|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
birbirine girme |
ruck n.
|
|
He got into a ruck with his neighbour over a parking dispute.
Aracın park yeri yüzünden komşusuyla birbirine girdiler.
More Sentences
|
2 |
General |
birbirine uymak |
go together v.
|
|
Your jacket and tie don't go together.
Ceketin ve kravatın birbirine uymuyor.
More Sentences
|
3 |
General |
birbirine bağlanmak |
link v.
|
|
The linking of these two is therefore a very important element, as it is in General Morillon's report.
Bu nedenle General Morillon'un raporunda olduğu gibi bu ikisinin birbirine bağlanması çok önemli bir unsurdur.
More Sentences
|
4 |
General |
birbirine karıştırmak |
confuse v.
|
|
When it comes to emissions trading, we must be careful not to confuse two things.
Emisyon ticareti söz konusu olduğunda iki şeyi birbirine karıştırmamaya dikkat etmeliyiz.
More Sentences
|
5 |
General |
birbirine uymak |
match v.
|
|
Tom's socks don't match.
Tom'un çorapları birbirine uymuyor.
More Sentences
|
6 |
General |
birbirine yapışmak |
stick together v.
|
|
Two pages of the book stuck together.
Kitabın iki sayfası birbirine yapışmış.
More Sentences
|
7 |
General |
birbirine yaklaşmak |
converge v.
|
|
Research seems to show that our traditions are tending to converge slowly.
Araştırmalar, geleneklerimizin yavaş yavaş birbirine yaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
More Sentences
|
8 |
General |
birbirine benzemek |
resemble each other v.
|
|
The two buses resemble each other at first glance.
İki otobüs ilk bakışta birbirine benziyor.
More Sentences
|
9 |
General |
birbirine güvenmek |
trust each other v.
|
|
We have to learn to trust each other.
Birbirimize güvenmeyi öğrenmeliyiz.
More Sentences
|
10 |
General |
birbirine ilham vermek |
inspire each other v.
|
|
The process will continue and the participants will inspire each other.
Süreç devam edecek ve katılımcılar birbirlerine ilham verecektir.
More Sentences
|
11 |
General |
birbirine karıştırmak |
mix v.
|
|
A blender lets you mix different foods together.
Bir blender farklı yiyecekleri birbirine karıştırmanızı sağlar.
More Sentences
|
12 |
General |
birbirine karışmak |
commingle v.
|
|
The flavours commingle in this dish, creating a unique taste.
Bu yemekte tatlar birbirine karışarak eşsiz bir lezzet yaratır.
More Sentences
|
13 |
General |
birbirine … vermek |
exchange v.
|
|
They exchanged phone numbers towards the end of the evening.
Akşamın sonuna doğru birbirlerine telefon numaralarını verdiler.
More Sentences
|
14 |
General |
birbirine bağlamak |
bind v.
|
|
We must now, in connection with enlargement, have a solidarity policy, and we must bind Europe together.
Şimdi genişlemeyle bağlantılı olarak bir dayanışma politikasına sahip olmalı ve Avrupa'yı birbirine bağlamalıyız.
More Sentences
|
15 |
General |
birbirine bağlamak |
bind v.
|
|
The third pillar is the one which binds these two together.
Üçüncü sütun ise bu ikisini birbirine bağlayan sütundur.
More Sentences
|
16 |
General |
birbirine benzer |
alike adj.
|
|
The twin sisters are alike as two peas in a pod.
İkiz kardeşler bir elmanın iki yarısı kadar birbirine benziyor.
More Sentences
|
|
17 |
General |
birbirine yakın |
close adj.
|
|
Tom and I don't live close to each other.
Tom ve ben birbirimize yakın oturmuyoruz.
More Sentences
|
18 |
General |
birbirine bağlı |
interdependent adj.
|
|
Agriculture is therefore made up of two interdependent elements.
Dolayısıyla tarım birbirine bağlı iki unsurdan oluşmaktadır.
More Sentences
|
19 |
General |
birbirine bağlı |
interconnected adj.
|
|
Not only are economies interconnected worldwide, but so too is human suffering.
Dünyanın her yerinde yalnızca ekonomiler değil, insanların çektiği acılar da birbirlerine bağlıdır.
More Sentences
|
20 |
General |
birbirine bağımlı |
interdependent adj.
|
|
The world today is more interdependent than ever before.
Bugün dünya her zamankinden daha fazla birbirine bağımlı hale gelmiştir.
More Sentences
|
21 |
General |
(birbirine) ters düşen |
running counter adj.
|
|
This is why I cannot vote for a text which, far from achieving its objectives, runs counter to them.
İşte bu nedenle, hedeflerine ulaşmak bir yana, bu hedeflere ters düşen bir metne oy veremem.
More Sentences
|
22 |
General |
birbirine bağlılık |
interdependence n.
|
|
23 |
General |
birbirine benzerlik |
uniformity n.
|
|
24 |
General |
birbirine çok bağlı topluluk |
phalanx n.
|
|
25 |
General |
iki sert yüzün birbirine sürtünmesinden çıkan ses |
crepitation n.
|
|
26 |
General |
birbirine dolaşma |
embrangling n.
|
|
27 |
General |
iki kara parçasını birbirine bağlayan ve deniz kabardığında suyla kaplanan beton yol |
causeway n.
|
|
28 |
General |
birbirine geçirme |
enlacement n.
|
|
29 |
General |
fransız riviera'sında, nice'le menton arasındaki yarlardan geçen birbirine paralel üç yol |
corniche n.
|
|
30 |
General |
birbirine bağlantılılık |
interconnectedness n.
|
|
31 |
General |
çark dişlerinin birbirine girmesi |
mesh n.
|
|
32 |
General |
birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri |
spouse n.
|
|
33 |
General |
birbirine dolaşma |
embranglement n.
|
|
34 |
General |
sıkıştırıp birbirine kaynatma |
impaction n.
|
|
35 |
General |
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) |
stairway n.
|
|
36 |
General |
birbirine çarpan madeni şeylerin çıkardığı ses |
clash n.
|
|
|
37 |
General |
birbirine dolama |
entwining n.
|
|
38 |
General |
birbirine geçme |
engagement n.
|
|
39 |
General |
birbirine açılan odalar |
interconnecting rooms n.
|
|
40 |
General |
birbirine denk yapan |
equilibrator n.
|
|
41 |
General |
pantolonu ve bluzu birbirine düğmelenen çocuk tulumu |
pantywaist n.
|
|
42 |
General |
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) |
staircase n.
|
|
43 |
General |
birbirine karışan görüntü |
dissolve n.
|
|
44 |
General |
birbirine göre ayarlama |
coordination n.
|
|
45 |
General |
eşlerin birbirine kötü davranması |
spousal abuse n.
|
|
46 |
General |
birbirine bağlı olma |
interconnection n.
|
|
47 |
General |
birbirine zıt iki şey |
antipodes n.
|
|
48 |
General |
birbirine eşit hale getirme |
equalizing n.
|
|
49 |
General |
ayakları birbirine vurarak zıplama |
entrechat n.
|
|
50 |
General |
birbirine tutkunluk |
cohesiveness n.
|
|
51 |
General |
bünyece birbirine benzeyiş |
homogeny n.
|
|
52 |
General |
birbirine bindirme |
imbrication n.
|
|
53 |
General |
birbirine benzerlik |
kinship n.
|
|
54 |
General |
birbirine geçirme |
enlacing n.
|
|
55 |
General |
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey |
tweedledum and tweedlelee n.
|
|
56 |
General |
birbirine yakın bulundurma |
juxtaposition n.
|
|
57 |
General |
birbirine yakın koyma |
juxtaposition n.
|
|
58 |
General |
birbirine yakın bulunma |
juxtaposition n.
|
|
59 |
General |
birbirine bağlı yaşlı evli çift |
darby and joan n.
|
|
60 |
General |
birbirine karışma |
intermingling n.
|
|
61 |
General |
birbirine uymama |
mismatch n.
|
|
62 |
General |
birbirine benzememezlik |
nonuniformity n.
|
|
63 |
General |
birbirine yakın olan gözler |
closely set eyes n.
|
|
64 |
General |
bir bölgeyi birbirine düşman topluluklara ayırma |
balkanisation n.
|
|
65 |
General |
dostları birbirine düşüren kimse |
alienator n.
|
|
66 |
General |
birbirine karışma |
amalgam n.
|
|
67 |
General |
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği |
book matching n.
|
|
68 |
General |
birbirine bağlama |
concatenation n.
|
|
69 |
General |
birbirine yakın olan gözler |
close set eyes n.
|
|
70 |
General |
birkaç cihaz veya elektrik devresinin birbirine bağlanması |
hook-up n.
|
|
71 |
General |
birbirine yakın olan gözler |
narrow-set eyes n.
|
|
72 |
General |
birbirine bağlama |
interlock n.
|
|
73 |
General |
birbirine bağlı olma |
interdependence n.
|
|
74 |
General |
birbirine benzeyenler |
the like n.
|
|
75 |
General |
birbirine geçmeli (zincir) bilezik |
chain bracelet n.
|
|
76 |
General |
(birbirine) karışmazlık |
immiscibility n.
|
|
|
77 |
General |
ailede birbirine benzeme |
family likeness n.
|
|
78 |
General |
yakın/birbirine kenetlenmiş aile |
close-knit family n.
|
|
79 |
General |
birbirine bağlı olma |
interconnectedness n.
|
|
80 |
General |
birbirine karışan akarsu |
confluent n.
|
|
81 |
General |
serçe parmaklarını birbirine sarıp söz mü deme |
pinky swear n.
|
|
82 |
General |
serçe parmaklarını birbirine sarıp söz mü deme |
pinky promise n.
|
|
83 |
General |
birkaç cihaz veya elektrik devresinin birbirine bağlanması |
hookup n.
|
|
84 |
General |
birbirine eşit hale getirme |
equalising n.
|
|
85 |
General |
birbiriyle bağlantılı ya da birbirine benzeyen insanların ya da şeylerin oluşturduğu grup |
constellation n.
|
|
86 |
General |
bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması |
one-world n.
|
|
87 |
General |
(soğuktan vs) birbirine vuran dişler |
chattering teeth n.
|
|
88 |
General |
birbirine eşit hale getirme |
adequation n.
|
|
89 |
General |
terasları ve bahçeleri birbirine bitişik olan evler |
back-to-back n.
|
|
90 |
General |
rugby'de iki takımın sekiz oyuncusunun birbirine kenetlenmesi sırasında arka bölümdeki uç oyuncuları |
back row n.
|
|
91 |
General |
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme |
raising bee n.
|
|
92 |
General |
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme |
barn raising n.
|
|
93 |
General |
birbirine iltimas geçme |
backscratching n.
|
|
94 |
General |
fransa ve ingiltere'yi denizden birbirine bağlayan, iki ülkenin ortak yapımı olan demir yolu tüneli |
la manche n.
|
|
95 |
General |
brezilya'ya özgü, partnerlerin birbirine sıkıca sarılıp yakın temasta bulunduğu balo salonu dansı |
lambada n.
|
|
96 |
General |
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey |
necklace n.
|
|
97 |
General |
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne |
nest n.
|
|
98 |
General |
iki kişinin birbirine yardım ettiği ya da birbirini koruduğu sistem |
the buddy system n.
|
|
99 |
General |
birbirine geçme |
engagement n.
|
|
100 |
General |
birbirine benzerlik |
unifromness n.
|
|
101 |
General |
birbirine sürtünme |
jostle n.
|
|
102 |
General |
birbirine bağlı olmama |
unsolidity n.
|
|
103 |
General |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin n.
|
|
104 |
General |
çitleri birbirine bağlayan şey |
urith [obsolete] n.
|
|
105 |
General |
tap dansında topukları havada birbirine vurma |
bells n.
|
|
106 |
General |
iki şeyi birbirine sıkıca bağlamaya yarayan ip parçası |
lasher n.
|
|
107 |
General |
birbirine yakın konumlanmış ve grup olarak kabul edilen bir dizi yer |
vicinage n.
|
|
108 |
General |
halat bükümlerinin uçlarını sonraki iki halat gövdesi boyunca birbirine tutturarak yapılan boşa cevizi düğümü |
matthew walker n.
|
|
109 |
General |
halat bükümlerinin uçlarını sonraki iki halat gövdesi boyunca birbirine tutturarak yapılan boşa cevizi düğümü |
matthew walker knot n.
|
|
110 |
General |
genellikle uyumsuz elementlerin birbirine karışması |
melee n.
|
|
111 |
General |
genellikle uyumsuz elementlerin birbirine karışması |
mellay n.
|
|
112 |
General |
bir çıkrığa dolanmış ve her iki ucu birbirine bağlanmış ip veya zincir |
messenger n.
|
|
113 |
General |
stadyumdaki izleyicilerin birbirine izleyen bölümler halinde ayağa kalkarak kollarını kaldırıp sonra da oturarak yarattıkları dalgalanma efekti |
mexican wave n.
|
|
114 |
General |
birbirine dolanan kimse veya şey |
wreather n.
|
|
115 |
General |
kenarlarından birbirine iliştirilmiş kağıt destesi |
book n.
|
|
116 |
General |
su yolunda birbirine bağlı kütük bariyeriyle kapatılmış alan |
boom n.
|
|
117 |
General |
iki parçayı birbirine tutturmak için kullanılan kıskaç alet |
hold-down n.
|
|
118 |
General |
keten iple birbirine bağlanan kuru çiçek saplarından yapılan maori salı |
mokihi n.
|
|
119 |
General |
birbirine karışan sesler |
lurry n.
|
|
120 |
General |
birbirine karışmış grup |
lurry n.
|
|
121 |
General |
birbirine prangayla bağlı mahkumlar |
gang [us] n.
|
|
122 |
General |
birbirine yapıştırma |
glutination n.
|
|
123 |
General |
birbirine bağlama |
glutination n.
|
|
124 |
General |
eskiden kuzey ingiltere'de birbirine benzeyen iki idolden biri |
golden calf n.
|
|
125 |
General |
iki parçayı birbirine tutturmak için kullanılan kıskaç alet |
holddown n.
|
|
126 |
General |
(ahşap blokların birbirine vurduğunda çıkardığı sese benzeyen) keskin, boğuk ses |
chock n.
|
|
127 |
General |
(parmaklar arasında ritmik şekilde birbirine vurulan) iki düz ahşap parçası |
clappers n.
|
|
128 |
General |
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi |
clash n.
|
|
129 |
General |
hançerin bıçak ile sapını birbirine bağlayan kısmı |
dagger n.
|
|
130 |
General |
birbirine geçmiş halkalar |
gymnal n.
|
|
131 |
General |
birbirine benzeşmeyen veya nihai birlikten yoksun unsurlar |
multiverse n.
|
|
132 |
General |
kaplamalı iki yüzeyi birbirine yapıştıran tutkal |
impact adhesive n.
|
|
133 |
General |
birbirine bağımlı şekilde yapılan çalışma |
communion n.
|
|
134 |
General |
birbirine yaklaştırma |
compacture [obsolete] n.
|
|
135 |
General |
birbirine geçen şey |
conjunct n.
|
|
136 |
General |
birbirine yamama |
consarcination n.
|
|
137 |
General |
birbirine yakın veya paralel yerleştirilen iki küçük parmaklık |
bars gemel n.
|
|
138 |
General |
birbirine karışan şey |
commingler n.
|
|
139 |
General |
birbirine bağlı parçalardan oluşan bütün |
complex n.
|
|
140 |
General |
parçaların birbirine ve bütüne göre düzenlenmesi |
composing n.
|
|
141 |
General |
sistemi kullanan kişinin sesli yanıt alabilmesi için bir yazılım program tarafından birbirine eklenmiş olan birleştirilmiş veya kaydedilmiş sözcükler |
concatenated speech n.
|
|
142 |
General |
birbirine bağlı bir dizinin birleşmesi |
concatenation n.
|
|
143 |
General |
birbirine bağlı olan unsurlardan oluşan dizi |
concatenation n.
|
|
144 |
General |
birbirine bağlı şeylerin sırası |
concatenation n.
|
|
145 |
General |
barakanın iki ucunu birbirine bağlayan geçit |
dogtrot [dialect] n.
|
|
146 |
General |
iki seyyar evin birbirine cıvatalanmış ve yerleşik halde kullanımı |
doublewide n.
|
|
147 |
General |
birbirine düzgünce geçme |
dovetailing n.
|
|
148 |
General |
birbirine düzgünce oturma |
dovetailing n.
|
|
149 |
General |
düşünsel olarak birbirine bağlı kişilerden oluşan grup |
family n.
|
|
150 |
General |
birbirine ters unsurlar |
incompatibilities n.
|
|
151 |
General |
birbirine denk unsurlar |
parallel n.
|
|
152 |
General |
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori |
parallelism n.
|
|
153 |
General |
birbirine geçirilerek koni şekli oluşturan bir dizi ağırlık |
pile [obsolete] n.
|
|
154 |
General |
iki kişinin birbirine kenetlenerek itişmesi |
clinch n.
|
|
155 |
General |
uyumlu şekilde birbirine karıştırma |
contemperature n.
|
|
156 |
General |
iki tazıyı birbirine bağlamak için zincirle birleştirilen tasmalar |
couple n.
|
|
157 |
General |
burçlu cephede komşu iki burcu birbirine bağlayan parçası |
curtain n.
|
|
158 |
General |
düz duvar cephesinde komşu iki duvarı birbirine bağlayan bölüm |
curtain n.
|
|
159 |
General |
gemi inşaatında yapı elemanlarını birbirine bağlayan işçi |
fastener n.
|
|
160 |
General |
birbirine bağlama |
inosculate n.
|
|
161 |
General |
birbirine geçirme |
interlocking n.
|
|
162 |
General |
birbirine geçmiş olma |
intertanglement n.
|
|
163 |
General |
birbirine dolanma |
intertwist n.
|
|
164 |
General |
birbirine dolama |
intertwist n.
|
|
165 |
General |
birbirine karıştırma |
interunion n.
|
|
166 |
General |
birbirine dolanmışlık |
intervolution n.
|
|
167 |
General |
birbirine dolama |
interweave n.
|
|
168 |
General |
birbirine girmişlik |
intimacy n.
|
|
169 |
General |
izomorfizmle birbirine bağlı maddeler |
isomorph n.
|
|
170 |
General |
iki büyük yapıyı veya boşluğu birbirine bağlayan dar kısım |
isthmus n.
|
|
171 |
General |
(birbirine yapıştırılmış deri kırpıntılarından oluşturulan) fabrika üretimi deri |
pancake n.
|
|
172 |
General |
dalların kesilip birbirine örülmesi |
plashing n.
|
|
173 |
General |
birbirine zıt olan bir çift şeyden her biri |
contrary n.
|
|
174 |
General |
birbirine açılan iki oda arasındaki sürme kapı çiftinden her biri |
folding door n.
|
|
175 |
General |
taş duvarın karşılıklı duvarların birbirine yaklaştırılması ile inşa edilmiş alt yüzü |
gather n.
|
|
176 |
General |
birbirine akraba kabilelerin yaşadığı birden fazla bölgeye yayılmış kabile örgütlenmesi |
gau n.
|
|
177 |
General |
birbirine kan bağı ile bağlı müşterek kiracılar |
gavel n.
|
|
178 |
General |
birbirine vurma |
percussion n.
|
|
179 |
General |
birbirine dolama |
plexure n.
|
|
180 |
General |
birbirine bağlı palplanş dizisi |
pug piling n.
|
|
181 |
General |
birbirine bağlı şeyler dizisi |
rope n.
|
|
182 |
General |
parçaların veya yüzeylerin birbirine tam teması |
seat n.
|
|
183 |
General |
birbirine bağlı olmayan benzer eşyalar öbeği |
sheaf n.
|
|
184 |
General |
kısa iplerin birbirine dolanması ile elde edilen bir ip örgüsü |
short splice n.
|
|
185 |
General |
birbirine laf atma oyunu |
signifying n.
|
|
186 |
General |
birbirine benzer şey |
sister n.
|
|
187 |
General |
birbirine rakip üç kişi, grup veya fikir arasındaki çatışma |
truel n.
|
|
188 |
General |
ucunda birbirine dikili iki deri parçası olan bir çeşit sopa |
slapstick n.
|
|
189 |
General |
rakiplerin izleyici önünde birbirine sözle saldırması |
smackdown n.
|
|
190 |
General |
parmak gücüyle birbirine geçebilen bir tür perçin |
snaphead n.
|
|
191 |
General |
(alet) birbirine geçip yuvasına oturma sesi |
sneck n.
|
|
192 |
General |
piramit şeklinde birbirine bağlı holding zinciri |
pyramid n.
|
|
193 |
General |
birbirine bakan iki kitap sayfası |
spread head n.
|
|
194 |
General |
vücut bölümlerini birbirine sürten kimse |
stridulator n.
|
|
195 |
General |
vücut bölümlerini birbirine sürterek ses çıkaran böcek |
stridulator n.
|
|
196 |
General |
(marksist teoride) yasal ve siyasi kuruluş ve ideolojilerden oluşan birbirine bağımlı üst yapı |
superstructure n.
|
|
197 |
General |
doğal afetlerin eşit ölçüde birbirine karışma durumu |
symmetry n.
|
|
198 |
General |
birbirine sınırı olan ülke |
neighbor n.
|
|
199 |
General |
birbirine sınırı olan ülke |
neighbour n.
|
|
200 |
General |
birbirine geçmek (çark dişi) |
mesh v.
|
|
201 |
General |
birbirine düşürmek |
set at loggerheads v.
|
|
202 |
General |
birbirine tutturmak |
brace v.
|
|
203 |
General |
birbirine bağlamak |
concatenate v.
|
|
204 |
General |
birbirine girmek |
tangle with v.
|
|
205 |
General |
birbirine sokulmak |
cuddle v.
|
|
206 |
General |
sokulmak (birbirine) |
cuddle v.
|
|
207 |
General |
birbirine geçirmek |
engage v.
|
|
208 |
General |
birbirine girmek |
snarl v.
|
|
209 |
General |
iki şeyi birbirine karıştırmak |
mix together v.
|
|
210 |
General |
birbirine çarpmak |
knock together v.
|
|
211 |
General |
birbirine bağlamak |
twist together v.
|
|
212 |
General |
birbirine tam anlamıyla uymak (renk vb) |
match well together v.
|
|
213 |
General |
birbirine geçirmek |
intertwine v.
|
|
214 |
General |
birbirine katmak |
snarl v.
|
|
215 |
General |
birbirine karıştırmak |
mingle v.
|
|
216 |
General |
birbirine çarpmak (madeni şeyleri) |
clash v.
|
|
217 |
General |
birbirine sokulmak |
nestle v.
|
|
218 |
General |
birbirine geçmek |
mesh v.
|
|
219 |
General |
birbirine uymak |
jibe v.
|
|
220 |
General |
birbirine geçirmek |
dovetail v.
|
|
221 |
General |
birbirine dikmek |
seam together v.
|
|
222 |
General |
birbirine girmek |
engage v.
|
|
223 |
General |
birbirine bağlanmak |
interlock v.
|
|
224 |
General |
birbirine zıt olmak |
be poles apart v.
|
|
225 |
General |
birbirine sarmak |
intertwine v.
|
|
226 |
General |
çark dişleri birbirine geçmek |
gear v.
|
|
227 |
General |
iple birbirine bağlamak |
lash together v.
|
|
228 |
General |
kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek |
play both ends against the middle v.
|
|
229 |
General |
birbirine bağlamak |
interlock v.
|
|
230 |
General |
kaynamak (kırık bir kemiğin uçları birbirine) |
set v.
|
|
231 |
General |
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak |
knit v.
|
|
232 |
General |
birbirine sarılmak |
intertwine v.
|
|
233 |
General |
tutkal ile birbirine yapıştırmak |
glue v.
|
|
234 |
General |
birbirine geçmek |
lock v.
|
|
235 |
General |
boks birbirine sarılmak |
clinch v.
|
|
236 |
General |
birbirine dolamak |
interlace v.
|
|
237 |
General |
birbirine geçmek |
intertwine v.
|
|
238 |
General |
birbirine geçirmek |
rabbet v.
|
|
239 |
General |
birbirine dolaşmak |
mat v.
|
|
240 |
General |
birbirine uymak |
tally up v.
|
|
241 |
General |
birbirine yakın bulunmak |
be in juxtaposition v.
|
|
242 |
General |
birbirine dolanmak |
interlace v.
|
|
243 |
General |
birbirine karıştırmak |
interweave v.
|
|
244 |
General |
birbirine göre ayarlamak |
coordinate v.
|
|
245 |
General |
birbirine geçirmek (çark dişlerini) |
mesh v.
|
|
246 |
General |
birbirine uydurmak |
tally up v.
|
|
247 |
General |
birbirine zıt oldukları halde belirli bir amaç için birlikte çalışmak |
be strange bedfellows v.
|
|
248 |
General |
uydurmak (birbirine) |
match v.
|
|
249 |
General |
birbirine tutturmak |
engage v.
|
|
250 |
General |
birbirine karıştırarak hazırlamak |
concoct v.
|
|
251 |
General |
birbirine sokulup sarılmak |
huddle v.
|
|
252 |
General |
ortalığı birbirine katmak |
turn the place upside down v.
|
|
253 |
General |
uymak (birbirine) |
match v.
|
|
254 |
General |
birbirine geçirmek |
interlace v.
|
|
255 |
General |
birbirine geçmek |
fit together v.
|
|
256 |
General |
birbirine uymamak |
mismatch v.
|
|
257 |
General |
birbirine bağlamak |
leash v.
|
|
258 |
General |
birbirine geçmek |
interlace v.
|
|
259 |
General |
birbirine geçirmek |
entwine v.
|
|
260 |
General |
birbirine geçirmek |
enlace v.
|
|
261 |
General |
birbirine düşürmek |
play off against v.
|
|
262 |
General |
birbirine geçirmek |
intertangle v.
|
|
263 |
General |
birbirine çarpmak (madeni şeyler) |
clash v.
|
|
264 |
General |
birbirine yakın koymak |
juxtapose v.
|
|
265 |
General |
birbirine açılmak (odalar) |
communicate v.
|
|
266 |
General |
birbirine geçmek |
intertangle v.
|
|
267 |
General |
birbirine geçirmek |
lock v.
|
|
268 |
General |
birbirine kenetlenmek |
bunch up v.
|
|
269 |
General |
birbirine açılmak |
communicate v.
|
|
270 |
General |
birbirine kenetlenmek |
interlock v.
|
|
271 |
General |
birbirine yapıştırmak (bant/film uçlarını) |
splice v.
|
|
272 |
General |
birbirine bağlamak (iki ucu) |
splice v.
|
|
273 |
General |
birbirine yaklaşmak |
close up v.
|
|
274 |
General |
birbirine karışmak |
meld v.
|
|
275 |
General |
birbirine eklemek |
splice v.
|
|
276 |
General |
birbirine sokularak yatmak |
nestle v.
|
|
277 |
General |
birbirine girme |
fall out with v.
|
|
278 |
General |
birbirine geçmek |
interdigitate v.
|
|
279 |
General |
birbirine kenetlemek |
interdigitate v.
|
|
280 |
General |
ortalığı birbirine katmak |
kick up a row v.
|
|
281 |
General |
birbirine karıştırmak |
alloy v.
|
|
282 |
General |
birbirine karıştırıp hazırlamak |
concoct v.
|
|
283 |
General |
dişleri birbirine vurmak |
chatter v.
|
|
284 |
General |
birbirine gitmemek |
clash v.
|
|
285 |
General |
birbirine katmak |
confound v.
|
|
286 |
General |
(çark dişleri) birbirine geçmek |
mesh v.
|
|
287 |
General |
birbirine geçmek |
engage v.
|
|
288 |
General |
birbirine kenetlenmek |
be tight-knit v.
|
|
289 |
General |
birbirine sokulmak |
hucklebone v.
|
|
290 |
General |
birbirine bağlamak |
interconnect v.
|
|
291 |
General |
birbirine kenetlemek |
interlock v.
|
|
292 |
General |
birbirine karışmak |
jumble v.
|
|
293 |
General |
birbirine uydurmak |
match v.
|
|
294 |
General |
olayları birbirine bağlamak |
connect with v.
|
|
295 |
General |
birbirine çarpmak |
collide v.
|
|
296 |
General |
birbirine uymak |
match each other v.
|
|
297 |
General |
birbirine düşürmek |
set at odds v.
|
|
298 |
General |
birbirine düşürmek |
play off v.
|
|
299 |
General |
birbirine düşürmek |
set against v.
|
|
300 |
General |
birbirine yakışmak |
match each other v.
|
|
301 |
General |
birbirine düşürmek |
set somebody against somebody v.
|
|
302 |
General |
birbirine ulaşmaya çalışmak |
try to reach each other v.
|
|
303 |
General |
birbirine düşmek |
fall out with each other v.
|
|
304 |
General |
birbirine sıkıca bağlanmak |
intermesh v.
|
|
305 |
General |
birbirine geçmek |
intermesh v.
|
|
306 |
General |
soğuktan dişleri birbirine vurmak |
one's teeth chatter from the cold v.
|
|
307 |
General |
tutkalla birbirine yapıştırmak |
glue something together v.
|
|
308 |
General |
birbirine düğümlemek |
knot something together v.
|
|
309 |
General |
elleri birbirine sıkıca kenetlenmiş bir şekilde balkona doğru yürümek |
walk to the balcony with hands clasped tightly together v.
|
|
310 |
General |
kafalarını birbirine vurmak |
bang heads together v.
|
|
311 |
General |
birbirine uymak |
gybe v.
|
|
312 |
General |
topuklarını birbirine vurmak |
click your heels v.
|
|
313 |
General |
topuklarını birbirine vurmak |
hit the heels of your heels together v.
|
|
314 |
General |
topuklarını birbirine vurmak |
stamp your heels v.
|
|
315 |
General |
birbirine eşlik etmek |
accompany each other v.
|
|
316 |
General |
birbirine geçmek |
take v.
|
|
317 |
General |
yeniden birbirine tutturmak |
rebrace v.
|
|
318 |
General |
yeniden birbirine tutturmak |
re-brace v.
|
|
319 |
General |
birbirine yapışmak |
cement v.
|
|
320 |
General |
birbirine uymak |
check v.
|
|
321 |
General |
birbirine ısındırmak |
thaw v.
|
|
322 |
General |
her taraf birbirine karışmak |
tousel v.
|
|
323 |
General |
her taraf birbirine karışmak |
towzle v.
|
|
324 |
General |
her taraf birbirine karışmak |
towsle v.
|
|
325 |
General |
birbirine geçerek şekil almak |
trellis v.
|
|
326 |
General |
birbirine uygun yapmak |
twin v.
|
|
327 |
General |
birbirine katmak |
amaze [obsolete] v.
|
|
328 |
General |
birbirine geçmek |
engage v.
|
|
329 |
General |
birbirine karıştırmak |
embraid [obsolete] v.
|
|
330 |
General |
birbirine sürtünmek |
jostle v.
|
|
331 |
General |
birbirine bağlanmak |
enlink v.
|
|
332 |
General |
birbirine karıştırmak |
enterlace [obsolete] v.
|
|
333 |
General |
birbirine geçirmek |
enterlace [obsolete] v.
|
|
334 |
General |
birbirine karıştırmak |
enterlace [obsolete] v.
|
|
335 |
General |
birbirine benzemeyen hale getirmek |
unliken [obsolete] v.
|
|
336 |
General |
birbirine kenetlemek |
jigsaw v.
|
|
337 |
General |
birbirine geçirerek veya birleştirerek üretmek |
make up v.
|
|
338 |
General |
birbirine geçirerek veya birleştirerek tamamlamak |
make up v.
|
|
339 |
General |
(birbirine) uymak |
mate v.
|
|
340 |
General |
birbirine bağlamak |
bland [dialect] [uk] v.
|
|
341 |
General |
birbirine karışmak |
bleed v.
|
|
342 |
General |
birbirine yakın koymak |
juxtaposit v.
|
|
343 |
General |
(bir şeyi) birbirine yapıştırılmış tahta parçalarıyla sabitlemek |
block v.
|
|
344 |
General |
(kağıt) sıcaklık ve baskı ile birbirine yapışmak |
block v.
|
|
345 |
General |
birbirine geçirmek |
writhe v.
|
|
346 |
General |
birbirine geçmek |
writhe v.
|
|
347 |
General |
birbirine karıştırmak |
wreathe v.
|
|
348 |
General |
birbirine bağlamak |
harness v.
|
|
349 |
General |
birbirine karıştırmak |
box [australia] v.
|
|
350 |
General |
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) |
hogtie v.
|
|
351 |
General |
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) |
hog-tie v.
|
|
352 |
General |
birbirine sadık kalmak |
hold together v.
|
|
353 |
General |
(dansta) ayakları ve dirseği birbirine kenetlemek |
hook v.
|
|
354 |
General |
birbirine bağlamak |
hook up v.
|
|
355 |
General |
birbirine dolaştırmak |
hopple v.
|
|
356 |
General |
birbirine bastırmak |
hug v.
|
|
357 |
General |
özellikle düzensiz şekilde birbirine karıştırmak |
mishmash v.
|
|
358 |
General |
birbirine karışmak |
mishmash v.
|
|
359 |
General |
gönyeburun ekleme ile birbirine uyumlu hale getirmek |
miter v.
|
|
360 |
General |
birbirine karıştırmak |
replait v.
|
|
361 |
General |
birbirine değer vermek |
care for each other v.
|
|
362 |
General |
birbirine yapıştırmak |
glutinate v.
|
|
363 |
General |
birbirine bağlamak |
glutinate v.
|
|
364 |
General |
birbirine vurmak |
clap v.
|
|
365 |
General |
aşılarmış gibi birbirine tutturmak |
graft v.
|
|
366 |
General |
iğneyle birbirine dikmek |
graft v.
|
|
367 |
General |
birbirine bağlamak |
oop v.
|
|
368 |
General |
ortalığı birbirine katmak |
rounce v.
|
|
369 |
General |
iki şeyi birbirine karıştırmak |
rummage [obsolete] v.
|
|
370 |
General |
birbirine karıştırmak |
rummage [obsolete] v.
|
|
371 |
General |
birbirine girmek |
run v.
|
|
372 |
General |
birbirine bağlamak |
imbound v.
|
|
373 |
General |
birbirine bastırmak |
impact v.
|
|
374 |
General |
birbirine geçmek |
impregnate v.
|
|
375 |
General |
birbirine sarılmak |
complect [obsolete] v.
|
|
376 |
General |
birbirine geçmek |
complect [obsolete] v.
|
|
377 |
General |
birbirine karıştırmak |
complect [obsolete] v.
|
|
378 |
General |
birbirine bağlamak |
conjugate v.
|
|
379 |
General |
birbirine uymamak |
disproportion v.
|
|
380 |
General |
birbirine tutturmak |
balter v.
|
|
381 |
General |
(ayakkabı sayasının) parçalarını birbirine dikmek |
close v.
|
|
382 |
General |
birbirine uymak |
coapt v.
|
|
383 |
General |
birbirine yapıştırmak |
coapt v.
|
|
384 |
General |
birbirine bağlamak |
coapt v.
|
|
385 |
General |
birbirine bastırmak |
coarct [obsolete] v.
|
|
386 |
General |
birbirine katmak |
comingle v.
|
|
387 |
General |
birbirine sarılmak |
complicate v.
|
|
388 |
General |
karman çorman birbirine karışmak |
complicate [obsolete] v.
|
|
389 |
General |
ağırlığı patenlerin iç kenarına verip ayakları birbirine yaklaştırıp birbirinden uzaklaştırarak geriye doğru gitmek |
double scull v.
|
|
390 |
General |
birbirine zincirlemek |
incatenate v.
|
|
391 |
General |
(farklı şeyleri) birbirine karıştırmak |
contemper v.
|
|
392 |
General |
birbirine ilham vermek |
cross-pollinate v.
|
|
393 |
General |
birbirine yakın şekilde tutturmak |
fay v.
|
|
394 |
General |
birbirine yapıştırmak |
felt v.
|
|
395 |
General |
(saç) birbirine dolaştırmak |
felter [obsolete] v.
|
|
396 |
General |
birbirine karıştırmak |
felter [obsolete] v.
|
|
397 |
General |
birbirine düğümlemek |
inknot v.
|
|
398 |
General |
birbirine geçirmek |
inlace v.
|
|
399 |
General |
birbirine bağlamak |
inosculate v.
|
|
400 |
General |
birbirine sarmak |
interloop v.
|
|
401 |
General |
evlilik yoluyla birbirine bağlanmak |
intermarry v.
|
|
402 |
General |
birbirine değmek |
interosculate v.
|
|
403 |
General |
birbirine karışmak |
interosculate v.
|
|
404 |
General |
birbirine geçirmek |
interpale [obsolete] v.
|
|
405 |
General |
birbirine dolanarak birleşmek |
intertex [obsolete] v.
|
|
406 |
General |
birbirine dolamak |
intertex [obsolete] v.
|
|
407 |
General |
birbirine bağlamak |
intertex [obsolete] v.
|
|
408 |
General |
birbirine dolanmak |
intertwist v.
|
|
409 |
General |
birbirine dolamak |
intertwist v.
|
|
410 |
General |
birbirine dolaşmak |
intervolve v.
|
|
411 |
General |
birbirine sarılmak |
intervolve v.
|
|
412 |
General |
birbirine sarmak |
intervolve v.
|
|
413 |
General |
birbirine dolamak |
intervolve v.
|
|
414 |
General |
birbirine sarmak |
interwind v.
|
|
415 |
General |
birbirine sarmak |
interwreathe v.
|
|
416 |
General |
birbirine dolamak |
interwreathe v.
|
|
417 |
General |
birbirine dolamak |
intort v.
|
|
418 |
General |
birbirine bağlamak |
intricate v.
|
|
419 |
General |
birbirine geçirmek |
inweave v.
|
|
420 |
General |
birbirine geçmek |
pan v.
|
|
421 |
General |
birbirine geçirmek |
pan v.
|
|
422 |
General |
birbirine geçirmek |
pell-mell v.
|
|
423 |
General |
(köleleri) birbirine bağlamak |
coffle v.
|
|
424 |
General |
(kırıştırarak) birbirine yaklaştırmak |
contract v.
|
|
425 |
General |
birbirine yaklaştırmak |
contract v.
|
|
426 |
General |
(birbirine) itmek |
contrude v.
|
|
427 |
General |
(birbirine) ittirmek |
contrude v.
|
|
428 |
General |
birbirine yakınlaştırmak |
converge v.
|
|
429 |
General |
(nesneleri) birbirine uydurmak |
coordinate v.
|
|
430 |
General |
(kıyafetleri) birbirine uydurmak |
coordinate v.
|
|
431 |
General |
zincirle birbirine bağlamak |
fetter v.
|
|
432 |
General |
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak |
flash v.
|
|
433 |
General |
(taş yapının karşılıklı duvarları) birbirine yaklaştırmak |
gather v.
|
|
434 |
General |
ince telle birbirine tutturmak |
seize v.
|
|
435 |
General |
(birbirine) yaklaşmak |
serry v.
|
|
436 |
General |
birbirine karışmak |
shug v.
|
|
437 |
General |
birbirine yapıştırmak |
siamese v.
|
|
438 |
General |
(hortum) birbirine geçirmek |
siamese v.
|
|
439 |
General |
birbirine bastırmak |
crush v.
|
|
440 |
General |
birbirine karışmak |
foul v.
|
|
441 |
General |
birbirine girmek |
foul v.
|
|
442 |
General |
(kıç istralyaları) birbirine bağlamak |
snake v.
|
|
443 |
General |
birbirine girdirmek |
strapple v.
|
|
444 |
General |
vücut bölümlerini birbirine sürtmek |
stridulate v.
|
|
445 |
General |
birbirine bağlı olmak |
intertwine v.
|
|
446 |
General |
birbirine bağlı |
allied adj.
|
|
447 |
General |
birbirine tamamen benzeyen |
twin adj.
|
|
448 |
General |
birbirine uygun |
consentaneous adj.
|
|
449 |
General |
birbirine benzer |
kindred adj.
|
|
450 |
General |
birbirine kenetli |
interlocking adj.
|
|
451 |
General |
birbirine paralel olmayan |
skew adj.
|
|
452 |
General |
birbirine karışan |
confluent adj.
|
|
453 |
General |
birbirine geçmiş |
intertangled adj.
|
|
454 |
General |
birbirine bağlı |
solid adj.
|
|
455 |
General |
birbirine akarak birleşen (akarsu vb) |
confluent adj.
|
|
456 |
General |
birbirine dolanmış |
raddled adj.
|
|
457 |
General |
birbirine çok yakın dikilmiş (bitkiler) |
thickset adj.
|
|
458 |
General |
birbirine uymayan |
dissociable adj.
|
|
459 |
General |
birbirine zıt hisleri olan |
ambivalent adj.
|
|
460 |
General |
birbirine bağlı olan |
interdependent adj.
|
|
461 |
General |
birbirine bağlanmış |
interconnected adj.
|
|
462 |
General |
birbirine bağlı olmayan |
unconnected adj.
|
|
463 |
General |
birbirine karışmış (ip vb) |
foul adj.
|
|
464 |
General |
birbirine benzemeyen |
unlike adj.
|
|
465 |
General |
birbirine geçirilmiş |
enlaced adj.
|
|
466 |
General |
birbirine geçmiş |
raddled adj.
|
|
467 |
General |
birbirine dolaşmış |
embrangled adj.
|
|
468 |
General |
birbirine uymayan |
incompatible adj.
|
|
469 |
General |
birbirine bağlanan |
interconnected adj.
|
|
470 |
General |
birbirine zıt |
incompatible adj.
|
|
471 |
General |
birbirine girmiş |
in mesh adj.
|
|
472 |
General |
birbirine geçen |
engaging adj.
|
|
473 |
General |
birbirine bağlanmış |
leashed adj.
|
|
474 |
General |
birbirine geçmiş |
lap streaked adj.
|
|
475 |
General |
birbirine geçmiş |
lap straked adj.
|
|
476 |
General |
birbirine bağlı |
concomitant adj.
|
|
477 |
General |
birbirine paralel gitmeyen |
out of sync adj.
|
|
478 |
General |
birbirine geçmiş |
locked adj.
|
|
479 |
General |
birbirine karışan |
intermingling adj.
|
|
480 |
General |
birbirine akan |
interfluent adj.
|
|
481 |
General |
birbirine bağlı |
interconnecting adj.
|
|
482 |
General |
birbirine uymayan |
mismatched adj.
|
|
483 |
General |
birbirine geçen |
imbricative adj.
|
|
484 |
General |
birbirine komşu |
adjacent adj.
|
|
485 |
General |
birbirine geçmiş |
engaged adj.
|
|
486 |
General |
yürürken dizleri birbirine çarpan |
knock-kneed adj.
|
|
487 |
General |
birbirine bağlı |
close-knit adj.
|
|
488 |
General |
birbirine girmiş |
kinky adj.
|
|
489 |
General |
birbirine karışmış |
intermingled adj.
|
|
490 |
General |
birbirine karışmış (ırk vb) |
miscegenated adj.
|
|
491 |
General |
birbirine dolaşmış |
intertwined adj.
|
|
492 |
General |
birbirine bağımlı |
mutualist adj.
|
|
493 |
General |
birbirine karışmış |
interwoven adj.
|
|
494 |
General |
terasları ve bahçeleri birbirine bitişik |
back-to-back adj.
|
|
495 |
General |
birbirine benzer |
after one adj.
|
|
496 |
General |
parçaları birbirine kaynaştırılarak yapılmış (mücevher) |
reconstructed adj.
|
|
497 |
General |
birbirine olan |
relative adj.
|
|
498 |
General |
birbirine yakın ekilmiş |
thick-sown adj.
|
|
499 |
General |
topuk ve ayak parmakları birbirine vurularak yapılan (dans) |
toe-and-heel adj.
|
|
500 |
General |
birbirine sıkı sıkıya bağlı |
umbilical adj.
|
|