|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
yüz |
|
The movement of this dangerous cargo at this time is spitting in the face of the victims of September 11.
Bu tehlikeli kargonun şu anda taşınması, 11 Eylül kurbanlarının yüzüne tükürmek anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
sima |
|
They're saying, you have a French face.
Sende Fransız siması var diyorlar.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
yüz ifadesi |
|
Put on a happy face.
Mutlu bir yüz ifadesi takın.
More Sentences
|
4 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
çehre |
|
The struggles for power and for the social face of Europe have now really broken out.
İktidar ve Avrupa'nın sosyal çehresi için verilen mücadeleler artık gerçekten çığırından çıkmıştır.
More Sentences
|
5 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
surat |
|
I experience this as a slap in the face of the Commission and Parliament.
Bunu Komisyon ve Parlamento'nun suratına atılmış bir tokat olarak görüyorum.
More Sentences
|
6 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
yüzleşmek |
|
We must now prove that we are prepared to face the challenge.
Şimdi bu zorlukla yüzleşmeye hazır olduğumuzu kanıtlamalıyız.
More Sentences
|
7 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
bakmak |
|
You cannot face both ways at the same time, no matter how hard you try.
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aynı anda iki yöne birden bakamazsınız.
More Sentences
|
8 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
yönelmek |
|
Muslims always pray facing toward Mecca.
Müslümanlar her zaman Mekke'ye doğru yönelerek dua ederler.
More Sentences
|
9 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
yüz yüze gelmek |
|
One is born one and, from that moment, one faces a huge number of obstacles which would not be there if one were a man.
Kişi bir kez doğar, ve o andan itibaren, erkek olsaydı hiç var olmayacak olan çok sayıda engelle yüz yüze gelir.
More Sentences
|
General |
|
10 |
Genel |
face i.
|
görünüş |
|
This report is on the face of it well-intentioned and recognises the need for ACP countries to export their goods.
Bu rapor görünüşte iyi niyetlidir ve ACP ülkelerinin mallarını ihraç etme ihtiyacını kabul etmektedir.
More Sentences
|
11 |
Genel |
face i.
|
sima |
|
Tom, one of the notable faces of Boston society, also attended the event.
Boston sosyetesinin önemli simalarından biri olan Tom da etkinliğe katıldı.
More Sentences
|
12 |
Genel |
face i.
|
surat |
|
It's been hard enough for me to help him overcome your accusations without seeing your face.
Suratını görmeden suçlamalarınızın üstesinden gelmesine yardım etmek benim için yeterince zor oldu.
More Sentences
|
13 |
Genel |
face i.
|
çehre |
|
So there will soon be a Convention which is supposed to give a democratic face to an enforced federal Europe.
Dolayısıyla yakında federal Avrupa'ya demokratik bir çehre kazandırması beklenen bir Kongre yapılacak.
More Sentences
|
14 |
Genel |
face i.
|
itibar |
|
England doesn't want a war but doesn't want to lose face.
İngiltere savaş istemiyor ama itibarını da kaybetmek istemiyor.
More Sentences
|
15 |
Genel |
face i.
|
üst |
|
I slept lying on my face.
Yüz üstü uzanarak uyudum.
More Sentences
|
16 |
Genel |
face i.
|
yüz ifadesi |
|
He came out with an angry face.
Öfkeli bir yüz ifadesiyle dışarı çıktı.
More Sentences
|
17 |
Genel |
face i.
|
yüz |
|
It seems to me that there is good reason to rejoice today, and I can indeed see happy faces around me.
Bana öyle geliyor ki bugün sevinmek için iyi bir neden var ve gerçekten de etrafımda mutlu yüzler görebiliyorum.
More Sentences
|
18 |
Genel |
face i.
|
dış görünüş |
|
On the face of it, nothing could be more reasonable.
Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
More Sentences
|
19 |
Genel |
face i.
|
yüzey |
|
How many vertices and faces does a pentagonal prism have?
Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?
More Sentences
|
20 |
Genel |
face f.
|
bakmak |
|
We face a choice as we look towards the future.
Geleceğe bakarken bir seçimle karşı karşıyayız.
More Sentences
|
|
21 |
Genel |
face f.
|
karşı karşıya olmak |
|
These are the really crucial and exciting questions which we face.
Bunlar karşı karşıya olduğumuz gerçekten hayati ve heyecan verici sorulardır.
More Sentences
|
22 |
Genel |
face f.
|
karşı karşıya gelmek |
|
The boy and his uncle faced each other across the table.
Çocuk ve amcası masanın karşısında karşı karşıya geldiler.
More Sentences
|
23 |
Genel |
face f.
|
yüz yüze gelmek |
|
I'm never going to be able to face Tom again.
Tom'la tekrar yüz yüze gelemeyeceğim.
More Sentences
|
24 |
Genel |
face f.
|
kaplamak |
|
Her face is covered with pimples.
Onun yüzü sivilceler ile kaplıdır.
More Sentences
|
Technical |
|
25 |
Teknik |
face i.
|
yüz |
|
What a slap in the face of the European Union!
Avrupa Birliği'nin yüzüne inen bir tokat!
More Sentences
|
Mechanic |
|
26 |
Mekanik |
face i.
|
alın |
|
He wiped the sweat off his face.
Teri alnından sildi.
More Sentences
|
Automotive |
|
27 |
Otomotiv |
face i.
|
yüz |
|
This gives the candidates a human face, makes them known and ultimately, brings the Commission closer to the people.
Bu, adaylara insani bir yüz verir, onları tanıtır ve nihayetinde Komisyonu insanlara yaklaştırır.
More Sentences
|
Math |
|
28 |
Matematik |
face i.
|
yüz |
|
I am delighted that we have been able to show the human face of European politics.
Avrupa siyasetinin insani yüzünü gösterebildiğimiz için çok mutluyum.
More Sentences
|
Common Usage |
|
29 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
hal |
|
30 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
ön |
|
31 |
Yaygın Kullanım |
face i.
|
tavır |
|
32 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
göğüs germek |
|
33 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
yüzünü dönmek |
|
34 |
Yaygın Kullanım |
face f.
|
karşı olmak |
|
General |
|
35 |
Genel |
face i.
|
üst taraf |
|
36 |
Genel |
face i.
|
satıh |
|
37 |
Genel |
face i.
|
şekil |
|
38 |
Genel |
face i.
|
faça |
|
39 |
Genel |
face i.
|
ayna |
|
40 |
Genel |
face i.
|
onur |
|
|
41 |
Genel |
face i.
|
mine (saatte) |
|
42 |
Genel |
face i.
|
hal |
|
43 |
Genel |
face i.
|
düzey |
|
44 |
Genel |
face i.
|
küstahlık |
|
45 |
Genel |
face i.
|
cephe |
|
46 |
Genel |
face i.
|
resimli taraf |
|
47 |
Genel |
face i.
|
tavır |
|
48 |
Genel |
face i.
|
kadran |
|
49 |
Genel |
face i.
|
biçim |
|
50 |
Genel |
face i.
|
arın |
|
51 |
Genel |
face i.
|
eda |
|
52 |
Genel |
face i.
|
bet |
|
53 |
Genel |
face i.
|
ön |
|
54 |
Genel |
face i.
|
ön taraf |
|
55 |
Genel |
face i.
|
esas yüz |
|
56 |
Genel |
face i.
|
ön yüz |
|
57 |
Genel |
face i.
|
ekşi yüz |
|
58 |
Genel |
face i.
|
yüzünü buruşturma |
|
59 |
Genel |
face i.
|
yüzünü ekşitme |
|
60 |
Genel |
face i.
|
makyaj |
|
61 |
Genel |
face i.
|
taklit amaçlı yapılan yüz makyajı |
|
62 |
Genel |
face i.
|
prestij |
|
63 |
Genel |
face i.
|
başkalarının gözündeki değer |
|
64 |
Genel |
face i.
|
özgüven |
|
65 |
Genel |
face i.
|
yüzsüzlük |
|
66 |
Genel |
face i.
|
küstahlık |
|
67 |
Genel |
face i.
|
arsızlık |
|
68 |
Genel |
face i.
|
utanmazlık |
|
69 |
Genel |
face i.
|
bir nesnenin en önemli veya belirgin yüzü |
|
70 |
Genel |
face i.
|
ön yüz |
|
71 |
Genel |
face i.
|
(kumaş) doğru yüz |
|
72 |
Genel |
face i.
|
madeni paranın yüzü |
|
73 |
Genel |
face i.
|
madeni paranın ön yüzü |
|
74 |
Genel |
face i.
|
yüz buruşturma |
|
75 |
Genel |
face i.
|
dudak bükme |
|
76 |
Genel |
face i.
|
hoşnutsuzluk ifadesi |
|
77 |
Genel |
face i.
|
maske |
|
78 |
Genel |
face i.
|
saat kadranı |
|
79 |
Genel |
face i.
|
(belge) baskılı yüz |
|
80 |
Genel |
face i.
|
hedefin farklı renklere boyanmış skor yüzeyi |
|
|
81 |
Genel |
face i.
|
teşhir edilen meyve veya sebzelerin üst veya alt katmanı |
|
82 |
Genel |
face i.
|
kesici bir aletin kenarı |
|
83 |
Genel |
face i.
|
(golf sopası, çekiç) vurma yüzeyi |
|
84 |
Genel |
face i.
|
yüzleşme |
|
85 |
Genel |
face i.
|
kişi |
|
86 |
Genel |
face i.
|
birey |
|
87 |
Genel |
face f.
|
karşı koymak |
|
88 |
Genel |
face f.
|
yüzünü yontup düzeltmek (taşın) |
|
89 |
Genel |
face f.
|
karşılamak |
|
90 |
Genel |
face f.
|
karşı olmak |
|
91 |
Genel |
face f.
|
görmek |
|
92 |
Genel |
face f.
|
dayanmak (bir duruma) |
|
93 |
Genel |
face f.
|
göze almak |
|
94 |
Genel |
face f.
|
tahammül etmek |
|
95 |
Genel |
face f.
|
yüzünü dönmek |
|
96 |
Genel |
face f.
|
karşısında olmak |
|
97 |
Genel |
face f.
|
katlanmak |
|
98 |
Genel |
face f.
|
göğüs germek |
|
99 |
Genel |
face f.
|
yüzyüze gelmek |
|
100 |
Genel |
face f.
|
astarlamak |
|
101 |
Genel |
face f.
|
nazır olmak |
|
102 |
Genel |
face f.
|
yönelmek |
|
103 |
Genel |
face f.
|
karşı çıkmak |
|
104 |
Genel |
face f.
|
-e dönmek |
|
105 |
Genel |
face f.
|
yüzünü -e doğru döndürmek |
|
106 |
Genel |
face f.
|
dönmek |
|
107 |
Genel |
face f.
|
ön yüzü belirli bir yöne çevrilmek |
|
Colloquial |
|
108 |
Konuşma Dili |
face i.
|
sol anahtarındaki notaları hatırlamak için kullanılan bir ipucu (f, a, c ve e) |
|
Trade/Economic |
|
109 |
Ticaret/Ekonomi |
face f.
|
karşısında durmak |
|
Technical |
|
110 |
Teknik |
face i.
|
yüzey |
|
111 |
Teknik |
face i.
|
sıcak veya soğuk hava kütüğü ızgarası |
|
112 |
Teknik |
face f.
|
örtmek |
|
113 |
Teknik |
face f.
|
yüzeyini farklı bir malzemeyle kaplamak |
|
114 |
Teknik |
face f.
|
kenarlarını farklı bir malzemeyle kaplamak |
|
115 |
Teknik |
face f.
|
pürüzsüz hale getirmek için yüzeyini işlemek |
|
Mechanic |
|
116 |
Mekanik |
face i.
|
çark dişlisinin eğim yüzeyi dışına taşan hareketli yüzey bölümü |
|
117 |
Mekanik |
face i.
|
kasnağın veya dişlinin uçtan uca genişliği veya uzunluğu |
|
Textile |
|
118 |
Tekstil |
face i.
|
(kumaş, deri) doğru yüz |
|
Woodworking |
|
119 |
Ağaç İşleri |
face i.
|
küstere tabanı |
|
Marine |
|
120 |
Denizcilik |
face i.
|
pervane kanadının kıç veya kıça yakın tarafı |
|
Mining |
|
121 |
Maden |
face i.
|
madenin sonu |
|
122 |
Maden |
face i.
|
tünelin sonu |
|
123 |
Maden |
face i.
|
madenin cevher çıkarılan bölümü |
|
Dentistry |
|
124 |
Diş Hekimliği |
face i.
|
azı dişinin öğütme yüzeyi |
|
Geometry |
|
125 |
Geometri |
face i.
|
geometrik bir katı cismin düzlemsel yüzeyi |
|
Physics |
|
126 |
Fizik |
face i.
|
bir kristalin veya başka bir katı cismin düz yüzeylerinden biri |
|
Astrology |
|
127 |
Astroloji |
face i.
|
burcun üçte birlik bölümü |
|
128 |
Astroloji |
face i.
|
burcun on derecelik boylamı |
|
Forestry |
|
129 |
Ormancılık |
face i.
|
(ağaçta) reçine kesiği |
|
Geology |
|
130 |
Jeoloji |
face i.
|
ayak |
|
131 |
Jeoloji |
face i.
|
(kaya) açıkta kalan yüz |
|
132 |
Jeoloji |
face i.
|
kaya yüzeyi |
|
133 |
Jeoloji |
face i.
|
kristal yüzeyi |
|
134 |
Jeoloji |
face i.
|
topografya |
|
Military |
|
135 |
Askeri |
face f.
|
emir vererek birliklerin yönünü değiştirmek |
|
Sport |
|
136 |
Spor |
face f.
|
(buz hokeyinde hakem) oyunu başlatmak için pakı rakip takımlar arasına bırakmak |
|
137 |
Spor |
face f.
|
(buz hokeyinde hakem) pakı rakip takımlar arasına bırakarak oyunu başlatmak |
|
Card |
|
138 |
İskambil |
face i.
|
oyun kartının resimli yüzü |
|
139 |
İskambil |
face i.
|
resimli iskambil kartı |
|
140 |
İskambil |
face f.
|
(kart oyunu) kartın ön yüzünü çevirmek |
|
Bookbindery |
|
141 |
Ciltçilik |
face i.
|
kitabın ön yüzü |
|
142 |
Ciltçilik |
face i.
|
kitap kapağının ön yüzü |
|
Printery |
|
143 |
Matbaa |
face i.
|
yazı karakterinin baskı yüzeyi |
|
144 |
Matbaa |
face i.
|
yazı tipi tarzı, tasarımı ve boyutu |
|
145 |
Matbaa |
face i.
|
tipten yapılan baskı |
|
Archaic |
|
146 |
Eski Kullanım |
face i.
|
görüş |
|
147 |
Eski Kullanım |
face i.
|
mevcudiyet |
|
Mountaineering |
|
148 |
Mountaineering |
face i.
|
dağın dik yamacı |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
face down i.
|
yüzükoyun |
|
Tom is lying face down on a rug.
