Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
deal
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"deal"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 68 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
deal
i.
anlaşma
2
Yaygın Kullanım
deal
i.
oyun kağıtlarını dağıtma
3
Yaygın Kullanım
deal
f.
davranmak
4
Yaygın Kullanım
deal
f.
iş yapmak
5
Yaygın Kullanım
deal
f.
(bir sorunla) ilgilenmek
6
Yaygın Kullanım
deal
f.
dağıtmak
7
Yaygın Kullanım
deal
f.
ilgilenmek
General
8
Genel
deal
i.
tüccar
9
Genel
deal
i.
muamele
10
Genel
deal
i.
mukavele
11
Genel
deal
i.
miktar
12
Genel
deal
i.
kağıt dağıtma
13
Genel
deal
i.
çam tahtası
14
Genel
deal
i.
yöntem
15
Genel
deal
i.
tacir
16
Genel
deal
i.
daha da fazla olma
17
Genel
deal
i.
iskambil kağıtlarını dağıtma
18
Genel
deal
i.
davranış
19
Genel
deal
i.
alışveriş
20
Genel
deal
i.
çam kalas
21
Genel
deal
i.
iş
22
Genel
deal
i.
pay
23
Genel
deal
i.
pazarlık
24
Genel
deal
i.
hisse
25
Genel
deal
i.
çam kerestesi
26
Genel
deal
i.
çok sayıda olan şey
27
Genel
deal
i.
büyük miktar
28
Genel
deal
i.
büyük ölçü
29
Genel
deal
i.
büyük oran
30
Genel
deal
i.
tedavi
31
Genel
deal
i.
(oyun) kağıt dağıtma
32
Genel
deal
f.
değinmek
33
Genel
deal
f.
uyuşturucu işi yapmak
34
Genel
deal
f.
vermek
35
Genel
deal
f.
kağıt dağıtmak
36
Genel
deal
f.
yerleştirmek
37
Genel
deal
f.
oyun kağıdı dağıtmak
38
Genel
deal
f.
vurmak
39
Genel
deal
f.
meşgul olmak
40
Genel
deal
f.
dağıtmak (iskambil kağıtlarını)
41
Genel
deal
f.
ele almak
42
Genel
deal
f.
alışveriş etmek
43
Genel
deal
f.
paylaştırmak
44
Genel
deal
f.
hakkından gelmek
45
Genel
deal
f.
bölmek
46
Genel
deal
f.
satmak
47
Genel
deal
f.
ticaret yapmak
48
Genel
deal
f.
uğraşmak
49
Genel
deal
f.
kağıtları dağıtmak
50
Genel
deal
f.
uyuşturucu satmak
Irregular Verb
51
Irregular Verb
deal
f.
dealt - dealt
Colloquial
52
Konuşma Dili
deal
expr.
nefis bir olay!
53
Konuşma Dili
deal
expr.
tamam
Trade/Economic
54
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
alışveriş
55
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
dağıtım
56
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
fiyat (belirli bir ürün sınıfı için özel uygulanan)
57
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
iş
58
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
pazarlık
59
Ticaret/Ekonomi
deal
i.
ticaret
60
Ticaret/Ekonomi
deal
f.
iştigal etmek
61
Ticaret/Ekonomi
deal
f.
iş yapmak
62
Ticaret/Ekonomi
deal
f.
ticaret yapmak
Politics
63
Siyasal
deal
i.
anlaşma
64
Siyasal
deal
i.
sözleşme
Computer
65
Bilgisayar
deal
expr.
dağıt
Geography
66
Coğrafya
deal
i.
new jersey eyaletinde yerleşim yeri
67
Coğrafya
deal
i.
ingiltere'de yerleşim yeri
Basketball
68
Basketbol
deal
i.
hücum sahasında oyuncuların pas yapması
"deal"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
big deal
i.
büyük iş
2
Genel
no big deal
i.
önemsiz şey
3
Genel
a great deal of money
i.
çok para
4
Genel
big deal
i.
büyük mesele
5
Genel
good deal
i.
iyi el
6
Genel
big deal
i.
çok önemli
7
Genel
great deal
i.
çok şey
8
Genel
square deal
i.
insaflı davranış
9
Genel
fair deal
i.
dürüst pazarlık
10
Genel
square deal
i.
dürüst pazarlık
11
Genel
someone with a great deal of experience
i.
feleğin çemberinden geçmiş
12
Genel
a big deal
i.
büyük marifet
13
Genel
deal at arm's length with someone
i.
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
14
Genel
unfair deal
i.
üçkağıt
15
Genel
unfair deal
i.
haksız muamele
16
Genel
unfair deal
i.
kazık (yeme)
17
Genel
same deal as before
i.
önceki anlaşmanın aynısı
18
Genel
last minute deal
i.
son dakika anlaşması
19
Genel
negotiated deal
i.
müzakere edilerek varılan anlaşma
20
Genel
two-for-one deal
i.
bir alana bir bedava
21
Genel
binding deal
i.
bağlayıcı anlaşma
22
Genel
attempt to deal
i.
anlaşma girişimi
23
Genel
new deal
i.
yeniden değerlendirme
24
Genel
good deal
i.
birçok
25
Genel
great deal
i.
büyük miktar
26
Genel
great deal
i.
çok sayı
27
Genel
package deal
i.
anlaşma paketi ile sağlanan hizmet ve ürünler
28
Genel
package deal
i.
teklif veya aday kabulünün bir diğerinin kabulüne dayandırılması
29
Genel
four-deal bridge
i.
dört el oynanan bir briç çeşidi
30
Genel
deal with something
f.
ilgili olmak
31
Genel
do a deal
f.
anlaşma sağlamak
32
Genel
strike a deal
f.
anlaşma yapmak
33
Genel
deal with
f.
baş etmek
34
Genel
give to deal
f.
indirmek
35
Genel
deal with the matter
f.
konuyla ilgilenmek
36
Genel
give someone a raw deal
f.
birine haksızlık etmek
37
Genel
deal with
f.
üstesinden gelmek
38
Genel
deal with
f.
müşterisi olmak
39
Genel
make a deal
f.
uzlaşmak
40
Genel
make a deal
f.
anlaşma gerçekleştirmek
41
Genel
make a deal
f.
kontrat yapmak
42
Genel
deal a blow
f.
geçirmek
43
Genel
deal something out
f.
paylaştırmak
44
Genel
close the deal
f.
anlaşmaya varmak
45
Genel
deal with
f.
ile alışveriş etmek
46
Genel
make a deal
f.
anlaşma sağlamak
47
Genel
deal in
f.
ticareti yapmak
48
Genel
deal in something
f.
ticareti yapmak
49
Genel
deal with
f.
halletmek
50
Genel
deal with something
f.
hakkında olmak
51
Genel
deal with
f.
hakkından gelmek
52
Genel
deal out
f.
dağıtmak
53
Genel
deal somebody a blow
f.
oturtmak
54
Genel
make a deal
f.
anlaşma yapmak
55
Genel
do a deal
f.
anlaşma gerçekleştirmek
56
Genel
make a great deal of noise
f.
patırtı etmek
57
Genel
do a deal
f.
anlaşmaya bağlamak
58
Genel
make a deal
f.
anlaşmaya bağlamak
59
Genel
deal in something
f.
alıp satmak
60
Genel
deal a blow to
f.
darbe indirmek
61
Genel
deal with
f.
uğraşmak
62
Genel
deal with
f.
gerekeni yapıp üstesinden gelmek
63
Genel
deal with
f.
ile ilgilenmek
64
Genel
pull a fast deal
f.
hileli iş yapmak
65
Genel
deal a blow at somebody
f.
yumruk atmak
66
Genel
deal somebody a blow
f.
yumruk atmak
67
Genel
attract a great deal of attention
f.
yoğun ilgi görmek
68
Genel
deal with a (subject/matter) entirely
f.
bütün olarak ele almak
69
Genel
turn it into a big deal
f.
problem haline getirmek
70
Genel
make a big deal out of something
f.
sorun haline getirmek
71
Genel
turn it into a big deal
f.
sorun haline getirmek
72
Genel
make a big deal out of something
f.
problem haline getirmek
73
Genel
deal in small wares
f.
tuhafiyecilik yapmak
74
Genel
deal with a customer
f.
bir müşteriyle ilgilenmek
75
Genel
deal with a customer
f.
müşteriyle ilgilenmek
76
Genel
make a deal with
f.
ile anlaşmak
77
Genel
deal major blow
f.
büyük darbe vurmak
78
Genel
deal death blow
f.
büyük darbe vurmak
79
Genel
deal big blow
f.
büyük darbe vurmak
80
Genel
deal major blow
f.
ağır darbe indirmek
81
Genel
deal big blow
f.
ağır darbe indirmek
82
Genel
deal great blow
f.
ağır darbe indirmek
83
Genel
deal in
f.
alıp satmak
84
Genel
deal with
f.
alışveriş yapmak
85
Genel
deal with
f.
iş yapmak
86
Genel
deal with
f.
ticaret yapmak
87
Genel
deal with someone personally
f.
özel olarak ilgilenmek
88
Genel
deal with someone privately
f.
özel olarak ilgilenmek
89
Genel
deal with
f.
-e değinmek
90
Genel
deal with
f.
-i idare etmek
91
Genel
deal at arm's length with somebody
f.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
92
Genel
deal at arm's length with someone
f.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
93
Genel
deal in goods
f.
sağlam addedilmek
94
Genel
make a deal with
f.
karşılıklı anlaşmaya varmak
95
Genel
attract a great deal of attention
f.
çok dikkat çekmek
96
Genel
close a deal
f.
işi bitirmek
97
Genel
close a deal
f.
anlaşmaya varmak
98
Genel
reach a deal
f.
anlaşmaya varmak
99
Genel
deal in commodities
f.
mal ticareti yapmak
100
Genel
deal in
f.
meşgul olmak
101
Genel
deal with
f.
hesap görmek
102
Genel
deal by
f.
muamele etmek
103
Genel
deal in options
f.
primli işler yapmak
104
Genel
deal with the crisis in his own way
f.
krizle kendi yöntemiyle baş etmek
105
Genel
deal with the crisis in his own way
f.
krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
106
Genel
make some sort of deal to get it back
f.
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak
107
Genel
receive a great deal of attention
f.
büyük ilgi görmek
108
Genel
extend the deal
f.
sözleşmeyi uzatmak
109
Genel
extend the deal
f.
kontratı uzatmak
110
Genel
deal with what happens
f.
ne olursa olsun gerekeni yapıp hakkından gelmek
111
Genel
deal with what happens
f.
olanla başa çıkmak
112
Genel
have a deal
f.
anlaşmak
113
Genel
try to get a deal on something
f.
ucuza kapatmaya çalışmak
114
Genel
deal with
f.
muhatap olmak
115
Genel
ask for a deal
f.
fiyatta indirim istemek
116
Genel
settle on a deal
f.
bir anlaşmaya varmak
117
Genel
deal with something
f.
biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek
118
Genel
deal in futures
f.
malların gelecekteki değeri hakkında spekülasyon yapmak
119
Genel
deal with a problem
f.
bir problemle uğraşmak
120
Genel
deal with the problem from many aspects
f.
konuyu çeşitli açılardan ele almak
121
Genel
a good deal of
s.
epey
122
Genel
a great deal of
s.
pek çok
123
Genel
a great deal of
s.
epey
124
Genel
great deal of
s.
çok miktarda
125
Genel
a good deal of
s.
birçok
126
Genel
deal-prone
s.
anlaşma eğilimli
127
Genel
a great deal
zf.
bir hayli
128
Genel
a great deal
zf.
pek çok
129
Genel
a great deal
zf.
çok
130
Genel
a deal too much
zf.
fazlaca
131
Genel
a good deal
zf.
çok
132
Genel
a good deal
zf.
pek çok
133
Genel
a good deal
zf.
bir hayli
134
Genel
a great deal
zf.
hayli
135
Genel
a good deal
zf.
hayli
136
Genel
a good deal
zf.
birçok
137
Genel
big deal!
ünl.
hıh
Phrasals
138
Öbek Fiiller
deal by
f.
davranmak
139
Öbek Fiiller
deal in
f.
uygulamak
140
Öbek Fiiller
deal (one) in
f.
(birini) bir işe, projeye katmak
141
Öbek Fiiller
deal (one) into (something)
f.
(birini bir işe, projeye) katmak
142
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
143
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir şeye dahil olmak
144
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir işe, projeye katmak
145
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
146
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
birini bir şeye dahil olmak
147
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
birini bir işe, projeye katmak
148
Öbek Fiiller
deal someone out of something
f.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
149
Öbek Fiiller
deal someone out of something
f.
birini bir şeyden çıkarmak
150
Öbek Fiiller
deal someone out
f.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
151
Öbek Fiiller
deal someone out
f.
birini bir şeyden çıkarmak
152
Öbek Fiiller
deal (one) in
f.
(birini) dahil etmek
153
Öbek Fiiller
deal (one) into (something)
f.
(birini bir şeye) dahil etmek
154
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir şeye dahil etmek
155
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyden) çıkarmak
156
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyden) dışlamak
157
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak
158
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeye) dahil etmemek
159
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini/bir şeyi) atmak
160
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini/bir şeyi) saymamak
161
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ticareti yapmak
162
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) alıp satmak
163
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) işi yapmak
164
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeye) odaklanmak
165
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) içermek
166
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) kapsamak
167
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
168
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ile haşır neşir olmak
169
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ile çalışmak
170
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeye) dayandırmak
171
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) üzerinden iş yapmak
172
Öbek Fiiller
deal into
f.
-e dahil etmek
173
Öbek Fiiller
deal into
f.
-e katmak
174
Öbek Fiiller
deal out
f.
çıkarmak
175
Öbek Fiiller
deal out
f.
dışlamak
176
Öbek Fiiller
deal out
f.
dışında bırakmak/tutmak
177
Öbek Fiiller
deal out
f.
dahil etmemek
178
Öbek Fiiller
deal out
f.
atmak
179
Öbek Fiiller
deal out
f.
saymamak
180
Öbek Fiiller
deal out of
f.
çıkarmak
181
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dışlamak
182
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dışında bırakmak/tutmak
183
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dahil etmemek
184
Öbek Fiiller
deal out of
f.
atmak
185
Öbek Fiiller
deal out of
f.
saymamak
186
Öbek Fiiller
deal out of
f.
es geçmek
187
Öbek Fiiller
deal with
f.
ile ilgili olmak
188
Öbek Fiiller
deal with
f.
ile ilgilenmek
189
Öbek Fiiller
deal with
f.
hakkında olmak
190
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) başa çıkmak
191
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) baş etmek
192
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) ilgilenmek
193
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) idare etmek
194
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(birinin/bir şeyin) icabına bakmak
195
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) iş yapmak
196
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) iş yürütmek
197
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeye) odaklanmak
198
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) içermek
199
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) kapsamak
200
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
201
Öbek Fiiller
deal with (someone)
f.
(biriyle) ilgilenmek
202
Öbek Fiiller
deal with (someone)
f.
(birine bir şekilde) davranmak
Phrases
203
İfadeler
that is a deal
expr.
anlaştık
204
İfadeler
that is a deal
expr.
mutabıkız
Colloquial
205
Konuşma Dili
the deal
i.
sorun
206
Konuşma Dili
the deal
i.
durum
207
Konuşma Dili
good deal
i.
iyi
208
Konuşma Dili
a raw deal
i.
sert muamele
209
Konuşma Dili
good deal
i.
çok iyi olur
210
Konuşma Dili
a raw deal
i.
haksız muamele
211
Konuşma Dili
good deal
i.
süper olur
212
Konuşma Dili
deal breaker
i.
anlaşmayı bozan/ihlal eden/çiğneyen durum
213
Konuşma Dili
peace deal
i.
barış anlaşması
214
Konuşma Dili
big deal
i.
büyük marifet
215
Konuşma Dili
deal breaker
i.
bir ilişkinin bozulmasına sebebiyet veren neden
216
Konuşma Dili
dirty deal
i.
haksız muamele
217
Konuşma Dili
a raw deal
i.
haksız ve kötü davranış
218
Konuşma Dili
a sweet deal
i.
iyi bir anlaşma
219
Konuşma Dili
dirty deal
i.
kazık (yeme)
220
Konuşma Dili
dirty deal
i.
kazık yeme
221
Konuşma Dili
sale deal
i.
satış anlaşması
222
Konuşma Dili
a done deal
i.
son karar
223
Konuşma Dili
shady deal
i.
şaibeli iş/işlem
224
Konuşma Dili
dirty deal
i.
üçkağıt
225
Konuşma Dili
the real deal
i.
esas mevzu
226
Konuşma Dili
the real deal
i.
temel mesele
227
Konuşma Dili
the real deal
i.
bir meselenin iç yüzü
228
Konuşma Dili
the real deal
i.
hakiki
229
Konuşma Dili
the real deal
i.
gerçek
230
Konuşma Dili
the real deal
i.
sahici
231
Konuşma Dili
the real deal
i.
harbi
232
Konuşma Dili
dodgy deal [uk]
i.
şaibeli anlaşma
233
Konuşma Dili
dodgy deal [uk]
i.
alavere dalavereli iş
234
Konuşma Dili
the real deal
i.
fos çıkmayacak şey
235
Konuşma Dili
leave a great deal to be desired
f.
çok yetersiz olmak
236
Konuşma Dili
leave a great deal to be desired
f.
hiç doyurucu olmamak
237
Konuşma Dili
get a good deal
f.
(bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
238
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
anlaşmak
239
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
anlaşmaya varmak
240
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
işi bitirmek
241
Konuşma Dili
big–deal
s.
son derece önemli
242
Konuşma Dili
big–deal
s.
oldukça popüler
243
Konuşma Dili
big–deal
s.
dikkate şayan
244
Konuşma Dili
deal!
ünl.
harika!
245
Konuşma Dili
big deal!
expr.
aman ne önemli!
246
Konuşma Dili
deal!
expr.
çok iyi!
247
Konuşma Dili
no deal
expr.
hayır
248
Konuşma Dili
no deal
expr.
olmaz
249
Konuşma Dili
no deal
expr.
kabul etmiyorum
250
Konuşma Dili
what's your deal?
expr.
neyin peşindesin?
251
Konuşma Dili
big deal
expr.
ne farkeder ki
252
Konuşma Dili
big deal
expr.
o da bir şey mi; ne olacak yani
253
Konuşma Dili
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok önemliymiş gibi!
254
Konuşma Dili
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok büyük bir meseleymiş gibi!
255
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
sen uğraş
256
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
al kendin uğraş
257
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
sen hallet
258
Konuşma Dili
nbd (no big deal)
expr.
abartmaya değmez
259
Konuşma Dili
deal!
exclam.
anlaştık!
260
Konuşma Dili
good deal!
exclam.
güzel!
261
Konuşma Dili
good deal!
exclam.
harika!
Idioms
262
Deyim
a rough deal
i.
sert muamele
263
Deyim
a rough deal
i.
haksız muamele
264
Deyim
wheel and deal
i.
alavere dalavere
265
Deyim
fair deal
i.
adil anlaşma
266
Deyim
square deal
i.
adil anlaşma
267
Deyim
a raw deal
i.
haksız muamele
268
Deyim
fair deal
i.
insaflı davranış
269
Deyim
square deal
i.
insaflı davranış
270
Deyim
big deal
i.
kodaman
271
Deyim
big deal
i.
önemli kimse
272
Deyim
big deal/shot
i.
sözü sayılan
273
Deyim
big deal/shot
i.
sözü geçen
274
Deyim
a rough deal
i.
haksız müdahale
275
Deyim
a rough deal
i.
sert müdahale
276
Deyim
a rough deal
i.
kötü muamele
277
Deyim
a rough deal
i.
hüsran
278
Deyim
a raw deal
i.
haksız müdahale
279
Deyim
a raw deal
i.
sert müdahale
280
Deyim
a raw deal
i.
kötü muamele
281
Deyim
a raw deal
i.
hüsran
282
Deyim
back-room deal
i.
kapalı kapılar ardında yapılan anlaşma
283
Deyim
a done deal
i.
karara bağlanmış şey
284
Deyim
a done deal
i.
sonuçlanmış anlaşma
285
Deyim
a done deal
i.
kesinlik kazanmış anlaşma
286
Deyim
a done deal
i.
bitmiş iş
287
Deyim
a done deal
i.
tamamlanmış iş
288
Deyim
a fair deal
i.
adil muamele
289
Deyim
a fair deal
i.
eşit muamele
290
Deyim
a fair deal
i.
adil bir anlaşma
291
Deyim
a fair deal
i.
dürüst bir pazarlık
292
Deyim
a raw deal
i.
haksız muamele
293
Deyim
a raw deal
i.
kötü muamele
294
Deyim
a rough deal
i.
haksız muamele
295
Deyim
a rough deal
i.
kötü muamele
296
Deyim
a square deal
i.
adil bir pazarlık
297
Deyim
a square deal
i.
adil bir anlaşma
298
Deyim
a square deal
i.
adil/eşit muamele
299
Deyim
a square deal
i.
eşit şartlarda bir anlaşma/pazarlık
300
Deyim
big deal
i.
büyük bir olay
301
Deyim
big deal
i.
önemli bir olay
302
Deyim
dicey deal
i.
riskli anlaşma
303
Deyim
dicey deal
i.
riskli durum
304
Deyim
dicey deal
i.
tehlike arz eden durum/anlaşma
305
Deyim
done deal
i.
kesinlik kazanmış anlaşma
306
Deyim
done deal
i.
sonuçlanmış anlaşma
307
Deyim
done deal
i.
karara bağlanmış şey
308
Deyim
done deal
i.
iptal edilemez anlaşma
309
Deyim
done deal
i.
feshedilemez anlaşma
310
Deyim
sweet deal
i.
yararlı/faydalı düzenleme
311
Deyim
sweet deal
i.
yararlı/faydalı anlaşma
312
Deyim
sweet deal
i.
karlı anlaşma
313
Deyim
sweet deal
i.
iyi pazarlık
314
Deyim
sweet deal
i.
iyi alışveriş
315
Deyim
sweet deal
i.
karlı alışveriş
316
Deyim
sweet deal
i.
güzel/hoş davranış
317
Deyim
sweet deal
i.
iyi iş
318
Deyim
sweet deal
i.
güzel fırsat
319
Deyim
set a great deal by (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
320
Deyim
set a great deal by (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
321
Deyim
set a great deal by
f.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
322
Deyim
set a great deal by
f.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
323
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
324
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
325
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
326
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
327
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
328
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
329
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
330
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
331
Deyim
to give a square deal
f.
adil davranmak
332
Deyim
sweeten up the deal
f.
anlaşma koşullarını gevşetmek
333
Deyim
cut a deal
f.
anlaşma sağlamak
334
Deyim
close a deal with
f.
anlaşma sağlamak
335
Deyim
cut a deal
f.
anlaşma yapmak
336
Deyim
close a deal with
f.
anlaşma yapmak
337
Deyim
go back on the deal
f.
anlaşmada geri adım atmak
338
Deyim
go back on the deal
f.
anlaşmadan caymak
339
Deyim
cut a deal
f.
anlaşmaya varmak
340
Deyim
close a deal with
f.
anlaşmaya varmak
341
Deyim
seal the deal
f.
anlaşmayı kapatmak
342
Deyim
clinch the deal
f.
anlaşmayı sağlamak
343
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi gereğinden fazla abartmak
344
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi fazla abartmak
345
Deyim
deal something a death blow
f.
büyük darbe indirmek
346
Deyim
deal something a death blow
f.
bitirici darbeyi vurmak
347
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi gereğinden fazla büyütmek
348
Deyim
get a raw deal
f.
haksızlığa uğramak
349
Deyim
get a raw deal
f.
haksızlık edilmek
350
Deyim
have a great deal of trouble
f.
emek vermek
351
Deyim
think a great deal of someone
f.
hakkında iyi/olumlu düşünmek
352
Deyim
sweeten up the deal
f.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
353
Deyim
deal the race card
f.
ırk kozunu oynamak/kullanmak
354
Deyim
think a great deal of someone
f.
iyi gözle bakmak
355
Deyim
close the deal
f.
işi bitirmek
356
Deyim
seal the deal
f.
işi bitirmek
357
Deyim
seal the deal
f.
işi pişirmek
358
Deyim
seal the deal
f.
işi sonlandırmak
359
Deyim
deal the race card
f.
ırk kozunu kullanmak
360
Deyim
sweeten up the deal
f.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
361
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
mesele etmemek
362
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
sorun etmemek
363
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
problem etmemek
364
Deyim
deal something a death blow
f.
son darbeyi vurmak
365
Deyim
make a big deal out of something
f.
pireyi deve yapmak
366
Deyim
think a great deal of someone
f.
takdir etmek
367
Deyim
strike a deal
f.
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak
368
Deyim
strike a deal
f.
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak
369
Deyim
have a great deal of trouble
f.
zahmet vermek
370
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek
371
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(birinin veya bir şeyin) gerçek yüzünü açığa çıkarmak
372
Deyim
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
f.
(birini ya da bir şeyi) yüksek bir mertebeye yerleştirmek
373
Deyim
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
f.
(birine ya da bir şeye) çok büyük önem vermek
374
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek
375
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) birçok şeyi açığa vurmak
376
Deyim
deal a final blow
f.
son darbeyi indirmek
377
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı bozmak
378
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı mahvetmek
379
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı berbat etmek
380
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
381
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı bozmak
382
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı mahvetmek
383
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı berbat etmek
384
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
385
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) büyük zarar vermek
386
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) zarar vermek
387
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) olumsuz etkilemek
388
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) kötü etkilemek
389
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) yerle bir etmek
390
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) büyük bir darbe vurmak
391
Deyim
deal a death blow
f.
ölümcül bir darbe vurmak
392
Deyim
deal a death blow
f.
öldürücü bir darbe vurmak
393
Deyim
deal a death blow
f.
öldüren bir darbe vurmak
394
Deyim
deal a death blow
f.
öldüren darbeyi vurmak
395
Deyim
deal a death blow
f.
büyük darbe indirmek
396
Deyim
deal a death blow
f.
bitirici darbeyi vurmak
397
Deyim
deal a death blow
f.
son darbeyi vurmak
398
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
399
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye zarar vermek
400
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
401
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
402
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
403
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
404
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
405
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye zarar vermek
406
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
407
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
408
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
409
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
410
Deyim
deal a hand
f.
kartları dağıtmak
411
Deyim
deal a hand
f.
elin kartlarını dağıtmak
412
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) kısmet etmek
413
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) kaderini çizmek
414
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
415
Deyim
deal the hand
f.
kartları dağıtmak
416
Deyim
deal the hand
f.
elin kartlarını dağıtmak
417
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) kısmet etmek
418
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) kaderini çizmek
419
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
420
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) anlaşmak
421
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) anlaşmaya varmak
422
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) mutabakat sağlamak
423
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) uzlaşmak
424
Deyim
sweeten the deal
f.
anlaşma koşullarını gevşetmek
425
Deyim
sweeten the deal
f.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
426
Deyim
sweeten the deal
f.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
427
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek
428
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
429
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) takdir etmek
430
Deyim
a good deal
s.
birçok
431
Deyim
a good deal
s.
bir hayli
432
Deyim
a good deal
s.
pek çok
433
Deyim
a good deal
s.
epey
434
Deyim
never a deal
zf.
birazcık bile değil
435
Deyim
what's the deal
expr.
neler dönüyor?
436
Deyim
what's the deal
expr.
ne numara dönüyor?
Speaking
437
Konuşma
the deal is off
i.
anlaşmadan vazgeçtiler
438
Konuşma
this is a done deal
i.
bu bitmiş bir iş
439
Konuşma
I thought we had a deal
expr.
anlaştık sanıyordum
440
Konuşma
it's not a big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
441
Konuşma
no big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
442
Konuşma
no big deal
expr.
abartmaya değmez
443
Konuşma
no big deal and no biggie
expr.
abartmaya değmez
444
Konuşma
it's not that big of a deal
expr.
abartmaya gerek yok
445
Konuşma
that was the deal
expr.
anlaşma buydu
446
Konuşma
the deal is off
expr.
anlaşmadan vazgeçtik
447
Konuşma
we had a deal
expr.
anlaşmıştık
448
Konuşma
it is a deal
expr.
anlaştık
449
Konuşma
it's a deal
expr.
anlaştık
450
Konuşma
do we have a deal?
expr.
anlaştık mı?
451
Konuşma
so we have a deal
expr.
anlaştık o halde
452
Konuşma
then we have a deal
expr.
anlaştık o halde
453
Konuşma
so we have a deal
expr.
anlaştık o zaman
454
Konuşma
then we have a deal
expr.
anlaştık o zaman
455
Konuşma
it's a deal!
expr.
anlaştık!
456
Konuşma
it's not a big deal
expr.
atla deve değil
457
Konuşma
how do you deal with this smell?
expr.
bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
458
Konuşma
how do you deal with that smell?
expr.
bu kokuya nasıl dayanıyorsun?
459
Konuşma
what's the big deal?
expr.
bunda abartacak ne var?
460
Konuşma
why did they make a big deal out of this?
expr.
bu olayı neden bu kadar büyüttüler?
461
Konuşma
it's not that big of a deal
expr.
bu kadar abartılacak bir şey değil
462
Konuşma
it's no big deal
expr.
büyütecek bir şey değil
463
Konuşma
we had one chance to make this deal
expr.
bu anlaşmayı yapmak için tek şansımız vardı
464
Konuşma
what's the deal in here?
expr.
buranın olayı nedir?
465
Konuşma
I will deal with this
expr.
bununla ilgileneceğim
466
Konuşma
I'll deal with that on monday
expr.
bununla pazartesi ilgileneceğim
467
Konuşma
I think we can cut a deal
expr.
bence anlaşabiliriz (fiyatta vb)
468
Konuşma
let's make a deal
expr.
bir anlaşma yapalım
469
Konuşma
big deal
expr.
bana ne
470
Konuşma
what's the big deal?
expr.
bu kadar önemli olan ne?
471
Konuşma
you know the deal
expr.
bu işleri bilirsin
472
Konuşma
how do you deal with this smell?
expr.
bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
473
Konuşma
I don't want to deal with it
expr.
bununla uğraşmak istemiyorum
474
Konuşma
this is a deal breaker
expr.
bu anlaşmayı bozar
475
Konuşma
it's not a big deal
expr.
büyütecek bir şey değil
476
Konuşma
how do you deal with that smell?
expr.
bu kokuya nasıl katlanıyorsun?
477
Konuşma
what's the big deal?
expr.
bunda bu kadar büyütecek ne var?
478
Konuşma
you know the deal
expr.
bu işler nasıl olur/yürür bilirsin
479
Konuşma
what's the big deal?
expr.
bunda bu kadar abartacak ne var?
480
Konuşma
cut for deal
expr.
desteyi kes
481
Konuşma
no big deal
expr.
gözünde büyütmeye değmez
482
Konuşma
don't make a big deal out of everything!
expr.
her şeyi sorun haline getirme!
483
Konuşma
no big deal and no biggie
expr.
gözünde büyütmeye değmez
484
Konuşma
then we have a deal
expr.
o halde anlaştık
485
Konuşma
it's not that big of a deal
expr.
o kadar abartılacak bir şey değil
486
Konuşma
what's the big deal?
expr.
ne yaptığını sanıyorsun sen?
487
Konuşma
no big deal
expr.
lafı bile olmaz
488
Konuşma
I thought it was a done deal
expr.
o iş tamam sanıyordum
489
Konuşma
it's not a big deal
expr.
önemli bir şey değil
490
Konuşma
what's the big deal?
expr.
kafanda ne tilkiler dolanıyor?
491
Konuşma
what's the big deal?
expr.
ne var bunda bu kadar büyütecek?
492
Konuşma
here's the deal
expr.
olay şöyle
493
Konuşma
deal breaker
expr.
oyunbozan/engel durum
494
Konuşma
what's his/her deal?
expr.
onun sorunu ne?
495
Konuşma
what's the big deal?
expr.
neler olup bitiyor?
496
Konuşma
it's no big deal
expr.
önemli bir şey değil
497
Konuşma
so we have a deal
expr.
o halde anlaştık
498
Konuşma
I made a deal with him
expr.
onunla bir anlaşma yaptım
499
Konuşma
what's your deal?
expr.
senin olayın ne?
500
Konuşma
I can't deal with you
expr.
seninle uğraşamam
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of deal
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy