadece göz kırpan bir bakış açısıyla bakarsanız bunun farkına varamazsınız.

More Sentences
General
tadına varmak enjoy v.
Enjoy the little things!
Küçük şeylerin tadına var!

More Sentences
sonuca varmak conclude v.
From which I conclude that our security around the entrance is far from guaranteed.
Buradan, giriş çevresindeki güvenliğimizin garanti altında olmadığı sonucuna varıyorum.

More Sentences
farkına varmak discover v.
The more you study, the more you discover your ignorance.
Ne kadar çok çalışırsanız, cehaletinizin o kadar çok farkına varırsınız.

More Sentences
sonucuna varmak deduce v.
Many experts deduce that there is water on Mars.
Birçok uzman Mars'ta su bulunduğu sonucuna varmaktadır.

More Sentences
mutabakata varmak reach an agreement v.
Then, because we have not been able to reach an agreement on extremely precise objectives.
Zira henüz son derece kesin hedefler üzerinde mutabakata varabilmiş değiliz.

More Sentences
keyfine varmak enjoy v.
Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
Televizyon sayesinde, kendi odamızda beyzbol maçlarını seyretmenin keyfine varabiliyoruz.

More Sentences
farkına varmak notice v.
Tom wasn't the only one who noticed.
Farkına varan tek kişi Tom değildi.

More Sentences
sonuca varmak amount v.
There are objections to this, amounting in the final analysis to this being an interference with the market.
Buna itirazlar vardır ve son tahlilde bunun piyasaya bir müdahale olduğu sonucuna varılmaktadır.

More Sentences
farkına varmak realize v.
One day, I woke up and realized the truth.
Bir gün birdenbire uyandım ve asıl gerçeğin farkına vardım.

More Sentences
farkına varmak realise v.
Some day we will realise this.
Bir gün bunun farkına varacağız.

More Sentences
farkına varmak become aware of v.
It is time we became aware of the bureaucracy we are causing.
Neden olduğumuz bürokrasinin farkına varmamızın zamanı geldi.

More Sentences
anlaşmaya varmak make a bargain v.
We made a bargain.
Biz anlaşmaya vardık.

More Sentences
anlaşmaya varmak reach an agreement v.
The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Haziran sonuna kadar iki tarafın prensip anlaşmasına varması gerekiyor.

More Sentences
sağ salim varmak arrive safely v.
I arrived safely.
Ben sağ salim vardım.

More Sentences
sonuca varmak draw conclusion v.
You ought to also be able to draw conclusions at the IGC.
HAK'de de bir sonuca varabilmeniz gerekir.

More Sentences
görüş birliğine varmak reach a consensus v.
Can we reach a consensus on this issue?
Bu konuda bir görüş birliğine varabilir miyiz?

More Sentences
fikir birliğine varmak reach a consensus v.
The task force has reached a consensus on the development of a conceptual framework.
Görev gücü, kavramsal bir çerçevenin geliştirilmesi konusunda fikir birliğine varmıştır.

More Sentences
farkına varmak recognize v.
You must recognize your failure.
Başarısızlığının farkına varmalısın.

More Sentences
anlaşmaya varmak come to terms v.
After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.
Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.

More Sentences
eve varmak arrive home v.
If you arrive home before me, please feel free to have a few drinks and relax.
Eğer benden önce eve varırsan lütfen birkaç içki içmeye ve dinlenmeye çekinme.

More Sentences
anlaşmaya varmak reach a deal v.
They supposedly have reached a deal.
Güya bir anlaşmaya varmışlar.

More Sentences
bir anlaşmaya varmak reach an agreement v.
The discussions have not enabled us to reach an agreement, however.
Ancak tartışmalar bir anlaşmaya varmamızı sağlamadı.

More Sentences
karara varmak form an opinion v.
I haven't formed an opinion yet.
Ben henüz bir karara varmadım.

More Sentences
sağ salim varmak arrive safe v.
I'm relieved to hear that you arrived safe and sound in Morocco.
Fas'a sağ salim vardığını duyunca rahatladım.

