Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Geçmiş
put-in
"put-in"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Marine
1
Denizcilik
put-in
i.
tekne veya salın suya indirildiği yer
"put-in"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 329 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
put in order
f.
sıraya koymak
2
Yaygın Kullanım
put in order
f.
düzenlemek
General
3
Genel
put in a coffin
i.
tabuta yerleştirmek
4
Genel
put in a coffin
i.
tabuta koymak
5
Genel
be put in
f.
sokulmak
6
Genel
put in
f.
eklemek
7
Genel
put in quarantine
f.
karantinaya almak
8
Genel
put in pledge
f.
rehin vermek
9
Genel
put in order
f.
sıralamak
10
Genel
put in for
f.
başvurmak
11
Genel
put in
f.
ilave etmek
12
Genel
put in
f.
katmak
13
Genel
put in prison
f.
hapse atmak
14
Genel
put in
f.
içeri koymak
15
Genel
put in
f.
sokmak
16
Genel
put in a claim for
f.
hak iddia etmek
17
Genel
put in order
f.
düzene sokmak
18
Genel
put in
f.
araya girmek
19
Genel
put in an appearance
f.
katılmak
20
Genel
put in a word
f.
araya girmek
21
Genel
put in an appearance
f.
çok kısa bir süre kalmak
22
Genel
put in a bonded warehouse
f.
antrepoya koymak
23
Genel
put in an appearance
f.
yer almak
24
Genel
put in a good word for someone
f.
biri için iyi şeyler söylemek
25
Genel
put in an appearance
f.
kısa bir süre kalıp gitmek
26
Genel
be put in baskets
f.
sepetlenmek
27
Genel
put in order
f.
hale yola koymak
28
Genel
put in motion
f.
devindirmek
29
Genel
be put in order
f.
düzelmek
30
Genel
put in the picture
f.
durumu anlatmak
31
Genel
put in
f.
başvurmak
32
Genel
put in a flurry
f.
telaşlandırmak
33
Genel
put in
f.
limana girmek
34
Genel
put in pledge
f.
rehine koymak
35
Genel
put in force
f.
yerine getirmek
36
Genel
put in an appearance
f.
görünmek
37
Genel
put in order
f.
tanzim etmek
38
Genel
put in a plaster cast
f.
alçıya koymak
39
Genel
put in an appearance
f.
uğramak
40
Genel
put in a word
f.
sözünü kesmek
41
Genel
put in
f.
yerleştirmek
42
Genel
put in somebody as intermediary
f.
araya koymak
43
Genel
put in the dock
f.
suçlamak
44
Genel
put in for
f.
başvuruda bulunmak
45
Genel
put in order
f.
adam etmek
46
Genel
put in train
f.
sıraya dizmek
47
Genel
put in
f.
atmak
48
Genel
put in
f.
içeri sokmak
49
Genel
put in
f.
arzetmek
50
Genel
put in
f.
sokulmak
51
Genel
put in the lottery
f.
piyangoya koymak
52
Genel
put in order
f.
çekidüzen vermek
53
Genel
put in an appearance
f.
boy göstermek
54
Genel
put in order
f.
düzene koymak
55
Genel
put in prison
f.
hapsetmek
56
Genel
put in
f.
harcamak (bir iş için zaman)
57
Genel
put in
f.
sunmak
58
Genel
put in order
f.
düzeltmek
59
Genel
put in time on
f.
bir iş için belirli bir zaman harcamak
60
Genel
put in
f.
takmak
61
Genel
put in parantheses
f.
parantez içine almak
62
Genel
put in barrels
f.
fıçılamak
63
Genel
put in jeopardy
f.
tehlikeye atmak
64
Genel
put in jeopardy
f.
riske atmak
65
Genel
put in a good word (for someone)
f.
biri hakkında olumlu şeyler söylemek
66
Genel
put in a secret place
f.
zulaya atmak
67
Genel
put in a secret place
f.
zula etmek
68
Genel
be put in chains
f.
zincir vurulmak
69
Genel
put in a file
f.
dosyalama yapmak
70
Genel
put in order
f.
düzenleme getirmek
71
Genel
put in an order
f.
sipariş vermek
72
Genel
put in performance
f.
performans ortaya koymak
73
Genel
put in performance
f.
performans izlemek
74
Genel
put in performance
f.
performans sergilemek
75
Genel
put in earring
f.
küpe takmak
76
Genel
put in sugar
f.
şeker atmak
77
Genel
put in sugar
f.
şeker koymak
78
Genel
put in a tender
f.
ihale yapmak
79
Genel
put in an outstanding performance
f.
üstün performans göstermek
80
Genel
put in the ground
f.
toprağa gömmek
81
Genel
put in an excellent performance
f.
iyi performans çıkarmak
82
Genel
be put in prison
f.
hapse girmek
83
Genel
be put in prison
f.
hapse atılmak
84
Genel
put in a nutshell
f.
özetle söylemek
85
Genel
put in
f.
geçirmek (zaman)
86
Genel
put in
f.
gelmek (istasyona)
87
Genel
put in
f.
olay çıkarmak
88
Genel
put in
f.
takılmak
89
Genel
put in
f.
uğramak
90
Genel
put in
f.
(gemi) limana girmek
91
Genel
put in
f.
diye eklemek
92
Genel
put in action
f.
harekete geçirmek
93
Genel
put in for
f.
adaylığını koymak
94
Genel
be put in touch with someone
f.
birilerine yönlendirilmek
95
Genel
be put in an awkward position
f.
zor duruma düşürülmek
96
Genel
put in order
f.
sıraya sokmak
97
Genel
put in jeopardy
f.
tehlikeye sokmak
98
Genel
be put in touch with someone
f.
birisine yönlendirilmek
99
Genel
be put in an awkward position
f.
zor durumda bırakılmak
100
Genel
put in a difficult position
f.
zor duruma sokmak
101
Genel
put in prison
f.
hapse göndermek
102
Genel
put in prison
f.
cezaevine göndermek
103
Genel
put in process
f.
işleme koymak
104
Genel
put in prison
f.
tutuklamak
105
Genel
put in default
f.
mütemerrit kılmak
106
Genel
put in circulation
f.
tedavüle koymak
107
Genel
put in pledge
f.
rehin koymak
108
Genel
put in place
f.
devreye sokmak
109
Genel
put in perspective
f.
perspektife yerleştirmek
110
Genel
put in
f.
içine sokmak
111
Genel
be put in charge of a newly-formed investigative unit
f.
yeni kurulmuş bir araştırma biriminin başına getirilmek
112
Genel
put in effort
f.
çabada bulunmak
113
Genel
put in effort
f.
çaba göstermek
114
Genel
put in overtime
f.
fazla mesai yapmak
115
Genel
put in an order
f.
sıraya koymak
116
Genel
put in a bowl
f.
bir kaseye koymak
117
Genel
put in the oven
f.
fırına koymak
118
Genel
put in a plaster cast
f.
alçıya almak
119
Genel
put in cage
f.
kafese koymak
120
Genel
put in an appearance
f.
şöyle bir görünüvermek
121
Genel
put in possession
f.
mülki yatırım yapmak
122
Genel
put in possession
f.
sağlamak
123
Genel
put in possession
f.
söylemek
124
Genel
put in parentheses
f.
parantez içine almak
125
Genel
put in a nutshell
zf.
kısaca belirterek
Phrasals
126
Öbek Fiiller
put in
f.
resmen ilan etmek
127
Öbek Fiiller
put in for
f.
(kuş) saklanmak
128
Öbek Fiiller
put in
f.
resmi dilekçe vermek
129
Öbek Fiiller
put in
f.
karşı çıkmak
130
Öbek Fiiller
put in
f.
tedarik etmek
131
Öbek Fiiller
put in
f.
(belirli süreyi) bir işe adamak
132
Öbek Fiiller
put in
f.
toprağa dikmek
133
Öbek Fiiller
put in
f.
toprağa ekmek
134
Öbek Fiiller
put in
f.
bir yere girmek
135
Öbek Fiiller
put in
f.
başvuru yapmak
136
Öbek Fiiller
put in
f.
ricada bulunmak
137
Öbek Fiiller
put in
f.
müracaat etmek
138
Öbek Fiiller
put in
f.
araya girmek
139
Öbek Fiiller
put in
f.
burnunu sokmak
140
Öbek Fiiller
put in
f.
döşemek
141
Öbek Fiiller
put in
f.
kurmak
142
Öbek Fiiller
put in
f.
lafa karışmak
143
Öbek Fiiller
put in
f.
maydanoz olmak
144
Öbek Fiiller
put in
f.
monte etmek
145
Öbek Fiiller
put in
f.
lafı kesmek
146
Öbek Fiiller
put in
f.
söze karışmak
147
Öbek Fiiller
put in
f.
sözü kesmek
148
Öbek Fiiller
put in
f.
salça olmak
149
Öbek Fiiller
put in
f.
tesis etmek
150
Öbek Fiiller
put in
f.
tartışmada araya girmek
151
Öbek Fiiller
put in
f.
zulada saklamak
152
Öbek Fiiller
put in
f.
zaman ayırmak
153
Öbek Fiiller
put in
f.
zaman harcamak
154
Öbek Fiiller
put in at (some place)
f.
(bir yere) yanaşmak
155
Öbek Fiiller
put in at (some place)
f.
(bir yere) demirlemek
156
Öbek Fiiller
put in (some time) on (something)
f.
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak
157
Öbek Fiiller
put in (some time) on (something)
f.
(bir şeye belli bir zaman) harcamak
158
Öbek Fiiller
put in (some time) on (something)
f.
(bir şeye belli bir zamanını) vermek
159
Öbek Fiiller
put in for (something)
f.
(bir şey) için başvuruda bulunmak
160
Öbek Fiiller
put in for (something)
f.
(bir şeye) başvurmak
161
Öbek Fiiller
put in for (something)
f.
(bir şeye) adaylığını koymak
Colloquial
162
Konuşma Dili
put in a bind
f.
çıkmaza sokmak
163
Konuşma Dili
put in one's way
f.
birinin yoluna çıkarmak
164
Konuşma Dili
put in one's way
f.
birinin önüne çıkarmak/koymak
165
Konuşma Dili
put in the way of
f.
birinin yoluna çıkarmak
166
Konuşma Dili
put in the way of
f.
birinin önüne çıkarmak/koymak
Idioms
167
Deyim
put in your twopenn'orth
f.
naçizane görüşünü/fikrini belirtmek
168
Deyim
put in your twopenn'orth
f.
naçizane görüşünü/fikrini söylemek
169
Deyim
put in mind
f.
anımsatmak
170
Deyim
put in a good word for
f.
birisini destekler nitelikte konuşmak
171
Deyim
put in one's oar
f.
burnunu sokmak
172
Deyim
put in a good word for somebody with someone
f.
biri hakkında başka birine olumlu referans vermek
173
Deyim
put in the hard yards
f.
çok çalışmak
174
Deyim
put in mind
f.
hatırlatmak
175
Deyim
put in one's oar
f.
hariçten gazel okumak
176
Deyim
put in one's oar
f.
her işe maydanoz olmak
177
Deyim
put in one's two cents
f.
fikrini söylemek
178
Deyim
put in the shade
f.
gölgede bırakmak
179
Deyim
put in the picture
f.
en son haberleri anlatmak
180
Deyim
put in a hard day's work
f.
iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
181
Deyim
put in a hard day at work
f.
iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
182
Deyim
put in a hard day's work
f.
işinde çok çalışmak
183
Deyim
put in a hard day at work
f.
işinde çok çalışmak
184
Deyim
put in a nutshell
f.
özetlemek
185
Deyim
put in your two penn'orth
f.
konuşmaya dalmak
186
Deyim
put in the picture
f.
olup biteni açıklamak
187
Deyim
put in a nutshell
f.
kısaca anlatmak
188
Deyim
put in the picture
f.
olup biteni anlatmak
189
Deyim
put in/stick in your two penn'orth
f.
konuşmaya dalmak
190
Deyim
put in an appearance (at something)
f.
kısa süreliğine uğramak
191
Deyim
put in an appearance (at something)
f.
şöyle bir görünmek
192
Deyim
put in the picture
f.
son gelişmeleri aktarmak
193
Deyim
put in your two penn'orth
f.
(konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
194
Deyim
put in a good word for someone
f.
(bir iş için) birine kefil olmak
195
Deyim
put in/stick in your two penn'orth
f.
(konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
196
Deyim
put in a good word for
f.
(birisi hakkında) iyi konuşmak
197
Deyim
put in/stick in your two penn'orth
f.
(sorulmadan) görüşünü açıklamak
198
Deyim
put in your two penn'orth
f.
(sorulmadan) görüşünü açıklamak
199
Deyim
put in the hard yards [australia]
f.
canını dişine takmak
200
Deyim
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia]
f.
(kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
201
Deyim
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia]
f.
(kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
202
Deyim
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia]
f.
yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
203
Deyim
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia]
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
204
Deyim
put in (one's) two pennyworth [uk]
f.
(kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
205
Deyim
put in (one's) two pennyworth [uk]
f.
(kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
206
Deyim
put in (one's) two pennyworth [uk]
f.
yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
207
Deyim
put in (one's) two pennyworth [uk]
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
208
Deyim
put in (one's) two pennyworth [uk]
f.
maydanoz olmak
209
Deyim
put in your two pennyworth
f.
görüşünü/fikrini paylaşmak
210
Deyim
put in your two pennyworth
f.
naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
211
Deyim
put in your two pennyworth
f.
yerli yersiz fikrini söylemek
212
Deyim
put in your two pennyworth
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
213
Deyim
put in your two penn’orth
f.
görüşünü/fikrini paylaşmak
214
Deyim
put in your two penn’orth
f.
naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
215
Deyim
put in your two penn’orth
f.
yerli yersiz fikrini söylemek
216
Deyim
put in your two penn’orth
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
217
Deyim
put in your two ˈcents’ worth
f.
görüşünü/fikrini paylaşmak
218
Deyim
put in your two ˈcents’ worth
f.
naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
219
Deyim
put in your two ˈcents’ worth
f.
yerli yersiz fikrini söylemek
220
Deyim
put in your two ˈcents’ worth
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
221
Deyim
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia]
f.
(kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
222
Deyim
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia]
f.
(kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
223
Deyim
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia]
f.
yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
224
Deyim
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia]
f.
yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
225
Deyim
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia]
f.
maydanoz olmak
226
Deyim
put in some place
f.
doka çekmek
227
Deyim
put in some place
f.
bir yere yanaştırmak
228
Deyim
put in some place
f.
limana/rıhtıma yanaştırmak
229
Deyim
put in force
f.
onaylanmış olmak
230
Deyim
put in force
f.
onaylamak
231
Deyim
put in force
f.
yürürlüğe sokulmak
232
Deyim
put in force
f.
yürürlüğe sokmak
233
Deyim
put in work
f.
emek sarf etmek
234
Deyim
put in work
f.
çaba sarf etmek
235
Deyim
put in work
f.
bir şeye ulaşmak için gereken emeği/çabayı sarf etmek
236
Deyim
put in work
f.
çalışmak
237
Deyim
put in work
f.
çalışmak
238
Deyim
put in work
f.
görevini yapmak
239
Deyim
put in your twopenn'orth
f.
kendi görüşüyle katkıda bulunmak
240
Deyim
put in your twopenn'orth
f.
kendi fikrini katmak
241
Deyim
put in your twopenn'orth
f.
naçizane fikrini eklemek/belirtmek
242
Deyim
be put in (one's) place
f.
(birine) haddini bildirmek
243
Deyim
be put in (one's) place
f.
(birine) ağzının payını vermek
244
Deyim
put in (one's) two cents' worth
f.
burnunu sokmak
245
Deyim
put in (one's) two cents' worth
f.
hariçten gazel okumak
246
Deyim
put in (one's) two cents' worth
f.
bir işe salça/maydanoz olmak
247
Deyim
put in (one's) two cents' worth
f.
yerli yersiz fikir belirtmek
248
Deyim
put in (one's) two cents' worth
f.
sorulmadan fikrini söylemek
249
Deyim
put in (one's) two pennies (worth) [uk]
f.
burnunu sokmak
250
Deyim
put in (one's) two pennies (worth) [uk]
f.
hariçten gazel okumak
251
Deyim
put in (one's) two pennies (worth) [uk]
f.
bir işe salça/maydanoz olmak
252
Deyim
put in (one's) two pennies (worth) [uk]
f.
yerli yersiz fikir belirtmek
253
Deyim
put in (one's) two pennies (worth) [uk]
f.
sorulmadan fikrini söylemek
254
Deyim
put in (one's) two penn'orth [uk]
f.
burnunu sokmak
255
Deyim
put in (one's) two penn'orth [uk]
f.
hariçten gazel okumak
256
Deyim
put in (one's) two penn'orth [uk]
f.
bir işe salça/maydanoz olmak
257
Deyim
put in (one's) two penn'orth [uk]
f.
yerli yersiz fikir belirtmek
258
Deyim
put in (one's) two penn'orth [uk]
f.
sorulmadan fikrini söylemek
259
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(birini) övmek
260
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(biri) hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
261
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(birini) önermek
262
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(birinin) lehine konuşmak
263
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(biri) hakkında iyi konuşmak
264
Deyim
put in a good word (for one)
f.
(biri için) kefil olmak
265
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
birini/bir şeyi övmek
266
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
biri/bir şey hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
267
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
birini/bir şeyi önermek
268
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
birinin/bir şeyin lehine konuşmak
269
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
biri/bir şey hakkında iyi konuşmak
270
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
biri/bir şey için kefil olmak
271
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
birini/bir şeyi savunmak
272
Deyim
put in a good word for someone/something
f.
birini/bir şeyi en iyi şekilde sunmak
273
Deyim
put in a plug for (someone or something)
f.
(birinin/bir şeyin) reklamını yapmak
274
Deyim
put in a plug for (someone or something)
f.
(birinden/bir şeyden) övgüyle bahsederek ilgiyi üzerine toplamak
275
Deyim
put in a plug for (someone or something)
f.
(birinden/bir şeyden) olumlu bahsetmek
276
Deyim
put in a plug for (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) başkalarına da tavsiye etmek
277
Deyim
put in an awkward position
f.
zor duruma düşürmek
278
Deyim
put in an awkward position
f.
zor durumda bırakmak
279
Deyim
put in an awkward position
f.
müşkül duruma sokmak
280
Deyim
put in an awkward position
f.
müşkül duruma düşürmek
281
Deyim
put in an awkward position
f.
müşkül durumda bırakmak
282
Deyim
put in mothballs
f.
süresiz/uzun süreliğine ertelemek
283
Deyim
put in mothballs
f.
bir kenara kaldırmak
284
Deyim
put in print
f.
baskıya vermek
285
Deyim
put in print
f.
(yayınlamak amacıyla) basmak
286
Deyim
put in quotes
f.
tırnak içinde vermek
287
Deyim
put in quotes
f.
tırnak içine almak
288
Deyim
put in service
f.
kullanıma sunmak
289
Deyim
put in service
f.
hizmete sunmak
290
Deyim
put in the nips [australia/canada]
f.
para koparmak gibi amaçlarla birine baskı yapmak
291
Deyim
put in the nips [australia/canada]
f.
para dilenmek/koparmak
292
Deyim
put in the nips [australia/canada]
f.
borç almak
293
Deyim
put in touch with
f.
-e yönlendirmek
294
Deyim
put in touch with
f.
ile temasa geçirmek
295
Deyim
put in touch with
f.
ile temas kurmasını sağlamak
296
Deyim
put in one's black book
s.
kara listeye alınmış
297
Deyim
put in one's black book
s.
kara listede
298
Deyim
put in one's black book
s.
gözden düşmüş
299
Deyim
put in one's black book
s.
gözden çıkarılmış
300
Deyim
put in my two pennies worth
expr.
naçizane görüşüm/fikrim
Speaking
301
Konuşma
put in the box with your name on it
expr.
bunu üzerinde ismin yazan kutuya koy
302
Konuşma
put in the box with your name on it
expr.
bunu üzerinde adının yazılı olduğu kutuya koy
303
Konuşma
you only get out of life what you put in
expr.
hayatta ne ekersen onu biçersin
304
Konuşma
what did you put in my drink?
expr.
içkime ne koydunuz?
305
Konuşma
what did you put in my drink?
expr.
içkime ne koydun?
306
Konuşma
what did you just put in your pocket?
expr.
ne koydun cebine sen?
Trade/Economic
307
Ticaret/Ekonomi
put in pawn
f.
rehine koymak
308
Ticaret/Ekonomi
put in pledge
f.
rehin koymak
309
Ticaret/Ekonomi
put in pledge
f.
rehnetmek
310
Ticaret/Ekonomi
put in circulation
f.
tedavüle sokmak
311
Ticaret/Ekonomi
put in circulation
f.
tedavüle çıkarmak
312
Ticaret/Ekonomi
put in
f.
(gemi) limana girmek
Law
313
Hukuk
put in possession
f.
tahliye ile edinilen bir mülk ile görevlendirmek
314
Hukuk
put in possession
f.
tasarrufuna vermek
315
Hukuk
put in pledge
f.
ipotek koymak
316
Hukuk
put in pledge
f.
rehnetmek
317
Hukuk
put in default
f.
temerrüde düşürmek
Technical
318
Teknik
put in position
f.
yerleştirmek
319
Teknik
put in position
f.
yerine koymak
Marine
320
Denizcilik
put in
f.
limana girmek
Geography
321
Coğrafya
put-in-bay
i.
ohio eyaletinde yerleşim yeri
322
Coğrafya
put-in-bay
i.
erie gölü'nün batısında bir koy
Football
323
Futbol
put in front
f.
(takımını) öne geçirmek
Slang
324
Argo
put in the ground
f.
öldürmek
325
Argo
put in the ground
f.
gebertmek
326
Argo
put in at (some place)
f.
her çiçeğe konmak
327
Argo
put in at (some place)
f.
her çiçekten bal almak
328
Argo
put in at (some place)
f.
aka da boka da konmak
329
Argo
put in at (some place)
f.
önüne gelenle yatmak
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of put-in
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy