at - Türkçe İngilizce Sözlük

at

"at" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 24 sonuç

İngilizce Türkçe
General
at ed. de
It is hard to be successful at both study and club activities.
Hem ders çalışıp hem de kulüp faaliyetlerinde başarılı olmak zordur.

More Sentences
at ed. da
This also means that we must at the same time be prepared to act smartly.
Bu aynı zamanda akıllıca hareket etmeye hazır olmamız gerektiği anlamına da gelmektedir.

More Sentences
at zf. üzere
at zf. nezdinde
at ed. üzerinde
at ed. haliyle
at ed. saatinde
at ed. bir zamanı belirtmek için kullanılır
at ed. bir iş veya hareketten bahsederken kullanılır
at ed. bir miktarı göstermek için kullanılır
at ed. bir yeri belirtmek için kullanılır
at ed. hatta
at ed. bir hareketin hedefini gösterir
at ed. yanında
at ed. -de (ismin -de hali)
Colloquial
at zf. -e
at expr. -da
at expr. -de
Trade/Economic
at i. laos para birimi
Computer
at i. saat
at expr. konumunda
at expr. tarih
Chemistry
at i. astatinin simgesi
Abbreviation
at i. attotesla

"at" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 24 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
at horse i.
To do otherwise would be to put the cart before the horse.
Aksini yapmak arabayı atın önüne koymak olur.

More Sentences
General
at equine i.
The final point concerns the use of medicines for equine species.
Son olarak at türlerine yönelik ilaçların kullanımına değinmek istiyorum.

More Sentences
at horse i.
People are losing sight of the point here and putting the cart before the horse.
İnsanlar burada asıl meseleyi gözden kaçırıyor ve arabayı atın önüne koyuyorlar.

More Sentences
Computer
at discard expr.
As with all things, take from this video any wisdom that is useful, and discard the bullshit.
Her şeyde olduğu gibi, bu videodan da işinize yarayacak her türlü bilgeliği alın ve saçmalıkları atın.

More Sentences
Chess
at knight i.
I captured Tom's queen with my knight.
Tom'un vezirini atımla ele geçirdim.

More Sentences
General
at gee i.
at stallion i.
at hack i.
at hackney i.
at caballo i.
at capel i.
at caple [obsolete] i.
at yarraman [australia] i.
at prancer i.
at beast i.
Colloquial
at hoss [dialect] [us] i.
at prad [australia] i.
at pitch it expr.
Zoology
at caballo i.
at equus caballus i.
Literature
at steed i.
Archaic
at pranker i.
Slang
at neddy i.
at skin i.

"at" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
snarl at f. hırlamak
The dog snarled at the salesman.
Köpek satıcıya hırladı.

More Sentences
aim at f. hedeflemek
Another raft of reforms should be aimed at redirecting budget priorities.
Bir başka reformlar kümesi, bütçe önceliklerinin yeniden belirlenmesini hedeflemelidir.

More Sentences
wink at f. göz kırpmak
Tom says that Mary winked at him.
Tom, Mary'nin ona göz kırptığını söyledi.

More Sentences
look at f. bakmak
It looked at ports through the wrong end of the telescope.
Bu karar limanlara teleskobun yanlış ucundan bakıyor.

More Sentences
at least s. en az
The fact is that we normally eat at least three times a day.
Gerçek şu ki, normalde günde en az üç kez yemek yiyoruz.

More Sentences
at night zf. geceleyin
We arrived in New York at night.
Geceleyin New York'a vardık.

More Sentences
at once zf. hemen
Now and in the future, aid can be given at once when disasters strike.
Şimdi ve gelecekte, felaketler meydana geldiğinde hemen yardım yapılabilir.

More Sentences
at least zf. en azından
In the common position, just over half were accepted either as they stood or at least in spirit.
Ortak tutumda, yarıdan biraz fazlası olduğu gibi ya da en azından ruhen kabul edildi.

More Sentences
at once zf. derhal
Send palace guards to Nokseodang at once!
Nokseodang'a derhâl saray muhafızlarını gönderin!

More Sentences
at the moment zf. şu anda
We have this situation at the moment with the Prospectus Directive.
Bu durum şu anda Prospektüs Direktifi için de geçerlidir.

More Sentences
General
at full capacity i. tam kapasitede
I have no doubt that while we are here splitting hairs, Korean shipyards will be working at full capacity.
Biz burada kılı kırk yararken Kore tersanelerinin tam kapasite çalışacağından hiç şüphem yok.

More Sentences
stay-at-home mom i. ev hanımı anne
Tom wanted Mary to be a stay-at-home mom.
Tom Mary'nin bir ev hanımı anne olmasını istedi.

More Sentences
get at f. varmak
I can't get at the exact meaning of the sentence.
Ben cümlenin tam anlamına varamıyorum.

More Sentences
point at f. göstermek
Everyone pointed at him.
Herkes onu gösterdi.

More Sentences
be looked at f. bakılmak
I can't stand being looked at like that.
Bana öyle bakılmasına dayanamıyorum.

More Sentences
gaze at f. seyretmek
We gazed at the beautiful scenery.
Güzel manzarayı seyre daldık.

More Sentences
be at work f. işte olmak
He doesn't know whether he could be at work tomorrow.
Yarın işte olup olamayacağını bilmiyor.

More Sentences
be at work f. iş başında olmak
Aren't you supposed to be at work right now?
Şu anda iş başında olman gerekmiyor mu?

More Sentences
point at f. parmakla göstermek
It's bad manners to point at people.
İnsanları parmakla göstermek kötü bir davranış.

More Sentences
aim at f. nişan almak
He aimed at the bird.
O, kuşa nişan aldı.

More Sentences
bark at f. bağırmak
Ruth, forgive me for barking at you like a dog.
Ruth, sana bir köpek gibi bağırdığım için beni affet.

More Sentences
marvel at f. hayret etmek
The teacher marvelled at my response.
Öğretmen benim yanıtıma hayret etti.

More Sentences
gaze at f. gözünü dikmek
The girl was gazing at the doll.
Kız, oyuncak bebeğe gözünü dikmişti.

More Sentences
be present at f. hazır olmak
Tom is going to be present at today's meeting.
Tom bugünkü toplantıda hazır olacak.

More Sentences
be amazed at f. şaşırmak
She was amazed at the sight of the ghost.
O hayalet görünce şaşırmıştı.

More Sentences
get at f. ima etmek
I'm not sure what Tom is getting at.
Tom'un ne ima ettiğinden emin değilim.

More Sentences
get at f. ulaşmak
With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.

More Sentences
laugh at f. gülüp geçmek
The police stand by laughing at the brutal scenes of intimidation and even murder of honest citizens.
Polis, dürüst vatandaşlara yönelik acımasız sindirme ve hatta öldürme sahnelerine gülüp geçiyor.