More Sentences
zamanında varmak arrive in time v.
If you leave now, you'll arrive in time.
Şimdi çıkarsan, zamanında varırsın.

More Sentences
erken varmak/ulaşmak arrive early v.
She always arrives early.
O her zaman erken varır.

More Sentences
bir karara varmak reach a decision v.
And we recently had great difficulty reaching a decision on that.
Ve son zamanlarda bu konuda bir karara varmakta büyük güçlük çektik.

More Sentences
farkına varmak recognise v.
Many firms have already recognised the importance of responsible business and, as a result, CSR schemes have mushroomed.
Birçok firma sorumlu iş yapmanın öneminin farkına varmış ve sonuç olarak KSS programları mantar gibi çoğalmıştır.

More Sentences
okula varmak arrive at school v.
You should arrive at school before nine.
Dokuzdan önce okula varmalısınız.

More Sentences
okula varmak arrive at school v.
You should arrive at school before eight.
Sekizden önce okula varmalısın.

More Sentences
sonuca varmak make a conclusion v.
The company's president makes a conclusion.
Şirketin başkanı bir sonuca varıyor.

More Sentences
mutabakata varmak harmonise v.
We do not have to wait until worldwide consensus is reached regarding harmonised testing procedures.
Uyumlaştırılmış test prosedürleri konusunda dünya çapında bir mutabakata varılmasını beklemek zorunda değiliz.

More Sentences
sonucuna varmak draw v.
Clearly, we in Europe need to draw the right conclusions.
Avrupa'da doğru sonuçlara varmamız gerektiği açıktır.

More Sentences
(karara) varmak reach v.
We must reach a decision before it is too late.
Çok geç olmadan bir karara varmalıyız.

More Sentences
Phrasals
bir sonuca varmak come to v.
We hope that the Feira summit can come to the obvious conclusion.
Feira zirvesinin açık bir sonuca varmasını ümit ediyoruz.

More Sentences
(bir şeyin) farkına varmak wake up to (something) v.
I woke up to the danger.
Tehlikenin farkına vardım.

More Sentences
Colloquial
bir yere varmak get anywhere v.
You won't get anywhere arguing with a disturbed individual like that.
Böyle rahatsız biriyle tartışarak bir yere varamazsın.

More Sentences
(bir şeye/yere) zamanında varmak make it (to something or some place) v.
Do you think we'll make it to the airport in time, Paul?
Sence havaalanına zamanında varabilecek miyiz, Paul?

More Sentences
nereye varmak get at v.
So what exactly am I getting at?
Tam olarak nereye varmaya çalışıyorum?

More Sentences
Common Usage
anlaşmaya varmak come to an agreement v.
anlaşmaya varmak assent v.
anlaşmaya varmak compromise v.
General
düşman ile dostane anlaşmaya varmak için ayarlanan gün love day n.
üstüne varmak provoke v.
farkına varmak awake v.
son haddine varmak go all the way v.
olacağına varmak take its course v.
yanıldığının farkına varmak come to recognize that one is wrong v.
ifrata varmak go to excess v.
zevkine varmak savour v.
karara varmak determine v.
bir karara varmak come to an agreement v.
üstüne varmak attack v.
üstüne varmak go for v.
zevkine varmak savor v.
fenaya varmak get worse v.
üzerine varmak bombard v.
farkına varmak take notice v.
farkına varmak cotton on v.
anlaşmaya varmak close the deal v.
farkına varmak take stock of v.
tadına varmak relish v.
karara varmak take a decision v.
farkına varmak awaken to v.
karara varmak conclude v.
dönüm noktasına varmak come to a head v.
farkına varmak be sensible of v.
tepesine varmak (bir yerin) top v.
giderek varmak (bir yere) work up to v.
tadına varmak discuss v.
üstüne varmak keep on at somebody v.
karara varmak rule v.
farkına varmak get wise to v.
ağzı kulaklarına varmak grin from ear to ear v.
sonunda varmak land up v.
başına varmak (bir yerin) top v.
anlaşmaya varmak strike a bargain v.
varmak (birine) marry someone v.
karara varmak render a verdict v.
karara varmak make a decision v.
karara varmak reach a decision v.
farkına varmak behold v.
son noktaya varmak come to a head v.
hükmüne varmak adjudge v.
en yüksek dereceye varmak climax v.
hakkında yargıya varmak pass judgment on v.
anlaşmaya varmak (üzerinde) get together on v.
karara varmak arrive at a decision v.
sonuca varmak educe v.
düşünceye varmak reach an opinion v.
rüştüne varmak reach puberty v.
farkına varmak waken v.
rüştüne varmak reach manhood v.
farkına varmak cotton to v.
rüştüne varmak reach lawful age v.
sonuca varmak reason v.
pazarlıkta anlaşmaya varmak strike a bargain v.
görünüşe dayanarak hükme varmak judge by externals v.
son raddeye varmak plumb the depths v.
farkına varmak catch on v.
sonuca varmak decide v.
en yüksek noktaya varmak culminate v.
secdeye varmak prostrate oneself v.
bir karara varmak conclude v.
zirveye varmak crest v.
parçaları birleştirip sonuca varmak reconstitute v.
anlaşmaya varmak come to terms with v.
tadına varmak savor v.
aşırı boyutlara varmak (kötü bir durum) run rampant v.
kararına varmak adjudge v.
bilincine varmak comprehend v.
farkına varmak awaken v.
farkına varmak wake to v.
farkına varmak discern v.
farkına varmak awake to v.
karara varmak judge v.
karara varmak resolve v.
karşılıklı ödün vererek anlaşmaya varmak compromise v.
karara varmak find v.
birine varmak marry someone v.
hükmüne varmak adjudicate v.
farkına varmak perceive v.
bir anlaşmaya varmak come to an agreement v.
karara varmak make up one's mind v.
kararına varmak adjudicate v.
karara varmak come to a decision v.
rüştüne varmak reach one's majority v.
amacına varmak win through v.
anlaşmaya varmak come to an arrangement v.
anlaşmaya varmak get together v.
anlaşmaya varmak come to an understanding with v.
anlaşmaya varmak settle with v.
anlaşmaya varmak strike a balance v.
mutabakata varmak reach a mutual understanding v.
mutabakata varmak come to a mutual agreement v.
mutabakata varmak come to an agreement v.
zevkine varmak start feel enjoyment v.
zevkine varmak discover pleasure v.
mutabakata varmak come to an understanding v.
mutabakata varmak strike a bargain v.
anlaşmaya varmak arrive at an agreement v.
bir karara varmak arrive at a decision v.
limana varmak come into the harbour v.
limana varmak arrive the harbour v.
limana varmak reach the harbour v.
hatasının farkına varmak realize one's mistake v.
hatasının farkına varmak discover one's mistake v.
kanısına varmak be of the opinion that v.
görüş birliğine varmak arrive at a consensus v.
görüş birliğine varmak arrive at an agreement v.
görüş birliğine varmak come to an agreement v.
görüş birliğine varmak reach an agreement v.
görüş birliğine varmak achieve a consensus v.
sonuca varmak come to the conclusion v.
sonuca varmak come to conclusion v.
tüme varmak induce v.
dili varmak dare say v.
fikir birliğine varmak arrive at a consensus v.
bir sonuca varmak reach a conclusion v.
neticeye varmak reach a conclusion v.
neticeye varmak arrive at a conclusion v.
neticeye varmak come to a conclusion v.
son haddine varmak come to a head v.
sonucuna varmak conclude v.
anlaşmaya varmak close with v.
-e varmak add up to v.
-e varmak get to v.
-e bakarak hükme varmak go by v.
-e varmak come at v.
bir maksada varmak için engellerden kaçınmak by-pass v.
-e varmak get through to v.
-e varmak get up to v.
-e varmak progress v.
koşarak varmak run-up v.
sonucuna varmak infer v.
sonuca varmak deduce v.
farkına varmak note v.
üzerinde bir karara varmak fix on v.
üzerinde bir karara varmak fix upon v.
görüşüne varmak come to the inference that v.
görüşüne varmak infer v.
görüşüne varmak deduce v.
görüşüne varmak come to the conclusion on v.
farkına varmak bring to one's notice v.
farkına varmak bring to one's attention v.
sonuca varmak come to a conclusion v.
karşılıklı anlaşmaya varmak make a deal with v.
farkına varmak observe v.
anlaşmaya varmak close a deal v.
limana varmak enter the port v.
üstüne varmak get at someone v.
bir karara varmak adopt a resolution v.
eve varmak reach home v.
kazasız varmak arrive safe v.
salimen varmak arrive safe v.
amaca varmak attain an aim v.
kanaatine varmak reach the conclusion that v.
kanaate varmak reach a conclusion v.
kanaatine varmak reach a conclusion v.
kanaatine varmak come to a conclusion that v.
kanaate varmak come to a conclusion v.
saplantı boyutuna varmak border on obsession v.
anlaşmaya varmak reach an understanding with someone v.
anlaşmaya varmak come to an understanding v.
üzerinde anlaşmaya varmak agree upon v.
zamanında varmak reach in time v.
vaktinden önce varmak get there ahead of time v.
vaktinden önce varmak arrive ahead of time v.
olay mahalline gelmek/varmak arrive on the scene (of something) v.
olay mahalline gelmek/varmak arrive upon the scene (of something) v.
olay mahalline gelmek/varmak arrive at the scene (of something) v.
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak arrive ahead of time v.
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak show up ahead of time v.
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak get there ahead of time v.
zamanında farkına varmak discover in time v.
uzlaşmaya varmak reach a settlement v.
anlaşmaya varmak reach a settlement v.
öyle ya da böyle bir karara varmak make a decision one way or the other v.
anlaşılan/kararlaştırılan zamanda ulaşmak/varmak arrive by the agreed time v.
gerçeği anlamak/kavramak/ farkına varmak realize the truth v.
potansiyelinin farkına varmak realize one's potential v.
(kasırga vb) ana karaya ulaşmak/varmak make landfall v.
son dakikada gelmek/varmak arrive at the last minute v.
tadına varmak savour v.
kazasız belasız varmak arrive safe and sound v.
anlaşmaya varmak come to agreement v.
bir anlaşmaya varmak settle on a deal v.
bilince varmak achieve an awareness v.
kıyıya varmak set ashore v.
ayırdına varmak realize v.
farkına varmak get v.
sonuca varmak arrive at a conclusion v.
hakkında yargıya varmak pass judgement on v.
karara varmak addeem [obsolete] v.
karara varmak addoom [obsolete] v.
farkına varmak agnise v.
farkına varmak agnize v.
yeniden farkına varmak reawaken v.
farkına varmak recognosce [obsolete] v.
yeniden varmak regain v.
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak reach deep into something/somewhere v.
farkına varmak take notice of v.
farkına varmak awake v.
anlaşmaya varmak arrange (with) v.
anlaşmaya varmak astipulate [obsolete] v.
ayırdına varmak distinguish v.
kanaatine varmak judge v.
(acele sonuca) varmak leap v.
farkına varmak mark v.
karara varmak bend v.
apar topar karara varmak jump v.
kıyıya varmak land v.
zamanında varmak make v.
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak mediate v.
mutabakata varmak harmonize v.
kanıya/kanısına varmak surmise v.
farkına varmak bottom v.
sonucuna varmak bring [obsolete] v.
kanısına varmak mistrust v.
anlaşmaya varmak yes v.
şans eseri varmak light v.
farkına varmak glom v.
bir yere varmak lob [australia] v.
