yemek - Turkish English Dictionary

yemek

Meanings of "yemek" in Turkish English Dictionary : 2 result(s)

English Turkish
History
yemek n. kimek
yemek n. 8-10. yy orta asya türk kavmi

Meanings of "yemek" in English Turkish Dictionary : 97 result(s)

Turkish English
Common Usage
yemek food n.
It is remarkable how casual we in Europe sometimes are about food.
Avrupa'da yemek konusunda bazen ne kadar rahat olduğumuz dikkat çekicidir.

More Sentences
yemek eat v.
Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar azdır, dolayısıyla az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.

More Sentences
General
yemek meal n.
When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
Masadan kaldırıldığında, tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?

More Sentences
yemek food n.
It is, of course, extremely difficult to deny hungry people food.
Elbette aç insanları yemekten mahrum etmek son derece zordur.

More Sentences
yemek grub n.
I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
Buralarda iyi yemek bulmanın bu kadar zor olduğuna inanamıyorum.

More Sentences
yemek dinner n.
I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.

More Sentences
yemek dining n.
The dining area is always busy.
Yemek alanı her zaman yoğun.

More Sentences
yemek dish n.
It is rather like those awful restaurants where they put cream or parsley on everything and in the end ruin every dish.
Her şeyin üzerine krema veya maydanoz koyan ve sonunda her yemeği mahveden o berbat restoranlar gibi.

More Sentences
yemek course n.
Diana was tired, but she stayed until the last course was served.
Diana yorgundu ama son yemek servisine kadar orada kaldı.

More Sentences
yemek board n.
This rate includes room and board.
Bu ücrete oda ve yemek de dahildir.

More Sentences
yemek bite v.
If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.

More Sentences
yemek get v.
Do you want to go get something to eat?
Gidip bir şeyler yemek ister misin?

More Sentences
yemek eat v.
I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum.

More Sentences
yemek devour v.
We are not devouring our children; we are nourishing them with this proposal.
Çocuklarımızı yemiyoruz; bu teklifle onları besliyoruz.

More Sentences
yemek have v.
Jen is going to have a dinner with her best friend tonight.
Jen bu gece en iyi arkadaşıyla yemeğe çıkacak.

More Sentences
yemek meal v.
When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
Masadan kalktığında tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?

More Sentences
Phrasals
yemek eat up v.
Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
Birkaç dakika içinde bütün ekmek ve peyniri yemişti.

More Sentences
Slang
yemek buy it v.
Your father won't buy it.
Baban bunu yemez.

More Sentences
General
yemek nourishment n.
yemek recipe n.
yemek eating n.
yemek victuals n.
yemek repasture n.
yemek muckamuck n.
yemek peck n.
yemek pabulation n.
yemek scaff n.
yemek scoff v.
yemek rub away v.
yemek feed v.
yemek pick at v.
yemek be sent down v.
yemek chow v.
yemek rub v.
yemek fret v.
yemek feed on v.
yemek repast v.
yemek partake of v.
yemek touch v.
yemek eat away v.
yemek wear v.
yemek believe v.
yemek crop v.
yemek ingest v.
yemek consume v.
yemek exulcerate v.
yemek spend v.
yemek swallow v.
yemek dispose of v.
yemek corrode v.
yemek erode v.
yemek pit v.
yemek keep v.
yemek make v.
yemek mouth v.
yemek muckamuck v.
yemek gnaw v.
yemek smouse v.
yemek suckle v.
Phrasals
yemek eat (something) off v.
yemek browse on v.
yemek eat off v.
Colloquial
yemek eats n.
yemek tuck v.
yemek chuck v.
yemek eat it up v.
yemek chop [west africa] v.
Idioms
yemek bite on something v.
yemek pass (one's) lips v.
yemek pass someone's lips v.
yemek pass lips v.
Technical
yemek erode v.
yemek corrode v.
yemek abrade v.
Gastronomy
yemek plat n.
yemek cooking n.
Archaic
yemek trencher n.
yemek mess n.
yemek victual v.
yemek manducate v.
yemek depasture v.
Slang
yemek grindage n.
yemek munch n.
yemek pecks n.
yemek peckings n.
yemek dodger [australia] n.
yemek skran n.
yemek slob up v.
yemek grub on v.
yemek scran v.
British Slang
yemek nose-bag n.
yemek jackbit n.
yemek grub n.
yemek snappin n.
yemek chow n.
yemek shit on a raft v.
yemek nosh v.

Meanings of "yemek" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
yemek pişirme cooking n.
The population has no firewood and uses the heat of this lava stream for their cooking fires.
Halkın yakacak odunu yok ve yemek pişirmek için bu lav akıntısının ısısını kullanıyor.

More Sentences
yemek odası dining room n.
Over here is the dining room, elevator banks, and that's the bar.
Burası yemek odası, asansör kapıları ve şurası da bar.

More Sentences
yemek tarifi recipe n.
I'll send you my mother's recipe.
Sana annemin yemek tarifini göndereceğim.

More Sentences
yemek yemek eat v.
Mr Ibragimov has begun to eat again.
Bay Ibragimov yeniden yemek yemeye başladı.

More Sentences
yemek pişirmek cook v.
All I need is a source of energy so that I can light my house and cook the next meal".
Tek ihtiyacım olan bir enerji kaynağı, böylece evimi aydınlatabilir ve bir sonraki yemeği pişirebilirim".

More Sentences
ılık (yemek/içecek) lukewarm adj.
The air was humid and lukewarm.
Hava nemli ve ılıktı.

More Sentences
General
artık yemek leftover n.
Tom didn't know what to do with the leftover food.
Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.

More Sentences
yemek odaları dining rooms n.
Our house has seven rooms including the dining room.
Yemek odası dahil, bizim evin yedi odası vardır.

More Sentences
yemek vakti dinnertime n.
It's almost dinnertime.
Neredeyse yemek vakti.

More Sentences
yemek salonu mess hall n.
Tom is in the mess hall.
Tom yemek salonunda.

More Sentences
yemek masası dining table n.
My view is that in certain Member States hunting brings an important extra source of food to the dining table.
Benim görüşüm, bazı Üye Devletlerde avlanmanın yemek masalarına önemli bir ekstra besin kaynağı getirdiği yönündedir.

More Sentences
yemek salonu dining hall n.
I just ran into Tom in the dining hall.
Ben sadece akşam yemeği salonunda Tom'a rastladım.

More Sentences
yemek (lokantaya has) special n.
Today's special is fish.
Bugünün yemeği balıktır.

More Sentences
yemek zamanı dinner time n.
Tom won't be back till dinner time.
Tom akşam yemeği zamanına kadar dönmeyecek.

More Sentences
yemek zamanı mealtime n.
Tom only eats at mealtimes.
Tom sadece yemek zamanlarında yer.

More Sentences
yemek çubuğu chopstick n.
She skillfully picked up a piece of sushi with her chopsticks.
Yemek çubuklarıyla bir parça suşiyi ustalıkla aldı.

More Sentences
yağlı yemek greasy food n.
You should try to avoid eating greasy food.
Yağlı yemeklerden uzak durmaya çalışmalısın.

More Sentences
lezzetli yemek delicious food n.
We were satisfied with the delicious food.
Lezzetli yemeklerden memnun kaldık.

More Sentences
yemek listesi menu n.
Tom looked at the menu and decided to order a hamburger.
Tom yemek listesine baktı ve bir hamburger sipariş etmeye karar verdi.

More Sentences
yemek tarifi kitabı recipe book n.
Have you seen the recipe book that I wrote?
Yazdığım yemek tarifi kitabını gördün mü?

More Sentences
yemek yeme alışkanlığı eating habit n.
Tom needs to change his eating habits.
Tom'un yemek yeme alışkanlığını değiştirmesi gerekiyor.

More Sentences
yemek daveti dinner invitation n.
Seiko accepted his dinner invitation.
Seiko onun yemek davetini kabul etti.

More Sentences
yemek odası dining-room n.
Don't put your belongings on the dining-room table.
Eşyalarınızı yemek odası masasına koymayın.

More Sentences
yerel yemek local food n.
I'd like to try some of the local food.
Yerel yemekleri denemek istiyorum.

More Sentences
yemek kitabı cookbook n.
She read a cookbook last night.
Dün gece yemek kitabı okudu.

More Sentences
yemek bileti meal ticket n.
Sami lost his meal ticket.
Sami yemek biletini kaybetti.

More Sentences
yemek kaşığı tablespoon n.
Tom adds a tablespoon of ground flaxseeds to his oatmeal every morning.
Tom her sabah yulaf ezmesine bir yemek kaşığı keten tohumu ekler.

More Sentences
yemek yapma cooking n.
She is terrible at cooking.
Yemek yapma konusunda berbat.

More Sentences
yemek masası dinner table n.
Peace begins at the dinner table.
Barış yemek masasında başlar.

More Sentences
çiğ yemek raw food n.
I like raw food.
Ben çiğ yemekleri severim.

More Sentences
(alışveriş merkezinde) yemek katı food court n.
We ate at the food court.
Yemek katında yedik.

More Sentences
yemek molası lunch break n.
Tom is on his lunch break.
Tom öğle yemeği molasında.

More Sentences
yemek molası meal break n.
Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.

More Sentences
yemek programı cooking show n.
Tom and Mary love watching cooking shows.
Tom ve Mary yemek programlarını izlemeye bayılırlar.

More Sentences
yemek saatleri̇ meal times n.
Don't eat sweets between meal times.
Yemek saatleri arasında tatlı yemeyin.

More Sentences
yemek eleştirmeni food critic n.
Tom is a food critic.
Tom bir yemek eleştirmeni.

More Sentences
yemek yarışması cooking contest n.
My father was a contestant in a cooking contest and won first prize.
Babam bir yemek yarışmasında yarışmacıydı ve birincilik ödülünü aldı.

More Sentences
yemek artıkları leftovers n.
We need a regulation on feeding or destroying leftovers.
Yemek artıklarını besleme veya yok etme konusunda bir düzenlemeye ihtiyacımız var.

More Sentences
(masaya konan) yemek table n.
Are you ready to go to the table?
Yemeğe gitmek için hazır mısın?

More Sentences
yemek artıkları scraps n.
He didn't know what to do with the scraps of food.
Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.

More Sentences
domuz paçası (yemek) trotter n.
The restaurant offered a traditional dish of cooked pig's trotter.
Restoran geleneksel bir yemek olan pişmiş domuz paçası sunuyordu.

More Sentences
yemek vermek feed v.
They didn't feed you much, did they?
Sana çok yemek vermediler, değil mi?

More Sentences
dışarıda yemek eat out v.
How many times did you eat out last month?
Geçen ay kaç kez dışarıda yemek yediniz?

More Sentences
yemek yemek feed v.
My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
Annem hepimiz yemek yiyene kadar köpeği beslemememi istedi.

More Sentences
öğle yemeği yemek have lunch v.
Once a month, she has lunch with her father.
Ayda bir kez babasıyla öğle yemeği yiyor.

More Sentences
ceza yemek be fined v.
I was fined 20 dollars for illegal parking.
Yasadışı park ettiğim için 20 dolar ceza yedim.

More Sentences
yemek yapmak cook v.
Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatini buraya vermeli çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı açıklıyoruz.

More Sentences
başının etini yemek nag v.
You're always nagging me.
Her zaman başımın etini yiyorsun.

More Sentences
dışarda yemek yemek dine out v.
Let's dine out tonight, I'm too tired to cook.
Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.

More Sentences
akşam yemeği yemek have supper v.
Tom hasn't had supper yet.
Tom henüz akşam yemeği yemedi.

More Sentences
yemek vermek give a dinner v.
We're giving a dinner for Tom.
Tom için bir yemek vereceğiz.

More Sentences
sonra gelen yemek remove n.
yemek tarifesi recipe n.
bir kişilik yemek takımı setting n.
yemek zili dinner bell n.
hafif yemek luncheon n.
yemek kaşığı table spoon n.
fazlasıyla (yemek) surfeit n.
yemek zamanı repast n.
yemek tarifi talepleri recipe requests n.
çatal bıçak/yemek takımı (bir kişilik) setting n.
açık havada yenilen yemek picnic n.
yemek tarifi talebi recipe request n.
açık büfe yemek servisi yapan restoran smorgasbord n.
yemek pişirme sanatı cooking n.
yemek kitapları cookbooks n.
yemek servis asansörü dumbwaiter n.
basımevlerinde çalışanların düzenlediği yıllık yemek veya toplantı wayzgoose n.
meksika mutfağına özgü böreğe benzeyen acılı bir yemek enchilada n.
liverpool'a özgü bir yemek scouse n.
balıkla baş yemek arasında yenilen yemek entrée n.
yemek seçme durumu olmayan öğün set meal n.
yemek odası lunchroom n.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) takeaway n.
baş yemek entrée n.
yemek pişirmede kullanılan cooking n.
aşçıbaşının o gün için önerdiği yemek plat du jour n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savoury n.
yemek takımı dinnerware n.
yemek artığı leftover n.
tadı yavan olan sulu yemek slop n.
yemek artıklarından oluşan sulu yiyecek (hayvana verilen) slop n.
eve yemek götürme hizmetleri food transport services to home n.
yemek takımı set n.
yemek odası diningroom n.
hafif yemek refection n.
yemek takımı dinner set n.
iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanatı gastronomy n.
yemek odası dinette n.
tatlı (yemek aralarında yenilen) snack n.
yemek pişirme sanatı culinary art n.
bedava yemek kuyruğu breadline n.
hazır yemek ve salata dükkanı delicatessen n.
yemek asansörü food elevator n.
yemek tarifinde istenen call for n.
yemek yiyen kimse diner n.
turfa olmayan yemek kasher n.
toprak veya cam kapta pişirilen yemek casserole n.
fırın (yemek pişirmeye yarayan üstü ocaklı) range n.
işçi yemek hizmet employee food service n.
hafif yemek snack food n.
bedava yemek kuyruğu bread line n.
yemek takımı dinner service n.
yemek pişirme sanatı cuisine n.
yemek salonu dininghall n.
farklı yemek çeşitleri sunan büfe smorgasbord n.
hafif yemek büfesi snack bar n.
yemek stoğu food stock n.
yemek sanatı gastronomy n.
hazır yemek convenience foods n.
domuzlara verilen yemek artıkları hogwash n.
yemek pişirme sanatı cookery n.
etli/sebzeli sulu yemek stew n.
baş yemek main dish n.
kötü sulu yemek wash n.
açık büfe yemek buffet n.
sulandırılmış yemek artıkları (domuza yedirilen) swill n.
yemek yiyen diner n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savory n.
yemek sonrası postprandial n.
yemek takımı chafing dish n.
yardımlaşmalı yemek potluck dinner n.
yemek artıkları remains n.
yemek listesi bill of fare n.
yemek geleneği eating customs n.
acı ve baharatlı yemek devil n.
ağırlık (yemek) richness n.
hafif yemek collation n.
hazır yemek fast food n.
yemek uzmanı gastronome n.
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek savory n.
yoksullara parasız yemek verilen yer soup kitchen n.
yemek sosu gravy n.
baş yemek dışındaki yiyecek side dish n.
yemek yardımı food allowance n.
hafif yemek refreshment n.
yemek odası grillroom n.
yemek servisi food service n.
otomatlardan yemek alınan kafeterya automat n.
yemek çubuğu (uzakdoğuda kullanılan) chopstick n.
dikkatsizce pişirilen yemek slopping n.
kafeterya'da ya da pub'da bulunan yemek tezgahı servery n.
hafif yemek satan yer snackette n.
yemek saati dinner time n.
yağlı yemek fatty food n.
yağlı yemek oily food n.
ana yemek piece de resistance n.
yemek sanatında ve sofra sohbetinde usta olan kimse deipnosofist n.
yemek sanatında ve sofra sohbetinde becerikli kişi deipnosofist n.
yemek sanatında ve sofra sohbetinde usta olan kimse deipnosophist n.
yemek sanatında ve sofra sohbetinde becerikli kişi deipnosophist n.
yemek odası triclinium n.
yapış yapış iğenç yemek ya da içecek glop n.
yanmaz yemek takımları bakeware n.
fırında kullanılmaya müsait yemek takımları bakeware n.
yemek esnasında ağızdaki yiyeceklerin salya ile karışması insalivation n.
hazır yemek üreticileri ve üretimi caterers and catering n.
bozulmuş yemek rotten food n.
bozuk yemek rotten food n.
en sevdiği yemek one's favorite food n.
yemek odaları lunchrooms n.
lezzetli yemek tasty food n.
aşırı yemek veya içmek sonucunda rahatsızlanmış kimse cropsick n.
yemek kültürü food culture n.
yemek masası triclinium n.
yemek firması catering firm n.
yemek şirketi catering company n.
mutfak yemek asansörü lifter n.
yemek asansörü dumbwaiter n.
hazır yemek sektörü catering industry n.
hazır yemek sektörü catering sector n.
çinlilerin yemek çubuğu chopstick n.
yemek alışkanlığı eating habit n.
yemek köşesi dining nook n.
yemek köşeli mutfak dining kitchen n.
küçük yemek odası dinette n.
yemek asansörü dumb waiter n.
yemek pişirme yöntemi cuisine n.
yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse gourmet n.
yemek zamanı dinner-time n.
yemek nişi dining-corner n.
yemek takımı dinner-set n.
yemek takımı dinner-service n.
yemek köşesi dining-corner n.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) take-out n.
yemek servisi helping n.
çin yemek çubuğu chopstick n.
yemek tabağı dish n.
önlenemez yemek arzusu food craving n.
önlenemez yemek arzusu irresistible desire for food n.
yemek salonu chow hall n.
yemek masasında edilen dua saying grace n.
yemek servis aracı catering truck n.
yemek hizmeti catering n.
çabuk yemek servisi fast food service n.
yöresel yemek local food n.
yöresel yemek regional food n.
düğünde yapılan yemek salata ve tatlı ikramı cocktail prolonge n.
yemek stilisti food stylist n.
araçlara yol üstü verilen yemek servisi drive through n.
araçlara yol üstü verilen yemek servisi drive-thru n.
yemek malzemeleri dükkanı cookshop n.
yemek dükkanı cookshop n.
üç kap yemek (başlangıç, ana yemek, tatlı vb) three-course meal n.
günde üç öğün yemek three meals a day n.
yemek odası takımı dining room set n.
yardımlaşmalı yemek potluck lunch n.
davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek potluck lunch n.
davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek potluck dinner n.
yemek pişirme kabı cooker n.
yemek tuzu common salt n.
yemek tezgahı buffet n.
yemek tuzu table salt n.
yemek eşyası cookware n.
yemek dağıtma arabası server n.
yemek suyu pot liquor n.
yemek çanı dinner bell n.
ayak üstü yemek fast food n.
yemek artığı food residue n.
yemek çatalı table fork n.
artık (yemek) uneaten n.
yemek kültürümüz our food culture n.
yemek zamanı suppertime n.
yemek vakti suppertime n.
hazır yemek ve salata dükkanı (deli) delicatessen n.
yemek kartı meal card n.
hasta yemek masası overbed table n.
yemek festivali food festival n.
yemek üreticisi food producer n.
yemek üreticisi food maker n.
japonya'da özellikle çocukların beslenme çantalarına konulacak şekilde yapılan kutu yemek obento n.
yemek ve yatak food and bed n.
hayvansal içerik içermeyen yemek vegan food n.
yemek masasında dua etme saying grace n.
yemek daveti verme banqueting n.
yemek sonrası yenilen tatlı vb. afters n.
resmi yemek banquet n.
hazır yemek convenience food n.
hazır yemek delicatessen n.
hazır yemek ve salata dükkanı deli n.
hazır yemek deli n.
yemek servisi arabası dinner wagon n.
oyuncak yemek seti dinnerware set n.
danslı yemek dinner dance n.
yemek servisi arabası dinner trolley n.
yemek takımları dishes n.
artık yemek torbası doggie bag n.
yemek sırası chow line n.
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon great room n.
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek savoury n.
yemek sırası food line n.
yemek kuyruğu food line n.
kişilerin kendi hazırladıkları tariflerle katıldıkları yemek yarışması bake-off n.
yemek/yiyecek kuponu food coupon n.
günün yemek tarifi recipe of the day n.
evde hazırlanıp getirilmiş yemek bag lunch n.
evden getirilmiş yemek bag lunch n.
geleneksel yemek traditional food n.
yemek pişirme terimleri sözlüğü glossary of cooking terms n.
sıcak yemek hot meal n.
yemek yarışması cooking competition n.
yemek yarışması cook-off n.
yemek kursu cooking course n.
yemek seçicilik choosy eating n.
yemek seçme choosy eating n.
tv karşısı hazır yemek tv dinner n.
iki tabak yemek two plates of food n.
yemek programı cookery programme n.
pub'larda sunulan yemek veya yiyecekler pub grub n.
(yemek yapımında kullanılan) yağlı kağıt baking paper n.
gizli yemek tarifi secret recipe n.
yemek planı meal plan n.
yemek arkadaşı tablemate n.
yemek arkadaşı dining companion n.
dört başı mamur yemek square meal n.
yemek kazanı cooking boiler n.
yemek kazanı cooking vessel n.
yemek kazanı cooking cauldron n.
bir müessesenin pişirmekte mahir olduğu yemek house specialty n.
doğal/organik gıdalarla yemek pişiren kimse natural cook n.
yemek eleştirmeni food writer n.
yemek eleştirmeni restaurant critic n.
yemek hizmeti endüstrisi food service industry n.
ucu çatal ortası kaşık ve kenarı bıçak gibi keskin olan yemek yeme aracı runcible spoon n.
yemek tarifleri recipes n.
meşhur yemek famous food n.
ağır yemek heavy dish n.
yatarak yemek yeme accubation n.
yemek artığı table scrap n.
yerli yemek native food n.
yemek çatalı tablefork n.
yemek takımı table service n.
yemek tepsisi cafeteria tray n.
çayla beraber yenen hafif yemek tea n.
öğleden sonra veya akşam yenen yemek tea n.
yemek bıçağı case knife n.
yemek artığı rechauffe n.
yemek servisi yapan kadın cateress n.
üst kattaki yemek odası cenacle n.
genellikle yemek pişirme ve donyağı yapımında kullanılan sığır ve koyun gibi hayvanların böbreklerinin etrafında bulunan yağlı sert dokular suet n.
yemek zamanı refection n.
ağır bacakları olan dar ve uzun yemek masası refectory table n.
yeniden yemek verme refeeding n.
yeniden pişirilen yemek rehash n.
artık yemek remnant n.
yemek paketi meal box n.
yemek sonrası konuşma yapıp insanları kadeh kaldırmaya davet eden kadın toast mistress n.
romalıların yemek yerken uzandıkları, masayı üç taraftan çevreleyen sedir triclinium n.
çok miktarda yemek tuck–in [brit] n.
batı hint adalarında haşlanmış muzu ezerek yapılan bir yemek tum-tum n.
yemek yeme isteği alimentiveness n.
yemek ve barınma easement [obsolete] n.
yemek salonu eating hall n.
artık yemek torbası scran bag n.
ana yemek entrée [us] n.
yalıtımlı yemek taşıma kabı insulated food carrier n.
ayrı bir yemek odası olmadığından yemek yenen mutfak kitchen-diner n.
yemek masasındaki artıklar voiding n.
sulu yemek lap n.
haşlanmış yemek bile [dialect] n.
kampta yemek pişirmek için kullanılan metal tencere billy [australia] n.
(yemek) kızarmış yüzey birsle n.
ana yemek olarak baharatlı alman sosisi servis edilen barbekü partisi wiener roast n.
ana yemek olarak baharatlı alman sosisi servis edilen barbekü partisi weenie roast n.
yemek masası board n.
ihtiyacı olan kimselere verilen kıyafet, yemek veya para hand-out n.
yemek yeme meal n.
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse mealer n.
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı meals on wheels [uk] n.
küçük ve yuvarlak yemek porsiyonu médaillon n.
küçük ve yuvarlak yemek porsiyonu medallion n.
yemek zamanı meltith [scotland] n.
yemek zamanı melteth [scotland] n.
yemek listesi menu card n.
personel grubunca yenen yemek mess n.
bir porsiyon yemek help [obsolete] n.
tören vesilesiyle erken saatte yenen yemek breakfast n.
yemek sosu bree [scotland] n.
açık büfede yemek yiyen kimse buffeter n.
yemek düşkünlüğü hoggishness n.
hayvanlara verilen yemek artığı hogwash n.
yemek sepeti mocock n.
yemek sepeti mocuck n.
kahvaltıdan önce yenen hafif yemek morning [scotland] n.
hafif yemek morsel n.
lezzetli yemek morsel n.
yemek yeme repast n.
fazladan yemek reward n.
küçük porsiyonlu yemek lunch [minnesota] n.
hafif yemek lunch n.
mutfak ve yemek odası arasında bulunan servis odası butler's pantry n.
şapır şupur yemek yiyen kimse chomper n.
yemek yeme chow-down n.
(midye kabuğu gibi açılan) yemek kabı clamshell n.
dışarıda yemek yiyen kimse diner-out n.
tomrukçu kampında yemek pişirme ve uyuma alanları arasında yer alan ve genellikle depo olarak kullanılan üstü kapalı koridor dingle n.
yemek yenen alan dining area n.
(değirmen hizmetlisinin) kiracılardan yemek yeme hakkı gowpen [scotland] n.
taşrada bir grup erkeğe yemek pişiren aşçı greasy n.
yemek yeme munch n.
tıka basa yemek yiyen kimse overeater n.
yemek tarifi rule [dialect] n.
yemek salonu commons n.
yemek masasında şarabı soğutan büyük kap cistern [obsolete] n.
birlikte yemek yenen kimse commensal [rare] n.
birlikte yemek yiyen grup commensality n.
birlikte yemek yeme commensation n.
yemek malzemeleri doings [dialect] n.
yemek pişirme malzemeleri doings [dialect] n.
zengin yemek malzemesi doodad n.
yemek malzemelerinin hazırlandığı masa dresser [obsolete] n.
yemek servis masası dresser [obsolete] n.
yemek servis büfesi dresser [obsolete] n.
az miktardaki yemek pick [dialect] n.
bir gıdımlık yemek pick [dialect] n.
eldeki ürünlerle hazırlanan yemek pick-up dinner n.
yemek konusunda idareli kimse pinchcommons n.
tadı keskin olan yemek piquancy n.
yemek yeme intake n.
yemek milleri food miles n.
yemek ve eğlence için toplanma feasting n.
yemek sağlayan şey feeder n.
bebeklerin yemek yerken oturduğu sandalye feeding chair n.
bebeklerin yemek yerken oturduğu sandalye highchair n.
yemek ve servis hizmeti plate n.
tencerede yemek pişiren kimse potter n.
yemek odası salle à manger n.
(eve, otelde) yemek alanı dinning room n.
hafif yemek light food n.
araba sürerken yemek yiyen kimse dashboard diner n.
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap dixie n.
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap dixy n.
1930'lardan 1970'lere kadar üretilmiş bir seramik yemek takımı markası fiesta ware® n.
tüm gelenlere sabit fiyattan sunulan yemek ordinary [uk] n.
yemek pişirme ve servisinde kullanılan ısıya dayanıklı (cam, seramik) tabaklar ovenware n.
(ısıtarak) yemek hazırlama preparation n.
genellikle içyağı içeren ve dışı kabuk tutan baharatsız bir yemek pudding n.
ikinci tur yemek yardımı seconds n.
suda pişirilen unla yapılan eski bir yemek sepawn [dialect] [us] n.
suda pişirilen unla yapılan eski bir yemek sepon n.
deniz kabuğu şeklindeki yemek pişirme veya servis gereci shell n.
yerde yenen yemek sit-down n.
oturarak yenen yemek sit-down n.
yemek için avlanma prey n.
çabucak yenen yemek snap [dialect] n.
kovboy yemek arabası chuckwagon [dialect] n.
kulüplerde her yıl düzenlenen danslı yemek social [dated] n.
(çin porseleni veya farklı bir yemek takımında) özel tasarım strike n.
gece uyumadan önce atıştırılan yemek supper n.
aşırı yenen yemek surfeit [obsolete] n.
sürpriz içerikli gösterişli yemek surprise n.
sürpriz içerikli gösterişli yemek surprize n.
kalan yemek leftover n.
artan yemek leftover n.
aşırı yemek overeat n.
hafif şeyler yemek snack v.
yemek çürümek go off v.
zılgıt yemek be told off v.
içi içini yemek eat one's heart out v.
içeride yemek yemek dine in v.
ayı gibi yemek eat like a horse v.
damga yemek be branded v.
tıka basa yemek overeat v.
başının etini yemek nag at somebody v.
yemek çürümek spoil v.
yemek yemek grub v.
zevkle yemek relish v.
yemek içmek touch v.
küçük küçük yemek pick v.
avlayıp yemek prey on v.
kırbaç yemek be whipped v.
yemek atıştırmak gorge v.
başının etini yemek henpeck v.
tıka basa yemek cram v.
oburca yemek gormandize v.
bedenine darbe yemek get a bang on v.
sesli yemek munch v.
ceza yemek be punished v.
karışık yemek mess v.
oburca yemek scoff v.
başının etini yemek nag at v.
öğle yemeği yemek luncheon v.
günün esas yemeğini yemek dine v.
rüşvet yemek take a bribe v.
tıka basa yemek make a pig of oneself v.
hafif yemek snack v.
hapır hupur yemek guzzle v.
sulandırılmış yemek artıkları vermek (domuza) swill v.
kurt gibi yemek yemek eat like a horse v.
doyasıya yemek feast v.
hak yemek be unfair v.
gereğinden fazla yemek yemek overeat v.
tıka basa yemek englut v.
birine olan borcu ödemek için başkasının hakkını yemek rob peter to pay paul v.
hakkını yemek cheat somebody of his rights v.
zılgıt yemek get a rocket v.
azar azar yemek peck v.
para yemek play ducks and drakes with money v.
darbe yemek be hit for six v.
öküz gibi yemek eat like a horse v.
acele yemek gobble v.
katur kutur yemek munch v.
tokat yemek be slapped v.
yağmur yemek get wet in the rain v.
hakkını yemek be unfair to v.
dışarıdan yemek order food from outside v.
ağzını şapırdatarak yemek slop v.
sıra dayağı yemek run the gauntlet v.
bir çırpıda yemek make short work of v.
her naneyi yemek go all the way v.
azar azar yemek nibble v.
kazık yemek pay through the nose v.
dayak yemek get a beating v.
tırnaklarını yemek bite one's nails v.
haram yemek get something illegally v.
fazla yemek yemek overeat v.
domuz gibi yemek pig out v.
kaşıkla yemek spoon up v.
hapır hupur yemek munch v.
oburca yemek devour v.
dayak yemek get a whipping v.
oburca yemek gourmandize v.
lokantada müşterilere yemek servisi yapmak wait tables v.
papara yemek be told of v.
vurgun yemek die of the bends v.
borç yemek live on borrowed money v.
içi içini yemek simmer with v.
kendi kendini yemek fret v.
gürültüyle yemek crunch v.
yemek vermek host for dinner v.
oburca yemek raven v.
başının etini yemek pester v.
yemek vermek banquet v.
tıka basa yemek glut oneself on v.
halt yemek make a great blunder v.
içi içini yemek fret about v.
hazırlamak (bir öğün yemek) get v.
yaprak yemek browse v.
acı yemek eat peppery food v.
hakkını yemek defraud v.