ortak - Turkish English Dictionary

ortak

Meanings of "ortak" in English Turkish Dictionary : 77 result(s)

Turkish English
Common Usage
ortak partner n.
We are talking about an institution in which Europe plays a most essential role with many partners.
Avrupa'nın birçok ortakla birlikte en önemli rolü oynadığı bir kurumdan bahsediyoruz.

More Sentences
ortak joint adj.
This project was a joint effort between two departments.
Bu proje iki departman arasında ortak bir çalışmaydı.

More Sentences
ortak common adj.
We have a common interest in comic books.
Çizgi romanlara karşı ortak bir merakımız var.

More Sentences
ortak mutual adj.
It is in our mutual interest that this process should be accelerated.
Bu sürecin hızlandırılması hepimizin ortak menfaatinedir.

More Sentences
General
ortak party n.
With his passivity, he has been a party to maintaining a culture of systematic disarray and irregularities.
Pasifliği ile sistematik bir düzensizlik ve usulsüzlük kültürünün sürdürülmesine ortak olmuştur.

More Sentences
ortak partner n.
We are talking about an institution in which Europe plays a most essential role with many partners.
Avrupa'nın birçok ortakla birlikte en önemli rolü oynadığı bir kurumdan bahsediyoruz.

More Sentences
ortak associate n.
For the invaders and their Iraqi associates to be convicted as war criminals.
İşgalcilerin ve onların Iraklı ortaklarının savaş suçlusu olarak mahkum edilmeleri gerekiyor.

More Sentences
ortak shared adj.
It has a knock-on effect in other areas, especially where there are shared coastlines.
Özellikle ortak kıyı şeridinin bulunduğu diğer alanlarda da zincirleme etkisi vardır.

More Sentences
ortak cooperative adj.
We must work in a cooperative manner with industry, ministers and other organisations to seek a common solution.
Ortak bir çözüm bulmak için endüstri, bakanlar ve diğer kuruluşlarla işbirliği içinde çalışmalıyız.

More Sentences
ortak common adj.
We have a common interest in comic books.
Çizgi romanlara karşı ortak bir merakımız var.

More Sentences
ortak communal adj.
The apartment is cheap, but it only has communal bathrooms.
Daire ucuz ama sadece ortak banyoları var.

More Sentences
ortak public adj.
The politician didn't appear in public after the incident.
Olaydan sonra siyasetçi ortalıkta görünmedi.

More Sentences
ortak concerted adj.
What is needed is concerted action, which we shall continue to implement.
İhtiyaç duyulan şey, uygulamaya devam edeceğimiz ortak eylemdir.

More Sentences
ortak collective adj.
It is our collective duty to try to stop them from doing so.
Bunu yapmalarını engellemeye çalışmak hepimizin ortak görevidir.

More Sentences
ortak united adj.
However, in addition to our united political reaction, we must adjust the European Union's diplomatic standpoint.
Bununla birlikte, ortak siyasi tepkimize ek olarak, Avrupa Birliği'nin diplomatik duruşunu da ayarlamalıyız.

More Sentences
ortak in common adv.
We have much in common, not only from an historical perspective but also with a view to the future.
Sadece tarihsel açıdan değil, geleceğe bakış açısından da pek çok ortak noktamız var.

More Sentences
Trade/Economic
ortak partner n.
We are talking about an institution in which Europe plays a most essential role with many partners.
Avrupa'nın birçok ortakla birlikte en önemli rolü oynadığı bir kurumdan bahsediyoruz.

More Sentences
ortak associate n.
For the invaders and their Iraqi associates to be convicted as war criminals.
İşgalcilerin ve onların Iraklı ortaklarının savaş suçlusu olarak mahkum edilmeleri gerekiyor.

More Sentences
ortak associated adj.
They feel humiliated, being at a disadvantage to the other associated countries.
Kendilerini aşağılanmış ve diğer ortak ülkelere karşı dezavantajlı durumda hissediyorlar.

More Sentences
Law
ortak associate n.
For the invaders and their Iraqi associates to be convicted as war criminals.
İşgalcilerin ve onların Iraklı ortaklarının savaş suçlusu olarak mahkum edilmeleri gerekiyor.

More Sentences
ortak stockholder n.
The stockholders are making money hand over fist.
Ortaklar kolay yoldan para kazanıyorlar.

More Sentences
Politics
ortak combined adj.
What the EU can do is work towards a combined negotiated solution to the issues that divide the two countries.
AB'nin yapabileceği şey, iki ülkeyi ayıran meselelere müzakere yoluyla ortak bir çözüm bulunması için çalışmaktır.

