şey - Turkish English Dictionary

şey

Meanings of "şey" in English Turkish Dictionary : 68 result(s)

Turkish English
Common Usage
şey stuff n.
That is all very good stuff and to be welcomed, continued and improved upon.
Bunların hepsi çok iyi şeyler olup, memnuniyetle karşılanmalı, devam ettirilmeli ve geliştirilmelidir.

More Sentences
şey thing n.
I believe that it is a good thing for Member States to get prisons completely free from drugs.
Cezaevlerinin uyuşturucudan tamamen arındırılmasının Üye Devletler için iyi bir şey olduğuna inanıyorum.

More Sentences
şey article n.
There are a variety of articles in her purse.
Çantasında çeşitli şeyler var.

More Sentences
General
şey stuff n.
That is all very good stuff and to be welcomed, continued and improved upon.
Bunların hepsi çok iyi şeyler ve memnuniyetle karşılanmalı, devam ettirilmeli ve geliştirilmelidir.

More Sentences
şey concern n.
Our immediate concern is the successful launch of the euro on 1 January.
İvedilikle gerçekleşmesini istediğimiz şey, avronun 1 Ocak'ta başarı ile piyasaya sürülmesidir.

More Sentences
şey thing n.
This sort of thing has to be tackled.
Bu tür şeylerin üstesinden gelinmelidir.

More Sentences
şey matter n.
It's no laughing matter.
Bu gülünecek bir şey değil.

More Sentences
şey article n.
This article doesn't explain much.
Bu makale pek bir şey açıklamıyor.

More Sentences
şey thingamajig n.
That thingamajig does not work.
Bu şey çalışmıyor.

More Sentences
şey sort n.
The report before us does nothing of the sort, and so the PPE-DE Group rejects it.
Önümüzdeki rapor böyle bir şey yapmıyor ve bu nedenle PPE-DE Grubu bunu reddediyor.

More Sentences
Technical
şey thing n.
We all know that this is not a good thing to do during the winter months and is in fact impossible.
Hepimiz bunun kış aylarında yapılacak iyi bir şey olmadığını ve aslında imkansız olduğunu biliyoruz.

More Sentences
British Slang
şey thingie n.
Where did I put that thingie?
Bu şeyi nereye koydum?

More Sentences
General
şey thingumajig n.
şey entity n.
şey aggregate n.
şey object n.
şey plummet n.
şey doohickey n.
şey affair n.
şey thingumabob n.
şey doodad n.
şey chose n.
şey thingummy n.
şey doing n.
şey dingus n.
şey aught n.
şey doings n.
şey backbone n.
şey picayune n.
şey res n.
şey lark n.
şey thang n.
şey dohickey n.
şey hickey n.
şey thingamabob n.
şey thingmajig n.
şey dojigger n.
şey gubbins n.
şey thingmabob n.
şey gizmo n.
şey gismo n.
şey gimmick n.
şey animal n.
şey what n.
şey guy n.
şey fellow n.
şey oh interj.
Colloquial
şey thingy n.
şey fakus n.
şey dingus n.
şey gazinkus n.
şey gazunkus n.
şey jingbang n.
şey jobber n.
şey johnson n.
şey number n.
şey baby n.
şey bugger n.
şey erm [uk] expr.
Speaking
şey well n.
Technical
şey article n.
Archaic
şey cheat n.
Slang
şey goofus n.
şey motherfucker n.
British Slang
şey doofer n.
şey doofah n.
şey thingy n.
şey doobrie n.

Meanings of "şey" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
hiçbir şey nothing n.
The draft has nothing to say about this.
Taslağın bu konuda söyleyecek hiçbir şeyi yok.

More Sentences
(elinde) (bir şey) tutmak hold v.
Can you hold my phone for me?
Telefonumu tutabilir misin?

More Sentences
(birine bir şey) ısmarlamak buy v.
The penniless kid bought me an expensive dish.
Çulsuz velet, bana pahalı bir yemek ısmarladı.

