bad! - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

bad!

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen, die der Begriff "bad!" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
bad luck n. talihsizlik
bad luck n. şanssızlık
bad luck n. uğursuzluk
become bad v. kötüleşmek
bad-tempered adj. aksi
bad adj. kötü
bad-tempered adj. huysuz
bad adj. fena
bad adj. bozuk
bad adj. berbat
bad adj. hoş olmayan
General
bad taste n. zevksizlik
a bad mark n. kötü not
bad conscience n. vicdan azabı
bad debt n. değersiz alacak
bad condition n. kötü durum
bad n. perişanlık
bad air n. kötü hava
bad straits n. geçim sıkıntısı
bad behavior n. kötü davranış
his bad luck n. alnının karayazısı
bad temper n. huysuzluk
bad weather n. kötü hava
a bad mark n. kırık not
bad team n. kova
bad health n. sağlığı bozuk
bad action n. kötülük
bad n. yıkım
bad habit n. illet
bad manners n. edepsizlik
bad temper n. sinirlilik
bad eye n. kem göz
bad temper n. damar
bad tempered n. huysuz
bad manners n. terbiyesizlik
bad luck n. kör talih
bad luck n. uğursuzluk
bad conscience n. kötü vicdan
bad person n. kötü kişi
bad n. batak
bad luck n. şeamet
bad break n. şanssızlık
bad mark n. kırık
bad debt n. batak para
bad blood n. dargınlık
bad luck n. karayazı
bad conductor n. kötü iletken
bad blood n. düşmanlık
a bad turn n. kötülük
bad n. şanssızlık
a bad mark n. zayıf not
bad mark n. zayıf
bad n. zarar
bad fate n. kötü kader
bad goalkeeper n. kova
bad debt n. alınamayan alacak
a bad sailor n. deniz tutan kimse
bad payer n. batakçı
bad behaviour against children n. çocuklara kötü davranma
bad line n. bozuk hat
bad line n. kötü hat
go bad cop on someone n. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
communicating bad news n. kötü haber
bad luck n. kör şeytan
bad habits n. kötü alışkanlıklar
bad luck n. kör şans
bad mood n. kötü ruh hali
bad fabrication n. kötü fabrikasyon
bad news n. kara haber
having bad health n. dert sahibi
bad condition n. kötü şart
bad workmanship n. kötü işçilik
bad habit n. kötü alışkanlık
bad n. kötülük
bad record n. bozuk kayıt
bad luck n. aksilik
bad fortune n. talihsizlik
bad fortune n. şanssızlık
bad workmanship n. kalitesiz işçilik
bad intention n. kötü emel
bad apple n. çürük elma
bad apple n. yozlaşmış
bad intention n. kötü niyet
bad luck n. kötü talih
bad action n. amel-i talih
bad things n. kötü şeyler
bad line n. cızırtılı hat
bad straits n. geçim zorluğu
bad name n. kötü şöhret
bad hat n. baş belası
bad hat n. sorun çıkaran
bad image n. kötü imaj
bad boy n. kötü çocuk
bad habits n. zararlı alışkanlıklar
bad rumor n. kötü söylenti
bad habit n. zararlı alışkanlık
bad experience n. kötü deneyim
bad experience n. kötü tecrübe
bad experience n. hoş olmayan tecrübe
bad friend n. kötü arkadaş
bad behaviour n. kötü davranış
bad conduct n. kötü davranış
bad suspicion n. kötü şüphe
bad suspicion n. kötü zan
bad guys n. kötü adamlar
bad opportunities n. kötü/olumsuz fırsatlar
bad marriage n. kötü evlilik
bad memories n. kötü anılar
bad eating habits n. kötü yeme alışkanlıkları
bad times n. zor zamanlar
bad faith n. kötü niyet
bad decision n. kötü karar
bad actor n. kötü aktör
bad form n. uygunsuz/uygun olmayan (davranış)
bad form n. münasebetsizlik
a bad surprise n. kötü bir sürpriz
bad surprise n. kötü sürpriz
bad weather conditions n. kötü hava koşulları
bad weather conditions n. kötü hava şartları
bad weather conditions n. olumsuz hava şartları
bad weather conditions n. olumsuz hava koşulları
bad luck n. kötü şans
bad side n. kötü yön
bad side n. kötü yan
bad people n. kötü insanlar
bad goalkeeper n. kova kaleci
bad neighbor n. kötü komşu
bad neighbour n. kötü komşu
bad character n. kötü ahlak
bad title n. kötü şöhret
bad temper n. hırçınlık
bad blood n. hastalık
bad character n. kötü kişi
a bad idea n. kötü bir fikir
bad back n. bel sorunu
bad back n. sırt ağrısı
bad taste n. kötü tat
bad habit n. kötü huy
bad language n. küfürlü konuşma
bad words n. küfürlü konuşma
bad sides n. kötü yönler
bad weather n. çepel
bad guy n. kötü adam
bad cut n. kötü kesik
bad forces n. kötü güçler
bad suspicion n. suizan
bad wolf n. kötü kurt
bearer of bad news n. felaket tellalı
bad timing n. kötü zamanlama
the bad n. kötülük