sonucuna varmak guess v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralize v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralize v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralise v.
çok genel bir sonuca varmak overgeneralise v.
ifrata varmak overlash [obsolete] v.
kanısına varmak infer v.
eli varmak begin v.
anlaşmaya varmak compose [obsolete] v.
ortak bir noktaya varmak concur [obsolete] v.
üzerinde anlaşmaya varmak condescend [obsolete] v.
engellere rağmen sonuca varmak drive v.
bir konuda hakkında resmi veya açık bir anlaşmaya varmak indent [obsolete] v.
sonuca varmak discourse [obsolete] v.
sağ sağlim eve varmak get home alright v.
sağ sağlim eve varmak get home safely v.
önceden bir kanıya varmak presurmise v.
anlaşmaya varmak strike an agreement v.
bilinen bir sonuca varmak subinfer v.
kanısına varmak subinfer v.
sonucuna varmak subinfer v.
(farkına) varmak become v.
üstüne varmak assault v.
Phrasals
karşılıklı anlaşmaya varmak close on v.
farkına varmak see through v.
farkına varmak pick up on v.
(biri ya da bir şey) hakkında uzlaşmaya varmak concur on (someone or something) v.
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur on (someone or something) with (one) v.
(birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur with (one) on (someone or something) v.
(biri veya bir şey hakkında) kendi karara varmak form (one's) own opinion (about someone or something) v.
(biri veya bir şey hakkında) kendi kanaate varmak form (one's) own opinion (about someone or something) v.
(biri veya bir şey hakkında) hükme varmak generalize about (someone or something) v.
(biri veya bir şey hakkında) hükme varmak generalize on (someone or something) v.
anlaşmaya varmak hammer something out v.
bir yerde olmak (varmak anlamında) appear at v.
farkına varmak pick out v.
farkına varmak catch on to v.
ödün vererek anlaşmaya varmak compromise over v.
ödün vererek anlaşmaya varmak compromise with v.
tepeye varmak peak up v.
eldeki bilgilerin ışığında mantıklı bir sonuca varmak reconstruct (something) from (something else) v.
ummadığı bir anda (bir şeyin) farkına varmak fall upon (someone or something) v.
ummadığı bir anda (bir şeyin) farkına varmak fall on (someone or something) v.
biri hakkında şok edici bir şeyin farkına varmak find someone out v.
araçla varmak drive up v.
araçla varmak drive up v.
(birinin/bir şeyin birinden/bir şeyden) farkının ayırdına varmak discern (someone or something) from (someone or something) v.
farkına varmak get something on someone v.
bir yere varmak get in v.
(bir yere) varmak get into (someone or something) v.
bir yere varmak get to v.
(bir yere) varmak fetch up at (some place) v.
(birinin) üstüne varmak set at v.
birinin/bir şeyin farkına varmak hit upon someone or something v.
birinin/bir şeyin farkına varmak hit on someone or something v.
farkına varmak hit on v.
-e varmak lead up v.
sonuca varmak için bir çok unsuru/parçaları birleştirmek put together v.
birinin/bir şeyin bir şey olduğunun farkına varmak recognize someone or something for something v.
birinin/bir şeyin ne çeşit biri/bir şey olduğunun farkına varmak recognize someone or something for something v.
belli bir miktara/seviyeye varmak run into v.
-e varmak land in v.
-e varmak land up v.
(bir araçla) varmak rock up in (something) v.
(bir yere) varmak roll in (to some place) v.
(bir araçla) varmak roll up in (something) v.
(bir şeye/yere) varmak wind up in (something or some place) v.
tekneyle/gemiyle/uçakla varmak sail into v.
suyun üzerinde seyrederek bir yere gelmek/varmak sail into v.
gemi, tekne ile bir yere gelmek/varmak sail into v.
buharlı bir araçla (bir yere) varmak steam into (some place) v.
birinin üstüne gitmek/varmak pull someone about v.
toplamda belli bir miktara varmak run to something v.
belli bir miktara varmak run to v.
(bir şeyin) miktarına varmak add up to (something) v.
biri/bir şey üzerinde karara varmak agree upon someone or something v.
biri/bir şey üzerinde karara varmak agree on someone or something v.
biri/bir şey üzerinde karara varmak agree upon someone or something v.
biri/bir şey üzerinde karara varmak agree on someone or something v.