More Sentences
hiçbir şey anything pron.
That is why Europe had hardly anything to offer to the G77 countries.
Bu nedenle Avrupa'nın G77 ülkelerine sunabileceği neredeyse hiçbir şey yoktur.

More Sentences
her şey anything pron.
Anything that goes against EU law must be prohibited.
AB yasalarına aykırı olan her şey yasaklanmalıdır.

More Sentences
her şey everything pron.
Small farmers cannot take responsibility for everything.
Küçük çiftçiler her şeyin sorumluluğunu üstlenemez.

More Sentences
General
sergilenen şey exhibit n.
Do not touch the exhibits.
Sergilenen şeylere dokunmayın.

More Sentences
daha az şey less n.
During the last three years or so, we have talked a lot but realistically we have achieved much less.
Son üç yıl boyunca çok konuştuk ama gerçekçi olmak gerekirse çok daha az şey başardık.

More Sentences
sıradan bir şey commonplace n.
Boredom is commonplace.
Can sıkıntısı sıradan bir şey.

More Sentences
her şey all n.
If I have read the situation correctly, it is all tied up with an enormous number of technical issues.
Eğer durumu doğru okuduysam, her şey muazzam sayıda teknik sorunla bağlantılı.

More Sentences
fazla şey more n.
There is not much more to say.
Söylenecek pek fazla şey yok.

More Sentences
tatlı şey sweet n.
He doesn't care for sweet things.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.

More Sentences
çok şey much n.
Other research fields, too, promise much for health and need to be supported.
Diğer araştırma alanları da sağlık için çok şey vaat ediyor ve desteklenmeleri gerekiyor.

More Sentences
doğaüstü şey supernatural n.
Tom believes in the supernatural.
Tom doğaüstü şeylere inanıyor.

More Sentences
nefret edilen şey abhorrence n.
Hypocrisy is my abhorrence.
İkiyüzlülük benim nefret ettiğim şeydir.

More Sentences
önemsiz (şey) nothing n.
Even the danger would mean nothing if you were with me.
Sen benimle olduktan sonra tehlike bile önemsiz kalır.

More Sentences
çok şey great deal n.
Secondly, the European Union has a great deal to gain from these negotiations.
İkinci olarak Avrupa Birliği'nin bu müzakerelerden kazanacağı çok şey vardır.

More Sentences
Common Usage
kötü bir şey olacağını sezme foreboding n.
yumuşak bir maddeden yapılmış koruyucu şey pad n.
görülecek şey spectacle n.
iki şey twosome n.
koruyucu şey safeguard n.
General
asılı şey pendant n.
yemeğe tat veren şey condiment n.
ilgi dağıtıcı şey distraction n.
yerini alan şey substitution n.
karışık şey mélange n.
yapılmış bir şey act n.
tecrübe için yapılan şey test case n.
nakledilen şey transplant n.
gelecekte olacak şey future n.
hiçbir şey nothing of any description n.
dikilecek şey sewing n.
sergilenen şey demonstrator n.
sahte bir şey fake n.
asıl gerekli şey essential n.
hayatı hakkında az şey bilinen kimse shadowy figure n.
çıkan şey emanation n.
insanı motive eden şey motive n.
önceden gerekli şey prerequisite n.
önleyici şey preventive n.
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey transplant n.
iğrenç şey stinker n.
belli belirsiz bir şey suggestion n.
artık şey fag end n.
çok istenen şey prize n.
ufak şey little n.
gölge yapan şey (ağaç) umbrage n.
gösterişli ama değersiz şey gaud n.
çiğnenen şey masticatory n.
cezbeden şey bait n.
bir başka şeyden gelişerek büyüyen şey outgrowth n.
düz şey flat n.
acınacak şey pity n.
tanrı'ya sunulan şey oblation n.
üç parçalı şey tern n.
çok sevilen (kimse/şey) idol n.
kötü şey cancer n.
insan eliyle yapılmış şey artefact n.
hayatı kolaylaştıran şey amenity n.
lanetli şey anathema n.
yakalayan şey catcher n.
bodur şey dwarf n.
sızan şey ooze n.
devasa ve çok çirkin şey monstrosity n.
tat veren şey flavour n.
dayanıksız şey cobweb n.
hayal kırıklığına neden olan şey disappointment n.
olağanüstü şey lulu n.
bir şey yapmayı çok isteme the urge to n.
riske atılan şey venture n.
yorucu şey grueling n.
çarpıcı şey dynamite n.
benzersiz şey nonpareil n.
heyecan verici şey sensation n.
genişleyen/büyüyen şey dilater n.
teşvik edici şey inducement n.
sonsuz olan şey infinite n.
dikkati başka yöne çeken şey diversion n.
benzer şey analogue n.
değersiz şey gold brick n.
kare şeklinde şey square n.
ufak şey minim n.
birinin aklına esen şey whim n.
önemsiz şey iota n.
hazırlıksız yapılmış şey impromptu n.
olağanüstü şey marvel n.
nöbetleşe çalışan şey relay n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savory n.
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey fringe benefit n.
gerekli şey necessity n.
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali white out n.
garip şey oddity n.
tek bir şey düşünme single mindedness n.
hak ettiği şey due n.
basit şey jam n.
görülmeye değer şey vision n.
seçilen şey choice n.
hızlı giden şey clipper n.
değersiz şey rag n.
hayal ürünü şey fiction n.
belli belirsiz şey suspicion n.
korkudan tapınılan şey mumbo jumbo n.
çentik yapan kimse veya şey jagger n.
üste giyilen şey top n.
ilgi çekici şey goody n.
hatırlatıcı şey prod n.
zorla alınan şey exaction n.
karmakarışık bir sürü (şey) welter n.
biriktirilmiş şey hoard n.
atılan şey missile n.
özgü şey specialty n.
kendini bir şey zanneden kimse smart aleck n.
önemsiz şey bauble n.
sahte şey fake n.
geçmiş şey bygone n.
birini hoşnut edecek şey sop n.
zaruri şey sine qua non n.
ürkütücü şey spectre n.
anlatmak istenilen şey point n.
çürümeye neden olan şey decayer n.
oval şey oval n.
ezilmiş meyveye benzeyen bir şey pulp n.
olağanüstü büyüklükte şey whapper n.
tat veren şey flavouring n.
karışık şey commixture n.
değişen şey variable n.
insanın başına bela olan şey pest n.
delil olarak ibraz edilen şey exhibit n.
şaşırtıcı şey puzzlement n.
çalıya benzer şey bush n.
ikincil şey secondary n.
önemsiz şey no big deal n.
utanç verici şey reproach n.
ilave edilecek şey addendum n.
incelenen şey dissection n.
tat veren şey flavoring n.
azıcık şey dosage n.
önemli şey much n.
filan adam veya şey so and so n.
una benzer şey meal n.
arzu edilen şey desideratum n.
çok komik şey panic n.
değersiz şey gubbins n.
yanan şey blaze n.
zarar veren kimse veya şey annihilator n.
birine birdenbire moral veren bir şey a shot in the arm n.
atılmış şey discard n.
değişken şey variable n.
özendirici şey incentive n.
oyalayıcı şey distraction n.
ışık veren şey light n.
kıvranan şey wriggler n.
ufak şey dingbat n.
kendini bir şey sanan smart al·eck n.
derme çatma şey patchwork n.
yakıcı şey scorcher n.
hazırlayıcı şey preparative n.
belirsiz şey whatnot n.
sıkıntı veren şey annoyance n.
düzeltici şey corrective n.
değersiz şey nonentity n.
ferahlatıcı şey comfort n.
her şey dahil sistemi all inclusive system n.
sırtı çukur olan herhangi bir şey saddleback n.
koruyucu şey shield n.
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey white elephant n.
birini kıt kanaat geçindiren şey subsistence n.
çok kolay şey doddle n.
silinen şey erasure n.
kaliteli şey super n.
ihtiyat olarak saklanan şey reserve n.
utanç verici şey stigma n.
değersiz şey stiver n.
ifade eden şey exponent n.
birinci sınıf şey crack n.
vesika arkasına bir şey yazma endorsing n.
önceden farzedilen şey presupposition n.
gösterişli ama değersiz şey brummagem n.
konik şey conoid n.
vazgeçiren şey deterrent n.
bağıntılı şey correlative n.
kıran şey veya kimse breaker n.
5 kuruş bir şey a matter of 5 cents n.
sahte şey phoney n.
olağan şey the usual thing n.
harekete geçiren şey motor drive n.
gereken şey necessary n.
iğrenç şey sickener n.
çok kalitesiz şey stinker n.
önemsiz şey rush n.
denilen şey say n.
mükemmel şey dainty n.
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra queue n.
değersiz şey falderal n.
veresiye verilen şey için koyulan işaret chalk n.
boğan şey choker n.
mahrum eden şey ya da kişi depriver n.
ikinci derecede olan şey adjunct n.
asılı şey pendent n.
damla damla akan şey trickle n.
dolu şey full n.
ikinci dereceli şey secondary n.
buluntu şey pickup n.
oylanan şey vote n.
hayali şey bubble n.
gelişmemiş şey veya kimse bud n.
gereksiz şey inessential n.
karmakarışık şey medley n.
nefret edilen şey abomination n.
yok pahasına satılan şey bargain n.
anlaşılmaz şey puzzlement n.
uçuşan şey wing n.
beklenen şey expectancy n.
parlayan şey shiner n.
sunulan şey submission n.
lezzetli şey delicacy n.
sinirlendiren şey annoyer n.
zevk veren şey gratification n.
toptan şey lump n.
değersiz şey lemon n.
aileden kalma değerli şey heirloom n.
değerli (kimse/şey) jewel n.
kesin şey positive n.
zahmetli şey drag n.
gelen şey arrival n.
ufacık şey mite n.
demek istenilen şey drift n.
sivri şey broach n.
sınırlar çizen kişi ya da şey demarcator n.
okunacak şey reading matter n.
iz bırakan şey tracer n.
ilgi çeken şey interest n.
iptal olunan şey cancellation n.
cazip şey allurement n.
saflığı bozan şey impurity n.
zıplayan kimse veya şey bouncer n.
en gözde şey prize possession n.
besleyen şey nurture n.
önemsiz şey fry n.
insan eliyle yapılan şey artefact n.
taşmış şey spillover n.
güzel şey beauty n.
yeniden sunulan eski şey hash n.
boş şey vanity n.
birinin bir şey hakkındaki düşünceleri feedback n.
uğursuz şey jinx n.
matrak şey gas n.
çok komik şey scream n.
ikinci dereceden şey adjunct n.
benzer olan şey pendant n.
geçici olan bir şey sandburg n.
elektrolizle kaplanmış şey electroplate n.
yapılması gereken ilk şey the first thing to be done n.
dar ve uzunca şey sliver n.
sürekli değişen şey pendulum n.
sahte şey phony n.
ufak tefek şey odds and ends n.
çok büyük şey spanker n.
setin önündeki şey escarp n.
kötü bir şey yapma perpetration n.
garip şey whimsy n.
pis kokan şey stinker n.
can sıkıcı şey bore n.
sıkıcı şey bore n.
tat veren şey flavor n.
konu olan şey subject n.
uyuşmayan şey incongruity n.
insanı şoke eden şey shocker n.
insanı engelleyen şey shackle n.
mükemmel şey ideal n.
gereksiz şey superfluities n.
ufacık şey minikin n.
değersiz şey trifle n.
tehdit eden şey menace n.
değersiz şey shoddy n.
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey olive branch n.
acı şey gall n.
karmakarışık şey macaroni n.
gerekli şey requisite n.
orta dereceli şey intermediate n.
makaraya sarılmış şey reel n.
önemsiz şey nicknack n.
değeri azaltan şey alloy n.
şaşırtıcı bir şey a new one on me n.
kolay kazanılan şey snip n.
örnek alınan şey cynosure n.
oyalayıcı şey diversion n.
iyi uymayan şey misfit n.
karışık şey mess n.
istenen şey desideratum n.
değiştiren şey modifier n.
bütünleyici şey complement n.
hizmet karşılığı kazanılan şey reward n.
hızlı bir şekilde dönen şey whirlabout n.
sahte şey mock n.
kahveye benzer bir şey coffee of a kind n.
önemsiz şey stiver n.
sarılacak şey wrap n.
sahte şey imitation n.
doyurucu kişi ya da şey saturater n.
güzel fakat değersiz şey bauble n.
sızdıran kişi veya şey dripper n.
yararlı şey commodity n.
içine bir şey konulan nesne holder n.
kocaman şey whopper n.
yapılması gereken şey care n.
ilginç şey curiosity n.
değersiz şey junk n.
göze batan şey glare n.
bulunmuş şey finding n.
çıkıntılı şey salience n.
seçme şey selection n.
tahriş edici şey irritant n.
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf mouthpiece n.
nadir şey curiosity n.
üstünlük sağlayan şey advantage n.
göze batan şey eyesore n.
acı şey wormwood n.
t biçimindeki şey tee n.
tuhaf şey curiosity n.
en mükemmel şey the last word n.
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey vade mecum n.
sahte şey dummy n.
pek kıymetli şey kohinoor n.
çalkalanmış şey shake n.
küçük şey trifle n.
alay edilecek şey mockery n.
kazıda çıkarılan şey diggings n.
artan şey residual n.
en ufak hiçbir şey not one tittle n.
bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey means n.
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation n.
harika şey miracle n.
olağanüstü şey corker n.
olumsuz bir şey ima eden söz innuendo n.
hayali kimse/şey myth n.
rahatlatıcı şey comforter n.
neşelendiren şey cheer n.
kati şey positive n.
şaşırtıcı şey twister n.
sevimli şey chuck n.
tuhaf şey drollery n.
ilgi çekici şey draw n.
göz zevkini bozan şey eyesore n.
önemsiz şey unessential n.
değişen şey proteus n.
tutan şey holder n.
can atılan şey plum n.
algılanabilen şey phenomenon n.
umut verici şey promise n.
işe yarar şey utility n.
alışılmış şey rut n.
katılan şey addition n.
zorla giren şey intruder n.
geciktiren şey ya da kişi delayer n.
özgü şey speciality n.
karmakarışık şey hash n.
önemsiz şey knickknack n.
eski olan her şey ephemerae n.
kaygılanacak bir şey a matter of concern n.
sarkık şey lappet n.
derme çatma şey house of cards n.
rüya gibi şey dream n.
sürüklenen şey drag n.
sinirlendirici şey vexation n.
reddedilmiş şey castaway n.
eklenen şey insertion n.
caydırıcı şey deterrent n.
dikkati dağıtan şey distraction n.
belirleyici şey determinative n.
anlık şey snap n.
önemsiz şey makeweight n.
ufak tefek şey sundries n.
bahsolunan şey stake n.
doğrulayan şey vindication n.
ürkütücü şey dread n.
ilginç şey curio n.
ışık saçan şey luminary n.
lapa gibi şey mush n.
nefret edilen şey horror n.
küçültülmüş şey reduction n.
fren görevi yapan şey check n.
aşırı derecede yapılan bir şey spree n.
