güzel güzel - Turc Anglais Dictionnaire

güzel güzel

Sens de "güzel güzel" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 5 résultat(s)

Turc Anglais
General
güzel güzel peacefully adv.
Tom slept peacefully as the underground train rattled on its way.
Metro treni yolunu sarsarken Tom güzel güzel uyudu.

More Sentences
güzel güzel calmly adv.
güzel güzel beautifully adv.
güzel güzel calmly and quietly adv.
güzel güzel finely adv.

Sens de "güzel güzel" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
güzel kız beautiful girl n.
Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
Layla tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.

More Sentences
güzel pretty adj.
If that does not go completely against all of the pretty words on crisis prevention, I do not know what does.
Eğer bu, kriz önleme konusundaki tüm güzel sözlere tamamen ters düşmüyorsa, ne ters düşer bilmiyorum.

More Sentences
güzel lovely adj.
In Denmark, we have a lovely song that our family often sings.
Danimarka'da ailemizin sık sık söylediği güzel bir şarkımız vardır.

More Sentences
güzel pleasant adj.
Thank you for the pleasant evening.
Bu güzel akşam için teşekkür ederim.

More Sentences
güzel good adj.
All well and good, but when will these significant commitments be followed up by practical action?
Her şey iyi güzel de, bu önemli taahhütler ne zaman pratik eylemlerle takip edilecek?

More Sentences
güzel nice adj.
We must not believe that enlargement will be without its problems, and we cannot expect enlargement to be nice and easy.
Genişlemenin sorunsuz olacağına inanmamalıyız ve genişlemenin güzel ve kolay olmasını bekleyemeyiz.

More Sentences
güzel beautiful adj.
We are in Sweden, on the beautiful island of Gotland.
İsveç'te güzel Gotland adasındayız.

More Sentences
General
güzel kız pretty girl n.
Who is the pretty girl sitting beside Jack?
Jack'in yanında oturan güzel kız kim?

More Sentences
güzel koku fragrance n.
This flower gives off a strong fragrance.
Bu çiçek güçlü bir güzel koku yayar.

More Sentences
güzel sanatlar arts n.
One of the most beautiful art collections in the world is at the Louvre.
Dünyanın en güzel sanat koleksiyonlarından biri Louvre'da yer almaktadır.

More Sentences
güzel hava fine weather n.
We took advantage of the fine weather to play tennis.
Tenis oynamak için güzel havadan faydalandık.

More Sentences
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) prime n.
Tom is in the prime of his life.
Tom hayatının en güzel dönemindedir.

More Sentences
güzel beauty n.
The beauty is, tonight I win, no matter what.
Güzel olan şu ki, bu gece ben kazanacağım, ne olursa olsun.

More Sentences
güzel sanatlar fine arts n.
The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
Güzel sanatlar 15. yüzyılda İtalya'da gelişti.

More Sentences
güzel koku scent n.
The scent of musk is one of the best smells there is.
Misk kokusu var olan en güzel kokulardan biridir.

More Sentences
güzel belle n.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
Mary, Güzel ve Çirkin'deki Belle'e benziyordu.

More Sentences
güzel gözler beautiful eyes n.
You know I'd do anything for your beautiful eyes.
Güzel gözlerin için her şeyi yapacağımı biliyorsun.

More Sentences
güzel şehir beautiful city n.
I am in Venice, the most beautiful city in the world!
Venedik'teyim, dünyanın en güzel şehri!

More Sentences
güzel kızlar beautiful girls n.
Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
Ukraynalı kızlar dünyanın en güzel kızlarıdır.

More Sentences
güzel insanlar beautiful people n.
Even beautiful people have problems.
Güzel insanların bile sorunları vardır.

More Sentences
güzel prenses beautiful princess n.
The beautiful princess fell in love with the prince.
Güzel prenses prense aşık olmuş.

More Sentences
güzel soru good question n.
A good question is half of knowledge.
Güzel soru bilginin yarısıdır.

More Sentences
güzel kadınlar beautiful women n.
Good-hearted women are always beautiful, but beautiful women are not always good-hearted.
İyi kalpli kadınlar her zaman güzeldir, ama güzel kadınlar her zaman iyi kalpli değildir.

More Sentences
güzel kadın beautiful woman n.
In 1996, four million people signed up; they were artists and beautiful women who like using cosmetics.
1996'da dört milyon kişi kaydoldu; bunlar sanatçılar ve kozmetik kullanmayı seven güzel kadınlardı.

More Sentences
güzel bir gün a beautiful day n.
Have a beautiful day, or not, you choose.
Güzel bir gün geçir ya da geçirme, siz karar verin.

More Sentences
güzel manzara nice view n.
I'd like to have a room with a nice view.
Güzel manzaraya sahip bir oda isterim.

More Sentences
güzel manzara beautiful scenery n.
This district is known for its beautiful scenery.
Bu bölge, güzel manzarasıyla tanınır.

More Sentences
güzel yan beauty n.
Cause and effect, that's the beauty of it.
Neden ve sonuç, bu işin güzel yanı bu.

More Sentences
güzel ev nice house n.
This is one of the nicest houses I've ever seen.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel evlerden biri.

More Sentences
güzel bir aile a nice family n.
Pretty soon he'll have a nice family.
Çok yakında güzel bir ailesi olacak.

More Sentences
güzel görünmek look beautiful v.
Mary looked beautiful last night.
Mary dün gece çok güzel görünüyordu.

More Sentences
çok güzel olmak be very beautiful v.
He has a daughter who is very beautiful.
Onun çok güzel olan bir kızı var.

More Sentences
çok güzel olmak be very pretty v.
Mary must've been very pretty when she was young.
Mary gençken çok güzel olmalı.

More Sentences
güzel hissetmek feel beautiful v.
Tom makes me feel beautiful.
Tom beni güzel hissettiriyor.

More Sentences
güzel olmak be beautiful v.
Tom asked me if I thought Mary was beautiful.
Tom bana Mary'nin güzel olduğunu düşünüp düşünmediğimi sordu.

More Sentences
güzel kokmak smell good v.
Everything smells good in the kitchen!
Mutfakta her şey güzel kokuyor!

More Sentences
güzel kokmak smell nice v.
I think you smell nice.
Bence güzel kokuyorsun.

More Sentences
daha güzel olmak be more beautiful v.
It is difficult to say which vehicle is more beautiful.
Hangi aracın daha güzel olduğunu söylemek zordur.

More Sentences
güzel giyinmek dress beautifully v.
The actress was dressed beautifully.
Aktris çok güzel giyinmişti.

More Sentences
çok güzel very beautiful adj.
But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
Ama güzel bir yüzü ve çok güzel kara gözleri var.

More Sentences
güzel delicious adj.
Watermelon tastes delicious on a hot day.
Sıcak bir günde karpuzun tadı çok güzeldir.

More Sentences
çok güzel terrific adj.
The weather was terrific.
Hava çok güzeldi.

More Sentences
güzel well adj.
Your point was well made but I would ask you to respect our time constraints.
Söyledikleriniz çok güzeldi ancak sizden zaman kısıtlamamıza saygı göstermenizi rica ediyorum.

More Sentences
çok güzel gorgeous adj.
You're gorgeous.
Çok güzelsin.

More Sentences
güzel delightful adj.
The weather was delightful.
Hava güzeldi.

More Sentences
güzel sweet adj.
Tom offered me a very sweet deal.
Tom bana çok güzel bir anlaşma teklif etti.

More Sentences
güzel fair adj.
It is fair to say that this report has been a good example of successful cooperation between our two institutions.
Bu raporun iki kurumumuz arasındaki başarılı işbirliğinin güzel bir örneği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

More Sentences
çok güzel fabulous adj.
This place is fabulous.
Bu yer çok güzel.

More Sentences
güzel konuşan eloquent adj.
I am not an eloquent person.
Güzel konuşan biri değilim.

More Sentences
en güzel finest adj.
I think this really was one of the European Parliament's finest hours.
Bence bu gerçekten Avrupa Parlamentosu'nun en güzel saatlerinden biriydi.

More Sentences
çok güzel adorable adj.
Isn't that adorable?
Çok güzel değil mi?

More Sentences
güzel picturesque adj.
The landscapes of Provence are very picturesque.
Provence'ın manzaraları çok güzeldir.

More Sentences
güzel kokulu fragrant adj.
These flowers are not only beautiful but also fragrant.
Bu çiçekler sadece güzel değil, aynı zamanda güzel kokulu.

More Sentences
güzel handsome adj.
He had handsome dark eyes with long lashes.
Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.

More Sentences
güzel agreeable adj.
She has an agreeable voice.
Güzel bir sesi var.

More Sentences
güzel fine adj.
For all the fine words and the rhetoric, we stand empty-handed; which is terribly tragic.
Tüm güzel sözlere ve retoriğe rağmen elimiz boş duruyoruz; bu da son derece trajik.

More Sentences
güzel charming adj.
Our neighbour bought himself a charming horse.
Komşumuz kendine güzel bir at aldı.

More Sentences
güzel good-looking adj.
You're the best-looking girl in the room.
Odadaki en güzel kız sensin.

More Sentences
çok daha güzel much more beautiful adj.
South Korea is much more beautiful than North Korea.
Güney Kore, Kuzey Kore'den çok daha güzel.

More Sentences
çok güzel neat adj.
That was pretty neat.
Çok güzeldi.

More Sentences
güzel fancy adj.
Fancy seeing you here.
Seni burada görmek ne güzel.

More Sentences
Common Usage
güzel ve hoş koku fragrance n.
güzel şeyleri tahrip eden vandal adj.
General
yılın en güzel mevsimi the best part of the year n.
güzel sanatlara düşkün esthete n.
güzel vücutlu well rounded n.
hayatın en güzel devresi prime of life n.
güzel kız smasher n.
güzel kadın belle n.
güzel manzaralı kameriye gazebo n.
efsaneye göre kuğunun ölmeden önceki son ve güzel ötüşü swan song n.
güzel konuşan kimse orator n.
güzel kız a smasher of a girl n.
güzel tat relish n.
en güzel parça tidbit n.
güzel kız eyeful n.
güzel kokulu olma odorousness n.
modern güzel sanatlar modern arts n.
güzel konuşma rhetoric n.
güzel kadın trick n.
güzel kız doll n.
çok güzel kız peach n.
hayatın güzel tarafı the amenities of life n.
güzel konuşan kimse conversationalist n.
güzel kız beauty n.
güzel davranış gesture n.
güzel kız rose n.
güzel koku sweet n.
en güzel dönem pink n.
güzel sanat virtu n.
güzel konuşma atticism n.
güzel dilly n.
özlem duyulan eski güzel günler good old times n.
güzel hatıralar fond memories n.
güzel sanatlar the arts n.
güzel koku aroma n.
güzel kız sylph n.
türk güzel sanatları turkish arts n.
güzel fakat değersiz şey bauble n.
güzel kokulu siyah çay oolong n.
ince ve güzel kız sylph n.
güzel şey beauty n.
güzel beauty queen n.
güzel koku balm n.
güzel kadın beauty n.
güzel kız juicy girl n.
işin güzel tarafı the sun side of the picture n.
hayatın en dinç ve güzel devresi the prime of life n.
en güzel zaman prime n.
güzel konuşma elocutionary n.
çok güzel kimse vision n.
çok güzel kız a peach of a girl n.
güzel söz söyleme sanatı eloquence n.
çeşitli çiçeklerin güzel kokulu yapraklarıyla baharattan oluşan ve kavanozda saklanan bir karışım potpourri n.
güzel koku perfume n.
güzel sanatlar sevgisi virtu n.
güzel olma beauteousness n.
güzel delikanlı ephebe n.
güzel olmayan karışım mishmash n.
etkili ve güzel söz söyleme yeteneği eloquence n.
uyuyan güzel sleeping beauty n.
güzel kız nymph n.
koku (güzel) scent n.
güzel ve etkili konuşma oratory n.
deniz manzaralı güzel mekan space for water affinity n.
büyük ve güzel ev dome n.
güzel genç kız gamine n.
güzel kız dish n.
çok güzel kız very beautiful girl n.
güzel sanatlar ve el sanatları akımı arts and crafts movement n.
etkili ve güzel konuşma tarzı elocution n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
aniden gelen güzel fikir a brain wave n.
güzel koku sweetness n.
safran içinde bulunan güzel kokulu yağımsı madde safranal n.
güzel sanat fine art n.
güzel ve ince (kız/kadın) sylphlike n.
güzel sanatlar meraklısı dilettanti n.
güzel elbise finery n.
güzel sanat eseri article of virtu n.
güzel fakat değersiz nesne bauble n.
genç ve güzel kız (şiir) nymph n.
güzel yazı sanatı calligraphy n.
güzel konuşma a glib tongue n.
güzel konuşma sanatı art of eloquence n.
güzel konuşma sanatı oratory n.
güzel bir haber a great news n.
güzel bir haber a good news n.
güzel yazı sanatı caligraphy n.
aroma (güzel) koku aroma n.
güzel kişi beauty n.
güzel fakat aptal kadın doll n.
güzel konuşma elocution n.
güzel görünüş glory n.
güzel insan beautiful-good person n.
güzel good-looker n.
çok güzel ve rahat bir yer shangri-la n.
güzel kız chick n.
güzel söz söyleme sanatı elocution n.
güzel konuşma eloguence n.
güzel kadın goddess n.
süslü güzel elbise finery n.
-e karşı güzel davranış gesture toward n.
yararlı ve güzel şeyleri tahrip eden kimse vandal n.
yararlı ya da güzel şeyleri tahrip eden kimse vandal n.
güzel tesadüf happy accident n.
güzel sözler words of wisdom n.
güzel yazı yazma yeteneği a ready pen n.
güzel fotoğraf nice photo n.
güzel bayan nice lady n.
güzel bayan beautiful lady n.
güzel bir bayan a beautiful lady n.
sonu güzel biten hikayeler happy ending stories n.
güzel ve özlü sözler words to live by n.
güzel manzara lovely view n.
çok güzel olan yer/nokta beauty spot n.
güzel bonnie n.
güzel/hoş ayakkabılar nice shoes n.
güzel konuşma eloquence n.
güzel budanmış çalı well-trimmed bush n.
güzel manzara nice scenery n.
güzel manzara beautiful view n.
güzel kızlar beauties n.
tadı ve kokusu güzel şey ambrosia n.
güzel sanatlarla uğraşma artistry n.
güzel manzaralı yer beauty spot n.
güzel sanatlar meraklısı dilettante n.
güzel ama kafasız kız doll n.
en güzel parça titbit n.
güzel konuşamama ineloquence n.
güzel bir aile a lovely family n.
güzel tahmin good guess n.
güzel tahmin nice guess n.
(bir şeyin) en güzel şeyi crowning glory n.
güzel ve çekici kız babe n.
güzel sözle razı güzel sözle eden cajoler n.
güzel sözle aldatan cajoler n.
güzel yazı sanatı caligraphy n.
hoş ve güzel kokulu olma balminess n.
güzel yazı yazan calligrapher n.
güzel yazı yazan calligraphist n.
güzel sanatlara düşkün aesthete n.
güzel sanatlarda tecrübeli kimse aesthetician n.
kokunun keskinliği ve çabukluğu dolayısıyla güzel ayırt edilmesi nasutness n.
güzel gülüş beautiful smile n.
danstaki en güzel ve popüler kadın the belle of the ball n.
partideki en güzel ve popüler kadın the belle of the ball n.
çok güzel kadın peri n.
güzel fakat değersiz şey trinkum n.
eski güzel günler auld lang syne [scottish] n.
güzel bir seyahat a good trip n.
güzel genç kız enigma n.
güzel olmama unprettiness n.
bikinili güzel bathing beauty n.
mayolu güzel bathing beauty n.
mayolu güzel bathing belle [obsolete] n.
(güzel sanatlarda) yetenek virtuosity n.
güzel ve iyi kadın bellibone n.
oldukça güzel kadın venus n.
güzel sanata düşkünlük virtuosity n.
güzel sanata ilgili olma virtuosity n.
güzel kız whiting-mop n.
güzel genç kadın whiting-mop n.
gösterişli ve güzel kimse whizzer n.
güzel ve genç olunan dönem blow n.
güzel kız bonibell n.
güzel kız bonnibell [obsolete] n.
güzel kız bonny [scotland] n.
güzel genç kadın bonny [scotland] n.
güzel kız bonnilass n.
güzel kız bonnilasse [obsolete] n.
güzel kadın fair one n.
güzel ilişki harmony n.
güzel fırsatlar veya koşullar sunan yer haven n.
en güzel kıyafetler braw n.
zengin ve güzel yemeklerle beslenme high living n.
güzel koku scent n.
güzel konuşarak ikna eden kimse someone with a glib tongue n.
güzel kimse lovely n.
güzel kadın lovely n.
güzel nesne lovely n.
güzel dans edebilme moves n.
güzel tat delectability n.
güzel olan şey grace [obsolete] n.
beklenmedik güzel şey icing n.
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival royal national eisteddfod n.
özensiz güzel yazı running hand n.
farklı içerikleri güzel şekilde bir araya getiren eser dish n.
güzel şey dream n.
güzel penchant n.
(güzel sanatlar, moda) uzman kimse conoscente n.
güzel başlangıç flying start n.
güzel manzara scape n.
güzel yer show place n.
güzel dekorlu yer show place n.
güzel dekorlu ev showplace n.
güzel sesli kadın siren n.
güzel kimse pretty n.
kafası güzel kimse slubberdegullion n.
çok büyük veya güzel olan şey smasher n.
güzel davranan good doer n.
güzel sanatlar beaux arts n.
güzel sanatlar beaux-arts n.
güzel ve masum bir kisve altında saklamak (kötü bir şeyi) sugarcoat v.
birine karşılıkta bulunmak (güzel bir şeye karşı) pay someone back v.
güzel durmak become v.
güzel koku saçmak scent v.
daha güzel ve daha çekici bir hale sokmak (bir yeri) freshen up v.
güzel sözle aldatmak cajole v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten by v.
güzel olmak become beautiful v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten with v.
en güzel halinde olmak be in the pink v.
kapılıvermek (güzel bir şeye) be smitten by v.
kapılıvermek (güzel bir şeye) be smitten with v.
güzel bir dille anlatmak clothe v.
gününü güzel geçirmek have a good time v.
görünmek (güzel/hasta vb) look v.
güzel geçmek (fuar vb) go great v.
en güzel kıyafetlerini giymek wear one's best clothes v.
güzel bulmak find someone beautiful v.
güzel bulmak find something beautiful v.
güzel görünmek seem beautiful v.
resimde güzel çıkmak look good in a picture v.
resimde güzel çıkmak look beautiful in a picture v.
güzel göstermek glorify v.
güzel görünmek look well v.
güzel zaman geçirmek have good time v.
kulağa güzel gelmek sound good v.
daha bir güzel olmak become even more beautiful v.
iyi/güzel giyinmek dress well v.
güzel bir konuşma yapmak give/make a good talk/speech v.
güzel dans etmek dance good v.
çok güzel bir çift olmak make such a beautiful couple v.
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak make a good life for oneself v.
hayatının en iyi/güzel/muhteşem vs. gösterisini yapmak put on a performance of a lifetime v.
güzel bir yer kiralamak hire a nice place v.
güzel haber duymak hear good news v.
güzel kokutmak embalm v.
güzel kokar hale getirmek balmify v.
güzel ve süslü yazmak calligraph v.
güzel kokmak perfume v.
(bir şarkıya) zarif notalar, aksanlar, güzel melodiler eklemek embellish v.
güzel kılmak make v.
güzel zaman geçirmek wile v.
birini güzel bir yemekle eğlendirmek wine and dine v.
güzel yorumlamak handsome [obsolete] v.
güzel bir tezat teşkil etmek make a beautiful contrast v.
güzel bir tezat oluşturmak make a beautiful contrast v.
kafası güzel olmak lubricate v.
kafası güzel olmak lubricitate v.
en güzel kıyafetlerini giymek gussy (up) v.
kafası güzel olmak fly v.
daha güzel giyinmek outmantle v.
güzel göstermek pride [obsolete] v.
güzel kokular vermek rose v.
güzel hale getirmek prettify v.
güzel kokutmak scent v.
güzel (hava) fine adj.
endamlı ve güzel statuesque adj.
güzel bully adj.
çok güzel inspired adj.
güzel shapely adj.
son derece güzel superfine adj.
güzel gallant adj.
tadı güzel savoury adj.
çok güzel magical adj.
çok güzel admirable adj.
güzel sanatlarla ilgili artistic adj.
çok güzel spiffy adj.
güzel rosy adj.
etkili ve güzel (sözler konuşma tarzı) eloquent adj.
güzel kokulu aromatic adj.
çok güzel divine adj.
güzel plummy adj.
biçimi güzel olan shapely adj.
güzel kokulu nosey adj.
güzel sightly adj.
koyu ve güzel (renk) rich adj.
güzel sapid adj.
ince güzel sylphlike adj.
güzel beauteous adj.
güzel sharp adj.
güzel delicate adj.
tadı güzel yummy adj.
güzel enviable adj.
çok güzel scrumptious adj.
güzel jolly adj.
güzel treacly adj.
güzel sanatlarla ilgili artistical adj.
güzel konuşma ile ilgili elocutionary adj.
tadı güzel tasty adj.
güzel wellfavored adj.
çok güzel bir biçimde in fine style adj.
güzel konuşan conversational adj.
etkili ve güzel söz söyleyen eloquent adj.
güzel bir zevki yansıtan tasteful adj.
çok güzel ethel adj.
çok güzel heavenly adj.
çok güzel peachy adj.
güzel favourable adj.
güzel goodly adj.
güzel ducky adj.
güzel swell adj.
güzel personable adj.
güzel manzaraları olan scenic adj.
güzel grateful adj.
güzel enjoyable adj.
hatları ince ve güzel slender adj.
tadı güzel savory adj.
güzel kokulu redolent adj.
güzel kokulu odorous adj.
güzel bonny adj.
güzel comely adj.
güzel smart adj.
parlak ve güzel renkli gay adj.
çok güzel superb adj.
çok güzel very good adj.
müthiş güzel ravishing adj.
güzel glad adj.
çok güzel slashing adj.
güzel nifty adj.
çok güzel ve sevimli adorable adj.
çok güzel spiffing adj.
güzel appealing adj.
çok güzel fine as a fiddle adj.
güzel goluptious adj.
pahalı ve güzel rich adj.
fevkalade güzel glorious adj.
güzel kokulu odoriferous adj.
güzel likely adj.
güzel sheene adj.
çok güzel super adj.
birbirinden güzel one more beautiful than the other adj.
güzel pulchritudinous adj.
güzel duran becoming adj.
güzel winsome adj.
göze güzel görünen easy on the eye adj.
güzel elegant adj.
çok güzel exquisite adj.
güzel konuşan silver-tongued adj.
güzel konuşan well-spoken adj.
güzel well-favoured adj.
güzel well-favored adj.
güzel dreamy adj.
güzel konuşan golden-mouthed adj.
güzel hazırlanmış well-fashioned adj.
güzel düzenlenmiş well-fashioned adj.
güzel braw adj.
hem güzel hem akıllı both beautiful and smart adj.
güzel kokulu ambrosia adj.
endamlı ve güzel junoesque adj.
iyi/güzel giyinmiş well-dressed adj.
güzel hale getirilmiş beatified adj.
tadı güzel ambrosial adj.
tadı güzel ambrosian adj.
küçük ve güzel bijou adj.
daha/en seçkin/kaliteli/güzel/hoş choicer, choicest adj.
güzel bakılmış beautifully maintained adj.
güzel favorable adj.
güzel yazılmış beautifully written adj.
hoş/güzel sesli sweet-voiced adj.
güzel flowy adj.
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) show-stopping adj.
güzel kokulu balmy adj.
güzel kokan balmy adj.
güzel yazılmış calligraphic adj.
güzel yazılmış calligraphical adj.
güzel aerial adj.
genç ve güzel bir kız gibi nymphetic adj.
genç ve güzel bir kızla ilgili nymphetic adj.
çok güzel tophole [brit] adj.
güzel yapılmış tretis [obsolete] adj.
güzel giyinmiş appareled adj.
güzel giyinmiş robed adj.
güzel giyinmiş habilimented adj.
güzel giyinmiş garmented adj.
güzel giyinmiş garbed adj.
güzel giyinmiş attired adj.
güzel olmayan unbeautiful adj.
güzel olmayan undelightful adj.
çok çok güzel supercalifragilisticexpialidocious adj.
güzel unobnoxious adj.
güzel bakgat adj.
güzel olmayan unpicturesque adj.
güzel olmayan unpretty adj.
etkili ve güzel konuşamayan unvocal adj.
sesi güzel olmayan voiceless adj.
yapay bir şekilde güzel chichi adj.
güzel görünümlü better-looking adj.
güzel better-looking adj.
güzel quaint adj.
güzel quare adj.
güzel ahlaklı boniform adj.
güzel yüzlü fairfaced adj.
güzel yüzlü fair-faced adj.
güzel braw [scotland] adj.
(insan) çok güzel built adj.
güzel high adj.
güzel honest [uk] adj.
güzel telaffuz edilebilir mouthable adj.
güzel gainsome adj.
ruhu güzel lovely adj.
kafası güzel lushy adj.
çok güzel much adj.
yapay güzel glossy adj.
güzel ama aldatıcı bir görünüşü olan gilded adj.
güzel ama aldatıcı bir görünüş sergileyen gilded adj.
güzel dainty adj.
güzel delightous adj.
güzel delitable adj.
güzel gradely [dialect] adj.
güzel guid [scotland] adj.
aşırı güzel heavenly adj.
güzel kokulu odorant adj.
eski dünya'nın güzel özelliklerine sahip olan old-world adj.
güzel ahlaklı virtuous adj.
etkili ve güzel söz söyleyen disert [obsolete] adj.
güzel olmayan inaesthetic adj.
güzel kokmayan infragrant adj.
güzel yüzlü goodfaced adj.
(hava) güzel civil [dialect] adj.
güzel ama aptal olan dollish adj.
güzel incony [obsolete] adj.
güzel inconie adj.
güzel tasarlanmış fashioned adj.
güzel fawe [obsolete] adj.
güzel duran feat adj.
göze güzel gelen feateous [obsolete] adj.
güzel fetis adj.
güzel pearly adj.
güzel huylu sarcenet adj.
güzel huylu sarsenet adj.
kafası güzel sat adj.
güzel saucy adj.
güzel kokan savorly adj.
güzel kokan savourly adj.
güzel kokan savourly [rare] adj.
güzel görünen fine-looking adj.
tadı güzel olan flavoury adj.