Tom bir halı üzerinde yüzükoyun uzanıyor.
More Sentences
|
2 |
Genel |
face powder i.
|
pudra |
|
If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
Sana tokat atsam bütün şehir makyaj pudrasından boğulacak.
More Sentences
|
3 |
Genel |
face mask i.
|
yüz maskesi |
|
Are you wearing a protective face mask?
Koruyucu yüz maskesi takıyor musun?
More Sentences
|
4 |
Genel |
human face i.
|
insan yüzü |
|
Seen from a distance, it looked like a human face.
Uzaktan bakıldığında, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
More Sentences
|
5 |
Genel |
making face i.
|
surat asma |
|
Don't make faces.
Surat asma.
More Sentences
|
6 |
Genel |
face down i.
|
yüzüstü |
|
The victim's body was lying face down on the rug.
Kurbanın cesedi halının üzerinde yüzüstü yatıyordu.
More Sentences
|
7 |
Genel |
real face i.
|
gerçek yüzü |
|
Perhaps this pluralism will be the real face of Europe.
Belki de bu çoğulculuk Avrupa'nın gerçek yüzü olacaktır.
More Sentences
|
8 |
Genel |
a familiar face i.
|
tanıdık bir yüz |
|
He is not a familiar face in the West, for he has never tried to claim that his is a special case.
Batı'da tanıdık bir yüz değil, çünkü hiçbir zaman kendisinin özel bir durum olduğunu iddia etmeye çalışmadı.
More Sentences
|
9 |
Genel |
familiar face i.
|
tanıdık yüz |
|
However, it is good to see some familiar faces in the Chamber.
Bununla birlikte, Oda'da bazı tanıdık yüzler görmek güzel.
More Sentences
|
10 |
Genel |
face lotion i.
|
yüz losyonu |
|
She is putting on some face lotion.
Biraz yüz losyonu sürüyor.
More Sentences
|
11 |
Genel |
smiling face i.
|
gülümseyen yüz |
|
Mary's smiling face let everyone know that she was happy.
Mary'nin gülümseyen yüzü mutlu olduğunu herkese belli ediyordu.
More Sentences
|
12 |
Genel |
round face i.
|
yuvarlak yüz |
|
Mary adores her baby's cute, round face.
Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzüne bayılıyor.
More Sentences
|
13 |
Genel |
save face f.
|
görünüşü kurtarmak |
|
You can save face with a happy smile.
Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.
More Sentences
|
14 |
Genel |
lose face f.
|
itibarını kaybetmek |
|
You still have the chance to decide for the common future of a greater Europe without losing face.
Hâlâ, itibarınızı kaybetmeden daha büyük bir Avrupa'nın ortak geleceği için karar verme şansına sahipsiniz.
More Sentences
|
15 |
Genel |
lose face f.
|
küçük düşmek |
|
To lose face means to be humiliated.
İtibar kaybetmek, küçük düşmek demektir.
More Sentences
|
16 |
Genel |
make face f.
|
surat asmak |
|
Tom is making faces at me.
Tom bana surat asıyor.
More Sentences
|
17 |
Genel |
make a face f.
|
somurtmak |
|
I made a face.
Ben somurttum.
More Sentences
|
18 |
Genel |
lose face f.
|
saygınlığını yitirmek |
|
Tom has lost face.
Tom saygınlığını yitirdi.
More Sentences
|
19 |
Genel |
make a face f.
|
surat yapmak |
|
He makes a face.
Surat yapıyor.
More Sentences
|
20 |
Genel |
make a face f.
|
yüzünü buruşturmak |
|
I made a face.
Yüzümü buruşturdum.
More Sentences
|
21 |
Genel |
face the music f.
|
diyet ödemek |
|
I just have to face the music.
Diyetini ödemek zorundayım.
More Sentences
|
22 |
Genel |
face the facts f.
|
gerçeklerle yüzleşmek |
|
We have to face the facts regarding the USA, the ICC and the European Union.
ABD, ICC ve Avrupa Birliği ile ilgili gerçeklerle yüzleşmek zorundayız.
More Sentences
|
23 |
Genel |
face the fact f.
|
gerçekle yüzleşmek |
|
We have to face the fact that the company is losing money.
Şirketin para kaybettiği gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.
More Sentences
|
24 |
Genel |
face the reality f.
|
gerçekle yüzleşmek |
|
We have to face the reality that this is going to be extremely difficult to achieve.
Bunu başarmanın son derece zor olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.
More Sentences
|
25 |
Genel |
face the truth f.
|
gerçekle yüzleşmek |
|
Tom told me to face the truth.
Tom gerçekle yüzleşmemi söyledi.
More Sentences
|
26 |
Genel |
face death f.
|
ölümle yüzleşmek |
|
I will face death, if it is necessary.
Gerekirse ölümle yüzleşirim.
More Sentences
|
27 |
Genel |
his face zf.
|
yüzüne karşı |
|
Can you state the facts to his face?
Gerçekleri yüzüne karşı söyleyebilir misiniz?
More Sentences
|
28 |
Genel |
to my face zf.
|
yüzüme karşı |
|
You lied to my face.
Yüzüme karşı yalan söyledin.
More Sentences
|
29 |
Genel |
in face of ed.
|
karşısında |
|
That is why we call on Europe to take urgent, large-scale measures in face of this humanitarian tragedy.
Bu nedenle Avrupa'yı bu insani trajedi karşısında acil ve geniş çaplı önlemler almaya çağırıyoruz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
30 |
Yaygın Kullanım |
face-to-face s.
|
yüz yüze |
|
31 |
Yaygın Kullanım |
face to face zf.
|
yüz yüze |
|
32 |
Yaygın Kullanım |
face-to-face zf.
|
yüz yüze |
|
General |
|
33 |
Genel |
cleavage face i.
|
yarılma yüzü |
|
34 |
Genel |
face soap i.
|
sabun |
|
35 |
Genel |
half face i.
|
profil |
|
36 |
Genel |
face off i.
|
çarpışma |
|
37 |
Genel |
smiling face i.
|
güler yüz |
|
38 |
Genel |
face down i.
|
ters |
|
39 |
Genel |
colour of the face i.
|
beniz |
|
40 |
Genel |
door face i.
|
kapı yüzü |
|
41 |
Genel |
sullen face i.
|
asık surat |
|
42 |
Genel |
face stone i.
|
kesme taş |
|
43 |
Genel |
face amnesia i.
|
yüz körlüğü |
|
44 |
Genel |
face value i.
|
ön değer |
|
45 |
Genel |
price for seeing the bride’s face i.
|
yüz görümlüğü |
|
46 |
Genel |
face validity i.
|
görünüş geçerliliği |
|
47 |
Genel |
clock face i.
|
kadran |
|
48 |
Genel |
three levels of the face i.
