Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
deal!
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"deal!"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Colloquial
1
Konuşma Dili
deal!
ünl.
harika!
2
Konuşma Dili
deal!
expr.
çok iyi!
3
Konuşma Dili
deal!
exclam.
anlaştık!
"deal!"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
deal
i.
anlaşma
2
Yaygın Kullanım
deal
i.
oyun kağıtlarını dağıtma
3
Yaygın Kullanım
deal
f.
dağıtmak
4
Yaygın Kullanım
deal
f.
iş yapmak
5
Yaygın Kullanım
deal
f.
davranmak
6
Yaygın Kullanım
deal
f.
(bir sorunla) ilgilenmek
7
Yaygın Kullanım
deal
f.
ilgilenmek
General
8
Genel
deal
i.
muamele
9
Genel
big deal
i.
büyük mesele
10
Genel
good deal
i.
iyi el
11
Genel
big deal
i.
çok önemli
12
Genel
deal
i.
daha da fazla olma
13
Genel
deal
i.
tüccar
14
Genel
deal
i.
çam tahtası
15
Genel
deal
i.
yöntem
16
Genel
no big deal
i.
önemsiz şey
17
Genel
deal
i.
tacir
18
Genel
a great deal of money
i.
çok para
19
Genel
deal
i.
kağıt dağıtma
20
Genel
big deal
i.
büyük iş
21
Genel
deal
i.
iskambil kağıtlarını dağıtma
22
Genel
deal
i.
davranış
23
Genel
great deal
i.
çok şey
24
Genel
deal
i.
mukavele
25
Genel
deal
i.
miktar
26
Genel
square deal
i.
insaflı davranış
27
Genel
square deal
i.
dürüst pazarlık
28
Genel
fair deal
i.
dürüst pazarlık
29
Genel
someone with a great deal of experience
i.
feleğin çemberinden geçmiş
30
Genel
a big deal
i.
büyük marifet
31
Genel
deal
i.
iş
32
Genel
deal
i.
çam kalas
33
Genel
deal
i.
alışveriş
34
Genel
deal at arm's length with someone
i.
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
35
Genel
deal
i.
pazarlık
36
Genel
deal
i.
pay
37
Genel
deal
i.
hisse
38
Genel
unfair deal
i.
haksız muamele
39
Genel
unfair deal
i.
üçkağıt
40
Genel
unfair deal
i.
kazık (yeme)
41
Genel
same deal as before
i.
önceki anlaşmanın aynısı
42
Genel
last minute deal
i.
son dakika anlaşması
43
Genel
deal
i.
çam kerestesi
44
Genel
negotiated deal
i.
müzakere edilerek varılan anlaşma
45
Genel
two-for-one deal
i.
bir alana bir bedava
46
Genel
binding deal
i.
bağlayıcı anlaşma
47
Genel
attempt to deal
i.
anlaşma girişimi
48
Genel
new deal
i.
yeniden değerlendirme
49
Genel
deal
i.
çok sayıda olan şey
50
Genel
deal
i.
büyük miktar
51
Genel
deal
i.
büyük ölçü
52
Genel
deal
i.
büyük oran
53
Genel
good deal
i.
birçok
54
Genel
great deal
i.
büyük miktar
55
Genel
great deal
i.
çok sayı
56
Genel
package deal
i.
anlaşma paketi ile sağlanan hizmet ve ürünler
57
Genel
package deal
i.
teklif veya aday kabulünün bir diğerinin kabulüne dayandırılması
58
Genel
four-deal bridge
i.
dört el oynanan bir briç çeşidi
59
Genel
deal
i.
tedavi
60
Genel
deal
i.
(oyun) kağıt dağıtma
61
Genel
deal
f.
vermek
62
Genel
deal with
f.
müşterisi olmak
63
Genel
make a deal
f.
uzlaşmak
64
Genel
make a deal
f.
anlaşma gerçekleştirmek
65
Genel
deal
f.
vurmak
66
Genel
deal
f.
yerleştirmek
67
Genel
deal in
f.
ticareti yapmak
68
Genel
deal
f.
kağıt dağıtmak
69
Genel
deal with
f.
ile alışveriş etmek
70
Genel
make a deal
f.
kontrat yapmak
71
Genel
close the deal
f.
anlaşmaya varmak
72
Genel
make a deal
f.
anlaşma yapmak
73
Genel
do a deal
f.
anlaşma gerçekleştirmek
74
Genel
make a great deal of noise
f.
patırtı etmek
75
Genel
do a deal
f.
anlaşmaya bağlamak
76
Genel
deal a blow to
f.
darbe indirmek
77
Genel
deal
f.
dağıtmak (iskambil kağıtlarını)
78
Genel
deal
f.
ele almak
79
Genel
deal with
f.
hakkından gelmek
80
Genel
deal out
f.
dağıtmak
81
Genel
deal with something
f.
hakkında olmak
82
Genel
deal with
f.
üstesinden gelmek
83
Genel
deal
f.
oyun kağıdı dağıtmak
84
Genel
deal with
f.
halletmek
85
Genel
deal in something
f.
ticareti yapmak
86
Genel
deal in something
f.
alıp satmak
87
Genel
make a deal
f.
anlaşmaya bağlamak
88
Genel
deal
f.
meşgul olmak
89
Genel
deal somebody a blow
f.
oturtmak
90
Genel
make a deal
f.
anlaşma sağlamak
91
Genel
deal with the matter
f.
konuyla ilgilenmek
92
Genel
deal something out
f.
paylaştırmak
93
Genel
deal a blow
f.
geçirmek
94
Genel
give someone a raw deal
f.
birine haksızlık etmek
95
Genel
deal with
f.
baş etmek
96
Genel
give to deal
f.
indirmek
97
Genel
deal
f.
değinmek
98
Genel
deal
f.
uyuşturucu işi yapmak
99
Genel
deal with something
f.
ilgili olmak
100
Genel
do a deal
f.
anlaşma sağlamak
101
Genel
strike a deal
f.
anlaşma yapmak
102
Genel
deal with
f.
gerekeni yapıp üstesinden gelmek
103
Genel
deal with
f.
uğraşmak
104
Genel
deal with
f.
ile ilgilenmek
105
Genel
pull a fast deal
f.
hileli iş yapmak
106
Genel
deal somebody a blow
f.
yumruk atmak
107
Genel
deal a blow at somebody
f.
yumruk atmak
108
Genel
attract a great deal of attention
f.
yoğun ilgi görmek
109
Genel
deal with a (subject/matter) entirely
f.
bütün olarak ele almak
110
Genel
turn it into a big deal
f.
problem haline getirmek
111
Genel
make a big deal out of something
f.
sorun haline getirmek
112
Genel
turn it into a big deal
f.
sorun haline getirmek
113
Genel
make a big deal out of something
f.
problem haline getirmek
114
Genel
deal in small wares
f.
tuhafiyecilik yapmak
115
Genel
deal with a customer
f.
bir müşteriyle ilgilenmek
116
Genel
deal with a customer
f.
müşteriyle ilgilenmek
117
Genel
make a deal with
f.
ile anlaşmak
118
Genel
deal major blow
f.
büyük darbe vurmak
119
Genel
deal death blow
f.
büyük darbe vurmak
120
Genel
deal big blow
f.
büyük darbe vurmak
121
Genel
deal major blow
f.
ağır darbe indirmek
122
Genel
deal big blow
f.
ağır darbe indirmek
123
Genel
deal great blow
f.
ağır darbe indirmek
124
Genel
deal
f.
alışveriş etmek
125
Genel
deal in
f.
alıp satmak
126
Genel
deal with
f.
alışveriş yapmak
127
Genel
deal with
f.
iş yapmak
128
Genel
deal
f.
paylaştırmak
129
Genel
deal with
f.
ticaret yapmak
130
Genel
deal with someone personally
f.
özel olarak ilgilenmek
131
Genel
deal with someone privately
f.
özel olarak ilgilenmek
132
Genel
deal with
f.
-e değinmek
133
Genel
deal with
f.
-i idare etmek
134
Genel
deal
f.
bölmek
135
Genel
deal
f.
hakkından gelmek
136
Genel
deal at arm's length with someone
f.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
137
Genel
deal at arm's length with somebody
f.
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
138
Genel
deal in goods
f.
sağlam addedilmek
139
Genel
make a deal with
f.
karşılıklı anlaşmaya varmak
140
Genel
attract a great deal of attention
f.
çok dikkat çekmek
141
Genel
deal
f.
satmak
142
Genel
deal
f.
ticaret yapmak
143
Genel
close a deal
f.
işi bitirmek
144
Genel
close a deal
f.
anlaşmaya varmak
145
Genel
reach a deal
f.
anlaşmaya varmak
146
Genel
deal by
f.
muamele etmek
147
Genel
deal with
f.
hesap görmek
148
Genel
deal in commodities
f.
mal ticareti yapmak
149
Genel
deal in
f.
meşgul olmak
150
Genel
deal in options
f.
primli işler yapmak
151
Genel
deal with the crisis in his own way
f.
krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
152
Genel
deal with the crisis in his own way
f.
krizle kendi yöntemiyle baş etmek
153
Genel
make some sort of deal to get it back
f.
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak
154
Genel
receive a great deal of attention
f.
büyük ilgi görmek
155
Genel
extend the deal
f.
kontratı uzatmak
156
Genel
extend the deal
f.
sözleşmeyi uzatmak
157
Genel
deal with what happens
f.
olanla başa çıkmak
158
Genel
deal with what happens
f.
ne olursa olsun gerekeni yapıp hakkından gelmek
159
Genel
deal
f.
uğraşmak
160
Genel
have a deal
f.
anlaşmak
161
Genel
try to get a deal on something
f.
ucuza kapatmaya çalışmak
162
Genel
deal with
f.
muhatap olmak
163
Genel
ask for a deal
f.
fiyatta indirim istemek
164
Genel
settle on a deal
f.
bir anlaşmaya varmak
165
Genel
deal with something
f.
biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek
166
Genel
deal in futures
f.
malların gelecekteki değeri hakkında spekülasyon yapmak
167
Genel
deal with a problem
f.
bir problemle uğraşmak
168
Genel
deal with the problem from many aspects
f.
konuyu çeşitli açılardan ele almak
169
Genel
deal
f.
kağıtları dağıtmak
170
Genel
deal
f.
uyuşturucu satmak
171
Genel
great deal of
s.
çok miktarda
172
Genel
a great deal of
s.
pek çok
173
Genel
a great deal of
s.
epey
174
Genel
a good deal of
s.
epey
175
Genel
a good deal of
s.
birçok
176
Genel
deal-prone
s.
anlaşma eğilimli
177
Genel
a great deal
zf.
bir hayli
178
Genel
a good deal
zf.
pek çok
179
Genel
a good deal
zf.
bir hayli
180
Genel
a great deal
zf.
pek çok
181
Genel
a deal too much
zf.
fazlaca
182
Genel
a great deal
zf.
çok
183
Genel
a good deal
zf.
çok
184
Genel
a good deal
zf.
hayli
185
Genel
a great deal
zf.
hayli
186
Genel
a good deal
zf.
birçok
187
Genel
big deal!
ünl.
hıh
Irregular Verb
188
Irregular Verb
deal
f.
dealt - dealt
Phrasals
189
Öbek Fiiller
deal by
f.
davranmak
190
Öbek Fiiller
deal in
f.
uygulamak
191
Öbek Fiiller
deal (one) in
f.
(birini) bir işe, projeye katmak
192
Öbek Fiiller
deal (one) into (something)
f.
(birini bir işe, projeye) katmak
193
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
194
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir şeye dahil olmak
195
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir işe, projeye katmak
196
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
197
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
birini bir şeye dahil olmak
198
Öbek Fiiller
deal someone in
f.
birini bir işe, projeye katmak
199
Öbek Fiiller
deal someone out of something
f.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
200
Öbek Fiiller
deal someone out of something
f.
birini bir şeyden çıkarmak
201
Öbek Fiiller
deal someone out
f.
kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
202
Öbek Fiiller
deal someone out
f.
birini bir şeyden çıkarmak
203
Öbek Fiiller
deal (one) in
f.
(birini) dahil etmek
204
Öbek Fiiller
deal (one) into (something)
f.
(birini bir şeye) dahil etmek
205
Öbek Fiiller
deal someone into something
f.
birini bir şeye dahil etmek
206
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyden) çıkarmak
207
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyden) dışlamak
208
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak
209
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini bir şeye) dahil etmemek
210
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini/bir şeyi) atmak
211
Öbek Fiiller
deal (one) out of (something)
f.