More Sentences
Math
ortak common n.
We have a common interest in comic books.
Çizgi romanlara karşı ortak bir merakımız var.

More Sentences
General
ortak mate n.
ortak copartner n.
ortak co-partner n.
ortak fellow n.
ortak cooperator n.
ortak collaborator n.
ortak shareholder n.
ortak dormant partner n.
ortak pard n.
ortak spouse n.
ortak consociate n.
ortak sharer n.
ortak co-operator n.
ortak associator n.
ortak half n.
ortak haver n.
ortak haber n.
ortak chaber n.
ortak chaver n.
ortak yfere [obsolete] n.
ortak competitor [obsolete] n.
ortak co-mate n.
ortak federary n.
ortak partaker n.
ortak pewfellow n.
ortak corporate adj.
ortak identic adj.
ortak commutual adj.
ortak sympathetic adj.
ortak conjunct adj.
ortak interested adj.
ortak comprehensive adj.
ortak congregate adj.
ortak intermutation [obsolete] adj.
ortak jnt (joint) abrev.
ortak jt (joint) abrev.
Colloquial
ortak offsider [australia/new zealand] n.
Idioms
ortak work spouse n.
ortak sidekick n.
Trade/Economic
ortak part owner n.
ortak copartner n.
ortak co-partner n.
ortak shareholder n.
ortak interested adj.
ortak shareholding adj.
Law
ortak privy n.
ortak companion n.
Biology
ortak osculant adj.
Biochemistry
ortak covalent adj.
Astronomy
ortak companion n.
Archaic
ortak concomitant n.
Slang
ortak bizatch n.
ortak biznitch n.
ortak hoss n.

Meanings of "ortak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
ortak çalışma cooperation n.
Through EU cooperation, the common work in favour of a cleaner Baltic Sea will be intensified.
AB işbirliği sayesinde daha temiz bir Baltık Denizi için ortak çalışmalar yoğunlaştırılacaktır.

More Sentences
ortak arkadaş mutual friend n.
Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
Boşanma, boşanan çiftin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de şiddetli bir ayrılık söz konusuysa.

More Sentences
ortak miras common heritage n.
The Mediterranean forests are part of the common heritage of all Europeans.
Akdeniz ormanları tüm Avrupalıların ortak mirasının bir parçasıdır.

More Sentences
ortak metin joint text n.
The joint text to be submitted to Parliament tomorrow fulfils this dual objective.
Yarın Parlamento'ya sunulacak olan ortak metin bu ikili hedefi yerine getirmektedir.

More Sentences
ortak gelecek common future n.
You still have the chance to decide for the common future of a greater Europe without losing face.
Hâlâ daha büyük bir Avrupa'nın ortak geleceği için itibarınızı kaybetmeden karar verme şansına sahipsiniz.

More Sentences
ortak girişim joint undertaking n.
The EIB may also become a member of the Joint Undertaking in the future.
AYB de gelecekte Ortak Girişim'in bir üyesi olabilir.

More Sentences
ortak dil lingua franca n.
Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?
Neden siz İngilizce iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir ortak dil olmasını istiyorsunuz?

More Sentences
yerel ortak local partner n.
It is ready to support NGOs which work with local partners for the elimination of child labour.
AB, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için yerel ortaklarla birlikte çalışan STK'ları desteklemeye hazırdır.

More Sentences
ortak sorumluluk joint responsibility n.
We must take joint responsibility for peace and freedom in Iraq.
Irak'ta barış ve özgürlük için ortak sorumluluk almalıyız.

More Sentences
ortak zemin common ground n.
Moderation, stable objectives and efficiency are the common ground for joint action in such cases.
Ilımlılık, istikrarlı hedefler ve verimlilik, bu tür durumlarda ortak eylem için ortak zemindir.

More Sentences
ortak özellikler common features n.
Tax evasion and fraud are, unfortunately, common features of the tax systems of all European countries.
Vergi kaçakçılığı ve sahtekarlığı ne yazık ki tüm Avrupa ülkelerinin vergi sistemlerinin ortak özellikleridir.

More Sentences
ortak dış politika common foreign policy n.
Then there is an arms exports control policy which must be in line with European common foreign policy.
O halde Avrupa ortak dış politikası ile uyumlu olması gereken bir silah ihracatı kontrol politikası vardır.

More Sentences
ortak düzenleme co-regulation n.
I appreciate anything which is done in the field of co-regulation.
Ortak düzenleme alanında yapılan her şeyi takdir ediyorum.

More Sentences
ortak yazar co-author n.
I am the reprehensible author or co-author of the resolution.
Bu kararın kınanması gereken yazarı ya da ortak yazarı benim.

More Sentences
ortak çözüm common solution n.
I believe there would then in actual fact be high hopes of being able to find common solutions.
O zaman ortak çözümler bulma konusunda büyük umutlar doğacağına inanıyorum.

More Sentences
ortak yol common path n.
We must therefore start off along this common path, this walk together, at Barcelona.
Dolayısıyla bu ortak yola, bu birlikte yürüyüşe Barselona'da başlamalıyız.

More Sentences
ortak girişim joint venture (jv) n.
Nor do I agree with you on exports or joint ventures.
İhracat veya ortak girişimler konusunda da sizinle aynı fikirde değilim.

More Sentences
ortak çalışma joint work n.
This instrument, together with the international ITER agreement, forms the current basis of our joint work.
Bu belge, uluslararası ITER anlaşması ile birlikte ortak çalışmalarımızın mevcut temelini oluşturmaktadır.

More Sentences
ortak alanlar common areas n.
However, there will be no common area without common construction.
Ancak ortak yapı olmadan ortak alan olmaz.

More Sentences
ortak alanlar common spaces n.
The St Petersburg Declaration marked out the path to create four common spaces.
St Petersburg Deklarasyonu dört ortak alan yaratmanın yolunu çizmiştir.

More Sentences
ortak değer shared value n.
We have shared values and interests.
Ortak değerlerimiz ve ilgi alanlarımız var.

More Sentences
ortak karar co-decision n.
To this end, it is essential that we have co-decision rights in respect of the obligatory expenditure as well.
Bu amaçla, zorunlu harcamalar konusunda da ortak karar alma hakkına sahip olmamız elzemdir.

More Sentences
ortak irade common will n.
It was the common will that brought everyone together in the desire for their freedom to be restored to them.
Herkesi özgürlüklerinin kendilerine iade edilmesi arzusunda bir araya getiren ortak iradeydi.

More Sentences
ortak çalışma collaborative work n.
The issue of how to improve collaborative work, particularly in the field of legislation, is not a taboo subject either.
Özellikle mevzuat alanında ortak çalışmanın nasıl geliştirilebileceği konusu da tabu bir konu değildir.

More Sentences
büyük ortak senior partner n.
Tom is a senior partner.
Tom büyük ortak.

More Sentences
ortak standart common standard n.
By December 2003, we will adopt common standards for the asylum procedure.
Aralık 2003'e kadar, iltica prosedürüne ilişkin ortak standartları kabul edeceğiz.

More Sentences
ortak olmak share v.
We are engaged in the work of legislation, which in many fields is regulated by officials who share in the decisions.
Birçok alanda kararlara ortak olan yetkililer tarafından düzenlenen yasama çalışmalarıyla meşgulüz.

More Sentences
ortak çalışmak work jointly v.
We are moving in the right direction, formulas are developing so that we can work jointly with the Commission.
Doğru yönde ilerliyoruz, Komisyon ile ortak çalışabilmemiz için formüller geliştiriyoruz.

More Sentences
ortak olmak be partner v.
She proved to be an excellent partner in those negotiations.
Bu müzakerelerde mükemmel bir ortak olduğunu kanıtladı.

More Sentences
Common Usage
başkalarının dertlerini anlayıp onlara ortak olan sympathetic adj.
General
ortak davranış collective behaviour n.
ortak girişim collective n.
ortak mülkiyet collective ownership n.
ortak bağ covalent bond n.
ortak bilgilendirme merkezi joint information center n.
ortak dost mutual friend n.
ortak duvar party wall n.
ortak anten common antenna n.
ortak pazar the european economic community n.
ortak kullanma collectivization n.
ortak kat common multiple n.
ortak hat party line n.
ortak bir zevk, görüş, tutku vb common ground n.
ortak yön common direction n.
ortak dil koine n.
anadili farklı insanların konuştuğu ortak dil lingua franca n.
ortak özellikleri olan grup species n.
ortak anten stack n.
ortak pazar the common market n.
ortak tarih çizelgesi joint line n.
ortak bilgilendirme sistemi joint information system n.
ortak girişim joint adventure n.
ikişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda ortak oynayan iki kişiden her biri spouse n.
ortak yüzey interface n.
ortak hazırlık joint readiness n.
ortak bir atası olan insan topluluğu clan n.
ortak belge joint text n.
ortak dil common tongue n.
mirasta ortak joint heir n.
ortak kar fonu partner bonus fund n.
ortak yazar coauthor n.
yabancı ortak foreign partner n.
ortak mirasçı coheir n.
ortak his fellow feeling n.
ortak kiracılık tenancy in common n.
ortak mal sahipliği community n.
ortak dil interlanguage n.
ortak farkındalık coconsciousness n.
ortak bir amaç veya çıkarla bağlanan bir grup insan affinity group n.
ortak mal sahibi colessor n.
ortak beyannameler joint returns n.
kuruluşun idaresine karışmayan ortak silent partner n.
anadili farklı insanların konuştuğu ortak dil koine n.
ortak mal common property n.
vatandaşlarının ortak dil, tarih vb faktörlerce birbirlerine bağlı olduğu egemen devlet nation state n.
ortak teşebbüs joint venture n.
ortak üretim elektriği electricity from cogeneration n.
ortak haklar common rights n.
ortak gümrük tarife nomenklatürü common customs tariff nomenclature n.
ortak tüketim collective consumption n.
ortak varis coparcener n.
ortak özellik common trait n.
ortak sözcükler common words n.
ortak çalışılan otel partner hotel n.
ortak araştırma collaborative research n.
ortak açıklama joint declaration n.
ortak beyan joint declaration n.
ortak kullanım alanları common use areas n.
ortak kullanım mekanları common use areas n.
ortak karar taslağı draft joint resolution n.
ortak karar tasarısı draft joint resolution n.
ortak işlem common action n.
ortak kullanım joint tenancy n.
ana ortak main partner n.
ortak dış politika joint foreign policy n.
ısı ve elektrik enerjisinin ortak üretimi cogeneration n.
ortak girişim sözleşmesi joint venture agreement n.
yönetici ortak managing partner n.
ortak problem common problem n.
kıdemli ortak senior associate n.
ortak platform common platform n.
ortak platform shared platform n.
ortak değerlendirme joint evaluation n.
ortak firma partner company n.
ortak altyapı common infrastructure n.
ortak girişim firması joint venture company n.
bağlı ortak associated partner n.
ortak akıl common mind n.
ortak kültür common culture n.
ortak taşıyıcı sıklığı common carrier frequency n.
ortak alanlar collective spaces n.
ortak konut communal residence n.
ortak yaşayan commensal n.
katılımcı ortak acting partner n.
katılımcı ortak participant partner n.
katılımcı ortak participating partner n.
ortak karar consensus n.
ortak amaç common purpose n.
ortak marka co-brand n.
ortak balıkçılık yönetimi fisheries co-management n.
ortak mal sahipleri joint owners n.
derdine ortak olma commiseration n.
ortak yön community n.
sorumlu ortak responsible partner n.
sorumlu ortak contributory n.
ortak kullanım alanı shared area n.
ortak kullanım alanı shared space n.
ortak kullanım alanı communal area n.
ortak kimlik collective identity n.
ortak kanı common opinion n.
ortak kanı common view n.
ortak kanı general opinion n.
ortak kanı general view n.
ortak çıkar için fedakarlık sacrifice for common safety n.
ortak geçmiş common background n.
ortak geçmiş common past n.
ortak geçmiş common history n.
ortak arkadaş common friend n.
ortak arkadaşlar mutual friends n.
ortak dostlar mutual friends n.
insanlığın ortak vicdanı common sense of humanity n.
(davranış/giyim vb'de) ortak standartlar convention n.
ortak payda common ground n.
ortak tasarım co-design n.
ortak rakip corrival n.
ortak çözüm mutual solution n.
ortak olması muhtemel kişi/kurum prospective partner n.
olası ortak prospective partner n.
ortak ata common ancestor n.
müşterek/ortak teşebbüs/girişim joint attempt n.
ortak bir amaç/gaye a common goal n.
azınlık ortak minority partner n.
ortak terminoloji common terminology n.
ortak başvuru sahibi joint applicant n.
ortak yönetim shared management n.
ortak-konutlar cohousing n.
ortak barınma cohousing n.
ortak-konutlar co-housing n.
ortak barınma co-housing n.
ortak akıl common sense n.
ortak çalışma grubu joint study group n.
ortak çalışma joint study n.
(bir spor turnuvasında ya da ortak çalışılacak bir projede yapılan) tanışma toplantısı meet and greet n.
katılımcı gönderen ortak sending partner n.
ortak hoşnutsuzluk çıkmazı/ikilemi dilemma of common aversion n.
ortak/birlikte yürütülen çalıştay joint workshop n.
ortak cephe common front n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup inner circle n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup coterie n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup clique n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup ingroup n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup camp n.
ortak bir çıkar veya hedef paylaşan küçük grup pack n.
ortak mirasçı kadın coheiress n.
otomobil ortak kullanımı covoiturage n.
otomobil ortak kullanımı car-sharing n.
otomobil ortak kullanımı rideshare n.
otomobil ortak kullanımı ride-sharing n.
otomobil ortak kullanımı carpooling n.
otomobil ortak kullanımı carpool n.
otomobil ortak kullanımı lift-sharing n.
ortak dinamikler collective dynamics n.
ortak kullanma collectivisation n.
ortak kayıp mutual loss n.
ortak akıl shared wisdom n.
ortak fikir common idea n.
yaygın şekilde paylaşılan ortak bir değer a commonly shared value n.
önceki ortak former partner n.
birlikte/ortak sergi açılan kişi co-exhibitor n.
ortak irade joint will n.
ortak yazar collective author n.
ortak yazar joint author n.
ortak ozellik common characteristic n.
ortak sözcükçe common lexicon n.
ortak banyo shared bathroom n.
ortak kanı consensus n.
ortak dil ekipman tanımlayıcı (clei) kodu common language equipment identifier (clei) code n.
ortak kullanım için büyük masa communal table n.
ortak ifade coexpression n.
ortak dayanak common basis n.
ortak çaba collective effort n.
ortak simge collective representation n.
ortak bir ilgiyi paylaşan insan topluluğu community of interest n.
ortak bir ilgiyi paylaşan insan topluluğu interest-based community n.
herkesin kabul ettiği ortak nokta the common point everyone agrees n.
yahudilerin tora, nevlim ve ketuvim adını taşıyan üç kitabının ortak adı tanach n.
yahudilerin tora, nevlim ve ketuvim adını taşıyan üç kitabının ortak adı tanak n.
yahudilerin tora, nevlim ve ketuvim adını taşıyan üç kitabının ortak adı tanakh n.
ortak güç ve işbirliği team play n.
fransa ve ingiltere'yi denizden birbirine bağlayan, iki ülkenin ortak yapımı olan demir yolu tüneli la manche n.
bir proje için gerçekleştirilen, kamu kurumları ya da çevreciler gibi üçüncü tarafların da dahil edildiği ortak oturum/toplantı charette n.
bir proje için gerçekleştirilen, kamu kurumları ya da çevreciler gibi üçüncü tarafların da dahil edildiği ortak oturum/toplantı charrette n.
ortak inanca veya ilgiye sahip bir grup insan the fold n.
ortak bir yan duvar ile başka eve bağlı olan çok katlı aile evi town house n.
(abd ordusunda) personel, istihbarat, lojistik konularındaki ortak yayınlara doktrin oluşturan temel yayınlar keystone publications n.
geçici iş birliği yapan ortak bedfellow n.
geçici iş birliği yapan ortak bedfere n.
geçici iş birliği yapan ortak bedphere n.
ortak bir girişi olup her birinde bir ailenin yaşadığı birden fazla daire barındıran bina land [scotland] n.
(ortak bir amaç için) birlikte hareket eden kimselerin oluşturduğu yapı machine n.
ortak olarak kabul edilen metin vulgate n.
hatalı bir şekilde ortak karara varma quotient verdict n.
bir eyleme katılan veya ortak olan kimse member [obsolete] n.
ortak çıkar bağı bond n.
ortak bağa sahip bir grup insan herd n.
bir çiftliğin süt ürünleri karının bir bölümüne ortak olan veya yöneten kimse bower [scotland] n.
ortak çıkar veya hedef paylaşan küçük grup loop n.
ortak alan bull pen n.
ortak ofis bull pen n.
ortak alan bullpen n.
ortak ofis bullpen n.
erkek soyundan ortak atalara sahip bir grup insan gens n.
ortak çiftçi bywoner [africa] n.
ortak kullanım joint use n.
ortak özellik denominator n.
kuvvetlere, malzemelere ve yedek personel hareket gerekliliklerine dair gerekli bilgileri içeren ortak operasyon planlama ve uygulama sistemi deployment database n.
ulaşıma ortak olup bunun için ödeme yapmayan kimse guest n.
ortak özelliklere sahip sekiz üyeli grup octuplet n.
ortak davranışlara sahip sekiz üyeli grup octuplet n.
ortak çayır alanının ayrı bölümlere ayrılması rouming n.
güçlü ortak royalist n.
ortak buluş coinvention n.
bir grubun belirli bir şeye veya kimseye yönelik ortak görüşü image n.
ortak refah coprosperity n.
sadece bir ebeveynin ortak olduğu erkek kardeş half-brother n.
sadece bir ebeveynin ortak olduğu kız kardeş half-sister n.
iki veya daha çok ülke/ordu tarafından ortak kullanılan parça common-user item n.
birtakım ortak çıkarlar doğrultusunda birleşmiş insan grubu commonwealth n.
ortak sahip olunan mal communion n.
ortak ilgi alanına sahip kişilerin oluşturduğu birlik confrerie n.
ortak çıkarı olan kimse connection n.
yanlışa ortak olma connivence n.
arazinin çit veya bariyerlerle ortak alandan ayrılması inclosure n.
bazı kabilelerde bekar erkeklerin kaldığı ortak konut clubhouse n.
ortak macera coadventure n.
ortak ajans coagency n.
ortak denetçi co-assessor n.
ortak piskopos cobishop n.
takımın ortak kaptanlarından her biri co-captain n.
ortak şampiyon cochampion n.
ortak amaç için kurulan ittifak combination n.
ortak dava concause n.
ortak hedef concause n.
ortak hükümdar cosovereign n.
ortak egemen cosovereign n.
ortak sponsor cosponsor n.
birden fazla tarafın ortak sponsorluğu cosponsorship n.
ortak hükümdar cosupreme n.
ortak egemen cosupreme n.
ortak kazanan cowinner n.
ortak arazi tahsisi dole [dialect] [uk] n.
ortak bir girişimde birleşen işçi ve çalışan grubu family n.
(ortak ata bulunmayan) anatomik benzerlik paralogy n.
dörtlü ve beşlilerin ortak melodik akışı paraphonia n.
ortak faydaya dayalı çoğulculuk polygamy n.
ortak anlam consignification n.
amaç doğrultusunda ortak çaba conspiration n.
ortak kültürel özelliklere sahip coğrafi alan culture area n.
ortak miras inheritance n.
ortak bir iş veya ilgi alanı paylaşan insanlar people n.
ortak çıkarı bulunan kalabalık posse n.
ortak kaynak pot n.
ortak fon pot n.
ortak sermaye pot n.
ortak kaynak pot n.
ortak akıl salt n.
ortak imparator co-emperor n.
herkesin ortak /bilinen /olağan zaafı common failing n.
ortak besteci cocomposer n.
ortak bestekar cocomposer n.
ortak küratör cocurator n.
ortak geliştirici codeveloper n.
ortak yönetim codirection n.
ortak yönetici codirector n.
ortak etkililik coefficacy n.
ortak verimlilik coefficiency n.
ortak kuruluş coestablishment n.
ortak şirket coestablishment n.
ortak mal varlığı coestate n.
ortak favori cofavorite n.
ortak özellik cofeature n.
ortak vasi coguardian n.
ortak yönetici cohead n.
ortak his coherence [obsolete] n.
ortak ev sahibi cohost n.
ortak sunucu cohost n.
etkinliğe ortak ev sahipliği yapan kadın cohostess n.
ortak miras coinheritance n.
ortak sermayeci coinvestor n.
ortak yatırımcı coinvestor n.
ortak yönetmelik coordinance n.
ortak araştırmacı coresearcher n.
ortak rakip corival n.
ortak rekabet corivalry n.
ortak muhalefet corivalry n.
ortak mülkiyetin olmaması discommunity n.
ortak mülklerin olmaması discommunity n.
ortak ilişkilerin olmaması discommunity n.
iblis ortak fly [obsolete] n.
ortak amaç etrafında kenetlenen insanlar fodder n.
ortak inanç ve amaçlar etrafında birleşmiş bir grup kuruluş fold n.
ortak bir davanın taraftarları fold n.
ortak bağlantısı olan şey sister n.
ortak özelliklere sahip grup sisterhood n.
ortak kanı cry n.
belirli bir amaç için ortak fonda para biriktiren bir grup insan slate club [uk] n.
ortak bilgi dağarcığı collective knowledge n.
bellirli bir amaç için toplanan ortak para money pool n.
biyografileri büyük ölçüde izlenemeyen bir grup insanın ortak özelliklerinin araştırılması prosopography n.
ortak fon stock purse n.
ortak arazi stray [uk] n.
ortak mera stray [uk] n.
hayvanları ortak merada otlatma hakkı stray [uk] n.
ortak yönetim altında faaliyet gösteren taşımacılık hizmeti system n.
(birkaç doktorun ortak çalıştığı) klinik clinic n.
ortak olmak associate v.
ortak olmak become a partner with v.
ortak olmak make one v.
ortak olmak become a partner v.
ortak olmak be a party to v.
ortak etmek make somebody a partner v.
ortak olmak buy in v.
biriyle ortak bir özellik taşımak have something in common with someone v.
ortak olmak club v.
ortak olmak become partners v.
sırra ortak olmak be in on the secret v.
ortak olmak participate v.
ortak olmak associate oneself v.
ortak olmak club together v.
ortak etmek partner v.
ortak olmak interest v.
bir şeyde biriyle ortak olmak go in with someone on v.
acıya ortak olmak share the pain v.
acısına ortak olmak commiserate with v.
acısına ortak olmak share the pain v.
acıya ortak olmak commiserate with v.
suça ortak olmak take part in crime v.
suça ortak olmak aid and abet v.
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak have more in common with someone v.
ortak bir noktada anlaşmak find a middle ground v.
ortak bir noktada buluşmak meet in the middle v.
ortak bir noktada anlaşmak meet in the middle v.
ortak bir noktada buluşmak find a middle ground v.
ortak yatırım yapmak co-invest v.
ortak paydada buluşmak find the lowest common denominator v.
ortak paydada buluşmak find the least common denominator v.
ortak olmak go in a partnership with someone v.
birçok ortak özellik taşımak have several characteristics in common v.
ortak noktada birleşmek meet on a common ground v.
ortak çıkarlar doğrultusunda birleşmek league together against v.
ortak olarak almak admit to partnership v.
ortak olmak take in partnership v.
ortak almak take a partner v.
hiçbir ortak yanı bulunmamak have nothing in common v.
ortak yürütmek carry out jointly v.
ortak yürütmek carry out together v.
ortak yürütmek run together v.
ortak yürütmek co-execute v.
çok az ortak yönleri olmak have little in common v.
suça ortak olmak be a party to the crime v.
ortak girişimde bulunmak make a joint attempt v.
büyük ikramiyeye ortak olmak share in the jackpot v.
ortak/müşterek ev sahipliği yapılmak be co-hosted v.
üzüntüsüne ortak olmak sympathize with someone v.
ortak çalışmak cooperate v.
ortak çalışmak collaborate v.
ortak çalışmak cowork v.
ortak bir yana sahip olmak have in common v.
ortak paydada buluşmak find a common ground v.
ortak paydada buluşmak meet on common ground v.
derdine ortak olmak share someone's burden v.
acılarına ortak olmak share someone's burden v.
acısına ortak share someone's burden v.
dertlerine ortak olmak share someone's burden v.
çok ortak yanı bulunmak have much in common v.
ortak hareket etmek train v.
ortak paydada birleştirmek attone [obsolete] v.
birçok ortak özelliği olmak have a lot in common v.
birçok ortak özelliği olmak have many things in common v.
ortak bir amaç veya inan için birleşmek unify v.
ortak bir şekilde yapmak hold v.
ortak sınıra sahip olmak march v.
birinin suçuna ortak olmak aid and abet someone [cliché] v.
suça ortak olmak aid and abet v.
birinin suçuna ortak olmak aid and abet someone [cliché] v.
suça ortak olmak aid and abet v.
(ortak amaç veya duygu dolayısıyla) bir araya getirmek bond v.
ortak bir sınıra sahip olmak line v.
ortak olmak mutualize v.
ortak olmak mutualise v.
ortak olmak common [obsolete] v.
ortak parçaya sahip olmak communicate [obsolete] v.
ortak olmak communicate [obsolete] v.
ortak harcamada payına düşeni ödemek club v.
ortak girişimde bulunmak coadventure v.
(bir şeyin) ortak yazarı olmak coauthor v.
(bir şeyin) ortak yazarı olmak co-author v.
ortak bir merkeze çekmek concenter v.
ortak bir merkeze yöneltmek concenter v.
ortak bir merkezde buluşmak concenter v.
ortak merkezde birleşmek concenter v.
ortak merkeze sahip olmak concenter v.
ortak merkeze yönelmek concentre v.
ortak merkeze yöneltmek concentre v.
ortak bir noktaya varmak concur [obsolete] v.
ortak hedefe ulaşılmasına yardım etmek concur v.
ortak bir etki yaratmak üzere katkıda bulunmak concur v.
ortak ilgi alanlarına sahip olmak have common interests v.
ortak katkıda bulunmak conspire [obsolete] v.
duygularına ortak olmak fellowfeel v.
ortak yönetmek codirect v.
ortak yönlendirmek codirect v.
ortak özellik taşımak cofeature v.
ortak ev sahipliği yapmak cohost v.
ortak kullanım hakkından mahrum etmek discommon v.
ortak kullanmak divide v.
(araziyi) ortak ekip biçmek sharecrop v.
ortak mülkiyet veya kamu mülkiyeti ve denetimine tabi tutmak socialise v.
ortak mülkiyet veya kamu mülkiyeti ve denetimine tabi tutmak socialize v.
ortak marka co-branded adj.
ortak eksenli coaxial adj.
ortak bir karara varamayan hung adj.
ortak çalışmaya dayalı collaborative adj.
ortak kabul görmüş commonly held adj.
ortak kabul görmüş commonly-held adj.
ortak olmayan nonmutual adj.
seride ortak farkın ilk terimden çıkarılmasıyla bulunan (terim) zeroth adj.
tek ebeveyni ortak olan half adj.
ebeveynlerinden biri ortak olan half-blooded adj.
ebeveynlerinden biri ortak olan half-bred adj.
ortak olarak düzenlenen veya yapılan mean [uk] adj.
ortak merkezden sapan homocentric adj.
ortak merkeze yaklaşan homocentric adj.
(özellikle diller veya dilbilgisel formlarla ilgili) ortak bir kaynaktan evrilmiş genetical adj.
kuruluşun üyelerinin ortak karlarının, faydalarının, masraflarının ve sorumluluklarının olduğu (plan) mutual adj.
ortak olarak uygulanabilir communicative [obsolete] adj.
toplumsal yaşamı ve ortak mülkiyeti sergileyen communistic adj.
toplumsal yaşamı ve ortak mülkiyeti destekleyen communistic adj.
ortak kökenli connate adj.
ortak elemanı bulunmayan disjoint adj.
belirli bir ortak bağıntısı bulunmayan (önermeler) disparate adj.
(masraf ödemesi) ortak bir şekilde dutch adj.
ortak olasılığın veya ortak olasılık yoğunluk fonksiyonunun ayrı durum olasılıklarına ya da olasılık yoğunluk fonksiyonlarına eşit olma özelliği taşıyan independent adj.
ortak yönlü parallel adj.
ortak anlamı olan consignificant adj.
ortak anlamı olan consignificative adj.
ortak olarak belirtilen consignificative adj.
ortak sınırları bulunan conterminable adj.
ortak sınırları bulunan conterminant adj.
ortak noktadan çıkmış fascicled adj.
ortak ikamet ile ilgili coresidential adj.
ortak iki kişi barındıran corporate adj.
ortak yaşam durumu ile ilgili symbiotical adj.
ortak yaşam ile öne çıkan symbiotical adj.
ortak yaşam döngüsünde yaşayan symbiotical adj.
ortak yaşamdan kaynaklanan symbiotical adj.
(ortak bir düzlemde sıralanan) kıvrımlı kayaç yapısına sahip synclinical adj.
ortak olarak commonly adv.
ortak olarak jointly adv.
ortak bir şekilde concurringly adv.
ortak olarak vulgo adv.
ortak olarak familiarly adv.
benzer ile ortak olarak in common with prep.
ile ortak olarak in common with prep.
ortak çabasıyla between prep.
ortak etkisiyle between prep.
ortak mülkiyetinde between prep.
ortak anlamı veren ön ek co- pref.
ortak bir şekilde anlamı veren ön ek co- pref.
ortak anlamına gelen ön ek par- pref.
ortak anlamı veren ön ek coen- pref.
ortak anlamı veren ön ek coeno- pref.
ortak anlamı veren ön ek cen- pref.
ortak anlamı veren ön ek caen- pref.
ortak anlamı veren ön ek caeno- pref.
ortak alım noktası cpp (common point of purchase) abrev.
Phrasals
(belaya) ortak etmek let in v.
(biriyle veya bir şeyle) ortak olmak/bağlı olmak affiliate (someone or something) with (someone or something) v.
ortak çalışmak affiliate with v.
ortak çalışma yürütmek associate oneself with someone or something v.