açmak - Turco Inglés Diccionario

açmak

Significados de "açmak" en diccionario inglés turco : 192 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
açmak turn on v.
He turns on his side and opens his eyes at once.
Yan döner ve bir anda gözlerini açar.

More Sentences
açmak unpack v.
Tom and Mary haven't unpacked their suitcases yet.
Tom ve Mary henüz valizlerini açmadı.

More Sentences
açmak open v.
The Swedish alcohol monopoly now opens on Saturdays and at more locations.
İsveç alkol tekeli artık Cumartesi günleri ve daha fazla yerde açılıyor.

More Sentences
açmak open up v.
The European approach in opening up energy markets and making them more efficient is well balanced.
Avrupa'nın enerji piyasalarını açma ve daha verimli hale getirme yaklaşımı iyi dengelenmiştir.

More Sentences
General
açmak clear v.
It took all night to clear the roads after the snowstorm.
Kar fırtınasından sonra yolları açmak bütün gece sürdü.

More Sentences
açmak introduce v.
Some Member States will clearly have to introduce major changes to their industrial relations systems.
Bazı Üye Devletlerin endüstri ilişkileri sistemlerinde önemli değişiklikler yapmaları gerekeceği açıktır.

More Sentences
açmak usher v.
If adopted, it will usher in further reforms in the management of the common agricultural policy.
Kabul edilmesi halinde, ortak tarım politikasının yönetiminde daha ileri reformlara yol açacaktır.

More Sentences
açmak roll out v.
I rolled out the dough.
Hamuru açtım.

More Sentences
açmak expand v.
I am going to expand on some of these points.
Bu noktalardan bazılarını biraz daha açacağım.

More Sentences
açmak turn up v.
Can you turn up the heat?
Isıtıcıyı açabilir misin?

More Sentences
açmak set v.
We've set up offices in Boston.
Boston'da ofisler açtık.

More Sentences
açmak flatten v.
He flattened the dough.
O, hamuru açtı.

More Sentences
açmak bare v.
Kazuko bared her breast and fed the baby.
Kazuko göğsünü açtı ve bebeği besledi.

More Sentences
açmak turn v.
You cannot turn the tap off at one location, only to open it at another.
Bir yerde musluğu kapatıp başka bir yerde açamazsınız.

More Sentences
açmak bloom v.
Some flowers bloom in the spring and other flowers bloom in the fall.
Bazı çiçekler ilkbaharda, bazıları da sonbaharda açar.

More Sentences
açmak elaborate v.
Could you elaborate on that?
Biraz daha açabilir misin?

More Sentences
açmak spread v.
She stepped forward and spread her hands.
Bir adım öne çıktı ve ellerini iki yana açtı.

More Sentences
açmak wage v.
If Israel wages a war on Lebanon, they will face a situation they would have never expected.
Eğer İsrail Lübnan'a savaş açarsa, hiç beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kalacaklar.

More Sentences
açmak roll v.
Tom rolled the window down.
Tom pencereyi indirerek açtı.

More Sentences
açmak sharpen v.
Your pencils need sharpening.
Kurşun kalemlerinin açılması gerek.

More Sentences
açmak broach v.
I hesitate to broach the subject with her.
Konuyu ona açmakta tereddüt ediyorum.

More Sentences
açmak put v.
This situation is leading to major difficulties in the economy and putting jobs at risk.
Bu durum ekonomide büyük zorluklara yol açmakta ve istihdamı riske atmaktadır.

More Sentences
açmak clear up v.
If the weather clears up, we'll go for a walk in the forest.
Eğer hava açarsa, ormanda yürüyüşe gideceğiz.

More Sentences
açmak widen v.
We have seen the gap between rich and poor widen.
Zengin ve fakir arasındaki uçurumun açıldığını gördük.

More Sentences
açmak jimmy v.
Jimmy jimmied the lock.
Jimmy kilidi açmış.

More Sentences
açmak unroll v.
Tom unrolled his sleeping bag.
Tom uyku tulumunu açtı.

More Sentences
açmak unlock v.
Our proximity policy must be attractive, unlocking new prospects and bringing mutual benefits.
Yakınlık politikamız cazip olmalı, yeni beklentilerin önünü açmalı ve karşılıklı fayda sağlamalıdır.

More Sentences
açmak open v.
Europe must take the lead in the new political phase which has opened after the recent tragic events.
Avrupa, son trajik olayların ardından açılan yeni siyasi aşamada liderliği ele almalıdır.

More Sentences
açmak switch v.
The video isn't working because you haven't switched it on.
Video çalışmıyor, çünkü onu açmadın ki.

More Sentences
açmak run v.
It's only a matter of time before Tom runs into the same trouble we did.
Tom'un da bizim başımıza aynı belayı açması an meselesi.

More Sentences
Trade/Economic
açmak open v.
Uneven opening of the market between countries brings huge resentment.
Pazarın ülkeler arasında eşit olmayan bir şekilde açılması büyük bir kızgınlık yaratmaktadır.

More Sentences
Computer
açmak switch on v.
I switched on the TV.
TV'yi açtım.

More Sentences
General
açmak amplify v.
açmak clear away v.
açmak unbind v.
açmak throw open v.
açmak evolve v.
açmak thaw out v.
açmak unlace v.
açmak switch something on v.
açmak uncase v.
açmak drill v.
açmak thaw v.
açmak vacate v.
açmak unthread v.
açmak cut loose v.
açmak suit v.
açmak draw out v.
açmak loose v.
açmak tune in on v.
açmak develop v.
açmak untwist v.
açmak cleave v.
açmak loosen up v.
açmak ravel out v.
açmak unfurl v.
açmak disentangle v.
açmak unlatch v.
açmak cave v.
açmak unseal v.
açmak ring up v.
açmak unveil v.
açmak unstop v.
açmak fade v.
açmak undo v.
açmak deploy v.
açmak unfasten v.
açmak untwine v.
açmak unhitch v.
açmak lay open v.
açmak unsnarl v.
açmak sleave v.
açmak acuminate v.
açmak splay out v.
açmak untie v.
açmak unravel v.
açmak unclothe v.
açmak extricate v.
açmak spread out v.
açmak unmask v.
açmak turn something on v.
açmak dilate v.
açmak unbosom v.
açmak unloose v.
açmak clear off v.
açmak disclose v.
açmak whet v.
açmak unclose v.
açmak loosen v.
açmak lay bare v.
açmak site v.
açmak bring up the subject v.
açmak denude v.
açmak bring up in conversation v.
açmak unburden v.
açmak ravel v.
açmak untangle v.
açmak uncover v.
açmak uncloak v.
açmak cut v.
açmak unfold v.
açmak unmuffle v.
açmak strip v.
açmak cave in v.
açmak denudate v.
açmak open out v.
açmak unwind v.
açmak uncoil v.
açmak institute v.
açmak unreave v.
açmak wind up v.
açmak confide v.
açmak commence v.
açmak display v.
açmak unloosen v.
açmak jemmy v.
açmak abstringe v.
açmak evolve v.
açmak chaun [obsolete] v.
açmak unbarricade v.
açmak unclinch v.
açmak unclue v.
açmak uncurtain v.
açmak undo v.
açmak undouble v.
açmak unentangle v.
açmak unhasp v.
açmak unknit v.
açmak unplight v.
açmak unrivet v.
açmak unshale v.
açmak unshet v.
açmak unshut v.
açmak unstuff v.
açmak untack v.
açmak untwirl v.
açmak unwrie v.
açmak lay v.
açmak give v.
açmak ring in v.
açmak discant v.
açmak yawn v.
açmak develop v.
açmak disentwine v.
açmak dismantle v.
açmak disoppilate [obsolete] v.
açmak dispand v.
açmak displat v.
açmak dup [dialect] [uk] v.
açmak port v.
açmak outtwine v.
açmak pheese v.
açmak slice v.
açmak inaugurate v.
Phrasals
açmak wind off v.
açmak blossom into something v.
açmak loosen up v.
açmak snap on v.
açmak keep on v.
açmak throw on v.
açmak blossom into v.
açmak blossom out v.
açmak burst into (something) v.
açmak burst out into v.
açmak burst out into (something) v.
açmak break into v.
Colloquial
açmak lay on v.
Idioms
açmak make up v.
açmak be out (in blossom) v.
açmak be out (in bloom) v.
açmak open the batting v.
açmak crack open v.
Technical
açmak unzip v.
açmak unpin v.
açmak power on v.
açmak tune on v.
açmak expose v.
Computer
açmak vary-on v.
açmak power on v.
açmak set on v.
açmak decompress v.
Informatics
açmak power on v.
Electric
açmak break v.
Aeronautic
açmak trip v.
Botanic
açmak dehisce v.
Hunting
açmak exlend v.
Archaic
açmak ope v.
açmak reclude v.
açmak redd v.
açmak unburthen v.
açmak unclew v.
açmak unty v.

Significados de "açmak" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
çiçek açmak blossom v.
How beautiful the roses blossomed this summer.
Güller bu yaz ne de güzel çiçek açtı.

More Sentences
çiçek açmak bloom v.
The Peach Trees are in their full bloom.
Şeftali ağaçları tam da çiçek açmış.

More Sentences
dava açmak sue v.
We sued the insurance company because it violated the terms of our policy.
Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.

More Sentences
kilidini açmak unlock v.
They unlocked them, took off the rope that was binding them and then 20 minutes later they were locked and bound again.
Kapıların kilidini açtılar, onları bağlayan ipi çıkardılar ve 20 dakika sonra tekrar kilitlenip bağlandılar.

More Sentences
yol açmak cause v.
We need resources, therefore, but we must also avoid causing social problems.
Bu nedenle kaynaklara ihtiyacımız var, ancak sosyal sorunlara yol açmaktan da kaçınmalıyız.

More Sentences
telefon açmak call v.
Tom called Mary from the airport.
Tom Mary'ye havaalanından telefon açtı.

More Sentences
General
toplantıyı açmak open the meeting n.
The chairman opened the meeting.
Başkan toplantıyı açtı.

More Sentences
zarfı açmak open v.
Tom told me to not open the envelope up till it was my birthday.
Tom bana doğum günüme kadar zarfı açmamamı söyledi.

More Sentences
yol açmak give rise to v.
The type of undertaking that we envisage does not give rise to insurmountable obstacles.
Öngördüğümüz girişim türü aşılamaz engellere yol açmamaktadır.

More Sentences
kalem açmak sharpen a pencil v.
Tom sharpened a pencil.
Tom kurşun kalemi açtı.

More Sentences
yol açmak breed v.
The text adopted by Parliament is going to breed confusion.
Parlamento tarafından kabul edilen metin kafa karışıklığına yol açacaktır.

More Sentences
dava açmak prosecute v.
The idea, of course, is that the court should only prosecute if the country concerned does not do so itself.
Elbette ki mahkemenin sadece ilgili ülke bunu kendisi yapmadığı takdirde dava açması gerektiği düşüncesindeyiz.

More Sentences
tıkanıklığı açmak (boru vb) unclog v.
I might be able to help you unclog your sink.
Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

More Sentences
sırrını açmak confide v.
Tom confided in Mary.
Tom Mary'ye sırrını açtı.

More Sentences
dava açmak bring a suit v.
I brought a suit against the doctor.
Doktora bir dava açtım.

More Sentences
yol açmak beget v.
Ambiguous phrases often beget funny interpretations.
Muğlak ifadeler genellikle komik yorumlara yol açar.

More Sentences
sesini açmak turn up v.
Please don't turn up the volume on the television.
Lütfen televizyonun sesini açmayın.

More Sentences
kesilmesine yol açmak (toplantının) disrupt v.
A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.

More Sentences
çiçek açmak flower v.
A faint and fading hope that one day it will flower.
Bir gün çiçek açacağına dair zayıf ve solmakta olan bir ümit.

More Sentences
çığır açmak blaze a trail v.
Today’s vote blazes a trail.
Bugünkü oylama bir çığır açacaktır.

More Sentences
gözünü açmak wake v.
Skura woke up to find Yanni fondling her.
Skura gözünü açtığında Yanni'yi orasını burasını mıncıklarken buldu.

More Sentences
yol açmak raise v.
The spread of the virus has raised concerns for public health.
Virüsün yayılması halk sağlığı açısından endişelere yol açtı.

More Sentences
dava açmak sue v.
I don't want to sue him.
Ona dava açmak istemiyorum.

More Sentences
yol açmak spark off v.
We must prevent the Middle East crisis from sparking off a fresh wave of anti-Semitism in Europe.
Ortadoğu krizinin Avrupa'da yeni bir antisemitizm dalgasına yol açmasını engellemeliyiz.

More Sentences
savaş açmak wage war against v.
The Burmese generals continue to wage war against their own population.
Burmalı generaller kendi halklarına karşı savaş açmaya devam ediyor.

More Sentences
yol açmak create v.
It would create problems of depopulation and reduction in economic activity in the least-favoured areas.
Bu da nüfusun azalması ve en az elverişli bölgelerde ekonomik faaliyetlerin azalması gibi sorunlara yol açacaktır.

More Sentences
gedik açmak breach v.
The cannonballs breached the castle walls.
Top gülleleri kale duvarlarında gedik açtı.

More Sentences
telefonu açmak pick up v.
I pick up the phone, and I hear this very familiar voice.
Telefonu açtım ve çok tanıdık bir ses duydum.

More Sentences
açmak (tıkanık bir şeyi) unclog v.
Tom was showing Mary how to unclog a drain.
Tom, Mary'ye gider tıkanıklığını nasıl açacağını gösteriyordu.

More Sentences
dava açmak proceed v.
However, it is possible to proceed against them, even without a judicial process or final proof.
Bununla birlikte adli bir süreç veya kesin kanıt olmadan da bu kişilere karşı dava açılması mümkündür.

More Sentences
telefon açmak phone v.
I should have phoned Mike.
Mike'a telefon açmalıydım.

More Sentences
yol açmak make way for v.
Geographical fragmentation will make way for economic fragmentation.
Coğrafi parçalanma ekonomik parçalanmaya yol açacaktır.

More Sentences
telefonu açmak answer v.
Finally you were able to answer my calls.
Sonunda telefonlarımı açabildiniz.

More Sentences
savaş açmak wage war on v.
If they wish to wage war on undemocratic regimes in the Middle East, they must wage war on Saudi Arabia.
Eğer Ortadoğu'daki demokratik olmayan rejimlere savaş açmak istiyorlarsa, Suudi Arabistan'a savaş açmalıdırlar.

More Sentences
hesap açmak open an account v.
I think you should open an account here.
Bence burada bir hesap açmalısınız.

More Sentences
yol açmak generate v.
Re-use also generates most internal market problems.
Yeniden kullanım aynı zamanda çoğu iç pazar sorununa da yol açmaktadır.

More Sentences
fermuarını açmak unzip v.
Tom unzipped his backpack.
Tom sırt çantasının fermuarını açtı.

More Sentences
dava açmak commence v.
I feel that we must also support the possibility of associations and organisations commencing proceedings.
Derneklerin ve kuruluşların dava açma olasılığını da desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
telefon açmak telephone v.
She telephoned just now.
Az önce telefon açtı.

More Sentences
yol açmak lead to v.
I cannot help thinking that the road of integration will lead to greater cohesion of the parties involved.
Entegrasyon yolunun, ilgili tarafların daha fazla kaynaşmasına yol açacağını düşünmeden edemiyorum.

More Sentences
yol açmak bring about v.
When fully implemented it will bring about a transformation in the culture of recycling in many Member States.
Tam olarak uygulandığında, birçok Üye Devlette geri dönüşüm kültüründe bir dönüşüme yol açacaktır.

More Sentences
yol açmak result in v.
There is a clear danger that a ban on them might result in severe shortages of these products.
Bu ürünlerin yasaklanmasının ciddi kıtlıklara yol açabileceği yönünde açık bir tehlike bulunmaktadır.

More Sentences
paket açmak open v.
I cut my finger while trying to open the package.
Paketi açmaya çalışırken parmağımı kestim.

More Sentences
şişeyi açmak open v.
She wasn't able to open the bottle.
Şişeyi açamadı.

More Sentences
çiçek açmak bloom v.
These flowers bloom earlier than others do.
Bu çiçekler diğerlerinden daha önce çiçek açar.

More Sentences
çiçek açmak blossom v.
This tree will never blossom.
Bu ağaç asla çiçek açmayacak.

More Sentences
rengini açmak bleach v.
Tom bleached his hair yesterday.
Tom dün saçının rengini açtı.

More Sentences
açmak (sarılı bir şeyi) unwrap v.
Would you like me to unwrap it for you?
Senin için paketini açmamı ister misin?

More Sentences
yelken açmak set sail v.
The ship set sail.
Gemi yelken açtı.

More Sentences
düğmelerini açmak unbutton v.
She unbuttoned her shirt.
O, gömleğinin düğmelerini açtı.

More Sentences
yeniden açmak reopen v.
Let us reopen our office.
Ofisimizi yeniden açalım.

More Sentences
bayrak açmak unfurl v.
One hundred and sixty-nine Portuguese beaches unfurled blue flags in 2003.
Yüz altmış dokuz Portekiz plajı 2003 yılında mavi bayrak açtı.

More Sentences
açmak (şemsiye) put up v.
He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.
O, şemsiyesini açmadan yağmurda yürümeye devam etti.

More Sentences
kilidini açmak unlock v.
We need to do the exercise to unlock the carbon and break down the fat in the first place.
Karbonun kilidini açmak ve ilk etapta yağı parçalamak için egzersiz yapmamız gerekir.

More Sentences
yol açmak cause v.
Last summer we saw what sort of massive destruction forest fires cause.
Geçtiğimiz yaz orman yangınlarının ne kadar büyük bir yıkıma yol açtığını gördük.

More Sentences
yol açmak pave the way v.
The decision of the Supreme Court should pave the way for a change in the legislation.
Yargıtay’ın kararı, mevzuatta bir değişikliğin yolunu açmalıdır.

More Sentences
dava açmak file a lawsuit v.
Tom filed a lawsuit.
Tom dava açtı.

More Sentences
oluklar açmak furrow v.
An old ox makes straight furrows.
Yaşlı bir öküz düz oluklar açar.

More Sentences
perde açmak open the curtain v.
Can I open the curtain?
Perdeyi açabilir miyim?

More Sentences
pencere açmak open the window v.
Tom asked Mary to open the windows.
Tom, Mary'den pencereleri açmasını istedi.

More Sentences
karışıklığa yol açmak lead to confusion v.
The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament.
Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır.

More Sentences
kapıyı açmak open the door v.
Tom used the key Mary had given him to open the door.
Tom kapıyı açmak için Mary'nin verdiği anahtarı kullandı.

More Sentences
kapıyı açmak answer the door v.
Don't answer the door to anyone when I'm not here.
Ben burada değilken kimseye kapıyı açma.

More Sentences
Common Usage
güvenip sırrını açmak confide v.
(sarılı bir şeyi) açmak unfurl v.
dava açmak file suit v.
(katlanmış bir şeyi) açmak unfold v.
General
kurşun kalem açmak için kullanılan çakı penknife n.
toplantıyı açmak için konuşan spiker keynoter n.
kilit açmak için maymuncuk skeleton key n.
tel açmak için kullanılan demir çubuk marlingspike n.
tel açmak için kullanılan demir çubuk marlinespike n.
tel açmak için kullanılan demir çubuk marlinspike n.
ders açmak open a course n.
bir kutu, kitap ya da paketi açmak için çekip atılan bant tear strip n.
(karışık bir şeyi) açmak unsnarling n.
eski halatları açmak için kullanılan kancalı bir alet leaper n.
tel açmak için kullanılan demir çubuk marline spike n.
tel açmak için kullanılan demir çubuk marling spike n.
borudaki tıkanıklığı açmak için su tesisatçıları tarafından kullanılan ipe bağlı kurşun ağırlık mouse n.
açmak, tutmak için kullanılan sivri uçlu alet pick n.
sonradan eklenecek bir şeye yer açmak için klavyeyle geçici olarak bırakılan boşluk deadwood n.
çukur açmak hollow out v.
dava açmak bring a suit against v.
aleyhine dava açmak indict v.
oluk açmak groove v.
belirli bir istasyonu açmak tune in v.
devreyi açmak switch on v.
kapağını açmak uncap v.
yer açmak recess v.
kristalize olmasına yol açmak cause to crystallize v.
oruç açmak break fast v.
iftar açmak break fast v.
levye ile açmak jemmy v.
çığır açmak mark a new epoch v.
levye ile açmak jimmy v.
aralarını açmak set at variable v.
dava açmak indict v.
aralarını açmak create a rift v.
açmak (bavul) open v.
yol açmak lead up to v.
gözünü açmak open one's eyes v.
ağzını açmak open one's mouth v.
açmak (sarılı bir şeyi) unwind v.
gözünü açmak waken v.
çığır açmak mark an era v.
gözünü açmak disenchant v.
gözünü açmak keep one's eyes peeled v.
ateş açmak commence fire v.
açmak (vida vb) unpin v.
dava açmak process v.
birdenbire açmak spring v.
yer açmak make room for v.
kartlarını açmak lay the cards on the table v.
dava açmak present a case v.
uzaklara yelken açmak sail away v.
aralarını açmak cause a rift between v.
gözünü açmak keep one's eyes open v.
iz açmak furrow v.
gözünü açmak beware v.
anahtarsız açmak (kilidi) pick v.
çevirip açmak twist off v.
açmak (karışık bir şeyi) untangle v.
yol açmak provoke v.
rengini açmak decolourize v.
savaş açmak offer battle v.
kuyu açmak drill v.
yarık açmak gash v.
açmak (örtü, kapak vb) uncover v.
dava açmak litigate v.
banka hesabı açmak open a bank account v.
açmak (kangal) uncurl v.
açmak (kasayı) crack v.
delik açmak make a hole in v.
oyuk açmak burrow v.
yiv açmak flute v.
delik açmak bore a hole in v.
sesini açmak turn something up v.
orucunu açmak break fast v.
çatısını açmak unroof v.
iftarını açmak break fast v.
yol açmak invite v.
derin bir çukur açmak yawn v.
delik açmak drill v.
zıvana açmak tenon v.
açmak (örtü vb) unveil v.
aleyhinde dava açmak file charges against v.
dava açmak plead v.
çevirerek açmak unscrew v.
gözünü açmak disabuse v.
delik açmak empierce v.
açmak (katlanmış bir şeyi) unfold v.
elektronik eşyaları açmak turn on v.
yiv açmak rifle v.
açmak (sarılı bir paket vb) unwind v.
gözlerini açmak wake up v.
düğüm açmak undo v.
yol açmak tend v.
açmak (tokayı) unclasp v.
gözünü açmak undeceive v.
kontağı açmak switch on the motor v.
oluk açmak rabbet v.
güneş açmak become sunny v.
bayramlık ağzını açmak swear v.
yol açmak beat v.
lambayı açmak turn up the wick v.
kalbini açmak open one's heart to v.
açmak (belirli bir sayfayı) turn to v.
yazıhane açmak set up shop v.
başına dert açmak bring trouble on v.
gözünü açmak shake up v.
gözünü dört açmak keep one's eyes peeled v.
diş açmak tooth v.
dava açmak call v.
yol açmak produce v.
açmak (halka şeklinde sarılı bir şeyi) uncoil v.
çukur açmak saucerize v.
bahis açmak bring up v.
yol açmak elicit v.
hendek açmak dike v.
çığır açmak break fresh ground v.
petrol kuyusu açmak drill an oil well v.
-e yol açmak create v.
arazi açmak clear land v.
kredi açmak give somebody a loan of money v.
yeni bir çağ açmak usher in a new age v.
delik açmak ream out v.
parantez açmak bracket v.
radyoyu açmak switch on the radio v.
açmak (rulo) unroll v.
bir şeyi manivela görevini gören bir şeyle açmak prize something open v.
parantez açmak digress v.
çukur açmak hollow v.
bir şeyi yırtarak açmak rip something open v.
yarık açmak slit v.
harp açmak wage war on v.
bir şeyi manivela görevini gören bir şeyle açmak pry something open v.
açmak (bir konuyu) broach v.
dert açmak cause trouble v.
manivela ile açmak prize v.
tokasını açmak unbuckle v.
açmak (yol) wind v.
birine karşı savaş açmak levy war on v.
çığır açmak break ground v.
çağ açmak open a period v.
dava açmak go to law v.
telefon açmak ring up v.
bir şeyi buhara tutarak açmak steam something open v.
perdelerini açmak begin a new season v.
olmasına yol açmak cause to occur v.
aleyhinde dava açmak sue against v.
aralarını açmak alienate v.
aniden açmak burst v.
tünel açmak drive a tunnel v.
taş ocağı açmak quarry v.
omuzla iterek açmak shoulder v.
gözünü dört açmak keep one's eyes open v.
üstünü açmak unroof v.
kuyu açmak dig a pit v.
düğmesini çevirerek elektrikli bir aygıtı açmak switch on v.
gönül açmak cheer somebody up v.
renk açmak whiten v.
sır açmak confide v.
zarara yol açmak cause harm to v.
açmak (tıkanmış lavabo vb'ni) unplug v.
bağcıklarını açmak unlace v.
kesenin ağzını açmak push the boat out v.
avuç açmak cadge v.
lağım açmak build a sewer v.
açmak (koli/paket vb) open v.
devam etmesine yol açmak cause to continue v.
yol açmak make way v.
bahar açmak blossom v.
kuyu açmak dig a well v.
yol açmak carry with it v.
seyahat etmesine yol açmak cause to travel v.
dava açmak bring an action against v.
dükkan açmak open a shop v.
ufak levye ile açmak (hırsızların kullandığı) jimmy v.
açmak (sıkılmış eli) unclench v.
açmak (ışığı/radyoyu vb'ni) put on v.
karşı dava açmak counterclaim v.
yiv açmak groove v.
derin yara açmak gash v.
kanat açmak defend v.
yufka açmak roll dough thin v.
yol açmak beat a path v.
baklava açmak roll out the dough for baklava v.
düşüncesini açmak express one's thought v.
delik açmak run through v.
gedik açmak make a breach in v.
sürgüsünü açmak unbar v.
çıtçıtını açmak unsnap v.
yol açmak lie behind v.
zımba ile delik açmak punch v.
kanal açmak channel v.
yırtıp açmak unrip v.
koli/paket açmak unwrap v.
açmak (bir yeri birine) throw open to v.
derdini açmak get something off one's chest v.
içini açmak bare one's heart v.
rengini açmak decolour v.
trafiğe açmak open to traffic v.
birinin düşünmesine yol açmak give someone pause v.
açmak (çiçek/yaprak) be out v.
yol açmak open a road v.
zıvana açmak mortise v.
birinin (bir başkasından) hoşlanmamasına yol açmak put someone off v.
dava açmak complain v.
saçlarını açmak loose hair v.
örgüsünü açmak unbraid v.
dava açmak bring a lawsuit v.
ite kaka yol açmak elbow v.
açmak (iştahı) give an edge to v.
dava açmak open a case v.
delik açmak broach v.
gözünü açmak keep one's eyes skinned v.
zorla açmak break open v.
yelken açmak hoist sails v.
bir şeyin fermuarını açmak zipper something open v.
dava açmak claim v.
gözünü açmak alert v.
tıkanmış boruyu açmak unclog v.
açmak (mühür vb) unseal v.
dükkan açmak set up shop v.
biri için yer açmak make room for someone v.
bir grubun çılgınca kaçışmasına yol açmak stampede v.
yol açmak involve v.
örtüsünü açmak unveil v.
dava açmak prefer charges v.
birinin kendi nefsiyle mücadele etmesine yol açmak tempt v.
yiv açmak rabbet v.
çiçek açmak blow v.
bağlarını açmak unlace v.
pankart açmak unfurl a banner v.
çukur açmak scoop out v.
delik açmak (gaz veya sıvının giriş çıkışını sağlamak için) vent v.
kanat açmak protect v.
delik açmak bore v.
oklava ile açmak (hamur) roll v.
yolunu açmak pave the way for v.
sessiz olmasına yol açmak cause to be silent v.
ufak çukur açmak dint v.
harp açmak wage war against v.
sondaj kuyusu açmak drill or bore a well v.
açmak (yelken, bayrak gibi sarılı bir şeyi) unfurl v.
açmak (paket vb) unpack v.
musluğu açmak tap v.
kasa açmak safecrack v.
tıkanıklığı açmak decongest v.
yol açmak evoke v.
toplantıyı açmak start a meeting v.
delik açmak vent v.
aralarını açmak make bad blood v.
örtüsünü açmak uncover v.
kollarını alabildiğine açmak spread one's arms wide v.
çukurlar açmak (bir yerde) pit v.
kullanıma açmak put into service v.
kucak açmak receive with open arms v.
pergelleri açmak take long steps v.
iki yana açmak spread v.
açmak (kuyu, maden ocağı vb'ni) sink v.
dava açmak enter an action v.
aralarını açmak estrange v.
gizli bir mevziden ateş açmak snipe at v.
çığır açmak pioneer v.
kesip içini açmak lay open v.
fal taşı gibi açmak open one's eyes wide v.
bahis açmak bring up a subject v.
delik açmak ream v.
birinin başına iş açmak make things lively for someone v.
açmak (bağdaş) uncross v.
dava açmak claim against v.
yelken açmak get under way v.
delik açmak puncture v.
bir dizi delik açmak perforate v.
arızalanıp stop etmesine yol açmak (motorun) stall v.
sergi açmak hold an exhibition v.
başına iş açmak get into a scrape v.
birinin gözünü açmak open someone's eyes v.
rengini açmak degrade v.
iştahını açmak whet one's appetite v.
kırarak delik açmak stave in v.
bir şeyi yırtarak açmak tear something open v.
bozulmasına yol açmak disrupt v.
içini açmak unburden one's heart v.
tırtır açmak knurl v.
dert açmak lead to trouble v.
delik açmak hole v.
açmak (delik) prick v.
kılıçla yol açmak slash v.
oluk açmak gutter v.
düğüm açmak untie a knot v.
gözlerini açmak be born v.
kovuşturma açmak prosecute v.
açmak (fermuarı) unzip v.
el açmak beg for v.
rengini açmak decolor v.
çiçek açmak effloresce v.
açmak (kapı, pencere) open v.
hamur açmak roll out dough v.
dava açmak press a charge v.
rengini açmak lighten v.
pergelleri açmak shake a leg v.
yol açmak cut v.
yol açmak call forth v.
delik açmak slot v.
avuç açmak beg v.
yarık açmak slot v.
törenle açmak inaugurate v.
ihale açmak issue invitations for tender v.
gözünü dört açmak look sharp v.
gözünü açmak disillusion v.
sargısını açmak undress v.
kalbini açmak open one's heart v.
mendil açmak beg v.
hendek açmak gutter v.
gözünü dört açmak be all eyes v.
yara açmak make a wound v.
dava açmak make a plea v.
devir açmak open an era v.
paniğe yol açmak cause to panic v.
tünel açmak tunnel v.
toplantıyı açmak call to order v.
yol açmak gap v.
açmak (tıkanmış yeri) unstop v.
harp açmak wage war v.
açmak (kilit) pass v.
yol açmak entail v.
oklava ile açmak roll out v.
avuçlarını bitiştirerek çanak gibi açmak cup one's hands v.
delik açmak make a hole v.
kovuşturma açmak start a prosecution v.
kargaşaya yol açmak riot v.
kart açmak card v.
mandalını açmak unlatch v.
başına dert açmak borrow trouble v.
kulağını açmak open one's ears v.
celseyi açmak open the session v.
gözünü dört açmak keep one's eyes skinned v.
gözünü açmak awake v.
dava açmak take action v.
içini açmak bare one's soul v.
dosya açmak open a file v.
kesenin ağzını açmak loosen one's purse strings v.
delik açmak honeycomb v.
yara açmak slash v.
mührünü açmak unseal v.
başına iş açmak bring trouble on v.
ilik açmak buttonhole v.
gözünü açmak disabuse of v.
kredi açmak accredit v.
açmak (cihaz vb) turn on v.
yol açmak set forward v.
dava açmak file a claim v.
oturumu açmak open a session v.
savaş açmak wage war v.
cennetin kapısını açmak be worthy of heaven v.
çiçek açmak come into flower v.
birinin iştahını açmak whet someone's appetite v.
ateş açmak open fire v.
iştah açmak whet v.
kanal açmak canalize v.
elektronik eşyaları açmak switch on v.
oturumu açmak open a meeting v.
çığır açmak break new ground v.
rengini açmak blanch v.
sıralı delik açmak perforate v.
delik açmak pierce v.
sonuçlanmasına yol açmak cause to result v.
gözünü dört açmak be watchful v.
açmak (makaraya sarılı bir şeyi) uncoil v.
dolanmış şeyi açmak unwind v.
(savaş) açmak wage v.
yeni ufuklar açmak expand horizons v.
yeni ufuklar açmak open new horizons v.
yeni ufuklar açmak widen horizons v.
yeni ufuklar açmak broaden horizons v.
dürülmüş şeyi açmak roll out v.
hat açmak (telefon) install a telephone line v.
üstünü açmak uncover v.
kendine yol açmak worm one's way v.
sırrını açmak reveal one's secret v.
sivri bir şeyle açmak pick v.
yol açmak give somebody a lead v.
turizme açmak offer to tourism v.
turizme açmak open (something/someplace) to tourism v.
hizmete açmak take into service v.
gözünü dört açmak be on the alert v.
bayramlık ağzını açmak talk inappropriate v.
bayrak açmak unfurl a flag v.
yelken açmak hoist sail v.
adisyon açmak start a tab v.
bağcıklarını açmak (ayakkabı) unlace v.
dünyaya gözünü açmak open one's eyes to the world v.
dolanmış şeyi açmak unreave v.
saç açmak loose hair v.
mahkeme açmak bring a lawsuit v.
mahkeme açmak file a lawsuit v.
karşı ateş açmak shoot back v.
mağaza açmak set up a shop v.
dükkan açmak set up a shop v.
yerleşime açmak open to settlement v.
yeni bir yaşama kapılarını açmak start a new life v.
yatırıma açmak open to investment v.
hastane açmak open a hospital v.
mağaza açmak open a shop v.
suyu açmak turn on the water v.
saçlarını açmak wear one's hair loose v.
bankada hesap açmak open a bank account v.
gözlerini açmak unblind v.
yollar açmak furrow v.
ışığı açmak put on the light v.
ışığı açmak switch on the light v.
önünü açmak pave the way for v.
evini açmak open up one's house v.
karışıklığa yol açmak cause confusion v.
fal açmak tell fortunes v.
karışıklığa yol açmak lead to disorder v.
tıkanıklığı açmak clear the blockage v.
ziyarete açmak open to visit v.
tıkanıklığı açmak remove the blockage v.
toplantıyı açmak declare open the meeting v.
tıkanmayı açmak relieve the congestion v.
dünyaya gözlerini açmak open one's eyes to the world v.
dünyaya gözlerini açmak be born v.
tartışmaya açmak come up for discussion v.
tartışmaya açmak open something up for discussion v.
tartışmaya açmak bring something up for discussion v.
tezgah açmak open a stall v.
tezgah açmak open a booth v.
halka açmak open to public v.
suyu açmak turn on the tap v.
kapılarını açmak open one's doors v.
şemsiye açmak open an umbrella v.
şemsiye açmak put up an umbrella v.
şirket açmak form a company v.
şirket açmak create a company v.
şirket açmak start up a company v.
şirket açmak found a company v.