|
çehrenin |
|
49 |
Genel |
the face of a asthenic person i.
|
astenik yüz |
|
50 |
Genel |
about face i.
|
geriye dön emri |
|
51 |
Genel |
a face as long as a fiddle i.
|
suratı iki karış |
|
52 |
Genel |
face fungus i.
|
yüz mantarı |
|
53 |
Genel |
lateral face i.
|
yanal yüz |
|
54 |
Genel |
color of the face i.
|
bet beniz |
|
55 |
Genel |
face pack i.
|
yüz temizleme kremi |
|
56 |
Genel |
face perception i.
|
yüz algısı |
|
57 |
Genel |
face amnesia i.
|
gördüğü yüzleri hatırlayamama |
|
58 |
Genel |
pulley face i.
|
kasnak yüzü |
|
59 |
Genel |
false face i.
|
maske |
|
60 |
Genel |
face off i.
|
yüzleşme |
|
61 |
Genel |
making face i.
|
surat etme |
|
62 |
Genel |
three levels of the face i.
|
yüzün üç basamağı |
|
63 |
Genel |
window face i.
|
pencere yüzü |
|
64 |
Genel |
slap in the face i.
|
şamar |
|
65 |
Genel |
volte face i.
|
cephe değiştirme |
|
66 |
Genel |
heading face i.
|
ilerleme alnı |
|
67 |
Genel |
a long face i.
|
ekşi yüz |
|
68 |
Genel |
upstream face i.
|
memba yüzü |
|
69 |
Genel |
open face sandwich i.
|
tek dilim sandviç |
|
70 |
Genel |
face towel i.
|
yüz havlusu |
|
71 |
Genel |
slap in the face i.
|
tokat |
|
72 |
Genel |
face cream i.
|
yüz kremi |
|
73 |
Genel |
side face i.
|
profil |
|
74 |
Genel |
picnic face i.
|
piknik yüz |
|
75 |
Genel |
face guard i.
|
yüz koruyucu |
|
76 |
Genel |
athletic face i.
|
atletik yüz |
|
77 |
Genel |
face to face talk i.
|
yüzyüze konuşma |
|
78 |
Genel |
face to face meeting i.
|
yüzyüze görüşme |
|
79 |
Genel |
baby face i.
|
bebekyüz |
|
80 |
Genel |
face down i.
|
arka yüz |
|
81 |
Genel |
face plate i.
|
önyüz |
|
82 |
Genel |
poker face i.
|
ifadesiz yüz |
|
83 |
Genel |
poker face i.
|
duygularını belli etmeyen yüz |
|
84 |
Genel |
bold face i.
|
koyu renk ile yazılmış |
|
85 |
Genel |
bold face i.
|
koyu yazı tonu |
|
86 |
Genel |
line in the face i.
|
yüzdeki çizgi |
|
87 |
Genel |
line in one's face i.
|
yüzündeki çizgi |
|
88 |
Genel |
angelic face i.
|
melek yüz |
|
89 |
Genel |
a face like thunder i.
|
sinirli bir yüz ifadesi |
|
90 |
Genel |
straight face i.
|
gülmeyen surat |
|
91 |
Genel |
straight face i.
|
ifadesiz surat |
|
92 |
Genel |
face value i.
|
üzerinde yazılı değer |
|
93 |
Genel |
face value i.
|
görünür değer |
|
94 |
Genel |
face value i.
|
dış görünüşe göre değer |
|
95 |
Genel |
working face i.
|
esas yüz |
|
96 |
Genel |
exposed face i.
|
görünen yüz |
|
97 |
Genel |
exposed face i.
|
çıplak yüz |
|
98 |
Genel |
front face i.
|
ön yüz |
|
99 |
Genel |
bold-face i.
|
kabalık |
|
100 |
Genel |
about-face i.
|
eskiden savunduğunun tersini savunmaya başlama |
|
101 |
Genel |
face-guard i.
|
miğfer |
|
102 |
Genel |
face-lift i.
|
estetik ameliyat |
|
103 |
Genel |
face-off i.
|
yüzleşme |
|
104 |
Genel |
face-lifting i.
|
yenileme |
|
105 |
Genel |
face-value i.
|
itibari kıymet |
|
106 |
Genel |
face-to-face talk i.
|
yüzyüze konuşma |
|
107 |
Genel |
face-pack i.
|
yüz maskesi |
|
108 |
Genel |
face-to-face meeting i.
|
yüzyüze görüşme |
|
109 |
Genel |
face-lifting i.
|
estetik ameliyat |
|
110 |
Genel |
door-in-the-face technique i.
|
yüzdeki kapı tekniği adı verilen bir tür ikna etme yöntemi |
|
111 |
Genel |
face-pack i.
|
güzellik maskesi |
|
112 |
Genel |
face side i.
|
işlenmiş yüz |
|
113 |
Genel |
face area i.
|
ön yüz |
|
114 |
Genel |
face side i.
|
görünür yüz |
|
115 |
Genel |
face side i.
|
yüz |
|
116 |
Genel |
inner face i.
|
iç yüz |
|
117 |
Genel |
market face i.
|
kerestenin esas yüzü |
|
118 |
Genel |
washing hands and face i.
|
el yüz yıkama |
|
119 |
Genel |
face-to-face contact i.
|
birebir temas |
|
120 |
Genel |
face-to-face communication i.
|
yüz yüze iletişim |
|
121 |
Genel |
face to face contact i.
|
bire bir temas |
|
122 |
Genel |
face to face contact i.
|
yüz yüze temas |
|
123 |
Genel |
meat face i.
|
surat şeklinde hazırlanmış domuz jambonu |
|
124 |
Genel |
angry face i.
|
kızgın yüz |
|
125 |
Genel |
angry face i.
|
kızgın surat |
|
126 |
Genel |
smile on the face i.
|
yüzdeki gülümseme |
|
127 |
Genel |
smile on the face i.
|
yüzde gülümse |
|
128 |
Genel |
ugly face i.
|
çirkin surat |
|
129 |
Genel |
dark face i.
|
karanlık yüz |
|
130 |
Genel |
the dark face of something i.
|
bir şeyin karanlık yüzü |
|
131 |
Genel |
face-to-face interview method i.
|
yüzyüze görüşme yöntemi |
|
132 |
Genel |
ski face mask i.
|
kar maskesi |
|
133 |
Genel |
face veil i.
|
peçe |
|
134 |
Genel |
very ugly face i.
|
tipi kayık |
|
135 |
Genel |
a stony face i.
|
taş gibi ifadesiz yüz |
|
136 |
Genel |
face time i.
|
birlikte/beraber geçirilen zaman |
|
137 |
Genel |
face time i.
|
ekranda görünme zamanı |
|
138 |
Genel |
face time i.
|
fazla mesai ile harcanan zaman |
|
139 |
Genel |
face time i.
|
(yüz yüze/bire bir) görüşme zamanı |
|
140 |
Genel |
criminal's face i.
|
suçlunun yüzü |
|
141 |
Genel |
art of face reading i.
|
yüz okuma sanatı |
|
142 |
Genel |
science of face reading i.
|
yüz okuma bilimi |
|
143 |
Genel |
face reading i.
|
yüz okuma |
|
144 |
Genel |
mysterious face i.
|
esrarengiz yüz |
|
145 |
Genel |
mysterious face i.
|
gizemli yüz |
|
146 |
Genel |
volte face i.
