doğru - Türkisch Englisch Wörterbuch

doğru

Bedeutungen von dem Begriff "doğru" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 152 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
doğru truth n.
I have always been taught that you must always tell your friends the truth, that you must not withhold anything.
Bana her zaman arkadaşlarına doğruyu söylemen gerektiği, hiçbir şeyi saklamaman gerektiği öğretildi.

More Sentences
doğru straight adj.
Let us tell Turkey straight, and we can dispense with this performance!
Türkiye'ye doğruyu söyleyelim ve bu gösteriden vazgeçelim!

More Sentences
doğru accurate adj.
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
doğru correct adj.
That is absolutely correct and we must vigorously condemn them.
Bu kesinlikle doğrudur ve bunları şiddetle kınamalıyız.

More Sentences
doğru right adj.
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.

More Sentences
doğru true adj.
We say either that Israel is not doing enough or that it is doing too much, which is true.
Ya İsrail'in yeterince şey yapmadığını ya da çok fazla şey yaptığını söylüyoruz ki bu doğrudur.

More Sentences
General
doğru true adj.
From my own personal experience, the reverse is, in fact, true.
Kendi kişisel deneyimlerime göre, aslında bunun tersi doğrudur.

More Sentences
doğru direct adj.
It would be justified to direct more funds into the research of fusion energy than what the Commission is proposing.
Füzyon enerjisi araştırmalarına Komisyonun önerdiğinden daha fazla fon aktarılması doğru olacaktır.

More Sentences
doğru fair adj.
It is fair to say that in each debate the news has been grimmer then in the preceding debate.
Her tartışmada haberlerin bir önceki tartışmadan daha kötü olduğunu söylemek doğru olacaktır.

More Sentences
doğru sound adj.
I am of the opinion that it is a sound approach.
Bunun doğru bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.

More Sentences
doğru good adj.
Nor will there be a European code of good conduct for companies.
Şirketler için bir Avrupa doğru davranış kuralları da olmayacaktır.

More Sentences
doğru truthful adj.
The text also highlights the crucial role of information, which should be clearer, more truthful and easy to understand.
Metinde ayrıca, daha açık, daha doğru ve anlaşılması kolay olması gereken bilgilerin hayati rolü vurgulanmaktadır.

More Sentences
doğru exact adj.
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeksizin ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.

More Sentences
doğru precise adj.
Machine translations are not always precise.
Makine çevirileri her zaman doğru sonuç vermez.

More Sentences
doğru correct adj.
This is a different concept altogether and this is the correct word.
Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.

More Sentences
doğru right adj.
It is right that we should look at how our regions are involved in the running of this Union.
Bölgelerimizin bu Birliğin işleyişine nasıl dahil olduğuna bakmamız doğrudur.

More Sentences
doğru proper adj.
The kids should know the proper way to wash their hands.
Çocuklar ellerini yıkamanın doğru yolunu bilmelidirler.

More Sentences
doğru real adj.
Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
Artık tek yaptığı doğru düzgün yemekler yerine cips ve simit yemek.

More Sentences
doğru ok adj.
It's not OK to smoke here.
Burada sigara içmek doğru değil.

More Sentences
doğru okay adj.
It's never okay to do this.
Bunu yapmak hiçbir zaman doğru olmaz.

More Sentences
doğru correctly adv.
You have correctly pointed out that you can receive two telephone calls.
İki telefon görüşmesi kabul edebileceğinizi doğru bir şekilde belirttiniz.

More Sentences
doğru about adv.
Tom usually wakes up about noon.
Tom genellikle öğlene doğru uyanır.

More Sentences
doğru rightly adv.
You and the President of the Commission have spoken rightly about the Middle East.
Siz ve Komisyon Başkanı, Orta Doğu hakkında doğru şeyleri konuştunuz.

More Sentences
doğru towards adv.
Progress towards peace, after this military operation, is inconceivable with a ruined Palestinian Authority.
Bu askeri operasyondan sonra, yıkılmış bir Filistin Yönetimi ile barışa doğru ilerleme düşünülemez.

More Sentences
doğru through prep.
Tom and Mary made their way through the woods.
Tom ve Mary ormana doğru ilerlediler.

More Sentences
doğru for prep.
We are surely heading for a creative crisis in the Union.
Birlik içinde yaratıcı bir krize doğru ilerlediğimiz kesin.

More Sentences
Idioms
doğru in the right expr.
The crucial thing, however, is that the right places be inspected and that they be inspected in the right way.
Ancak önemli olan doğru yerlerin denetlenmesi ve bunların doğru şekilde denetlenmesidir.

More Sentences
Speaking
doğru all right expr.
The objectives of the CARDS programme were in fact all right.
CARDS programının hedefleri aslında doğruydu.

More Sentences
doğru that's right expr.
That's right, second intercostal space, midclavicular line.
Doğru, ikinci interkostal boşluk, midklaviküler çizgi.

More Sentences
Trade/Economic
doğru accurate adj.
This means that we shall have to work with a mixture of accurate measurements and estimates until the end of 2003.
Bu da 2003 yılı sonuna kadar doğru ölçümler ve tahminlerin bir karışımı ile çalışmamız gerektiği anlamına gelmektedir.

More Sentences
doğru proper adj.
Prevention, therefore, proper screening, saves lives and that is also the report's message.
Bu nedenle önleme, yani doğru tarama hayat kurtarır ve raporun mesajı da budur.

More Sentences
doğru fair adj.
I do not therefore think it is fair to talk about an informer state.
Bu nedenle bir muhbir devletten bahsetmenin doğru olmadığını düşünüyorum.

More Sentences
Law
doğru correct adj.
The Minutes are correct but I should like to make a comment.
Tutanaklar doğru ancak bir yorum yapmak istiyorum.

More Sentences
Technical
doğru right adj.
It is not right to exempt small traditional businesses from the rules governing hygiene.
Küçük geleneksel işletmeleri hijyen kurallarından muaf tutmak doğru değil.

More Sentences
doğru accurate adj.
It would be more accurate to talk about steps backward than progress.
İlerlemeden ziyade geri adımlardan bahsetmek daha doğru olacaktır.

More Sentences
doğru exact adj.
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeden ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.

More Sentences
doğru straight adj.
I'll go straight home.
Doğru eve gideceğim.

More Sentences
Automotive
doğru accurate adj.
These are detailed, accurate statistics which map the situation in Europe from one year to the next.
Bunlar, Avrupa'daki durumu bir yıldan diğerine haritalandıran ayrıntılı ve doğru istatistiklerdir.

More Sentences
Math
doğru line n.
Geometry is based on points, lines and planes.
Geometri noktalar, doğrular ve düzlemler üzerine kuruludur.

More Sentences
doğru straight line n.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

More Sentences
Slang
doğru true that expr.
Yes, it is true that our governments have presented a pathetic picture.
Evet, hükümetlerimizin acınası bir tablo ortaya koydukları doğrudur.

More Sentences
General
doğru sooth n.
doğru truer n.
doğru beam n.
doğru free of error n.
doğru correction n.
doğru unerring adj.
doğru advisable adj.
doğru even adj.
doğru plumb adj.
doğru attic adj.
doğru upright adj.
doğru straight forward adj.
doğru valid adj.
doğru upstanding adj.
doğru guileless adj.
doğru suitable adj.
doğru perpendicular adj.
doğru moral adj.
doğru orthodox adj.
doğru straightforward adj.
doğru actual adj.
doğru faithful adj.
doğru sincere adj.
doğru square adj.
doğru righteous adj.
doğru honest adj.
doğru aboveboard adj.
doğru authentic adj.
doğru close adj.
doğru straight-forward adj.
doğru becoming adj.
doğru erect adj.
doğru fitting adj.
doğru just adj.
doğru mathematical adj.
doğru well- adj.
doğru veridic adj.
doğru veridical adj.
doğru rectitudinous adj.
doğru earthy adj.
doğru unguarded adj.
doğru verray adj.
doğru vertilinear adj.
doğru wrongless adj.
doğru hold [obsolete] adj.
doğru o.k. adj.
doğru richt [scotland] adj.
doğru right-running adj.
doğru rightwise adj.
doğru dinky-di [australia] adj.
doğru off adj.
doğru precisive adj.
doğru dead-on adj.
doğru press [obsolete] adj.
doğru on the square adj.
doğru so adj.
doğru soothful adj.
doğru sothe adj.
doğru starch adj.
doğru straucht adj.
doğru straught adj.
doğru streight [obsolete] adj.
doğru around adv.
doğru on the square adv.
doğru aright adv.
doğru forthright adv.
doğru on the beam adv.
doğru on the level adv.
doğru as well adv.
doğru ok, ok interj.
Phrases
doğru short and to the point expr.
doğru as sure as i'm sitting here expr.
Colloquial
doğru case n.
doğru trilly adj.
doğru juste adj.
doğru yep interj.
doğru on the level expr.
doğru honest injun expr.
doğru above board expr.
doğru straight as a die expr.
doğru pository expr.
doğru I'll give you that exclam.
doğru I give you that exclam.
doğru no kidding exclam.
doğru no lie exclam.
Idioms
doğru straight goods n.
doğru according to cocker [uk] expr.
doğru according to gunter [us] expr.
doğru fair and square expr.
doğru in the bag expr.
doğru fair enough expr.
doğru on the gooch expr.
doğru that's about the size of it expr.
doğru on the up-and-up expr.
Speaking
doğru it's for a fact expr.
Trade/Economic
doğru ray n.
doğru just adj.
Technical
doğru erect adj.
Medical
doğru directus n.
Math
doğru straight une n.
Archaic
doğru germane adj.
Slang
doğru word interj.
doğru deadset expr.
doğru on the reezie expr.
doğru str8 (straight) expr.
doğru tru dat exclam.
doğru true dat exclam.
British Slang
doğru kosher adj.
doğru bang on expr.
Modern Slang
doğru a buck fifty expr.
doğru aha exclam.

Bedeutungen, die der Begriff "doğru" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
doğru olmayan incorrect adj.
I believe your statement is incorrect.
İfadenizin doğru olmadığına inanıyorum.

More Sentences
doğru düzgün decent adj.
He has not eaten a decent meal in a long time.
Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.

More Sentences
doğru dürüst properly adv.
This is why it is slightly unfortunate that this analysis has not been thought through properly.
Bu nedenle bu analizin doğru dürüst düşünülmemiş olması biraz talihsiz bir durumdur.

More Sentences
aşağıya doğru down adv.
We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.

More Sentences
ileriye doğru forward adv.
In European research, we must take a step forward both qualitatively and quantitatively speaking.
Avrupa araştırmalarında hem niteliksel hem de niceliksel olarak ileriye doğru bir adım atmalıyız.

More Sentences
General
sapma (doğru/doğal/normal olandan) aberration n.
I believe this to be an aberration.
Bunun bir sapma olduğuna inanıyorum.

More Sentences
doğru bir cevap a straight answer n.
I'd like a straight answer.
Doğru bir cevap istiyorum.

More Sentences
doğru olma right n.
I think it would not be right to vote on it immediately.
Bence bunu hemen oylamak doğru olmaz.

More Sentences
doğru yön right direction n.
We are still not entirely convinced that that is going in the right direction.
Bunun doğru yönde ilerlediğine hala tam olarak ikna olmuş değiliz.

More Sentences
doğru kullanım proper use n.
Nuclear power research and the issue of safety associated with its proper use are largely one and the same thing.
Nükleer enerji araştırmaları ve bunun doğru kullanımıyla ilgili güvenlik konusu büyük ölçüde bir ve aynı şeydir.

More Sentences
doğru kullanım correct usage n.
Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.

More Sentences
doğru cevap correct answer n.
What's the correct answer?
Doğru cevap nedir?

More Sentences
doğru zaman right time n.
The Commission's proposal has come at exactly the right time.
Komisyonun önerisi tam da doğru zamanda geldi.

More Sentences
doğru telaffuz correct pronunciation n.
This course will help you master correct pronunciation.
Bu kurs doğru telaffuzda ustalaşmanıza yardımcı olacak.

More Sentences
doğru karar correct decision n.
It was the correct decision because it began to dry again.
Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.

More Sentences
doğru boyut right size n.
It's the right size.
Bu doğru boyut.

More Sentences
doğru seçim right choice n.
Tom has made the right choice.
Tom doğru seçimi yaptı.

More Sentences
doğru tercih right choice n.
I believe that this political choice is, without a doubt, the right choice.
Bu siyasi tercihin hiç şüphesiz doğru tercih olduğuna inanıyorum.

More Sentences
doğru sıra correct order n.
I believe that we are thus following the correct order.
Bu nedenle doğru sırayı takip ettiğimize inanıyorum.

More Sentences
doğru miktar correct amount n.
For Amendment 589, budget line B5-3111, the correct amount is EUR 300.000.
Değişiklik 589, bütçe kalemi B5-3111 için doğru miktar 300.000 Avro'dur.

More Sentences
doğru çıkmak come out right v.
That didn't come out right.
O doğru çıkmadı.

More Sentences
geriye doğru saymak count backwards v.
You have to count backwards in order to reach this 1% threshold.
Bu %1'lik eşiğe ulaşmak için geriye doğru saymanız gerekir.

More Sentences
sapmak (belirli bir yöne doğru) take v.
We must've taken the wrong road.
Yanlış yola sapmış olmalıyız.

More Sentences
doğru bulmamak disapprove of v.
I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.

More Sentences
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) yield v.
The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
doğru çıkmak come true v.
Strange to say, his prediction has come true.
Gariptir ki, öngörüsü doğru çıktı.

More Sentences
doğru tahmin etmek guess right v.
I guessed right.
Ben doğru tahmin ettim.

More Sentences
Common Usage
doğru yoldan sapmak warp v.
geriye doğru giden retrograde adj.
direği kıça doğru eğik görünen (tekne) rakish adj.
geriye doğru yapılan backward adj.
içe doğru inward adv.
batıya doğru west adv.
doğru düzgün bir şekilde fittingly adv.
ile doğru orantılı olarak in direct proportion to prep.
General
ahlakça doğru olan şey right n.
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip bowline n.
güneye doğru southwards n.
doğru yoldan sapma swerve n.
geriye doğru olma backwardness n.
doğru hat straight line n.
doğru yoldan ayrılma estraying n.
doğru olmadığını kanıtlama negation n.
doğru açı straight angle n.
mantıkla çelişen ama doğru olan söz paradox n.
fransa'nın güneyinden ve rhone ırmağı vadisinden akdeniz'e doğru esen serin kuzey rüzgarı mistral n.
tavanı arkaya doğru alçalan ve arkada koltuk alanı sınırlı olan araba coupe n.
havaya doğru vurulmuş top lob n.
ileriye doğru olma forwardness n.
karanın denize doğru çıkıntısı ness n.
güney amerika'da and dağları'ndan atlas okyanusu'na doğru esen sert, soğuk rüzgar pampero n.
içe doğru büyümekte olan ingrownness n.
aşağıya doğru olma downrightness n.
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation n.
aşağıya doğru akım downdraft n.
iyiye doğru gitme upturn n.
tam doğru olmama inexactness n.
yukarı doğru göç ascent n.
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi current n.
düşey doğru vertical line n.
bir alçak basınç alanına dönerek ve içe doğru hareket eden rüzgarlı alan cyclone n.
bir tarafa doğru hareket etme lateroduction n.
doğru varsayılan kanıtsız önerme postulate n.
doğru yoldan ayırma perversion of n.
doğru akım continuous current n.
doğru gidiş directness n.
doğru çeviri correct translation n.
birdenbire arkaya doğru savurma (tepki olarak başını) toss n.
geriye doğru maskeleme backmasking n.
diğerlerinden farklı bir yöne doğru uzamış saç kümesi cowlick n.
doğru yol true path n.
geriye doğru sayma countdown n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çareye başvurma expedience n.
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi panhandle n.
karadan denize doğru esen rüzgar land breeze n.
doğru sözlülük truthfulness n.
ileri doğru izleme forward trace n.
doğru olmayan bir şekilde kullanma abuse n.
aşağıya doğru aslılı olma durumu pendulousness n.
ileri doğru uzanan dar kara parçası panhandle n.
ekvatoryal karşı akıntının orta afrika'nın kuzeybatı kıyısı boyunca güneye doğru akan uzantısı guinea current n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çare expedient n.
ileriye doğru iki tane ucu olan ve kolu söküp takılabilen ütü sadiron n.
doğru bulmama disapproval n.
doğru yoldan ayrılma depravity n.
doğru çizgi line n.
ölçekdeş doğru parçası commensurable line segment n.
doğru düşünüp karar verme yetisi judgment n.
kalelerde dışarıya doğru üçgen oluşturacak şekilde inşa edilen siperler ravelin n.
doğru kullanış correct usage n.
ileriye doğru sürme propulsion n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
fikir veya ruhun derinliğine doğru inward n.
içine doğru çekme ensheathing n.
geriye doğru işleme (hukuk) retroaction n.
suyun yana doğru akması interflow n.
doğru yol the right way n.
dışa doğru dönmüş olma eversion n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
ileriye doğru hareket forward motion n.
aşağı doğru yönelen eğilim downtrend n.
doğuya doğru inşa etme orientation n.
bir organın dışa doğru dönmesi extorsion n.
yukarı doğru kuyruk çekme (yazı) upstroke n.
doğru kullanım fair use n.
başarıya doğru ilerleyen kimse rising star n.
erkeklerde kulakların kenarında yüze doğru büyüyen saç sideburn n.
yanlış doğru cetveli erratum n.
doğru işareti tick n.
dik doğru vertical line n.
yukarıya doğru eğilim upward trend n.
yukarıya doğru giden eğri upward sloping curve n.
yatay doğru horizontal line n.
yukarıya doğru baskı upward pressure n.
içe doğru inset n.
yukarıdan gelen darbeyle ileriye doğru atılan top topspin n.
doğru olmadığını kanıtlama negations n.
kuzeye doğru alınan yol northing n.
kuzeye doğru katedilen mesafe northing n.
garaja doğru giden araba yolu garage drive n.
garaja doğru giden araba yolu driveway n.
doğru tercüme correct translation n.
yanlış doğru tablosu corrigenda n.
doğru ayar accurate adjustment n.
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş buckteeth n.
yana doğru hareket etme (araç) understeering n.
yana doğru hareket eden (araç) understeering n.
insanların yüksek bir yerden aşağıya doğru atladıkları ve esnek bir halatla yukarı çekildikleri bir etkinlik bungee jumping n.
yerinde ve doğru karar alma acumen n.
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi subtend n.
aşağıya doğru yanma downward combustion n.
geriye doğru silme erasing backspace n.
doğru olmayan erroneous n.
doğru-uzay linear space n.
doğru olmama inaccuracy n.
doğru kabul etme credence n.
doğru yoldan saptırma debauch n.
doğru yoldan saptırma corruption n.
noktalı doğru dotted line n.
doğru bileşim right combination n.
doğru birliktelik right combination n.
doğru kombinasyon right combination n.
dışarıya doğru akış outward flow n.
uca doğru incelme taper n.
içe doğru yatıklık toe-in n.
doğru hareket correct etiquette n.
yukarıya doğru yanlılık upward bias n.
doğru kullanma correct usage n.
gerçek ve doğru görünüm true and fair view n.
doğru değerleme proper evaluation n.
doğru ve yanlış anlayışı sense of right and wrong n.
özellikle maratoncuların yarışın sonuna doğru hissettikleri aşırı endorfin salgılanmasından kaynaklanan coşku hali runner's high n.
doğru işlev correct function n.
ileriye doğru büyük bir adım a major step forward n.
doğru zamanlama right timing n.
doğru anlatım correct expression n.
doğru ifade correct expression n.
doğru çalışan bir şeyi düzeltmeye çalışıp bozma incorrection n.
doğru zamanda olma/gerçekleşme temporarity n.
doğru kullanım correct use n.
doğru davranış correct behavior n.
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz bulging eye n.
doğru sonuç correct result n.
doğru tahmin correct guess n.
alından geriye doğru taranan saç (kümesi) quiff n.
erkeklerde saçları arkaya doğru tarama stili pompadour n.
doğru yol as-sirat al-mustaqim (the straight path) n.
doğru boyut correct size n.
uygun/doğru olan hareket proper action n.
dışa doğru cepleşme outpocketing n.
öne doğru çıkıntı yapma outpocketing n.
doğru bir seçim a correct choice n.
doğru yol the true path n.
daha küçükten daha büyüğe doğru olan akıl yürütme biçimi a minore ad maius argument n.
doğru davranış proper behavior n.
doğru davranış orthopraxy n.
doğru eylem orthopraxy n.
doğru yanlış tipi sorular true-false questions n.
saçı kabartmak için arkaya doğru tarama backcombing n.
geriye doğru kayma backsliding n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru sallanması abseiling n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru inmesi abseiling n.
yanlış doğru cetveli corrigenda n.
doğru güzergah right route n.
aşağıya doğru akım downdraught n.
doğru kişi right person n.
afetlerde doğru hareket tarzı proper course of action in disasters n.
doğru hareket tarzı proper course of action n.
doğru/mantıklı değerlendirme sound judgement n.
aşağı doğru kıvrılmış dudak downturned mouth n.
yaklaşan havanın yukarı doğru hareketi upwash n.
yukarıya doğru akım upwash n.
yukarı (doğru olan) hava akımı upwash n.
doğru haber accurate news n.
doğru haber true news n.
doğru tanımlama accurate description n.
doğru tercüme accurate translation n.
doğru çeviri accurate translation n.
doğru kişi the right person n.
doğru insan the right person n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsy n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsey n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi courtesy n.
doğru miktar correct quantity n.
doğru miktar right quantity n.
doğru bilinen yanlışlar false facts n.
Doğru tahmin accurate forecast n.
sahara çölünden kanarya adalarına doğru esen toz fırtınası calima n.
uzun, arkadan yukarı doğru kavis yapan bisiklet koltuğu banana seat n.
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması courbette n.
doğru fırsat right occasion n.
ileriye doğru sürme actuation n.
bir şeye doğru yuvarlanma advolution n.
bir şeye doğru akma adfluxion [obsolete] n.
doğru kabul etme acceptance n.
doğru kabul etme acceptation n.
bir bacağı göğse doğru çekip diğer bacağı uzatıp bedeni hafifçe geriye yaslayarak yapılan bir su atlayışı can opener n.
suya dizlerden birini karına doğru çekerek atlama can opener n.
şarabın, kadehin kenarından aşağıya doğru bıraktığı iz tears of wine n.
köpeklerin avının üzerine doğru uluyup havlaması abay n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rattail n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rat-tail n.
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme reasoning backward n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetence n.
merkeze doğru hareket centripetence n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetency n.
merkeze doğru hareket centripetency n.
doğru karar alma rectitude n.
doğru prosedür rectitude n.
uca doğru incelme tapering off n.
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) reguardant n.
yana doğru yapılan dans hareketi chassé n.
doğru olmayan şey nonfact n.
kuzeye doğru olma northerliness n.
doğru ve yanlış arasındaki ayrımların doğal doğal olgular temelinde yapılabileceğini savunan bir etik görüş naturalism n.
ahlaki açıdan doğru olan şeyler the good n.
doğru şekilde hizalama true n.
doğru şekilde hizalanma true n.
doğru konumda olma trueness n.
tabanına doğru daralan su bardağı tumbler cup n.
atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi two-track n.
yere doğru eğilme bending down n.
değerlerden ve doğru yoldan sapma deviation from values and the true path n.
iş mektubunda selamlamanın üstüne yerleştirilip mektubu doğru birime yönlendiren satır attention line n.
iyiye doğru değişim easing n.
iyiye doğru gelişim easing n.
son derece doğru olma ultraprecision n.
dışarı doğru akış effluxion n.
doğru olmama unaccurateness n.
baldırdaki kalınlığın bileğe doğru devam etmesi cankle n.
sağ kolunu yukarı kaldırıp elini ileri doğru uzatarak verilen selam sieg heil n.
doğru karar verme yeteneği judgement n.
doğru karar verme yeteneği judgment n.
doğru parçasının iki ucundan her biri endpoint n.
(doğru yoldan) sapma lapse n.
omuzdan bele doğru çaprazlama takılan bir kemer bandolier [obsolete] n.
dışarı doğru sürünme ereptation n.
doğru yoldan saptırmaya çalışmayan untempter n.
doğru olmayan şey untruism n.
doğru olmayan şey untruthfulness n.
doğru olmama unveracity n.
yukarıya doğru giden eğri upcurve n.
yukarıya doğru olan kavis upcurve n.
yukarı doğru büyüyen şeyler upgrowings n.
yukarı doğru olan akış upgush n.
postanın doğru ve hızlı şekilde iletilmesi için kullanılan dokuz basamaklı bir zip kodu zip + 4 n.
doğru ve dürüst kimse zaddik n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz bathtub n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz sitzmark n.
at nalındaki yukarı doğru çıkıntı beak n.
doğru his eupathy n.
(kumaş) doğru yüz face n.
doğru anlam value n.
doğru görünen şey verisimilitude n.
atın yana doğru giderken bir merkezin etrafında döndüğü bir yürüyüş şekli volt n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği daire volt n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği dairenin bulunduğu zemin volt n.
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen blaze n.
birbirlerine doğru yaklaştırıldıklarında bir nesneye istenen şekli veren veya bir objenin üzerine istenen damgayı basan kesme veya şekillendirme aleti çifti matrix n.
ipi dokuma tezgahına doğru çözmeye yarayan bir cihaz let-off n.
yukarıya doğru hareket levation n.
doğru ve gerçek olma mark n.
tam olarak doğru olmayan şey half-lie n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wing tip n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wingtip n.
kapının sağa veya sola doğru açılma özelliği hand n.
aşağı doğru meyil hang n.
aşağı doğru kıvrıklık hang n.
aşağı doğru düşüş hang n.
aşağı doğru eğim hanging n.
doğru tanımın ortaya koyduğu şey meaning in intension n.
şifa çemberi ile ilişkili olarak taşları dört yöne doğru özel bir desen oluşturacak şekilde dizerek inşa edilen taş anıt medicine-wheel n.
doğru meslek medium n.
doğru ifade aracı medium n.
doğru cevapları hızlı şekilde verme yetisiyle ölçülen zeka mental quickness n.
kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül fall n.
öne doğru hareket head n.
merkeze doğru eğimli zemin yüzeyi bowl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı branle n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı bransle n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı brawl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan bir denge adımı brawl n.
geriye doğru eğilen bir dansçının vücuduyla oluşturduğu kemer bridge n.
zirveye doğru güçlenerek ilerleme build n.
doğru eylem high road n.
doğru ancak hoş karşılanmayan açıklama home truth n.
değerini doğru dürüst anlayamama misappreciation n.
(bir şeyi) doğru veya tümüyle anlayamama misappreciation n.
alın borusunun tepesinden başlayıp arka aksa doğru uzanan bir çift küçük yan borudan oluşan bir bisiklet kasası mixte n.
doğru davranış ilkelerine uyma morality n.
doğru-yanlış çatışmasını içerip ahlaki ders çıkarılabilecek şey morality play n.
(kemik) doğru pozisyonuna geri gelme reposition n.
öne doğru çıkık diş gagtooth [obsolete] n.
(tepedeki taşlar) aşağıya doğru yuvarlanma hurl [scotland] n.
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle lunger n.
ileri doğru ani sıçrayış lunger n.
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun mystifier n.
aşağı doğru çıkıntı yapan su altındaki bir buz kütlesi bummock n.
kalçalarını hızla öne doğru itme bump n.
(koloni döneminde) üst katı alt katına göre öne doğru çıkık olan ev garrison house n.
(krikette) topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek için eğik sopa ile yapılan vuruş glance n.
doğru ahlaktan sapma obliquation n.
doğru izah right n.
doğru yorumlama right n.
sağa doğru 180 derece dönme rightabout n.
doğru eylem righteousness [obsolete] n.
doğru tutum righteousness [obsolete] n.
doğru nitelik righteousness [obsolete] n.
doğru davranış righteousness [obsolete] n.
gözü dışarı doğru çıkarma goggle n.
yukarı doğru v şeklini alan ip merdiven haul-up n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chimb n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chime n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chine n.
kibar toplum tarafından doğru bulunan davranış standartları decencies n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralization [us] n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralisation [uk] n.
değişmez ve kati şekilde bir sona doğru gitme determination n.
dil bilgisi kurallarının doğru kullanımına dikkat etme grammarianism n.
ava doğru ateş etme gunning n.
yukarı doğru hareket heave n.
test setindeki tahmini doğru cevap hit n.
kısa, öz ve doğru ifade one-liner n.
alından yukarı doğru taranmış saç roach n.
şakaktan yukarı doğru taranmış saç roach n.
deniz uçağının arkaya ve yukarı doğru attırdığı su tabakası roach n.
harekete geçmek için doğru zamanı belirlemeyi amaçlayan fal chronomancy n.
-e doğru savurma illision n.
'-e doğru vurma illision n.
içe doğru patlama implosion n.
doğru olmama dishonesty n.
tam doğru olmama inexactitude n.
kelimelerin harflerini doğru söyleme yarışması bee n.
doğru yolu kaybetmiş olma benightment n.
yukarı doğru eğim cock n.
genel ilke veya nedenlerden özele doğru akıl yürütme composition [obsolete] n.
kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi drive n.
belirli bir yere, nesneye doğru sürme drive-by n.
aşağı doğru dökülme downpour n.
aşağı doğru akma downpour n.
geriye doğru acele etme downrush n.
aşağı doğru hareket downshift n.
aşağı doğru sallama downswing n.
golf sopasını ileri ve aşağı doğru sallama downswing n.
(dağın tepesiden) aşağı doğru taşınan malzeme downwash n.
doğru örnekten sapma drift n.
amerika'nın erken koloni dönemine ait evlerde öne doğru çıkıntı yapan ikinci katın altındaki dikey kalasın ucu drop n.
doğru olmayan şey falsehood n.
doğru olmayan şey inaccuracy n.
nişancıya doğru gelen hedef incomer n.
içe doğru kavisli olma incurvity [obsolete] n.
iki pencere arasında duvara doğru yerleştirilen masa pier table n.
binadan yukarıya doğru yükselen bir dizi sütun pilotis n.
yemeğini didikleyip doğru düzgün yemeyen kimse pingler [dialect] [uk] n.
geriye doğru taranmış hacimli saç pompadour n.
at nalının önü veya yanındaki yukarı doğru çıkıntı clip n.
içe doğru büyüme ingrownness n.
içe doğru büyüyen şey ingrowth n.
içe doğru katlanma introsusception n.
içe doğru dönüş inturn n.
içe doğru dönük olma inversion n.
doğru-alternatif akım dönüşümü inversion n.
dorsal dudaktaki hücrelerin içe doğru büyümesiyle meydana gelen gastrula oluşumu involution n.
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki involution n.
içe doğru olma inwardness n.
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat isochronon n.
okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık play-lunch [new zealand] n.
bir taneden çok olana doğru gelişme differentiation n.
doğru olanın yapıldığına dair his conviction n.
yaprak bitinin öne doğru çıkık anteni cornicle n.
neyin doğru olduğuna karar verilemeyen durum corridor of uncertainty n.
doğru düzgünlük fettle n.
at yelesinin kulaklar arasından öne doğru uzayan tutamı forelock n.
tekerlerin çıkıp gitmemesi için dingil yataklarında öne doğru olan eğim gather n.
dışa doğru olan bir görüntü ornament n.
doğru telaffuz sanatı orthophony n.
dışa doğru yürüme outmarch n.
dışa doğru olan baskı outthrust n.
dışa doğru olma outwardness n.
(kereste tesviye aşamasında) aşağı doğru bastırmaya yarayan makine ayağı presser foot n.
yukarı doğru esneme pull n.
ileri doğru uzanma pull n.
doğru görmeye engel olan şeyler scale n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarp n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarpe n.
yukarı doğru tırmanışta geriye kaymayı önlemesi için kayağın altına takılan fok kürkünden veya daha kaba kürkten yapılmış bant sealskin n.
parçalar veya yüzeyler arasındaki kesin ve doğru temas seat n.
kuzeye doğru olma septentrionality n.
elbisenin boyun hattını kesintisiz şekilde ve daralarak gövdeye doğru takip eden takma yaka shawl collar n.
yana doğru düşme sideslip n.
yana doğru yatma sideslip n.
doğru kabul edilene aykırı düşünce free thought n.
kan akışını yavaşlatıp kanamayı durdurabilmek için kan damarının altındaki kemiğe doğru sıkıştırılabildiği nokta pressure point n.
doğru varsayma presumption n.
doğru kabul etme presumption n.
veri noktasından ikinci bir noktaya doğru saat yönünde ölçülen yatay açı grid bearing n.
ileri doğru uzatma protension n.
doğru davranış kuralları protocol n.
nesneyi geriye doğru itme pushback n.
bir diğer nesneyi geri doğru hareket ettiren alet pushback n.
yukarı doğru uçuş soar n.
derin sulama için toprağa doğru itilen, bahçe hortumuna bağlı sivri uçlu ve delikli boru spiker n.
amaç için doğru özellikleri taşıma suitableness n.
el ve ön kolunun dışa doğru dönmesi supination n.
geriye doğru dalgalar backwash n.
doğru bulma sympathy n.
doğru olmamak (saat) be off v.
geriye doğru kaymak slip back v.
iyiye doğru gitmek (hasta) progress v.
bir şeyi bir yere doğru uzatmak poke something at v.
doğru olmadığını kanıtlamak disprove v.
doğru yolda tutmak steady v.
doğru söylemek declare valid v.
gitmek (belirli bir yöne doğru) bear v.
doğru yazmak (imla kurallarına göre kelimeyi) spell v.
öne doğru adım atmak step forward v.
birini doğru dürüst haberdar etmemek keep someone guessing v.
doğru çıkmak prove to be right v.
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) sustain v.
doğru yolu göstermek lead to the right path v.
doğru durmak sit still v.
havaya doğru vurmak lob v.
doğru yoldan sapmak straggle v.
doğru yoldan saptırmak warp v.
doğuya doğru yapmak orient v.
yukarı doğru akmak upflow v.
doğru yoldan ayrılmamak go straight v.
içine doğru çekmek ensheathe v.
doğru çıkmak (bir tahmin) be on target v.
doğru yönelmek gravitate to v.
doğru yönelmek gravitate towards v.
geriye doğru sürmek back v.
yukarıya doğru meyletmek slope up v.
ileriye doğru sürmek propel v.
doğru tahmin etmek nick v.
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek pull someone over v.
doğru saymak consider true v.
doğru yoldan sapmak go astray v.
doğru yanıt vermekten kaçınmak fence v.
doğru yoldan saptırmak debauch v.
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek pull something over v.
doğuya doğru yapmak orientate v.
her zaman zamanı doğru göstermek (saat) keep time v.
bir yere doğru ilerlemek head for v.
soluk soluğa (belirli bir yöne doğru) yürümek puff v.
birine doğru söylemek be straight with v.
dönmek (bir yöne doğru) swing v.
iyiye doğru gitmek (hasta) make progress v.
birşeyin doğru olmadığını ispatlamak give the lie to something v.
doğru göstermek (bir yanlışı/doğru olmayan bir şeyi) gloss over v.
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak pull someone over v.
fırlayıp bir yere doğru koşmak make a bolt for v.
doğru dürüst düşünebilmek have one's wits about one v.
tepeden köke doğru kurumak die back v.
doğru gitmek verge on v.
geniş bir yay çizerek bir yöne doğru dönmek swing v.
doğru durmak stand straight v.
doğru yolda olmak be on the right road v.
içeriye doğru çevirmek turn in v.
yukarıya doğru uçmak fly upwards v.
bir yöne doğru eğilmek tilt v.
doğru durmak behave oneself v.
doğru anlamını anlamak fathom v.
doğru varsaymak postulate v.
saat her zaman zamanı doğru göstermek keep good time v.
eyerin önünden yukarı doğru uzanan tutamak saddlebow v.
doğru yoldan ayırmak pervert v.
dumanlar çıkararak ilerlemek (lokomotif/vapur belirli bir yöne doğru) puff v.
aşağıya doğru meyletmek dip v.
atılıvermek (ileriye doğru) plunge forward v.
bir yere doğru gidecek olmak be destined for v.
doğru adımlar atmak take the right steps v.
doğru yola getirmek steady v.
doğru olmayan bir şekilde kullanmak abuse v.
bir şeye doğru şöyle bir sallamak take a swipe at v.
geriye doğru saymak count down v.
dışarı doğru büyümek grow outward v.
tahmini doğru olmak hit the mark v.
geriye doğru döndürmek reverse v.
şiddetle içeriye doğru çekmek implode v.