near - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

near

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"near" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 55 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
near zf. yakın
General
near i. iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı
near f. yakınlaşmak
near f. yaklaşmak
near f. yaklaşmak
near f. yakınlaşmak
near s. soldaki (araba/at)
near s. samimi
near s. eli sıkı
near s. elisıkı
near s. teklifsiz
near s. bitişik
near s. sadık (çeviri)
near s. cimri
near s. sıkı
near s. doğrudan
near s. kestirme
near s. çok benzeyen
near s. özellikleri çok yakın olan
near s. yakından ilişkili
near s. aslına sadık (çeviri)
near zf. yakında
near zf. hemen hemen
near zf. yakınında
near zf. neredeyse
near zf. şuracıkta
near zf. az kaldı
near zf. az kalsın
near zf. yakınlarda
near zf. civarında
near zf. aşağı yukarı
near zf. yaklaşık olarak
near zf. az daha
near zf. yakın
near zf. yanında
near zf. yan tarafta
near zf. yan tarafında
near zf. kısa ve doğrudan
near zf. adeta
near zf. yakına
near zf. belirli bir duruma veya hale yönelik veya doğru
near zf. sanki
near zf. nerdeyse
near zf. -den pek uzak, asla ... değil, hiç
near zf. de ... değil
near zf. beri
near ed. yanına
near ed. -e bitişik
near ed. -e yakın
near ed. yakınında
near ed. civarında
near ed. '-e yakın
Marine
near zf. rüzgara yakın
Archaic
near zf. cimrice
near zf. pintice

"near" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 424 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
come near f. yanaşmak
General
near east i. yakındoğu
near beer i. hafif bira
near east i. yakın doğu
near future i. yakın
the near side i. beri
the near east i. yakın doğu
near future i. yakın gelecek
near of kin i. yakın akraba
near-death experience i. ölüme yakın deneyim
near and far visual space i. yakın ve uzak görme alanı
a small town near a lake i. gölün kıyısında küçük bir kasaba
near-death experience (nde) i. ölüme yakın deneyim
near [scottish] i. böbrek
near east i. orta doğu
near horse i. İki atın çektiği at arabasında sol taraftaki at
near-nudity i. kısmi çıplaklık
near-nudity i. fazla kıyafet giymeme
near-death patient i. ölüme yakın hasta
near east i. genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge
draw near f. yaklaşmak
draw near f. sokulmak
draw near f. yanaşmak
draw near f. yakınlaşmak
keep something near at hand f. el altında bulundurmak
come near f. yakınlaşmak
come near f. yaklaşmak
take place near the top f. ilk sıralarda yer almak
be placed near the top f. ilk sıralarda yer almak
near the end f. sona yaklaşmak
near miss f. ramak kalmak
get near f. yaklaşmak
near the knuckle s. münasebetsiz
near letter quality s. mektup niteliğine yakın
as near as s. kadar yakın
near at hand s. yakın
near infrared s. yakın kızılaltı
near at hand s. hazır
near-by s. yakın
very near s. ha oldu ha olacak
nr (near) s. yakın
near-coastal s. kıyıya yakın
near threatened s. yakın tehdit (altında)
near-blind s. neredeyse kör
near-blind s. gözü bozuk
near-blind s. büyük ölçüde kısıtlı görüş mesafesine sahip
near-blind s. kısmen kör
near-impossible s. imkansıza yakın
near here zf. bu civarda
in the near future zf. yakın zamanda
in the near future zf. yakın gelecekte
far and near zf. her yerde
as near as possible zf. mümkün olduğu kadar yakın
near-by zf. yakınında
near-by zf. yanında
near term zf. yakın gelecekte
near term zf. kısa vadede
near the door zf. kapının yanına
near [obsolete] zf. daha yakın
near at hand ed. yanında
as near as ed. kadar
the car is near exit number ... expr. araba … numaralı çıkışın yakınında
the car is near junction number ... expr. araba … numaralı kavşağın yakınında
Phrasals
come near to f. ulaşmaya çok az kalmak
come near to f. yaklaşmak
go near (to) someone or something f. birine/bir şeye yaklaşmak
go near (to) someone or something f. birinin/bir şeyin yakınına gitmek
Phrases
as near as dommit expr. çok yakın
Proverb
don't go near the water until you learn how to swim iyice hazır olmadan bir işe kalkışma
don't go near the water until you learn how to swim bilmediğin işe kalkışma/girişme
don't go near the water until you learn how to swim bir şeyi öğrenmeden yapmaya çalışma
Colloquial
near thing i. ucu ucuna veya kıl payı farkla kurtulma
near thing i. felakete ramak kalması
near thing i. neredeyse hezimetle, felaketle veya başarısızlıkla neticelenecek olan şey
a close (or near) thing i. ucu ucuna kurtulunan olay
a close (or near) thing i. kıl payıyla kurtulunan olay
a close (or near) thing i. ucuz yırtılan durum
a close (or near) thing i. ucuz atlatılan durum
a close (or near) thing i. kıl payıyla atlatılan durum
a near miss i. kılpayı
near miss i. kıl payı atlatma
a near miss i. ucu ucuna
a near disaster i. neredeyse bir felaket
near to home f. hassas noktasına dokunmak
go near f. yaklaşmak
go near f. yakınına gitmek
go near (someone or something) f. (birine/bir şeye) yaklaşmak
go near (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yakınına gitmek
near to the mark s. kabul sınırını aşmış
from far and near expr. dört bir yandan
from near and far expr. dört bir yandan
near to the mark expr. hemen hemen doğru
near at hand expr. elinin altında
from far and near expr. her bir yerden
from near and far expr. her bir yerden
near at hand expr. o yakınlarda
nowhere near expr. neredeyse hiç
a near miss expr. kılı kılına
near miss expr. ramak kala
nowhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
near miss expr. ucuz kurtulma
as near as dammit expr. her açıdan
as near as dammit expr. neredeyse tamamen
as near as dammit expr. tıpkısının aynısı
as near as dammit (or damn it) expr. her açıdan
as near as dammit (or damn it) expr. neredeyse tamamen
as near as dammit (or damn it) expr. tıpkısının aynısı
near enough [uk] expr. neredeyse
near enough [uk] expr. hemen hemen
near enough [uk] expr. yaklaşık
near enough [uk] expr. aşağı yukarı
near enough [uk] expr. takriben
Idioms
a near thing i. ucuz kurtulunan durum
a near thing i. ucuz kurtulunan durum
near thing i. ucu ucuna
a close/near thing i. ucu ucuna
a near thing i. ucuz yırtılan durum
a near thing i. ucuz yırtılan durum
near thing i. kıl payı
a close/near thing i. kıl payı
a near thing i. ucuz atlatılan durum
a near thing i. ucuz atlatılan durum
near thing i. az farkla
a close/near thing i. az farkla
a near thing i. kıl payıyla kurtulunan durum
a near thing i. kıl payıyla kurtulunan durum
a near thing i. kıl payıyla olma/olmama
a near thing i. ucu ucuna olma/olmama
a near thing i. az bir farkla olma/olmama
near and dear to someone i. kalbinin bir parçası
near-beer i. hafif bira
near-beer i. alkol oranı düşük bira
be near to somebody’s heart f. sevilen/değer verilen kişi ya da şey olmak
be near to somebody’s heart f. birisine hitap ediyor olmak
be near to somebody’s heart f. düşkün olmak
be near to somebody’s heart f. bayılmak
be near to somebody’s heart f. tam kalbine seslenmek
be near to somebody’s heart f. tam kalbinden geçen gibi olmak
be near the knuckle f. bel altı olmak
near one's heart f. çok yakın olmak
near one's heart f. hep düşünmek
have a near miss f. kılpayı kurtulmak
have a near miss f. kıl payı atlatmak
near one's heart f. sürekli aklında olmak
have a near miss f. ucuz atlatmak
have a near miss f. ucuz kurtulmak
draw near to f. yanına yaklaşmak
draw near to f. yaklaşmak
sail near the wind f. denizde rüzgara karşı yol almak
sail near the wind f. denizde rüzgarın geldiği yöne doğru gitmek
sail near the wind f. orsasına seyretmek
sail near the wind f. tehlikeli sularda yüzmek
sail near the wind f. tehlikede/risk alarak hareket etmek
be near to impossible f. neredeyse imkansız olmak
be near to impossible f. imkansıza yakın olmak
be near to somebody's heart f. biri için önemli/değerli olmak
be near to somebody's heart f. biri tarafından çok sevilmek
be near to somebody's heart f. birinin kalbinin bir parçası olmak
be near to somebody's heart f. birine çok yakın olmak
be near to somebody's heart f. birinin kıymetlisi olmak
be near to somebody's heart f. bayılmak
be near to somebody's heart f. birisine hitap ediyor olmak
be close to/near the mark f. neredeyse/hemen hemen doğru olmak
be close to/near the mark f. yaklaşık olarak doğru olmak
be close to/near the mark f. hedefe neredeyse ulaşmış olmak
be close to/near the mark f. hedefe yaklaşmak
be near to (one's) heart f. (birinin) sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak
be near to (one's) heart f. (birinin) düşkün olduğu bir şey/biri olmak
be near to (one's) heart f. (birinin) kıymetlisi olmak
be near to (one's) heart f. (biri) için çok değerli/önemli olmak
be near to somebody's heart f. birinin sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak
be near to somebody's heart f. birinin düşkün olduğu bir şey/biri olmak
be near to somebody's heart f. birinin kıymetlisi olmak
be near to somebody's heart f. biri için çok değerli/önemli olmak
be near to somebody's heart f. birine hitap etmek
come near f. ramak kalacak noktaya gelmek
come near f. yapmaya az kalmak
near the bone s. yoksulluk içinde
near the bone s. sıfırı tüketmiş
near and dear to (one) s. (biri) için çok önemli
near and dear to (one) s. (birinin) hayatında büyük yer tutan
near and dear to (one) s. (birinin) kalbinin bir parçası
near and dear to (one) s. (birinin) canı ciğeri
near and dear to (one) s. (birinin) kıymetlisi
near to impossible s. neredeyse imkansız
near to impossible s. imkansıza yakın
near to (one's) heart s. (biri) için çok önemli
near to (one's) heart s. (birinin) hayatında büyük yer tutan
near to (one's) heart s. (birinin) kalbinin bir parçası
near to (one's) heart s. (birinin) canı ciğeri
near to (one's) heart s. (birinin) kıymetlisi
as near as dammit zf. neredeyse aynı
as near as damn it zf. neredeyse aynı
as near as dammit zf. çok benzer/yakın
as near as damn it zf. çok benzer/yakın
as near as dammit zf. aynısı sanırsın
as near as damn it zf. aynısı sanırsın
near and far zf. her yerde
near and far zf. her yerden
near and far zf. dört bir yanda
near and far zf. dört bir yandan
near and far zf. her tarafta
near and far zf. her taraftan
too near for comfort expr. tehlikeli olabilecek kadar yakın
too near for comfort expr. az kalsın ayvayı yiyorduk
too near for comfort expr. ramak kalmıştı
near the knuckle expr. açık saçık
near the knuckle expr. bel altı
near to one's heart expr. birisine hitap eden
near and dear to someone expr. çok yakın/önemli
so near and yet so far expr. dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak
near at the hand expr. çok yakın
near at hand expr. çok yakında
near by expr. çok yakında
near at the hand expr. el altında
near the mark expr. hemen hemen doğru
near at hand expr. el altında
near by expr. el altında
near the bone expr. rahatsız edecek kadar açık
near the bone expr. rahatsız edecek kadar doğru veya gerçek
near at the hand expr. yakında
near the mark expr. yaklaşık olarak doğru
near death's door expr. bir ayağı çukurda
near death's door expr. bir ayağı mezarda
near death's door expr. ölüm döşeğinde
near death's door expr. ölümün eşiğinde
near death's door expr. ölmek üzere
near death's door expr. ölüm eşiğinde
near death's door expr. gözü toprağa bakan
near death's door expr. gidici
near death's door expr. ölüm kapısında
near the wind expr. tehlikeli sularda
near the wind expr. tehlikeye yakın
near the wind expr. tehlikenin yanı başında
near to hand expr. yakın
near to hand expr. el altında
near to hand expr. uzanma mesafesinde
near to hand expr. elinin altında
near to hand expr. çok yakında
near to hand expr. yanında
near to hand expr. kolayca uzanılabilecek bir yerde
near to hand expr. yakınlarda
near to hand expr. yakınlarında
near to hand expr. hemen ulaşabileceği mesafede
near to hand expr. hemen kullanılabilir
near to hand expr. yakında
near to hand expr. hazır bir şekilde
near to hand expr. çok yakın
near to hand expr. olmak üzere
near to hand expr. gelmek üzere
not anywhere near expr. tamamen farklı
not anywhere near expr. hiçbir benzerliği yok
not anywhere near expr. yakınından bile geçmiyor
not anywhere near expr. alakası yok
not anywhere near expr. uzaktan yakından alakasız
not anywhere near expr. çok daha az
not anywhere near expr. kadar değil
nowhere near expr. neredeyse hiç
nowhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
not anywhere near expr. neredeyse hiç
not anywhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
pert near, but not plumb expr. yakın ama tam değil
pert near, but not plumb expr. yeterli ama kusursuz değil
pert near, but not plumb expr. iş görür ama kusursuz değil
pert near, but not plumb expr. yaklaşık ama tam ideal değil
pert near, but not plumb expr. fena değil
pert near, but not plumb expr. idare eder
pert near, but not plumb expr. eh işte
so near and yet so far expr. bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma
(close/near) at hand expr. yakında
(close/near) at hand expr. eli kulağında
(close/near) at hand expr. yakın
(close/near) at hand expr. ha oldu ha olacak
Speaking
come near! ünl. beri gel!
is there a park near here? expr. buraya yakın bir park var mı?
don't come near my house again expr. bir daha evime yaklaşma
is there a park near here? expr. bu civarda bir park var mı?
I'm very near expr. çok yakındayım
there's a mosque near our house expr. evimizin yakınlarında bir cami var
do you have a pencil near at hand? expr. oralarda kalem var mı?
I don't want you anywhere near her expr. onun yanına yaklaşmanı istemiyorum
the end is near expr. son yakın
is there a park near here? expr. yakında bir park var mı?
those who are near me expr. yakınımdakiler
are there any good beaches near here? expr. buralarda iyi bir plaj var mı?
there was a village in a country near a river expr. ülkenin birinde nehir yakınında bir köy varmış
Trade/Economic
near-market research i. yakın pazar araştırması
near-market research i. ticari olarak istifade edilebilir olması muhtemel bilimsel araştırma
near-prime i. düşük gelirlilere yüksek faizli kredi
near-critical activity i. kritiğe yakın aktivite
near-prime i. kredi geçmişi olumsuz olan kişilere sağlanan yüksek vadeli krediler
near neutral territory i. nötre yakın bir konum
near money i. para benzerleri
near money i. para benzeri
near money i. para benzeri likitler
near money i. paraya kolayca çevrilebilen likitler
near money i. para benzeri likit kıymetler
near-miss report i. ramak kala raporu
near neutral territory f. nötre yakın bir pozisyonda seyretmek
near-market s. piyasa oranına veya miktarına benzer olan
Politics
united nations relief and works agency for palestine refugees in the near east i. birleşmiş milletler yakın doğu'daki filistinli mülteciler için yardım ve bayındırlık ajansı
near abroad policy i. yakın çevre politikası
near abroad i. yakın çevre
washington institute on near east policy i. washington yakındoğu politikaları enstitüsü
near-peer s. birbirine yakın
near-peer s. birbirine benzeyen
near-peer s. denk
Institutes
near and middle east work institute i. yakın ve ortadoğu çalışma enstitüsü
near and middle-east labour training centre i. yakın ve ortadoğu çalışma eğitim merkezi
Technical
near vision i. 60 cm veya daha yakın olan nesneler için görüş mesafesi
aperture near-field scanning microscopy i. açıklıklı yakın alan taramalı mikroskopi
near-size particles i. elek delik boyutuna yakın parçacıklar
functional near-infrared spectroscopy (fnirs) i. işlevsel kızılötesine yakın spektroskopi
collection and reduction of two-dimensional near-field data i. iki boyutlu yakın alan verilerinin toplanması ve azaltılması
near-net-shape casting i. nete yakın biçimde döküm
near-net-shape casting i. kesine yakın biçimde döküm
laundering near the boiling point i. kaynama noktasına yakın sıcaklıkta yıkama
near-net-shape i. nete-yakın-biçim
near-net-shaping i. nete yakın biçimleme
near-zero i. sıfıra yakın
near-net-shape forging i. sona yakın şekli veren dövme
scanning near field optical microscopy i. taramalı yakın alan optik mikroskopisi
scanning near-field acoustic microscopy i. taramalı yakın alan ses mikroskopisi
near-end crosstalk i. yakın uç diyafonisi
near infrared i. yakın kızılötesi
near field i. yakın alan
near-field data i. yakın alan verileri
near end echo i. yakın uçtaki yankı
near-infrared spectral ranges i. yakın kızılötesi spektral aralıklar
near ultraviolet i. yakın morötesi
near end crosstalk i. yakın çaprazkarışma
near-normal s. normale yakın
near-letter quality s. kaliteli baskıya yakın
near letter quality s. kurye niteliğine yakın
Computer
near-end echo i. yakın uçtaki yankı
near field i. yakın alan
near end crosstalk i. yakın çaprazkarışma
near end echo i. yakın uçtaki yankı
near real-time s. gerçeğe yakın zamanlı
near real-time s. gerçek zamanlıya yakın
near-letter quality s. mektup kalitesine yakın
near-letter quality s. mektup niteliğine yakın
Informatics
near-letter quality i. mektup niteliğine yakın
Telecom
near turnkey i. hemen hemen anahtar teslimi
near field region i. yakın alan bölgesi
near end crosstalk attenuation i. yakın uçtaki çapraz konuşma zayıflatması
near-far effect i. yakın alan etkisi
near field communication (nfc) i. yakın alan iletişimi
near-end crosstalk i. yakın uçlu girişim
near-end crosstalk i. yakın çapraz karışma
near field communication i. yakın saha iletişimi
Electric
near-infrared radiation i. yakın kızılötesi radyasyon
near-infrared radiation i. kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon
Mechanic
near-net-shape forging i. sona yakın şekli veren dövme
Automotive
coil-near plug i. bujiye yakın konumlu ateşleme bobini
near miss i. tehlikeli yaklaşma
near field communication i. yakın alan iletişimi
Transportation
as near as i remember expr. hatırımda kaldığına göre
Aeronautic
near-parallel runways i. paralele yakın pistler
near miss i. tehlikeli yaklaşma
near miss i. uçuşta yakın tehlikeli geçiş
near-parallel runways i. yakin paralel pistler
Marine
near gale i. sert rüzgar
near-field tsunami i. yakın saha tsunamisi
near-field model i. yakın saha modeli
near the wind zf. hemen hemen rüzgara karşı
near the wind zf. alabildiğine orsa
Medical
near-drowning i. boğulayazma
drowning or near-drowning i. boğulma veya boğulayazma
near-normal neurological development i. normale yakın nöromotor gelişimi
near the apex i. parapeksiyan
near point i. punctum proximum
total and near total thyroidectomy i. total ve totale yakın tiroidektomi
near-drowning i. yakın boğulma
near infrared i. yakın infrared
near infrared i. yakın kızıl ötesi
near-drowning i. yarı boğulma
near-fatal s. ölümcüle yakın
Psychology
near point i. yakın nokta
Pathology
near-legged s. yakın bacaklı
near-legged s. ayaklarının birbirine çok yakın olması sebebiyle zor yürüyen
Optics
light-near dissociation i. ışık-yakın ayrışması
near vision chart i. yakın görme eşeli
near acuity i. yakın görme keskinliği
Physics
near-point i. yakın kızılötesi radyasyon
near-point i. kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon
Marine Biology
near water trawler i. yakınsu trolü
Astronomy
near-earth asteroid i. dünya'ya yakın cisim veya asteroit
near-earth asteroid i. güneş'in etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan asteroit türü
near-earth comet i. güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız
near-earth object i. dünya'nın yakınından geçen asteroid, kuyrukluyıldız veya göktaşı gibi uzaydaki bir nesne
near-earth asteroid i. dünyaya yakın cisim veya asteroid
near-earth asteroid i. yörüngesi dünyanın yörüngesine yaklaşan asteroit
near-extremal black hole i. yakın ekstremal kara delik
near light speed s. ışık hızına yakın
Literature
near rhyme i. yarım uyak
Linguistics
near-synonym i. yakın anlamlılık
near-synonymous s. yakın anlamlı
History
near east i. eskiden, günümüzde balkan devletleri ve osmanlı devleti'nin bulunduğu coğrafyaya verilen isim
Environment
species of global conservation concern, i.e. classified as globally threatened, near threatened or data deficient in the IUCN Red List i. iucn tarafından tehlike altında, neredeyse tehlike altında ya da yetersiz veri olarak sınıflandırılmış türler
near shore current i. kıyı açığı akıntısı
near earthquake i. yakın deprem
Geography
near islands i. near adaları
near islands i. güneybatı alaska'da yer alan aleut adalarının, en batısındaki bir grup ada
near hinterland i. kıyı veya terminal operasyon alanının içindeki arazi
near-surface s. yüzeye yakın
Meteorology
near gale i. beaufort ölçeğine göre saatte 52 ila 61 kilometre hıza sahip rüzgar
Geology
near surface geophysics i. sığ jeofizik
Military
near miss i. tam olarak hedefi vurmayan bir bomba, mermi
near miss i. iki uçak arasında olası çarpışma riskini içeren tehlikeli durum
near collision i. çarpışma tehlikesi
near ambush i. yakın pusu
near real time i. yaklaşık gerçek zaman
near shore supply point i. yakın kıyı ikmal noktası
Sport
near post i. topa o anda sahip olan oyuncuya en yakın kale direği
Football
near post i. ön direk
near post i. yakın direk
Abbreviation
nec (near-earth comet) i. güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız
neo (near-earth object) i. dünya'ya yakın cisim
nicam (near-instantaneous companding system) i. anlık sıkıştırılmış ses sistemi
nicam (near-instantaneous companding system) i. ses sinyallerini dijital forma kodlama tekniği
Star Wars
battle near dantooine i. dantooine yakınlarında savaş
battle near the itani nebula i. itani nebulası yakınlarında savaş
nearhuman/near-human/near human i. insanvari