|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
push v.
|
itmek |
|
There will be a whole new environment pushing towards multilateral action.
Çok taraflı eyleme doğru iten yepyeni bir ortam olacak.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
push n.
|
itiş |
|
You're going to need a push.
Bir itişe ihtiyacın olacak.
More Sentences
|
3 |
General |
push v.
|
sıkıştırmak |
|
My secretary is pushing for a promotion.
Sekreterim terfî için sıkıştırıyor.
More Sentences
|
4 |
General |
push v.
|
yürütmek |
|
This debate is one that we are pushing quite vigorously with our development partners.
Bu tartışma, kalkınma ortaklarımızla birlikte oldukça güçlü bir şekilde yürüttüğümüz bir tartışmadır.
More Sentences
|
5 |
General |
push v.
|
baskı yapmak |
|
Sixthly, I would push for producer liability to play its full part.
Altıncı olarak, ben olsam üretici sorumluluğunun tam olarak yerine getirilmesi için baskı yapardım.
More Sentences
|
6 |
General |
push v.
|
zorlamak |
|
But we are being tough on you and we want to push you to meet the standards of the best.
Ama biz size karşı sert davranıyoruz ve sizi en iyilerin standartlarını karşılamaya zorlamak istiyoruz.
More Sentences
|
7 |
General |
push v.
|
devam etmek |
|
Do not give in to bullying and push ahead in your work.
Zorbalığa teslim olmayın ve işinizde ilerlemeye devam edin.
More Sentences
|
8 |
General |
push v.
|
itmek |
|
But certainly the absence of the US pushed the European Union into the front line.
Ama kesinlikle ABD'nin yokluğu Avrupa Birliği'ni ön cepheye itti.
More Sentences
|
9 |
General |
push v.
|
basmak |
|
Above all, the push towards liberalisation that people are trying to extract from this is not right either.
Hepsinden önemlisi, insanların bundan çıkarmaya çalıştığı liberalleşme yönündeki baskı da doğru değildir.
More Sentences
|
10 |
General |
push v.
|
bastırmak |
|
This time, it is not the Islamic fundamentalists who are pushing for war, but the US administration.
Bu kez savaş için bastıranlar İslami köktendinciler değil, ABD yönetimidir.
More Sentences
|
11 |
General |
push v.
|
engellere rağmen ilerlemek |
|
We pushed ahead despite the obstacles.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
More Sentences
|
Technical |
|
12 |
Technical |
push v.
|
bastırmak |
|
We will push for intensive support for SMEs in future too.
Gelecekte de KOBİ'lere yoğun destek verilmesi için bastıracağız.
More Sentences
|
Computer |
|
13 |
Computer |
push expr.
|
it |
|
Push the door carefully.
Kapıyı dikkatle it.
More Sentences
|
Automotive |
|
14 |
Automotive |
push v.
|
itmek |
|
She decided to do a sponsored wheelchair push, self-propelling the wheels with her tiny hands.
Minik elleriyle tekerlekleri kendi kendine iterek sponsorlu bir tekerlekli sandalye itme hareketi yapmaya karar verdi.
More Sentences
|
Common Usage |
|
15 |
Common Usage |
push v.
|
itelemek |
|
General |
|
16 |
General |
push n.
|
kakma |
|
17 |
General |
push n.
|
sıkıştırma |
|
18 |
General |
push n.
|
kakış |
|
19 |
General |
push n.
|
sıkışık durum |
|
20 |
General |
push n.
|
atak |
|
|
21 |
General |
push n.
|
dürtüş |
|
22 |
General |
push n.
|
hücum |
|
23 |
General |
push n.
|
zorlama |
|
24 |
General |
push n.
|
torpil |
|
25 |
General |
push n.
|
kampanya |
|
26 |
General |
push n.
|
grup |
|
27 |
General |
push n.
|
çete |
|
28 |
General |
push n.
|
topluluk |
|
29 |
General |
push n.
|
ihtiyaç |
|
30 |
General |
push n.
|
zor durum |
|
31 |
General |
push n.
|
kitle |
|
32 |
General |
push n.
|
sıkıntı |
|
33 |
General |
push n.
|
düğme |
|
34 |
General |
push n.
|
çaba |
|
35 |
General |
push n.
|
gayret |
|
36 |
General |
push n.
|
sürme |
|
37 |
General |
push n.
|
arka çıkan kimse |
|
38 |
General |
push n.
|
hamle |
|
39 |
General |
push n.
|
itme |
|
40 |
General |
push n.
|
dürtme |
|
|
41 |
General |
push n.
|
engelleri aşan ilerleme |
|
42 |
General |
push n.
|
mızrakla dürtükleme |
|
43 |
General |
push n.
|
hayvanın tos vurması |
|
44 |
General |
push n.
|
ısrar |
|
45 |
General |
push n.
|
zorla yaptırma çabası |
|
46 |
General |
push n.
|
saldırganca enerji |
|
47 |
General |
push n.
|
güçlü ve etkili girişim |
|
48 |
General |
push n.
|
güçlü teşvik |
|
49 |
General |
push n.
|
itici güç |
|
50 |
General |
push n.
|
kalabalık |
|
51 |
General |
push n.
|
izdiham |
|
52 |
General |
push n.
|
yığın |
|
53 |
General |
push n.
|
bastırma |
|
54 |
General |
push n.
|
presleme |
|
55 |
General |
push n.
|
içindekileri dışarı atmak için karın kaslarını germe |
|
56 |
General |
push n.
|
beraberlik durumunda bahisçinin kar veya zarar etmediği bahis |
|
57 |
General |
push n.
|
basma (düğmeye) |
|
58 |
General |
push v.
|
uyuşturucu satmak |
|
59 |
General |
push v.
|
çaba harcamak |
|
60 |
General |
push v.
|
sürmek |
|
61 |
General |
push v.
|
uğraşmak |
|
62 |
General |
push v.
|
dayanmak |
|
63 |
General |
push v.
|
basmak (düğme vb'ne) |
|
64 |
General |
push v.
|
kakmak |
|
65 |
General |
push v.
|
saldırmak |
|
66 |
General |
push v.
|
zorla kabul ettirmek |
|
67 |
General |
push v.
|
dürtmek |
|
68 |
General |
push v.
|
reklamla satmak |
|
69 |
General |
push v.
|
dürtüşmek |
|
70 |
General |
push v.
|
merdiven dayamak |
|
71 |
General |
push v.
|
sevk etmek |
|
72 |
General |
push v.
|
iteklemek |
|
73 |
General |
push v.
|
ıkınmak |
|
74 |
General |
push v.
|
doldurmak |
|
75 |
General |
push v.
|
sıkış sıkış yapmak |
|
76 |
General |
push v.
|
engellere rağmen yapmak |
|
77 |
General |
push v.
|
herkese inat başarmak |
|
78 |
General |
push v.
|
çıkıntılı hale getirmek |
|
79 |
General |
push v.
|
yapıştırmak |
|
80 |
General |
push v.
|
yollamak |
|
|
81 |
General |
push v.
|
miktarını/ölçüsünü değiştirmek |
|
82 |
General |
push v.
|
artış sağlamak |
|
83 |
General |
push v.
|
olağan sınırların ötesine zorlamak |
|
84 |
General |
push v.
|
dara düşürmek |
|
85 |
General |
push v.
|
zora sokmak |
|
86 |
General |
push v.
|
gidişatını yönlendirmek |
|
87 |
General |
push v.
|
işletmek |
|
88 |
General |
push v.
|
(fikir veya sistem olarak) mümkün olduğunca geliştirmek |
|
89 |
General |
push v.
|
(yaş veya sayı olarak) yaklaşmak |
|
90 |
General |
push v.
|
itiş kakış yapmak |
|
91 |
General |
push v.
|
cesurca mücadele etmek |
|
92 |
General |
push v.
|
öne çıkmak |
|
93 |
General |
push v.
|
çıkıntı yapmak |
|
94 |
General |
push v.
|
miktarca yükselmek |
|
95 |
General |
push v.
|
kapsamı artmak |
|
96 |
General |
push v.
|
aşırı özgüvenle hareket etmek |
|
97 |
General |
push v.
|
(coğrafi şekil) uzanmak |
|
98 |
General |
push v.
|
(doğumda bebeğin ilerlemesi için) ıkınmak |
|
99 |
General |
push v.
|
(iş faaliyeti) kapsamını genişletmek |
|
100 |
General |
push v.
|
yakınına gelmek |
|
101 |
General |
push v.
|
(birinin bir şeyi yapması için) başının etini yemek |
|
102 |
General |
push v.
|
(tomurcuk, filiz) saksıdan çıkarak baş vermek |
|
103 |
General |
push v.
|
risk alarak şansını zorlamak |
|
104 |
General |
push v.
|
kabul ettirmeye çalışmak |
|
105 |
General |
push v.
|
(malın) torbacılığını yapmak |
|
106 |
General |
push v.
|
ittirmek |
|
107 |
General |
push adj.
|
itmeye yarayan |
|
108 |
General |
push adj.
|
itme işlevi olan |
|
109 |
General |
push adj.
|
itmeli |
|
110 |
General |
push adj.
|
ittirmeli |
|
111 |
General |
push adj.
|
itilerek çalıştırılan |
|
112 |
General |
push adj.
|
itilen |
|
Colloquial |
|
113 |
Colloquial |
push expr.
|
itiniz |
|
Trade/Economic |
|
114 |
Trade/Economic |
push v.
|
bir şeyi sattırmaya çalışmak |
|
Computer |
|
115 |
Computer |
push n.
|
itme |
|
116 |
Computer |
push n.
|
veri öğesini bir yığının en üstüne ekleme |
|
117 |
Computer |
push n.
|
sunucunun talep beklemeksizin bir istemciye veri göndermesi |
|
118 |
Computer |
push v.
|
(veri öğesini) yığının en tepesine eklemek |
|
119 |
Computer |
push expr.
|
zorla |
|
Automotive |
|
120 |
Automotive |
push v.
|
önden kaymak |
|
Military |
|
121 |
Military |
push n.
|
müzikle beraber yer yer ileri çıkmayı içeren yürüyüş ya da talim manevrası |
|
Sport |
|
122 |
Sport |
push n.
|
sert itme darbesi |
|
123 |
Sport |
push v.
|
(topa) kullandığı elle aynı yöne doğru vurmak |
|
Card |
|
124 |
Card |
push n.
|
rakibi daha yüksek teklif vermeye zorlayan teklif |
|
125 |
Card |
push v.
|
(rakibi) daha yüksek ve riskli olabilecek bir teklife teşvik amacıyla teklif vermek |
|
126 |
Card |
push v.
|
rakibi zorlayacak şekilde deklare yapmak |
|
127 |
Card |
push v.
|
her şey dahil şeklinde bahse girmek |
|
Photography |
|
128 |
Photography |
push v.
|
eksik pozlamayı telafi etmek veya kontrastı artırmak için (fotoğraf filmini) açındırmak |
|
Archaic |
|
129 |
Archaic |
push v.
|
(hayvan) tos vurmak |
|
130 |
Archaic |
push v.
|
sivri uçlu silahla dürtüklemek |
|
131 |
Archaic |
push v.
|
yara yara ilerlemek |
|
132 |
Archaic |
push v.
|
(düşmanın) üzerine ilerlemek |
|
Slang |
|
133 |
Slang |
push n.
|
kereste kampında ustabaşı |
|
|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
push-up n.
|
şınav |
|
He does ten push-ups every morning.
Her sabah on şınav çeker.
More Sentences
|
2 |
General |
push button n.
|
basma düğme |
|
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
Basmalı düğmeler çocuk kıyafetleri için pratik bir tutturucudur.
More Sentences
|
3 |
General |
push down v.
|
aşağı itmek |
|
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
Tom tost makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
More Sentences
|
4 |
General |
push up v.
|
artırmak |
|
That would push up the price of GM-free goods and put them out of the reach of many consumers.
Bu da GDO'suz ürünlerin fiyatını artıracak ve birçok tüketicinin ulaşamayacağı bir yere koyacaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
push for v.
|
ısrarla istemek |
|
The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.
Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.
More Sentences
|
6 |
General |
push against v.
|
abanmak |
|
Tom pushed against the door with all his weight.
Tom tüm ağırlığıyla kapıya abandı.
More Sentences
|
7 |
General |
push back v.
|
geriye itmek |
|
Tom pushed back his chair and got up.
Tom sandalyesini geriye itti ve ayağa kalktı.
More Sentences
|
8 |
General |
push the limits v.
|
sınırlarını zorlamak |
|
Tom likes to push the limits.
Tom sınırları zorlamayı sever.
More Sentences
|
9 |
General |
push back v.
|
geri itmek |
|
Tom pushed back his chair and got up.
Tom sandalyesini geri itti ve kalktı.
More Sentences
|
10 |
General |
push the button v.
|
düğmeye basmak |
|
I pushed the button.
Düğmeye bastım.
More Sentences
|
11 |
General |
push the button v.
|
butona basmak |
|
If you push the button, the door will open.
Butona basarsan, kapı açılır.
More Sentences
|
12 |
General |
push ahead with v.
|
(ile) ilerlemek |
|
We also need to push ahead with the European Commission's other proposal on a European Solidarity Fund.
Ayrıca Avrupa Komisyonu'nun Avrupa Dayanışma Fonu'na ilişkin diğer önerisini de ilerletmemiz gerekmektedir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
13 |
Phrasals |
push back v.
|
geri püskürtmek |
|
Only in this way can trafficking in women be effectively pushed back.
Kadın ticareti ancak bu şekilde etkili bir şekilde geri püskürtülebilir.
More Sentences
|
14 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyi) ilerletmek |
|
In the asylum sector, we want to push ahead with directives such as directives on refugees.
İltica sektöründe, mültecilere ilişkin direktifler gibi direktifleri ilerletmek istiyoruz.
More Sentences
|
15 |
Phrasals |
push through v.
|
yararak ilerlemek |
|
Tom pushed through the crowd.
Tom kalabalığı yararak ilerledi.
More Sentences
|
Colloquial |
|
16 |
Colloquial |
push past v.
|
itip geçmek |
|
He pushed past me.
Beni itip geçti.
More Sentences
|
17 |
Colloquial |
push the button expr.
|
düğmeye bas |
|
Push the button, please.
Düğmeye basın lütfen.
More Sentences
|
18 |
Colloquial |
push the button expr.
|
tuşa bas |
|
To call the elevator, push the button.
Asansörü çağırmak için tuşa bas.
More Sentences
|
19 |
Colloquial |
don't push expr.
|
zorlama |
|
Don't push my buttons.
Beni zorlama.
More Sentences
|
General |
|
20 |
General |
push factors n.
|
iten faktörler |
|
21 |
General |
push up n.
|
şınav |
|
22 |
General |
push rod n.
|
itici mil |
|
23 |
General |
push chair n.
|
bebek arabası |
|
24 |
General |
push-off n.
|
başlangıç |
|
25 |
General |
push-button n.
|
tuş |
|
26 |
General |
push-bike n.
|
bisiklet |
|
27 |
General |
push-up bra n.
|
göğüsleri alttan destekleyerek dik ve yukarda görünmelerini sağlayan sütyen |
|
28 |
General |
push-bicycle n.
|
bisiklet |
|
29 |
General |
push bolt n.
|
sürgü |
|
30 |
General |
push-button telephone n.
|
tuşlu telefon |
|
31 |
General |
push button n.
|
elektrik düğmesi |
|
32 |
General |
push button n.
|
buton |
|
33 |
General |
push button n.
|
basmalı düğme |
|
34 |
General |
push button n.
|
basmalı anahtar |
|
35 |
General |
push pen n.
|
basmalı kalem |
|
36 |
General |
push button n.
|
zil düğmesi |
|
37 |
General |
push pin n.
|
raptiye |
|
38 |
General |
push starting n.
|
arabanın iterek çalıştırılması |
|
39 |
General |
push starting n.
|
arabayı iterek çalıştırma |
|
40 |
General |
pull-push toy n.
|
çekmeli itmeli oyuncak |
|
41 |
General |
push [australia] n.
|
kabadayı çetesi |
|
42 |
General |
push [dialect] [uk] n.
|
sivilce |
|
43 |
General |
push [dialect] [uk] n.
|
çıban |
|
44 |
General |
push [dialect] [uk] n.
|
kan çıbanı |
|
45 |
General |
push [uk] n.
|
kovulma |
|
46 |
General |
push [uk] n.
|
görevden alınma |
|
47 |
General |
push bicycle [uk] n.
|
pedallı motorsuz bisiklet |
|
48 |
General |
push cycle [uk] n.
|
pedallı motorsuz bisiklet |
|
49 |
General |
push plow n.
|
bahçe pulluğu |
|
50 |
General |
push through n.
|
tüfek deliğini temizleyen cihaz |
|
51 |
General |
push-up n.
|
misk sıçanlarının suya erişmek için kullandığı donmuş su bitkisi kütlesi |
|
52 |
General |
push off v.
|
satmak |
|
53 |
General |
push in v.
|
itip içeri sokmak |
|
54 |
General |
push down v.
|
bastırmak |
|
55 |
General |
push the boat out v.
|
kesenin ağzını açmak |
|
56 |
General |
push into v.
|
sokuşturmak |
|
57 |
General |
push and shove v.
|
itip kakmak |
|
58 |
General |
push one another v.
|
itişmek |
|
59 |
General |
push up v.
|
yukarı sürmek |
|
60 |
General |
push somebody for v.
|
zorlamak |
|
61 |
General |
push something on someone v.
|
bir şeyi birine zorla kabul ettirmek |
|
62 |
General |
push off v.
|
defolmak |
|
63 |
General |
push something through v.
|
bir şeyi kabul ettirmek |
|
64 |
General |
push for v.
|
şiddetle talep etmek |
|
65 |
General |
push on v.
|
ilerlemek |
|
66 |
General |
push someone out of v.
|
birini iterek (bir yerden) çıkarmak |
|
67 |
General |
push repeatedly v.
|
itelemek |
|
68 |
General |
push someone out v.
|
safdışı etmek (birini) |
|
69 |
General |
push off v.
|
elden çıkarmak |
|
70 |
General |
push out v.
|
dışarı itmek |
|
71 |
General |
push off v.
|
çekip gitmek |
|
72 |
General |
push someone out v.
|
bertaraf etmek (birini) |
|
73 |
General |
push away v.
|
itip defetmek |
|
74 |
General |
push about v.
|
zorluk çıkarmak |
|
75 |
General |
push around v.
|
itip kakmak |
|
76 |
General |
push roughly v.
|
iteklemek |
|
77 |
General |
push one's luck v.
|
şansını zorlamak |
|
78 |
General |
push forward v.
|
ilerletmek |
|
79 |
General |
push up v.
|
yükseltmek |
|
80 |
General |
push one's way into v.
|
araya sıkışmak |
|
81 |
General |
give somebody the push v.
|
kovmak |
|
82 |
General |
give somebody the push v.
|
işten atmak |
|
83 |
General |
push someone into depression v.
|
depresyona sokmak |
|
84 |
General |
push the limit v.
|
limiti zorlamak |
|
85 |
General |
push down price v.
|
fiyatı indirmek |
|
86 |
General |
push down price v.
|
fiyatı düşürmek |
|
87 |
General |
push down one's price v.
|
fiyatını düşürmek |
|
88 |
General |
push down one's price v.
|
fiyatını indirmek |
|
89 |
General |
push something to forefront v.
|
ön plana çıkartmak |
|
90 |
General |
push up v.
|
yukarı itmek |
|
91 |
General |
push up v.
|
fiyatları yukarı çekmek |
|
92 |
General |
push up v.
|
yükseltmek (fiyat) |
|
93 |
General |
push the limits v.
|
şartları zorlamak |
|
94 |
General |
push up the cost v.
|
maliyeti yükseltmek |
|
95 |
General |
push down the prices v.
|
fiyatları düşürmek |
|
96 |
General |
push up the cost v.
|
maliyet arttırmak |
|
97 |
General |
push down the price v.
|
fiyatı aşağı çekmek |
|
98 |
General |
push up the cost v.
|
maliyet artırmak |
|
99 |
General |
push down the prices v.
|
fiyatları aşağı çekmek |
|
100 |
General |
push on a rope v.
|
boşa uğraşmak |
|
101 |
General |
push up the cost v.
|
maliyeti artırmak |
|
102 |
General |
push something to forefront v.
|
ön plana almak |
|
103 |
General |
push something to forefront v.
|
önplana almak |
|
104 |
General |
push the limit v.
|
sınırı zorlamak |
|
105 |
General |
push along a pushchair v.
|
bebek arabası kullanmak |
|
106 |
General |
push a pushchair v.
|
bebek arabası kullanmak |
|
107 |
General |
push aside v.
|
arka plana atmak |
|
108 |
General |
push the limits v.
|
sınırları zorlamak |
|
109 |
General |
push down the price v.
|
fiyatı (aşağı) çekmek |
|
110 |
General |
push for v.
|
can atmak |
|
111 |
General |
push in v.
|
iterek sokmak |
|
112 |
General |
push along v.
|
gitmek |
|
113 |
General |
push out v.
|
kovmak |
|
114 |
General |
push for v.
|
arzulamak |
|
115 |
General |
push along v.
|
kaçmak |
|
116 |
General |
push out v.
|
başından atmak |
|
117 |
General |
push the limits v.
|
limitleri zorlamak |
|
118 |
General |
push one's way through v.
|
kalabalığı yararak ilerlemek |
|
119 |
General |
push ahead with v.
|
(ile) ilerlemeye devam etmek |
|
120 |
General |
push on v.
|
çabuklaştırmak |
|
121 |
General |
push on v.
|
hızlandırmak |
|
122 |
General |
push someone v.
|
üstüne gitmek |
|
123 |
General |
push someone's button v.
|
birisini sinirlendirmek |
|
124 |
General |
push someone's button v.
|
üstüne gitmek |
|
125 |
General |
push someone v.
|
birisini sinirlendirmek |
|
126 |
General |
push around v.
|
(birisini) sindirmek |
|
127 |
General |
push around v.
|
kabadayılık etmek |
|
128 |
General |
push around v.
|
gözünü korkutmak |
|
129 |
General |
push something into the background v.
|
geri plana atmak |
|
130 |
General |
push something into the background v.
|
ikinci plana atmak |
|
131 |
General |
push oneself beyond one’s boundaries v.
|
sınırlarını zorlamak |
|
132 |
General |
push someone’s feet up with one’s hands v.
|
elleriyle birini ayaklarından kaldırarak yukarıya doğru itmek |
|
133 |
General |
push paper v.
|
kağıt işlerini halletmek |
|
134 |
General |
push paper v.
|
bürokrasiyle uğraşmak |
|
135 |
General |
push one's personal limits v.
|
sınırlarını zorlamak |
|
136 |
General |
push the prices sky-high v.
|
fiyatları aşırı yükseltmek |
|
137 |
General |
push one's patience v.
|
birinin sabrını zorlamak |
|
138 |
General |
push to the limits v.
|
sınırları zorlamak |
|
139 |
General |
push into crime/push somebody into a crime v.
|
suça itmek |
|
140 |
General |
push the reservation v.
|
rezervasyonu ileri bir tarihe ertelemek |
|
141 |
General |
push an agenda v.
|
davasını/fikrini kabul ettirmeye çalışmak |
|
142 |
General |
push along v.
|
üzerine gitmek |
|
143 |
General |
push aside v.
|
dikkate almamak |
|
144 |
General |
push aside v.
|
değerlendirmeye almamak |
|
145 |
General |
push away v.
|
yakınlığı reddetmek |
|
146 |
General |
push away v.
|
arkadaşlığa sıcak bakmamak |
|
147 |
General |
push away v.
|
(nahoş bir şeyi) düşünmemeye çalışmak |
|
148 |
General |
push away v.
|
zihninden uzaklaştırmak |
|
149 |
General |
push away v.
|
kendinden soğutmak |
|
150 |
General |
push bike v.
|
pedallı bisiklet sürmek |
|
151 |
General |
push off v.
|
geciktirmek |
|
152 |
General |
push off v.
|
ertelemek |
|
153 |
General |
push off v.
|
ötelemek |
|
154 |
General |
push off v.
|
geri çekilmeye zorlamak |
|
155 |
General |
push out v.
|
çıkıntı yaptırmak |
|
156 |
General |
push out v.
|
dışa itmek |
|
157 |
General |
push out v.
|
itip çıkarmak |
|
158 |
General |
push past v.
|
bir süre sessizlikten sonra (konuşmayı veya durumu) sürdürmeye zorlamak |
|
159 |
General |
push through v.
|
kabule zorlamak |
|
160 |
General |
push through v.
|
(yasa) zorla geçirmek |
|
161 |
General |
push-button adj.
|
basma düğmeli |
|
162 |
General |
push and pull adj.
|
itilebilen veya çekilebilen |
|
163 |
General |
push-pull adj.
|
itmeli çekmeli |
|
164 |
General |
push-pull adj.
|
itip çekebilen |
|
165 |
General |
push-pull adj.
|
itme ve çekme hareketi yapan |
|
166 |
General |
push-pull adj.
|
itilebilen veya çekilebilen |
|
167 |
General |
push-through adj.
|
içeriden itilen |
|
168 |
General |
push-through adj.
|
içten itilerek çalıştırılan |
|
169 |
General |
at a push adv.
|
gerekirse |
|
170 |
General |
at a push adv.
|
ihtiyaç olursa |
|
171 |
General |
at a push adv.
|
zaruret halinde |
|
172 |
General |
at a push adv.
|
ihtiyaç halinde |
|
173 |
General |
at a push adv.
|
zor durumda |
|
Phrasals |
|
174 |
Phrasals |
push forward v.
|
içeriye paldır küldür girmek |
|
175 |
Phrasals |
push down v.
|
iterek devirmek |
|
176 |
Phrasals |
push on v.
|
acele etmek |
|
177 |
Phrasals |
push on v.
|
birisini ileri doğru hareket etmesi için cesaretlendirmek |
|
178 |
Phrasals |
push down v.
|
tıkıştırmak |
|
179 |
Phrasals |
push on v.
|
öne çıkarmak |
|
180 |
Phrasals |
push on v.
|
devam etmek |
|
181 |
Phrasals |
push in v.
|
araya girmek |
|
182 |
Phrasals |
push out v.
|
atmak |
|
183 |
Phrasals |
push someone around v.
|
birinin üzerine gitmek |
|
184 |
Phrasals |
push ahead on something v.
|
bir şeye devam etmek |
|
185 |
Phrasals |
push aside v.
|
bir kenara itmek |
|
186 |
Phrasals |
push someone across something v.
|
birini bir şeyin karşısına itmek |
|
187 |
Phrasals |
push someone up v.
|
birini yukarı doğru çekmek |
|
188 |
Phrasals |
push away v.
|
bir kenara itmek |
|
189 |
Phrasals |
push down on v.
|
basmak |
|
190 |
Phrasals |
push someone to do something v.
|
birini bir şey yapmaya zorlamak |
|
191 |
Phrasals |
push off v.
|
basıp gitmek |
|
192 |
Phrasals |
push down on v.
|
bastırmak |
|
193 |
Phrasals |
push someone around v.
|
biriyle uğraşmak |
|
194 |
Phrasals |
push ahead on something v.
|
bir şeyde ilerlemek |
|
195 |
Phrasals |
push aside v.
|
bir yana itmek |
|
196 |
Phrasals |
push away v.
|
bir yana itmek |
|
197 |
Phrasals |
push off v.
|
defolmak |
|
198 |
Phrasals |
push over v.
|
devirmek |
|
199 |
Phrasals |
push forward v.
|
dikkat çekmek |
|
200 |
Phrasals |
push off v.
|
çekip gitmek |
|
201 |
Phrasals |
push along v.
|
gitmek |
|
202 |
Phrasals |
push backward v.
|
geriye itmek/püskürtmek |
|
203 |
Phrasals |
push away v.
|
geriye itmek/püskürtmek |
|
204 |
Phrasals |
push around v.
|
emirler yağdırmak |
|
205 |
Phrasals |
push (something) back v.
|
ileri bir tarihe ertelemek |
|
206 |
Phrasals |
push forward v.
|
ileriye itmek |
|
207 |
Phrasals |
push around v.
|
itip kakmak |
|
208 |
Phrasals |
push out v.
|
işten atmak |
|
209 |
Phrasals |
push at v.
|
ittirmek/itmek |
|
210 |
Phrasals |
push away from v.
|
iterek uzaklaştırmak |
|
211 |
Phrasals |
push someone around in something v.
|
iterek götürmek/hareket ettirmek |
|
212 |
Phrasals |
push into v.
|
içine doğru itmek |
|
213 |
Phrasals |
push forward v.
|
ileri itmek |
|
214 |
Phrasals |
push something ahead of someone v.
|
ilerisine itmek |
|
215 |
Phrasals |
push someone around v.
|
iterek götürmek/hareket ettirmek |
|
216 |
Phrasals |
push someone along v.
|
iteleye-kakalaya yürütmek |
|
217 |
Phrasals |
push someone about in something v.
|
iterek götürmek/hareket ettirmek |
|
218 |
Phrasals |
push something ahead of someone v.
|
ilerisine doğru itmek |
|
219 |
Phrasals |
push aside v.
|
kenara itmek |
|
220 |
Phrasals |
push on ahead of v.
|
önüne doğru itmek |
|
221 |
Phrasals |
push out v.
|
kovmak |
|
222 |
Phrasals |
push off v.
|
ötelemek |
|
223 |
Phrasals |
push in v.
|
kabaca sözünü kesmek |
|
224 |
Phrasals |
push along v.
|
kalkmak |
|
225 |
Phrasals |
push up on v.
|
yukarı doğru kaldırmak |
|
226 |
Phrasals |
push something through v.
|
(bir iğneyi kumaştan vb) geçirmek |
|
227 |
Phrasals |
push something through v.
|
(bir kararı bir komiteden vb) bir şeyi bir yerden geçirmek |
|
228 |
Phrasals |
push over v.
|
yıkmak |
|
229 |
Phrasals |
push someone around v.
|
(birilerini) iteklemek/itip kakmak |
|
230 |
Phrasals |
push down on v.
|
(düğmeye vb) basmak |
|
231 |
Phrasals |
push someone toward someone or something v.
|
'e doğru itmek |
|
232 |
Phrasals |
push over v.
|
üzmek |
|
233 |
Phrasals |
push someone about v.
|
(birilerini) iteklemek/itip kakmak |
|
234 |
Phrasals |
push toward someone or something v.
|
'e doğru hareket etmek/ilerlemek |
|
235 |
Phrasals |
push on with something v.
|
zorla tamamlamaya/bitirmeye uğraşmak |
|
236 |
Phrasals |
push or throw away from v.
|
'den iterek uzaklaştırmak |
|
237 |
Phrasals |
push (someone or something) off v.
|
(birini/bir şeyi) uzaklaştırmak |
|
238 |
Phrasals |
push (someone or something) off v.
|
(birini/bir şeyi) itmek |
|
239 |
Phrasals |
push forward v.
|
birini veya bir şeyi itmek |
|
240 |
Phrasals |
push forward v.
|
birini veya bir şeyi öne itmek |
|
241 |
Phrasals |
push forward v.
|
birini veya bir şeyi ileri itmek |
|
242 |
Phrasals |
push forward v.
|
zor da olsa ilerlemeye devam etmek |
|
243 |
Phrasals |
push forward v.
|
zar zor ilerlemek |
|
244 |
Phrasals |
push forward v.
|
güçlükle de olsa ilerlemek |
|
245 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
|
246 |
Phrasals |
push forward v.
|
ilerlemeye gayret göstermek |
|
247 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir gayret ilerlemeye devam etmek |
|
248 |
Phrasals |
push forward v.
|
kendini ilerlemeye/devam etmeye zorlamak |
|
249 |
Phrasals |
push forward v.
|
her şeye rağmen devam etmek |
|
250 |
Phrasals |
push forward v.
|
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
|
251 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
|
252 |
Phrasals |
push forward v.
|
zor da olsa ilerlemek/devam etmek |
|
253 |
Phrasals |
push forward v.
|
inatla devam etmek/ilerlemek |
|
254 |
Phrasals |
push forward v.
|
üstüne gitmek |
|
255 |
Phrasals |
push forward v.
|
yılmadan devam etmek/ilerlemek |
|
256 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyin zamanını öne almak/çekmek |
|
257 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyin tarihini öne almak/çekmek |
|
258 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha yakın bir zamana/tarihe almak |
|
259 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha yakın bir zamana/tarihe çekmek |
|
260 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha erken bir zamana/tarihe almak |
|
261 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha erken bir zamana/tarihe çekmek |
|
262 |
Phrasals |
push forward v.
|
itmek |
|
263 |
Phrasals |
push forward v.
|
öne/ileri itmek |
|
264 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara, engellere rağmen ilerlemek |
|
265 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara, engellere rağmen devam etmek |
|
266 |
Phrasals |
push forward v.
|
zor da olsa ilerlemeye devam etmek |
|
267 |
Phrasals |
push forward v.
|
zar zor ilerlemek |
|
268 |
Phrasals |
push forward v.
|
güçlükle de olsa ilerlemek |
|
269 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
|
270 |
Phrasals |
push forward v.
|
ilerlemeye gayret göstermek |
|
271 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir gayret ilerlemeye devam etmek |
|
272 |
Phrasals |
push forward v.
|
kendini ilerlemeye/devam etmeye zorlamak |
|
273 |
Phrasals |
push forward v.
|
her şeye rağmen devam etmek |
|
274 |
Phrasals |
push forward v.
|
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
|
275 |
Phrasals |
push forward v.
|
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
|
276 |
Phrasals |
push forward v.
|
zor da olsa ilerlemek/devam etmek |
|
277 |
Phrasals |
push forward v.
|
inatla devam etmek/ilerlemek |
|
278 |
Phrasals |
push forward v.
|
üstüne gitmek |
|
279 |
Phrasals |
push forward v.
|
yılmadan devam etmek/ilerlemek |
|
280 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyin zamanını öne almak/çekmek |
|
281 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyin tarihini öne almak/çekmek |
|
282 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha yakın bir zamana/tarihe almak |
|
283 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha yakın bir zamana/tarihe çekmek |
|
284 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha erken bir zamana/tarihe almak |
|
285 |
Phrasals |
push forward v.
|
bir şeyi daha erken bir zamana/tarihe çekmek |
|
286 |
Phrasals |
push forward v.
|
iki ileri bir geri |
|
287 |
Phrasals |
push forward v.
|
iki adım ileri bir adım geri |
|
288 |
Phrasals |
push forward v.
|
süreçte engellerle karşılaşarak ilerleme |
|
289 |
Phrasals |
push forward v.
|
ilerleme kaydetmişken bir nedenle tekrar bir miktar gerileme |
|
290 |
Phrasals |
push forward v.
|
süreçte aksiliklerle/tersliklerle karşılaşarak ilerleme |
|
291 |
Phrasals |
push forward v.
|
sürecin sekteye uğraması |
|
292 |
Phrasals |
push forward v.
|
süreçte aksaklıklar yaşama |
|
293 |
Phrasals |
push against v.
|
-e yapıştırmak |
|
294 |
Phrasals |
push against v.
|
'-e bastırmak |
|
295 |
Phrasals |
push against v.
|
'-e sıkıştırmak |
|
296 |
Phrasals |
push against v.
|
'-e dayamak |
|
297 |
Phrasals |
push back v.
|
ileri bir zamana atmak |
|
298 |
Phrasals |
push back v.
|
ileri bir tarihe ertelemek |
|
299 |
Phrasals |
push back v.
|
geciktirmek |
|
300 |
Phrasals |
push back v.
|
ötelemek |
|
301 |
Phrasals |
push back v.
|
ertelemek |
|
302 |
Phrasals |
push back v.
|
direnmek |
|
303 |
Phrasals |
push back v.
|
karşı çıkmak/koymak |
|
304 |
Phrasals |
push back v.
|
başkaldırmak |
|
305 |
Phrasals |
push back v.
|
protesto etmek |
|
306 |
Phrasals |
push back v.
|
itiraz etmek |
|
307 |
Phrasals |
push back v.
|
isyan etmek |
|
308 |
Phrasals |
push off on v.
|
-e kakalamak |
|
309 |
Phrasals |
push off on v.
|
'-e ittirmek |
|
310 |
Phrasals |
push off on v.
|
üstüne yıkmak |
|
311 |
Phrasals |
push off on v.
|
üstüne atmak |
|
312 |
Phrasals |
push to v.
|
-e itmek |
|
313 |
Phrasals |
push to v.
|
'-e ittirmek |
|
314 |
Phrasals |
push to v.
|
itip kapatmak |
|
315 |
Phrasals |
push to v.
|
bastırıp kapatmak |
|
316 |
Phrasals |
push to v.
|
bir şey yapmaya/harekete geçmeye itmek |
|
317 |
Phrasals |
push to v.
|
harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak |
|
318 |
Phrasals |
push something to v.
|
bir şeyi kapamak |
|
319 |
Phrasals |
push something to v.
|
bir şeyi itip kapamak |
|
320 |
Phrasals |
push something to v.
|
bir şeyi ittirmek |
|
321 |
Phrasals |
push up against v.
|
sürekli baskı uygulamak |
|
322 |
Phrasals |
push up against v.
|
sürekli ittirmek |
|
323 |
Phrasals |
push up against v.
|
birini/bir şeyi bir şeye bastırmak |
|
324 |
Phrasals |
push up against v.
|
birini/bir şeyi bir şeye yapıştırmak |
|
325 |
Phrasals |
push up against v.
|
birini/bir şeyi bir şeye dayamak |
|
326 |
Phrasals |
push toward v.
|
-e doğru ilerlemek/hareket etmek |
|
327 |
Phrasals |
push toward v.
|
'-e doğru zar zor ilerlemek |
|
328 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye doğru itmek |
|
329 |
Phrasals |
push toward v.
|
-e doğru ilerleme kaydetmek |
|
330 |
Phrasals |
push toward v.
|
'-e yolunda aşama kaydetmek |
|
331 |
Phrasals |
push toward v.
|
-e teşvik etmek |
|
332 |
Phrasals |
push toward v.
|
konusunda baskı yapmak |
|
333 |
Phrasals |
push toward v.
|
'-e zorlamak |
|
334 |
Phrasals |
push toward v.
|
'-e mecbur bırakmak |
|
335 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir amaca doğru ilerletmek |
|
336 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir sonuca doğru ilerletmek |
|
337 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir amaca yaklaştırmak |
|
338 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir sonuca yaklaştırmak |
|
339 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir amaca itmek |
|
340 |
Phrasals |
push toward v.
|
birini/bir şeyi bir sonuca itmek |
|
341 |
Phrasals |
push up on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) yükseltmek |
|
342 |
Phrasals |
push up on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) yukarı doğru itmek |
|
343 |
Phrasals |
push up on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) yukarı doğru kaldırmak |
|
344 |
Phrasals |
push by v.
|
itip geçmek |
|
345 |
Phrasals |
push by v.
|
itip kendine yol açmak |
|
346 |
Phrasals |
push by v.
|
iterek geçmek |
|
347 |
Phrasals |
push (something) into (something) v.
|
(bir şeyi bir şeyin) içine itmek |
|
348 |
Phrasals |
push (something) into (something) v.
|
(bir şeyi bir şeyin) içine iterek sokmak |
|
349 |
Phrasals |
push (something) into (something) v.
|
(bir şeyi bir şeyin) içine bastırarak sokmak |
|
350 |
Phrasals |
push (something) into (something) v.
|
(birini) zorla (bir şeyin) içine itmek |
|
351 |
Phrasals |
push (something) into (something) v.
|
(birini bir şey) yapmaya zorlamak |
|
352 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) altına itmek |
|
353 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) altına iterek sokmak |
|
354 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) altına sürmek/getirmek |
|
355 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) batırmak |
|
356 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) altına sokmak |
|
357 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) daldırmak |
|
358 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine/altına bastırmak |
|
359 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine/altına bastırarak sokmak |
|
360 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi) hareket halindeki bir aracın altına/önüne itmek |
|
361 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
(birini/bir şeyi) hareket halindeki bir aracın önüne/altına atmak |
|
362 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
bir duyguyu bir şeyin altına itmek |
|
363 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
bir duyguyu bir şeyin altında bastırmak |
|
364 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
bir duyguyu bir şeyin altına iterek gizlemek/bastırmak |
|
365 |
Phrasals |
push (someone or something) under (something) v.
|
bir duyguyu bir şeyin altında gizlemek/baskılamak |
|
366 |
Phrasals |
push together v.
|
yan yana getirmek |
|
367 |
Phrasals |
push together v.
|
iterek bir araya getirmek |
|
368 |
Phrasals |
push together v.
|
tesadüfen bir araya getirmek/karşılaştırmak |
|
369 |
Phrasals |
push together v.
|
şans eseri birleştirmek/karşılaştırmak |
|
370 |
Phrasals |
push (oneself) off (on something) v.
|
avara etmek |
|
371 |
Phrasals |
push (oneself) off (on something) v.
|
kıyıdan uzaklaştırmak |
|
372 |
Phrasals |
push (oneself) off (on something) v.
|
kıyıdan açılmak |
|
373 |
Phrasals |
push someone or something off (of) someone or something v.
|
birini/bir şeyi birinden/bir şeyden uzaklaştırmak |
|
374 |
Phrasals |
push someone or something off (of) someone or something v.
|
birini/bir şeyi birinden/bir şeyden uzağa itmek |
|
375 |
Phrasals |
push someone or something off v.
|
birini/bir şeyi birinden/bir şeyden uzaklaştırmak |
|
376 |
Phrasals |
push someone or something off v.
|
birini/bir şeyi birinden/bir şeyden uzağa itmek |
|
377 |
Phrasals |
push (someone or something) about in (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içinde iterek götürmek/gezdirmek |
|
378 |
Phrasals |
push (someone or something) about in (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içinde oradan oraya götürmek/taşımak |
|
379 |
Phrasals |
push (someone or something) across (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) karşısına itmek |
|
380 |
Phrasals |
push (someone or something) around in (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içinde iterek götürmek/gezdirmek |
|
381 |
Phrasals |
push (someone or something) around in (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içinde oradan oraya götürmek/taşımak/sürmek |
|
382 |
Phrasals |
push (someone or something) into (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine itmek/sürüklemek/sokmak |
|
383 |
Phrasals |
push (someone or something) into (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine sürükleyerek/iterek/bastırarak sokmak |
|
384 |
Phrasals |
push (someone or something) into (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) itmek/sürmek/sürüklemek |
|
385 |
Phrasals |
push (someone) into (something) v.
|
(birini bir şey) yapmaya itmek |
|
386 |
Phrasals |
push (someone) into (something) v.
|
(birini bir şey) yapmaya zorlamak |
|
387 |
Phrasals |
push (someone) into (something) v.
|
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
|
388 |
Phrasals |
push (someone) into (something) v.
|
(birini bir şeye) itmek/sürüklemek |
|
389 |
Phrasals |
push (someone) into (something) v.
|
(birini bir şeyin) içine sokmak |
|
390 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birini/bir şeyi) devirmek |
|
391 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birini/bir şeyi) yıkmak |
|
392 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) üstüne itmek/yükseltmek |
|
393 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birini bir şeyin) yukarısına itmek |
|
394 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birini/bir şeyi bir seviyenin) üstüne çıkarmak/yükseltmek |
|
395 |
Phrasals |
push (someone or something) over v.
|
(birinin/bir şeyin bir seviyeyi) aşmasına neden olmak |
|
396 |
Phrasals |
push about in v.
|
iterek götürmek/hareket ettirmek |
|
397 |
Phrasals |
push across v.
|
karşısına itmek |
|
398 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyle) iterek/açarak ilerlemek |
|
399 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
ileri itmek |
|
400 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
yararak ilerlemek |
|
401 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyi) devam ettirmek |
|
402 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyde) ilerlemek/ilerleme kaydetmek |
|
403 |
Phrasals |
push ahead (on something) v.
|
(bir şeyi) devam ettirmek |
|
404 |
Phrasals |
push ahead (on something) v.
|
(bir şeyi) ilerletmek |
|
405 |
Phrasals |
push ahead (on something) v.
|
(bir şeyde) ilerlemek/ilerleme kaydetmek |
|
406 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyi) devam ettirmek |
|
407 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyi) ilerletmek |
|
408 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyde) ilerlemek/ilerleme kaydetmek |
|
409 |
Phrasals |
push ahead (with something) v.
|
(bir şeyi) azimle/kararlılıkla sürdürmek |
|
410 |
Phrasals |
push ahead of v.
|
-in önüne geçmek |
|
411 |
Phrasals |
push ahead of v.
|
-in önüne geçirmek |
|
412 |
Phrasals |
push ahead of v.
|
-in önüne itmek |
|
413 |
Phrasals |
push ahead of v.
|
-i itmek |
|
414 |
Phrasals |
push ahead of v.
|
-i ileri itmek |
|
415 |
Phrasals |
push at (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) itmek/ittirmek |
|
416 |
Phrasals |
push down on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) aşağı doğru bastırmak |
|
417 |
Phrasals |
push down on (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne/üstünden bastırmak |
|
418 |
Phrasals |
push for (something) v.
|
(bir şeyi) ısrarla istemek |
|
419 |
Phrasals |
push for (something) v.
|
(bir şeyi) şiddetle talep etmek |
|
420 |
Phrasals |
push for (something) v.
|
(bir şey) için baskı yapmak |
|
421 |
Phrasals |
push for (something) v.
|
(bir şeyin) olması için zorlamak/uğraşmak |
|
422 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) fırlamak |
|
423 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) dışarı çıkmak |
|
424 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) çıkarmak |
|
425 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) dışarı atmak |
|
426 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) kovmak |
|
427 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) atmak |
|
428 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) ayağını kaydırmak |
|
429 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyden) dışlamak |
|
430 |
Phrasals |
push out of (something) v.
|
(bir şeyin) dışına itmek |
|
431 |
Phrasals |
push through v.
|
sokmak |
|
432 |
Phrasals |
push through v.
|
içine itmek |
|
433 |
Phrasals |
push through v.
|
iterek/bastırarak geçirmek |
|
434 |
Phrasals |
push through v.
|
iterek arasından ilerlemek/geçmek |
|
435 |
Phrasals |
push through v.
|
(bir yasanın, tasarının) geçmesini sağlamak |
|
436 |
Phrasals |
push through v.
|
(bir yasayı, tasarıyı) zorla geçirmek |
|
437 |
Phrasals |
push through v.
|
(bir yasayı, tasarıyı) geçirmeye uğraşmak |
|
438 |
Phrasals |
push through v.
|
(bir yasayı, tasarıyı) geçmesi için bastırmak/baskı yapmak |
|
439 |
Phrasals |
push in v.
|
sıraya kaynak yapmak |
|
440 |
Phrasals |
push in v.
|
kuyruğun ortasına ite kaka dalmak |
|
Phrases |
|
441 |
Phrases |
when it comes to the push expr.
|
sorun ciddileşirse |
|
Colloquial |
|
442 |
Colloquial |
push it an hour v.
|
bir saat ertelemek |
|
443 |
Colloquial |
push someone in the mud v.
|
birini çamura itmek |
|
444 |
Colloquial |
give the push v.
|
defetmek |
|
445 |
Colloquial |
push someone's buttons v.
|
damarına basmak |
|
446 |
Colloquial |
push it two hours v.
|
iki saat ertelemek |
|
447 |
Colloquial |
give the push v.
|
kapı dışarı etmek |
|
448 |
Colloquial |
give the push v.
|
kapıyı göstermek |
|
449 |
Colloquial |
push up the daisies v.
|
nalları dikmek |
|
450 |
Colloquial |
push one's way through the crowd v.
|
kalabalığı yararak ilerlemek |
|
451 |
Colloquial |
give the push v.
|
kovmak |
|
452 |
Colloquial |
push up the daisies v.
|
ölmek |
|
453 |
Colloquial |
give the push v.
|
pabucunu eline vermek |
|
454 |
Colloquial |
give the push v.
|
sepetlemek |
|
455 |
Colloquial |
give the push v.
|
yol vermek |
|
456 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
terk edilmek |
|
457 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
bırakılmak |
|
458 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
yol verilmek |
|
459 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine zorla itmek |
|
460 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine zorla iterek sokmak |
|
461 |
Colloquial |
get the push [uk] v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine zorla bastırarak sokmak |
|
462 |
Colloquial |
push yourself v.
|
kendini zorlamak |
|
463 |
Colloquial |
push it v.
|
ısrarcı olmak |
|
464 |
Colloquial |
push it v.
|
baskıcı olmak |
|
465 |
Colloquial |
push it v.
|
üstelemek |
|
466 |
Colloquial |
push it v.
|
uzatmak |
|
467 |
Colloquial |
push past v.
|
iterek yol açmak |
|
468 |
Colloquial |
push past v.
|
iterek ilerlemek |
|
469 |
Colloquial |
push past v.
|
(kalabalığı) yararak ilerlemek/yürümek |
|
470 |
Colloquial |
push past v.
|
aşmak |
|
471 |
Colloquial |
push past v.
|
üstesinden gelmek |
|
472 |
Colloquial |
push past v.
|
baş etmek |
|
473 |
Colloquial |
push past v.
|
hakkından gelmek |
|
474 |
Colloquial |
push past v.
|
halletmek |
|
475 |
Colloquial |
at a push expr.
|
gerekirse |
|
476 |
Colloquial |
(one) has to push off expr.
|
(birisi) gitmek zorunda |
|
477 |
Colloquial |
(one) has to push off expr.
|
(birisi) çıkmak zorunda |
|
478 |
Colloquial |
(one) has to push off expr.
|
(birisi) yola koyulmak zorunda |
|
479 |
Colloquial |
(one) has to push off expr.
|
(birisi) ayrılmak zorunda |
|
480 |
Colloquial |
(one) has to push off expr.
|
(birinin) gitmesi/çıkması gerek |
|
481 |
Colloquial |
don't push expr.
|
uzatma |
|
482 |
Colloquial |
don't push expr.
|
daha fazla sinirlendirme |
|
483 |
Colloquial |
don't push expr.
|
üstüme gelme |
|
484 |
Colloquial |
don't push expr.
|
baskı yapma |
|
Idioms |
|
485 |
Idioms |
if push comes to shove n.
|
bıçak kemiğe dayanırsa |
|
486 |
Idioms |
when push comes to shove n.
|
bıçak kemiğe dayanırsa |
|
487 |
Idioms |
push money n.
|
prim |
|
488 |
Idioms |
push money n.
|
çalışanları satışa teşvik etmek için ödenen para |
|
489 |
Idioms |
push money n.
|
bonus olarak ödenen para |
|
490 |
Idioms |
push money n.
|
agresif satış yapmaya teşvik etmek için satış elemanına ödenen ekstra ücret |
|
491 |
Idioms |
push (one's) weight around v.
|
ağırlığını göstermek |
|
492 |
Idioms |
push (one's) weight around v.
|
ağırlığını koymak |
|
493 |
Idioms |
push (one's) weight around v.
|
ağırlığını hissettirmek |
|
494 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
sinirini zıplatmak |
|
495 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
sinirini oynatmak |
|
496 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
sinirini altüst etmek |
|
497 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
sinirlerini bozmak/germek |
|
498 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
sinirine dokunmak |
|
499 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
beni benden almak |
|
500 |
Idioms |
push (one's) buttons v.
|
eritmek |
|