oyun - Turkish English Dictionary

oyun

Meanings of "oyun" in English Turkish Dictionary : 80 result(s)

Turkish English
Common Usage
oyun game n.
We are still a long way from being able to say that the game in Afghanistan has been won.
Afganistan'daki oyunun kazanıldığını söyleyebilmek için hala çok uzaktayız.

More Sentences
oyun play n.
That too is a play by Shakespeare, which he wrote in 1601.
Bu da Shakespeare'in 1601 yılında yazdığı bir oyundur.

More Sentences
General
oyun drama n.
The drama was presented last month.
Oyun geçtiğimiz ay sahnelendi.

More Sentences
oyun ruse n.
It could just be a ruse.
Bu sadece bir oyun olabilir.

More Sentences
oyun playing n.
Just then, the workers in the park brought over some small playing cards.
Tam o sırada parktaki işçiler bazı küçük oyun kartları getirdiler.

More Sentences
oyun game n.
We are still a long way from being able to say that the game in Afghanistan has been won.
Afganistan'daki oyunun kazanıldığını söyleyebilmek için hala çok uzaktayız.

More Sentences
oyun trick n.
I thought I saw a grey hair, but it's just a trick of the light.
Gri bir saç gördüm gibi geldi ama ışık oyunundan ibaretmiş.

More Sentences
oyun play n.
That too is a play by Shakespeare, which he wrote in 1601.
Bu da Shakespeare'in 1601 yılında yazdığı bir oyundur.

More Sentences
oyun match n.
When will the match start?
Oyun ne zaman başlayacak?

More Sentences
oyun frame n.
Miller took the next two frames.
Miller sonraki iki oyunu aldı.

More Sentences
oyun hoax n.
I believe it's all a hoax.
Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.

More Sentences
Colloquial
oyun a fast one n.
Tom tried to pull a fast one.
Tom oyuna getirmeye çalıştı.

More Sentences
Computer
oyun play n.
That too is a play by Shakespeare, which he wrote in 1601.
Bu da Shakespeare'in 1601 yılında yazdığı bir oyundur.

More Sentences
Math
oyun game n.
We are still a long way from being able to say that the game in Afghanistan has been won.
Afganistan'daki oyunun kazanıldığını söyleyebilmek için hala çok uzaktayız.

More Sentences
Linguistics
oyun game n.
We are still a long way from being able to say that the game in Afghanistan has been won.
Afganistan'daki oyunun kazanıldığını söyleyebilmek için hala çok uzaktayız.

More Sentences
Theatre
oyun act n.
The next act is worth sticking around for.
Bir sonraki oyun kalmaya değer.

More Sentences
General
oyun wheeze n.
oyun dalliances n.
oyun gull n.
oyun dodge n.
oyun double n.
oyun stage play n.
oyun stratagem n.
oyun plant n.
oyun hand n.
oyun frolic n.
oyun performance n.
oyun pretense n.
oyun cheat n.
oyun acting n.
oyun jape n.
oyun presentment n.
oyun sham n.
oyun canard n.
oyun gouge n.
oyun delusion n.
oyun prank n.
oyun sport n.
oyun dance n.
oyun presentation n.
oyun frisk n.
oyun device n.
oyun diversion n.
oyun artifice n.
oyun intrigue n.
oyun flimflam n.
oyun representation n.
oyun piece n.
oyun wile n.
oyun chouse n.
oyun jeu (fr) n.
oyun representment n.
oyun pastime n.
oyun wiles n.
oyun pretence n.
oyun brogue [scotland] n.
oyun lock [obsolete] n.
oyun cover n.
oyun cozenage n.
oyun countercast n.
oyun playacting n.
oyun pose n.
oyun divertisement n.
oyun pley n.
oyun pretendence [obsolete] n.
oyun skittles n.
Colloquial
oyun ripoff n.
oyun curve ball n.
oyun number n.
oyun curveball n.
oyun no-brow adj.
Idioms
oyun false colors n.
Computer
oyun run n.
Sport
oyun rubber n.
Theatre
oyun spectacle n.
Latin
oyun ludus n.
Archaic
oyun mien (make) n.
oyun fob n.
Slang
oyun quiff n.
British Slang
oyun cod [uk/ireland] n.

Meanings of "oyun" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
oyun alanı playground n.
We have established a common market for goods and capital and made it work as a kind of rich playground.
Mallar ve sermaye için ortak bir pazar kurduk ve bunu bir tür zengin oyun alanı olarak çalıştırdık.

More Sentences
General
oyun planı game plan n.
I never really had any game plan.
Hiçbir zaman bir oyun planım olmadı.

More Sentences
oyun yazarı playwright n.
Tom is a playwright.
Tom bir oyun yazarı.

More Sentences
oyun zamanı playtime n.
Playtime is over, Dan.
Oyun zamanı bitti, Dan.

More Sentences
oyun yazarı dramatist n.
The renowned dramatist wrote thought-provoking plays.
Ünlü oyun yazarı, düşündürücü oyunlar yazdı.

More Sentences
oyun teorisi game theory n.
Game theory is the study of strategic decision making.
Oyun teorisi, stratejik karar verme üzerine bir çalışmadır.

More Sentences
oyun arkadaşı (çocuğun) playmate n.
I have no playmates.
Hiç oyun arkadaşım yok.

More Sentences
oyun alanları playgrounds n.
First and foremost, the playgrounds proposed a different conception of space.
Oyun alanları her şeyden önce farklı bir mekân anlayışı öneriyor.

More Sentences
adil oyun fair play n.
For harsh criticism to be justified it must be based on fair play and impartial treatment.
Sert eleştirilerin haklı olabilmesi için adil oyun ve tarafsız muameleye dayanması gerekir.

More Sentences
(roman/oyun) bölüm episode n.
But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
Ancak yazarlar bu diziyi ikinci sezona kadar planlamışlar, dolayısıyla her bölüm bir sürpriz.

More Sentences
oyun alanı playfield n.
Germany is the playfield of international intelligence agencies.
Almanya uluslararası istihbarat örgütlerinin oyun alanıdır.

More Sentences
çocukların oyun alanı playground n.
The rain prevented the boys from playing baseball on the playground.
Yağmur, çocukların oyun alanında beyzbol oynamasına engel oldu.

More Sentences
(roman/oyun vb 'de) kahraman protagonist n.
In Le Monde of 9 April, Patrick Jarreau adds that each of the three protagonists has, in effect, played a decisive role.
9 Nisan tarihli Le Monde'da Patrick Jarreau, üç kahramanın her birinin aslında belirleyici bir rol oynadığını ekliyor.

More Sentences
bir oyun planı a game plan n.
Tom came in with a game plan.
Tom bir oyun planıyla geldi.

More Sentences
oyun parkı demirleri monkey bars n.
The children played on the monkey bars.
Çocuklar oyun parkı demirlerinde oynadılar.

More Sentences
son oyun last play n.
His last play was a big hit.
Son oyunu büyük bir hit oldu.

More Sentences
oyun kolu joystick n.
You need a joystick.
Bir oyun koluna ihtiyacın var.

More Sentences
oyun parkı playground n.
Tom went to the playground to play.
Tom oynamak için oyun parkına gitti.

More Sentences
önceki oyun previous game n.
This easter egg is a reference to one of the developer's previous games.
Bu easter egg, geliştiricinin önceki oyunlarından birine bir göndermedir.

More Sentences
(senaryo, oyun) özet outline n.
This is just a brief outline of a complex and sensitive issue.
Bu, karmaşık ve hassas bir konunun sadece kısa bir özetidir.

More Sentences
(oyun) yorum interpretation n.
I went to see a modern interpretation of Death of a Salesman last night.
Dün gece Satıcının Ölümü'nün modern bir yorumunu izlemeye gittim.

More Sentences
(amerikan futbolunda) oyun kurucu quarterback n.
The quarterback threw a perfect pass to his teammate.
Oyun kurucu, takım arkadaşına mükemmel bir pas attı.

More Sentences
(oyun) kağıt dağıtma deal n.
You miscounted the cards; we need a new deal.
Kartları yanlış saymışsın, yeniden dağıtmamız lazım.

More Sentences
bilgisayarda oyun oynamak play computer games v.
Do you like playing computer games?
Bilgisayar oyunları oynamayı sever misin?

