bir şey - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bir şey



"bir şey" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 13 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir şey something i.
bir şey owt [dialect] i.
bir şey sth i.
bir şey anything zm.
bir şey un [dialect] zm.
bir şey something zm.
Colloquial
bir şey jones i.
bir şey what zm.
bir şey somethin expr.
Chat Usage
bir şey summat (something) kısalt.
Slang
bir şey diddly-shit i.
bir şey booger [us] i.
bir şey hot shit s.

"bir şey" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
kötü bir şey olacağını sezme foreboding i.
yumuşak bir maddeden yapılmış koruyucu şey pad i.
(elinde) (bir şey) tutmak hold f.
(birine bir şey) ısmarlamak buy f.
General
kahveye benzer bir şey coffee of a kind i.
hızlı bir şekilde dönen şey whirlabout i.
birinin bir şey hakkındaki düşünceleri feedback i.
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf mouthpiece i.
içine bir şey konulan nesne holder i.
geçici olan bir şey sandburg i.
kötü bir şey yapma perpetration i.
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey olive branch i.
şaşırtıcı bir şey a new one on me i.
kaygılanacak bir şey a matter of concern i.
teşvik eden bir şey spur i.
aşırı derecede yapılan bir şey spree i.
içinde bir şey saklanabilen kap holder i.
iğrenç bir şey abomination i.
bir sözcüğün çağrıştırdığı şey connotation i.
zorlayan şey (bir kimsenin takatını/sabrını vb'ni) tax i.
öyle bir şey something of the kind i.
olmuş bitmiş bir şey an accomplished fact i.
bir araba dolusu şey cartload i.
içine bir şey geçirilen delik socket i.
saman alevi gibi bir şey flash in the pan i.
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey vade mecum i.
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey fringe benefit i.
karmakarışık bir sürü (şey) welter i.
tek bir şey düşünme single mindedness i.
5 kuruş bir şey a matter of 5 cents i.
sırtı çukur olan herhangi bir şey saddleback i.
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey white elephant i.
vesika arkasına bir şey yazma endorsing i.
birine birdenbire moral veren bir şey a shot in the arm i.
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra queue i.
kendine bir şey yapma izni verme indulgence i.
kendini bir şey sanan smart al·eck i.
kendini bir şey zanneden kimse smart aleck i.
ezilmiş meyveye benzeyen bir şey pulp i.
sıradan bir şey commonplace i.
bir şey yapmayı çok isteme the urge to i.
yapılmış bir şey act i.
sahte bir şey fake i.
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey transplant i.
belli belirsiz bir şey suggestion i.
bir başka şeyden gelişerek büyüyen şey outgrowth i.
bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey means i.
olumsuz bir şey ima eden söz innuendo i.
bir kimseyle gönderilen şey safety deposit i.
belli belirsiz bir şey wisp i.
tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı) prognostication i.
yelpaze biçimindeki herhangi bir şey fan i.
araya bir şey sokma interpolation i.
mükemmel bir şey a bit of all right i.
milyoner gibi bir şey a kind of millionaire i.
vesika arkasına bir şey yazan endorsor i.
kötü bir şey olacağını önceden hissedebilme forebodingness i.
insanların buluşmayı veya bir şey kurmayı kararlaştırdıkları herhangi bir yer venue i.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute i.
artık sahibinin işine yaramayan bir şey white elephant i.
sinir bozucu ufak bir şey pinprick i.
bir neslin kendisinden sonra gelen nesle bıraktığı şey heritage i.
çok kolay bir şey a piece of cake i.
eleyen bir kişi veya şey eliminator i.
tabii bir şey matter of course i.
resmen kabul edilmemiş fakat fiilen olmuş bir şey virtual i.
antik çağlardan kalma bir şey antiquity i.
bir şeyi inişe geçiren kişi ya da şey lander i.
bir araya getirilmiş şey aggregate i.
yapacak bir şey yok nothing to do i.
kendini bir şey sanan tip squirt i.
yaşanan iyi bir şey gest i.
ıstırabı yok eden herhangi bir şey nepenthe i.
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey nonfood i.
kendini bir şey sanma pomposity i.
bir kişinin en iyi yaptığı şey forte i.
her-şey bir milyoncu 99 cent store i.
takip etmede kullanılan herhangi bir şey follow-up i.
her-şey bir milyoncu dollar store i.
her-şey bir milyoncu dollar outlet i.
gerçekleşmesi imkansız bir şey will-o-the-wisp i.
bir kimseyi ilgilendiren şey concern i.
-e yakın bir şey approximation i.
yapılacak bir şey yok nothing to do i.
bir şey için ayrılmış para a put away i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma tiff i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma bickering i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma squabble i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma spat i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma fuss i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma bicker i.
önemsiz bir şey için yapılan tartışma pettifoggery i.
yatıştıran bir şey alleviant i.
her şey bir milyoncu variety store i.
her şey bir milyoncu price-point retailer i.
bir konu için ilk yapılan ya da ilk söylenen şey first mentioned i.
korkutucu bir şey olmaktan çıkarma de-demonising i.
farklı malzemeleri bir araya getirip yeni bir şey ortaya çıkaran kimse bricoleur i.
bir şey oluşturan şey thinghood i.
her şey bir milyoncu variety store i.
her-şey bir milyoncu variety store i.
her-şey bir milyoncu pound shop i.
her-şey bir milyoncu dollar store i.
(bir konu hakkında) aksi olabilecek şey, dikkat edilmesi gereken nokta caveat i.
bir kerede her şey everything at once i.
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey tally i.
değerli, yüksek fiyatlı herhangi bir şey taonga [new zeland] i.
hediye olarak alınıp bir başkasına verilen şey regift i.
birine bir şey karşılığında yapılan iyilik backscratch i.
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey changeling [obsolete] i.
sürpriz bir şekilde ele geçen şey nap-taking i.
bir şeyi taşımayan şey noncarrier i.
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey necklace i.
bir yere yeni gelen veya varan şey newcome i.
büyük bir ün ya da seçkinlik yolunda ilerleyen şey newcomer i.
bir sonra gelen şey next i.
bir şey için teşekkür eden kimse thanksgiver i.
hepsi belirli bir mesele veya iş ile bağlantılı olan şey the whole concern i.
bir hareketi, fikri veya gelişmeyi yayan şey tinder i.
ürünlerin tepesine bir şey ekleyen işçi topper i.
işkence, sıkıntı veya acı veren herhangi bir şey tormentry i.
küçük bir kuleye benzeyen şey tourelle i.
herhangi bir kategoride sınıflandırılamayan kimse/şey transcendent i.
belirli bir çizgiye göre sabit konuma sahip olan şey liner i.
küçük bir şey a little something i.
bir şeyin durumunu değiştiren şey alterant i.
avantaj olarak kullanılacak bir şey an ace up your sleeve i.
ikincil ancak kendi özgü bir özelliği olan şey edge i.
(bir şeyin) kaynağı olan şey ancestor i.
başka bir eylemden önce yapılan şey antefact i.
belirli bir kişi, nesne ya da makam ile yakından ilişkili olan şey attribute i.
her bir kişi/şey each and every one i.
bir şey tamamlandıktan sonra yapılan eleştirel analiz autopsy i.
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey effect [obsolete] i.
(bir yerin etrafını) çeviren şey enclosure i.
(bir şeyin) altında çıkıntı yapmış şey underlap i.
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey underlap i.
(bir şeyin) altından fışkırmış şey underlap i.
(maddi olmayan bir şey) temel underpinning i.
(katlanmış bir şeyi) açan şey unfolder i.
yılda bir kez olan şey yearlies i.
bir kimseye hitap eden şey bag i.
bir kimsenin sevdiği veya iyi yaptığı şey bag i.
kayarak hareket eden bir şey scooter i.
hakkında pek bir şey bilinmeyen kimse unknown quantity i.
(biri veya bir şey hakkında) son karar epitaph i.
yatağa bir şey yerleştiren kimse bedder i.
dört bir yandan sıkıştıran şey besetter i.
bir şeyi serpen kimse veya şey besprinkler i.
bir şey veya yere ait kimse child i.
cümlenin veya konuşmanın önceki kısmında belirtilen bir şey jobbie i.
gülünç bir şekilde dandik şey joke i.
üzerine bir şey kurulu toprak parçası land site i.
üzerine bir şey kurulması planlanan toprak parçası land site i.
kötü bir amacı gizleyen şey visor i.
kötü bir amacı gizleyen şey vizor i.
(sembolik bir yolculukta) yol gösteren şey waypost i.
havadaki bir şey nedeniyle büzüşme blastment i.
eylemde bulunmak veya bir şey üretmek için gerekli teçhizat material i.
içinden yeni bir şey türeyen, oluşan veya gelişen şey matrix i.
geçmişi veya herhangi bir şeye dayalı olmayıp tamamen yeni yapılmış şey whole cloth i.
bir şeyi açığa vuran şey manifester i.
hava durumunu önceden haber veren bir şey weatherwiser i.
rehin olarak verilen veya bırakılan bir kimse veya şey wed [dialect] [uk] i.
bir şey yapma fırsatı whack i.
bir şey yapma girişimi whack i.
bir tek şey hakkında bilinebilecek veya söylenebilecek her şey what i.
değersiz bir şey white chip i.
değeri düşük bir şey white chip i.
görünüşü ve işlevi açısından rüzgar gülüne benzeyen bir şey windmill i.
gerçekler bilinmeden yapılan bir şey blindman's bluff i.
hile ve şaşırtmaya dayalı bir şey blindman's bluff i.
görüşü engelleyen bir şey blindfold i.
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey blood brother i.
bir şey yaratan kimse hand i.
bir yüzeye veya nesneye kolayca takılan şey hang-on i.
(duvar, tavan gibi) bir yere tutturulabilen şey hang-up i.
anlaşılması güç bir şekilde girift veya çetrefilli olan şey maze i.
bir kelime veya isim olarak kullanılan bir ifade tarafından adlandırılan şey veya sınıf meaning in extension i.
(bir kimseden veya durumdan) beklenilen şey measure i.
bir kimsenin veya olayın anısına yapılan şey memorial i.
birinin veya bir olayın anısına yapılan şey memory i.
bir işçinin yaptığı veya ürettiği şey workmanship i.
bir nesnenin paketlendiği veya sarıldığı şey wrapper i.
bir şey yapmak için kafayı kullanma headwork i.
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey heritage i.
sayesinde bir şey başarılan kimse veya şey ministry i.
hızlı bir şekilde başarıya ulaşan şey boomer i.
belirli bir sınıfa ait şey brother i.
rastgele bir araya getirilmiş bir grup şey hill i.
belirli bir ülkeden olan kimse veya şey homeling i.
bir şeyi aslına sadık kalarak yansıtan şey mirror i.
rastgele bir grup şey mob i.
pek ilişkili olmayan bir grup şey mob i.
bir sürü şey mobs i.
bir aylık şey monthling i.
ömrü bir aylık olan şey monthling i.
(bir şeyin) sonucunda oluşan şart, durum veya şey mony i.
g harfi şeklinde bir şey g i.
dağınık haldeki bir grup şey gaggle i.
müzakerede bir şey öneren kimse mover i.
bir sürü şey muchwhat [obsolete] i.
gizemli bir hava veren şey mystification i.
kolayca sınıflandırılamayacak şekilde bir araya getirilmiş şey business i.