rağbette olan şey rage n.
iğrenç şey aversion n.
en önemsiz şey least n.
muhteşem şey imperial n.
değersiz şey dross n.
nefret edilen şey anathema n.
önemsiz şey cypher n.
hayatı kolaylaştıran şey convenience n.
teşvik veya tahrik edici şey incentive n.
çıkarılan şey educt n.
sarkan şey overhang n.
önemsiz şey picayune n.
hayat hakkında çok şey bilme sophistication n.
birilerinin şükranını simgeleyen şey testimonial n.
çiğnenen şey quid n.
olmayacak şey pie in the sky n.
en ufak her şey every jot and tittle n.
nal şeklinde şey horseshoe n.
örülmüş şey braid n.
hatırlatan şey reminiscence n.
vesika arkasına bir şey yazan endorsor n.
seçkin şey flower n.
üst veya özel sınıfa giren her şey için kullanılan sözcük posh n.
koni biçimli şey cone n.
kötü bir şey olacağını önceden hissedebilme forebodingness n.
ata yadigarı olan şey heirloom n.
ters şey invert n.
insanların buluşmayı veya bir şey kurmayı kararlaştırdıkları herhangi bir yer venue n.
gösterişli fakat kullanışsız şey bauble n.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute n.
önemsiz şey straw n.
şey (soyut) thing n.
kısa ve kalın şey spud n.
arzedilen şey submission n.
sudan ucuz şey bargain n.
ayakta tutan şey sustenance n.
ismi unutulan şey dingbat n.
değerli şey treasure n.
dünyada var olan şey terrestrial n.
yeni şey innovation n.
tanrıdan gelen şey visitation n.
geniş kapsamlı şey catchall n.
doyma durumuna getiren şey ya da kişi saturator n.
kolay şey jam n.
çok kolay şey cinch n.
artık sahibinin işine yaramayan bir şey white elephant n.
tahsis edilmiş şey allotment n.
sırtı dayayacak şey backrest n.
başarı kazanamayan kimse veya şey failure n.
sinir bozucu ufak bir şey pinprick n.
ekstra şey extra n.
anlaşılmaz şey puzzler n.
ahlakça doğru olan şey right n.
eziyet veren şey torment n.
utanılacak şey shame n.
ihmalden dolayı kaybedilen şey forfeit n.
alışılmış şey ordinary n.
mükemmel şey prime n.
hızır gibi yetişen şey godsend n.
bomba gibi şey dynamite n.
başkasının yerine kullanılan (şey) surrogate n.
değerli şey deserving n.
olağanüstü şey humdinger n.
iddia olunan şey object at issue n.
gerçek şey the real thing n.
birbirine zıt iki şey antipodes n.
alışılmamış şey exotica n.
yiyecek şey comestibles n.
layık olunan şey desert n.
vınlayan şey hummer n.
keşfedilmiş şey finding n.
çabucak yapılan şey quickie n.
tatlı şey honey n.
değersiz şey cheeseparing n.
aslının yerine geçen şey ersatz n.
işe yaramaz şey rubbish n.
alta serilen şey underlay n.
ödünç verilen şey loan n.
kusursuz şey dandy n.
alışılmış şey the usual thing n.
yılan gibi kıvrılan şey serpent n.
asıl şey feature n.
tersine dönmüş şey inversion n.
söylenecek tek şey the only thing we can say n.
görülecek şey study n.
moral bozan şey ya da kişi demoralizer n.
yeni çıkmış şey novelty n.
korkulan şey dread n.
ufacık şey wisp n.
filan filan adam veya şey so and so n.
bozulmuş şey hash n.
birinin şükranını simgeleyen şey testimonial n.
bir neslin kendisinden sonra gelen nesle bıraktığı şey heritage n.
korkutan şey terror n.
özel şey specialty n.
küçük şey tot n.
yorucu şey gruelling n.
çok kolay bir şey a piece of cake n.
zor şey stinker n.
ikinci (kimse/şey) second n.
kullanılmayıp atılan şey castoff n.
gıpta edilen şey envy n.
eleyen bir kişi veya şey eliminator n.
çıkan şey ejection n.
işe yaramaz şey garbage n.
nadir şey rarity n.
değersiz şey slush n.
araya eklenen şey insert n.
azaltılmış şey reduction n.
zihni dağıtan şey distraction n.
zincirle çekilen şey tow n.
tabii bir şey matter of course n.
hak edilen şey desert n.
çok büyük şey immensity n.
oyalayıcı şey resource n.
garip şey exotica n.