belli bir zamanda bir yere varmak appear at v.
(karara, anlaşmaya, sonuca) varmak arrive at v.
(hedefe, çözüme) varmak arrive at v.
(birinin) üstüne varmak/gitmek go on (at someone) v.
bir şeye/yere varmak boil down to something v.
bir noktaya varmak boil down to something v.
(bir şeye/noktaya) varmak boil down to (something) v.
boyutuna varmak border on v.
boyutuna varmak border upon v.
farkına varmak break through v.
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak compromise on someone or something (with someone) v.
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak compromise (on someone or something) with someone v.
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak compromise (on something) with (someone) v.
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak compromise on (something) v.
(biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak concur on someone or something (with someone) v.
(biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak concur (on someone or something) with someone v.
hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak concur on v.
(biriyle) anlaşmaya varmak concur with (one) v.
(bir şeyden bir sonuca) varmak deduce (something) from (something) v.
(bir şey) sonucuna varmak dope out (something) v.
(bir şey) görüşüne varmak dope out (something) v.
birinin üstüne gitmek/varmak dump on someone v.
aniden (bir şeyin) farkına varmak fall on (someone or something) v.
aniden (bir şeyin) farkına varmak fall onto (someone or something) v.
-e varmak fetch up at v.
farkına varmak get on (to) v.
anlaşmaya varmak run with v.
(birinden/bir şeyden bir şey) sonucuna varmak gather (something) from (someone or something) v.
hakkında hükme varmak generalize about v.
(bir şeye) varmak get at (something) v.
(bir şeyin) ayırdına varmak get at (something) v.
(bir durumun) farkına varmak get onto v.
(bir şeyi) geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
(bir şeyi) boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
(bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
(bir şeyin) karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
(bir şeyi) baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
(karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
(birinin) üstüne varmak/gitmek go on at (one) v.
bir yere varmak come to something v.
bir noktaya varmak come to something v.
(bir yere) varmak land up (some place) v.
(bir yere) varmak land up at (some place) v.
(bir yere/bir şeye) varmak land up in (something) v.
beklenmedik şekilde (bir yere) gitmek/(bir duruma) varmak land up in (something) v.
(bir konuya) varmak/doğru gitmek open into (something) v.
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak open out on something v.
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak open out onto something v.
(bir şeye) varmak progress to (something) v.
potansiyelinin farkına varmak realize potential v.
ile varmak roll up in v.
(bir şeyin) farkına varmak tumble to (something) [obsolete] v.
(bir sonuca) varmak tumble to (something) [obsolete] v.
uyanıp (bir şeyin) farkına varmak wake (up) to (something) v.
uyanıp (bir şeyin) farkına varmak waken to (something) v.
çalışarak bir sonuca varmak work up to (something) v.
sonuç olarak varmak come down v.
sonucuna varmak figure out v.
hedefe varmak pull up v.
Phrases
… kanısına varmak be of the opinion that... v.
Proverb
hiç varamamaktansa geç varmak daha iyidir (it's) better to be late than be dead on time
zamanında varmak için hayatını riske atmaktansa geç varmak daha iyidir (it's) better to be late than be dead on time
Colloquial
(bir yere birinden) önce varmak beat (one) to (something) v.
(bir yere birinden) önce varmak beat someone to something v.
(bir yere birinden) önce varmak beat to v.
farkına varmak tumble to v.
belli bir raddeye varmak come to this v.
(işler vb.) bu raddeye varmak come to this v.
bir yere varmak get somewhere v.
son raddeye varmak plumb the depths v.
son dakikada gelmek/varmak cut it fine v.
son anda gelmek/varmak cut it a bit fine v.
son dakikada gelmek/varmak cut it a bit fine v.
son anda gelmek/varmak cut it fine v.
tam zamanında varmak be somewhere on the dot v.