the bad n. insanların başına gelen nahoş şeyler
bad tooth n. çürük diş
a bad lot n. beş para etmez biri
peck's bad boy n. inatçı kimse
peck's bad boy n. aksi kimse
peck's bad boy n. zorluk çıkaran kuruluş
peck's bad boy n. söz dinlemez kimse
peck's bad boy n. uzlaşılamayan kurum
bad writing n. kötü yazım
bad writing n. kalitesiz yazım
bad actors n. kötü aktörler
bad actors n. kötü niyetli kimseler
bad actor n. kötü aktör
bad actor n. kötü niyetli kimse
bad actors n. kötü aktörler
bad actors n. kötü kimseler
bad actor n. kötü aktör
bad actor n. kötü kimse
be a bad judge of v. anlamamak
be in bad with something v. başı hoş olmamak
consider bad v. kötü saymak
go bad v. fenalaşmak
go bad v. ekşimek
get a bad reputation v. adı kötüye çıkmak
go bad v. diş çürümek
use bad language v. küfür etmek
go from bad to worse v. kötüye gitmek
smell bad v. pis kokmak
make a bad impression on someone v. kötü bir izlenim bırakmak
leave a bad impression v. kötü izlenim bırakmak
have a bad hair day v. kötü bir gün geçirmek
be mixed up in something bad v. adı karışmak
have one's business go bad v. arpalamak
go bad v. çürümek
go from bad to worse v. kötüyken daha kötü olmak
go bad v. kötü gitmek
bewail one's bad fate v. kötü kaderine yanmak
be in bad odor v. kötü izlenim bırakmak
have bad breath v. ağzı kokmak
go bad v. kokmak
show bad temper v. aksileşmek
be in a bad way v. ağır hasta olmak
use bad language v. ağzını bozmak
feel bad for someone v. birisine acımak
contract a bad habit v. huy kapmak
be disturbed by a bad smell v. burnunun direği kırılmak
give a bad name v. ad takmak
be in bad with v. arası iyi olmamak
have a run of bad luck v. şansı ters gitmek
go bad v. kokuşmak
leave a bad taste in one's mouth v. kötü izlenim bırakmak
be in bad with v. arası bozuk olmak
get bad vibes from v. negatif enerji almak
acquire a bad reputation v. kötü şöhret kazanmak
go bad v. berbat olmak
feel bad about v. üzülmek
be on bad terms (with someone) v. araları bozulmak
be in bad odor with v. gözünden düşmek
throw good money after bad v. parasını sokağa atmak
miss someone bad v. birini aşırı özlemek
get a bad reputation v. adı çıkmak
be bad at figures v. hesabı kötü olmak
go bad v. eprimek
turn bad v. bozmak (hava)
make bad blood v. aralarını açmak
bring bad luck v. kötü şans getirmek
go bad v. yiyecek bozulmak
show bad temper v. huysuzluk etmek
make the best of a bad situation v. kötü bir durum karşısında idare etmeye çalışmak
feel bad v. fena olmak
turn bad v. bozulmak (süt/et/yumurta vb)
be in a bad way v. çok zor bir durumda olmak
go bad v. bozulmak
go bad v. yemek çürümek
feel bad v. kendini iyi hissetmemek
throw good money after bad v. parayı sokağa atmak
cause bad blood v. aralarını bozmak
be in bad odour with somebody v. kötü izlenim bırakmak
be in bad odor with somebody v. kötü izlenim bırakmak
feel bad v. kendini kötü hissetmek
feel bad v. kötü hissetmek
be in bad condition v. kötü durumda olmak
be in a bad state v. kötü durumda olmak
be in a bad condition v. kötü durumda olmak
be in bad state v. kötü durumda olmak
be in bad shape v. kötü durumda olmak
be financially in bad shape v. mali açıdan kötü durumda olmak
be in a bad way v. meydanda kalmak
get bad marks v. düşük not almak
set a bad example v. kötü örnek olmak
have a bad time v. kötü zaman geçirmek
go bad v. yolunda olmamak
bad mouth v. kötülemek
get bad mark v. kırık not almak
get bad mark v. zayıf not almak
be bad of something v. bir işi pek iyi bilmemek
be bad-tempered v. huysuz olmak
be bad for v. -e zararlı olmak
become bad-tempered v. huysuzlanmak
be bad-tempered v. geçimsiz olmak
make someone bad-tempered v. huysuzlaştırmak
grow bad-tempered v. huysuzlaşmak
become bad-tempered v. huysuzlaşmak
have a bad time v. çok sıkıntı çekmek
give up as a bad job v. işin ucunu bırakmak
give up as a bad job v. işin peşini bırakmak
look bad v. kötü görünmek
be on bad terms with someone v. birisiyle ilişkileri kötü olmak
have a bad reputation v. kötü bir ünü olmak
have a bad reputation v. kötü bir üne sahip olmak
have a bad reputation v. kötü şöhreti olmak
come to a bad end v. sonu kötü bitmek
give a bad impression v. kötü algılanmak
smell bad v. berbat kokmak
smell bad v. kötü kokmak