|
yüz seksen derecelik dönüş |
|
147 |
Genel |
face soap i.
|
yüz sabunu |
|
148 |
Genel |
face soap i.
|
banyo sabunu |
|
149 |
Genel |
face soap i.
|
tuvalet sabunu |
|
150 |
Genel |
clock face i.
|
saat kadranı |
|
151 |
Genel |
face modeling i.
|
yüz modelleme |
|
152 |
Genel |
face painting i.
|
yüz boyama |
|
153 |
Genel |
open face sandwich i.
|
tek dilim/açık sandviç |
|
154 |
Genel |
blank face i.
|
ifadesiz surat/yüz |
|
155 |
Genel |
face firming cream i.
|
yüz sıkılaştırıcı krem |
|
156 |
Genel |
rock face i.
|
sarp kayalık |
|
157 |
Genel |
cliff-face i.
|
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü |
|
158 |
Genel |
cliff face i.
|
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü |
|
159 |
Genel |
back face i.
|
arka yüz |
|
160 |
Genel |
pimply face i.
|
sivilceli surat |
|
161 |
Genel |
pimply face i.
|
sivilceli yüz |
|
162 |
Genel |
spotty face i.
|
sivilceli yüz |
|
163 |
Genel |
spotty face i.
|
sivilceli surat |
|
164 |
Genel |
small face i.
|
küçük yüz |
|
165 |
Genel |
acceptable face i.
|
bir şeyin olumlu veya mantıklı yanı |
|
166 |
Genel |
acceptable face i.
|
kabul edilebilir yan |
|
167 |
Genel |
acceptable face i.
|
kabul edilebilir özellik |
|
168 |
Genel |
acceptable face i.
|
makul özellik |
|
169 |
Genel |
face flannel i.
|
yüz havlusu |
|
170 |
Genel |
face of a i.
|
kadran |
|
171 |
Genel |
face of a chart i.
|
tablonun basılı yüzeyi |
|
172 |
Genel |
face of a map i.
|
haritanın basılı yüzeyi |
|
173 |
Genel |
face saver i.
|
bir kimsenin itibarını koruyan hareket |
|
174 |
Genel |
face saving i.
|
bir kimsenin itibarını koruyan hareket |
|
175 |
Genel |
face time i.
|
televizyonda kısa süre görünme |
|
176 |
Genel |
face time i.
|
kısa görüşme |
|
177 |
Genel |
face time i.
|
önemli biriyle yapılan kısa görüşme |
|
178 |
Genel |
face-plant i.
|
yüzüstü yere düşme |
|
179 |
Genel |
face-plant i.
|
yüzüstü düşme |
|
180 |
Genel |
face-saver i.
|
kimsenin itibarını koruyan şey |
|
181 |
Genel |
whey-face i.
|
benzi atmış kimse |
|
182 |
Genel |
whey-face i.
|
soluk benizli kimse |
|
183 |
Genel |
wry face i.
|
hafifçe dudak bükme |
|
184 |
Genel |
wry face i.
|
küçümseyerek yüz buruşturma |
|
185 |
Genel |
hatchet face i.
|
ince ve sivri suratlı kimse |
|
186 |
Genel |
hatchet-face i.
|
ince ve sivri suratlı kimse |
|
187 |
Genel |
moon face i.
|
dolgun ve yuvarlak surat |
|
188 |
Genel |
face-lift i.
|
yenileme işlemi |
|
189 |
Genel |
face-lift i.
|
onarım işlemi |
|
190 |
Genel |
face-lift i.
|
yeni hale getirme |
|
191 |
Genel |
face-lift i.
|
renovasyon |
|
192 |
Genel |
game face i.
|
oyun öncesi bir sporcunun kararlılık ve konsantrasyon gösteren yüz ifadesi |
|
193 |
Genel |
game face i.
|
sahte yüz ifadesi |
|
194 |
Genel |
game face i.
|
gerçek duyguları gizleyen yüz ifadesi |
|
195 |
Genel |
long face i.
|
üzgün surat |
|
196 |
Genel |
long face i.
|
asık yüz |
|
197 |
Genel |
long face i.
|
umutsuz yüz ifadesi |
|
198 |
Genel |
long face i.
|
ciddi yüz ifadesi |
|
199 |
Genel |
volte-face i.
|
politika değişikliği |
|
200 |
Genel |
volte-face i.
|
tutum değişikliği |
|
201 |
Genel |
volte-face i.
|
prensip değişikliği |
|
202 |
Genel |
volte-face i.
|
bakış açısında değişiklik |
|
203 |
Genel |
volte-face i.
|
siyaset değişikliği |
|
204 |
Genel |
volte-face i.
|
çark etme |
|
205 |
Genel |
fleeten face i.
|
korkudan sararmış yüz |
|
206 |
Genel |
fleeten face i.
|
korkak kimse |
|
207 |
Genel |
fleeten face i.
|
ödlek kimse |
|
208 |
Genel |
pudding face i.
|
bazlama surat |
|
209 |
Genel |
pudding face i.
|
ablak surat |
|
210 |
Genel |
pudding face i.
|
geniş ve dolgun yüz |
|
211 |
Genel |
face reveal i.
|
bir internet fenomeninin ilk kez yüzünü göstermesi |
|
212 |
Genel |
poker face i.
|
donuk yüzlü kimse |
|
213 |
Genel |
poker face i.
|
duyarsız tavır |
|
214 |
Genel |
poker face i.
|
vurdumduymaz ifade |
|
215 |
Genel |
pull a long face f.
|
suratını asmak |
|
216 |
Genel |
come face to face f.
|
karşı karşıya gelmek |
|
217 |
Genel |
put a bold face on f.
|
zor bir durum karşısında cesaret göstermek |
|
218 |
Genel |
pull a long face f.
|
yüzünden düşen bin parça olmak |
|
219 |
Genel |
come face to face f.
|
burun buruna gelmek |
|
220 |
Genel |
pull a face at f.
|
surat asmak |
|
221 |
Genel |
make a face f.
|
yüzünü gözünü buruşturmak |
|
222 |
Genel |
face the music f.
|
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek |
|
223 |
Genel |
be wiped off the face of the earth f.
|
yeryüzünden silinmek |
|
224 |
Genel |
have the face to f.
|
cüret etmek |
|
225 |
Genel |
lose face f.
|
bozulmak |
|
226 |
Genel |
face the issue f.
|
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak |
|
227 |
Genel |
cut off one's nose to spite one's face f.
|
pire için yorgan yakmak |
|
228 |
Genel |
fly in the face of f.
|
hiçe saymak |
|
229 |
Genel |
have a poker face f.
|
belli etmemek |
|
230 |
Genel |
show one's face f.
|
gözükmek |
|
231 |
Genel |
come face to face f.
|
yüz yüze gelmek |
|
232 |
Genel |
face up to difficulties f.
|
güçlüklere göğüs germek |
|
233 |
Genel |
put a bold face on it f.
|
erkekliğe toz kondurmamak |
|
234 |
Genel |
lie face downwards f.
|
yüzükoyun yatmak |
|
235 |
Genel |
look someone in the face f.
|
birinin yüzüne bakmak |
|
236 |
Genel |
make a face f.
|
suratını buruşturmak |
|
237 |
Genel |
be black in the face f.
|
çok kızmak |
|
238 |
Genel |
not to have the face to f.
