meet! - Türkçe İngilizce Sözlük

meet!

"meet!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
meet f. karşılaşmak
I met Tony on the way out; he seemed nervous.
Çıkarken Tony ile karşılaştım; gergin gibi bir hali vardı.

More Sentences
meet f. buluşmak
Let's meet at the coffee shop at noon.
Öğlen kafede buluşalım.

More Sentences
meet f. görüşmek
While we were in Uzbekistan, we also met the British Ambassador, Craig Murray.
Özbekistan'da bulunduğumuz sırada İngiliz Büyükelçisi Craig Murray ile de görüştük.

More Sentences
meet f. karşılamak
Her husband was supposed to meet her at the airport.
Kocasının onu havaalanında karşılaması lazımdı.

More Sentences
meet f. tanışmak
They met online and married several months later.
İnternette tanışıp birkaç ay sonra da evlenmişler.

More Sentences
General
meet i. yarışma
We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
Yarın atletizm yarışmasına katılmamız gerekiyor.

More Sentences
meet i. karşılaşma
It was inevitable that they would meet.
Onların karşılaşmaları kaçınılmazdı.

More Sentences
meet the demand f. talebi karşılamak
It is a genuine and honest attempt to try to meet the demands of the public with regard to this issue.
Bu konuda kamuoyunun taleplerini karşılamaya yönelik samimi ve dürüst bir girişimdir.

More Sentences
meet with f. karşılaşmak
Each and every one of us knows that any other region of Europe could meet with just such a fate tomorrow.
Her birimiz biliyoruz ki Avrupa'nın başka bir bölgesi de yarın böyle bir kaderle karşılaşabilir.

More Sentences
meet f. kavuşmak
Mary always dreamed of meeting a tall, dark, and handsome man.
Mary her zaman uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adama kavuşmanın hayalini kurdu.

More Sentences
meet with f. ile karşılaşmak (kötü bir durum)
My uncle met with a traffic accident yesterday.
Amcam dün bir trafik kazası ile karşılaştı.

More Sentences
meet with f. ile görüşmek
I and my colleagues met with the President of IFAD.
Ben ve meslektaşlarım IFAD Başkanı ile görüştük.

More Sentences
meet f. ile karşılaşmak
Regularly met by mob violence and police brutality, hundreds of freedom riders were beaten and jailed.
Düzenli olarak mafya şiddeti ve polis vahşeti ile karşılaşan yüzlerce özgürlük savaşçısı dövüldü ve hapse atıldı.

More Sentences
meet f. toplanmak
This Committee has not yet met.
Bu Komite henüz toplanmamıştır.

More Sentences
meet f. görüşmek
While we were in Uzbekistan, we also met the British Ambassador, Craig Murray.
Özbekistan'da bulunduğumuz sırada İngiliz Büyükelçisi Craig Murray ile de görüştük.

More Sentences
meet with f. uğramak
He met with an accident and broke some bones.
O bir kazaya uğradı ve bazı kemiklerini kırdı.

More Sentences
meet f. tanışmak
They met online and married several months later.
İnternette tanışıp birkaç ay sonra da evlenmişler.

More Sentences
meet f. rastlamak
By chance, I met your brother on the street.
Tesadüfen, caddede senin erkek kardeşine rastladım.

More Sentences
meet f. bulmak
In the last year and a half, the Palestinian Authority has not had the opportunity to meet physically.
Son bir buçuk yıldır Filistin Yönetimi fiziksel olarak bir araya gelme fırsatı bulamadı.

More Sentences
meet f. karşılamak
Her husband was supposed to meet her at the airport.
Kocasının onu havaalanında karşılaması lazımdı.

More Sentences
meet the expectations f. beklentileri karşılamak
Such scenarios certainly do not meet the expectations of the citizens.
Bu tür senaryolar kesinlikle vatandaşların beklentilerini karşılamamaktadır.

More Sentences
meet the criteria f. kriterleri karşılamak
My own country struggled to meet the criteria 15 months before accession.
Kendi ülkem katılımdan 15 ay önce kriterleri karşılamak için mücadele etti.

More Sentences
meet the conditions f. şartları yerine getirmek
The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
Verilen söz, şartları yerine getirdikleri takdirde projeye katılabilecekleri yönündedir.

More Sentences
meet the needs f. ihtiyaçları karşılamak
We must, therefore, concentrate on the amendments that, in practice, meet the needs of potential recipients.
Bu nedenle uygulamada potansiyel alıcıların ihtiyaçlarını karşılayacak değişiklikler üzerinde yoğunlaşmalıyız.

More Sentences
meet the standards f. standartları karşılamak
This met the standard and it was followed.
Bu standart karşılandı ve takip edildi.

More Sentences
meet the requirement f. gereksinimi karşılamak
Why am I not surprised that it is the Rafale that meets the requirements of the ?
Bu gereksinimleri karşılayanın Rafale olmasına neden şaşırmıyorum?

More Sentences
meet again f. tekrar görüşmek
Who says we're not going to meet again?
Tekrar görüşmeyeceğimizi kim söylüyor?

More Sentences
meet by chance f. karşılaşmak
We met by chance at the supermarket.
Tesadüfen bir süpermarkette karşılaştık.

More Sentences
meet f. yerine getirmek
This means that they meet all the conditions of the origin rules protocol.
Bu da menşe kuralları protokolünün tüm koşullarını yerine getirdikleri anlamına gelmektedir.

More Sentences
meet up f. buluşmak
The gang met up at the city dump.
Çete şehir çöplüğünde buluştu.

More Sentences
meet new people f. yeni insanlarla tanışmak
Meet new people, play with your friends, visit their homes, and check out their movies.
Yeni insanlarla tanışın, arkadaşlarınızla oynayın, evlerini ziyaret edin ve filmlerine göz atın.

More Sentences
meet relatives f. akrabalarla buluşmak
I'm thinking of going to Vancouver to meet relatives.
Akrabalarla buluşmak için Vancouver'a gitmeyi düşünüyorum.

More Sentences
meet f. üstesinden gelmek
This is a challenge, but it is a challenge which must be met.
Bu bir zorluktur, ancak üstesinden gelinmesi gereken bir zorluktur.

More Sentences
meet f. uymak
Your first priority, rightly, was to meet the timetable for enlargement of the European Union.
Haklı olarak ilk önceliğiniz Avrupa Birliği'nin genişleme takvimine uymaktı.

More Sentences
meet f. karşılanmak
Her speech was met with murmurs of discontent.
Konuşması hoşnutsuzluk mırıltılarıyla karşılandı.

More Sentences
Phrasals
meet with f. bulmak
Any change to existing bans cannot expect to meet with a great deal of support in the Member States concerned.
Mevcut yasaklarda yapılacak herhangi bir değişikliğin ilgili Üye Devletlerde büyük bir destek bulması beklenemez.

More Sentences
meet with f. buluşmak
Tom met with Mary to discuss the current financial crisis at the company.
Tom, şirketteki mali krizi konuşmak için Mary ile buluştu.

More Sentences
meet up with f. rastlamak
I met up with a couple of good old friends.
Birkaç iyi eski arkadaşa rastladım.

More Sentences
meet up with (one) f. (biriyle) buluşmak
All I do is meet up with some kid at a skate park.
Yaptığım tek şey kaykay parkında bir çocukla buluşmak.

More Sentences
meet up with (one) f. (biriyle) görüşmek
All I do is meet up with some kid at a skate park.
Tek yaptığım paten pistinde bir çocukla görüşmek.

More Sentences
meet with (someone) f. (biriyle) görüşmek
The leaders from the opposition and from NGOs, who I have met with in the country, confirm this.
Ülkede görüştüğüm muhalefet ve STK liderleri de bunu teyit ediyor.

More Sentences
meet with (something) f. (bir şeyle) karşılanmak
The EU's demand for gas has to be met with exports from the east.
AB'nin gaz talebi doğudan yapılacak ihracatla karşılanmalıdır.

More Sentences
meet with (something) f. (belli bir cevap/tepki) almak
His new book met with a favorable reception.
Yeni kitabı olumlu tepkiler aldı.

More Sentences
Idioms
make ends meet f. ay sonunu getirmek
Tom has to work harder than he used to to make ends meet.
Tom ay sonunu getirmek için eskisinden daha çok çalışmak zorunda.

More Sentences
make ends meet f. geçimini sağlamak
Michael had a hard time making ends meet.
Michael, geçimini sağlamakta zorlandı.

More Sentences
meet halfway f. orta noktada buluşmak
Let's meet halfway between your house and mine.
Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

More Sentences
meet the eye(s) f. görünmek
There's more going on here than meets the eye.
Burada göründüğünden daha fazlası var.

More Sentences
Common Usage
meet f. görüşme yapmak
General
swap meet i. bit pazarı
meet and greet i. (bir spor turnuvasında ya da ortak çalışılacak bir projede yapılan) tanışma toplantısı
swap meet i. bitpazarı
meet and greet i. sanatçıların ve ünlülerin hayranlarıyla buluşup imza dağıttıkları etkinlik
meet i. erkeklerin yanlarına tazıları alarak av için toplanması
meet i. festival organizasyonu
meet i. müsabaka organizasyonu
meet [australia] i. tayin
meet [australia] i. atama
meet [australia] i. randevu
meet i. toplanan insanlar
meet i. toplanma yeri
meet i. toplantı
meet i. buluşma
meet [ireland] i. birine fransız öpücüğü verme
meet-and-greet i. katılımcıların sponsorluk yapan kişi veya grupla resmi olmayan bir ortamda tanışma fırsatını yakaladıkları etkinlik
meet-and-greet i. çevre edinip ilişki ağını genişletme amacıyla yapılan sosyal etkinlik
meet by chance f. tesadüf etmek
make both ends meet f. idare etmek
meet with a disaster f. felakete uğramak
meet by chance f. rast gelmek
meet the case f. gereğini yapmak
meet a lot of difficulties f. akla karayı seçmek
meet f. birleşmek
meet the requirements f. gerekleri yerine getirmek
happen to meet f. tesadüf etmek
meet the demand f. talebe yanıt vermek
meet f. içtima etmek
meet f. yüz yüze gelmek
meet f. ödemek (masraf/borç vb'ni)
meet f. karşı karşıya gelmek
make both ends meet f. kazancı masrafına yetişmek
meet somebody's requirements f. gereksinimini karşılamak
meet in council f. toplanmak
meet f. yüzyüze gelmek
meet f. spor karşılaşmak
meet with f. uğramak (kötü bir şeye)
make both ends meet f. geliri gidere denkleştirmek
meet one's match f. hakkından gelebilecek birine rastlamak
meet f. uğramak
meet one's match f. adamına çatmak
meet a demand f. bir talebi karşılamak
meet face to face f. yüzleşmek
meet with difficulties f. zorluklarla karşılaşmak
meet with a competent person f. adamına düşmek
meet the deficit f. açık gidermek
make both ends meet f. kıt kanaat geçinmek
meet f. başına gelmek
be glad to meet you f. tanıştığına memnun olmak
meet f. görüşme yapmak
meet the deficit f. açığı kapatmak
meet by chance f. rastlamak
make both ends meet f. geçinmek
cause to meet f. kavuşturmak
meet with difficulties f. güçlüklerle karşılaşmak
have trouble making ends meet f. darlık çekmek
happen to meet f. rastlamak
meet half way f. uzlaşmak
meet a need f. ihtiyacı karşılamak
meet by chance f. rastlaşmak
meet the need f. ihtiyacı gidermek
meet unexpectedly f. gökte ararken yerde bulmak
meet the obligations f. yükümlülükleri yerine getirmek
meet one's obligations f. yükümlülüklerini yerine getirmek
meet the liabilities f. yükümlülükleri yerine getirmek
meet the liability f. yükümlülüğü yerine getirmek
meet one's liability f. yükümlülüğünü yerine getirmek
meet the obligation f. yükümlülüğü yerine getirmek
meet an obligation f. yükümlülüğü yerine getirmek
meet one's liabilities f. yükümlülüklerini yerine getirmek
meet a liability f. yükümlülüğü yerine getirmek
meet one's obligation f. yükümlülüğünü yerine getirmek
meet one's need f. ihtiyaç karşılamak
meet face to face f. yüzyüze görüşmek
meet the requirements f. ihtiyaçlara cevap vermek
meet someone on holiday f. tatilde tanışmak
meet the criteria f. kriterleri yerine getirmek
meet the needs f. ihtiyaçları gidermek
meet obligation f. yükümlülük yerine getirmek
meet the expense f. masrafını karşılamak
meet someone in final f. final oynamak
try to make ends meet f. geçim derdine düşmek
meet the expenses f. giderleri karşılamak
meet the conditions f. şartları karşılamak
meet the need f. ihtiyaç karşılamak
meet the needs f. ihtiyaçlara cevap vermek
meet a commitment f. taahhüdü yerine getirmek
meet standards f. standartları karşılamak
meet the demand f. talep karşılamak
meet one's need f. ihtiyacını gidermek
go to meet (a traveler) f. yoluna çıkmak
meet (someone/something) by chance f. yoluna çıkmak
have a hard time making ends meet f. geçim sıkıntısı çekmek
meet the demands f. talepleri karşılamak
meet with resistance f. direnişle karşılaşmak
meet the customer satisfaction f. müşteri memnuniyetini sağlamak
meet one's needs f. ihtiyaçlarını karşılamak
meet the requirement f. ihtiyacı karşılamak
meet in the middle f. ortak bir noktada buluşmak
meet in the middle f. ortak bir noktada anlaşmak
meet a need f. gereksinim karşılamak
meet a requirement f. gereksinim karşılamak
meet the criteria f. kriteri karşılamak
meet one's waterloo f. yenilgiye uğramak
meet one's waterloo f. yolun sonuna gelmek
meet one's match f. tam adamına çatmak
meet one's end f. sona ulaşmak
make ends meet f. iki ucunu bir araya getirmek
meet the requirements of f. -in gerekli gördüğü şartlara uymak
meet with life-long adversity f. feleğin sillesini yemek
meet the requirements of f. -in gerekli gördüğü niteliklere sahip olmak
meet the requests f. istekleri karşılamak
meet the audience f. izleyici ile buluşmak
meet the viewers f. izleyici ile buluşmak
meet the viewers f. izleyiciyle buluşmak
meet the audience f. izleyiciyle buluşmak
meet f. -e rast gelmek
meet f. -e rastlamak
meet the needs f. ihtiyaçlara yanıt vermek
meet again f. yeniden görüşmek
meet one's needs f. ihtiyaçlarına cevap vermek
meet one's needs requirements f. ihtiyaçlarına cevap vermek
meet f. rastlaşmak
meet due honour f. hüsnü kabul göstermek
meet on a common ground f. asgari müşterekte birleşmek
meet on a common ground f. ortak noktada birleşmek
meet on a common ground f. asgari müştereklerde birleşmek
meet f. tesadüf etmek
meet on a common ground f. asgari müşterekte buluşmak
meet all the required standards f. istenen standartlara sahip olmak
have the chance to meet someone f. tanıma fırsatı bulmak
have the chance to meet someone f. tanıma fırsatı yakalamak
meet a need f. ihtiyaç gidermek
meet the expectation f. beklentiyi karşılamak
get the chance to meet somebody f. tanıma fırsatı bulmak
get the chance to meet somebody f. tanıma fırsatı yakalamak
meet functional requirements f. fonksiyonlarını gereği gibi yerine getirmek
meet an engagement f. bir taahhüdü yerine getirmek
meet with someone f. buluşmak
meet with approval f. rağbet görmek
meet with someone f. birisiyle buluşmak
meet an obligation f. bir taahhüdü yerine getirmek
meet with difficulties f. zorlukla karşılaşmak
meet with an obstacle f. engelle karşılaşmak
meet the need f. ihtiyaca cevap vermek
meet the requirement f. gereksinime cevap vermek
meet with reaction f. tepkiyle karşılaşmak
meet the conditions f. koşulları sağlamak
meet up f. toplanmak
meet up f. bir araya gelmek
meet basic needs f. temel ihtiyaçları karşılamak
meet one's expectations f. beklentilerini karşılamak
meet someone at the door f. birini kapıda karşılamak
cannot meet f. bir araya gelememek
meet the customers' expectations f. müşteri beklentilerini karşılamak
meet the requirement f. koşulu sağlamak
meet one's own needs f. kendi ihtiyacını karşılamak
meet withdrawals f. para çekimlerini karşılamak
meet on the train f. trende tanışmak
meet with the audience f. seyirci ile buluşmak
meet with the audience f. izleyici ile buluşmak
meet with the audience f. seyirciyle buluşmak
meet with the audience f. izleyiciyle buluşmak
meet the president of the united states f. birleşik devletler başkanıyla tanışmak
meet deadlines f. teslim tarihlerine uymak
meet a challenge f. bir zorluğa göğüs germek
fulfill/meet the demand f. talebi yerine getirmek
meet with new people f. yeni insanlarla tanışmak
meet an expectation f. beklenti karşılamak
can not meet/talk f. görüşememek
meet a target f. hedefi tutturmak
meet passenger f. yolcu karşılamak
meet new cultures f. yeni kültürlerle tanışmak
meet new people f. yeni kişilerle tanışmak
meet the expenses f. masrafları karşılamak
meet in person f. bizzat karşılamak
meet the need f. ihtiyacı karşılamak
meet friends f. arkadaşlarla buluşmak
meet on common ground f. ortak paydada buluşmak
meet with the relatives f. akrabalarla buluşmak
meet the objective f. amacına ulaşmak
meet the objective f. hedefine ulaşmak
meet with readers f. okuyucuları ile buluşmak
meet a condition f. şart sağlamak
meet a condition f. şart karşılamak
meet f. rast gelmek
be meet with f. ödeşmek
be meet with f. eşitlenmek
meet f. etki bırakmak
meet f. etkilemek
meet f. cezbetmek
meet f. çarpışmak
meet f. dövüşmek
meet f. boğuşmak
meet f. pençeleşmek
meet f. karşı koymak
meet f. baş kaldırmak
meet f. sohbete veya tartışmaya katılmak
meet f. müzakereye, tartışmaya veya kişisel ilişkilere dahil olmak
meet f. etkili bir şekilde başa çıkmak
meet f. etkin olarak mücadele etmek
meet f. düşmanla bir araya gelmek
meet f. çarpışmak
meet f. göze çarpmak
meet f. görünmek
meet f. görünür olmak
meet f. aynı fikirde olmak
meet f. anlaşmak
meet f. temas etmek
meet f. birleşme noktası oluşturmak
meet f. tatmin etmek
meet f. doyurmak
meet f. uygun olmak
meet f. tecrübe etmek
meet f. denemek
meet cute f. beklenmedik şekilde absürt ve talihsiz şartlarda tanışmak
meet separately with f. ayrı ayrı görüşmek
until we meet again zf. yeniden buluşuncaya kadar
until we meet again zf. tekrar buluşuncaya kadar
meet [obsolete] zf. münasip şekilde
meet [obsolete] zf. yerinde
meet [obsolete] zf. yeterince
Irregular Verb
meet f. met - met
Phrasals
meet with [obsolete] f. karşı karşıya gelmek
meet with [obsolete] f. çatışmak
meet with f. eşlik etmek
meet with f. tecrübe etmek
meet with f. hedef olmak, rastlamak
meet up with someone f. biriyle karşılaşmak
meet up f. burun buruna gelmek
meet up with someone f. birine rastlamak
meet up f. rastlaşmak
meet up f. tesadüfen karşılaşmak
meet up with f. tesadüfen karşılaşmak
meet with f. (bir şeye) temas etmek
meet with f. (bir şeye) dokunmak
meet up with (one) f. (birine) rastlamak
meet with (someone) f. (biriyle) görüşme yapmak
meet with (something) f. (bir şeyle) karşılaşmak
meet with (something) f. (bir şey) yaşamak
meet with (something) f. başına (bir şey) gelmek
meet with (something) f. (bir şey) deneyimlemek/tecrübe etmek
meet with (something) f. (bir şeye) bağlanmak
meet with (something) f. (bir şeye) temas etmek
Phrases
when we first met(meet) expr. ilk görüştüğümüzde
meet thy maker expr. yaratıcınla tanış
Proverb
east is east, and west is west, and never the twain shall meet doğu doğudur, batı batıdır, bir araya gelemezler
friends may meet but mountains never greet dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur
good and quickly seldom meet hızlı/acele yapılan şeyin iyi olması pek mümkün değildir
good and quickly seldom meet genelde yavaş ve dikkatlice yapılan şeyler iyi olur
good and quickly seldom meet acele işe şeytan karışır
never the twain shall meet iki zıt kutup birleşmez
never the twain shall meet iki zıt kutup bir araya gelmez
ne'er the twain shall meet iki zıt kutup birleşmez
ne'er the twain shall meet iki zıt kutup bir araya gelmez
Colloquial
gone to meet one's maker expr. ölü
meet me in the parking lot expr. otoparkta buluşalım
gone to meet one's maker expr. ölmüş
once again we meet expr. tekrar karşılaştık
hello pot, meet kettle expr. tencere dibin kara seninki benden kara
pot, meet kettle expr. tencere dibin kara seninki benden kara
(I'm) (very) pleased to meet you expr. tanıştığıma (çok) memnun oldum
(I'm) (very) pleased to meet you expr. sizinle tanışmaktan şeref duydum
hi pot, meet kettle expr. tencere dibin kara seninki benden kara
I would like you to meet expr. ile tanışmanızı istiyorum
I would like you to meet expr. ile tanışmanı istiyorum
I would like you to meet expr. ile tanıştırmak istiyorum
I'd like you to meet expr. ile tanışmanı istiyorum
I'd like you to meet expr. ile tanıştırmak istiyorum
till we meet again exclam. yine görüşürüz
till we meet again exclam. görüşürüz
till we meet again exclam. şimdilik hoşça kal
till we meet again exclam. şimdilik güle güle
mirl (meet in real life) kısalt. çevrimiçi platformlarda olmayıp yüz yüze yapılan buluşma
Idioms
meet one halfway f. taviz vermek
meet one halfway f. uzlaşmak
make buckle and tongue meet f. ucu ucuna geçinmek
make buckle and tongue meet f. kıt kanaat geçinmek
make buckle and tongue meet f. iki yakası bir araya gelmek
meet halfway f. alttan almak
hardly make both ends meet f. ayın sonunu zor getirmek
barely make both ends meet f. ayın sonunu zor getirmek
meet the same fate f. aynı kaderi paylaşmak
meet one's match f. baltayı taşa vurmak
meet one's match f. belasını bulmak
meet a deadline f. bir işi belirtilen zamanda bitirmek
meet one's match f. çetin cevize çatmak
be unable to make two ends meet f. geçim sıkıntısı çekmek
fail to make end meet f. geçinememek
meet a sticky end f. hoş olmayan bir şekilde ölmek
meet halfway f. işi yokuşa sürmemek
not to make both ends meet f. iki yakası bir araya gelmemek
make both ends meet f. iki ucunu bir araya getirmek
make both ends meet f. iki yakası bir araya gelmek
meet one's doom f. kaderine boyun eğmek
meet one's death f. ölmek
meet one's end f. ölmek
meet someone halfway f. orta noktada buluşmak
meet a sticky end f. kötü bir şekilde ölmek
barely make both ends meet f. kıt kanaat geçinmek
hardly make both ends meet f. kın kanaat geçinmek
meet one's maker f. ölmek
meet halfway f. ödün vermek
make both ends meet f. kıt kanaat geçinmek
meet halfway f. kapıyı aralık tutmak
meet one's match f. sert kayaya çatmak
meet a sticky end f. sonu fena olmak
meet somebody in the flesh f. şahsen tanışmak
make both ends meet f. ucu ucuna yetişmek
meet one's match f. (tam) adamına çatmak
meet one's match f. ustasına çatmak
make both ends meet f. zar zor iki yakasını bir araya getirmek
hardly make both ends meet f. zar zor geçinmek
barely make both ends meet f. zar zor geçinmek
meet (one's) eye(s) f. (biriyle) göz göze gelmek
meet (one's) eye(s) f. (birinin) gözüne bakmak
meet someone's eyes f. birine direkt bakmak
meet someone's eyes f. birinin direkt gözüne bakmak
meet someone's eyes f. karşılıklı birbirinin gözüne bakmak
meet someone's eyes f. göz göze bakmak
meet someone's eyes f. biriyle göz göze gelmek
meet someone's eyes f. biriyle göz teması kurmak
meet someone's eyes f. gözleri buluşmak
meet someone's eyes f. birbirlerinin gözünün içine bakmak
meet someone's eye f. birine direkt bakmak
meet someone's eye f. birinin direkt gözüne bakmak
meet someone's eye f. karşılıklı birbirinin gözüne bakmak
meet someone's eye f. göz göze bakmak
meet someone's eye f. biriyle göz göze gelmek
meet someone's eye f. biriyle göz teması kurmak
meet someone's eye f. gözleri buluşmak
meet someone's eye f. birbirlerinin gözünün içine bakmak
meet someone's gaze f. birine direkt bakmak
meet someone's gaze f. birinin direkt gözüne bakmak
meet someone's gaze f. karşılıklı birbirinin gözüne bakmak
meet someone's gaze f. göz göze bakmak
meet someone's gaze f. biriyle göz göze gelmek
meet someone's gaze f. biriyle göz teması kurmak
meet someone's gaze f. gözleri buluşmak
meet someone's gaze f. birbirlerinin gözünün içine bakmak
meet the eye f. görünür olmak
meet the eye f. fark edilir olmak
meet the eye f. göze çarpmak
meet the eye(s) f. göze çarpmak
meet the eye(s) f. görülmek
meet your eye(s) f. göze çarpmak
meet your eye(s) f. görünmek
meet your eye(s) f. görülmek
meet (one's) gaze f. (biriyle) göz teması kurmak
meet (one's) gaze f. (biriyle) göz göze gelmek
meet (one's) gaze f. (birinin) gözlerinin içine bakmak
meet someone halfway f. ortada/orta yolda buluşmak
meet trouble halfway f. ortada henüz bir şey yokken gereksiz yere endişelenmeye başlamak
meet trouble halfway f. ortada fol yok yumurta yokken endişelenmek
meet head-on f. göğüs germek
meet head-on f. yüz yüze gelmek
meet head-on f. üstüne gitmek
meet head-on f. başa çıkmak
meet your match (in somebody) f. kendi dengi olan birini bulmak
meet your match (in somebody) f. kendi dengi biriyle karşılaşmak
meet your match (in somebody) f. kendiyle eşit seviyede birini bulmak
meet your match (in somebody) f. kendiyle eşit seviyede biriyle karşılaşmak
meet your match (in somebody) f. kendisi kadar/kendisinden daha iyi biriyle karşılaşmak
meet your match (in somebody) f. kendisi kadar/kedisinden daha iyi birini bulmak
meet your match (in somebody) f. (birinde) kendini bulmak
meet the case f. davayı görmek
meet the case f. davada bulunmak
meet the case f. davaya katılmak
meet the case f. uygun olmak
meet the case f. elverişli olmak
meet the case f. yeterli olmak
meet the case f. gerektiği gibi olmak
make buckle and tongue meet f. geçinecek kadar parası olmak
find/meet your match f. dengini bulmak
find/meet your match f. dengiyle karşılaşmak
find/meet your match f. kendiyle eşit seviyede birini bulmak
find/meet your match f. kendiyle eşit seviyede biriyle karşılaşmak
find/meet your match (in somebody) f. dengini bulmak
find/meet your match (in somebody) f. dengiyle karşılaşmak
find/meet your match (in somebody) f. kendiyle eşit seviyede birini bulmak
find/meet your match (in somebody) f. kendiyle eşit seviyede biriyle karşılaşmak
find/meet your match (in somebody) f. (birinde) kendini bulmak
go to meet (one's) maker f. ölmek
go to meet (one's) maker f. hakkın rahmetine kavuşmak
go to meet (one's) maker f. vefat etmek
meet (someone's) expectations f. (birinin) beklentilerini karşılamak
meet (someone's) expectations f. (birinin) beklediği standartta/seviyede olmak
meet (someone's) expectations f. (birinin) beklediği/umduğu düzeyde olmak
meet (someone's) expectations f. (birinin) beklediği kriterleri karşılamak
meet (someone's) expectations f. (birinin) beklediği/umduğu kadar iyi olmak
meet death f. ölmek
meet death f. hakk'ın rahmetine kavuşmak
meet match f. hakkından gelebilecek birine rastlamak
meet match f. dengini bulmak
meet match f. dengiyle karşılaşmak
meet match f. kendiyle eşit seviyede birini bulmak
meet waterloo f. yolun sonuna gelmek
meet waterloo f. yenilgiye uğramak
meet your maker f. ölmek
meet your maker f. hakk'ın rahmetine kavuşmak
meet your maker f. allah'ına kavuşmak
meet your waterloo f. yolun sonuna gelmek
meet your waterloo f. yenilgiye uğramak
meet your waterloo f. sonu gelmek
gone to meet maker s. ölü
gone to meet maker s. ölmüş
gone to meet maker s. hakkın rahmetine kavuşmuş
never the twain shall meet expr. iki zıt kutup bir araya gelmez
never the twain shall meet expr. iki zıt kutup birleşmez
when two sundays meet expr. çıkmaz ayın son çarşambası
when two sundays meet expr. balık kavağa çıkınca
when two sundays meet expr. asla
when two sundays meet expr. hiçbir zaman
when two sundays meet expr. iki cihan bir araya gelse
don't meet trouble halfway expr. henüz olmamış bir şey için endişelenme/telaş yapma
don't meet trouble halfway expr. henüz olmamış bir şey için stres olma/sıkıntıya girme
Speaking
I want you to meet my mom expr. annemle tanışmanı istiyorum
when we meet expr. buluştuğumuz zaman
let's meet up sometime expr. bir ara görüşelim
it's nice to meet you also expr. ben de tanıştığımıza memnun oldum
I would like you to meet someone expr. birisiyle tanışmanı istiyorum
you will meet somebody special this week expr. bu hafta özel birisiyle tanışacaksın
meet somewhere else expr. başka bir yerde buluşalım
I would like you to meet someone expr. birisiyle tanışmanızı istiyorum
we're happy to meet you too expr. biz de sizinle tanıştığımıza sevindik
I would like you to meet someone expr. biriyle tanışmanı istiyorum
I would like you to meet someone expr. biriyle tanışmanızı istiyorum
nice to meet you, too expr. ben de memnun oldum
how did you two meet? expr. birbirinizle nasıl tanıştınız?
let's meet on saturday expr. cumartesi buluşalım
let's meet on saturday expr. cumartesi görüşelim
shall we meet? expr. görüşelim mi?
I don't usually meet with women expr. genelde kadınlarla buluşmam
meet me halfway here expr. gel orta yolu bulalım
where did you meet him? expr. onunla nerede tanıştın?
you should meet him expr. onunla tanışmalısın
where shall we meet? expr. nerede görüşelim?
where did you meet her? expr. onunla nerede tanıştın?
how did you meet him/her? expr. onunla nasıl tanıştın?
how'd you meet her? expr. onunla nasıl tanıştın?
how did they meet? expr. nasıl tanışmışlar?
where will we meet expr. nerede buluşalım
where shall we meet? expr. nerede buluşalım?
good to meet you at last expr. nihayet tanıştığımıza sevindim
when shall we meet? expr. ne zaman buluşalım?
where will we meet expr. nerede görüşelim
who'd you meet with? expr. kiminle buluştun?
I can't wait to meet him expr. onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum
when will we meet? expr. ne zaman buluşalım?
when shall we meet? expr. ne zaman buluşacağız?
meet me halfway expr. ortada buluşalım
where shall we meet? expr. nerede buluşalım?