|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
sağlamak |
ensure v.
|
|
The hospitals ensure everyone's safety.
Hastaneler herkesin güvenliğini sağlıyor.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
sağlamak |
provide v.
|
|
The project goal is to provide people who are living in far areas with jobs.
Projenin amacı uzak bölgelerde yaşayan insanlara iş sağlamak.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
sağlamak |
supply v.
|
|
The company will supply all necessary hardware.
Şirket gerekli tüm donanımı sağlayacaktır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
sağlamak |
lay in v.
|
|
Their importance lies in the credibility they give to long-term objectives.
Önemleri, uzun vadeli hedeflere sağladıkları inandırıcılıkta yatmaktadır.
More Sentences
|
5 |
General |
sağlamak |
secure v.
|
|
The aim of this report is to secure a vote against all forms of fundamentalism.
Bu raporun amacı, her türlü köktenciliğe karşı oy kullanılmasını sağlamaktır.
More Sentences
|
6 |
General |
sağlamak |
make available to v.
|
|
State aid must be made available to carry out fleet modernisation.
Filo modernizasyonunun gerçekleştirilmesi için devlet yardımı sağlanmalıdır.
More Sentences
|
7 |
General |
sağlamak |
get v.
|
|
This sort of freedom would equate to getting the fox to mind the geese.
Bu tür bir özgürlük, tilkinin kazlara bakmasını sağlamakla eşdeğer olacaktır.
More Sentences
|
8 |
General |
sağlamak |
provide for v.
|
|
The solution I have outlined does in fact provide for this.
Özetlediğim çözüm aslında bunu sağlıyor.
More Sentences
|
9 |
General |
sağlamak |
provide with v.
|
|
We will improve the protection we intend to provide with this initiative.
Bu girişimle sağlamayı amaçladığımız korumayı geliştireceğiz.
More Sentences
|
10 |
General |
sağlamak |
yield v.
|
|
The autopsy yielded little information about the cause of death.
Otopsi ölüm nedeni hakkında çok az bilgi sağlamıştır.
More Sentences
|
11 |
General |
sağlamak |
make v.
|
|
It would make for greater transparency of the enterprises concerned.
İlgili işletmelerin daha şeffaf olmasını sağlayacaktır.
More Sentences
|
12 |
General |
sağlamak |
find v.
|
|
I am very pleased that we have found so broad a consensus here in this joint resolution.
Bu ortak kararda bu kadar geniş bir mutabakat sağlamış olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
13 |
General |
sağlamak |
offer v.
|
|
It gives the consumer a wider choice and offers expansion for the quality producer.
Tüketiciye daha geniş bir seçenek sunmakta ve kaliteli üreticiye genişleme imkanı sağlamaktadır.
More Sentences
|
14 |
General |
sağlamak |
derive from v.
|
|
More than half of the revenues on which the country survives are now derived from foreign aid.
Ülkenin geçimini sağlayan gelirlerin yarısından fazlası artık dış yardımlardan elde ediliyor.
More Sentences
|
15 |
General |
sağlamak |
employ v.
|
|
And the audiovisual industry is an employment sector, employing 950,000 people.
Ve görsel-işitsel endüstri 950.000 kişiye istihdam sağlayan bir sektördür.
More Sentences
|
16 |
General |
sağlamak |
obtain v.
|
|
You have, in any case, helped to obtain some form of unity.
Her halükarda bir çeşit birlik sağlanmasına yardımcı oldunuz.
More Sentences
|
17 |
General |
sağlamak |
provide v.
|
|
Their current home insurer is not allowed to provide that cover.
Mevcut ev sigortacılarının bu teminatı sağlamasına izin verilmez.
More Sentences
|
18 |
General |
sağlamak |
supply v.
|
|
The services of the Bureau will supply this list to any of you who wish to have it.
Başkanlık Divanı bu listeyi isteyen herkese sağlayacaktır.
More Sentences
|
19 |
General |
sağlamak |
enable v.
|
|
It will enable Member States to set up and maintain practice-oriented training.
Üye Devletlerin uygulamaya yönelik eğitimler oluşturmasını ve sürdürmesini sağlayacaktır.
More Sentences
|
20 |
General |
sağlamak |
deliver v.
|
|
In fact, we had 29 European NGOs delivering humanitarian aid inside Afghanistan.
Aslında, Afganistan içinde insani yardım sağlayan 29 Avrupalı STK vardı.
More Sentences
|
|
21 |
General |
sağlamak |
furnish v.
|
|
You can consult the services to understand the Rule that you happily furnished us with several months ago.
Birkaç ay önce bize memnuniyetle sağladığınız Kuralı anlamak için hizmetlere danışabilirsiniz.
More Sentences
|
22 |
General |
sağlamak |
gain v.
|
|
I don't think you can gain his ear.
Onun seni dinlemesini sağlayabileceğini sanmıyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
sağlamak |
afford v.
|
|
We also appeal to Pakistan to allow the refugees to be afforded protection.
Ayrıca Pakistan'a mültecilere koruma sağlaması için çağrıda bulunuyoruz.
More Sentences
|
24 |
General |
sağlamak |
make sure v.
|
|
We are here to make sure that the Commission carries out its work properly.
Komisyon'un çalışmalarını düzgün bir şekilde yürütmesini sağlamak için buradayız.
More Sentences
|
25 |
General |
sağlamak |
arrange v.
|
|
Please arrange for that report's immediate publication.
Lütfen bu raporun derhal yayınlanmasını sağlayın.
More Sentences
|
26 |
General |
sağlamak |
lend v.
|
|
The proposal for a Railway Agency lends further support to this whole objective.
Demiryolu Ajansı önerisi tüm bu hedefe daha fazla destek sağlamaktadır.
More Sentences
|
27 |
General |
sağlamak |
offer v.
|
|
The EU's role in offering refugees protection has been under assault from some governments, notably the UK.
AB'nin mültecilere koruma sağlama rolü, başta İngiltere olmak üzere bazı hükümetlerin saldırısı altındadır.
More Sentences
|
28 |
General |
sağlamak |
strike v.
|
|
It was not easy to strike a balance and achieve an agreement on all sides of Parliament.
Bir denge kurmak ve Parlamento'nun tüm tarafları arasında bir mutabakat sağlamak kolay olmadı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
29 |
Phrasals |
sağlamak |
make available v.
|
|
However, if necessary, additional new funds will be made available for scrapping and for social assistance.
Ancak, gerekli olması halinde, hurdaya ayırma ve sosyal yardım için ek yeni fonlar sağlanacaktır.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
30 |
Trade/Economic |
sağlamak |
assure v.
|
|
These reforms are certainly needed in order to assure protection of EC financial interests.
Bu reformlar, AT mali çıkarlarının korunmasını sağlamak için kesinlikle gereklidir.
More Sentences
|
Technical |
|
31 |
Technical |
sağlamak |
keep v.
|
|
The first priority has to be keeping consumers informed and giving them the ability to choose.
İlk öncelik, tüketicileri bilgilendirmek ve onlara seçim yapma olanağı sağlamak olmalıdır.
More Sentences
|
32 |
Technical |
sağlamak |
furnish v.
|
|
The organization furnished the refugees with food.
Kuruluş, mültecilere yiyecek sağlamıştır.
More Sentences
|
33 |
Technical |
sağlamak |
supply v.
|
|
Those suppliers can now supply less clean electricity than the consumer is asking for.
Bu tedarikçiler artık tüketicinin istediğinden daha az temiz elektrik sağlayabilir.
More Sentences
|
34 |
Technical |
sağlamak |
assure v.
|
|
Very large windows assure abundant natural daylight.
Çok büyük pencereler bol miktarda doğal gün ışığı sağlar.
More Sentences
|
35 |
Technical |
sağlamak |
maintain v.
|
|
Who, though, maintains law and order in practice?
Uygulamada kanun ve düzeni kim sağlar?
More Sentences
|
36 |
Technical |
sağlamak |
obtain v.
|
|
We have request and obtained a clear separation of the handling chains for the various animal by-products.
Çeşitli hayvansal yan ürünler için işleme zincirlerinin net bir şekilde ayrılmasını talep ettik ve sağladık.
More Sentences
|
37 |
Technical |
sağlamak |
provide v.
|
|
The Intergovernmental Conference 2000 will provide the appropriate forum for discussing this.
Hükümetlerarası Konferans 2000, bu konunun tartışılması için uygun bir forum sağlayacaktır.
More Sentences
|
38 |
Technical |
sağlamak |
generate v.
|
|
In modern Mediterranean agriculture every cubic metre of water generates 3 euro worth of agricultural production.
Modern Akdeniz tarımında her bir metreküp su 3 Avro değerinde tarımsal üretim sağlamaktadır.
More Sentences
|
Card |
|
39 |
Card |
sağlamak |
establish v.
|
|
And we have also ensured that the citizens can activate popular initiative when the law so establishes.
Ayrıca, yasaların öngördüğü durumlarda vatandaşların halk inisiyatifini harekete geçirebilmelerini de sağladık.
More Sentences
|
Common Usage |
|
40 |
Common Usage |
sağlamak |
procure v.
|
|
|
General |
|
41 |
General |
sağlamak |
derive v.
|
|
42 |
General |
sağlamak |
fix up v.
|
|
43 |
General |
sağlamak |
arm v.
|
|
44 |
General |
sağlamak |
endow with v.
|
|
45 |
General |
sağlamak |
cater for v.
|
|
46 |
General |
sağlamak |
get out of v.
|
|
47 |
General |
sağlamak |
implement v.
|
|
48 |
General |
sağlamak |
send v.
|
|
49 |
General |
sağlamak |
carry v.
|
|
50 |
General |
sağlamak |
purvey v.
|
|
51 |
General |
sağlamak |
enable to v.
|
|
52 |
General |
sağlamak |
lay on v.
|
|
53 |
General |
sağlamak |
enable to be v.
|
|
54 |
General |
sağlamak |
suck v.
|
|
55 |
General |
sağlamak |
fix v.
|
|
56 |
General |
sağlamak |
elicit v.
|
|
57 |
General |
sağlamak |
supply with v.
|
|
58 |
General |
sağlamak |
cater v.
|
|
59 |
General |
sağlamak |
stand by v.
|
|
60 |
General |
sağlamak |
satisfy v.
|
|
61 |
General |
sağlamak |
fend for v.
|
|
62 |
General |
sağlamak |
insure v.
|
|
63 |
General |
sağlamak |
extract v.
|
|
64 |
General |
sağlamak |
come in v.
|
|
65 |
General |
sağlamak |
accommodate somebody with v.
|
|
66 |
General |
sağlamak |
extend v.
|
|
67 |
General |
sağlamak |
administer v.
|
|
68 |
General |
sağlamak |
render v.
|
|
69 |
General |
sağlamak |
accommodate someone with v.
|
|
70 |
General |
sağlamak |
adhibit v.
|
|
71 |
General |
sağlamak |
put in possession v.
|
|
72 |
General |
sağlamak |
infer [obsolete] v.
|
|
73 |
General |
sağlamak |
concede v.
|
|
74 |
General |
sağlamak |
pack v.
|
|
75 |
General |
sağlamak |
fend [dialect] [uk] v.
|
|
76 |
General |
sağlamak |
possess v.
|
|
77 |
General |
sağlamak |
perform v.
|
|
78 |
General |
sağlamak |
present v.
|
|
79 |
General |
sağlamak |
pull in v.
|
|
80 |
General |
sağlamak |
bear v.
|
|
|
81 |
General |
sağlamak |
subminister v.
|
|
82 |
General |
sağlamak |
subministrate v.
|
|
83 |
General |
sağlamak |
suppeditate [obsolete] v.
|
|
84 |
General |
sağlamak |
allow v.
|
|
Phrasals |
|
85 |
Phrasals |
sağlamak |
free up v.
|
|
86 |
Phrasals |
sağlamak |
favor with v.
|
|
87 |
Phrasals |
sağlamak |
fix up v.
|
|
88 |
Phrasals |
sağlamak |
dish out v.
|
|
Trade/Economic |
|
89 |
Trade/Economic |
sağlamak |
procure v.
|
|
Technical |
|
90 |
Technical |
sağlamak |
accommodate v.
|
|
Math |
|
91 |
Math |
sağlamak |
prove v.
|
|
Archaic |
|
92 |
Archaic |
sağlamak |
minister v.
|
|
|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kazanç sağlamak |
yield v.
|
|
The investment now yields him 6%.
Yatırım şimdi ona % 6 kazanç sağlıyor.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
The new equipment enabled us to finish the work in an hour.
Yeni ekipman işi bir saat içinde bitirmemize olanak sağladı.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
üstünlük sağlamak |
outflank v.
|
|
The politician strategically outflanked his opponents.
Politikacı, stratejik olarak rakiplerine üstünlük sağladı.
More Sentences
|
4 |
General |
uyum sağlamak |
accord with v.
|
|
His speech did not accord with his feelings.
Onun konuşması duygularıyla uyum sağlamadı.
More Sentences
|
5 |
General |
erişim sağlamak |
gain access v.
|
|
I am referring to the statement that the asylum procedure is often the only way to gain access to EU territory.
İltica prosedürünün genellikle AB topraklarına erişim sağlamanın tek yolu olduğu ifadesine atıfta bulunuyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
üstünlük sağlamak |
outmaneuver v.
|
|
Can you outmaneuver your opponents?
Rakiplerinize üstünlük sağlayabilir misiniz?
More Sentences
|
7 |
General |
getiri sağlamak |
return v.
|
|
This is the reason why it wants to work quickly, in order to release medicinal products which yield a high return.
Yüksek getiri sağlayan tıbbi ürünleri piyasaya sürmek için hızlı bir şekilde çalışmak istemesinin nedeni budur.
More Sentences
|
8 |
General |
üstünlük sağlamak |
outclass v.
|
|
The experienced tennis player outclassed his opponent.
Deneyimli tenisçi rakibine üstünlük sağladı.
More Sentences
|
9 |
General |
güç sağlamak |
power v.
|
|
The team needed to find another way to power the cleanup - fast.
Ekibin temizliğe güç sağlamak için başka bir yol bulması gerekiyordu - hızlıca.
More Sentences
|
10 |
General |
geçimini sağlamak |
provide for v.
|
|
They provide for workers when they retire.
Emekli olduklarında işçilerin geçimini sağlıyorlar.
More Sentences
|
11 |
General |
katkı sağlamak |
contribute v.
|
|
This will contribute hugely towards re-establishing the confidence of the European citizens in this institution.
Bu, Avrupa vatandaşlarının bu kuruma olan güveninin yeniden tesis edilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
More Sentences
|
12 |
General |
anlaşma sağlamak |
make a deal v.
|
|
We haven't made a deal yet.
Henüz anlaşma sağlayamadık.
More Sentences
|
13 |
General |
artış sağlamak |
increase v.
|
|
We welcome the necessary increase in its contributions, particularly to acceding countries.
Özellikle AB'ye katılan ülkelere yönelik katkılarda gerekli artışın sağlanmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
More Sentences
|
14 |
General |
konfor sağlamak |
comfort v.
|
|
Electric hospital beds are advantageous in all cases as they offer the much needed comfort sought by patients.
Elektrikli hastane yatakları, hastaların ihtiyaç duyduğu konforu sağladıkları için her durumda avantajlıdır.
More Sentences
|
15 |
General |
sağlamak (kar) |
return v.
|
|
The group returned profitability in the third quarter.
Grup üçüncü çeyrekte kâr sağlamaya başladı.
More Sentences
|
16 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate v.
|
|
From that point of view, the report merely accommodates existing practices.
Bu açıdan bakıldığında, rapor sadece mevcut uygulamalara uyum sağlamaktadır.
More Sentences
|
17 |
General |
kalacak yer sağlamak |
accommodate v.
|
|
We'd be happy to accommodate you.
Sana kalacak yer sağladığıma sevindim.
More Sentences
|
18 |
General |
yarar sağlamak |
benefit v.
|
|
You will derive great benefits from learning English.
İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.
More Sentences
|
19 |
General |
uyum sağlamak |
comply with v.
|
|
The financial risk to businesses that cannot comply with the code is enormous.
Kurallara uyum sağlayamayan işletmeler için mali risk çok büyüktür.
More Sentences
|
20 |
General |
uyum sağlamak |
attune v.
|
|
All I have to do is stay afloat and attuned.
Tek yapmam gereken ayakta kalmak ve uyum sağlamak.
More Sentences
|
21 |
General |
rahatlık sağlamak |
comforting v.
|
|
A change of scenery would provide comfort.
Manzara değişikliği rahatlık sağlayacaktır.
More Sentences
|
22 |
General |
bağlantı sağlamak |
get through v.
|
|
I can't get through to them.
Onlarla bağlantı sağlayamıyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
yardım sağlamak |
provide assistance v.
|
|
Restoring confidence also means, at any given moment, taking responsibility for providing assistance.
Güveni yeniden tesis etmek aynı zamanda herhangi bir anda, yardım sağlama sorumluluğunu üstlenmek anlamına da gelir.
More Sentences
|
24 |
General |
değer sağlamak |
provide value v.
|
|
They provide value for money.
Onlar para için değer sağlarlar.
More Sentences
|
25 |
General |
desteğini sağlamak |
provide support v.
|
|
All they can ever do is provide support and cooperate on projects.
Yapabilecekleri tek şey destek sağlamak ve projelerde işbirliği yapmak.
More Sentences
|
26 |
General |
dengeyi sağlamak |
balance v.
|
|
Thirdly, achieving better balance between the economic, political, social and cultural elements in our strategy.
Üçüncü olarak, stratejimizdeki ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel unsurlar arasında daha iyi bir denge sağlamak.
More Sentences
|
27 |
General |
düzenini sağlamak |
restore v.
|
|
The judge was forced to slam her gavel down multiple times in order to restore order to the court.
Yargıç, mahkemede düzeni sağlamak için tokmağını defalarca yere vurmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
28 |
General |
su sağlamak |
supply water v.
|
|
So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
Bırakın AB Afganistan'a su sağlasın, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
More Sentences
|
29 |
General |
güvenliğini sağlamak |
secure v.
|
|
They installed shutters to secure the shop.
Dükkânın güvenliğini sağlamak için kepenkler taktılar.
More Sentences
|
30 |
General |
fırsat sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
It is, in my view, very important that we should provide an opportunity for follow-up next year.
Benim görüşüme göre önümüzdeki yıl takip için bir fırsat sağlamamız çok önemlidir.
More Sentences
|
31 |
General |
olanak sağlamak |
allow v.
|
|
It will also allow society to continue the debate on energy services.
Ayrıca toplumun enerji hizmetleri konusundaki tartışmaları sürdürmesine de olanak sağlayacaktır.
More Sentences
|
32 |
General |
finansman sağlamak |
finance v.
|
|
Prevention for immigration was also what was said, financing for other countries.
Göçün önlenmesi, diğer ülkeler için finansman sağlanması da söylenenler arasındaydı.
More Sentences
|
33 |
General |
finansman sağlamak |
obtain finance v.
|
|
If they are to obtain finance on the capital market, businesses need these reliefs, which they had expected.
Eğer sermaye piyasasından finansman sağlayacaklarsa, işletmelerin bekledikleri bu kolaylıklara ihtiyaçları var.
More Sentences
|
34 |
General |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
The prize money enabled me to go on a world cruise.
Para ödülü, dünya gezisine gitmeme olanak sağladı.
More Sentences
|
35 |
General |
çözüm sağlamak |
provide solution v.
|
|
It is not guaranteed, but they may provide solutions.
Bu garanti değildir, ancak çözüm sağlayabilirler.
More Sentences
|
36 |
General |
devamlılık sağlamak |
ensure continuity v.
|
|
Consensus on this strategy will also have to be built up in society in order to ensure continuity.
Devamlılığı sağlamak için, toplumda bu strateji etrafında uzlaşma oluşturulması da gerekli olacaktır.
More Sentences
|
37 |
General |
bilgi sağlamak |
provide information v.
|
|
This implies additional obligations for producers and distributors to provide information.
Bu, üreticiler ve dağıtıcılar için bilgi sağlamaya yönelik ek yükümlülükler anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
38 |
General |
kar sağlamak |
profit v.
|
|
They are calling for producer prices which cover the cost of production and afford them a profit.
Üretim maliyetini karşılayan ve kendilerine kar sağlayan üretici fiyatları talep ediyorlar.
More Sentences
|
39 |
General |
katma değer sağlamak |
add value v.
|
|
Only where clear-cut, cross-border issues arise can European legislation offer added value.
Avrupa mevzuatı ancak net ve sınır ötesi meselelerin ortaya çıktığı durumlarda katma değer sağlayabilir.
More Sentences
|
40 |
General |
katma değer sağlamak |
provide added value v.
|
|
They also often provide added value for consumers, users, public authorities and all those being addressed.
Ayrıca genellikle tüketiciler, kullanıcılar, kamu yetkilileri ve hitap edilen herkes için katma değer sağlarlar.
More Sentences
|
41 |
General |
sübvansiyon sağlamak |
subsidise v.
|
|
The second way is by subsidising salaried employees whose jobs are at risk.
İkinci yol ise işleri risk altında olan maaşlı çalışanlara sübvansiyon sağlamaktır.
More Sentences
|
42 |
General |
kontrolü sağlamak |
control v.
|
|
We have achieved significant control of taxes that will still give us some room for manoeuvre during the slowdown.
Yavaşlama sırasında bize manevra alanı sağlayacak olan vergiler üzerinde önemli bir kontrol sağladık.
More Sentences
|
43 |
General |
düzeni sağlamak |
keep order v.
|
|
It's difficult to keep order in this town.
Bu kasabada düzeni sağlamak zordur.
More Sentences
|
44 |
General |
erişim sağlamak |
give access to v.
|
|
The door gives access to the kitchen.
Kapı mutfağa erişim sağlamaktadır.
More Sentences
|
45 |
General |
olanak sağlamak |
allow for v.
|
|
This will also allow for the smoother operation of the internal market.
Bu aynı zamanda iç pazarın daha düzgün işlemesine de olanak sağlayacaktır.
More Sentences
|
46 |
General |
barış sağlamak için çalışan kimse |
peacebuilder n.
|
|
47 |
General |
yarışlarda pistlerde otomobillerin yavaşlayabilmesini sağlamak amacıyla uzun düzlüklere yerleştirilen yapay viraj |
chicane n.
|
|
48 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
safety car n.
|
|
49 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
pace car n.
|
|
50 |
General |
görevi siyasi doktrinin uygulanmasını sağlamak olan ve bu amaçla doktrinden ayrılanları belirleyip ilgili makamlara bildiren görevli |
commissar n.
|
|
51 |
General |
sırt desteği sağlamak için kanoya bağlanmış kayış |
backband n.
|
|
52 |
General |
sırta destek sağlamak veya ağrısını hafifletmek için sırt çevresine sarılan şey |
backwrap n.
|
|
53 |
General |
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama |
chaton n.
|
|
54 |
General |
vazifesi odayı tütsülemek veya hoş kokmasını sağlamak olan kimse |
perfumer [obsolete] n.
|
|
55 |
General |
dekorasyon, koruma veya sıcaklık sağlamak üzere bir nesnenin üzerine yerleştirilen bez |
throwover n.
|
|
56 |
General |
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan kimse |
antibuser [us] n.
|
|
57 |
General |
eskrimde rakibin dikkatini dağıtmak veya tepki vermesini sağlamak için yapılan bir hareket |
battuta n.
|
|
58 |
General |
detaylı kullanımını sağlamak |
budget n.
|
|
59 |
General |
sağlam tutuş sağlamak için kullanılan malzeme |
bulldog n.
|
|
60 |
General |
avantaj sağlamak için manevra yapma |
musical chairs n.
|
|
61 |
General |
üstünlük sağlamak için başkasının dengesini bozma |
oneupmanship n.
|
|
62 |
General |
birlik sağlamak |
achieve unity n.
|
|
63 |
General |
selamet ordusunun ihtiyaç sahiplerine yardım sağlamak için kurduğu pansiyon |
metropole n.
|
|
64 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat [obsolete] n.
|
|
65 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat money n.
|
|
66 |
General |
ayakkabının yeri kavramasını sağlamak için altına yerleştirilen metal veya sert kauçuk parçası |
cleat n.
|
|
67 |
General |
güvenliği sağlamak amacıyla çift halatla sekiz rakamı şeklinde atılan dağcılık düğümü |
figure of eight n.
|
|
68 |
General |
okuyucuları/izleyicileri bir nesne veya olay hakkında merak içerisinde bırakarak bir sonraki bölümü okumalarını/izlemelerini sağlamak amacıyla kullanılan hikaye anlatım tekniği |
mystery box n.
|
|
69 |
General |
istikrar sağlamak |
ballast v.
|
|
70 |
General |
yeni konut sağlamak |
rehouse v.
|
|
71 |
General |
uyum sağlamak |
suit v.
|
|
72 |
General |
denge sağlamak |
ballast v.
|
|
73 |
General |
denge sağlamak |
poise v.
|
|
74 |
General |
anlaşma sağlamak |
do a deal v.
|
|
75 |
General |
üstünlük sağlamak |
overtop v.
|
|
76 |
General |
disiplin sağlamak |
discipline v.
|
|
77 |
General |
uyum sağlamak |
harmonize v.
|
|
78 |
General |
karar vermesini sağlamak |
decide v.
|
|
79 |
General |
güven sağlamak |
brought into safety v.
|
|
80 |
General |
disiplini sağlamak |
prog v.
|
|
81 |
General |
avantaj sağlamak |
have the advantage v.
|
|
82 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
constitute a quorum v.
|
|
83 |
General |
uyum sağlamak |
settle v.
|
|
84 |
General |
gelir sağlamak |
fetch v.
|
|
85 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
make a lion of v.
|
|
86 |
General |
yiyecek veya gerekli şeyleri sağlamak |
provision v.
|
|
87 |
General |
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için) |
stump v.
|
|
88 |
General |
fayda sağlamak |
court v.
|
|
89 |
General |
uyum sağlamak |
acclimatize v.
|
|
90 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
have the upper hand v.
|
|
91 |
General |
birinin hayata atılmasını sağlamak |
give someone a start in life v.
|
|
92 |
General |
anlaşma sağlamak |
come to an agreement v.
|
|
93 |
General |
ahenk sağlamak |
brought into consonance v.
|
|
94 |
General |
uyum sağlamak |
fall with v.
|
|
95 |
General |
güven sağlamak |
bring into safety v.
|
|
96 |
General |
yarar sağlamak |
gain advantage from v.
|
|
97 |
General |
uyum sağlamak |
coordinate v.
|
|
98 |
General |
istikrar sağlamak |
provide consistency v.
|
|
99 |
General |
yarar sağlamak |
provide benefit v.
|
|
100 |
General |
uyum sağlamak |
orient oneself v.
|
|
101 |
General |
bakımını sağlamak |
service v.
|
|
102 |
General |
uyum sağlamak |
be attuned to v.
|
|
103 |
General |
uyum sağlamak |
slot into v.
|
|
104 |
General |
yiyecek ve içecek sağlamak |
cater v.
|
|
105 |
General |
dolaylı yoldan sağlamak |
wangle v.
|
|
106 |
General |
para sağlamak |
finance v.
|
|
107 |
General |
daha az korkmasını sağlamak |
make someone less fearful v.
|
|
108 |
General |
uyum sağlamak |
orientate oneself v.
|
|
109 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
constitute a majority v.
|
|
110 |
General |
kadınlara oy hakkı sağlamak |
suffragette v.
|
|
111 |
General |
yatacak yer sağlamak |
bed v.
|
|
112 |
General |
uyum sağlamak |
blend v.
|
|
113 |
General |
delik açmak (gaz veya sıvının giriş çıkışını sağlamak için) |
vent v.
|
|
114 |
General |
geri dönüşümünü sağlamak |
recycle v.
|
|
115 |
General |
eşitlik sağlamak |
equalize v.
|
|
116 |
General |
akımını sağlamak (havanın/sıvının) |
circulate v.
|
|
117 |
General |
yiyecek sağlamak |
victual v.
|
|
118 |
General |
yakıt sağlamak |
fuel v.
|
|
119 |
General |
mali destek sağlamak |
subsidize v.
|
|
120 |
General |
eleman sağlamak |
staff v.
|
|
121 |
General |
dolaşımını sağlamak (havanın/sıvının) |
circulate v.
|
|
122 |
General |
siyasetle ilgilenmemesini sağlamak |
depoliticize v.
|
|
123 |
General |
avantaj sağlamak (birisine karşı) |
get the whip hand of v.
|
|
124 |
General |
imkan sağlamak |
enable v.
|
|
125 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
get the upper hand v.
|
|
126 |
General |
aralarında uygunluk sağlamak |
correlate v.
|
|
127 |
General |
sübvansiyon sağlamak |
subsidize v.
|
|
128 |
General |
polislerle güvenliği sağlamak |
police v.
|
|
129 |
General |
para sağlamak (bir iş/kimse için) |
fund v.
|
|
130 |
General |
önüne bir şey koyarak gözükmemesini sağlamak |
screen off v.
|
|
131 |
General |
ahenk sağlamak |
bring into consonance v.
|
|
132 |
General |
anlamasını sağlamak |
make understand v.
|
|
133 |
General |
yedek at sağlamak |
remount v.
|
|
134 |
General |
anlaşma sağlamak |
have an agreement v.
|
|
135 |
General |
uyum sağlamak |
shake down v.
|
|
136 |
General |
yardımını sağlamak |
enlist v.
|
|
137 |
General |
güvenliği sağlamak |
pacify v.
|
|
138 |
General |
uyum sağlamak |
assort with v.
|
|
139 |
General |
ile arasında uyum sağlamak |
accommodate to v.
|
|
140 |
General |
kar sağlamak |
return profit v.
|
|
141 |
General |
sermaye sağlamak |
capitalize v.
|
|
142 |
General |
birinin bir işe katılmasını sağlamak |
bring someone in on v.
|
|
143 |
General |
imkan sağlamak |
give chance v.
|
|
144 |
General |
rahatını sağlamak |
snug v.
|
|
145 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
further v.
|
|
146 |
General |
disiplini sağlamak |
proctor v.
|
|
147 |
General |
üstünlük sağlamak |
overtower v.
|
|
148 |
General |
üstünlük sağlamak |
get the whip hand of v.
|
|
149 |
General |
çoğunluk sağlamak |
constitute a quorum v.
|
|
150 |
General |
uyum sağlamak |
yield v.
|
|
151 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
throw into relief v.
|
|
152 |
General |
çıkar sağlamak |
profit from v.
|
|
153 |
General |
yarar sağlamak |
pay dividends v.
|
|
154 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate oneself v.
|
|
155 |
General |
beraberliği sağlamak |
equalize v.
|
|
156 |
General |
anlamasını sağlamak |
wake v.
|
|
157 |
General |
denge sağlamak |
equilibrate v.
|
|
158 |
General |
avantaj sağlamak (birisine karşı) |
have the whip hand of v.
|
|
159 |
General |
parasal destek sağlamak |
sponsor v.
|
|
160 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
gain the upper hand v.
|
|
161 |
General |
iletişim sağlamak |
reach v.
|
|
162 |
General |
karar vermesini sağlamak |
cause to decide v.
|
|
163 |
General |
meyve vermesini sağlamak |
fructify v.
|
|
164 |
General |
yarar sağlamak |
utilize v.
|
|
165 |
General |
güvenliği sağlamak |
police v.
|
|
166 |
General |
yaşamasını sağlamak |
sustain v.
|
|
167 |
General |
kazanç sağlamak |
gain ground v.
|
|
168 |
General |
uyum sağlamak |
make correspond v.
|
|
169 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate oneself to v.
|
|
170 |
General |
birine kefalet ederek tahliyesini sağlamak |
bail someone out v.
|
|
171 |
General |
uyum sağlamak |
harmonise with v.
|
|
172 |
General |
çıkar sağlamak |
take advantage of v.
|
|
173 |
General |
yeniden sağlamak |
reinstate v.
|
|
174 |
General |
üstünlük sağlamak |
have the whip hand of v.
|
|
175 |
General |
uymasını sağlamak |
fit v.
|
|
176 |
General |
para sağlamak |
sustain v.
|
|
177 |
General |
yanmasını sağlamak |
fuel v.
|
|
178 |
General |
para sağlamak |
support v.
|
|
179 |
General |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone over v.
|
|
180 |
General |
uyum sağlamak |
transduce v.
|
|
181 |
General |
çoğunluk sağlamak |
constitute a majority v.
|
|
182 |
General |
yiyecek sağlamak |
board v.
|
|
183 |
General |
düzeni yeniden sağlamak |
restore the order v.
|
|
184 |
General |
üstün başarı sağlamak |
make a hit v.
|
|
185 |
General |
üstünlük sağlamak |
outmanoeuvre v.
|
|
186 |
General |
uyum sağlamak |
accord v.
|
|
187 |
General |
iletişim sağlamak |
connect v.
|
|
188 |
General |
(destek) sağlamak |
enlist v.
|
|
189 |
General |
görmesini sağlamak |
disabuse v.
|
|
190 |
General |
destek sağlamak |
sponsor v.
|
|
191 |
General |
personel sağlamak |
staff v.
|
|
192 |
General |
çıkar sağlamak |
gain advantage v.
|
|
193 |
General |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone round v.
|
|
194 |
General |
savaş malzemesi sağlamak |
munition v.
|
|
195 |
General |
çıkar sağlamak |
suck advantage out of v.
|
|
196 |
General |
farklı olmasını sağlamak |
characterize v.
|
|
197 |
General |
kanun ve düzeni sağlamak |
maintain law and order v.
|
|
198 |
General |
imkan sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
199 |
General |
uyum sağlamak |
correspond v.
|
|
200 |
General |
düzeni sağlamak |
maintain order v.
|
|
201 |
General |
enerji sağlamak |
energise v.
|
|
202 |
General |
çıkar sağlamak |
capitalize v.
|
|
203 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
relieve v.
|
|
204 |
General |
ev sağlamak |
house v.
|
|
205 |
General |
avantaj sağlamak |
provide an advantage v.
|
|
206 |
General |
devamlılığı sağlamak |
maintain v.
|
|
207 |
General |
erzak sağlamak |
victual v.
|
|
208 |
General |
(para) sağlamak |
put up v.
|
|
209 |
General |
sağlamak (para/yiyecek) |
put up v.
|
|
210 |
General |
anlaşılmasını sağlamak |
put across v.
|
|
211 |
General |
giysi sağlamak |
clothe v.
|
|
212 |
General |
tekrar sağlamak |
redeal v.
|
|
213 |
General |
çoğu kimsenin tanımasını sağlamak |
popularize v.
|
|
214 |
General |
tutulmasını sağlamak |
popularize v.
|
|
215 |
General |
rant sağlamak |
get unearned income v.
|
|
216 |
General |
gelmesini sağlamak |
call up v.
|
|
217 |
General |
konuşarak rahatlamasını sağlamak |
bring out v.
|
|
218 |
General |
uyum sağlamak |
suit up v.
|
|
219 |
General |
yiyecek içecek sağlamak |
cater v.
|
|
220 |
General |
para sağlamak |
pump money into v.
|
|
221 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
expose v.
|
|
222 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
reveal v.
|
|
223 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
bring to light v.
|
|
224 |
General |
yardım sağlamak |
supply aid v.
|
|
225 |
General |
üstünlük sağlamak |
get the whip hand of somebody v.
|
|
226 |
General |
zemin sağlamak |
provide a basis for v.
|
|
227 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
uncover v.
|
|
228 |
General |
farkındalık sağlamak |
raise awareness v.
|
|
229 |
General |
tam müşteri memnuniyeti sağlamak |
ensure complete customer satisfaction v.
|
|
230 |
General |
tam müşteri memnuniyeti sağlamak |
ensure absolute customer satisfaction v.
|
|
231 |
General |
kişisel çıkar sağlamak |
derive personal benefits v.
|
|
232 |
General |
kendisi için şahsi çıkar sağlamak |
obtain personal gain v.
|
|
233 |
General |
başkaları için şahsi çıkar sağlamak |
provide personal gain v.
|
|
234 |
General |
yüksek performans sağlamak |
deliver great performance v.
|
|
235 |
General |
biri ile sıcak temas sağlamak |
establish close contact with someone v.
|
|
236 |
General |
sıcak temas sağlamak |
establish close contact v.
|
|
237 |
General |
tutarlı sonuç sağlamak |
provide consistent result v.
|
|
238 |
General |
istikrarlı sonuç sağlamak |
provide consistent result v.
|
|
239 |
General |
katılım sağlamak |
provide participants v.
|
|
240 |
General |
katılım sağlamak |
ensure participation v.
|
|
241 |
General |
katılım sağlamak |
ensure turnout v.
|
|
242 |
General |
mutabakat sağlamak |
reach an agreement v.
|
|
243 |
General |
mutabakat sağlamak |
come to an agreement v.
|
|
244 |
General |
mutabakat sağlamak |
reach a mutual understanding v.
|
|
245 |
General |
mutabakat sağlamak |
come to a mutual agreement v.
|
|
246 |
General |
anlaşma sağlamak |
agree v.
|
|
247 |
General |
telefon bağlantısı sağlamak |
get through v.
|
|
248 |
General |
anlaşma sağlamak |
get through to someone v.
|
|
249 |
General |
fikrin anlaşılmasını sağlamak |
put across v.
|
|
250 |
General |
dengeyi sağlamak |
stabilize v.
|
|
251 |
General |
dayanışma sağlamak |
provide solidarity v.
|
|
252 |
General |
desteğini sağlamak |
provide one's support v.
|
|
253 |
General |
deneyim sağlamak |
gather experience v.
|
|
254 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make someone work v.
|
|
255 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make something run v.
|
|
256 |
General |
dengeyi sağlamak |
bring into balance v.
|
|
257 |
General |
devamını sağlamak |
provide continuance v.
|
|
258 |
General |
devamlılığı sağlamak |
provide continuance v.
|
|
259 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make something work v.
|
|
260 |
General |
deneyim sağlamak |
gain experience v.
|
|
261 |
General |
bütünlük sağlamak |
provide integrity v.
|
|
262 |
General |
bütünlük sağlamak |
provide unity v.
|
|
263 |
General |
geçimini sağlamak |
earn one's keep v.
|
|
264 |
General |
elektrik sağlamak |
electrize v.
|
|
265 |
General |
avantaj sağlamak |
gain advantage v.
|
|
266 |
General |
elektrik sağlamak |
electrise v.
|
|
267 |
General |
avantaj sağlamak |
provide advantage v.
|
|
268 |
General |
avantaj sağlamak |
get the edge on v.
|
|
269 |
General |
avantaj sağlamak |
have the edge on v.
|
|
270 |
General |
düzenini sağlamak |
make systematic v.
|
|
271 |
General |
düzenini sağlamak |
organize v.
|
|
272 |
General |
düzen sağlamak |
systematize v.
|
|
273 |
General |
düzen sağlamak |
order v.
|
|
274 |
General |
düzenini sağlamak |
order v.
|
|
275 |
General |
düzenini sağlamak |
systematize v.
|
|
276 |
General |
düzen sağlamak |
make systematic v.
|
|
277 |
General |
düzen sağlamak |
organize v.
|
|
278 |
General |
havadan kazanç sağlamak |
gain unearned income v.
|
|
279 |
General |
fayda sağlamak |
gain favor v.
|
|
280 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody an opportunity v.
|
|
281 |
General |
kontrol sağlamak |
gain control v.
|
|
282 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody a chance v.
|
|
283 |
General |
kontrol sağlamak |
assume control v.
|
|
284 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
have the majority v.
|
|
285 |
General |
kontrol sağlamak |
establish control v.
|
|
286 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
maintain one's continuity v.
|
|
287 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
ensure one's continuity v.
|
|
288 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
provide (somebody/something) with continuity v.
|
|
289 |
General |
olanak sağlamak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
290 |
General |
olanak sağlamak |
offer somebody with an opportunity v.
|
|
291 |
General |
tasarruf sağlamak |
achieve saving v.
|
|
292 |
General |
tasarruf sağlamak |
make saving v.
|
|
293 |
General |
azalma sağlamak |
decrease v.
|
|
294 |
General |
olanak sağlamak |
give chance v.
|
|
295 |
General |
olanak sağlamak |
open up an opportunity v.
|
|
296 |
General |
olanak sağlamak |
provide someone with opportunity v.
|
|
297 |
General |
olanak sağlamak |
offer someone opportunity v.
|
|
298 |
General |
olanak sağlamak |
give someone opportunity v.
|
|
299 |
General |
basınç sağlamak |
cause pressure v.
|
|
300 |
General |
güvenliğini sağlamak |
provide security v.
|
|
301 |
General |
koordinasyon sağlamak |
ensure coordination v.
|
|
302 |
General |
koordinasyon sağlamak |
facilitate coordination v.
|
|
303 |
General |
basınç sağlamak |
put pressure v.
|
|
304 |
General |
bütünlük sağlamak |
create coherence v.
|
|
305 |
General |
güvenliğini sağlamak |
ensure security v.
|
|
306 |
General |
basınç sağlamak |
apply pressure v.
|
|
307 |
General |
fırsat sağlamak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
308 |
General |
fırsat sağlamak |
open up an opportunity v.
|
|
309 |
General |
şartları sağlamak |
actualize the conditions v.
|
|
310 |
General |
şartları sağlamak |
satisfy the conditions v.
|
|
311 |
General |
gerçekleşmesini sağlamak |
actualise v.
|
|
312 |
General |
şartları sağlamak |
fulfil the conditions v.
|
|
313 |
General |
fayda sağlamak |
cash on v.
|
|
314 |
General |
hizmet sağlamak |
provide service v.
|
|
315 |
General |
hizmet sağlamak |
provide someone with service v.
|
|
316 |
General |
geçim sağlamak |
earn one's keep v.
|
|
317 |
General |
erişim sağlamak |
get access v.
|
|
318 |
General |
başarı sağlamak |
achieve success v.
|
|
319 |
General |
başarı sağlamak |
achieve v.
|
|
320 |
General |
başarı sağlamak |
have success v.
|
|
321 |
General |
başarı sağlamak |
notch up success v.
|
|
322 |
General |
başarı sağlamak |
succeed v.
|
|
323 |
General |
finansman sağlamak |
get finance v.
|
|
324 |
General |
dayanak sağlamak |
provide basis v.
|
|
325 |
General |
dayanak sağlamak |
provide foundation v.
|
|
326 |
General |
dayanak sağlamak |
form basis v.
|
|
327 |
General |
koordinasyonu sağlamak |
facilitate the coordination v.
|
|
328 |
General |
koordinasyonu sağlamak |
ensure the coordination v.
|
|
329 |
General |
barış sağlamak |
bring about peace v.
|
|
330 |
General |
barış sağlamak |
establish peace v.
|
|
331 |
General |
olanak sağlamak |
facilitate v.
|
|
332 |
General |
olanak sağlamak |
make possible v.
|
|
333 |
General |
olanak sağlamak |
allow of v.
|
|
334 |
General |
olanak sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
335 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a huge contribution v.
|
|
336 |
General |
büyüme sağlamak |
achieve growth v.
|
|
337 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a major contribution v.
|
|
338 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a big contribution v.
|
|
339 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a great contribution v.
|
|
340 |
General |
devamlılık sağlamak |
provide continuity v.
|
|
341 |
General |
devamlılık sağlamak |
maintain continuity v.
|
|
342 |
General |
tasarruf sağlamak |
provide savings v.
|
|
343 |
General |
birşeyin olmasını sağlamak |
bring something to pass v.
|
|
344 |
General |
müşteri memnuniyetini sağlamak |
meet the customer satisfaction v.
|
|
345 |
General |
bütünlüğü sağlamak |
ensure the integrity v.
|
|
346 |
General |
ekonomik kalkınma sağlamak |
provide economic development v.
|
|
347 |
General |
beraberliği sağlamak |
square v.
|
|
348 |
General |
uzlaşma sağlamak |
arrive at agreement v.
|
|
349 |
General |
uzlaşma sağlamak |
come to agreement v.
|
|
350 |
General |
uzlaşma sağlamak |
reach agreement v.
|
|
351 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to operate as v.
|
|
352 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to perform as v.
|
|
353 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to function as v.
|
|
354 |
General |
sükuneti sağlamak |
pour oil on troubled waters v.
|
|
355 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
lionise v.
|
|
356 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
lionize v.
|
|
357 |
General |
emniyeti sağlamak |
ensure safety v.
|
|
358 |
General |
emniyeti sağlamak |
ensure security v.
|
|
359 |
General |
kolaylık sağlamak |
enable v.
|
|
360 |
General |
kolaylık sağlamak |
provide convenience v.
|
|
361 |
General |
görülmesini sağlamak |
bring out v.
|
|
362 |
General |
kazanç sağlamak |
cash in v.
|
|
363 |
General |
bilgi sağlamak |
give information v.
|
|
364 |
General |
bilgi sağlamak |
supply information v.
|
|
365 |
General |
milli güvenliği sağlamak |
maintain the national security v.
|
|
366 |
General |
güç sağlamak |
drive v.
|
|
367 |
General |
geçimini sağlamak |
live off v.
|
|
368 |
General |
kaynak sağlamak |
get fund v.
|
|
369 |
General |
kaynak sağlamak |
receive fund v.
|
|
370 |
General |
kaynak sağlamak |
obtain fund v.
|
|
371 |
General |
(destek/yardım vb) sağlamak |
enlist v.
|
|
372 |
General |
motivasyon sağlamak |
provide motivation v.
|
|
373 |
General |
emniyetini sağlamak |
ensure the safety of someone/something v.
|
|
374 |
General |
motivasyon sağlamak |
generate motivation v.
|
|
375 |
General |
anlaşılmasını sağlamak |
get across v.
|
|
376 |
General |
para sağlamak |
fund v.
|
|
377 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlamak |
alternate v.
|
|
378 |
General |
geçimini (-den) sağlamak |
live off v.
|
|
379 |
General |
eşgüdüm sağlamak |
co-ordinate v.
|
|
380 |
General |
gelişme sağlamak |
get on (with) v.
|
|
381 |
General |
uyum sağlamak |
get into v.
|
|
382 |
General |
(moral ya da maddi açıdan) destek sağlamak |
gather round v.
|
|
383 |
General |
geçmesini sağlamak |
get through v.
|
|
384 |
General |
bağlantıyı sağlamak |
get through (to) v.
|
|
385 |
General |
aynı düzeye gelerek uyum sağlamak |
get abreast v.
|
|
386 |
General |
kaliteyi sağlamak |
maintain the quality v.
|
|
387 |
General |
-e girmesini sağlamak |
fit into v.
|
|
388 |
General |
yemek sağlamak |
cater v.
|
|
389 |
General |
ufki bir yüzey sağlamak |
level v.
|
|
390 |
General |
su yüzünde yüzerek bir yere gitmesini sağlamak |
float v.
|
|
391 |
General |
yatay bir yüzey sağlamak |
level v.
|
|
392 |
General |
bir kimsenin bir şey için hazır veya uygun olmasını sağlamak |
fit for v.
|
|
393 |
General |
destek sağlamak |
subsidize v.
|
|
394 |
General |
nesilden nesle geçmesini sağlamak |
pass down v.
|
|
395 |
General |
bakımını sağlamak |
keep up v.
|
|
396 |
General |
çıkar sağlamak |
capitalize on v.
|
|
397 |
General |
çıkar sağlamak |
cash in on v.
|
|
398 |
General |
paylaşım sağlamak |
enable sharing v.
|
|
399 |
General |
menfaat sağlamak |
capitalize on v.
|
|
400 |
General |
paylaşım sağlamak |
make sharing v.
|
|
401 |
General |
menfaat sağlamak |
cash in on v.
|
|
402 |
General |
menfaat sağlamak |
take advantage of v.
|
|
403 |
General |
teminat sağlamak |
provide guarantee v.
|
|
404 |
General |
menfaat sağlamak |
profit from v.
|
|
405 |
General |
teminat sağlamak |
provide assurance v.
|
|
406 |
General |
menfaat sağlamak |
suck advantage out of v.
|
|
407 |
General |
yarar sağlamak |
pay v.
|
|
408 |
General |
-e girmesini sağlamak |
fit in v.
|
|
409 |
General |
belge doğruluğunu sağlamak |
proofing a document v.
|
|
410 |
General |
inanılırlık sağlamak |
lend credence (to) v.
|
|
411 |
General |
yeterlilik sağlamak (oy) |
make a quorum v.
|
|
412 |
General |
yapılmasını sağlamak |
make sure ensure v.
|
|
413 |
General |
yapılmasını sağlamak |
have something done v.
|
|
414 |
General |
işbirliği sağlamak |
provide cooperation v.
|
|
415 |
General |
yapılmasını sağlamak |
ensure that it gets done v.
|
|
416 |
General |
uyum sağlamak |
tone in v.
|
|
417 |
General |
ilk yardım sağlamak |
render first aid v.
|
|
418 |
General |
düşüncesinden caymasını sağlamak |
bring round v.
|
|
419 |
General |
düşüncesinden caymasını sağlamak |
bring around v.
|
|
420 |
General |
yarar sağlamak |
avail oneself of v.
|
|
421 |
General |
tasarruf sağlamak |
save up v.
|
|
422 |
General |
ilişki sağlamak |
bring into connection with v.
|
|
423 |
General |
fayda sağlamak |
avail v.
|
|
424 |
General |
rekabet üstünlüğü sağlamak |
provide a competitive advantage v.
|
|
425 |
General |
maddi imkan sağlamak |
provide financial opportunity v.
|
|
426 |
General |
beraberliği sağlamak |
equalise v.
|
|
427 |
General |
rekabet üstünlüğü sağlamak |
outcompete v.
|
|
428 |
General |
birine karşı avantaj sağlamak |
have an edge over somebody v.
|
|
429 |
General |
birine karşı avantaj sağlamak |
have an advantage over somebody v.
|
|
430 |
General |
entegrasyonlarını sağlamak |
integrate v.
|
|
431 |
General |
entegrasyonlarını sağlamak |
provide the integration of v.
|
|
432 |
General |
küreselleşmenin insancıl bir mecraya girmesini sağlamak |
ensure that globalization takes a humane course v.
|
|
433 |
General |
hal almasını sağlamak |
cause something to be v.
|
|
434 |
General |
küreselleşmenin insancıl bir seyir izlemesini sağlamak |
ensure that globalization takes a humane course v.
|
|
435 |
General |
hal almasını sağlamak |
lead something to be v.
|
|
436 |
General |
entegrasyonunu sağlamak |
provide the integration of v.
|
|
437 |
General |
hal almasını sağlamak |
enable something to be v.
|
|
438 |
General |
entegrasyonunu sağlamak |
integrate v.
|
|
439 |
General |
bir dakika durup düşünmesini sağlamak |
give someone pause v.
|
|
440 |
General |
çıkar sağlamak |
afford advantage v.
|
|
441 |
General |
kazanç sağlamak |
derive a profit v.
|
|
442 |
General |
destek sağlamak |
subsidise v.
|
|
443 |
General |
mali destek sağlamak |
subsidise v.
|
|
444 |
General |
parasal kaynak sağlamak |
bankroll v.
|
|
445 |
General |
katılım sağlamak |
encourage participation v.
|
|
446 |
General |
birinin katılımını sağlamak |
encourage participation v.
|
|
447 |
General |
katılım sağlamak |
enlist v.
|
|
448 |
General |
enerjiden tasarruf sağlamak |
economize energy consumption v.
|
|
449 |
General |
koşulları sağlamak |
meet the conditions v.
|
|
450 |
General |
koşulları sağlamak |
provide the requirements v.
|
|
451 |
General |
koşulları sağlamak |
provide the conditions v.
|
|
452 |
General |
adaleti sağlamak |
secure the justice v.
|
|
453 |
General |
güvenliği sağlamak |
provide the security v.
|
|
454 |
General |
güvenlik sağlamak |
provide protection v.
|
|
455 |
General |
ihtiyaçlarını sağlamak |
fit out v.
|
|
456 |
General |
kontrolü sağlamak |
provide the control v.
|
|
457 |
General |
telsiz teması sağlamak |
establish radio communications with v.
|
|
458 |
General |
telsiz teması sağlamak |
raise v.
|
|
459 |
General |
girdi sağlamak |
provide input v.
|
|
460 |
General |
çoğulculuk sağlamak |
ensure pluralism v.
|
|
461 |
General |
(kendiyle) gurur duymasını sağlamak |
do someone proud v.
|
|
462 |
General |
gerekli koşulları sağlamak |
provide the necessary conditions v.
|
|
463 |
General |
istihbarat sağlamak |
provide intelligence v.
|
|
464 |
General |
eşit şartlar sağlamak |
level playing field v.
|
|
465 |
General |
danışma sağlamak |
provide consultancy v.
|
|
466 |
General |
koşulu sağlamak |
meet the requirement v.
|
|
467 |
General |
koşulu sağlamak |
fulfill the condition v.
|
|
468 |
General |
yaşam alanı sağlamak |
provide living space v.
|
|
469 |
General |
bir hayvana barınak sağlamak |
take an animal in v.
|
|
470 |
General |
avantaj elde etmek/sağlamak |
gain leverage v.
|
|
471 |
General |
koşulu sağlamak |
provide the appropriate conditions v.
|
|
472 |
General |
koşulu sağlamak |
fulfil the requirement/specifications v.
|
|
473 |
General |
(birisine/bir şirkete) kredi sağlamak |
extend credit to someone or a company v.
|
|
474 |
General |
(birisine/bir şirkete) kredi sağlamak |
extend someone or a company credit v.
|
|
475 |
General |
oy üstünlüğü sağlamak |
outvote v.
|
|
476 |
General |
yeni fırsatlar sağlamak |
provide new opportunities v.
|
|
477 |
General |
yeni arkadaşlara uyum sağlamak |
be fitting in with new friends v.
|
|
478 |
General |
(içyüzünün) anlaşılmasını sağlamak |
provide insight into v.
|
|
479 |
General |
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable someone to do something v.
|
|
480 |
General |
20 yaşında gibi hissetmenizi sağlamak |
make someone feel 20 again v.
|
|
481 |
General |
ortam sağlamak |
provide an environment for v.
|
|
482 |
General |
kolaylık sağlamak |
make it convenient v.
|
|
483 |
General |
kolaylık sağlamak |
make it easy v.
|
|
484 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a significant/huge contribution v.
|
|
485 |
General |
anlaşma sağlamak |
agree upon v.
|
|
486 |
General |
(aracı) sağlamak |
overtake on the right v.
|
|
487 |
General |
farkındalık sağlamak |
provide awareness v.
|
|
488 |
General |
daha iyi anlaşılmasını sağlamak |
clarify v.
|
|
489 |
General |
bağlantı sağlamak |
establish connection between v.
|
|
490 |
General |
büyük kolaylık sağlamak |
provide great convenience v.
|
|
491 |
General |
emniyetli çalışma sağlamak |
ensure a safe operation v.
|
|
492 |
General |
antika gibi görünmesini sağlamak |
archaize v.
|
|
493 |
General |
antika gibi görünmesini sağlamak |
archaise v.
|
|
494 |
General |
geçimini denizden sağlamak |
live by the sea v.
|
|
495 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
progress v.
|
|
496 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
improve v.
|
|
497 |
General |
maksimum hareketlilik sağlamak |
allow maximum mobility v.
|
|
498 |
General |
maksimum hareketlilik sağlamak |
allow for maximum mobility v.
|
|
499 |
General |
topluma uyum sağlamak |
fit into society v.
|
|
500 |
General |
haksız kazanç sağlamak |
derive an improper personal benefit v.
|
|