put-in - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

put-in



"put-in" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
Marine
put-in i. tekne veya salın suya indirildiği yer

"put-in" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 329 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
put in order f. sıraya koymak
put in order f. düzenlemek
General
put in a coffin i. tabuta yerleştirmek
put in a coffin i. tabuta koymak
be put in f. sokulmak
put in f. eklemek
put in quarantine f. karantinaya almak
put in pledge f. rehin vermek
put in order f. sıralamak
put in for f. başvurmak
put in f. ilave etmek
put in f. katmak
put in prison f. hapse atmak
put in f. içeri koymak
put in f. sokmak
put in a claim for f. hak iddia etmek
put in order f. düzene sokmak
put in f. araya girmek
put in an appearance f. katılmak
put in a word f. araya girmek
put in an appearance f. çok kısa bir süre kalmak
put in a bonded warehouse f. antrepoya koymak
put in an appearance f. yer almak
put in a good word for someone f. biri için iyi şeyler söylemek
put in an appearance f. kısa bir süre kalıp gitmek
be put in baskets f. sepetlenmek
put in order f. hale yola koymak
put in motion f. devindirmek
be put in order f. düzelmek
put in the picture f. durumu anlatmak
put in f. başvurmak
put in a flurry f. telaşlandırmak
put in f. limana girmek
put in pledge f. rehine koymak
put in force f. yerine getirmek
put in an appearance f. görünmek
put in order f. tanzim etmek
put in a plaster cast f. alçıya koymak
put in an appearance f. uğramak
put in a word f. sözünü kesmek
put in f. yerleştirmek
put in somebody as intermediary f. araya koymak
put in the dock f. suçlamak
put in for f. başvuruda bulunmak
put in order f. adam etmek
put in train f. sıraya dizmek
put in f. atmak
put in f. içeri sokmak
put in f. arzetmek
put in f. sokulmak
put in the lottery f. piyangoya koymak
put in order f. çekidüzen vermek
put in an appearance f. boy göstermek
put in order f. düzene koymak
put in prison f. hapsetmek
put in f. harcamak (bir iş için zaman)
put in f. sunmak
put in order f. düzeltmek
put in time on f. bir iş için belirli bir zaman harcamak
put in f. takmak
put in parantheses f. parantez içine almak
put in barrels f. fıçılamak
put in jeopardy f. tehlikeye atmak
put in jeopardy f. riske atmak
put in a good word (for someone) f. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
put in a secret place f. zulaya atmak
put in a secret place f. zula etmek
be put in chains f. zincir vurulmak
put in a file f. dosyalama yapmak
put in order f. düzenleme getirmek
put in an order f. sipariş vermek
put in performance f. performans ortaya koymak
put in performance f. performans izlemek
put in performance f. performans sergilemek
put in earring f. küpe takmak
put in sugar f. şeker atmak
put in sugar f. şeker koymak
put in a tender f. ihale yapmak
put in an outstanding performance f. üstün performans göstermek
put in the ground f. toprağa gömmek
put in an excellent performance f. iyi performans çıkarmak
be put in prison f. hapse girmek
be put in prison f. hapse atılmak
put in a nutshell f. özetle söylemek
put in f. geçirmek (zaman)
put in f. gelmek (istasyona)
put in f. olay çıkarmak
put in f. takılmak
put in f. uğramak
put in f. (gemi) limana girmek
put in f. diye eklemek
put in action f. harekete geçirmek
put in for f. adaylığını koymak
be put in touch with someone f. birilerine yönlendirilmek
be put in an awkward position f. zor duruma düşürülmek
put in order f. sıraya sokmak
put in jeopardy f. tehlikeye sokmak
be put in touch with someone f. birisine yönlendirilmek
be put in an awkward position f. zor durumda bırakılmak
put in a difficult position f. zor duruma sokmak
put in prison f. hapse göndermek
put in prison f. cezaevine göndermek
put in process f. işleme koymak
put in prison f. tutuklamak
put in default f. mütemerrit kılmak
put in circulation f. tedavüle koymak
put in pledge f. rehin koymak
put in place f. devreye sokmak
put in perspective f. perspektife yerleştirmek
put in f. içine sokmak
be put in charge of a newly-formed investigative unit f. yeni kurulmuş bir araştırma biriminin başına getirilmek
put in effort f. çabada bulunmak
put in effort f. çaba göstermek
put in overtime f. fazla mesai yapmak
put in an order f. sıraya koymak
put in a bowl f. bir kaseye koymak
put in the oven f. fırına koymak
put in a plaster cast f. alçıya almak
put in cage f. kafese koymak
put in an appearance f. şöyle bir görünüvermek
put in possession f. mülki yatırım yapmak
put in possession f. sağlamak
put in possession f. söylemek
put in parentheses f. parantez içine almak
put in a nutshell zf. kısaca belirterek
Phrasals
put in f. resmen ilan etmek
put in for f. (kuş) saklanmak
put in f. resmi dilekçe vermek
put in f. karşı çıkmak
put in f. tedarik etmek
put in f. (belirli süreyi) bir işe adamak
put in f. toprağa dikmek
put in f. toprağa ekmek
put in f. bir yere girmek
put in f. başvuru yapmak
put in f. ricada bulunmak
put in f. müracaat etmek
put in f. araya girmek
put in f. burnunu sokmak
put in f. döşemek
put in f. kurmak
put in f. lafa karışmak
put in f. maydanoz olmak
put in f. monte etmek
put in f. lafı kesmek
put in f. söze karışmak
put in f. sözü kesmek
put in f. salça olmak
put in f. tesis etmek
put in f. tartışmada araya girmek
put in f. zulada saklamak
put in f. zaman ayırmak
put in f. zaman harcamak
put in at (some place) f. (bir yere) yanaşmak
put in at (some place) f. (bir yere) demirlemek
put in (some time) on (something) f. (bir şeye belli bir zaman) ayırmak
put in (some time) on (something) f. (bir şeye belli bir zaman) harcamak
put in (some time) on (something) f. (bir şeye belli bir zamanını) vermek
put in for (something) f. (bir şey) için başvuruda bulunmak
put in for (something) f. (bir şeye) başvurmak
put in for (something) f. (bir şeye) adaylığını koymak
Colloquial
put in a bind f. çıkmaza sokmak
put in one's way f. birinin yoluna çıkarmak
put in one's way f. birinin önüne çıkarmak/koymak
put in the way of f. birinin yoluna çıkarmak
put in the way of f. birinin önüne çıkarmak/koymak
Idioms
put in your twopenn'orth f. naçizane görüşünü/fikrini belirtmek
put in your twopenn'orth f. naçizane görüşünü/fikrini söylemek
put in mind f. anımsatmak
put in a good word for f. birisini destekler nitelikte konuşmak
put in one's oar f. burnunu sokmak
put in a good word for somebody with someone f. biri hakkında başka birine olumlu referans vermek
put in the hard yards f. çok çalışmak
put in mind f. hatırlatmak
put in one's oar f. hariçten gazel okumak
put in one's oar f. her işe maydanoz olmak
put in one's two cents f. fikrini söylemek
put in the shade f. gölgede bırakmak
put in the picture f. en son haberleri anlatmak
put in a hard day's work f. iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
put in a hard day at work f. iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
put in a hard day's work f. işinde çok çalışmak
put in a hard day at work f. işinde çok çalışmak
put in a nutshell f. özetlemek
put in your two penn'orth f. konuşmaya dalmak
put in the picture f. olup biteni açıklamak
put in a nutshell f. kısaca anlatmak
put in the picture f. olup biteni anlatmak
put in/stick in your two penn'orth f. konuşmaya dalmak
put in an appearance (at something) f. kısa süreliğine uğramak
put in an appearance (at something) f. şöyle bir görünmek
put in the picture f. son gelişmeleri aktarmak
put in your two penn'orth f. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
put in a good word for someone f. (bir iş için) birine kefil olmak
put in/stick in your two penn'orth f. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
put in a good word for f. (birisi hakkında) iyi konuşmak
put in/stick in your two penn'orth f. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
put in your two penn'orth f. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
put in the hard yards [australia] f. canını dişine takmak
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia] f. (kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia] f. (kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia] f. yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
put in (one's) tuppence (worth) [uk/australia] f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in (one's) two pennyworth [uk] f. (kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) two pennyworth [uk] f. (kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) two pennyworth [uk] f. yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
put in (one's) two pennyworth [uk] f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in (one's) two pennyworth [uk] f. maydanoz olmak
put in your two pennyworth f. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two pennyworth f. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two pennyworth f. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two pennyworth f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in your two penn’orth f. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two penn’orth f. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two penn’orth f. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two penn’orth f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in your two ˈcents’ worth f. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two ˈcents’ worth f. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two ˈcents’ worth f. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two ˈcents’ worth f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia] f. (kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia] f. (kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia] f. yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia] f. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in (one's) twopence (worth) [uk/australia] f. maydanoz olmak
put in some place f. doka çekmek
put in some place f. bir yere yanaştırmak
put in some place f. limana/rıhtıma yanaştırmak
put in force f. onaylanmış olmak
put in force f. onaylamak
put in force f. yürürlüğe sokulmak
put in force f. yürürlüğe sokmak
put in work f. emek sarf etmek
put in work f. çaba sarf etmek
put in work f. bir şeye ulaşmak için gereken emeği/çabayı sarf etmek
put in work f. çalışmak
put in work f. çalışmak
put in work f. görevini yapmak
put in your twopenn'orth f. kendi görüşüyle katkıda bulunmak
put in your twopenn'orth f. kendi fikrini katmak
put in your twopenn'orth f. naçizane fikrini eklemek/belirtmek
be put in (one's) place f. (birine) haddini bildirmek
be put in (one's) place f. (birine) ağzının payını vermek
put in (one's) two cents' worth f. burnunu sokmak
put in (one's) two cents' worth f. hariçten gazel okumak
put in (one's) two cents' worth f. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two cents' worth f. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two cents' worth f. sorulmadan fikrini söylemek
put in (one's) two pennies (worth) [uk] f. burnunu sokmak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] f. hariçten gazel okumak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] f. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] f. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two pennies (worth) [uk] f. sorulmadan fikrini söylemek
put in (one's) two penn'orth [uk] f. burnunu sokmak
put in (one's) two penn'orth [uk] f. hariçten gazel okumak
put in (one's) two penn'orth [uk] f. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two penn'orth [uk] f. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two penn'orth [uk] f. sorulmadan fikrini söylemek
put in a good word (for one) f. (birini) övmek
put in a good word (for one) f. (biri) hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
put in a good word (for one) f. (birini) önermek
put in a good word (for one) f. (birinin) lehine konuşmak
put in a good word (for one) f. (biri) hakkında iyi konuşmak
put in a good word (for one) f. (biri için) kefil olmak
put in a good word for someone/something f. birini/bir şeyi övmek
put in a good word for someone/something f. biri/bir şey hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
put in a good word for someone/something f. birini/bir şeyi önermek
put in a good word for someone/something f. birinin/bir şeyin lehine konuşmak
put in a good word for someone/something f. biri/bir şey hakkında iyi konuşmak
put in a good word for someone/something f. biri/bir şey için kefil olmak
put in a good word for someone/something f. birini/bir şeyi savunmak
put in a good word for someone/something f. birini/bir şeyi en iyi şekilde sunmak
put in a plug for (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) reklamını yapmak
put in a plug for (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) övgüyle bahsederek ilgiyi üzerine toplamak
put in a plug for (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) olumlu bahsetmek
put in a plug for (someone or something) f. (birini/bir şeyi) başkalarına da tavsiye etmek
put in an awkward position f. zor duruma düşürmek
put in an awkward position f. zor durumda bırakmak
put in an awkward position f. müşkül duruma sokmak
put in an awkward position f. müşkül duruma düşürmek
put in an awkward position f. müşkül durumda bırakmak
put in mothballs f. süresiz/uzun süreliğine ertelemek
put in mothballs f. bir kenara kaldırmak
put in print f. baskıya vermek
put in print f. (yayınlamak amacıyla) basmak
put in quotes f. tırnak içinde vermek
put in quotes f. tırnak içine almak
put in service f. kullanıma sunmak
put in service f. hizmete sunmak
put in the nips [australia/canada] f. para koparmak gibi amaçlarla birine baskı yapmak
put in the nips [australia/canada] f. para dilenmek/koparmak
put in the nips [australia/canada] f. borç almak
put in touch with f. -e yönlendirmek
put in touch with f. ile temasa geçirmek
put in touch with f. ile temas kurmasını sağlamak
put in one's black book s. kara listeye alınmış
put in one's black book s. kara listede
put in one's black book s. gözden düşmüş
put in one's black book s. gözden çıkarılmış
put in my two pennies worth expr. naçizane görüşüm/fikrim
Speaking
put in the box with your name on it expr. bunu üzerinde ismin yazan kutuya koy
put in the box with your name on it expr. bunu üzerinde adının yazılı olduğu kutuya koy
you only get out of life what you put in expr. hayatta ne ekersen onu biçersin
what did you put in my drink? expr. içkime ne koydunuz?
what did you put in my drink? expr. içkime ne koydun?
what did you just put in your pocket? expr. ne koydun cebine sen?
Trade/Economic
put in pawn f. rehine koymak
put in pledge f. rehin koymak
put in pledge f. rehnetmek
put in circulation f. tedavüle sokmak
put in circulation f. tedavüle çıkarmak
put in f. (gemi) limana girmek
Law
put in possession f. tahliye ile edinilen bir mülk ile görevlendirmek
put in possession f. tasarrufuna vermek
put in pledge f. ipotek koymak
put in pledge f. rehnetmek
put in default f. temerrüde düşürmek
Technical
put in position f. yerleştirmek
put in position f. yerine koymak
Marine
put in f. limana girmek
Geography
put-in-bay i. ohio eyaletinde yerleşim yeri
put-in-bay i. erie gölü'nün batısında bir koy
Football
put in front f. (takımını) öne geçirmek
Slang
put in the ground f. öldürmek
put in the ground f. gebertmek
put in at (some place) f. her çiçeğe konmak
put in at (some place) f. her çiçekten bal almak
put in at (some place) f. aka da boka da konmak
put in at (some place) f. önüne gelenle yatmak