look bad in a photo v. resimde kötü çıkmak
look bad in a picture v. fotoğrafta kötü çıkmak
look bad in a picture v. resimde kötü çıkmak
look bad in a photo v. fotoğrafta kötü çıkmak
pick up bad habits v. kötü alışkanlıklar edinmek
acquire bad habits v. kötü alışkanlıklar edinmek
be on bad terms v. dargın olmak
bring bad luck v. uğursuz gelmek
have a bad reputation v. adı kötü anılmak
have a bad reputation v. ismi kötü anılmak
get in bad (with someone) v. birisiyle kötü olmak
be in bad (with someone) v. birisiyle kötü olmak
get in bad (with someone) v. birisiyle sorunu olmak
be in bad (with someone) v. birisiyle sorunu olmak
have a bad year v. kötü bir sene geçirmek
have a bad year v. kötü bir yıl geçirmek
do something bad v. kötü bir şeyler yapmak
something bad happen to v. başına kötü bir şey gelmek
be bad news v. kötü olmak
be bad news v. hiç iyi olmamak
be bad news v. sorun/bela demek
play the bad guy v. kötü adamı oynamak
be bad at something v. bir şeyde kötü olmak
fall victim to bad weather v. kötü havanın azizliğine uğramak
be a sign of the bad quality of something v. bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak
write bad check v. karşılıksız çek vermek
get a bad mark v. zayıf bir not almak
get a bad mark v. kötü bir not almak
make bad decisions v. kötü kararlar almak
exhibit bad behaviour v. kötü davranışlar sergilemek
create bad image v. kötü imaj oluşturmak
use bad language v. kötü söz söylemek
use bad words v. kötü söz söylemek
say bad words v. kötü söz söylemek
feel bad v. i̇yi olmamak
go bad v. bozulmak (yiyeceğin bozulması)
be in a bad mood v. keyfi bozuk olmak
go bad v. itilenmek
bad v. kolye takmak
go bad v. kötü birine dönüşmek
go bad v. (yer) güvensiz hale gelmek
bad adj. kifayetsiz
bad adj. pişman
bad adj. değersiz
bad adj. kokmuş
bad adj. sakat (uzuv)
bad adj. habis
bad adj. yanlış
bad adj. sahte
not half bad adj. fena değil
bad adj. terbiyesiz
bad adj. bet
bad adj. şiddetli
in a bad way adj. tehlikede
bad adj. geçersiz
in bad repair adj. kötü durumda
bad adj. kaka
bad adj. müteessir
bad adj. kokuşuk
in bad order adj. bozuk
in a bad way adj. çok hasta
bad adj. kem
went bad adj. ekşimiş
bad adj. sert
bad adj. kara
in a bad fix adj. sıkıntıda
bad off adj. beş parasız
bad adj. hasta
bad adj. zararlı
bad adj. rahatsız
bad adj. ciddi
bad adj. nahoş
went bad adj. çürümüş
bad adj. bitik
bad adj. bozulmuş (yiyecek)
bad adj. keyifsiz
in a bad mood adj. aksiliği üstünde
bad adj. vahim
bad adj. hatalı
bad adj. keleş
very bad adj. haşat
bad adj. yaman
good and bad adj. acı tatlı
bad adj. niteliksiz
not half bad adj. hiç de fena olmayan
bad adj. küfürlü
bad adj. kokuşmuş
bad adj. çok kötü
bad for health adj. sağlığa zararlı
in bad repair adj. tamirsiz
in bad repair adj. iyi tamir edilmemiş
bad adj. çürük
bad adj. sağlıksız
bad adj. kötü şey
bad-tempered adj. huysuz
bad-tempered adj. katır
bad-tempered adj. şirret
bad-tempered adj. ters (insan)
not too bad adj. şöyle böyle
notoriously bad adj. kötü tanınmış
having a bad reputation adj. kötü tanınmış
having a bad reputation adj. kötü şöhretli
notoriously bad adj. kötü şöhretli
bad tempered adj. huylu
bad tempered adj. ters
bad tempered adj. kötü huylu
bad tempered adj. aksi
of bad stock/family adj. kanı bozuk
bad adj. ahlaksız
bad adj. edepsiz
bad adj. haşin
bad adj. aksi
bad adj. huysuz
bad adj. yıkıcı
bad adj. feci
bad adj. zayıf (not/sağlık durumu)
bad adj. tahripkar
bad adj. yaramaz
bad adj. asi
bad adj. üzücü
bad adj. münasebetsiz
bad adj. beceriksiz
bad adj. müstehcen
bad adj. haysiyetsiz
bad adj. biçimsiz
bad adj. hantal
bad adj. isabetsiz
bad adj. uygunsuz
bad adj. saygısız
bad adj. yakışıksız
bad adj. değerlere küfreden
bad adj. kederli
bad adj. üzgün
bad adj. kural dışı
bad adj. berbat
feel-bad adj. üzgün
feel-bad adj. mutsuz
feel-bad adj. mutsuz eden
feel-bad adj. kötü hissettiren
feel-bad adj. depresif
feel-bad adj. depresyona yol açan
in a bad fix adv. zor durumda
in bad health adv. hasta
in bad faith adv. kötü niyetle
in bad health adv. rahatsız
as bad luck adv. aksi gibi
in good times and in bad times in sickness and in health adv. iyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta
bad-temperedly adv. aksi bir şekilde
under bad conditions adv. kötü şartlar altında
under bad conditions adv. kötü koşullar altında
bad-temperedly adv. aksi bir biçimde
bad-temperedly adv. ters ters
bad-temperedly adv. huysuzca
bad-temperedly adv. ters bir şekilde
bad-temperedly adv. aksi
bad-temperedly adv. ters
bad-temperedly adv. aksi aksi
in a bad way adv. kötü bir şekilde
bad adv. kötü bir şekilde
bad adv. ciddi derecede
bad adv. aşırı derecede
bad adv. gereken standardın altında
bad adv. pek ziyade
bad adv. çok
bad adv. pek çok
too bad! interj. ne yazık!
Phrasals
go bad v. bayatlamak
go bad v. kokuşmak
Phrases
not half bad expr. hiç fena değil
not bad at all expr. hiç fena değil
with a good or bad grace expr. isteyerek veya istemeyerek
bad sides expr. kötü yönler
bad sides of expr. kötü tarafları
the samples range from bad to excellent expr. örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor
bad sides of expr. kötü yanları
bad sides expr. kötü yanlar
bad sides expr. kötü taraflar
what bad weather expr. ne kadar da kötü bir hava
bad sides of expr. kötü yönleri
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
good, bad, or indifferent expr. olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasıl olursa olsun olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasılsa öyle kabul et
bad publicity is good publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
no publicity is bad publicity expr. kötü reklam olmayan reklamdır
no publicity is bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
in bad circumstances expr. durumu olmayan
in bad circumstances expr. parasal açıdan kötü durumda
Proverb
bad news travels fast kötü haber tez yayılır
bad news travels fast kötü haber tez duyulur
bad news travels fast kara haber tez duyulur
a bad workman always blames his tools beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur
bad penny always turns up kapıdan kovsan bacadan girer
a bad workman always blames his tools alet işler, el övünür
fire is a good servant but a bad master ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir
bad news travels fast kötü haber çabuk yayılır
bad money drives out good kötü para iyiyi safdışı eder
hope is a good breakfast but a bad supper ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir
make the best of a bad job kötü bir işi elden geldiğince düzeltmek
nothing so bad but it might have been worse daha kötüsü de olabilirdi
nothing so bad but might have been worse beterin beteri var
nothing so bad but it might have been worse beterin beteri var
bad excuse is better than none hiç olmazsa bir mazeretin olsun
bad excuse is better than none kötü bir mazeretinin olması hiç olmamasından daha iyidir
bad workman blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der
money is a good servant but a bad master para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış dokuza inmez sekize
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış bir kere ne yapsak nafile
a bad temper harms its possessor most keskin sirke küpüne zarar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
three moves are as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
three moves are as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
a bad carpenter blames his tools beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış
a bad carpenter blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
bad workers always blame their tools beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış
bad workers always blame their tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
a bad beginning makes a bad ending sabah sürçen geceye dek sürçer
hope is a good breakfast but a bad supper çabasız umut meyvesiz ağaca benzer

Bedeutungen, die der Begriff "bad!" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 11 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Geography
bad godesberg bad godesberg n.
bad homburg vor der höhe bad homburg n.
Archaic
bide-bad bad v.
Slang
bad trip bum trip n.
bad trip bummer n.
bad trip bum trip n.
bad tribe girmek trippin mad balls v.
bad tribe girmek trippin my balls off v.
bad tribe girmek have a bad trip v.
British Slang
(uyuşturucudan) bad tribe girmek sledge v.
Modern Slang
lsd aldıktan sonra yaşanan bad trip acid casualty n.