More Sentences
Common Usage
berabere biten oyun draw n.
oyun kağıtlarını dağıtma deal n.
eğlendiren oyun veya uğraş amusement n.
(zar/oyun taşı üzerinde) nokta pip n.
oyun etmek trick v.
General
voleybol ve basketbol gibi bazı sporlarda takımların oyun arasında aldıkları kısa dinlenme süreleri stopover n.
ek oyun afterpiece n.
oyun havası belly dance music n.
oyun stratejisi minimax n.
kumluk oyun alanı sandpit n.
yarı belgesel oyun docudrama n.
amerikan oyun yazarları american dramatists n.
komik oyun senaristi gagman n.
beraberliği bozacak oyun playoff n.
oyun alanının dört köşesinden biri corner n.
yazılı metin (oyun/nutuk için) script n.
oyun sırığı caber n.
nal ile oynanılan oyun horseshoes n.
oyun elbisesi playsuit n.
tek kişilik oyun solo n.
oyun yazarı scriptwriter n.
bir direğin ucuna uzun bir iple bağlı olan bir top ile oynanan çift kişilik bir oyun tetherball n.
odun parçalarıyla oynanan oyun jackstraws n.
filme alınan oyun photoplay n.
oyun ekipmanı game equipment n.
oyun zarı dice n.
hatalı oyun foul play n.
hoyratça ve gürültülü oyun romp n.
oyun zamanı period of play n.
pul (oyun) piece n.
çift zarla oynanan bir oyun craps n.
oyun sonuna kısa söylev veya şiir eklenmiş epilogued n.
oyun şovları game shows n.
oyun listesi repertoire n.
tiyatroda oyun sonuna kısa söylev veya şiir ekleme epiloguing n.
törensel oyun pageant n.
üçlü oyun triple play n.
türk oyun yazarları turkish dramatists n.
okulda oyun sahası schoolyard n.
oyun spor gösterisi game show n.
yanlış oyun misplay n.
oyun yazarı dramaturgist n.
oyun makinesi playing machine n.
satranç vb oyun tahtası board n.
sıfır toplamlı oyun zero sum game n.
titreşimli oyun padi (joystick) vibration pad n.
oyun programı playbill n.
oyun sahası playground n.
kişi (roman/hikaye/oyun vb'nde) character n.
ingiliz oyun yazarları english dramatists n.
komik oyun senaristi gagwriter n.
taraflardan birinin hiç puan kazanmadığı oyun shutout n.
oyun hamuru silly putty n.
ön oyun foreplay n.
oyun alanı court n.
kumluk oyun alanı sandlot n.
oyun arkadaşı playmate n.
oyun fişi token n.
oyun yazarları dramatists n.
oyun kağıdı card n.
oyun kağıdı playing card n.
evde oyun salonu rumpus room n.
oyun oynama gambol n.
playstation ve benzeri oyun platformalarında kullanılan oyun oynama gereci control pad n.
ağır bir topla oynanan bir oyun bowling n.
afrikalı amerikalı oyun yazarları african american dramatists n.
açık havada oynanan bir oyun bowls n.
oyun arkadaşı playfellow n.
oynanma (oyun) performance n.
oyun alanı playing field n.
komik oyun senaristi gagster n.
irlandalı oyun yazarları irish dramatists n.
oyun ve oyuncaklar play and playthings n.
sahne için yazılmış oyun drama n.
oyun zarları dice n.
sıra bazlı strateji oyun türüne verilen ad tbs n.
oyun listesi repertory n.
bilardo benzeri bir oyun bagatelle n.
oyun taşı man n.
toplamı sıfır olan oyun zero sum game n.
oyun kuramı theory of games n.
oyun masası play table n.
hokey benzeri oyun hurley n.
oyun dili game language n.
oyun yazarlığı playwriting n.
oyun hileleri game tricks n.
kurallara aykırı oyun foul play n.
oyun salonu game center arcade n.
oyun salonu video game arcade n.
oyun salonu game arcade n.
oyun salonu amusement arcade n.
oyun salonu video arcade n.
oyun bitti the game is up n.
(oyun) briç bridge n.
oyun odası recreation room n.
kadın biçimindeki kukla dövülerek oynanan oyun aunt Sally n.
oyun zarı die n.
oyun yazma ya da oynama sanatı dramatics n.
oyun odası game room n.
oyun tahtasında oynana bir tür oyun shove-halfpenny n.
drama oyun yazarı dramatist n.
acıklı oyun drama n.
ciddi ve komedi içeriği olan oyun ya da roman seriocomic n.
içice oyun nested game n.
yuvalanmış oyun nested game n.
işbirliksiz oyun non-cooperative game n.
oyun binası playhouse n.
beraberliği bozmak için oynanan oyun play-off n.
oyun arsası playlot n.
oyun yeri parseli playlot n.
oyun yeri playground n.
rasgele oyun stochastic game n.
heyecanlı oyun thriller n.
hilesiz oyun fair play n.
dürüst oyun fair play n.
oyun istasyonu play station n.
tehlikeli oyun dangerous game n.
oyun merkezi amusement arcade n.
oyun merkezi video arcade n.
oyun merkezi game center n.
oyun kağıtları playing cards n.
etrafı parmaklıklı oyun yeri playpen n.
etrafı parmaklıklı oyun yeri play pen n.
yaratıcı oyun creative game n.
oyun küpü rubik's cube n.
oyun küpü rubicscube n.
oyun küpü rubix cube n.
oyun küpü rubick's cube n.
oyun çılgınlığı game madness n.
oyun çılgınlığı game frenzy n.
oyun afişi play poster n.
oyun afişi poster n.
oyun afişi theatre poster n.
parmaklıklı oyun yeri playpen n.
kapalı gişe oynayan film/oyun box-office hit n.
oyun evi doll house n.
oyun evi playhouse n.
oyun evi toy house n.
oyun parkı playpen n.
beysbolda çok sayıda iyi vuruşun yapıldığı oyun slugfest n.
zihinsel oyun mental game n.
damaya benzeyen bir oyun ludo n.
kumluk oyun alanı/yeri sandpit n.
kumluk oyun alanı/yeri sandbox n.
şişme oyun parkı/şatosu jumping castle n.
şişme oyun parkı/şatosu bouncy castle n.
aynı anda iki farklı yöne sallanan ikili oyun ipi double dutch n.
oyun hamuru modeling clay n.
rol/oyun arkadaşı fellow actor n.
oyun bağımlısı a game addict n.
oyun parkındaki demirler monkey bars n.
avuç içi oyun handheld video game n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
büyük oyun big play n.
oyun planı the game plan n.
dinlenme/oyun odası rumpus room n.
dinlenme/oyun odası rec room n.
dinlenme/oyun odası ruckus room n.
dinlenme/oyun odası recreation room n.
tombala benzeri bir oyun keno n.
isim şehir tarzı bir oyun mad libs n.
vücudun bel bölgesiyle çevrilerek oynanan plastik oyun halkası hula hoop n.
oyun felsefesi the game philosophy n.
oyun havuzu a play pool n.
oyun havuzu play pool n.
oyun sırığı atma caber-throwing n.
kızma birader (oyun) ludo (br) n.
kızma birader (oyun) parcheesi (us) n.
oyun buluşması playdate n.
seyirlik oyun theatrical play n.
(disneyland vb gibi) park/oyun alanı gibi insanların boş zaman etkinliklerine cevap veren alanların ticarileşmesi commercialization of leisure n.
kostümlü oyun cosplay n.
oyun hamuru nutty putty n.
oyun hamuru bouncing putty n.
oyun hamuru potty putty n.
oyun hamuru thinking putty n.
oyun hamuru tricky putty n.
oyun alanının gerisindeki oyuncu backmarker n.
oyun salonu card room n.
kapalı gişe oyun bumper house n.
ön oyun curtain raiser n.
beysbol oyun alanı diamond n.
makara ile oynanan bir oyun diabolo n.
oyun dışı bırakma disqualification n.
oyun grubu playgroup n.
bebek oyun/aktivite grubu baby playgroup n.
yazı turaya benzer bir tür oyun rock-paper-scissors n.
oyun hamuru play dough n.
at kestaneleriyle oynanan britanya kökenli bir oyun conkers n.
oyun yazarı play writer n.
içi bezelye, plastik vb şeylerle doldurulan bir çeşit oyun topu bean bag n.
deliklerden çıkan nesneleri bir çekiç yardımıyla vurarak puan kazanmaya dayalı oyun whac-a-mole n.
su oyun masası water table n.
kostümlü oyun costume play n.
yarışmacıların kendilerine verilen görev listesindeki görevleri yaparak puan kazandığı bir oyun scavenger hunt n.
bir kart çekip çıkan kelimeyi aynı gruptaki oyunculara çizerek anlatmaya çalıştığınız bir oyun pictionary n.
çocuk oyun alanı playground n.
kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun death pool n.
kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun dead pool n.
oyun mağazası game store n.
oyun dükkanı game store n.
sembolik oyun pretend play n.
oyun sırası game line n.
oyun tahtası game board n.
oyun dünyası world of game n.
oyun dünyası game world n.
oyun isteği game request n.
bir çeşit oyun tabancası nerf gun n.
oyun çağı play age n.
oyun konsolu play console n.
oyun tahtası play board n.
içinde genelde jetonla çalışan makinelerin bulunduğu oyun salonu penny arcade n.
oyun oynamayan kişi non-gamer n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beer pong n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beirut n.
oyun kumandası gamepad n.
geleneksel iskoç oyun kütüğü caber n.
oyun masası table n.
oyun bittikten sonra atılan zar aftercast n.
sonraki oyun aftergame n.
tavlaya benzer eski bir oyun aftergame at irish n.
don ateş oyununa benzer bir tür oyun red light n.
bingo benzeri bir oyun tango n.
beş taş (oyun) knucklebones n.
beş taş (oyun) tali n.
beş taş (oyun) fivestones n.
beş taş (oyun) jacks n.
kumarda oyun fişi check n.
sayılarla oynanan bir oyun numbers n.
oyun, yarış gibi etkinliklerde yüksekte duran bilgi panosu telegraph n.
(satrançta) oyun sonu endgame n.
çocukların el ele tutuşarak oynadığı bir oyun thread needle n.
çocukların el ele tutuşarak oynadığı bir oyun thread the needle n.
oyuncuların bir bardağa küçük diskler atmaya çalıştığı oyun tiddledywinks n.
oyuncuların bir bardağa küçük diskler atmaya çalıştığı oyun tiddlywinks n.
oyun metni playscript n.
ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun tom tiddler's ground n.
ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun tommy tiddler's ground n.
çocuklar için küçük oyun evi toyhouse n.
oyun alanı tot lot n.
(çocuklar tarafından toplanan ve değiş tokuş edilen) resimli oyun kartı trading card n.
oyun makinesi gaming machine n.
kemerle oynanan bir tür oyun trick-o-the-loop [irish] n.
kemerle oynanan bir tür oyun strap game n.
arka arkaya üç oyun, yarışma veya etkinlikten oluşan program triple-header n.
bilardo benzeri bir oyun troll-madam n.
bilardo benzeri bir oyun trou madame n.
bilardo benzeri bir oyun trou madame n.
dönen bir objeyi vaktinde yakalama mantığına dayalı bir oyun turn the trencher n.
dönen bir objeyi vaktinde yakalama mantığına dayalı bir oyun spin the plate n.
dönen bir objeyi vaktinde yakalama mantığına dayalı bir oyun spin the platter n.
iki kişi ile oynanan oyun twasome [scottish] n.
bir nesne veya kelimenin ne olduğunu en fazla yirmi soru sorarak tahmin etmeye çalışılan bir oyun twenty questions n.
deneysel oyun experimental game n.
deneysel oyun teorisi experimental game theory n.
üçün katlarının sayıldığı bir tür oyun all threes n.
amacı rastgele seçilmiş harflerden kelime oluşturmak olan bir oyun anagrams n.
oyuncuların sadece bir kişi kalana kadar rakip oyuncuları paintball, çorap, lastik bant veya benzeri nesnelerle ebeledikleri bir oyun assassin n.
(oyun/tiyatro) (rol) oynama enactment n.
el kızartmaca (oyun) red hands n.
oyun fişi jeton n.
çocukların sırayla önünde durdukları tepeyi diğer çocukları ittirerek koruduğu bir oyun king of the castle n.
konik tahtalarla oynanan bir tür oyun kitcat n.
(malezya'da) rakiplerin birbirlerinin uçurtmalarını kendi uçurtma ipleriyle keserek düşürmeye çalıştıkları bir oyun kite fighting n.
neşeli oyun jink n.
genellikle 4 kişi ve 144 taşla oynanan çin menşeli bir oyun mah jong n.
genellikle 4 kişi ve 144 taşla oynanan çin menşeli bir oyun mah-jongg n.
oyun günü game day n.
sümüksü, macun kıvamında-yapışkan, genellikle şeffaf ve yeşil renkte satılan oyun hamuru flubber n.
rakiplerin yüzen bir kütüğü ayaklarıyla döndürürken dengede durmaya çalıştıkları bir oyun birling n.
rakiplerin yüzen bir kütüğü ayaklarıyla döndürürken dengede durmaya çalıştıkları bir oyun logrolling n.
antrenman maçının tersine rekabetin ön planda olduğu oyun matchplay n.
bir işarete ok atılan eski bir oyun blowpoint n.
yere veya tahtanın üzerine çizilen çizgilerin kesişim noktalarına taş yerleştirerek oynanan, iki kişilik modası geçmiş bir oyun merils n.
çocukların sersemleyene kadar ipte sallandıkları bir oyun meritot [obsolete] n.
oyun bilyesi migg n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun (the) mill n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun morris n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun merels n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun morelles n.
oyun tuğlası brick [uk] n.
(scrabble kelime oyunu) oyun tahtasındaki kelimelere harf ekleyerek kelime oluşturma hook n.
grup üyelerine samimi ve gayriresmi olarak tanışma fırsatı vermek için bir partide yapılan oyun, gösteri veya dans mixer n.
oyun hamuru modelling-clay n.
tek kişiye özgü oyun monology [obsolete] n.
dama tahtasında iki oyuncuyla oynanan bir oyun reversi n.
çocukların terlik gibi nesneleri bulmaya çalıştıkları bir oyun hunt the slipper n.
tavlaya benzeyen eski bir oyun lurch [obsolete] n.
(genellikle gemi güvertesinde oynanan) halka oyununa benzer bir oyun bull n.
(genellikle gemi güvertesinde oynanan) halka oyununa benzer bir oyun bull board n.
oyun kuralları game n.
oyun ekipmanı game n.
oyun öncesi bir sporcunun kararlılık ve konsantrasyon gösteren yüz ifadesi game face n.
oyun tahtası gameboard n.
amacın kaybetmek olduğu oyun giveaway n.
oyuncuların belirli bir işaretle yere atılan küçük nesneleri almaya çalıştıkları bir oyun muss [obsolete] n.
oyuncuların bir dizi eşyayı kısa süre inceleyip ardından hatırlayabildikleri kadarını kağıda yazdıkları bir oyun observation n.
oyuncuların birbirlerinin bilyelerini halkanın dışına çıkarmaya çalıştıkları eski bir oyun ring taw n.
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-a-ring-a-roses n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-a-rosy n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-around-a-rosy n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-around-the-rosy n.
çiviye asılıp kalması için fırlatılan oyun halkası ringer n.
çiviye asılıp kalması için oyun halkası fırlatma ringer n.
oyuncuların bilyeleri halkanın dışına çıkarmaya çalıştıkları bir oyun ringer n.
oyuncuların birbirlerinin bilyelerini halkanın dışına çıkarmaya çalıştıkları eski bir oyun ringtaw n.
halattan halkaların fırlatılarak tahta bir kazığa geçirilmeye çalışıldıkları oyun ringtoss n.
sırayla sayı sayma içeren bir oyun buzz n.
oyun tahtasında oynana bir tür japon oyunu go n.
çocukların karahindibayı üfleyerek oynadıkları bir oyun dandelion clock n.
(restoranda) yemekten sonra sahnelenen oyun dinner theater [us] n.
(restoranda) yemekten sonra sahnelenen oyun dinner theatre [uk] n.
gotik oyun gothic n.
oyuncuların iki sopayla çember atıp yakaladığı bir oyun the grace n.
bazı kart oyunlarında oyun sırasında istenmeyen veya çıkarılan kart kümesi graveyard n.
maskeli oyun guise [obsolete] [scotland] n.
kazığa tahta çubuklar atılarak oynanan bowling benzeri bir oyun loggat [uk] n.
kazığa tahta çubuklar atılarak oynanan bowling benzeri bir oyun loggats [uk] n.
kazığa tahta çubuklar atılarak oynanan bowling benzeri bir oyun loggetsn [uk] n.
su üzerinde tomruk yuvarlayarak oynanan bir oyun logrolling n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumbledy peg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumble peg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumble-the-peg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumbledepeg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumbly-peg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumbletypeg n.
çakıyı çeşitli şekillerde yüzeye saplamaya çalışma üzerine kurulu bir oyun mumblety-peg n.
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun murder mystery n.
grup içinden birinin bozuk paraların eşleştirilmesiyle seçildiği bir oyun odd man out n.
grup içinden birinin bozuk paraların eşleştirilmesiyle elendiği bir oyun odd man out n.
belirli bir noktaya düşen topun kazandığı bir tür oyun rouly-pouly n.
çember oluşturarak oynanan bir oyun roundel n.
madeni parayla oynanan eski bir oyun chuck n.
madeni parayla oynanan eski bir oyun chuck-farthing n.
madeni parayla oynanan eski bir oyun pitch-farthing n.
tek kutuda yer alan ve farklı oyun ekipmanları gibi nesnelerden oluşan seçki compendium [uk] n.
iki oyuncu çifti ile oynanan oyun doubles n.
oyun buluşması play date n.
oyun ustası game master n.
kör atmak (oyun) flash n.
ipe bağlanan fındıklarla oynanan bir oyun cobnut n.
zar yerine koyun kemiğiyle oynanan bir oyun cockal n.
eğlence parkında oyun aletlerinin bulunduğu bina crazy house n.
kıran kırana rekabet içeren oyun cutthroat n.
tavlaya benzer bir oyun doublet n.
rakibin ailesine karşılıklı hakaretler edilen bir oyun dozens n.
parmakları kaldırarak oynanan eski bir oyun drawgloves n.
kaya üstüne misket konarak oynanan bir oyun duck n.
oyun kartlarının değerinin görülmesi için kenarlarına basılan minyatür kart işareti index n.
tavla benzeri eski bir oyun irish n.
tenis ve hentbol öğelerinin birleştirildiği bir oyun türü paddle tennis n.
tavlaya benzer eski bir oyun türü parchisi n.
mikado oyun çubuğu pick-up stick n.
oyuncuların sırayla bir dizi soruyu yazılı olarak cevaplayıp kısa ve komik hikayeler oluşturdukları oyun consequences [uk] n.
oyun konsolunda oynanan oyun console game n.
metal disk veya kaplara şarap atılarak oynanan bir oyun cottabus n.
soru ve cevapların gülünç fikir kombinasyonları içerdiği bir oyun cross-purpose n.
tuhaf oyun crotchet n.
oyun perdeleri arasındaki mola interval [uk] n.
şişme oyun havuzu paddling pool n.
ünlülerin yer aldığı oyun gösterisi panel game n.
pandomim oyun yazarı pantomimist n.
oyun yatağı pen n.
madeni paralarla oynanan eski bir oyun pitch-farthing n.
madeni paralarla oynanan eski bir oyun chuck-farthing n.
kreşte oyun grubu play group n.
oyun alanı play yard n.
seyyar oyun alanı playbus n.
oyun günü playday n.
oyun günü play-day n.
bir oyun hamuru markası play-doh® n.
oyun hamuru playdough n.
oyun arkadaşı playfere n.
oyun süresi playing period n.
oyun alanı playland n.
bir video oyun konsolu markası playstation® n.
oyun kıyafeti playwear n.
(bowling sektöründe) masaları temizleyerek oyun alanını düzenleyen kimse porter n.
postacı taklidi yapan oyuncuların ödeme olarak birbirini öpmesiyle oynanan bir oyun post office n.
kumla doldurulmuş oyun kutusu sandpile n.
saklanan biriyle başlayıp saklananı bulanların da bu kişiyle beraber saklandığı bir oyun sardine n.
beşli oyun grubu fivesome n.
yanan konyağın içindeki üzümlerin yakalanıp kızgınken yutulduğu bir oyun flapdragon n.
ilk oyun foregame n.
başlangıç oyun planı foregame n.
özel ekipman gerektirmeksizin iç mekanda oynanabilen oyun parlor game n.
özel ekipman gerektirmeksizin iç mekanda oynanabilen oyun parlour game n.
oyun sergileme presentation n.
oyun skorunun kaydedilmesi için basılmış kağıt parçası scorepad n.
düzenli oyun shtick n.
düzenli oyun shtik n.
(oyun alanında) sallanma shuggy [dialect] n.
rakibin ailesine karşılıklı hakaretler edilen bir oyun signifying n.
altılı oyun kartı six-spot n.
oyun jölesi slime n.
tertip/oyun artifice n.
sopalı oyun cudgel n.
sopalı oyun cudgel play n.
yirmi sekiz domino taşı ile oynanan bir oyun forty-two n.
dört puan değerinde oyun kartı four-spot n.
paintball benzeri bir oyun skirmish n.
oğlanların oynadığı bir tür oyun slatterpouch n.
tahta üzerinde madeni para ile oynanan bir oyun slidegroat n.
(futbol) topa hakim oyuncunun yatay yönde ilerlediği oyun alanı slope n.
oyuncuların üzüm veya diğer atıştırmalıkları yanan brendiden alarak yemeye çalıştığı bir oyun snapdragon n.
oyuncuların üzüm gibi atıştırmalıkları yanan brendiden alarak yemeye çalıştığı bir oyun flapdragon n.
tahta üzerinde bilye veya piyonlar ile oynanan bir oyun solitaire n.
bir film veya dizinin uyarlandığı orijinal kitap, oyun veya başka bir eser source material n.
oyun ablası playworker n.
oyun ağabeyi playworker n.
çember halindeki oyuncuların birbirlerini belirli bir orta alana iterek oynadığı bir oyun poison n.
çember halindeki oyuncuların birbirlerini belirli bir orta alana iterek oynadığı bir oyun poison circle n.
çember halindeki oyuncuların birbirlerini belirli bir orta alana iterek oynadığı bir oyun poison spot n.
tahta üzerinde çivi veya toplarla oynanan bir oyun solitaire n.
oyuncunun avcunda sakladığı madeni para sayısının tahminine dayanan içkili bir oyun spoof [uk] n.
oyun yöneten kimse stickman n.
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun supernaculum [obsolete] n.
(oyun) perde act n.
oyun etmek hoax v.
birine oyun oynamak trick v.
oyun bozmak spoil the game v.
oyun oynamak play a prank on somebody v.
oyun oynamak play a trick on somebody v.
birine oyun oynamak play a joke on someone v.
oyun kağıtlarını karıştırmak reshuffle v.
oyun etmek palter v.
görmek (oyun/müze vb'ni) take something in v.
krikette hedefi vurarak oyun dışı etmek stump v.
oyun etmek hocus v.
oyun almak win a game v.
oyun etmek play a joke on somebody v.
birine oyun oynamak play someone false v.
oyun haline getirmek dramatize v.
krikette hedefi vurarak oyun dışı etmek stump out v.
zarla oyun oynamak dice v.
oyun etmek play a trick on somebody v.
oyun etmek play a prank on somebody v.
oyun etmek deceive v.
oyun etmek play a trick v.
oyun etmek play somebody a trick v.
oyun kağıdı dağıtmak deal v.
oyun oynamak play a joke on somebody v.
bir oyun işletmek run a game v.
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) expurgate v.
prova etmek (oyun/müzik vb'ni) rehearse v.
oyun vermek lose a game v.
oyun çevirmek cully v.
biriyle oyun oynamayı kabul etmek take someone on v.
(oyun) berabere kalmak draw v.
adam seçmek (oyun için) pick up v.
(oyun/iş vb) başarısız olmak die a death v.
bilgisayarda oyun oynamak play pc games v.
oyun kartı karıştırmak shuffle a deck of cards v.
oyun kağıdı karıştırmak shuffle the cards v.
oyun kağıdı karıştırmak shuffle a deck of cards v.
oyun kartı karıştırmak shuffle the cards v.
oyun oynamak play a game v.
(oyun/iş vb) başarısız olmak die the death v.
oyun parkındaki demirlerden düşmek fall off the monkey bars v.
oyun haline getirmek dramatise v.
oyun sahnelemek stage a play v.
oyun kartlarını/desteyi karıştırmak reshuffle the deck v.
sınıfta oyun oynamak play in the classroom v.
oyun yazmak write a play v.
oyun kurucu olarak oynamak play as a playmaker v.
oyun kurucu olarak oynamak playmake v.
bir oyun sahnelemek put on a play v.
(insan veya hayvanı) oyun, şov, vb. için eğitmek rehearse v.
(oyun/tiyatro) (rol) oynamak enact v.
(oyun, yarış) berabere kalmak hang v.
oyun halkası gibi atmak quoit v.
(scrabble) oyun tahtasındaki kelimelere harf ekleyerek kelime oluşturmak hook v.
oyun için birini seçmek hosey v.
(taşa) oyun kurallarına aykırı bir şekilde dokunmak burn v.
rakip oyuncuyu oyun dışı bırakmak get v.
(oyun, yarışma) sonucunu belirsiz bırakmak draw v.