More Sentences
throw stone at f. taş atmak
Those who live in houses made of glass mustn't throw stones at the houses of other people.
Camdan yapılmış evlerde yaşayanlar başkalarının evlerine taş atmamalı.

More Sentences
put up at f. kalmak (otel vb'nde)
He proposed that they put up at that inn.
O handa kalmalarını önerdi.

More Sentences
laugh at f. gülmek
If the situation was not so tragic, one could laugh at it.
Eğer durum bu kadar trajik olmasaydı, buna gülüp geçilebilirdi.

More Sentences
aim at f. hedef almak
What is now being proposed is aimed at these companies from outside the EU.
Şu anda teklif edilen şey, AB dışından gelen bu şirketleri hedef almaktadır.

More Sentences
scream at f. bağırmak
The little girl screamed at the top of her lungs.
Küçük kız avazı çıktığı kadar bağırdı.

More Sentences
put at risk f. riske atmak
Ultimately that would put at risk humans eating the meat.
Aslında bu, eti yiyen insanları riske atacaktır.

More Sentences
take aim at f. nişan almak
Take aim at the target.
Hedefe nişan al.

More Sentences
be present at f. bulunmak
I was present at the meeting.
Ben toplantıda hazır bulundum.

More Sentences
scoff at f. alay etmek
They scoffed at our efforts.
Çabalarımızla alay ettiler.

More Sentences
glare at f. dik dik bakmak
Tom and I glared at each other.
Tom ve ben birbirimize dik dik baktık.

More Sentences
grin at f. sırıtmak
Tom grinned at Mary.
Tom Mary'ye sırıttı.

More Sentences
keep at f. devam etmek
He kept at the job all day.
Bütün gün işe devam etti.

More Sentences
look at f. gözden geçirmek
We must also look at food imports from outside the European Union.
Avrupa Birliği dışından gıda ithalatını da gözden geçirmeliyiz.

More Sentences
stare at f. dik dik bakmak
Don't stare at me.
Bana dik dik bakma.

More Sentences
be at ease f. rahat etmek
The mother will not be at ease until she hears of her son's safe arrival.
Anne, oğlunun sağ salim vardığını duyana kadar rahat etmez.

More Sentences
get at f. kastetmek
I began to see what he was getting at.
Onun ne kastettiğini anlamaya başladım.

More Sentences
laugh at f. alay etmek
A lot of people derided him or laughed at him because of what he had said.
Söyledikleri nedeniyle pek çok insan onunla alay etti ya da ona güldü.

More Sentences
shout at f. bağırmak
Why are you shouting at my mother?
Neden anneme bağırıyorsun?

More Sentences
check in at f. kayıt yaptırmak
The man is checking in at a hotel.
Adam bir otele kayıt yaptırıyor.

More Sentences
set at liberty f. serbest bırakmak
The prisoner was set at liberty.
Mahkum serbest bırakıldı.