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey game-changer i.
bir şeyi bağlamaya yarayan şey girding i.
bir arada tutan şey glue i.
bir yere sabitlenen şey lodger i.
bir yere yerleştirilen şey lodger i.
hoş bir değişiklik sağlayan şey oasis i.
bir şeyin sonuna işaret eden şey obituary i.
rastlantısal bir şey occasional i.
tesadüfi bir şey occasional i.
ara sıra olan bir şey occasional i.
belirli bir duruma yönelik şey occasionality i.
planlanmış harcama veya ifraz olarak alıkonan veya tutulan bir şey holdback i.
bekletilen bir şey holdout i.
uzatılan bir şey holdout i.
taşınan bir şey holdover i.
bir şey hakkında kafa yorma debatement i.
bir şey hakkında tartışma debatement i.
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde deliquescence i.
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde deliquescence i.
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde deliquescence i.
geçici olarak bir yerde kalan şey denizen i.
belirli bir soydan gelen şey descension i.
birinden başka birine karşılıksız olarak devredilen bir şey gift i.
(belirli bir şekilde) büyüyen kimse veya şey grower i.
bir şeyi aniden sonlandırdığı için giyotine benzetilen şey guillotine i.
bir çırpıda tüketen şey gulf i.
bir sürü şey grundle i.
belirli bir sonucun veya durumun oluşacağını temin eden şey guarantee i.
aniden ortaya çıkan bir şey dalga gust i.
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık murphy game i.
bir birim olarak kabul edilen sekiz benzer şey octette i.
yaşlı bir şey old i.
bir kez gerçekleşen şey one shot i.
bir kere yapılan şey one shot i.
bir kere kullanılan şey one shot i.
yalnızca bir kez gerçekleşen şey one-shot i.
yalnızca bir kez yapılan şey one-shot i.
yalnızca bir kez kullanılan şey one-shot i.
bir şeyin üzerine serilen şey onlay i.
bir şeyin üzerine uygulanan şey onlay i.
bir şeyin üzerinde bulunan şey overlier i.
belirli bir açıdan diğerine eşit olan şey rival i.
belirli bir açıdan diğerine neredeyse eşit olan şey rival i.
(bir şey hakkında bilinen) kesin bilgi bead i.
amaçsızca bir şey karalama doodle i.
bir şey yapmaya ant içmek make a vow to do something f.
birini utandırarak bir şey yapmaya mecbur etmek shame f.
tenezzül etmek (kötü bir şey yapmaya) sink f.
bir şey olup biterken uyumak sleep through something f.
ertelemek (kötü bir şey) reprieve f.
bir şey birinin hoşuna gitmek find something sympathetic f.
bir şey mantıken (başka bir şeyi) gerektirmek presuppose f.
belirli bir şey yaparak birini sürekli rahatsız etmek plague someone with f.
sevk etmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) prompt to f.
tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı) prognosticate f.
bir şey yapmak itiyadında olmak be given to f.
kendine bir şey yapma izni vermek indulge in f.
bir şey tartışılabilmek be open to dispute f.
bir şey yapmayı çok istemek get urge to f.
tatlılıkla ikna etmek (kötü bir şey yapmaya) entice f.
aşağılık bir şey olmak not to be worth a shit f.
bir şey için birini sıkıştırmak press someone for something f.
bir giysiye bir şey dikmek sew something on f.
izin almak (birinden bir şey için) be in the clear with f.
çözülmek (zor bir şey) unravel f.
görmek (iyi bir şey) receive f.
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak be within someone's grasp f.
bir şey için deli olmak go gaga over f.
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak be beneath someone f.
saat vb gibi bir şey kurmak wind something up f.
midesini bir şey ile tıka basa doldurmak gorge oneself on f.
gözünü bir şey hırsı bürümek be greedy for f.
zahmet edip bir şey yapmak take the trouble to do something f.
fena halde bir şey kokmak stink of f.
önüne bir şey koyarak gözükmemesini sağlamak screen off f.
birinin haberi olmadan bir şey yapmak do something unbeknown to someone f.
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak be short f.
alıp hiçbir şey yapmamak (bir şeyi) sit on f.
örtmek (sahte bir şey gerçek bir şeyi) belie f.
birine bir şey yapması için baskı yapmak press someone to f.
hazırlamak (kötü bir şey) brew f.
başka bir şey yaparak bir şeyi tamamlamak follow up f.
olağanüstü bir şey olmak be quite something f.
birinin hiç bilmediği bir şey olmak be beyond one's ken f.
bir şey birini ayakta tutmak carry one through f.
sökülmek (örülü bir şey) unravel f.
çok bulunmak (bir şey) be studded with f.
birine yeterli miktarda bir şey olmamak go short f.
demek istemek (kötü bir şey) insinuate f.
birinin bir şey yapmasına ket vurmak inhibit someone from f.
su içinde yüzmek (bir şey) be awash f.
bir şey yapmak için cesaretini toplamak get up the nerve to f.
kendini bir şey sanmak think oneself important f.
emin olmak (bir şey hakkında) tell f.
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak go to one's head f.
gidip birine bir şey söylemek accost f.
bir şey uygun düşmek be in good taste f.
dil dökerek birinden bir şey koparmak wheedle something out of someone f.
bir şey için emek harcamak work at f.
bir şey birinin aleyhinde olmak tell against f.
satılık bir şey biri için ayrılmak be spoken for f.
belirli bir şey yapabilmek için yaşı tutmamak be underage f.
bir şey birinin belirli bir gruba ait olduğunu göstermek stamp someone as f.
parası olmak (bir şey için) afford f.
birine yeterli miktarda bir şey olmamak go short of f.
nefes nefese (bir şey) demek puff f.
bir şey yapmayı çok istemek feel urge to f.
çözülmek (sarılı bir şey) unwind f.
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak be a thing of the past f.
bir şey yapmayı ihmal etmemek make a point of f.
birini bir şey yapmaya zorlamak bludgeon someone into doing something f.
açılmak (katlanmış bir şey) unfold f.
çözülmek (halka şeklinde sarılı bir şey) uncoil f.
çok iyi bir şey olmak be quite something f.
açılmak (sarılı bir şey) unwrap f.
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek drive a hard bargain f.
artırmak (belirli bir şey yaparak) supplement by f.
bir şey yapmaya can atmamak be in no hurry to f.
dilemek (iyi bir şey) wish f.
eksikliklerini gidermek (belirli bir şey yaparak) supplement by f.
bir şey yapmaya dikkat etmek make a point of f.
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak be beyond someone's grasp f.
önüne bir şey koyarak kapatmak screen off f.
geliştirerek (başka bir şey) yapmak work up into f.
yapmak (birine olumsuz bir şey) subject to f.
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak flavor f.
düşünmek (bir şey yapmayı) think about f.
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) stop someone from f.
mektup göndererek bir şey istemek write off for f.
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak be none the worse f.
bir şey yapmayı çok istemek have an urge to f.
bir şey boğazını tıkamak gag on f.
elinden bir şey gelmemek not to be able to do anything f.
açılmak (sarılı bir şey) unwind f.
sivri bir şey bir uzva batmak prick something on f.
bir şey yapmakla yetersiz bir şeyi artırmak eke out f.
bir şey yapmayı denemek have a fling at f.
birini bir şey ile durmadan tehdit etmek hold a thing over someone f.
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak strain something out of f.
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak shade off into f.
bir şey birini başarılı bir sonuca ulaştırmak carry one through f.
bir şey söylememek hold one's peace f.
bir şey birinin lehinde olmak tell in someone's favor f.
kendini bir şey sanmak be too big for one's boots f.
birinin bir şey yapması için ısrar etmek press someone to f.
kol gezmek (kötü bir şey) be about f.
bir şey anlatmak get through to f.
değersiz bir şey olmak not to be worth a shit f.
gerekmek (bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için belirli bir şey) take f.
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) supplant f.
bir şey hakkında bilgi edinmek familiarize oneself with f.
birini tatlı sözlerle kandırarak bir şey elde etmek coax something out of someone f.
bir şey yapmak be about something f.
bir şey kılığına girmiş olmak be something in disguise f.
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için) position oneself to do something f.
birine bir şey hakkında bilgi vermek prime someone about f.
önüne bir şey koyarak örtmek screen off f.
bir şey başka bir şeye bağlı olmak be conditioned by f.
malı olmak (bir şey birinin) belong to f.
birini bir şey yapmaktan alıkoymak restrain someone from f.
tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek argue someone into something f.
birini menetmek (bir şey yapmaktan) prohibit someone from f.
birinin bir şey yapmasını engellemek restrain someone from f.
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak cut down a piece of clothing into f.
bir şey için göz kulak olmak keep an eye out for f.
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak specialize in f.
yaklaşıp bir şey söylemek accost f.
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) supersede f.
bir şey için sağ kolunu feda etmek give eyeteeth for f.
bir şey başka bir şeye uymak tally up with f.
bir şey için kalmak stick around for f.
kendini bir şey sanmak get above oneself f.
birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak have no business doing something f.
bir şey yapmaya tenezzül etmemek disdain to do something f.
düşünmek (bir şey yapmayı) think of f.
açılmak (halka şeklinde sarılı bir şey) uncoil f.
ikna etmek (tatlılıkla kötü bir şey yapmaya) entice f.
bir şey elinin altında bulunmak have something at one's fingertips f.
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak specialize in f.
kokmak (soyut bir şey) smack of f.
birini bir şey yapmaktan alıkoymak keep someone from doing something f.
itmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) prompt to f.
bir şey ile övünmek pride oneself on something f.
bir şey için her şeyini vermek give eyeteeth for f.
bir şey için birine borçlu olmak have someone to thank for f.
elde avuçta bir şey kalmamak have nothing left f.
bir şey başka bir şeyin sonucunu etkilemek tilt the balance f.
bir şey üzerinde düşünmek give something one's consideration f.
bir şey için hazırlamak make ready for f.
ısrarla birinden bir şey istemek press someone for something f.
vazgeçirmek (birini) (bir şey yapmaktan) put someone off f.
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak shade into f.
bir şey için çabalamak strive at f.
bir şey karşısında çılgına dönmek become hysterical over f.
peşini bırakmamak (kötü bir şey) dog f.
bir şey için fırsat kollamak be out to f.
yöneltmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) prompt to f.
bir şey karşısında çılgına dönmek get hysterical over f.
kendini bir şey için hazırlamak brace oneself for f.
birinden bir şey için özür dilemek make amends to someone for something f.
dil dökerek birini bir şey yapmaya ikna etmek wheedle someone into f.
yemeğe bir şey katarak tat vermek doctor up with f.
diğer taraftan çıkmak (bir taraftan giren şey) come through f.
başına kötü bir şey gelmek get in trouble f.
başına kötü bir şey gelmek get into hot water f.
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak be in for it f.
ucuna bir şey takmak tip f.
bir şey sormak ask something f.
kandırıp bir şey yaptırmak induce f.
yanlış bir şey yapmak do wrong f.
aklına bir şey getirmek bring to mind f.
kendini bir şey sanmak fancy oneself as something f.
bir şey üzerinde fikir ayrılığına düşmek clash over f.
birini yanlış bir şey yaparken yakalamak nab f.
(birine) (bir şey) aldırmak have (someone) get (something) f.
bir şey unutmak forget something f.
(bir şey) (bir yerden) çıkmak come forth f.
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) come closer f.
bir şey keşfetmek make a discovery f.
bir şeyin yerine başka bir şey koymak replace f.
bir şey yapma ayrıcalığı olmak have the prerogative of doing something f.
bir hobi olarak (bir şey) ile ilgilenmek fool around with f.
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek submit a bid f.
(kötü bir şey) kurmak brew f.
bir şey yapmayı kafaya takmak be bent on doing something f.
birisine bir şey yaptırmak make someone do something f.
birisine bir şey yaptırmak have someone do something f.
birisi ya da bir şey için uykusu kaçmak lose sleep over someone or something f.
(bir şey yapmayı) ihmal etmemek make a point of f.
(bir şey yapmaya) dikkat etmek make a point of f.
-in nasıl bir şey olduğunu anlamak size up f.
-den (bir şey) yapmak shape into f.
meydana gelmek (bir olay/bir durum sürerken başka bir şey) supervene f.
bir şey içinde yüzmek swim f.
meydana gelmek (bir olay/bir durum meydana geldikten sonra başka bir şey) supervene f.
bir kimsenin bir şey için hazır veya uygun olmasını sağlamak fit for f.
yol açmak (bir kimsenin bir şey yapmasına) prompt to f.
bir şey birinin asabını bozmak shake out one's nerves f.
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak have knowledge of a thing f.
kötü bir şey yaparken yakalamak catch out f.
bir şey yapmaya zorlamak chivy into f.
(kötü bir şey için) kandırmak inveigle f.
bir şey için hazırlanmak make ready for f.
bir şey için zaman harcamak spend time on something f.
birini bir şey yapmaya zorlamak place someone under an obligation f.
kendini bir şey sanmak think highly of oneself f.
birisinden bir şey rica etmek ask someone for a thing f.
birisine bir şey sormak ask about a thing f.
gibi bir şey olmak be something of a f.
gibi bir şey olmak be somewhat of a f.
bir şey hakkında endişelenmek get nervous about f.
bir şey için kavga etmek fight for something f.
bir şey için kavga etmek struggle f.
(bir şey) hakkında endişeli olmak be nervous about f.
komik veya eğlenceli bir şey yapmak do something funny f.
karşılığında bir şey almamak receive nothing in return f.
karşılığında bir şey almamak take nothing in return f.
karşılığında bir şey almamak get nothing in return f.
dikkati bir şey üzerine çekmek center upon f.
birisini bir şey hakkında uyarmak warn someone about something f.
birisini bir şey hakkında uyarmak warn someone against f.
bir yerden bir şey almak receive something from some place f.
birini bir şey yapmaya ikna etmek argue someone into doing something f.
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak argue with someone about something f.
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak argue with someone over something f.
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak know very little about something f.
birinin bir şey yapmasını yasaklamak ban someone from something f.
birisine bir şey sunmak lay something before someone f.
bir şey ile bütünleşmek commune with something f.
birini bir şey ile meşgul etmek busy someone with someone or something f.
bir şey ile meşgul olmak busy oneself with someone or something f.
bir şeyi başka bir şey sanmak mistake something for something else f.
bir şeyi başka bir şey sanmak mix something up with something else f.
bir şeyi başka bir şey sanmak confuse one thing with another f.
birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak torment someone into doing something f.
bir şey üzerinde çalışmak hard at something f.
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek know a thing or two (about something) f.
bir şey yaparak başlamak begin by doing something f.
birisini bir şey yapmaya itmek drive someone to do something f.
bir şey ile sıkıca birleştirmek dovetail with something f.
yeni bir şey üzerinde çalışmak work on something new f.
eşyaları arasında bir şey bulmak find something among one's belongings f.
cebinden bir şey çıkarmak pull something from one’s pocket f.
bir şey aracılığıyla iletişim kurmak communicate via something f.
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak fling something in f.
birine bir şey atmak/fırlatmak fling something at someone f.
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak fling something into something f.
bir şey kızartmak fry something up f.
(bir yerden) (bir şey) uzamak/uzayıp gitmek stretch forth from something f.
birisi için bir şey ayırmak earmark something for someone f.
birini bir şey için eğitmek educate someone for something f.
birine bir şey yapması için yetki vermek empower someone to do something f.
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek encourage someone to do something f.
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak enable someone to do something f.
bir şey ile büyülemek enchant someone with something f.
bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak wind up by doing something f.