tam zamanında varmak show up on the dot v.
tam zamanında varmak get somewhere on the dot v.
tam vaktinde varmak get somewhere on the dot v.
tam vaktinde varmak arrive somewhere on the dot v.
tam vaktinde varmak show up on the dot v.
tam zamanında varmak arrive somewhere on the dot v.
tam vaktinde varmak be somewhere on the dot v.
gerçeğin farkına varmak get serious v.
ağzı kulaklarına varmak be all smiles v.
(önemli bir şeyin) farkına varmak üzere olmak be on to (something) v.
birinin üstüne varmak be on at somebody v.
birinin üstüne varmak go on at somebody v.
birinin üstüne varmak keep on at somebody v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek be on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek go on at somebody (to do something) v.
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek keep on at somebody (to do something) v.
birinin/bir şeyin üstüne varmak keep (going) on at someone or something v.
anlaşmaya varmak close a/the deal v.
anlaşmaya varmak close a/the sale v.
(bir şeye/yere) varmak drive up to (some place or thing) v.
bir yere varmak get somewhere/anywhere v.
(birinin/bir şeyin) farkına varmak get wise (to someone or something) v.
ne kadar aptal olduğunun farkına varmak realize what a fool you've been v.
ne kadar aptal olduğunun farkına varmak realise what a fool you've been v.
gece yarısı gibi (varmak/gitmek vb) along about midnight expr.
Idioms
anlaşmaya varmak strike hands with v.
grup halinde varmak arrive (some place) in a body v.
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek arrive (some place) in a body v.
grup halinde varmak reach (some place) in a body v.
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek reach (some place) in a body v.
topluca varmak reach (some place) in a body v.
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek travel in a body v.
ağzı kulaklarına varmak beam from ear to ear v.
ağzı kulaklarına varmak grin from ear to ear v.
ağzı kulaklarına varmak smile from ear to ear v.
ağzı kulaklarına varmak smile from ear to ear v.
ağzı kulaklarına varmak be on cloud nine v.
ağzı kulaklarına varmak hang the flags out v.
ağzı kulaklarına varmak be as happy as a lark v.
ağzı kulaklarına varmak be as happy as a sand boy v.
ağzı kulaklarına varmak grin from ear to ear v.
ağzı kulaklarına varmak put the flags out v.
anlaşmaya varmak come together v.
anlaşmaya varmak close a sale v.
anlaşmaya varmak cut a deal v.
anlaşmaya varmak close a deal with v.
anlaşmaya varmak sign on the dotted line v.
anlaşmaya varmak enter into an agreement v.
anlaşmaya varmak close the sale v.
ansızın ayrımına varmak sit up and take notice v.
ayağına varmak come to one's feet v.
biriyle bir anlaşmaya varmak reach an accord with someone v.
biriyle bir anlaşmaya varmak reach an understanding with someone v.
biriyle bir uzlaşmaya varmak come to an understanding with someone v.
biriyle bir anlaşmaya varmak reach an agreement with someone v.
biri hakkında kanıya varmak take the measure of somebody v.
biriyle bir uzlaşmaya varmak reach an accord with someone v.
biri hakkında yargıya varmak take the measure of somebody v.
biriyle bir anlaşmaya varmak come to an understanding with someone v.
bilmeden/yeterince düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak jump to a conclusion v.
biriyle bir uzlaşmaya varmak reach an agreement with someone v.
bir şeyin bilincine varmak be borne in upon v.
biriyle bir uzlaşmaya varmak reach an understanding with someone v.
her türlü ayrıntı üzerinde düşünüp karara varmak hammer out v.
hatasının farkına varmak catch tripping v.
nihayetinde bir şey yapmaya başlamak (o noktaya varmak) come to do something v.
künhüne varmak gain insight into v.
kendi yeteneklerinin farkına varmak find oneself v.
olay yerine gelmek/varmak burst on the scene v.
olay yerine gelmek/varmak burst upon the scene v.
son saniyede varmak arrive in the nick of time v.
sağduyusunu kullanarak mantıklı bir sonuca varmak put two and two together v.
son saniyede varmak get there in the nick of time v.
son anda gelmek/varmak cut things fine v.
sonuca varmak strike a bargain v.
son saniyede varmak arrive in the very nick of time v.