(birini/bir şeyi) saymamak
212
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ticareti yapmak
213
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) alıp satmak
214
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) işi yapmak
215
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeye) odaklanmak
216
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) içermek
217
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) kapsamak
218
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
219
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ile haşır neşir olmak
220
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) ile çalışmak
221
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şeye) dayandırmak
222
Öbek Fiiller
deal in (something)
f.
(bir şey) üzerinden iş yapmak
223
Öbek Fiiller
deal into
f.
-e dahil etmek
224
Öbek Fiiller
deal into
f.
-e katmak
225
Öbek Fiiller
deal out
f.
çıkarmak
226
Öbek Fiiller
deal out
f.
dışlamak
227
Öbek Fiiller
deal out
f.
dışında bırakmak/tutmak
228
Öbek Fiiller
deal out
f.
dahil etmemek
229
Öbek Fiiller
deal out
f.
atmak
230
Öbek Fiiller
deal out
f.
saymamak
231
Öbek Fiiller
deal out of
f.
çıkarmak
232
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dışlamak
233
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dışında bırakmak/tutmak
234
Öbek Fiiller
deal out of
f.
dahil etmemek
235
Öbek Fiiller
deal out of
f.
atmak
236
Öbek Fiiller
deal out of
f.
saymamak
237
Öbek Fiiller
deal out of
f.
es geçmek
238
Öbek Fiiller
deal with
f.
ile ilgili olmak
239
Öbek Fiiller
deal with
f.
ile ilgilenmek
240
Öbek Fiiller
deal with
f.
hakkında olmak
241
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) başa çıkmak
242
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) baş etmek
243
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) ilgilenmek
244
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) idare etmek
245
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(birinin/bir şeyin) icabına bakmak
246
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) iş yapmak
247
Öbek Fiiller
deal with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle) iş yürütmek
248
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeye) odaklanmak
249
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) içermek
250
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) kapsamak
251
Öbek Fiiller
deal with (something)
f.
(bir şeyi) kapsamına dahil etmek
252
Öbek Fiiller
deal with (someone)
f.
(biriyle) ilgilenmek
253
Öbek Fiiller
deal with (someone)
f.
(birine bir şekilde) davranmak
Phrases
254
İfadeler
that is a deal
expr.
anlaştık
255
İfadeler
that is a deal
expr.
mutabıkız
Colloquial
256
Konuşma Dili
the deal
i.
sorun
257
Konuşma Dili
the deal
i.
durum
258
Konuşma Dili
good deal
i.
iyi
259
Konuşma Dili
a raw deal
i.
sert muamele
260
Konuşma Dili
good deal
i.
çok iyi olur
261
Konuşma Dili
a raw deal
i.
haksız muamele
262
Konuşma Dili
good deal
i.
süper olur
263
Konuşma Dili
deal breaker
i.
anlaşmayı bozan/ihlal eden/çiğneyen durum
264
Konuşma Dili
peace deal
i.
barış anlaşması
265
Konuşma Dili
deal breaker
i.
bir ilişkinin bozulmasına sebebiyet veren neden
266
Konuşma Dili
big deal
i.
büyük marifet
267
Konuşma Dili
a raw deal
i.
haksız ve kötü davranış
268
Konuşma Dili
dirty deal
i.
haksız muamele
269
Konuşma Dili
a sweet deal
i.
iyi bir anlaşma
270
Konuşma Dili
dirty deal
i.
kazık (yeme)
271
Konuşma Dili
dirty deal
i.
kazık yeme
272
Konuşma Dili
sale deal
i.
satış anlaşması
273
Konuşma Dili
shady deal
i.
şaibeli iş/işlem
274
Konuşma Dili
a done deal
i.
son karar
275
Konuşma Dili
dirty deal
i.
üçkağıt
276
Konuşma Dili
the real deal
i.
esas mevzu
277
Konuşma Dili
the real deal
i.
temel mesele
278
Konuşma Dili
the real deal
i.
bir meselenin iç yüzü
279
Konuşma Dili
the real deal
i.
hakiki
280
Konuşma Dili
the real deal
i.
gerçek
281
Konuşma Dili
the real deal
i.
sahici
282
Konuşma Dili
the real deal
i.
harbi
283
Konuşma Dili
dodgy deal [uk]
i.
şaibeli anlaşma
284
Konuşma Dili
dodgy deal [uk]
i.
alavere dalavereli iş
285
Konuşma Dili
the real deal
i.
fos çıkmayacak şey
286
Konuşma Dili
leave a great deal to be desired
f.
çok yetersiz olmak
287
Konuşma Dili
leave a great deal to be desired
f.
hiç doyurucu olmamak
288
Konuşma Dili
get a good deal
f.
(bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
289
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
anlaşmak
290
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
anlaşmaya varmak
291
Konuşma Dili
close a/the deal
f.
işi bitirmek
292
Konuşma Dili
big–deal
s.
son derece önemli
293
Konuşma Dili
big–deal
s.
oldukça popüler
294
Konuşma Dili
big–deal
s.
dikkate şayan
295
Konuşma Dili
big deal!
expr.
aman ne önemli!
296
Konuşma Dili
no deal
expr.
hayır
297
Konuşma Dili
no deal
expr.
olmaz
298
Konuşma Dili
no deal
expr.
kabul etmiyorum
299
Konuşma Dili
what's your deal?
expr.
neyin peşindesin?
300
Konuşma Dili
deal
expr.
nefis bir olay!
301
Konuşma Dili
big deal
expr.
o da bir şey mi; ne olacak yani
302
Konuşma Dili
big deal
expr.
ne farkeder ki
303
Konuşma Dili
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok önemliymiş gibi!
304
Konuşma Dili
like it's such a big deal!
expr.
sanki çok büyük bir meseleymiş gibi!
305
Konuşma Dili
deal
expr.
tamam
306
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
sen uğraş
307
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
al kendin uğraş
308
Konuşma Dili
you deal with it
expr.
sen hallet
309
Konuşma Dili
nbd (no big deal)
expr.
abartmaya değmez
310
Konuşma Dili
good deal!
exclam.
güzel!
311
Konuşma Dili
good deal!
exclam.
harika!
Idioms
312
Deyim
a rough deal
i.
sert muamele
313
Deyim
a rough deal
i.
haksız muamele
314
Deyim
wheel and deal
i.
alavere dalavere
315
Deyim
fair deal
i.
adil anlaşma
316
Deyim
square deal
i.
adil anlaşma
317
Deyim
a raw deal
i.
haksız muamele
318
Deyim
fair deal
i.
insaflı davranış
319
Deyim
square deal
i.
insaflı davranış
320
Deyim
big deal
i.
kodaman
321
Deyim
big deal
i.
önemli kimse
322
Deyim
big deal/shot
i.
sözü sayılan
323
Deyim
big deal/shot
i.
sözü geçen
324
Deyim
a rough deal
i.
haksız müdahale
325
Deyim
a rough deal
i.
sert müdahale
326
Deyim
a rough deal
i.
kötü muamele
327
Deyim
a rough deal
i.
hüsran
328
Deyim
a raw deal
i.
haksız müdahale
329
Deyim
a raw deal
i.
sert müdahale
330
Deyim
a raw deal
i.
kötü muamele
331
Deyim
a raw deal
i.
hüsran
332
Deyim
back-room deal
i.
kapalı kapılar ardında yapılan anlaşma
333
Deyim
a done deal
i.
karara bağlanmış şey
334
Deyim
a done deal
i.
sonuçlanmış anlaşma
335
Deyim
a done deal
i.
kesinlik kazanmış anlaşma
336
Deyim
a done deal
i.
bitmiş iş
337
Deyim
a done deal
i.
tamamlanmış iş
338
Deyim
a fair deal
i.
adil muamele
339
Deyim
a fair deal
i.
eşit muamele
340
Deyim
a fair deal
i.
adil bir anlaşma
341
Deyim
a fair deal
i.
dürüst bir pazarlık
342
Deyim
a raw deal
i.
haksız muamele
343
Deyim
a raw deal
i.
kötü muamele
344
Deyim
a rough deal
i.
haksız muamele
345
Deyim
a rough deal
i.
kötü muamele
346
Deyim
a square deal
i.
adil bir pazarlık
347
Deyim
a square deal
i.
adil bir anlaşma
348
Deyim
a square deal
i.
adil/eşit muamele
349
Deyim
a square deal
i.
eşit şartlarda bir anlaşma/pazarlık
350
Deyim
big deal
i.
büyük bir olay
351
Deyim
big deal
i.
önemli bir olay
352
Deyim
dicey deal
i.
riskli anlaşma
353
Deyim
dicey deal
i.
riskli durum
354
Deyim
dicey deal
i.
tehlike arz eden durum/anlaşma
355
Deyim
done deal
i.
kesinlik kazanmış anlaşma
356
Deyim
done deal
i.
sonuçlanmış anlaşma
357
Deyim
done deal
i.
karara bağlanmış şey
358
Deyim
done deal
i.
iptal edilemez anlaşma
359
Deyim
done deal
i.
feshedilemez anlaşma
360
Deyim
sweet deal
i.
yararlı/faydalı düzenleme
361
Deyim
sweet deal
i.
yararlı/faydalı anlaşma
362
Deyim
sweet deal
i.
karlı anlaşma
363
Deyim
sweet deal
i.
iyi pazarlık
364
Deyim
sweet deal
i.
iyi alışveriş
365
Deyim
sweet deal
i.
karlı alışveriş
366
Deyim
sweet deal
i.
güzel/hoş davranış
367
Deyim
sweet deal
i.
iyi iş
368
Deyim
sweet deal
i.
güzel fırsat
369
Deyim
set a great deal by (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
370
Deyim
set a great deal by (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
371
Deyim
set a great deal by
f.
(birini/bir şeyi) çok önemsemek
372
Deyim
set a great deal by
f.
(birine/bir şeye) çok değer vermek
373
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
374
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
375
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
376
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
377
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
378
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
379
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
380
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
381
Deyim
to give a square deal
f.
adil davranmak
382
Deyim
sweeten up the deal
f.
anlaşma koşullarını gevşetmek
383
Deyim
cut a deal
f.
anlaşma sağlamak
384
Deyim
close a deal with
f.
anlaşma sağlamak
385
Deyim
cut a deal
f.
anlaşma yapmak
386
Deyim
close a deal with
f.
anlaşma yapmak
387
Deyim
go back on the deal
f.
anlaşmada geri adım atmak
388
Deyim
go back on the deal
f.
anlaşmadan caymak
389
Deyim
cut a deal
f.
anlaşmaya varmak
390
Deyim
close a deal with
f.
anlaşmaya varmak
391
Deyim
seal the deal
f.
anlaşmayı kapatmak
392
Deyim
clinch the deal
f.
anlaşmayı sağlamak
393
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi gereğinden fazla büyütmek
394
Deyim
deal something a death blow
f.
bitirici darbeyi vurmak
395
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi gereğinden fazla abartmak
396
Deyim
make a big deal about something
f.
bir şeyi fazla abartmak
397
Deyim
deal something a death blow
f.
büyük darbe indirmek
398
Deyim
think a great deal of someone
f.
hakkında iyi/olumlu düşünmek
399
Deyim
have a great deal of trouble
f.
emek vermek
400
Deyim
get a raw deal
f.
haksızlık edilmek
401
Deyim
get a raw deal
f.
haksızlığa uğramak
402
Deyim
close the deal
f.
işi bitirmek
403
Deyim
seal the deal
f.
işi bitirmek
404
Deyim
deal the race card
f.
ırk kozunu oynamak/kullanmak
405
Deyim
sweeten up the deal
f.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
406
Deyim
think a great deal of someone
f.
iyi gözle bakmak
407
Deyim
seal the deal
f.
işi pişirmek
408
Deyim
seal the deal
f.
işi sonlandırmak
409
Deyim
deal the race card
f.
ırk kozunu kullanmak
410
Deyim
sweeten up the deal
f.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
411
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
mesele etmemek
412
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
sorun etmemek
413
Deyim
not to make a big deal out of it
f.
problem etmemek
414
Deyim
deal something a death blow
f.
son darbeyi vurmak
415
Deyim
make a big deal out of something
f.
pireyi deve yapmak
416
Deyim
think a great deal of someone
f.
takdir etmek
417
Deyim
strike a deal
f.
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak
418
Deyim
strike a deal
f.
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak
419
Deyim
have a great deal of trouble
f.
zahmet vermek
420
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek
421
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(birinin veya bir şeyin) gerçek yüzünü açığa çıkarmak
422
Deyim
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
f.