More Sentences
Common Usage
shout at each other f. bağrışmak
call the meeting at short notice f. acil toplantıyı çağırmak
call the meeting at short notice f. acil toplantıya çağırmak
at the same time zf. aynı zamanda
General
corruption starts at the top i. balık baştan kokar
the turf at i. yarışçılığı
deduction at source i. stopaj
criminal still at large i. hapishane kaçkını
a course of treatment at a spa i. kaplıca tedavisi
prayer performed at a funeral i. cenaze namazı
a cure at a spa i. kaplıca kürü
playing at families i. evcilik
friend at court i. dayı
at the first opportunity i. ilk fırsatta
friend at court i. torpil
sergeant at arms i. parlamentoda güvenlik görevlisi
object at issue i. iddia olunan şey
name given at birth i. göbek adı
stoppage at source i. vergilerin kaynağında kesilmesi
looking at i. seyir
gentleman at arms i. kral muhafızı
looking at i. seyretme
nursing at home i. evde bakım
health and safety at work i. işçi sağlığı ve iş güvenliği
lunge at i. üzerine saldırı
repeating a year at school i. çift dikiş
at home in i. kendini rahat hisseden (bir yerde)
collisions at sea i. denizde çarpışmalar
counselor at law i. avukat
accomplished at i. bir şeyde usta
course for nursing at home i. evde yaşlı bakım kursu
accident at sea i. deniz kazası
lunge at i. üzerine hücum
friend at court i. tanıdık
nursing of old persons at home i. evde yaşlı bakım
cheating at games i. mızıkçılık
heir at law i. yasal mirasçı
sergeant at arms i. komiser
dive time at current depth i. dipte kalma süresi
object at issue i. anlaşmazlık konusu
enemy at the gate i. kapıdaki düşman
love at first sight i. ilk görüşte aşk
friend at court i. arka
glance at i. ima
age at entry i. giriş yaşı
age at last birthday i. son doğum günündeki yaş
ticket at full fare i. tam bilet
object at issue i. tartışma konusu
forty at a time i. kırkar
at the earliest opportunity i. ilk fırsatta
name at birth i. doğum ismi
name at birth i. doğum adı
at the earliest possible opportunity i. vakit geçirmeden
passage of (or at) arms i. ağız dalaşı
love at first sight i. yıldırım aşkı
barrister-at-law i. dava vekili
gentleman-at-arms i. kral muhafızı
man-at-arms i. asker
counsellor-at-law i. dava vekili
man-at-arms i. silahşor
counsellor-at-law i. avukat
counselor-at-law i. dava vekili
the train leaves at four o'clock i. tren saat dörtte kalkar
deal at arm's length with someone i. bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
ship at sea i. denizdeki gemi
life expectancy at birth i. umulan yaşam süresi (doğum anında)
one's arrival at work i. işe geliş (saati)
a statement made at a police station i. karakol ifadesi
an advantage gained at the beginning i. başlangıçta elde edilen avantaj
carpet at low price i. düşük fiyata halı
at any time of day i. günün herhangi bir zamanı
first day at school i. okuldaki ilk gün
a bullet fired at democracy i. demokrasiye atılan kurşun
dying at a young age i. gençt yaşta ölme
death at a young age i. genç yaşta ölüm
suspect at large i. kaçak zanlı
companion at home i. adreste/evde refakat
the point arrived at i. gelinen nokta
the credits at the end of a movie i. film sonunda çıkan yazılar
barrister at law i. dava vekili
counselor at law i. dava vekili
counsellor at law i. dava vekili
counsellor at law i. avukat
counselor-at-law i. avukat
stay-at-home dad i. eşi çalıştığından ötürü ev işlerini yapan koca
stay at home father i. eşi çalıştığından ötürü ev işlerini yapan koca
point at issue i. tartışma konusu/söz konusu mesele/konu
people at the base of the pyramid i. piramidin tabanındakiler
at-homeness i. evde olma/bulunma
at-homeness i. kendini iyi ve güvende hissetme
a day at school i. okulda bir gün
paying at the door i. kapıda ödeme
delivery at the door i. kapıda teslim
prime minister at the time/during that time i. zamanın başbakanı
contents at a glance i. bir bakışta içindekiler
name at birth i. doğum adı
life at a glance i. bir bakışta hayat
my new friend at school i. okuldaki yeni arkadaşım
activities at work i. iş yerinde gerçekleştirilen aktiviteler
everything at once i. bir kerede her şey
win-at-all-costs attitude i. ne olursa olsun kazanmaya değer yaklaşımı
action at law i. kanuni işlem
action at law i. yasal işlem
action at law i. yasal girişim
action at law i. hukuk davası
bachelor-at-arms i. en düşük rütbeli şövalye
bachelor-at-arms i. en alt rütbeli şövalye
aftergame at irish i. tavlaya benzer eski bir oyun
at-home i. ev oturması
at-home i. ev ziyareti
jack-at-all-trades i. elinden her iş gelen kimse
jack-at-all-trades i. her işten anlayan kimse
jack-at-a-pinch i. acil durum yedeği
jack-at-a-pinch i. acil durumda birinin yerini alan kimse
jack-at-a-pinch i. ücret karşılığı hizmet veren gezgin papaz
man-at-arms i. ağır silahla donanmış asker
man-at-arms i. ağır silahla donanmış orta çağ süvarisi
(at) worst i. en kötü nitelik veya durum
(at) worst i. en hoş olmayan nitelik veya durum
(at) worst i. en vasıfsız nitelik veya durum
wink at f. göz kırparak işaret etmek
be at the end of one's rope f. çaresiz kalmak
level something at f. yöneltmek
fall at somebody's feet f. dizlerine kapanmak
rail at f. hırlamak
take someone at her word f. birine inanmak
exalt at f. çok sevinmek
look daggers at f. kötü kötü bakmak
work at f. bir şey için emek harcamak
arrive at a decision f. karara varmak
set at variable f. aralarını açmak
set at nought f. hiçe saymak
take turns at something f. sırayla yapmak
be at someone's elbow f. yanı başında olmak
be at a loose end f. boşta olmak
be at bay f. çıkmaza girmek
keep someone at arm's length f. birini pek yaklaştırmamak
have a stab at f. kalkışmak
make somebody drool at the mouth over something f. ağzını sulandırmak
be at the top of the agenda f. gündeme gelmek
be at a low ebb f. morali bozuk olmak
make eyes at somebody f. göz süzmek
be at hand f. el altında olmak
hint at f. üstü kapalı söylemek
take a swipe at f. bir şeye doğru şöyle bir sallamak
wink at f. göz etmek
thunder at f. gümletmek
strain at a gnat and swallow a camel f. önemsiz bir şeyi mesele yapıp önemli bir şeye hiç aldırmamak
snatch at f. uzanmak
put somebody's mind at rest f. yüreğine su serpmek
go at a snail's pace f. kağnı gibi gitmek
draw the line at f. yapmamak
glower at f. ters ters bakmak
take a look at f. bakmak
blink at f. hayret etmek
blaze away at f. hararetle yapmak
wonder at f. şaşırmak
come at f. üstüne gelmek
be found at fault f. kabahatli bulunmak
be at the mercy of f. ocağına düşmek
be good at figures f. hesabı iyi olmak
figure out at f. ulaşmak
jump at something f. dünden razı olmak
work out at to f. gelmek (belirli bir miktara)
revile at something f. kötülemek
lay something at one's door f. üzerine atmak
snipe at f. saldırmak
dig (at someone) f. taş atmak
keep somebody at arm’s length f. biriyle arasında mesafe bırakmak
be vexed at something f. bir şeye canı sıkılmak
throw money at something f. bir sorunu parayla çözmeye çalışmak
look daggers at somebody f. ters ters bakmak
plug away at f. üzerinde sebatla çalışmak
work at peak capacity f. tam kapasiteyle çalışmak
glower at f. dik dik bakmak
be at odds f. araları açık olmak (birilerinin)
whittle at f. azaltmak
balk at f. ayak diremek
get at something f. demek istemek
touch at f. uğramak (gemi bir yere)
stop short at f. birdenbire durmak (bir yerde)
jump at something f. balıklama dalmak
turn up one's nose at f. burun kıvırmak
make eyes at f. gözle flört etmek
pull at f. çekelemek
be at risk f. tehlikede olmak
wait at table f. servis yapmak
fly at f. birdenbire üstüne saldırmak
tear at one's heartstrings f. yüreğini cız ettirmek
revolt at f. iğrenmek
grasp at f. uzanmak
take someone at his word f. birine inanmak
pounce at f. birden üstüne atılmak
eat at f. aşındırmak
take offence at f. gocunmak
hold someone at bay f. birini korkutarak yaklaşıp zarar vermesini önlemek
connive at f. göz yummak
lend money at interest f. faize vermek
pick at one's food f. tabağındaki yemekten pek az yemek
champ at the bit f. çok sabırsızlanmak
jeer at f. taşak geçmek
sell something at a loss f. bir şeyi zararına satmak
maintain at f. tutmak
be at loose ends f. birinin bir işi olmamak
happen at the same time f. rastlaşmak
play at f. oynamak (çocuk dilinde)
turn one's nose up at f. burun burmak
work out at f. gelmek (belirli bir miktara)
have a bash at something f. el atmak
toil at f. ıkına sıkına çalışmak
throw a glance at f. şöyle bir bakmak
come at f. ulaşmak
be a dab hand at something f. erbabı olmak
snipe at f. gizli bir mevziden ateş açmak
take umbrage at f. gücenmek
plod away at f. bir işi hevessizce sürdürmek
set at liberty f. saygısızlık etmek
shout at the top of one's voice f. avazı çıktığı kadar bağırmak
be a past master at f. bir konuda çok usta olmak
feel sick at f. çok üzgün olmak
be at a standstill f. kesilmiş vaziyette olmak
keep on at f. sıkboğaz etmek
pull up at f. sürücü arabasını bir yerde durdurmak
be at a crossroads f. yol ayrımına gelmek
try one's hand at f. bir şeyi yapmayı denemek
jeer at f. kafa bulmak (dalga geçerek)
take a brief look at f. şöyle bir bakmak
wonder at f. hayret etmek
set something at naught f. bir şeyi hiçe saymak
keep on at somebody f. üstüne varmak
snarl at f. söylenmek
stick at f. bir işi bırakmamak
feel at ease f. içi rahat etmek
burn the candle at both ends f. gece gündüz demeden çalışarak kendini helak etmek
keep someone at bay f. birini korkutarak yaklaşıp zarar vermesini önlemek
grab at f. elle tutmaya çalışmak
jeer at f. yuhalamak
glower at f. yiyecekmiş gibi bakmak
be riled at f. sinir yapmak
peck at f. kuş gibi az yemek
loose off at f. parlamak
be at something f. başında olmak
pull at somebody's heartstrings f. suistimal etmek
gaze at f. gözü dalmak
be at a standstill f. durmak
sneeze at f. yabana atmak
strain at a gnat and swallow a camel f. ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir yanlışa aldırmamak
burn the candle at both ends f. fazla çalışmak
proceed at an angle f. bir açıda ilerlemek
poke something at f. bir şeyi bir yere doğru uzatmak
feel at home f. kendini rahat hissetmek
be riled at f. kızmak
come at f. keşfetmek
shout at the top of one's voice f. bar bar bağırmak
make eyes at f. göz etmek
poke fun at somebody f. makaraya sarmak
be at the bottom of the pile f. diğerlerine göre daha kötü durumda olmak
aim at f. niyet etmek
be out at grass f. yayılmak
have something at one's fingertips f. bir şey elinin altında bulunmak
get at f. uğraşmak
be at one's back f. bir kimseye arka çıkmak
be at the point of death f. ölmek üzere olmak
be a dab hand at something f. uzmanı olmak
be out at grass f. emekli olmak
pull at one's heartstrings f. yüreğini cız ettirmek
be at hand f. yakında olmak
run at full speed f. alabildiğine koşmak
go at something f. sarılmak
hold someone at bay f. birini sindirmek
connive at f. görmezlikten gelmek
set at naught f. önemsememek
have a go at f. denemek
pick at f. çekelemek
give way at the knees f. dizlerinin bağı çözülmek
grasp at f. kapmaya çalışmak
look daggers at f. ters ters bakmak
be at war with f. uğraşmak
take a look at f. bir göz atmak
exult at f. çok sevinmek
fly at f. saldırmak
be at rest f. hareketsiz olmak
pick at f. karışmak
be at hand f. yaklaşmak
nibble at f. dişlemek
live at somebody's expense f. sırtından geçinmek
foam at the mouth f. ağzı köpürmek
be riled at f. sinirlenmek
be piqued at f. gücenmek
gird at f. alay etmek
be at a low ebb f. çok azalmış olmak
keep something at one's fingertips f. el altında bulundurmak
be at sea f. denizde olmak
sell at a premium f. kar getirmek
rejoice at f. dünyalar onun olmak
be bad at figures f. hesabı kötü olmak
stop short at f. işi belirli bir yere vardırmamak
run atilt at somebody f. saldırmak
be taken aback at/by f. -e çok şaşırmak
make sheep's eyes at somebody f. göz süzmek
sling mud at f. çamur atmak
blink at f. göz yummak
scowl at f. kaşlarını çatıp bakmak
be at the parting of the ways f. yol ayrımında olmak
lay at someone's door f. bir suçu birine yüklemek
succeed at f. bir konuda başarılı olmak
rejoice at f. düğün bayram etmek
hold the rope at both ends f. kendini helak etmek
level at f. yüklemek (suçu)
keep somebody at a distance f. yüz vermemek
strive at f. bir şey için çabalamak
produce at f. mal etmek
sell at loss f. zararına satmak
stand at f. belirli bir derecede olmak (ısı vb)
turn up one's nose at f. reddetmek
be piqued at f. kırılmak
beat at the door f. kapıyı çalmak
clutch at f. yakalamaya çalışmak
disgust at f. nefret etmek
peg away at f. bir işte sebatla çalışmak
have something at one's fingertips f. bir şeyi çok iyi bilmek
be at daggers drawn with somebody f. kanlı bıçaklı olmak
fly at one anothers throats f. boğaz boğaza gelmek
be at an end f. sonuçlanmak
tug at one's heartstrings f. yüreğini cız ettirmek
lash out at f. sert ve ani çıkış yapmak
keep somebody at a distance f. mesafeli davranmak
have a dig at somebody f. taş atmak
spit at somebody f. tükürmek
balk at f. ürkmek
turn one's nose up at something f. burun kıvırmak
laugh at f. birisine gülmek
leer at f. pis pis bakmak
happen at the same time f. rastlamak
lay something at one's door f. üstüne yıkmak
shy at f. ürkmek
shout at the top of one's voice f. avaz avaz bağırmak
set at loggerheads f. birbirine düşürmek
get at f. kötülük etmek
pull a face at f. surat asmak
burn the candle at both ends f. durup dinlenmeden çalışmak
be peeved at f. sinirlenmek
hurl abuse at somebody f. küfürü basmak
have something at one's fingertips f. girdisini çıktısını bilmek
pull at both ends f. çekiştirmek
have a gander at f. bakmak
draw a bow at a venture f. boş atıp dolu tutmak
have a shy at f. denemek
jump at something f. balıklama atlamak
be at someone's beck and call f. her an birinin emrinde olmak
turn up one's nose at f. burun bükmek
jump at the opportunity f. açıkgözlük etmek
be priced at f. fiyatında olmak
work out at f. denk gelmek
be at loggerheads f. kavgalı olmak
be laughed at f. komik duruma düşmek
be at variance with f. ile uyuşmamak
shout at f. yüzüne bağırmak
pull at f. nefes çekmek (pipodan)
call at f. ziyaret etmek
shout at the top of one's voice f. yırtınmak
be good at f. belirli bir şeyi iyi yapmak
sell at auction f. açık artırma ile satmak
laugh at f. alaya almak
look at something in perspective f. bir şeye geniş bir açıdan bakmak
ride at a gallop f. eştirmek
take a shot at f. bir el ateş etmek (tüfekle)
look down one's nose at f. hor görmek
jeer at f. kahkahalarla birisiyle dalga geçmek
aim at its objective f. hedefine yönelmek
pick at f. kusur bulmak
take a brief look at f. şöyle bir göz gezdirmek
take umbrage at f. içerlemek
keep somebody at a distance f. fazla samimi olmamak
pick at f. burnunu sokmak
be pointed at f. parmakla gösterilmek
sniff at f. burun kıvırmak
set at naught f. hiçe saymak
come at f. varmak
take a glance at f. göz atmak
bridle at f. birisine kızmak
set someone's mind at rest f. birinin kuşkularını ortadan kaldırmak
weigh in at f. tartıldığında belirli bir ağırlıkta olmak
be at war with f. mücadele etmek
set somebody's mind at rest f. yüreğine su serpmek
preach at f. uyarıda bulunmak
be at bay f. çok zor bir durumda olmak
take turns at f. bir şeyi sırayla yapmak
be at a crossroads f. dönüm noktasına gelmek
set at naught f. önem vermemek
be bonded at the heart f. yürekten bağlı olmak
be furious with somebody at something f. öfkelenmek
be at a standstill f. durmuş vaziyette olmak
pick at f. yemek
have a stab at f. denemek
be at a loss f. ne yapacağını bilmemek
be sick at one's stomach f. midesi bulanmak
stare at f. bakmak (dikkatle)
sell at a loss f. zararına satış yapmak
point at f. işaret etmek
set at f. üstüne saldırmak
take a glance at f. göz gezdirmek
leer at f. kötü niyetle bakmak
be at variance with f. ters düşmek
hold at bay f. yaklaştırmamak
jump at f. fırsattan hemen faydalanmaya bakmak
land at the airport f. alana inmek
go on at f. azarlamak
take offense at f. gücenmek
go on at f. başının etini yemek
look at someone askance f. birine yan bakmak
rail at f. sövüp saymak
take turns at something f. keşikleşe yapmak
be at an end f. bitmek
ride at full speed f. doludizgin gitmek
grasp at f. atlamak
cavil at f. itiraz etmek
throw a lasso at f. kement atmak
hold at bay f. arada mesafe bırakmak
be at somebody's beck and call f. kul köle olmak
sniff at f. yabana atmak
sell something at a profit f. bir şeyin satışından kar etmek
balk at f. inat etmek
fly at someone's throat f. birine birdenbire sözlerle saldırmak
strain at f. çabalamak
lend at interest f. faize vermek
prance at f. sıçrayıp oynamak
snarl at each other f. hırlaşmak
be at loose ends f. serbest olmak
snap at f. ağzıyla kapmaya çalışmak
make oneself at home f. rahatına bakmak
go at f. ele almak
live at somebody's expense f. parasını yemek
kick at f. tekme vurmak
gaze at f. gözünü dikip bakmak
snatch at f. kapmaya çalışmak
be at the end of one's tether f. dayanacak gücü kalmamak
be priced at f. satılmak
take aim at f. nişanlamak
make oneself at home f. abayı sermek
have a fling at f. bir şey yapmayı denemek
buck at f. sıçramak
make an attempt at f. teşebbüs etmek
drive at f. kastetmek
come at f. vermek
cock a snook at f. nanik yapmak
swear at f. verip veriştirmek
throw a glance at f. bakış atmak
set one's cap at f. kancayı takmak
strain at f. gayret etmek
be at rest f. hareket etmemek
be at fault f. kusur etmek

"at" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
küçük at pony i.
Tom wanted me to buy him a pony.
Tom ona küçük at almamı istedi.

More Sentences
at nalı horseshoe i.
This is a horseshoe magnet.
Bu bir at nalı mıknatısı.

More Sentences
at arabası cart i.
The horse began to protest as soon as it was hitched to the cart.
At, arabaya bağlanır bağlanmaz itiraz etmeye başladı.

More Sentences
at yarışı horse racing i.
Seems to me that president has got himself a good horse race.
Bana öyle geliyor ki, başkan kendine iyi bir at yarışı buldu.

More Sentences
at gözlüğü blinkers i.
Even we in the European Union may shortly be going around in blinkers.
Avrupa Birliği'nde bizler bile kısa bir süre sonra at gözlüğü ile dolaşıyor olabiliriz.

More Sentences
tek boynuzlu at unicorn i.
The kid doesn't even like unicorns anymore.
Kız artık tek boynuzlu atları bile sevmiyor.

More Sentences
at arabası carriage i.
Automobiles replaced carriages.
Otomobiller at arabalarının yerini aldı.

More Sentences
at terbiyesi dressage i.
He participated in the horse dressage competition.
At terbiyesi yarışmasına katıldı.

More Sentences
at arabası tekerleği cartwheel i.
Tom did a cartwheel.
Tom bir at arabası tekerleği yaptı.

More Sentences
tahta at wooden horse i.
The Greeks built a giant wooden horse.
Yunanlılar dev bir tahta at yaptılar.

More Sentences
gezinti (at/bisiklet/araba ile) ride i.
Layla and Sami went for a ride.
Layla ve Sami gezintiye çıktılar.

More Sentences
yolculuk (at/bisiklet/araba ile) ride i.
Because the shock absorbers, they're so old that the whole ride is very bumpy.
Çünkü amortisörler, o kadar eskimişler ki tüm yolculuk çok sarsıntılı geçiyor.

More Sentences
at kuyruğu (saç) ponytail i.
She tied her long hair into a neat ponytail.
Uzun saçlarını güzelce at kuyruğu yaptı.

More Sentences
beyaz at white horse i.
What colour is Henri IV's white horse?
Dördüncü Henri'nin beyaz atı ne renk?

More Sentences
at yetiştiricisi horse breeder i.
Tom is a horse breeder.
Tom bir at yetiştiricisidir.

More Sentences
at eti horse meat i.
Tom has never eaten raw horse meat.
Tom hiç çiğ at eti yemedi.

More Sentences
at eti horsemeat i.
It may be that horsemeat is accepted in other countries.
At eti başka ülkelerde kabul görüyor olabilir.

More Sentences
at çiftliği horse farm i.
Sami owned a horse farm.
Sami'nin bir at çiftliği vardı.

More Sentences
at yarışı horse-race i.
Many gamblers win and lose money at the horse-race track.
Birçok kumarbaz, at yarışı pistinde para kazanır ve kaybeder.

More Sentences
at ticareti horse-trade i.
What kind of horse-trading system is this? Certainly not a fair one!
Bu nasıl bir at ticareti sistemidir? Kesinlikle adil bir sistem değil!

More Sentences
Common Usage
ürkek (at) skittish s.
General
tarihsel olarak çeşitli noktalar arasında tarifeye göre yolculuk yapan büyükçe at arabası stagecoach i.
at sineği horse botfly i.
at yarışı steeplechase i.
at başı horsehead i.
at sineği horse fly i.
huysuz at outlaw i.
at balığı hippocampus i.
yem parası (at) livery i.
at kuyruğu horsetail i.
ileri fırlama (at) plunge i.
üst kısmı açılır kapanır dört tekerlekli at arabası landau i.
at yarışı horse race i.
at şeklinde deniz perisi kelpie i.
benekli ufak at pinto i.
zebranın at veya eşekle birleştirilmesinden elde edilen hibrit zebroid i.
yarışa katılan at starter i.
at sağrısı croup i.
kula at sorrel i.
ehlileştirilmemiş at bronco i.
salıncaklı at rocking horse i.
yabani at bronco i.
yaşlı at plug i.
at örtüsü housing i.
at sağrısı crupper i.
yaşlı at crock i.
damızlık at stallion i.
at kılı kumaş horsehair i.
at yarışlarını idare eden klüp jockey club i.
amerika'ya özgü bir yabani at mustang i.
at üzerinde mızrakla karşılaşma alanı tiltyard i.
oyuncak at cockhorse i.
at arabacısı yeri box i.
at arabası coach i.
at nezlesi glanders i.
iki tekerlekli at arabası sulky i.
bir grup damızlık at stud i.
ufak at bidet i.
at yarışı derby i.
sallanan at rocker i.
at üstündeki dövüşçü jouster i.
at haşası caparison i.
at veya ren geyiği tarafından çekilen, yolcu taşımaya mahsus kızak sleigh i.
kement atarak at ya da sığır yakalama roping i.
at yemi forage i.
at gözlüğü blinker i.
bir tür at garran i.
damızlık at stud horse i.
at hırsızı rustler i.
salıncaklı oyuncak at rocking horse i.
at terbiyesi manege i.
at kestanesi familyası horse chestnut family i.
at gezisi ride i.
vahşi at bronco i.
at başı sucker rod i.
yabani at binicisi roughrider i.
yaşlı ve zayıf at screw i.
nasır (at) splint i.
yarış için üretilen at bangtail i.
iki tekerli at arabası dogcart i.
rahvan giden at pacer i.
at üzerinde mızrak oyunu tilt i.
at başlığı (gem ve dizginlerin takıldığı) bridle i.
at örtüsü horse blanket i.
yarışta koşamayan at nonstarter i.
at kuyruğu equisetum i.
beyaz at whitehorse i.
iki tekerlekli at arabası hansom i.
iğdiş edilmiş at gelding i.
yedek at remount i.
at kuyruğu şeklinde toplanmış saç queue i.
ufak at nag i.
iki tekerlekli at arabası chariot i.
yük taşımaya yarayan at arabası tumbrel i.
at sineği gadfly i.
at arabası hack i.
at başlı değnek hobbyhorse i.
don (at) coat i.
vahşi at wild horse i.
at sırtı horseback i.
demir kırı at roan i.
yabani at mustang i.
damızlık at stud i.
safkan at thoroughbred i.
bir tür at garron i.
binicisini sırtından atan at buckjumper i.
yabani at bronc i.
boğulma tehlikesini simgeleyen at şeklinde deniz perisi kelpy i.
engelli yarışlarda koşması için eğitilmiş at steeplechaser i.
at oğlanı stableman i.
at kolanı cinch i.
at hastalığı dourine i.
hızlı at spanker i.
at kestanesi buckeye i.
at hırsızı waddy i.
burun kayışı (at) nosepiece i.
üstü açık dört tekerlekli rus at arabası droshky i.
doru at bay i.
hasta yaşlı at nag i.
benekli at pinto i.
at çulu horsecloth i.
at kuyruğu queue i.
at üstündeki mızrak dövüşçüsü jouster i.
at yarışı race i.
yabani at terbiyecisi roughrider i.
banko at favorite horse i.
oyuncak at hobbyhorse i.
küçük ilkel at eohippus i.
minyatür at arabası miniature horse cart i.
at yarışında ikili bahis exacta i.
parkur (at yarışı) racetrack i.
at kuyruğu pony tail i.
tahta at cockhorse i.
parkur (at yarışı) racecourse i.
at sıçraması gambade i.
at kestanesi horsechestnut i.
yedek at relay i.
yavaş at lob i.
doru at bay horse i.
at sülüğü horseleech i.
yarışta kazanması umulmayan at dark horse i.
çiş (at, sığır) stale i.
huysuz at vicious horse i.
vahşi at broncho i.
yaşlı at hack i.
vahşi at warragal i.
at koşusu gallop i.
at tüccarı horse trader i.
at sahibi liveryman i.
at mantarı horse mushroom i.
vahşi at warrigal i.
at meydanı hippodrome i.
damızlık at studhorse i.
at doktoru horse doctor i.
ihtiyar at nag i.
şah (at) rearing i.
eyerlerin üzerinden geçen ve at arabası milini destekleyen koşum ipi ridger i.
galopa giren at galloper i.
çifte atma huyu olan at kicker i.
taban iltihabı (at) thrush i.
dört nala koşan at galloper i.
at yarışı bülteni dopesheet i.
rusya'da kullanılan dört tekerlekli bir çeşit at arabası telega i.
insan başlı at centaur i.
eyersiz at bareback i.
at kestanesi horse chestnut i.
at tozluğu gambado i.
at kılından dokunmuş kumaş horsehair i.
at sineği horsefly i.
at binme yolu bridleway i.
aynı takımda yarışan at running mate i.
at gözlüğü blinder i.
dört tekerlekli, üstü açılır kapanır hafif at arabası victoria i.
at kılı horsehair i.
benekli at piebald i.
tırıs giden at trotter i.
doru at sorrel i.
eyerlerin üzerinden geçen ve at arabası milini destekleyen koşum ipi ridgeband i.
yaşlı ve işe yaramaz at jade i.
at kılından yapılmış horsehair i.
kayak yapan kişinin bir at ya da araç tarafından buzlu bir yüzeyin üzerinden çekilmesi skijoring i.
karışık renkli alacalı at skewbald i.
at yarışı meraklısı turfman i.
engelli at yarışı showjumping i.
rusya'da kullanılan dört tekerlekli at arabası tarantass i.
palan kolanı (at) surcingle i.
at kılı horse hair i.
bir iple kazığa bağlama (at vb) tethering i.
eyersiz at unsaddled horse i.
çıplak at unsaddled horse i.
irlanda ve iskoçya'da yetişen bir tür at garron i.
at etiyle besleme hippophagy i.
at sinekleri horseflies i.
at etiyle beslenme hippophagy i.
at antrenörü horse trainer i.
zıplayan at bucker i.
engelli koşusunda yarışan at bucker i.
erzak taşıyan at pack horse i.
yük taşıyan at pack horse i.
rahvan yürüyen at ambler i.
at tımar eden kimse groomer i.
dört tekerli at arabası dearborn i.
usta at binicisi centaur i.
kontrolden çıkan at bolter i.
at yarışı horse-racing i.
oyuncak at hobby-horse i.
tahta at hobby-horse i.
at fırçası dandy-brush i.
alaca kır (at) dapple-gray i.
at arabası horse-drawn vehicle i.
at satıcılığı horse-trading i.
at (bebek konuşması) gee-gee i.
at sürmekten gerilmiş ve hassaslaşmış olan saddle-sore i.
at kuyruğu pony-tail i.
at yarışı için satışa çıkarılan at selling-plater i.
yorgun at hack i.
safkan at yarışı thoroughbred horse racing i.
at nakil vagonu horse box i.
at gözlülüğü blinkers i.
iki tekerlikli at arabası chariot i.
dişi at marc i.
atyarışında eşek diye tabir edilen ve kazanma olasılığı olmayan at outsider i.
(at) alaca piebald i.
at arabası waggon i.
iki tekerlekli at arabası trap i.
at barınağı horse shelter i.
at tezeği horse manure i.
at arabası horse-drawn carriage i.
çiftlik işlerinde çalıştırılan at working horse i.
at nalı imalatı horseshoe manufacturing i.
iki kişilik at arabası stanhope i.
at sulama havuzu horsepond i.
at arabası hackney coach i.
at yarışları alanı hippodrome i.
at başlığı chanfron i.
manej at paddock i.
at zırhı barde i.
at terbiyeciliği horse gentling i.
at terbiyecisi horse breaker i.
at terbiyeciliği horse breaking i.
at terbiyeciliği horse starting i.
at terbiyeciliği horse training i.
at terbiyeciliği horse taming i.
at sürüsü herd of horses i.
at binicisi horse rider i.
at dizgini overcheck i.
at dizgini rein i.
at dizgini bearing rein i.
at dizgini checkrein i.
at dizgini horse rein i.
at terbiyecisi horse tamer i.
at terbiyecisi horse-whisperer i.
at hırsızı horse thief i.
at yetiştiriciliği horse breeding i.
safkan at bloodstock i.
(at vb) hızla çıkma bolting i.
şahlanan at prancing horse i.
at tımarlama horse grooming i.
kişneyen at neighing horse i.
sarışın at kuyruğu blond ponytail i.
at başlığı chamfron i.
at başlığı testiere i.
at başlığı front-stall i.
at başlığı frontstall i.
(kapalı) at arabası clarence i.
ilk üçe giremeyen at also ran i.
eşkinli at ambler i.
çıplak at bareback i.
vahşi at terbiyecisi bronco buster i.
at satıcısı coper i.
at eti horseflesh i.
at eğitimi horse training i.
alaca kır (at) dapple-grey i.
yarışta koşamayan at non-starter i.
at kestaneleriyle oynanan britanya kökenli bir oyun conkers i.
at yarışı meraklısı horsey i.
kullan at çocuk bezi disposable nappies i.
erkek at ile dişi eşeğin çiftleşmesinden doğan hayvan hinny i.
at kanı horse blood i.
kullan at telefon burner i.
kullan at telefon disposable phone i.
kullan at telefon burner phone i.
at yuları/dizgini ucu scatch i.
at yuları/dizgini ucu scatchmouth i.
altın renkli at palomino i.
at yarışı meraklısı racegoer i.
at yarışlarına giden kimse racegoer i.
sakin at quiet horse i.
yavaş yavaş sahibinin komutlarına uyan eğitimsiz at green broke i.
at çalışmaları equine studies i.
at üzerindeki yarışçısının yarış pistine dizilmiş varillerin çevresinden dolanarak yarışı en hızlı derecede tamamlamaya çalıştığı rodeo yarışı barrel racing i.
at kestanesi jeli horse chestnut gel i.
at yarışlarında yanağa takılan ve atın ağzındaki kantarmayı destekleyen bir takı cheekpiece i.
at üstünde akrobasi yapan kişi trick rider i.
at saçından yapılan yular cabestro i.
at yarışı ve kumar makinesi sunan kumarhane racino i.
at yarışı ve kumar oynama imkanı sunan kumarhane racino i.
at yarışı spikeri caller (australia) i.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's i.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's i.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's i.
sıra (katır, at, tay vb.) rake i.
arabaya koşulmuş at team i.
koşum takımlı üç atın sürdüğü at arabası randem i.
güney afrika'da kullanılan iki tekerlekli at arabası cape cart i.
küçük at capel i.
yarım dönüş hareketi yapan at caracoler i.
çok az kılı olan ya da kılsız at kuyruğu rattail i.
seyrek kuyruklu at rattail i.
çok az kılı olan ya da kılsız at kuyruğu rat-tail i.
seyrek kuyruklu at rat-tail i.
at arabaları, vagonlar gibi araçların konduğu yapı carriage house i.
iki ya da dört tekerlekli küçük at arabası carriole i.
filipinlere özgü iki tekerlekli kutu şeklinde kabini olan at arabası carromata i.
at arabası yapan kimse cartwright i.
iki tekerlekli at arabası chair i.
at başlığı chamfrain i.
arkalı önlü koşulmuş iki attan oluşan at arabası tandem i.
koltukları sırt sırta olan iki tekerlekli bir tür at arabası tandem cart i.
at (satranç) knight i.
at arabasında seyahat eden yolcunun sürücüyle iletişim kurmasını sağlayan ip checkstring i.
at yularındaki yanak kayışı cheek strap i.
at yularındaki yanak kayışlarının her biri cheekpiece i.
ertesi gün kullanılacak atların seçildiği at sürüsü remuda [usa] i.
(at arabasında) koşum oku neap i.
İki atın çektiği at arabasında sol taraftaki at near horse i.
at arabasının okunu aksa bağlamakta kullanılan araç thill coupling i.
kullan-at olarak tasarlanmış şey throwaway i.
işletme, borsa veya at yarışı sonuçlarıyla ilgili en son bilgileri, tavsiyeleri veya tahminleri içeren yayın tip sheet i.
engelsiz at yarışı flat race i.
at nalındaki mıh toe calk i.
değersiz at torril [dialect] i.
iki kişilik hafif bir at arabası trap i.
at üstünde yolculuk train [obsolete] i.
at terbiyesi train [obsolete] i.
üçlü at takımı triga i.
rahvan gider gibi yavaş adımlarla yürüyen at trippler [south african] i.
at sırtında gezi trot i.
iki tekerli at arabası tumtum [india] i.
at yarışı meraklısı kimse turfite i.
atları hazır at arabası turnout i.
atları hazır at arabası equipage i.
atları hazır at arabası turn-out i.
(at) rahvan yürüyüş single-foot i.
at veya öküzlerin çektiği asya tipi araba araba i.
at veya öküzlerin çektiği asya tipi araba arba i.
at arabası sürme aurigation i.
at yarışında bahisçinin oynadığı at birinci, ikinci veya üçüncü olursa para kazandığı bahis each way i.
at kafası horse head i.
at kafası maskesi horse head mask i.
otobüsü andıran bir at arabası bus i.
işe yaramaz, yaşlı at jade i.
atın üzerinde bacakların ikisi de bir tarafta oturma pozisyonu (genel olarak kadınların kullandığı at biniş şekli) sidesaddle i.
inat eden at, eşek jib i.
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapmak joust i.
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapma joust i.
kestane rengi at chestnut i.
at arabası sürücüsü bandyman i.
at dizgininin metal ağızlığı bar i.
atın dişleri arasında at dizgininin metal bölümünün girdiği boşluk bar i.
altında çubuk bulunan bir at nalı bar shoe i.
at seğirtme saccade i.
at nalındaki yukarı doğru çıkıntı beak i.
at, destek veya iskelet cheval [obsolete] i.
at arabası jingle i.
atları ve at arabalarını kiralayan kimse job master i.
(at) tırıs gitme jog i.
(at) tırıs gitme jog trot i.
at sırtında ringa balığı taşımak için kullanılan hasır sepet ölçüsü maise i.
ispanya'ya özgü bir at arabası volante i.
cava'ya özgü iki tekerlekli bir at arabası sado i.
at hırsızı waddie i.
iki tekerlekli at arabası wagon [obsolete] i.
dört atın çektiği at arabası quadriga i.
at yarışı bahsi sweepstake i.
at yarışı bahsi pari mutuel i.
at şovlarında kullanılan hafif, iki tekerlekli bir tür at arabası bike i.
at veya köpek giysisi olarak kullanılan kumaş parçası blanket i.
başı çeken at leader i.
lider at leader i.
at terbiyesi veya idaresi manage i.
at terbiyesi manage i.
(sirk gibi yerlerde) at gösterisi manage i.
at binme alışkanlığı habit i.
işe yaramaz at hack i.
at arabası süren kimse hacker i.
at arabası süren kimse hackie i.
at gezintisi hacking [uk] i.
kiralık at hackney [obsolete] i.
kiralık at arabası hackney cab i.
at arabası ve at kiralayan kimse hackneyman i.
at kılı eldiven hair glove i.
at arabasında sürücünün koltuğunu örten kumaş hammercloth i.
at sırtında yapılan ispanyol eğlencesi masquerade i.
güçlü ve çalışmaya rıza gösteren at wheel horse i.
tek boynuzlu at sürüsü blessing i.
at gözlüğü blind i.
at gözlüğü blinders i.
(at) dinlenme molası blow i.
at gözlüğü bluff i.
at örtüsü body cloth i.
at örtüsü body clothes i.
iki atın çektiği at arabasında sol taraftaki at hand [dialect] [uk] i.
iki tekerlekli at arabası hansom cab i.
damızlık at sürüsü haras i.
at yarışına düşkün kimse hardboot i.
atı yönlendirip bağlamak için veya düğümlü dizgin olarak kullanılan at kılından yapılmış halat mecate [dialect] i.
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu meeting i.
özellikle on sekizinci yüzyılda kullanılan, üstü kapalı bir at arabası booby hutch i.
iki tekerlekli at arabalarıyla yapılan at yarışı harness race i.
at arası örtüsü head i.
at başlığı head gear i.
at koşum takımında baş üstünden geçip yanlara bağlanan şerit headpiece i.
at dizliği boot i.
at arabası sürücü kompartımanı boot [obsolete] i.
ahırda at bölmesi box i.
araçta at bölmesi box i.
at arabasında kapağı sürücü koltuğu olarak kullanılan eşya kutusu box seat i.
at arabalarında kullanılan deri kayış brace i.
sığır, at gibi hayvanları kapalı tutmak için kullanılan etrafı çevrili alan brake i.
atları eğitmek için kullanılan gövdesiz at arabası brake i.
at nalının iki yanından her biri branch i.
(at, inek) dizgin branks [scotland] i.
(at, inek) yular branks [scotland] i.
(arabalı at yarışında) atın tırıstan koşuya veya başka bir adıma geçmesi break i.
at arabası break i.
(at) göğüslük breastplate i.
(at) göğüslük breast strap i.
(at) göğüs kayışı breast strap i.
at yolu bridle trail i.
at yolu bridle road i.
at yolu bridle way i.
bir tür at arabası britschka i.
bir tür at arabası britzka i.
bir tür at arabası britska i.
bir tür at arabası britzska i.
düşük kaliteli, küçük ve vahşi bir at broomy i.
düşük kaliteli, küçük ve vahşi bir at broomie i.
düşük kaliteli, küçük ve vahşi bir at broomtail i.
at dizgininin alından geçen kayışı browband i.
(at) zıplayıp biniciyi düşürmek buck i.
ehlileştirilemez vahşi at bucking bronco i.
grimsi sarı renkli at buckskin i.
yürürken veya koşarken ayağını yerden kaldıran at high stepper i.
giderken ayaklarını yerden yükseğe kaldırmak üzere eğitilmiş at high-stepper i.
at terbiyecisi hippodamist i.
at yelesini kısa kesen kimse hogger i.
at yelesini kısa kesen şey hogger i.
dimdik duracak şekilde kısa kesilmiş at yelesi hogmane i.
at veya köpekle yapılan av gezisi hont i.
at veya köpekle yapılan av gezisine katılan kimse hont i.
at başlığı hood i.
at gözlüğü hood i.
at arabası hoover cart i.
at veya sığır otlatırken kullanılan pranga hopple i.
üzerine oturulan at benzeri şey horse i.
at gibi adam horse i.
at teknesi horse boat i.
at ve büyükbaşların taşındığı gemi horse boat i.
pirinç at aksesuarı horse brass i.
at arabası horse car i.
at taşıma aracı horse car i.
at satıcısı horse dealer i.
at gülüşü horse laugh i.
at yolu horse road i.
at ticareti horse trade i.
at taşıma aracı horsecar i.
at tüccarı horse-dealer i.
bir tutam at kılı horsehair i.
at kılından yapılmış peruk horsehair wig i.
at nalı mıknatısı horsehoe magnet i.
at nalı magnet horsehoe magnet i.
at terbiyecisi horse-jockey i.
at tüccarı horse-jockey i.
at vagonu horse-litter i.
at bakıcısı horseman i.
at yetiştiriciliği horsemanship i.
at nalı horsenail i.
at yarışı bahisçisi horseplayer i.
at yarışı horserace i.
at nalı oyunu horseshoe i.
at nalı biçimli nesneyi kazığa isabet ettirme oyunu horseshoe i.
at nalı halkası horseshoe nail ring i.
at nalı çivi halkası horseshoe nail ring i.
at nalı ustası horseshoer i.
at nalları horseshoes i.
at gösterisi horseshow i.
at şovu horseshow i.
at binme yolu horse-trail i.
at patikası horse-trail i.
at binme yolu horseway i.
at patikası horseway i.
at terbiyecisi kadın horsewoman i.
at bakıcısı kadın horsewoman i.
at gibi olma horsiness i.
at tutkunluğu horsiness i.
at tutkunlarından oluşan grup horsy set i.
at yarışı ilgililerinin oluşturduğu grup horsy set i.
at bakıcısı hostler i.
at terbiyecisi hostler i.