|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
yemek |
food n.
|
|
It is remarkable how casual we in Europe sometimes are about food.
Avrupa'da yemek konusunda bazen ne kadar rahat olduğumuz dikkat çekicidir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
yemek |
eat v.
|
|
Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar azdır, dolayısıyla az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
yemek |
meal n.
|
|
When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
Masadan kaldırıldığında, tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?
More Sentences
|
4 |
General |
yemek |
food n.
|
|
It is, of course, extremely difficult to deny hungry people food.
Elbette aç insanları yemekten mahrum etmek son derece zordur.
More Sentences
|
5 |
General |
yemek |
grub n.
|
|
I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
Buralarda iyi yemek bulmanın bu kadar zor olduğuna inanamıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
yemek |
dinner n.
|
|
I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.
More Sentences
|
7 |
General |
yemek |
dining n.
|
|
The dining area is always busy.
Yemek alanı her zaman yoğun.
More Sentences
|
8 |
General |
yemek |
dish n.
|
|
It is rather like those awful restaurants where they put cream or parsley on everything and in the end ruin every dish.
Her şeyin üzerine krema veya maydanoz koyan ve sonunda her yemeği mahveden o berbat restoranlar gibi.
More Sentences
|
9 |
General |
yemek |
course n.
|
|
Diana was tired, but she stayed until the last course was served.
Diana yorgundu ama son yemek servisine kadar orada kaldı.
More Sentences
|
10 |
General |
yemek |
board n.
|
|
This rate includes room and board.
Bu ücrete oda ve yemek de dahildir.
More Sentences
|
11 |
General |
yemek |
bite v.
|
|
If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.
More Sentences
|
12 |
General |
yemek |
get v.
|
|
Do you want to go get something to eat?
Gidip bir şeyler yemek ister misin?
More Sentences
|
13 |
General |
yemek |
eat v.
|
|
I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum.
More Sentences
|
14 |
General |
yemek |
devour v.
|
|
We are not devouring our children; we are nourishing them with this proposal.
Çocuklarımızı yemiyoruz; bu teklifle onları besliyoruz.
More Sentences
|
15 |
General |
yemek |
have v.
|
|
Jen is going to have a dinner with her best friend tonight.
Jen bu gece en iyi arkadaşıyla yemeğe çıkacak.
More Sentences
|
16 |
General |
yemek |
meal v.
|
|
When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
Masadan kalktığında tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?
More Sentences
|
Phrasals |
|
17 |
Phrasals |
yemek |
eat up v.
|
|
Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
Birkaç dakika içinde bütün ekmek ve peyniri yemişti.
More Sentences
|
Slang |
|
18 |
Slang |
yemek |
buy it v.
|
|
Your father won't buy it.
Baban bunu yemez.
More Sentences
|
|
General |
|
19 |
General |
yemek |
nourishment n.
|
|
20 |
General |
yemek |
recipe n.
|
|
21 |
General |
yemek |
eating n.
|
|
22 |
General |
yemek |
victuals n.
|
|
23 |
General |
yemek |
repasture n.
|
|
24 |
General |
yemek |
muckamuck n.
|
|
25 |
General |
yemek |
peck n.
|
|
26 |
General |
yemek |
pabulation n.
|
|
27 |
General |
yemek |
scaff n.
|
|
28 |
General |
yemek |
scoff v.
|
|
29 |
General |
yemek |
rub away v.
|
|
30 |
General |
yemek |
feed v.
|
|
31 |
General |
yemek |
pick at v.
|
|
32 |
General |
yemek |
be sent down v.
|
|
33 |
General |
yemek |
chow v.
|
|
34 |
General |
yemek |
rub v.
|
|
35 |
General |
yemek |
fret v.
|
|
36 |
General |
yemek |
feed on v.
|
|
37 |
General |
yemek |
repast v.
|
|
38 |
General |
yemek |
partake of v.
|
|
|
39 |
General |
yemek |
touch v.
|
|
40 |
General |
yemek |
eat away v.
|
|
41 |
General |
yemek |
wear v.
|
|
42 |
General |
yemek |
believe v.
|
|
43 |
General |
yemek |
crop v.
|
|
44 |
General |
yemek |
ingest v.
|
|
45 |
General |
yemek |
consume v.
|
|
46 |
General |
yemek |
exulcerate v.
|
|
47 |
General |
yemek |
spend v.
|
|
48 |
General |
yemek |
swallow v.
|
|
49 |
General |
yemek |
dispose of v.
|
|
50 |
General |
yemek |
corrode v.
|
|
51 |
General |
yemek |
erode v.
|
|
52 |
General |
yemek |
pit v.
|
|
53 |
General |
yemek |
keep v.
|
|
54 |
General |
yemek |
make v.
|
|
55 |
General |
yemek |
mouth v.
|
|
56 |
General |
yemek |
muckamuck v.
|
|
57 |
General |
yemek |
gnaw v.
|
|
58 |
General |
yemek |
smouse v.
|
|
59 |
General |
yemek |
suckle v.
|
|
Phrasals |
|
60 |
Phrasals |
yemek |
eat (something) off v.
|
|
61 |
Phrasals |
yemek |
browse on v.
|
|
62 |
Phrasals |
yemek |
eat off v.
|
|
Colloquial |
|
63 |
Colloquial |
yemek |
eats n.
|
|
64 |
Colloquial |
yemek |
tuck v.
|
|
65 |
Colloquial |
yemek |
chuck v.
|
|
66 |
Colloquial |
yemek |
eat it up v.
|
|
67 |
Colloquial |
yemek |
chop [west africa] v.
|
|
Idioms |
|
68 |
Idioms |
yemek |
bite on something v.
|
|
69 |
Idioms |
yemek |
pass (one's) lips v.
|
|
70 |
Idioms |
yemek |
pass someone's lips v.
|
|
71 |
Idioms |
yemek |
pass lips v.
|
|
Technical |
|
72 |
Technical |
yemek |
erode v.
|
|
73 |
Technical |
yemek |
corrode v.
|
|
74 |
Technical |
yemek |
abrade v.
|
|
Gastronomy |
|
75 |
Gastronomy |
yemek |
plat n.
|
|
76 |
Gastronomy |
yemek |
cooking n.
|
|
Archaic |
|
77 |
Archaic |
yemek |
trencher n.
|
|
78 |
Archaic |
yemek |
mess n.
|
|
|
79 |
Archaic |
yemek |
victual v.
|
|
80 |
Archaic |
yemek |
manducate v.
|
|
81 |
Archaic |
yemek |
depasture v.
|
|
Slang |
|
82 |
Slang |
yemek |
grindage n.
|
|
83 |
Slang |
yemek |
munch n.
|
|
84 |
Slang |
yemek |
pecks n.
|
|
85 |
Slang |
yemek |
peckings n.
|
|
86 |
Slang |
yemek |
dodger [australia] n.
|
|
87 |
Slang |
yemek |
skran n.
|
|
88 |
Slang |
yemek |
slob up v.
|
|
89 |
Slang |
yemek |
grub on v.
|
|
90 |
Slang |
yemek |
scran v.
|
|
British Slang |
|
91 |
British Slang |
yemek |
nose-bag n.
|
|
92 |
British Slang |
yemek |
jackbit n.
|
|
93 |
British Slang |
yemek |
grub n.
|
|
94 |
British Slang |
yemek |
snappin n.
|
|
95 |
British Slang |
yemek |
chow n.
|
|
96 |
British Slang |
yemek |
shit on a raft v.
|
|
97 |
British Slang |
yemek |
nosh v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
yemek pişirme |
cooking n.
|
|
The population has no firewood and uses the heat of this lava stream for their cooking fires.
Halkın yakacak odunu yok ve yemek pişirmek için bu lav akıntısının ısısını kullanıyor.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
yemek odası |
dining room n.
|
|
Over here is the dining room, elevator banks, and that's the bar.
Burası yemek odası, asansör kapıları ve şurası da bar.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
yemek tarifi |
recipe n.
|
|
I'll send you my mother's recipe.
Sana annemin yemek tarifini göndereceğim.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
yemek yemek |
eat v.
|
|
Mr Ibragimov has begun to eat again.
Bay Ibragimov yeniden yemek yemeye başladı.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
yemek pişirmek |
cook v.
|
|
All I need is a source of energy so that I can light my house and cook the next meal".
Tek ihtiyacım olan bir enerji kaynağı, böylece evimi aydınlatabilir ve bir sonraki yemeği pişirebilirim".
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
ılık (yemek/içecek) |
lukewarm adj.
|
|
The air was humid and lukewarm.
Hava nemli ve ılıktı.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
artık yemek |
leftover n.
|
|
Tom didn't know what to do with the leftover food.
Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
yemek odaları |
dining rooms n.
|
|
Our house has seven rooms including the dining room.
Yemek odası dahil, bizim evin yedi odası vardır.
More Sentences
|
9 |
General |
yemek vakti |
dinnertime n.
|
|
It's almost dinnertime.
Neredeyse yemek vakti.
More Sentences
|
10 |
General |
yemek salonu |
mess hall n.
|
|
Tom is in the mess hall.
Tom yemek salonunda.
More Sentences
|
11 |
General |
yemek masası |
dining table n.
|
|
My view is that in certain Member States hunting brings an important extra source of food to the dining table.
Benim görüşüm, bazı Üye Devletlerde avlanmanın yemek masalarına önemli bir ekstra besin kaynağı getirdiği yönündedir.
More Sentences
|
12 |
General |
yemek salonu |
dining hall n.
|
|
I just ran into Tom in the dining hall.
Ben sadece akşam yemeği salonunda Tom'a rastladım.
More Sentences
|
13 |
General |
yemek (lokantaya has) |
special n.
|
|
Today's special is fish.
Bugünün yemeği balıktır.
More Sentences
|
14 |
General |
yemek zamanı |
dinner time n.
|
|
Tom won't be back till dinner time.
Tom akşam yemeği zamanına kadar dönmeyecek.
More Sentences
|
15 |
General |
yemek zamanı |
mealtime n.
|
|
Tom only eats at mealtimes.
Tom sadece yemek zamanlarında yer.
More Sentences
|
16 |
General |
yemek çubuğu |
chopstick n.
|
|
She skillfully picked up a piece of sushi with her chopsticks.
Yemek çubuklarıyla bir parça suşiyi ustalıkla aldı.
More Sentences
|
17 |
General |
yağlı yemek |
greasy food n.
|
|
You should try to avoid eating greasy food.
Yağlı yemeklerden uzak durmaya çalışmalısın.
More Sentences
|
18 |
General |
lezzetli yemek |
delicious food n.
|
|
We were satisfied with the delicious food.
Lezzetli yemeklerden memnun kaldık.
More Sentences
|
19 |
General |
yemek listesi |
menu n.
|
|
Tom looked at the menu and decided to order a hamburger.
Tom yemek listesine baktı ve bir hamburger sipariş etmeye karar verdi.
More Sentences
|
20 |
General |
yemek tarifi kitabı |
recipe book n.
|
|
Have you seen the recipe book that I wrote?
Yazdığım yemek tarifi kitabını gördün mü?
More Sentences
|
21 |
General |
yemek yeme alışkanlığı |
eating habit n.
|
|
Tom needs to change his eating habits.
Tom'un yemek yeme alışkanlığını değiştirmesi gerekiyor.
More Sentences
|
22 |
General |
yemek daveti |
dinner invitation n.
|
|
Seiko accepted his dinner invitation.
Seiko onun yemek davetini kabul etti.
More Sentences
|
23 |
General |
yemek odası |
dining-room n.
|
|
Don't put your belongings on the dining-room table.
Eşyalarınızı yemek odası masasına koymayın.
More Sentences
|
24 |
General |
yerel yemek |
local food n.
|
|
I'd like to try some of the local food.
Yerel yemekleri denemek istiyorum.
More Sentences
|
25 |
General |
yemek kitabı |
cookbook n.
|
|
She read a cookbook last night.
Dün gece yemek kitabı okudu.
More Sentences
|
26 |
General |
yemek bileti |
meal ticket n.
|
|
Sami lost his meal ticket.
Sami yemek biletini kaybetti.
More Sentences
|
27 |
General |
yemek kaşığı |
tablespoon n.
|
|
Tom adds a tablespoon of ground flaxseeds to his oatmeal every morning.
Tom her sabah yulaf ezmesine bir yemek kaşığı keten tohumu ekler.
More Sentences
|
28 |
General |
yemek yapma |
cooking n.
|
|
She is terrible at cooking.
Yemek yapma konusunda berbat.
More Sentences
|
29 |
General |
yemek masası |
dinner table n.
|
|
Peace begins at the dinner table.
Barış yemek masasında başlar.
More Sentences
|
30 |
General |
çiğ yemek |
raw food n.
|
|
I like raw food.
Ben çiğ yemekleri severim.
More Sentences
|
31 |
General |
(alışveriş merkezinde) yemek katı |
food court n.
|
|
We ate at the food court.
Yemek katında yedik.
More Sentences
|
32 |
General |
yemek molası |
lunch break n.
|
|
Tom is on his lunch break.
Tom öğle yemeği molasında.
More Sentences
|
33 |
General |
yemek molası |
meal break n.
|
|
Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.
More Sentences
|
34 |
General |
yemek programı |
cooking show n.
|
|
Tom and Mary love watching cooking shows.
Tom ve Mary yemek programlarını izlemeye bayılırlar.
More Sentences
|
35 |
General |
yemek saatleri̇ |
meal times n.
|
|
Don't eat sweets between meal times.
Yemek saatleri arasında tatlı yemeyin.
More Sentences
|
36 |
General |
yemek eleştirmeni |
food critic n.
|
|
Tom is a food critic.
Tom bir yemek eleştirmeni.
More Sentences
|
37 |
General |
yemek yarışması |
cooking contest n.
|
|
My father was a contestant in a cooking contest and won first prize.
Babam bir yemek yarışmasında yarışmacıydı ve birincilik ödülünü aldı.
More Sentences
|
38 |
General |
yemek artıkları |
leftovers n.
|
|
We need a regulation on feeding or destroying leftovers.
Yemek artıklarını besleme veya yok etme konusunda bir düzenlemeye ihtiyacımız var.
More Sentences
|
39 |
General |
(masaya konan) yemek |
table n.
|
|
Are you ready to go to the table?
Yemeğe gitmek için hazır mısın?
More Sentences
|
40 |
General |
yemek artıkları |
scraps n.
|
|
He didn't know what to do with the scraps of food.
Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.
More Sentences
|
41 |
General |
domuz paçası (yemek) |
trotter n.
|
|
The restaurant offered a traditional dish of cooked pig's trotter.
Restoran geleneksel bir yemek olan pişmiş domuz paçası sunuyordu.
More Sentences
|
42 |
General |
yemek vermek |
feed v.
|
|
They didn't feed you much, did they?
Sana çok yemek vermediler, değil mi?
More Sentences
|
43 |
General |
dışarıda yemek |
eat out v.
|
|
How many times did you eat out last month?
Geçen ay kaç kez dışarıda yemek yediniz?
More Sentences
|
44 |
General |
yemek yemek |
feed v.
|
|
My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
Annem hepimiz yemek yiyene kadar köpeği beslemememi istedi.
More Sentences
|
45 |
General |
öğle yemeği yemek |
have lunch v.
|
|
Once a month, she has lunch with her father.
Ayda bir kez babasıyla öğle yemeği yiyor.
More Sentences
|
46 |
General |
ceza yemek |
be fined v.
|
|
I was fined 20 dollars for illegal parking.
Yasadışı park ettiğim için 20 dolar ceza yedim.
More Sentences
|
47 |
General |
yemek yapmak |
cook v.
|
|
Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatini buraya vermeli çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı açıklıyoruz.
More Sentences
|
48 |
General |
başının etini yemek |
nag v.
|
|
You're always nagging me.
Her zaman başımın etini yiyorsun.
More Sentences
|
49 |
General |
dışarda yemek yemek |
dine out v.
|
|
Let's dine out tonight, I'm too tired to cook.
Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.
More Sentences
|
50 |
General |
akşam yemeği yemek |
have supper v.
|
|
Tom hasn't had supper yet.
Tom henüz akşam yemeği yemedi.
More Sentences
|
51 |
General |
yemek vermek |
give a dinner v.
|
|
We're giving a dinner for Tom.
Tom için bir yemek vereceğiz.
More Sentences
|
52 |
General |
sonra gelen yemek |
remove n.
|
|
53 |
General |
yemek tarifesi |
recipe n.
|
|
54 |
General |
bir kişilik yemek takımı |
setting n.
|
|
55 |
General |
yemek zili |
dinner bell n.
|
|
56 |
General |
hafif yemek |
luncheon n.
|
|
57 |
General |
yemek kaşığı |
table spoon n.
|
|
58 |
General |
fazlasıyla (yemek) |
surfeit n.
|
|
59 |
General |
yemek zamanı |
repast n.
|
|
60 |
General |
yemek tarifi talepleri |
recipe requests n.
|
|
61 |
General |
çatal bıçak/yemek takımı (bir kişilik) |
setting n.
|
|
62 |
General |
açık havada yenilen yemek |
picnic n.
|
|
63 |
General |
yemek tarifi talebi |
recipe request n.
|
|
64 |
General |
açık büfe yemek servisi yapan restoran |
smorgasbord n.
|
|
65 |
General |
yemek pişirme sanatı |
cooking n.
|
|
66 |
General |
yemek kitapları |
cookbooks n.
|
|
67 |
General |
yemek servis asansörü |
dumbwaiter n.
|
|
68 |
General |
basımevlerinde çalışanların düzenlediği yıllık yemek veya toplantı |
wayzgoose n.
|
|
69 |
General |
meksika mutfağına özgü böreğe benzeyen acılı bir yemek |
enchilada n.
|
|
70 |
General |
liverpool'a özgü bir yemek |
scouse n.
|
|
71 |
General |
balıkla baş yemek arasında yenilen yemek |
entrée n.
|
|
72 |
General |
yemek seçme durumu olmayan öğün |
set meal n.
|
|
73 |
General |
yemek odası |
lunchroom n.
|
|
74 |
General |
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) |
takeaway n.
|
|
75 |
General |
baş yemek |
entrée n.
|
|
76 |
General |
yemek pişirmede kullanılan |
cooking n.
|
|
77 |
General |
aşçıbaşının o gün için önerdiği yemek |
plat du jour n.
|
|
78 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savoury n.
|
|
79 |
General |
yemek takımı |
dinnerware n.
|
|
80 |
General |
yemek artığı |
leftover n.
|
|
81 |
General |
tadı yavan olan sulu yemek |
slop n.
|
|
82 |
General |
yemek artıklarından oluşan sulu yiyecek (hayvana verilen) |
slop n.
|
|
83 |
General |
eve yemek götürme hizmetleri |
food transport services to home n.
|
|
84 |
General |
yemek takımı |
set n.
|
|
85 |
General |
yemek odası |
diningroom n.
|
|
86 |
General |
hafif yemek |
refection n.
|
|
87 |
General |
yemek takımı |
dinner set n.
|
|
88 |
General |
iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanatı |
gastronomy n.
|
|
89 |
General |
yemek odası |
dinette n.
|
|
90 |
General |
tatlı (yemek aralarında yenilen) |
snack n.
|
|
91 |
General |
yemek pişirme sanatı |
culinary art n.
|
|
92 |
General |
bedava yemek kuyruğu |
breadline n.
|
|
93 |
General |
hazır yemek ve salata dükkanı |
delicatessen n.
|
|
94 |
General |
yemek asansörü |
food elevator n.
|
|
95 |
General |
yemek tarifinde istenen |
call for n.
|
|
96 |
General |
yemek yiyen kimse |
diner n.
|
|
97 |
General |
turfa olmayan yemek |
kasher n.
|
|
98 |
General |
toprak veya cam kapta pişirilen yemek |
casserole n.
|
|
99 |
General |
fırın (yemek pişirmeye yarayan üstü ocaklı) |
range n.
|
|
100 |
General |
işçi yemek hizmet |
employee food service n.
|
|
101 |
General |
hafif yemek |
snack food n.
|
|
102 |
General |
bedava yemek kuyruğu |
bread line n.
|
|
103 |
General |
yemek takımı |
dinner service n.
|
|
104 |
General |
yemek pişirme sanatı |
cuisine n.
|
|
105 |
General |
yemek salonu |
dininghall n.
|
|
106 |
General |
farklı yemek çeşitleri sunan büfe |
smorgasbord n.
|
|
107 |
General |
hafif yemek büfesi |
snack bar n.
|
|
108 |
General |
yemek stoğu |
food stock n.
|
|
109 |
General |
yemek sanatı |
gastronomy n.
|
|
110 |
General |
hazır yemek |
convenience foods n.
|
|
111 |
General |
domuzlara verilen yemek artıkları |
hogwash n.
|
|
112 |
General |
yemek pişirme sanatı |
cookery n.
|
|
113 |
General |
etli/sebzeli sulu yemek |
stew n.
|
|
114 |
General |
baş yemek |
main dish n.
|
|
115 |
General |
kötü sulu yemek |
wash n.
|
|
116 |
General |
açık büfe yemek |
buffet n.
|
|
117 |
General |
sulandırılmış yemek artıkları (domuza yedirilen) |
swill n.
|
|
118 |
General |
yemek yiyen |
diner n.
|
|
119 |
General |
yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savory n.
|
|
120 |
General |
yemek sonrası |
postprandial n.
|
|
121 |
General |
yemek takımı |
chafing dish n.
|
|
122 |
General |
yardımlaşmalı yemek |
potluck dinner n.
|
|
123 |
General |
yemek artıkları |
remains n.
|
|
124 |
General |
yemek listesi |
bill of fare n.
|
|
125 |
General |
yemek geleneği |
eating customs n.
|
|
126 |
General |
acı ve baharatlı yemek |
devil n.
|
|
127 |
General |
ağırlık (yemek) |
richness n.
|
|
128 |
General |
hafif yemek |
collation n.
|
|
129 |
General |
hazır yemek |
fast food n.
|
|
130 |
General |
yemek uzmanı |
gastronome n.
|
|
131 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savory n.
|
|
132 |
General |
yoksullara parasız yemek verilen yer |
soup kitchen n.
|
|
133 |
General |
yemek sosu |
gravy n.
|
|
134 |
General |
baş yemek dışındaki yiyecek |
side dish n.
|
|
135 |
General |
yemek yardımı |
food allowance n.
|
|
136 |
General |
hafif yemek |
refreshment n.
|
|
137 |
General |
yemek odası |
grillroom n.
|
|
138 |
General |
yemek servisi |
food service n.
|
|
139 |
General |
otomatlardan yemek alınan kafeterya |
automat n.
|
|
140 |
General |
yemek çubuğu (uzakdoğuda kullanılan) |
chopstick n.
|
|
141 |
General |
dikkatsizce pişirilen yemek |
slopping n.
|
|
142 |
General |
kafeterya'da ya da pub'da bulunan yemek tezgahı |
servery n.
|
|
143 |
General |
hafif yemek satan yer |
snackette n.
|
|
144 |
General |
yemek saati |
dinner time n.
|
|
145 |
General |
yağlı yemek |
fatty food n.
|
|
146 |
General |
yağlı yemek |
oily food n.
|
|
147 |
General |
ana yemek |
piece de resistance n.
|
|
148 |
General |
yemek sanatında ve sofra sohbetinde usta olan kimse |
deipnosofist n.
|
|
149 |
General |
yemek sanatında ve sofra sohbetinde becerikli kişi |
deipnosofist n.
|
|
150 |
General |
yemek sanatında ve sofra sohbetinde usta olan kimse |
deipnosophist n.
|
|
151 |
General |
yemek sanatında ve sofra sohbetinde becerikli kişi |
deipnosophist n.
|
|
152 |
General |
yemek odası |
triclinium n.
|
|
153 |
General |
yapış yapış iğenç yemek ya da içecek |
glop n.
|
|
154 |
General |
yanmaz yemek takımları |
bakeware n.
|
|
155 |
General |
fırında kullanılmaya müsait yemek takımları |
bakeware n.
|
|
156 |
General |
yemek esnasında ağızdaki yiyeceklerin salya ile karışması |
insalivation n.
|
|
157 |
General |
hazır yemek üreticileri ve üretimi |
caterers and catering n.
|
|
158 |
General |
bozulmuş yemek |
rotten food n.
|
|
159 |
General |
bozuk yemek |
rotten food n.
|
|
160 |
General |
en sevdiği yemek |
one's favorite food n.
|
|
161 |
General |
yemek odaları |
lunchrooms n.
|
|
162 |
General |
lezzetli yemek |
tasty food n.
|
|
163 |
General |
aşırı yemek veya içmek sonucunda rahatsızlanmış kimse |
cropsick n.
|
|
164 |
General |
yemek kültürü |
food culture n.
|
|
165 |
General |
yemek masası |
triclinium n.
|
|
166 |
General |
yemek firması |
catering firm n.
|
|
167 |
General |
yemek şirketi |
catering company n.
|
|
168 |
General |
mutfak yemek asansörü |
lifter n.
|
|
169 |
General |
yemek asansörü |
dumbwaiter n.
|
|
170 |
General |
hazır yemek sektörü |
catering industry n.
|
|
171 |
General |
hazır yemek sektörü |
catering sector n.
|
|
172 |
General |
çinlilerin yemek çubuğu |
chopstick n.
|
|
173 |
General |
yemek alışkanlığı |
eating habit n.
|
|
174 |
General |
yemek köşesi |
dining nook n.
|
|
175 |
General |
yemek köşeli mutfak |
dining kitchen n.
|
|
176 |
General |
küçük yemek odası |
dinette n.
|
|
177 |
General |
yemek asansörü |
dumb waiter n.
|
|
178 |
General |
yemek pişirme yöntemi |
cuisine n.
|
|
179 |
General |
yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse |
gourmet n.
|
|
180 |
General |
yemek zamanı |
dinner-time n.
|
|
181 |
General |
yemek nişi |
dining-corner n.
|
|
182 |
General |
yemek takımı |
dinner-set n.
|
|
183 |
General |
yemek takımı |
dinner-service n.
|
|
184 |
General |
yemek köşesi |
dining-corner n.
|
|
185 |
General |
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) |
take-out n.
|
|
186 |
General |
yemek servisi |
helping n.
|
|
187 |
General |
çin yemek çubuğu |
chopstick n.
|
|
188 |
General |
yemek tabağı |
dish n.
|
|
189 |
General |
önlenemez yemek arzusu |
food craving n.
|
|
190 |
General |
önlenemez yemek arzusu |
irresistible desire for food n.
|
|
191 |
General |
yemek salonu |
chow hall n.
|
|
192 |
General |
yemek masasında edilen dua |
saying grace n.
|
|
193 |
General |
yemek servis aracı |
catering truck n.
|
|
194 |
General |
yemek hizmeti |
catering n.
|
|
195 |
General |
çabuk yemek servisi |
fast food service n.
|
|
196 |
General |
yöresel yemek |
local food n.
|
|
197 |
General |
yöresel yemek |
regional food n.
|
|
198 |
General |
düğünde yapılan yemek salata ve tatlı ikramı |
cocktail prolonge n.
|
|
199 |
General |
yemek stilisti |
food stylist n.
|
|
200 |
General |
araçlara yol üstü verilen yemek servisi |
drive through n.
|
|
201 |
General |
araçlara yol üstü verilen yemek servisi |
drive-thru n.
|
|
202 |
General |
yemek malzemeleri dükkanı |
cookshop n.
|
|
203 |
General |
yemek dükkanı |
cookshop n.
|
|
204 |
General |
üç kap yemek (başlangıç, ana yemek, tatlı vb) |
three-course meal n.
|
|
205 |
General |
günde üç öğün yemek |
three meals a day n.
|
|
206 |
General |
yemek odası takımı |
dining room set n.
|
|
207 |
General |
yardımlaşmalı yemek |
potluck lunch n.
|
|
208 |
General |
davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek |
potluck lunch n.
|
|
209 |
General |
davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek |
potluck dinner n.
|
|
210 |
General |
yemek pişirme kabı |
cooker n.
|
|
211 |
General |
yemek tuzu |
common salt n.
|
|
212 |
General |
yemek tezgahı |
buffet n.
|
|
213 |
General |
yemek tuzu |
table salt n.
|
|
214 |
General |
yemek eşyası |
cookware n.
|
|
215 |
General |
yemek dağıtma arabası |
server n.
|
|
216 |
General |
yemek suyu |
pot liquor n.
|
|
217 |
General |
yemek çanı |
dinner bell n.
|
|
218 |
General |
ayak üstü yemek |
fast food n.
|
|
219 |
General |
yemek artığı |
food residue n.
|
|
220 |
General |
yemek çatalı |
table fork n.
|
|
221 |
General |
artık (yemek) |
uneaten n.
|
|
222 |
General |
yemek kültürümüz |
our food culture n.
|
|
223 |
General |
yemek zamanı |
suppertime n.
|
|
224 |
General |
yemek vakti |
suppertime n.
|
|
225 |
General |
hazır yemek ve salata dükkanı |
(deli) delicatessen n.
|
|
226 |
General |
yemek kartı |
meal card n.
|
|
227 |
General |
hasta yemek masası |
overbed table n.
|
|
228 |
General |
yemek festivali |
food festival n.
|
|
229 |
General |
yemek üreticisi |
food producer n.
|
|
230 |
General |
yemek üreticisi |
food maker n.
|
|
231 |
General |
japonya'da özellikle çocukların beslenme çantalarına konulacak şekilde yapılan kutu yemek |
obento n.
|
|
232 |
General |
yemek ve yatak |
food and bed n.
|
|
233 |
General |
hayvansal içerik içermeyen yemek |
vegan food n.
|
|
234 |
General |
yemek masasında dua etme |
saying grace n.
|
|
235 |
General |
yemek daveti verme |
banqueting n.
|
|
236 |
General |
yemek sonrası yenilen tatlı vb. |
afters n.
|
|
237 |
General |
resmi yemek |
banquet n.
|
|
238 |
General |
hazır yemek |
convenience food n.
|
|
239 |
General |
hazır yemek |
delicatessen n.
|
|
240 |
General |
hazır yemek ve salata dükkanı |
deli n.
|
|
241 |
General |
hazır yemek |
deli n.
|
|
242 |
General |
yemek servisi arabası |
dinner wagon n.
|
|
243 |
General |
oyuncak yemek seti |
dinnerware set n.
|
|
244 |
General |
danslı yemek |
dinner dance n.
|
|
245 |
General |
yemek servisi arabası |
dinner trolley n.
|
|
246 |
General |
yemek takımları |
dishes n.
|
|
247 |
General |
artık yemek torbası |
doggie bag n.
|
|
248 |
General |
yemek sırası |
chow line n.
|
|
249 |
General |
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon |
great room n.
|
|
250 |
General |
yemeğin başında veya sonunda yenen bir yemek |
savoury n.
|
|
251 |
General |
yemek sırası |
food line n.
|
|
252 |
General |
yemek kuyruğu |
food line n.
|
|
253 |
General |
kişilerin kendi hazırladıkları tariflerle katıldıkları yemek yarışması |
bake-off n.
|
|
254 |
General |
yemek/yiyecek kuponu |
food coupon n.
|
|
255 |
General |
günün yemek tarifi |
recipe of the day n.
|
|
256 |
General |
evde hazırlanıp getirilmiş yemek |
bag lunch n.
|
|
257 |
General |
evden getirilmiş yemek |
bag lunch n.
|
|
258 |
General |
geleneksel yemek |
traditional food n.
|
|
259 |
General |
yemek pişirme terimleri sözlüğü |
glossary of cooking terms n.
|
|
260 |
General |
sıcak yemek |
hot meal n.
|
|
261 |
General |
yemek yarışması |
cooking competition n.
|
|
262 |
General |
yemek yarışması |
cook-off n.
|
|
263 |
General |
yemek kursu |
cooking course n.
|
|
264 |
General |
yemek seçicilik |
choosy eating n.
|
|
265 |
General |
yemek seçme |
choosy eating n.
|
|
266 |
General |
tv karşısı hazır yemek |
tv dinner n.
|
|
267 |
General |
iki tabak yemek |
two plates of food n.
|
|
268 |
General |
yemek programı |
cookery programme n.
|
|
269 |
General |
pub'larda sunulan yemek veya yiyecekler |
pub grub n.
|
|
270 |
General |
(yemek yapımında kullanılan) yağlı kağıt |
baking paper n.
|
|
271 |
General |
gizli yemek tarifi |
secret recipe n.
|
|
272 |
General |
yemek planı |
meal plan n.
|
|
273 |
General |
yemek arkadaşı |
tablemate n.
|
|
274 |
General |
yemek arkadaşı |
dining companion n.
|
|
275 |
General |
dört başı mamur yemek |
square meal n.
|
|
276 |
General |
yemek kazanı |
cooking boiler n.
|
|
277 |
General |
yemek kazanı |
cooking vessel n.
|
|
278 |
General |
yemek kazanı |
cooking cauldron n.
|
|
279 |
General |
bir müessesenin pişirmekte mahir olduğu yemek |
house specialty n.
|
|
280 |
General |
doğal/organik gıdalarla yemek pişiren kimse |
natural cook n.
|
|
281 |
General |
yemek eleştirmeni |
food writer n.
|
|
282 |
General |
yemek eleştirmeni |
restaurant critic n.
|
|
283 |
General |
yemek hizmeti endüstrisi |
food service industry n.
|
|
284 |
General |
ucu çatal ortası kaşık ve kenarı bıçak gibi keskin olan yemek yeme aracı |
runcible spoon n.
|
|
285 |
General |
yemek tarifleri |
recipes n.
|
|
286 |
General |
meşhur yemek |
famous food n.
|
|
287 |
General |
ağır yemek |
heavy dish n.
|
|
288 |
General |
yatarak yemek yeme |
accubation n.
|
|
289 |
General |
yemek artığı |
table scrap n.
|
|
290 |
General |
yerli yemek |
native food n.
|
|
291 |
General |
yemek çatalı |
tablefork n.
|
|
292 |
General |
yemek takımı |
table service n.
|
|
293 |
General |
yemek tepsisi |
cafeteria tray n.
|
|
294 |
General |
çayla beraber yenen hafif yemek |
tea n.
|
|
295 |
General |
öğleden sonra veya akşam yenen yemek |
tea n.
|
|
296 |
General |
yemek bıçağı |
case knife n.
|
|
297 |
General |
yemek artığı |
rechauffe n.
|
|
298 |
General |
yemek servisi yapan kadın |
cateress n.
|
|
299 |
General |
üst kattaki yemek odası |
cenacle n.
|
|
300 |
General |
genellikle yemek pişirme ve donyağı yapımında kullanılan sığır ve koyun gibi hayvanların böbreklerinin etrafında bulunan yağlı sert dokular |
suet n.
|
|
301 |
General |
yemek zamanı |
refection n.
|
|
302 |
General |
ağır bacakları olan dar ve uzun yemek masası |
refectory table n.
|
|
303 |
General |
yeniden yemek verme |
refeeding n.
|
|
304 |
General |
yeniden pişirilen yemek |
rehash n.
|
|
305 |
General |
artık yemek |
remnant n.
|
|
306 |
General |
yemek paketi |
meal box n.
|
|
307 |
General |
yemek sonrası konuşma yapıp insanları kadeh kaldırmaya davet eden kadın |
toast mistress n.
|
|
308 |
General |
romalıların yemek yerken uzandıkları, masayı üç taraftan çevreleyen sedir |
triclinium n.
|
|
309 |
General |
çok miktarda yemek |
tuck–in [brit] n.
|
|
310 |
General |
batı hint adalarında haşlanmış muzu ezerek yapılan bir yemek |
tum-tum n.
|
|
311 |
General |
yemek yeme isteği |
alimentiveness n.
|
|
312 |
General |
yemek ve barınma |
easement [obsolete] n.
|
|
313 |
General |
yemek salonu |
eating hall n.
|
|
314 |
General |
artık yemek torbası |
scran bag n.
|
|
315 |
General |
ana yemek |
entrée [us] n.
|
|
316 |
General |
yalıtımlı yemek taşıma kabı |
insulated food carrier n.
|
|
317 |
General |
ayrı bir yemek odası olmadığından yemek yenen mutfak |
kitchen-diner n.
|
|
318 |
General |
yemek masasındaki artıklar |
voiding n.
|
|
319 |
General |
sulu yemek |
lap n.
|
|
320 |
General |
haşlanmış yemek |
bile [dialect] n.
|
|
321 |
General |
kampta yemek pişirmek için kullanılan metal tencere |
billy [australia] n.
|
|
322 |
General |
(yemek) kızarmış yüzey |
birsle n.
|
|
323 |
General |
ana yemek olarak baharatlı alman sosisi servis edilen barbekü partisi |
wiener roast n.
|
|
324 |
General |
ana yemek olarak baharatlı alman sosisi servis edilen barbekü partisi |
weenie roast n.
|
|
325 |
General |
yemek masası |
board n.
|
|
326 |
General |
ihtiyacı olan kimselere verilen kıyafet, yemek veya para |
hand-out n.
|
|
327 |
General |
yemek yeme |
meal n.
|
|
328 |
General |
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse |
mealer n.
|
|
329 |
General |
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı |
meals on wheels [uk] n.
|
|
330 |
General |
küçük ve yuvarlak yemek porsiyonu |
médaillon n.
|
|
331 |
General |
küçük ve yuvarlak yemek porsiyonu |
medallion n.
|
|
332 |
General |
yemek zamanı |
meltith [scotland] n.
|
|
333 |
General |
yemek zamanı |
melteth [scotland] n.
|
|
334 |
General |
yemek listesi |
menu card n.
|
|
335 |
General |
personel grubunca yenen yemek |
mess n.
|
|
336 |
General |
bir porsiyon yemek |
help [obsolete] n.
|
|
337 |
General |
tören vesilesiyle erken saatte yenen yemek |
breakfast n.
|
|
338 |
General |
yemek sosu |
bree [scotland] n.
|
|
339 |
General |
açık büfede yemek yiyen kimse |
buffeter n.
|
|
340 |
General |
yemek düşkünlüğü |
hoggishness n.
|
|
341 |
General |
hayvanlara verilen yemek artığı |
hogwash n.
|
|
342 |
General |
yemek sepeti |
mocock n.
|
|
343 |
General |
yemek sepeti |
mocuck n.
|
|
344 |
General |
kahvaltıdan önce yenen hafif yemek |
morning [scotland] n.
|
|
345 |
General |
hafif yemek |
morsel n.
|
|
346 |
General |
lezzetli yemek |
morsel n.
|
|
347 |
General |
yemek yeme |
repast n.
|
|
348 |
General |
fazladan yemek |
reward n.
|
|
349 |
General |
küçük porsiyonlu yemek |
lunch [minnesota] n.
|
|
350 |
General |
hafif yemek |
lunch n.
|
|
351 |
General |
mutfak ve yemek odası arasında bulunan servis odası |
butler's pantry n.
|
|
352 |
General |
şapır şupur yemek yiyen kimse |
chomper n.
|
|
353 |
General |
yemek yeme |
chow-down n.
|
|
354 |
General |
(midye kabuğu gibi açılan) yemek kabı |
clamshell n.
|
|
355 |
General |
dışarıda yemek yiyen kimse |
diner-out n.
|
|
356 |
General |
tomrukçu kampında yemek pişirme ve uyuma alanları arasında yer alan ve genellikle depo olarak kullanılan üstü kapalı koridor |
dingle n.
|
|
357 |
General |
yemek yenen alan |
dining area n.
|
|
358 |
General |
(değirmen hizmetlisinin) kiracılardan yemek yeme hakkı |
gowpen [scotland] n.
|
|
359 |
General |
taşrada bir grup erkeğe yemek pişiren aşçı |
greasy n.
|
|
360 |
General |
yemek yeme |
munch n.
|
|
361 |
General |
tıka basa yemek yiyen kimse |
overeater n.
|
|
362 |
General |
yemek tarifi |
rule [dialect] n.
|
|
363 |
General |
yemek salonu |
commons n.
|
|
364 |
General |
yemek masasında şarabı soğutan büyük kap |
cistern [obsolete] n.
|
|
365 |
General |
birlikte yemek yenen kimse |
commensal [rare] n.
|
|
366 |
General |
birlikte yemek yiyen grup |
commensality n.
|
|
367 |
General |
birlikte yemek yeme |
commensation n.
|
|
368 |
General |
yemek malzemeleri |
doings [dialect] n.
|
|
369 |
General |
yemek pişirme malzemeleri |
doings [dialect] n.
|
|
370 |
General |
zengin yemek malzemesi |
doodad n.
|
|
371 |
General |
yemek malzemelerinin hazırlandığı masa |
dresser [obsolete] n.
|
|
372 |
General |
yemek servis masası |
dresser [obsolete] n.
|
|
373 |
General |
yemek servis büfesi |
dresser [obsolete] n.
|
|
374 |
General |
az miktardaki yemek |
pick [dialect] n.
|
|
375 |
General |
bir gıdımlık yemek |
pick [dialect] n.
|
|
376 |
General |
eldeki ürünlerle hazırlanan yemek |
pick-up dinner n.
|
|
377 |
General |
yemek konusunda idareli kimse |
pinchcommons n.
|
|
378 |
General |
tadı keskin olan yemek |
piquancy n.
|
|
379 |
General |
yemek yeme |
intake n.
|
|
380 |
General |
yemek milleri |
food miles n.
|
|
381 |
General |
yemek ve eğlence için toplanma |
feasting n.
|
|
382 |
General |
yemek sağlayan şey |
feeder n.
|
|
383 |
General |
bebeklerin yemek yerken oturduğu sandalye |
feeding chair n.
|
|
384 |
General |
bebeklerin yemek yerken oturduğu sandalye |
highchair n.
|
|
385 |
General |
yemek ve servis hizmeti |
plate n.
|
|
386 |
General |
tencerede yemek pişiren kimse |
potter n.
|
|
387 |
General |
yemek odası |
salle à manger n.
|
|
388 |
General |
(eve, otelde) yemek alanı |
dinning room n.
|
|
389 |
General |
hafif yemek |
light food n.
|
|
390 |
General |
araba sürerken yemek yiyen kimse |
dashboard diner n.
|
|
391 |
General |
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap |
dixie n.
|
|
392 |
General |
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap |
dixy n.
|
|
393 |
General |
1930'lardan 1970'lere kadar üretilmiş bir seramik yemek takımı markası |
fiesta ware® n.
|
|
394 |
General |
tüm gelenlere sabit fiyattan sunulan yemek |
ordinary [uk] n.
|
|
395 |
General |
yemek pişirme ve servisinde kullanılan ısıya dayanıklı (cam, seramik) tabaklar |
ovenware n.
|
|
396 |
General |
(ısıtarak) yemek hazırlama |
preparation n.
|
|
397 |
General |
genellikle içyağı içeren ve dışı kabuk tutan baharatsız bir yemek |
pudding n.
|
|
398 |
General |
ikinci tur yemek yardımı |
seconds n.
|
|
399 |
General |
suda pişirilen unla yapılan eski bir yemek |
sepawn [dialect] [us] n.
|
|
400 |
General |
suda pişirilen unla yapılan eski bir yemek |
sepon n.
|
|
401 |
General |
deniz kabuğu şeklindeki yemek pişirme veya servis gereci |
shell n.
|
|
402 |
General |
yerde yenen yemek |
sit-down n.
|
|
403 |
General |
oturarak yenen yemek |
sit-down n.
|
|
404 |
General |
yemek için avlanma |
prey n.
|
|
405 |
General |
çabucak yenen yemek |
snap [dialect] n.
|
|
406 |
General |
kovboy yemek arabası |
chuckwagon [dialect] n.
|
|
407 |
General |
kulüplerde her yıl düzenlenen danslı yemek |
social [dated] n.
|
|
408 |
General |
(çin porseleni veya farklı bir yemek takımında) özel tasarım |
strike n.
|
|
409 |
General |
gece uyumadan önce atıştırılan yemek |
supper n.
|
|
410 |
General |
aşırı yenen yemek |
surfeit [obsolete] n.
|
|
411 |
General |
sürpriz içerikli gösterişli yemek |
surprise n.
|
|
412 |
General |
sürpriz içerikli gösterişli yemek |
surprize n.
|
|
413 |
General |
kalan yemek |
leftover n.
|
|
414 |
General |
artan yemek |
leftover n.
|
|
415 |
General |
aşırı yemek |
overeat n.
|
|
416 |
General |
hafif şeyler yemek |
snack v.
|
|
417 |
General |
yemek çürümek |
go off v.
|
|
418 |
General |
zılgıt yemek |
be told off v.
|
|
419 |
General |
içi içini yemek |
eat one's heart out v.
|
|
420 |
General |
içeride yemek yemek |
dine in v.
|
|
421 |
General |
ayı gibi yemek |
eat like a horse v.
|
|
422 |
General |
damga yemek |
be branded v.
|
|
423 |
General |
tıka basa yemek |
overeat v.
|
|
424 |
General |
başının etini yemek |
nag at somebody v.
|
|
425 |
General |
yemek çürümek |
spoil v.
|
|
426 |
General |
yemek yemek |
grub v.
|
|
427 |
General |
zevkle yemek |
relish v.
|
|
428 |
General |
yemek içmek |
touch v.
|
|
429 |
General |
küçük küçük yemek |
pick v.
|
|
430 |
General |
avlayıp yemek |
prey on v.
|
|
431 |
General |
kırbaç yemek |
be whipped v.
|
|
432 |
General |
yemek atıştırmak |
gorge v.
|
|
433 |
General |
başının etini yemek |
henpeck v.
|
|
434 |
General |
tıka basa yemek |
cram v.
|
|
435 |
General |
oburca yemek |
gormandize v.
|
|
436 |
General |
bedenine darbe yemek |
get a bang on v.
|
|
437 |
General |
sesli yemek |
munch v.
|
|
438 |
General |
ceza yemek |
be punished v.
|
|
439 |
General |
karışık yemek |
mess v.
|
|
440 |
General |
oburca yemek |
scoff v.
|
|
441 |
General |
başının etini yemek |
nag at v.
|
|
442 |
General |
öğle yemeği yemek |
luncheon v.
|
|
443 |
General |
günün esas yemeğini yemek |
dine v.
|
|
444 |
General |
rüşvet yemek |
take a bribe v.
|
|
445 |
General |
tıka basa yemek |
make a pig of oneself v.
|
|
446 |
General |
hafif yemek |
snack v.
|
|
447 |
General |
hapır hupur yemek |
guzzle v.
|
|
448 |
General |
sulandırılmış yemek artıkları vermek (domuza) |
swill v.
|
|
449 |
General |
kurt gibi yemek yemek |
eat like a horse v.
|
|
450 |
General |
doyasıya yemek |
feast v.
|
|
451 |
General |
hak yemek |
be unfair v.
|
|
452 |
General |
gereğinden fazla yemek yemek |
overeat v.
|
|
453 |
General |
tıka basa yemek |
englut v.
|
|
454 |
General |
birine olan borcu ödemek için başkasının hakkını yemek |
rob peter to pay paul v.
|
|
455 |
General |
hakkını yemek |
cheat somebody of his rights v.
|
|
456 |
General |
zılgıt yemek |
get a rocket v.
|
|
457 |
General |
azar azar yemek |
peck v.
|
|
458 |
General |
para yemek |
play ducks and drakes with money v.
|
|
459 |
General |
darbe yemek |
be hit for six v.
|
|
460 |
General |
öküz gibi yemek |
eat like a horse v.
|
|
461 |
General |
acele yemek |
gobble v.
|
|
462 |
General |
katur kutur yemek |
munch v.
|
|
463 |
General |
tokat yemek |
be slapped v.
|
|
464 |
General |
yağmur yemek |
get wet in the rain v.
|
|
465 |
General |
hakkını yemek |
be unfair to v.
|
|
466 |
General |
dışarıdan yemek |
order food from outside v.
|
|
467 |
General |
ağzını şapırdatarak yemek |
slop v.
|
|
468 |
General |
sıra dayağı yemek |
run the gauntlet v.
|
|
469 |
General |
bir çırpıda yemek |
make short work of v.
|
|
470 |
General |
her naneyi yemek |
go all the way v.
|
|
471 |
General |
azar azar yemek |
nibble v.
|
|
472 |
General |
kazık yemek |
pay through the nose v.
|
|
473 |
General |
dayak yemek |
get a beating v.
|
|
474 |
General |
tırnaklarını yemek |
bite one's nails v.
|
|
475 |
General |
haram yemek |
get something illegally v.
|
|
476 |
General |
fazla yemek yemek |
overeat v.
|
|
477 |
General |
domuz gibi yemek |
pig out v.
|
|
478 |
General |
kaşıkla yemek |
spoon up v.
|
|
479 |
General |
hapır hupur yemek |
munch v.
|
|
480 |
General |
oburca yemek |
devour v.
|
|
481 |
General |
dayak yemek |
get a whipping v.
|
|
482 |
General |
oburca yemek |
gourmandize v.
|
|
483 |
General |
lokantada müşterilere yemek servisi yapmak |
wait tables v.
|
|
484 |
General |
papara yemek |
be told of v.
|
|
485 |
General |
vurgun yemek |
die of the bends v.
|
|
486 |
General |
borç yemek |
live on borrowed money v.
|
|
487 |
General |
içi içini yemek |
simmer with v.
|
|
488 |
General |
kendi kendini yemek |
fret v.
|
|
489 |
General |
gürültüyle yemek |
crunch v.
|
|
490 |
General |
yemek vermek |
host for dinner v.
|
|
491 |
General |
oburca yemek |
raven v.
|
|
492 |
General |
başının etini yemek |
pester v.
|
|
493 |
General |
yemek vermek |
banquet v.
|
|
494 |
General |
tıka basa yemek |
glut oneself on v.
|
|
495 |
General |
halt yemek |
make a great blunder v.
|
|
496 |
General |
içi içini yemek |
fret about v.
|
|
497 |
General |
hazırlamak (bir öğün yemek) |
get v.
|
|
498 |
General |
yaprak yemek |
browse v.
|
|
499 |
General |
acı yemek |
eat peppery food v.
|
|
500 |
General |
hakkını yemek |
defraud v.
|
|