|
yüzü olmamak |
|
239 |
Genel |
make face f.
|
surat etmek |
|
240 |
Genel |
have the face to do something f.
|
yüzü tutmak |
|
241 |
Genel |
make a face f.
|
surat etmek |
|
242 |
Genel |
save one's face f.
|
yiğitliğe leke sürmemek |
|
243 |
Genel |
face with f.
|
yüzyüze gelmek |
|
244 |
Genel |
make a sour face f.
|
surat asmak |
|
245 |
Genel |
pull a long face f.
|
suratından düşen bin parça olmak |
|
246 |
Genel |
make a sour face f.
|
yüzünü buruşturmak |
|
247 |
Genel |
show one's face f.
|
görünmek |
|
248 |
Genel |
turn red in the face f.
|
mosmor kesilmek |
|
249 |
Genel |
face court f.
|
mahkemeye çıkmak |
|
250 |
Genel |
show one's face f.
|
kendini göstermek |
|
251 |
Genel |
fall flat on one's face f.
|
kapaklanmak |
|
252 |
Genel |
face off f.
|
yüz yüze gelmek |
|
253 |
Genel |
cut off one's nose to spite one's face f.
|
papaza kızıp oruç bozmak |
|
254 |
Genel |
face down f.
|
karşısındakini sindirmek |
|
255 |
Genel |
tell his fault to his face f.
|
ayıbını yüzüne vurmak |
|
256 |
Genel |
pull a long face f.
|
surat asmak |
|
257 |
Genel |
have the face f.
|
yüzü tutmak |
|
258 |
Genel |
save one's face f.
|
itibarını zedeleyebilecek bir durumdan yüzünün akıyla çıkmak |
|
259 |
Genel |
meet face to face f.
|
yüzleşmek |
|
260 |
Genel |
slap in the face f.
|
tokat atmak |
|
261 |
Genel |
save face f.
|
başını dik tutmak |
|
262 |
Genel |
tell one to one's face f.
|
birinin yüzüne karşı söylemek |
|
263 |
Genel |
wash one's hands and face f.
|
elini yüzünü yıkamak |
|
264 |
Genel |
face up to difficulties f.
|
zorluklara göğüs germek |
|
265 |
Genel |
show one's face f.
|
insan içine çıkmak |
|
266 |
Genel |
pull a face f.
|
surat asmak |
|
267 |
Genel |
dash water on one's face f.
|
yüzüne su çarpmak |
|
268 |
Genel |
pull a face f.
|
surat etmek |
|
269 |
Genel |
go black in the face f.
|
çok kızmak |
|
270 |
Genel |
make face f.
|
somurtmak |
|
271 |
Genel |
face charges in court f.
|
mahkemede yargılanacak olmak |
|
272 |
Genel |
make a wry face f.
|
yüzünü buruşturmak |
|
273 |
Genel |
make a wry face f.
|
yüzünü ekşitmek |
|
274 |
Genel |
talk face to face f.
|
yüz yüze görüşmek |
|
275 |
Genel |
talk face to face f.
|
yüzyüze görüşmek |
|
276 |
Genel |
speak face to face f.
|
yüzyüze konuşmak |
|
277 |
Genel |
talk face to face f.
|
yüzyüze konuşmak |
|
278 |
Genel |
meet face to face f.
|
yüzyüze görüşmek |
|
279 |
Genel |
make a face f.
|
burun bükmek |
|
280 |
Genel |
make a face f.
|
burun kıvırmak |
|
281 |
Genel |
make a face f.
|
dudak bükmek |
|
282 |
Genel |
make a face f.
|
memnuniyetsizlik göstermek |
|
283 |
Genel |
stuff one's face with food f.
|
ziftlenmek |
|
284 |
Genel |
face difficulty f.
|
zorda kalmak |
|
285 |
Genel |
face the difficulties f.
|
güçlüklerle karşılaşmak |
|
286 |
Genel |
face a problem f.
|
problemle karşılaşmak |
|
287 |
Genel |
have an expression on one's face f.
|
yüzünde ifade olmak |
|
288 |
Genel |
face a problem f.
|
bir sorunla karşılaşmak |
|
289 |
Genel |
face the difficulties f.
|
zorluklarla karşılaşmak |
|
290 |
Genel |
face a problem f.
|
sorunla karşılaşmak |
|
291 |
Genel |
bury one's face in the pillow f.
|
yüzünü yastığa gömmek |
|
292 |
Genel |
face a problem f.
|
bir problemle karşılaşmak |
|
293 |
Genel |
face a difficulty f.
|
güçlükle karşılaşmak |
|
294 |
Genel |
face oppression f.
|
baskı yaşamak |
|
295 |
Genel |
say it to one's face f.
|
yüzüne söylemek |
|
296 |
Genel |
stand face to face f.
|
yüzleşmek |
|
297 |
Genel |
talk face to face with f.
|
yüz yüze konuşmak |
|
298 |
Genel |
talk someone face to face f.
|
yüz yüze konuşmak |
|
299 |
Genel |
talk face to face f.
|
yüz yüze konuşmak |
|
300 |
Genel |
set one's face against f.
|
ısrarlı biçimde karşı çıkmak |
|
301 |
Genel |
set one's face against f.
|
muhalefet etmek |
|
302 |
Genel |
(one's face) flush f.
|
yüzü kızarmak |
|
303 |
Genel |
(one's face) flame f.
|
yüzü kızarmak |
|
304 |
Genel |
(one's face) redden f.
|
yüzü kızarmak |
|
305 |
Genel |
look around for a familiar face f.
|
tanıdık bir yüz aramak |
|
306 |
Genel |
(one's face) to glow f.
|
yüzüne renk gelmek |
|
307 |
Genel |
(one's face) go red f.
|
yüzü kızarmak |
|
308 |
Genel |
talk face to face f.
|
karşılıklı konuşmak |
|
309 |
Genel |
face a danger f.
|
tehlike yaşamak |
|
310 |
Genel |
turn one's face away f.
|
yüzünü çevirmek |
|
311 |
Genel |
wash face f.
|
yüz yıkamak |
|
312 |
Genel |
keep a straight face f.
|
duygularını açığa vurmamak |
|
313 |
Genel |
keep a straight face f.
|
ciddi kalmak |
|
314 |
Genel |
keep a straight face f.
|
ciddi durmak |
|
315 |
Genel |
keep a straight face f.
|
duyguları yüzüne yansımamak |
|
316 |
Genel |
face dilemma f.
|
çelişki yaşamak |
|
317 |
Genel |
wash one's face f.
|
yüzünü yıkamak |
|
318 |
Genel |
stare at one's face f.
|
yüzüne bakmak |
|
319 |
Genel |
look at one's face f.
|
yüzüne bakmak |
|
320 |
Genel |
discuss face to face f.
|
karşılıklı görüşmek |
|
321 |
Genel |
talk face to face f.
|
karşılıklı görüşmek |
|
322 |
Genel |
face crisis f.
|
kriz yaşamak |
|
323 |
Genel |
face joint f.
|
düşmek |
|
324 |
Genel |
make a face f.
|
suratını ekşitmek |
|
325 |
Genel |
face problems f.
|
sorunlarla karşılaşmak |
|
326 |
Genel |
face problems f.
|
problemlerle karşılaşmak |
|
327 |
Genel |
face-lift f.
|
düzeltmek |
|
328 |
Genel |
face-lift f.
|
güzelleştirmek |
|
329 |
Genel |
pull a face f.
|
yüzünü buruşturmak |
|
330 |
Genel |
lose face f.
|
karizmayı çizdirmek |
|
331 |
Genel |
face the music f.
|
bedel ödemek |
|
332 |
Genel |
laugh in someone's face f.
|
birinin burnuna gülmek |
|
333 |
Genel |
laugh in someone's face f.
|
suratına gülüp geçmek |
|
334 |
Genel |
be helpless in the face of death f.
|
ölüm karşısında çaresiz olmak |
|
335 |
Genel |
laugh in someone's face f.
|
birinin suratına gülmek |
|
336 |
Genel |
one's face cloud over f.
|
(yüz vb) buruşmak |
|
337 |
Genel |
one's face cloud over f.
|
(yüz vb) parlaklığını yitirmek |
|
338 |
Genel |
one's face cloud over f.
|
bozulmak |
|
339 |
Genel |
wear a face of f.
|
surat ifadesi takınmak |
|
340 |
Genel |
wear a face of f.
|
yüz ifadesi takınmak |
|
341 |
Genel |
face with the same situation f.
|
aynı durum ile karşılaşmak |
|
342 |
Genel |
face the same problem f.
|
aynı problem ile karşılaşmak |
|
343 |
Genel |
face the same problem f.
|
aynı problemle karşılaşmak |
|
344 |
Genel |
rub the cream into one's face f.
|
kremi yüzüne sürmek |
|
345 |
Genel |
(one's face) to wrinkle f.
|
yüzü kırışmak |
|
346 |
Genel |
(one's face) get wrinkled f.
|
yüzü kırışmak |
|
347 |
Genel |
spit in one's face f.
|
suratına tükürmek |
|
348 |
Genel |
spit in one's face f.
|
yüzüne tükürmek |
|
349 |
Genel |
face a team f.
|
bir takımla karşılaşmak |
|
350 |
Genel |
face with f.
|
karşı karşıya bulunmak |
|
351 |
Genel |
face with f.
|
karşı karşıya kalmak |
|
352 |
Genel |
face up to the past f.
|
geçmişle yüzleşmek |
|
353 |
Genel |
sit face to face f.
|
karşılıklı oturmak |
|
354 |
Genel |
sleep face up f.
|
sırtüstü uyumak |
|
355 |
Genel |
face the fact f.
|
hakikatle yüzleşmek |
|
356 |
Genel |
face the reality f.
|
hakikatle yüzleşmek |
|
357 |
Genel |
face the past f.
|
geçmişle yüzleşmek |
|
358 |
Genel |
face his/her past f.
|
geçmişiyle yüzleşmek |
|
359 |
Genel |
wry face f.
|
hafifçe dudak bükmek |
|
360 |
Genel |
face the risk of f.
|
riskiyle burun buruna gelmek |
|
361 |
Genel |
face the risk of f.
|
tehlikesiyle karşılaşmak |
|
362 |
Genel |
face the risk of f.
|
riskiyle karşı karşıya kalmak |
|
363 |
Genel |
shut the door in his face f.
|
kapıyı yüzüne kapatmak |
|
364 |
Genel |
shut the door in his face f.
|
kapıyı suratına kapatmak |
|
365 |
Genel |
shut the door in someone's face f.
|
kapıyı yüzüne kapatmak |
|
366 |
Genel |
shut the door in someone's face f.
|
kapıyı suratına kapatmak |
|
367 |
Genel |
sleep face down f.
|
yüzükoyun uyumak |
|
368 |
Genel |
face oneself f.
|
kendiyle yüzleşmek |
|
369 |
Genel |
face oneself f.
|
kendisiyle yüzleşmek |
|
370 |
Genel |
face heavy criticism f.
|
ağır eleştirilere maruz kalmak |
|
371 |
Genel |
tell something to one's face f.
|
yüzüne söylemek |
|
372 |
Genel |
a ... look to come over someone's face f.
|
(yüzü/suratı) ifadesine bürünmek |
|
373 |
Genel |
shoot someone in the face f.
|
birisini suratından vurmak |
|
374 |
Genel |
scratch one’s face f.
|
yüzünü tırmalamak |
|
375 |
Genel |
remember one's face f.
|
yüzünü hatırlamak |
|
376 |
Genel |
see the expression on one’s face f.
|
yüzündeki ifadeyi görmek |
|
377 |
Genel |
shoot in the face f.
|
suratından vurmak |
|
378 |
Genel |
shoot in the face f.
|
yüzünden vurmak |
|
379 |
Genel |
blow smoke in one's face f.
|
dumanı suratına üflemek |
|
380 |
Genel |
wipe from the face of the earth f.
|
yeryüzünden silinmek |
|
381 |
Genel |
take matters at face value f.
|
konuyu olduğu gibi değil göründüğü gibi ele almak |
|
382 |
Genel |
cup one's face in his/her hands f.
|
ellerinin arasına yüzünü/başını koymak/gömmek |
|
383 |
Genel |
make a face f.
|
surat asmak |
|
384 |
Genel |
punch someone directly in the face f.
|
yüzünün ortasına yumruğu patlatmak |
|
385 |
Genel |
face-plant f.
|
Motosiklet, bisiklet, kayak gibi faaliyetler esnasında şiddetle düşerek kafayı yere çarpmak |
|
386 |
Genel |
pull a long face f.
|
yüzünü asmak |
|
387 |
Genel |
face an obstacle f.
|
engele takılmak |
|
388 |
Genel |
face a problem f.
|
bir sorun ile karşılaşmak |
|
389 |
Genel |
face an audience f.
|
topluluk karşısına çıkmak |
|
390 |
Genel |
stroke someone's face f.
|
birinin yüzünü okşamak |
|
391 |
Genel |
face a trouble f.
|
bir sorunla karşılaşmak |
|
392 |
Genel |
face trial f.
|
yargılanmak |
|
393 |
Genel |
face the problem squarely f.
|
sorunla doğrudan yüzleşmek |
|
394 |
Genel |
face famine f.
|
kıtlıkla karşılaşmak |
|
395 |
Genel |
face famine f.
|
kıtlıkla yüz yüze olmak |
|
396 |
Genel |
face famine f.
|
kıtlık çekmek |
|
397 |
Genel |
face (a thing) out f.
|
cesurca yüzleşmek |
|
398 |
Genel |
hide the face from f.
|
gözden kaçırmak |
|
399 |
Genel |
make the face to shine upon f.
|
şükretmek |
|
400 |
Genel |
face (a thing) out f.
|
(bir konuyu) açık yüreklilikle ortaya koymak |
|
401 |
Genel |
hide the face from f.
|
bağışlamak |
|
402 |
Genel |
make the face to shine upon f.
|
merhametli olmak |
|
403 |
Genel |
hide the face from f.
|
memnun olmamak |
|
404 |
Genel |
hide the face from f.
|
verilen lütfu geri almak |
|
405 |
Genel |
face-plant f.
|
yüzüstü yere kapaklanmak |
|
406 |
Genel |
gain face f.
|
etki kurmak |
|
407 |
Genel |
gain face f.
|
itibar oluşturmak |
|
408 |
Genel |
purple in the face s.
|
öfkeli |
|
409 |
Genel |
as plain as the nose on your face s.
|
besbelli |
|
410 |
Genel |
face saving s.
|
itibarını kurtarmaya yarayan |
|
411 |
Genel |
purple in the face s.
|
alı al moru mor |
|
412 |
Genel |
as plain as the nose on your face s.
|
apaçık |
|
413 |
Genel |
baby face s.
|
bebek yüzlü |
|
414 |
Genel |
as plain as the nose on your face s.
|
açık seçik |
|
415 |
Genel |
as plain as the nose on your face s.
|
gün gibi ortada |
|
416 |
Genel |
as plain as the nose on your face s.
|
bariz |
|
417 |
Genel |
face-saving s.
|
vaziyeti kurtaran |
|
418 |
Genel |
face-to-face s.
|
dolaysız |
|
419 |
Genel |
face-to-face s.
|
şahsen |
|
420 |
Genel |
en face s.
|
doğrudan |
|
421 |
Genel |
en face s.
|
karşıdan |
|
422 |
Genel |
wrinkled-face s.
|
suratı kırışık |
|
423 |
Genel |
wrinkled-face s.
|
yüzü kırışık |
|
424 |
Genel |
wrinkled-face s.
|
kırışık suratlı |
|
425 |
Genel |
wrinkled-face s.
|
kırışık yüzlü |
|
426 |
Genel |
same-face s.
|
benzer yüzlü |
|
427 |
Genel |
same-face s.
|
yüzü benzeyen |
|
428 |
Genel |
face-tuned s.
|
yüz ayarlı |
|
429 |
Genel |
tallow-face s.
|
soluk benizli kimse |
|
430 |
Genel |
tallow-face s.
|
soluk cildi olan kimse |
|
431 |
Genel |
in-your-face s.
|
sert |
|
432 |
Genel |
in-your-face s.
|
agresif |
|
433 |
Genel |
face-saving s.
|
bir kimsenin itibarını koruyan |
|
434 |
Genel |
face-saving s.
|
bir kimsenin itibarını korumayı amaçlayan |
|
435 |
Genel |
in the face of all men zf.
|
çevreye karşı |
|
436 |
Genel |
to somebody's face zf.
|
yüzüne karşı |
|
437 |
Genel |
at face value zf.
|
göründüğü gibi |
|
438 |
Genel |
on the face of it zf.
|
görünüşte |
|
439 |
Genel |
on the face of it zf.
|
görünüşe bakılırsa |
|
440 |
Genel |
face downwards zf.
|
yüzükoyun |
|
441 |
Genel |
face to face zf.
|
karşı karşıya |
|
442 |
Genel |
bang in the face zf.
|
tam yüzüne |
|
443 |
Genel |
on the face of it zf.
|
görünüşe göre |
|
444 |
Genel |
on the face of it zf.
|
dış görünüşe bakılırsa |
|
445 |
Genel |
in the face of day zf.
|
açıkça |
|
446 |
Genel |
face downwards zf.
|
yüzüstü |
|
447 |
Genel |
in the face of danger zf.
|
tehlike karşısında |
|
448 |
Genel |
to one's face zf.
|
yüzüne |
|
449 |
Genel |
face-down zf.
|
yüzükoyun |
|
450 |
Genel |
in the face of such a situation zf.
|
böyle bir durum karşısında |
|
451 |
Genel |
bang in the face zf.
|
suratının ortasına |
|
452 |
Genel |
face-up zf.
|
yüzü yukarıya bakacak şekilde |
|
453 |
Genel |
face up zf.
|
yüzü yukarıya bakacak şekilde |
|
454 |
Genel |
in the face of ed.
|
yüzüne karşı |
|
455 |
Genel |
on the face of ed.
|
görünüşe göre |
|
456 |
Genel |
on the face of ed.
|
karşısında |
|
457 |
Genel |
in face of ed.
|
rağmen |
|
458 |
Genel |
in the face of ed.
|
huzurunda |
|
459 |
Genel |
in the face of ed.
|
dikkate alarak |
|
460 |
Genel |
in the face of ed.
|
rağmen |
|
461 |
Genel |
on the face of ed.
|
görünüşüne göre |
|
462 |
Genel |
in the face of ed.
|
karşında |
|
463 |
Genel |
in the face of ed.
|
karşısında |
|
464 |
Genel |
your face, my canvas expr.
|
senin yüzün, benim tuvalim |
|
Phrasals |
|
465 |
Öbek Fiiller |
face up to f.
|
kabullenmek |
|
466 |
Öbek Fiiller |
dab something onto one's face f.
|
yüzüne (krem vb) sürmek |
|
467 |
Öbek Fiiller |
dab something on one's face f.
|
yüzüne (krem vb) sürmek |
|
468 |
Öbek Fiiller |
face forward f.
|
yüzünü dönmek |
|
469 |
Öbek Fiiller |
face forward f.
|
önüne bakmak |
|
470 |
Öbek Fiiller |
face forward f.
|
yüzü öne bakacak şekilde konumlandırmak |
|
471 |
Öbek Fiiller |
face forward f.
|
düz konumlandırmak |
|
472 |
Öbek Fiiller |
face forward f.
|
öne doğru konumlandırmak |
|
473 |
Öbek Fiiller |
face someone or something forward f.
|
birini/bir şeyi öne (arkaya, sağa, sola) çevirmek |
|
474 |
Öbek Fiiller |
face someone or something forward f.
|
birinin/bir şeyin ön yüzünü (arka yüzünü, yan yüzünü) çevirmek |
|
475 |
Öbek Fiiller |
face someone or something forward f.
|
birini/bir şeyi düz (ters, yan) çevirmek |
|
476 |
Öbek Fiiller |
face someone or something forward f.
|
birinin/bir şeyin düzünü (tersini, yanını) çevirmek |
|
477 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
(bir şeye) doğru dönmek |
|
478 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek |
|
479 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
yüzünü (bir şeye) dönmek/vermek |
|
480 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
önünü (bir şeye) dönmek/vermek |
|
481 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
birini/bir şeyi (bir şeye) bakacak şekilde döndürmek |
|
482 |
Öbek Fiiller |
face into (something) f.
|
birinin/bir şeyin yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek |
|
483 |
Öbek Fiiller |
face (someone or something) into something f.
|
(birini/bir şeyi) bir şeye bakacak şekilde döndürmek |
|
484 |
Öbek Fiiller |
face (someone or something) into something f.
|
(birinin/bir şeyin) yüzünü bir şeye doğru çevirmek |
|
485 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
karşılaşmaya başlamak |
|
486 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
karşılaşmak |
|
487 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
karşı karşıya gelmek |
|
488 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
yüzleşmek |
|
489 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
'-e karşı yarışmak |
|
490 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
'-e karşı mücadele etmek |
|
491 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
karşılaşma başlatmak |
|
492 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
iki kişi arasında karşılaşma düzenlemek |
|
493 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
iki kişiyi karşı karşıya getirmek |
|
494 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
ikili mücadele başlatmak |
|
495 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
bazı spor dallarında (buz hokeyi) iki rakip oyuncu arasında top atarak karşılaşmayı/mücadeleyi başlatmak |
|
496 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
başlama vuruşu yapmak |
|
497 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
başlama vuruşuyla başlamak (hokey) |
|
498 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
birbirine meydan okumak |
|
499 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
zıtlaşmak |
|
500 |
Öbek Fiiller |
face off f.
|
cepheleşmek |
|