(birini ya da bir şeyi) yüksek bir mertebeye yerleştirmek
423
Deyim
set a great deal by (someone or something) [obsolete]
f.
(birine ya da bir şeye) çok büyük önem vermek
424
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek
425
Deyim
say a great deal about (someone or something)
f.
(biri veya bir konu hakkında) birçok şeyi açığa vurmak
426
Deyim
deal a final blow
f.
son darbeyi indirmek
427
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı bozmak
428
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı mahvetmek
429
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı berbat etmek
430
Deyim
blow a deal
f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
431
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı bozmak
432
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı mahvetmek
433
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı berbat etmek
434
Deyim
blow the deal
f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
435
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) büyük zarar vermek
436
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) zarar vermek
437
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) olumsuz etkilemek
438
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) kötü etkilemek
439
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birini/bir şeyi) yerle bir etmek
440
Deyim
deal (someone or something) a blow
f.
(birine/bir şeye) büyük bir darbe vurmak
441
Deyim
deal a death blow
f.
ölümcül bir darbe vurmak
442
Deyim
deal a death blow
f.
öldürücü bir darbe vurmak
443
Deyim
deal a death blow
f.
öldüren bir darbe vurmak
444
Deyim
deal a death blow
f.
öldüren darbeyi vurmak
445
Deyim
deal a death blow
f.
büyük darbe indirmek
446
Deyim
deal a death blow
f.
bitirici darbeyi vurmak
447
Deyim
deal a death blow
f.
son darbeyi vurmak
448
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
449
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye zarar vermek
450
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
451
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
452
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
453
Deyim
deal somebody/something a blow
f.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
454
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye büyük zarar vermek
455
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye zarar vermek
456
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
457
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi kötü etkilemek
458
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birini/bir şeyi yerle bir etmek
459
Deyim
deal a blow to somebody/something
f.
birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
460
Deyim
deal a hand
f.
kartları dağıtmak
461
Deyim
deal a hand
f.
elin kartlarını dağıtmak
462
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) kısmet etmek
463
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) kaderini çizmek
464
Deyim
deal a hand
f.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
465
Deyim
deal the hand
f.
kartları dağıtmak
466
Deyim
deal the hand
f.
elin kartlarını dağıtmak
467
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) kısmet etmek
468
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) kaderini çizmek
469
Deyim
deal the hand
f.
(hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
470
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) anlaşmak
471
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) anlaşmaya varmak
472
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) mutabakat sağlamak
473
Deyim
make a deal (with one)
f.
(biriyle) uzlaşmak
474
Deyim
sweeten the deal
f.
anlaşma koşullarını gevşetmek
475
Deyim
sweeten the deal
f.
işi/pazarlığı cazipleştirmek
476
Deyim
sweeten the deal
f.
koşulları çekici/cazip hale getirmek
477
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek
478
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
479
Deyim
think a great deal of (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi) takdir etmek
480
Deyim
a good deal
s.
birçok
481
Deyim
a good deal
s.
bir hayli
482
Deyim
a good deal
s.
pek çok
483
Deyim
a good deal
s.
epey
484
Deyim
never a deal
zf.
birazcık bile değil
485
Deyim
what's the deal
expr.
ne numara dönüyor?
486
Deyim
what's the deal
expr.
neler dönüyor?
Speaking
487
Konuşma
the deal is off
i.
anlaşmadan vazgeçtiler
488
Konuşma
this is a done deal
i.
bu bitmiş bir iş
489
Konuşma
I thought we had a deal
expr.
anlaştık sanıyordum
490
Konuşma
it's not a big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
491
Konuşma
no big deal
expr.
abartılacak bir şey değil
492
Konuşma
no big deal
expr.
abartmaya değmez
493
Konuşma
no big deal and no biggie
expr.
abartmaya değmez
494
Konuşma
it's not that big of a deal
expr.
abartmaya gerek yok
495
Konuşma
that was the deal
expr.
anlaşma buydu
496
Konuşma
the deal is off
expr.
anlaşmadan vazgeçtik
497
Konuşma
we had a deal
expr.
anlaşmıştık
498
Konuşma
it is a deal
expr.
anlaştık
499
Konuşma
it's a deal
expr.
anlaştık
500
Konuşma
do we have a deal?
expr.
anlaştık mı?
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of deal!
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy