çıkarmak - Turkish English Dictionary

çıkarmak

Meanings of "çıkarmak" in English Turkish Dictionary : 269 result(s)

Turkish English
Common Usage
çıkarmak eject v.
Press the small button to eject the CD from the computer.
CD'yi bilgisayardan çıkarmak için küçük düğmeye basın.

More Sentences
çıkarmak subtract v.
We could neither add nor subtract anything.
Hiçbir şey ekleyemiyor ya da çıkaramıyoruz.

More Sentences
çıkarmak take out v.
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation.
Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır.

More Sentences
çıkarmak remove v.
The bouquet looks better when you remove the roses.
Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.

More Sentences
General
çıkarmak strike v.
The truth is that this disease can strike anywhere and at any time.
Gerçek şu ki, bu hastalık her yerde ve her zaman ortaya çıkabilir.

More Sentences
çıkarmak get off v.
What time do you usually get off your work?
Genelde işten kaçta çıkarsın?

More Sentences
çıkarmak put out v.
Overseas subsidiaries are putting out top-of the-line products.
Yurt dışı şubeleri seçkin ürünler çıkarıyor.

More Sentences
çıkarmak get v.
Okay, we need to get you out of here fast.
Tamam, seni buradan hemen çıkarmamız lazım.

More Sentences
çıkarmak take v.
Surely it is better to take them out of the food chain?
Onları besin zincirinden çıkarmak daha iyi olmaz mı?

More Sentences
çıkarmak give off v.
Plants give off oxygen as they make food.
Bitkiler yemek yaparken oksijen çıkarır.

More Sentences
çıkarmak out v.
Tom whipped out his cellphone to take a picture.
Tom fotoğraf çekmek için cep telefonunu çıkardı.

More Sentences
çıkarmak drop v.
He was dropped from the team for using drugs.
Uyuşturucu kullandığı için takımdan çıkarıldı.

More Sentences
çıkarmak pull off v.
Tom pulled off his shoes.
Tom ayakkabılarını çıkardı.

More Sentences
çıkarmak produce v.
The Commission has produced a fine communication and rapporteur has done an excellent job.
Komisyon iyi bir tebliğ hazırlamış ve sözcü mükemmel bir iş çıkarmıştır.

More Sentences
çıkarmak cause v.
The lessons learnt about the SAPARD programme are also cause for concern.
SAPARD programından çıkarılan dersler de endişe kaynağıdır.

More Sentences
çıkarmak make out v.
I listened but couldn't make out what they were saying.
Ben dinledim ama onların ne söylediğini çıkaramadım.

More Sentences
çıkarmak start v.
Tom came here today looking to start a fight.
Tom bugün buraya kavga çıkarmak için geldi.

More Sentences
çıkarmak let out v.
He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
Abartılı bir inilti çıkardı ve elini kapı koluna koydu.

More Sentences
çıkarmak shoot out v.
The volcano shoots out flames and lava.
Yanardağ alevler ve lav çıkarıyor.

More Sentences
çıkarmak provoke v.
You need to stop provoking fights with Tom.
Tom'la kavga çıkarmayı bırakmalısın.

More Sentences
çıkarmak pull out v.
After the operation is completed, the flash drive can be pulled out.
İşlem tamamlandıktan sonra flash sürücü çıkarılabilir.

More Sentences
çıkarmak drive out v.
One nail drives out another.
Bir çivi diğerini çıkarır.

More Sentences
çıkarmak slip off v.
Mary slipped off her robe and got into the shower.
Mary bornozunu çıkarıp duşa girdi.

More Sentences
çıkarmak pick out v.
Tom picked out a yellow shirt for me to try on.
Tom denemem için sarı bir gömlek çıkardı.

More Sentences
çıkarmak read v.
I wouldn't read too much into it.
Çok fazla anlam çıkarmazdım.

More Sentences
çıkarmak scratch v.
I scratched him; he was too old to race for this league.
Ben onu çıkardım; bu ligde yarışmak için çok yaşlıydı.

More Sentences
çıkarmak disconnect v.
Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable.
Güç kablosunu modemden çıkarın, yaklaşık bir dakika bekleyin, sonra kabloyu yeniden bağlayın.

More Sentences
çıkarmak find v.
Time must be found to draw up a clear balance sheet on the Uruguay Round.
Uruguay Turu'na ilişkin net bir bilanço çıkarmak için zaman bulunmalıdır.

More Sentences
çıkarmak raise v.
Following a new wave of recruitment in March 2000, this number should be further raised to 10,347.
Mart 2000'deki yeni işe alım dalgasının ardından bu sayının 10,347'ye çıkarılması gerekmektedir.

More Sentences
çıkarmak elicit v.
In the process of discussions between the groups we elicited the facts, which even they had to agree.
Gruplar arasındaki tartışmalar sürecinde onların bile kabul etmek zorunda kaldığı gerçekleri ortaya çıkardık.

More Sentences
çıkarmak leave out v.
You should leave out these two lines.
Bu iki satırı çıkarmalısın.

More Sentences
çıkarmak publish v.
Her husband plans to publish a new monthly magazine.
Kocası yeni bir aylık dergi çıkarmayı planlıyor.

More Sentences
çıkarmak exude v.
During mating season many animals exude strong fragrances.
Çiftleşme sezonunda birçok hayvan güçlü güzel kokular çıkarır.

More Sentences
çıkarmak get out v.
Mom got out of the hospital a few days later.
Annem birkaç gün sonra hastaneden çıkarıldı.

More Sentences
çıkarmak present v.
I am fairly certain that this will present the Commission with further challenges.
Bunun Komisyonun karşısına başka zorluklar çıkaracağından oldukça eminim.

More Sentences
çıkarmak infer v.
As you will have inferred from what I have said, the Commission rejects the first option.
Söylediklerimden çıkaracağınız üzere, Komisyon ilk seçeneği reddetmektedir.

More Sentences
çıkarmak oust v.
Such personal attacks must be ousted from this House forever.
Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.

More Sentences
çıkarmak place v.
I can't quite place his accent.
Aksanını tam olarak çıkaramıyorum.

More Sentences
çıkarmak put v.
Is there a farmer who puts his animals out to pasture who can guarantee that they have not ingested wind-borne GMOs?
Hayvanlarını meraya çıkaran bir çiftçi, onların rüzgârla taşınan GDO'ları yutmadıklarını garanti edebilir mi?

More Sentences
çıkarmak stick out v.
He stuck out his tongue at his teacher.
Öğretmenine dilini çıkardı.

More Sentences
çıkarmak strip off v.
Pat stripped off his clothes and dived in.
Pat, elbiselerini çıkardı ve direkt daldı.

More Sentences
çıkarmak bring out v.
What is crucial is to bring out the truth.
Önemli olan gerçeği ortaya çıkarmaktır.

More Sentences
çıkarmak take off v.
They unlocked them, took off the rope that was binding them and then 20 minutes later they were locked and bound again.
Kapıların kilidini açtılar, onları bağlayan ipi çıkardılar ve 20 dakika sonra tekrar kilitlenip bağlandılar.

More Sentences
çıkarmak remove v.
That is why we put legislation in place to remove this specified risk material from the food chain.
İşte bu nedenle, bu belirli risk materyalini gıda zincirinden çıkarmak için bir mevzuat yürürlüğe koyduk.

More Sentences
çıkarmak exclude v.
That does not, however, mean that imprisonment and deportation should be excluded as punishments for serious crimes.
Ancak bu, hapis ve sınır dışı edilmenin ciddi suçların cezası olmaktan çıkarılması gerektiği anlamına da gelmiyor.

More Sentences
çıkarmak take out v.
We take out millions of tonnes of sand eels and scour the sea beds, and the cod eat sand eels.
Milyonlarca ton kum yılan balığı çıkarıp deniz yataklarını tarıyoruz ve morinalar kum yılan balıklarını yiyor.

More Sentences
çıkarmak eliminate v.
That would give us an opportunity to actually eliminate malaria as a disease.
Bu bize sıtmayı gerçekten bir hastalık olmaktan çıkarma olanağı verecektir.

More Sentences
çıkarmak extract v.
He has extracted a great many examples from the grammar book.
Dilbilgisi kitabından pek çok örnek çıkardı.

More Sentences
çıkarmak omit v.
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak arttırılmasına yönelik önerisi bu aşamada direktiften çıkarılmalıdır.

More Sentences
çıkarmak delete v.
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni direktifte yapılan ve bazı önemli hükümleri ekleyen ya da çıkaran önemli değişikliklere getiriyor.

More Sentences
çıkarmak subtract v.
Subtract three from eight and you get five.
Sekizden üçü çıkarırsan beş eder.

More Sentences
çıkarmak strip v.
She stripped off her shirt and threw it in the laundry basket.
Gömleğini çıkardı ve çamaşır sepetine attı.

More Sentences
çıkarmak take up v.
I was taken up to the third floor.
Beni üçüncü kata çıkardılar.

More Sentences
çıkarmak make v.
Make of that what you will.
Bundan ne çıkarırsanız çıkarın.

More Sentences
çıkarmak draw v.
He opened the trunk and drew out a box.
Bagajı açarak içinden bir kutu çıkardı.

More Sentences
çıkarmak withdraw v.
The child reached out and withdrew a toy from the chest.
Çocuk uzandı ve sandıktan bir oyuncak çıkardı.

More Sentences
Phrasals
çıkarmak subtract from (something) v.
It neither adds to nor subtracts from the problem.
Soruna ne bir şey ekler ne de ondan bir şey çıkarır.

More Sentences
çıkarmak get off v.
I have something I really want to get off my chest.
Gerçekten göğsümden çıkarmam gereken bir şeyim var.

More Sentences
Law
çıkarmak oust v.
Seriously, what is the European Union doing to oust the Turkish occupying army from Cyprus?
Cidden, Avrupa Birliği işgalci Türk ordusunu Kıbrıs'tan çıkarmak için ne yapıyor?

More Sentences
çıkarmak enact v.
Whatever legislation we enact will remain a paper tiger if we do not enforce it.
Hangi mevzuatı çıkarırsak çıkaralım, eğer onu uygulamazsak içi boş bir tehdit olarak kalacaktır.

More Sentences
Technical
çıkarmak delete v.
Who actually authorised the Convention to delete the goal of price stability from the catalogue of Union objectives?
Fiyat istikrarı hedefinin Birlik hedefleri kataloğundan çıkarılması için Konvansiyon'a gerçekte kim yetki verdi?

More Sentences
çıkarmak remove v.
I am not seeking to remove the Nassauer report from the agenda.
Nassauer raporunun gündemden çıkarılmasını talep etmiyorum.

More Sentences
çıkarmak take out v.
They used a pump to take out the water.
Suyu çıkarmak için bir pompa kullandılar.

More Sentences
çıkarmak strip v.
In Denmark, there is a concept known as asset stripping.
Danimarka'da varlıkların elden çıkarılması olarak bilinen bir kavram vardır.

More Sentences
çıkarmak subtract v.
The children are learning to add and subtract.
Çocuklar toplama ve çıkarma yapmayı öğreniyorlar.

More Sentences
çıkarmak omit v.
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak artırılmasına ilişkin önerisi bu aşamada yönergeden çıkarılmalıdır.

More Sentences
Computer
çıkarmak delete v.
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni yönergeye bazı önemli hükümler ekleyen ya da çıkaran maddi değişikliklere getiriyor.

More Sentences
Slang
çıkarmak cough up v.
What color was the phlegm that you coughed up?
Çıkardığınız balgam ne renkti?

More Sentences
Common Usage
çıkarmak deduct v.
çıkarmak bare v.
General
çıkarmak bare v.
çıkarmak descry v.
çıkarmak educe v.
çıkarmak off v.
çıkarmak bruit about v.
çıkarmak strike through v.
çıkarmak take from v.
çıkarmak rout out v.
çıkarmak reject v.
çıkarmak dislodge v.
çıkarmak foot v.
çıkarmak spit v.
çıkarmak give forth v.
çıkarmak extricate v.
çıkarmak protrude v.
çıkarmak exhaust v.
çıkarmak strike off v.
çıkarmak rest v.
çıkarmak enucleate v.
çıkarmak rule out v.
çıkarmak discharge v.
çıkarmak wipe up v.
çıkarmak haul up v.
çıkarmak order out v.
çıkarmak kill v.
çıkarmak excogitate v.
çıkarmak wipe out v.
çıkarmak draw off v.
çıkarmak skin v.
çıkarmak print out v.
çıkarmak discover v.
çıkarmak foot up v.
çıkarmak spew out v.
çıkarmak slip v.
çıkarmak dismantle v.
çıkarmak spew up v.
çıkarmak doff v.
çıkarmak put up v.
çıkarmak order off v.
çıkarmak rout up v.
çıkarmak eject v.
çıkarmak honk v.
çıkarmak throw off v.
çıkarmak blank v.
çıkarmak throw out v.
çıkarmak vent v.
çıkarmak put forth v.
çıkarmak elide v.
çıkarmak invent v.
çıkarmak vomit v.
çıkarmak draw out v.
çıkarmak emit v.
çıkarmak disentangle v.
çıkarmak excrete v.
çıkarmak void v.
çıkarmak abstract v.
çıkarmak turn out v.
çıkarmak expel v.
çıkarmak expulse v.
çıkarmak exhale v.
çıkarmak spew forth v.
çıkarmak winkle out v.
çıkarmak send out v.
çıkarmak unfix v.
çıkarmak hawk v.
çıkarmak displace v.
çıkarmak winnow out v.
çıkarmak touch off v.
çıkarmak divest v.
çıkarmak call forth v.
çıkarmak evolve v.
çıkarmak take something off v.
çıkarmak deduct v.
çıkarmak originate v.
çıkarmak dismiss v.
çıkarmak detach v.
çıkarmak pluck out v.
çıkarmak cast off v.
çıkarmak banish v.
çıkarmak discard v.
çıkarmak cast v.
çıkarmak concoct v.
çıkarmak substract v.
çıkarmak expunge v.
çıkarmak strike out v.
çıkarmak poke v.
çıkarmak unhinge v.
çıkarmak make a deduction of v.
çıkarmak scoop up v.
çıkarmak scoop out v.
çıkarmak scoop v.
çıkarmak ex v.
çıkarmak derive v.
çıkarmak null v.
çıkarmak remble [obsolete] v.
çıkarmak remue [french] v.
çıkarmak remeve [obsolete] v.
çıkarmak avale [obsolete] v.
çıkarmak egurgitate v.
çıkarmak elix [obsolete] v.
çıkarmak eloignate [obsolete] v.
çıkarmak eloinate [obsolete] v.
çıkarmak unfurnish v.
çıkarmak unlodge v.
çıkarmak unmantle v.
çıkarmak untether v.
çıkarmak excerp v.
çıkarmak bleed v.
çıkarmak lave [obsolete] v.
çıkarmak hoof v.
çıkarmak mount v.
çıkarmak muster (with) v.
çıkarmak rid v.
çıkarmak obtrude v.
çıkarmak deprive [obsolete] v.
çıkarmak diminish [obsolete] v.
çıkarmak off v.
çıkarmak offtake [obsolete] v.
çıkarmak rub v.
çıkarmak improve v.
çıkarmak deturb [obsolete] v.
çıkarmak deturbate v.
çıkarmak devest [obsolete] v.
çıkarmak dishabit [obsolete] v.
çıkarmak disposition v.
çıkarmak dispunct v.
çıkarmak dispunge [obsolete] v.
çıkarmak disclame [obsolete] v.
çıkarmak discriminate v.
çıkarmak flay v.
çıkarmak outtake v.
çıkarmak outthrust v.
çıkarmak scrumble v.
çıkarmak shake v.
çıkarmak shave v.
çıkarmak shift v.
çıkarmak slash v.
çıkarmak drive v.
çıkarmak pluck (away) v.
Phrasals
çıkarmak cancel out v.
çıkarmak draw out v.
çıkarmak thrust out v.
çıkarmak break out v.
çıkarmak cull out v.
çıkarmak chuck up v.
çıkarmak strip out v.
çıkarmak cut something from something v.
çıkarmak drop out v.
çıkarmak shave off v.
çıkarmak kick up v.
çıkarmak block out v.
çıkarmak bring on v.
çıkarmak deal out v.
çıkarmak deal out of v.
çıkarmak dump out v.
çıkarmak edge up v.
çıkarmak fetch out v.
çıkarmak fire out v.
çıkarmak set off [obsolete] v.
Colloquial
çıkarmak kick off v.
Idioms
çıkarmak chew the cheese v.
çıkarmak cast up (one's) accounts [obsolete] v.
Trade/Economic
çıkarmak float v.
çıkarmak deduct v.
çıkarmak issue v.
çıkarmak emit v.
Technical
çıkarmak dress out v.
çıkarmak extrude v.
çıkarmak issue v.
Computer
çıkarmak unmount v.
Medical
çıkarmak eluxate v.
Math
çıkarmak deduct v.
Marine Biology
çıkarmak bail v.
Philosophy
çıkarmak sublate v.
Archaic
çıkarmak retrench v.
çıkarmak dispose v.
çıkarmak conceive v.
çıkarmak dash v.
çıkarmak scry v.
Slang
çıkarmak blow beets v.
çıkarmak buick v.
çıkarmak sell buicks v.
çıkarmak cack v.
çıkarmak cack v.
çıkarmak cack v.
çıkarmak earp v.
çıkarmak dump a load v.
çıkarmak dump one's load v.
çıkarmak earl v.
çıkarmak talk to earl v.
çıkarmak earp v.
çıkarmak urp v.
çıkarmak fetch up v.
çıkarmak barf v.
çıkarmak hork v.
çıkarmak bust out v.
çıkarmak throw a map [obsolete] v.
çıkarmak dump a load v.
çıkarmak dump one's load v.

Meanings of "çıkarmak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
ortaya çıkarmak find out v.
Sami found out where Layla worked.
Sami, Leyla'nın nerede çalıştığını ortaya çıkardı.

More Sentences
meydana çıkarmak reveal v.
This very interesting test reveals your professional personality.
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.

More Sentences
ıskartaya çıkarmak discard v.
If the fishermen do not have quotas, these fish are discarded.
Eğer balıkçıların kotaları yoksa, bu balıklar ıskartaya çıkarılır.

More Sentences
tadını çıkarmak savor v.
You should savor this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.

More Sentences
tadını çıkarmak savour v.
You should savour this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.

More Sentences
tadını çıkarmak enjoy v.
We have enjoyed sound cooperation in the committee.
Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.

More Sentences
mezardan çıkarmak exhume v.
Sami's body was exhumed.
Sami'nin cesedi mezardan çıkarıldı.

More Sentences
ortaya çıkarmak reveal v.
The budget contains a perversion of solidarity, which in turn reveals a fourth deficit; a deficit of coherence.
Bütçe dayanışmanın saptırılmasını içeriyor ve bu da dördüncü bir açığı ortaya çıkarıyor; tutarlılık açığı.

More Sentences
baştan çıkarmak seduce v.
Linda tried to seduce Dan.
Linda Dan'i baştan çıkarmaya çalıştı.

More Sentences
General
raydan çıkarmak derail v.
We must not let the radical groups derail the political initiatives yet again.
Radikal grupların siyasi girişimleri bir kez daha rayından çıkarmasına izin vermemeliyiz.

More Sentences
çıkarmak (matematik) take away v.
10 take away 2 is 8.
10'dan 2'yi çıkarırsak 8 eder.

More Sentences
iki katına çıkarmak double v.
We propose to double the spending on science and society.
Bilim ve topluma yönelik harcamaların iki katına çıkarılmasını öneriyoruz.

More Sentences
tıpasını çıkarmak uncork v.
Tom uncorked a bottle of wine.
Tom bir şişe şarabını tıpasını çıkardı.

More Sentences
yürüyüşe çıkarmak walk v.
Tom and Mary often take walks together.
Tom ve Mary sık sık birlikte yürüyüşe çıkarlar.

More Sentences
tadını çıkarmak bask v.
Tell her that I am basking in the sun.
Ona güneşin tadını çıkardığımı söyle.

More Sentences
haklı çıkarmak vindicate v.
The EU can now vindicate its claim to a place on the world stage by brokering this strategy.
AB şimdi bu stratejiye aracılık ederek dünya sahnesinde yer alma iddiasını haklı çıkarabilir.

More Sentences
hurdaya çıkarmak junk v.
A tree fell on my new car and I had to junk it.
Yeni arabamın üzerine bir ağaç düştü ve onu hurdaya çıkarmak zorunda kaldım.

More Sentences
elden çıkarmak sell out v.
So small farmers from Haiti to Mexico and Mozambique to Tanzania are simply selling up and selling out.
Haiti'den Meksika'ya, Mozambik'ten Tanzanya'ya kadar küçük çiftçiler basitçe elden çıkarıyor ve satıyor.

More Sentences
ortaya çıkarmak disclose v.
They opened the curtain and disclosed the grand prize.
Perdeyi açarak büyük ödülü ortaya çıkardılar.

More Sentences
temize çıkarmak exonerate v.
Thus he exonerates the dealers and capitalist society and condemns young people.
Böylece satıcıları ve kapitalist toplumu temize çıkarıyor ve gençleri kınıyor.

More Sentences
ortaya çıkarmak ferret out v.
What new facts did you manage to ferret out?
Hangi yeni gerçekleri ortaya çıkarmayı başardın?

More Sentences
ses çıkarmak let out v.
The banshee let out a blood-curdling scream.
Ölüm perisi kan donduran bir çığlık sesi çıkardı.

More Sentences
buhar çıkarmak steam v.
The kettle started steaming within two minutes.
Su ısıtıcısı iki dakika içinde buhar çıkarmaya başladı.

More Sentences
davetiye çıkarmak invite v.
Nor does anyone suggest that he might be inviting crime.
Kimse onun suça davetiye çıkardığını da iddia etmiyor.

More Sentences
duman çıkarmak smoke v.
His chimney isn't smoking.
Bacası duman çıkarmıyor.

More Sentences
kavga çıkarmak pick a fight v.
It is intolerable that you should pick a fight like this here in the European Parliament.
Avrupa Parlamentosunda bu şekilde bir kavga çıkarmanız kabul edilemez.

More Sentences
tahta çıkarmak enthrone v.
The newly crowned king was enthroned in an elaborate ceremony.
Tacını yeni giyen kral, ihtimam dolu bir törenle tahta çıkarıldı.

More Sentences
bir şeyi çıkarmak take something off v.
I was very warmly dressed, so I came back to take something off.
Çok kalın giyinmiştim, bu yüzden bir şeyler çıkarmak için geri döndüm.

More Sentences
elden çıkarmak get rid of v.
But, it's just so hard to get rid of a classic.
Ancak bir klasiği elden çıkarmak öyle zor ki.

More Sentences
iki katına çıkarmak redouble v.
Consequently, it is incumbent on us to pull together and redouble our efforts on behalf of the European Union.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği adına el ele vermek ve çabalarımızı iki katına çıkarmak hepimizin görevidir.

More Sentences
anlam çıkarmak make out v.
I can't make out the meaning of this sentence.
Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.

More Sentences
temize çıkarmak clear v.
Can you produce evidence to clear him?
Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin?

More Sentences
rezalet çıkarmak make a scene v.
Don't make a scene in public.
Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.

More Sentences
topraktan çıkarmak unearth v.
Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.
Sıra sıra patatesler topraktan çıkarılır ve bir çapayla toplanır.

More Sentences
insanlıktan çıkarmak dehumanize v.
Sami dehumanized his victims.
Sami kurbanlarını insanlıktan çıkardı.

More Sentences
evinden çıkarmak dispossess v.
The landlord threatened to dispossess the tenants.
Ev sahibi, kiracıları evden çıkarmakla tehdit etti.

More Sentences
gaz çıkarmak fart v.
I wasn't the one who just farted.
Şimdi gaz çıkaran ben değildim.

More Sentences
ön plana çıkarmak feature v.
His movies often feature strong female characters.
Onun filmleri genellikle güçlü kadın karakterleri ön plana çıkarır.

More Sentences
adını listeden çıkarmak cross off v.
Your name has been crossed off the list.
Adın listeden çıkarıldı.

More Sentences
kızamık çıkarmak have the measles v.
Tom has the measles.
Tom kızamık çıkardı.

More Sentences
yıkayarak çıkarmak wash out v.
The ink stain will not wash out.
Mürekkep lekesinin yıkamayla çıkacağı yok.

More Sentences
çileden çıkarmak infuriate v.
Yet there are a number of infuriating aspects, because everything takes so long.
Yine de her şey çok uzun sürdüğü için çileden çıkaran bir takım hususlar var.

More Sentences
olay çıkarmak make a scene v.
Do not make a scene in front of everyone.
Herkesin önünde olay çıkarma.

More Sentences
tadını çıkarmak enjoy v.
I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.

More Sentences
işten çıkarmak fire v.
I just fired Tom.
Tom'u daha yeni işten çıkardım.

More Sentences
mezardan çıkarmak exhume v.
The police exhumed Fadil's body.
Polis, Fadıl'ın cesedini mezardan çıkardı.

More Sentences
boşa çıkarmak frustrate v.
Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans.
Tom gizlice Mary'nin planlarını boşa çıkarma girişiminde bulundu.

More Sentences
açığa çıkarmak disclose v.
He disclosed my secret.
O, sırrımı açığa çıkardı.

More Sentences
boşa çıkarmak defeat v.
That would defeat the purpose.
Bu amacımızı boşa çıkarır.

More Sentences
kancasını çıkarmak unhook v.
Tom unhooked the fish and released it back into the water.
Tom balığın kancasını çıkardı ve onu suya geri bıraktı.

More Sentences
mantarını çıkarmak (şişenin) uncork v.
I uncorked one.
Birinin mantarını çıkardım.

More Sentences
tutup karaya çıkarmak (balık) land v.
Tom landed a big trout.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.

More Sentences
karaya çıkarmak land v.
It costs more and more to land fewer and fewer fish.
Giderek daha az balığı karaya çıkarmak giderek daha pahalıya mal oluyor.

More Sentences
boşa çıkarmak disappoint v.
We therefore have a huge responsibility not to disappoint their expectations.
Dolayısıyla onların beklentilerini boşa çıkarmamak gibi büyük bir sorumluluğumuz var.

More Sentences
sonuç çıkarmak draw a conclusion v.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

More Sentences
satılığa çıkarmak put up v.
Father put up the house for sale.
Babam evi satılığa çıkardı.

More Sentences
baklayı ağzından çıkarmak spill the beans v.
She may spill the beans.
Baklayı ağzından çıkarabilir.

More Sentences
kesip çıkarmak cut out v.
Jackson asked the doctor to cut out the bullet at once.
Jackson doktordan kurşunu hemen kesip çıkarmasını istedi.

More Sentences
baştan çıkarmak tempt v.
She tempted him.
Onu baştan çıkardı.

More Sentences
ses çıkarmak speak v.
When they came for the Jews, I did not speak out because I was not a Jew.
Yahudiler için geldiklerinde sesimi çıkarmadım çünkü ben Yahudi değildim.

More Sentences
ortaya çıkarmak uncover v.
Is it innovation in surveillance that will enable us to uncover sleepers in the future?
Gelecekte uyuyanları ortaya çıkarmamızı sağlayacak olan şey gözetim alanındaki yenilikler mi?

More Sentences
anlam çıkarmak make v.
What is the consumer supposed to make of all this?
Tüketicinin tüm bunlardan ne anlam çıkarması gerekiyor?

More Sentences
sonuç çıkarmak deduce v.
From that assumption you deduce that immigration is a right, and an actionable one at that.
Bu varsayımdan göçün bir hak olduğu ve hatta eyleme geçirilebilir bir hak olduğu sonucunu çıkarıyorsunuz.

More Sentences
dışarı çıkarmak stick out v.
Tom stuck out his tongue to try and catch snowflakes.
Tom kar tanelerini yakalamaya çalışmak için dilini dışarı çıkardı.

More Sentences
temize çıkarmak vindicate v.
Sami wanted to vindicate himself.
Sami kendini temize çıkarmak istiyordu.

More Sentences
giysilerini çıkarmak strip v.
The boy stripped off his clothes.
Erkek çocuk giysilerini çıkardı.

More Sentences
Common Usage
buhar çıkarmak vapor v.
buhar çıkarmak vapour v.
ıskartaya çıkarmak scrap v.
taş ocağından çıkarmak quarry v.
temize çıkarmak acquit v.
atmak (çıkarmak gibi) discard v.
satışa çıkarmak release v.
yerinden çıkarmak displace v.
ıslık sesi çıkarmak swish v.
su yüzüne çıkarmak reveal v.
duman çıkarmak belch v.
General
cevizin içini çıkarmak için kullanılan sivri uçlu araç nutpick n.
manzaranın tadını çıkarmak enjoy the scenery n.
(içecek) küçük gaz baloncukları çıkarmak effervescence n.
erkekleri baştan çıkarmak için cinsel çekiciliğini kullanan kadın vamp n.
(aktör) tanıtımlarda ön plana çıkarmak billing n.
yangın çıkarmak için kullanılan kibrit locofoco n.
toprağı çıkarmak deterration n.
halka ve bıçak ağzından oluşan ve tonsil benzeri çıkıntılı yapıları kesip çıkarmak için kullanılan cerrahi bir alet guillotine n.
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik spile hole n.
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik spilehole n.
model çıkarmak için masa üzerine kumaş seren kimse spreader n.
göklere çıkarmak beslaver v.
anlam çıkarmak make sense out of v.
idrar çıkarmak urinate v.
yoldan çıkarmak mislead v.
çıkarmak (egzoz/duman vb'ni) exhale v.
hırıltılı bir ses çıkarmak wheeze v.
diş çıkarmak grow teeth v.
aklından çıkarmak give up thought of v.
tartışma çıkarmak hassle v.
çıngar çıkarmak make a row v.
mavi kopya çıkarmak blueprint v.
leke çıkarmak remove a stain v.
emme sesi çıkarmak suck v.
papazlıktan çıkarmak unfrock v.
çıkarmak (bir şeyi bir yerden) withdraw from v.
vatandaşlıktan çıkarmak denationalize v.
bela çıkarmak make trouble v.
pestilini çıkarmak squelch v.
ortaya çıkarmak determine v.
kaz sesi çıkarmak honk v.
ıskartaya çıkarmak junk v.
çileden çıkarmak impassion v.
açığa çıkarmak debunk v.
yürüyüşe çıkarmak take somebody for a walk v.
öksürüğe benzeyen ses çıkarmak sputter v.
hırsını çıkarmak vent one's spleen on v.
ortaya çıkarmak show up v.
olay çıkarmak stir up trouble v.
göklere çıkarmak extol v.
çekirdeğini çıkarmak core v.
radyografisini çıkarmak radiograph v.
birinin turşusunu çıkarmak fag someone out v.
hindi gibi sesler çıkarmak gobble v.
bağırsaklarını çıkarmak disembowel v.
yalancı çıkarmak belie v.
maskeyi çıkarmak dismask v.
uyumsuz ses çıkarmak jangle v.
karışıklık çıkarmak pie v.
tadını çıkarmak luxuriate in v.
karışıklık çıkarmak kick up a row v.
başını suya sokup çıkarmak duck v.
üç kopyasını çıkarmak triplicate v.
birini saklandığı yerden çıkarmak flush someone out v.
meydana çıkarmak unearth v.
ses çıkarmak beep v.
meydana çıkarmak expose v.
pestilini çıkarmak beat smb. into a jelly v.
müşkülat çıkarmak raise difficulties v.
vıcık vıcık bir yerden yürürken ayak sesi çıkarmak squelch v.
meydana çıkarmak uncloak v.
birini apar topar bir yerden çıkarmak hustle someone out of v.
rezalet çıkarmak scandalize v.
kuyruk acısını çıkarmak square accounts with v.
kaş yapayım derken göz çıkarmak make things worse v.
satışa çıkarmak market v.
çıkarmak (maden) mine v.
çıkarmak (resmi giysisini) disrobe v.
duygularını giderek doruğa çıkarmak work up v.
problem çıkarmak stir up trouble v.
pestilini çıkarmak exhaust v.
çıt sesi çıkarmak click v.
çok tiz bir ses çıkarmak squeal v.
içini dışına çıkarmak turn inside out v.
pıtrağını çıkarmak bur v.
yatağından çıkarmak rouse up v.
çıkarmak (inilti/ses) utter v.
çıkarmak (özünü/suyunu) extract v.
zehrini çıkarmak detoxicate v.
gümrükten çıkarmak clear through the customs v.
üstünü çıkarmak take off one's clothes v.
kınından çıkarmak unsheathe v.
aklından çıkarmak dismiss from one's mind v.
umudunu boşa çıkarmak disappoint v.
birini iterek (bir yerden) çıkarmak push someone out of v.
kabuğunu çıkarmak (karidesin) peel v.
ortaya çıkarmak unveil v.
çileden çıkarmak exasperate v.
piyasaya çıkarmak put on the market v.
meydana çıkarmak nail v.
sonuç çıkarmak induce v.
ortaya çıkarmak bring to pass v.
karışıklık çıkarmak riot v.
ıslık gibi ses çıkarmak (havada hareket ederken) swish v.
içini çıkarmak core v.
saklandığı yerden çıkarmak flush out v.
infaz için kayıtlardan çıkarmak estreat v.
özünü çıkarmak distil v.
baştan çıkarmak pervert v.
kopyasını çıkarmak reproduce v.
suçlu çıkarmak find guilty v.
ördek sesi çıkarmak quack v.
bir eserin açık saçık görülen yerlerini çıkarmak bowdlerize v.
kürekleyerek çıkarmak (gömülmüş birini/bir şeyi) dig out v.
yenilik çıkarmak innovate v.
bir şeyi satışa çıkarmak put something up for sale v.
pestilini çıkarmak give a good beating v.
beş katına çıkarmak quintuple v.
işten çıkarmak remove v.
dedikodu çıkarmak spread rumors v.
acısını çıkarmak vent something on v.
tıkaç veya kapağını çıkarmak unstop v.
meydana çıkarmak bring out v.
baştan çıkarmak entice v.
boşa çıkarmak negate v.
elden çıkarmak unload v.
meydana çıkarmak deterrer v.
silip çıkarmak rub off v.
keyfini çıkarmak get a kick out of v.
boşa çıkarmak invalidate v.
dilini çıkarmak put out one's tongue v.
ses çıkarmak noise v.
satışa çıkarmak put something on the market v.
haklı çıkarmak warrant v.
yüz katına çıkarmak centuplicate v.
çekirdeğini çıkarmak pit v.
maraza çıkarmak provoke a quarrel v.
göklere çıkarmak magnify v.
bazı tohum ve meyvelerin kabuğunu çıkarmak husk v.
kepçe ile çıkarmak scoop up v.
çamurdan çekip çıkarmak raise somebody from the dunghill v.
karbonu çıkarmak decarbonize v.
kargaşa çıkarmak riot v.
cüruftan camı çıkarmak devitrify v.
elbiselerini çıkarmak unclothe v.
ne olduğunu çıkarmak identify v.
acısını çıkarmak get even with somebody v.
müşkülat çıkarmak cause problems v.
tedavüle çıkarmak issue v.
göklere çıkarmak flatter v.
satılığa çıkarmak put up for sale v.
iki misline çıkarmak redouble v.
kamburunu çıkarmak arch the back v.
çürüğe çıkarmak invalid somebody out of the army v.
cik cik diye ses çıkarmak peep v.
kamburunu çıkarmak arch v.
hır çıkarmak start a quarrel v.
boru gibi ses çıkarmak blare v.
zevkini çıkarmak luxuriate in v.
ümidini boşa çıkarmak disappoint v.
ortaya çıkarmak detect v.
kabuğunu çıkarmak unshell v.
piyasaya çok miktarda kağıt para çıkarmak inflate v.
bir şeyi meydana çıkarmak smoke something out v.
çıkarmak (vücuttan) excrete v.
boşa çıkarmak baffle v.
çıkarmak (duman) throw off v.
meydana çıkarmak dig up v.
ıskartaya çıkarmak reject v.
baştan çıkarmak debauch v.
tık sesi çıkarmak click v.
suyunu çıkarmak ream out v.
daha yukarı çıkarmak uprise v.
göklere çıkarmak build up v.
giysisini çıkarmak disrobe v.
topraktan çıkarmak deterrer v.
keskin ses çıkarmak make a sharp sound v.
kesit çıkarmak transect v.
ortaya çıkarmak unravel v.
menteşelerini çıkarmak unhinge v.
birini saklandığı yerden çıkarmak flush somebody out v.
boşa çıkarmak cancel v.
tedavüle çıkarmak (parayı) circulate v.
patırtı çıkarmak kick up a row v.
açığa çıkarmak show up v.
ağlamaklı ses çıkarmak wawl v.
kamburunu çıkarmak stoop v.
çileden çıkarmak incense v.
hızla çıkarmak whip off v.
suretini çıkarmak copy v.
zevkini çıkarmak glory in something v.
temize çıkarmak exculpate v.
mezardan çıkarmak deterrer v.
baştan çıkarmak inveigle v.
kepçe ile çıkarmak scoop out v.
sonuç çıkarmak educe v.
cin çıkarmak exorcize v.
yalanını çıkarmak show up somebody's lies v.
çıkarmak (belirli bir ses) go v.
açığa çıkarmak extricate v.
baştan çıkarmak entice away v.
ipliğini pazara çıkarmak air somebody's dirty linen in public v.
kendi masrafını çıkarmak pay for itself v.
göklere çıkarmak sing somebody's praise v.
açığa çıkarmak drag up v.
oyup çıkarmak gouge out v.
boşa çıkarmak nullify v.
sıkıp çıkarmak wring v.
temize çıkarmak purify v.
öksürerek çıkarmak expectorate v.
barodan çıkarmak disbar v.
açığa çıkarmak unclothe v.
üstünü çıkarmak strip v.
civciv çıkarmak hatch v.
ortaya çıkarmak bring out v.
ortaya çıkarmak get at v.
hırgür çıkarmak start a quarrel v.
ipliğini pazara çıkarmak disclose a secret of someone v.
meydana çıkarmak show v.
ortaya çıkarmak smoke out v.
yatağından çıkarmak rout out v.
elden çıkarmak close out v.
ipliğini pazara çıkarmak air somebody's dirty laundry in public v.
haritasını çıkarmak plot v.
göklere çıkarmak rave about v.
gazete çıkarmak publish a newspaper v.
haklı çıkarmak prove somebody right v.
içini çıkarmak empty v.
tahta çıkarmak throne v.
ıslık gibi ses çıkarmak sing v.
arayıp çıkarmak dig out v.
taşocağından çıkarmak quarry from v.
güçlükle çıkarmak (inilti) heave v.
hatırından çıkarmak forget v.
maksimuma çıkarmak maximise v.
gürültü çıkarmak kick up a row v.
silip çıkarmak rub out v.
meydana çıkarmak elicit v.
temize çıkarmak disculpate v.
temize çıkarmak absolve v.
açığa çıkarmak bring out into the open v.
çıngar çıkarmak kick up a row v.
azizler mertebesine çıkarmak saint v.
ses çıkarmak clatter v.
suyunu çıkarmak squeeze v.
foyasını çıkarmak unmask v.
göklere çıkarmak emblazon v.
sonuç çıkarmak read v.
ses çıkarmak utter v.
klişe çıkarmak rub v.
havuzdan çıkarmak undock v.
çürüğe çıkarmak invalid v.
suret çıkarmak make a copy v.
homurtu çıkarmak whirry v.
tiz ses çıkarmak squeal v.
zorluk çıkarmak push about v.
açığa çıkarmak display v.
elden çıkarmak throw away v.
boşa çıkarmak shoot down v.
isyan çıkarmak roust v.
ortaya çıkarmak uncloak v.
açığa çıkarmak remove from a government office v.
madeni ses çıkarmak clangor v.
kargaşa çıkarmak incite anarchy v.
kopyasını çıkarmak copy out v.
pestilini çıkarmak tire out v.
donanımı çıkarmak unrig v.
haç çıkarmak cross oneself v.
zor durumdan çıkarmak extricate v.
vidalarını çıkarmak unscrew v.
topraktan çıkarmak lift v.
tellerini çıkarmak unstring v.
göklere çıkarmak enthrone v.
anayasa çıkarmak issue a constitution v.
günah çıkarmak disbosom v.
küp çıkarmak cube v.
tadını çıkarmak enjoy fully v.
buhar çıkarmak reek v.
emekli aylığı vererek işten çıkarmak pension off v.
öfkesini birinden çıkarmak wreak one's anger on v.
ortaya çıkarmak throw into relief v.
meydana çıkarmak disclose v.
yeniden ortaya çıkarmak resuscitate v.
uygunsuz kısımları çıkarmak bowdlerize v.
ıslık gibi ses çıkarmak woosh v.
sorun çıkarmak act up v.
boşa çıkarmak prick the bubble v.
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak strain something out of v.
kesip çıkarmak excise v.
para çıkarmak issue money v.
suyla çıkarmak wash away v.
kurbağa gibi ses çıkarmak croak v.
cebinden çıkarmak outdo somebody v.
elden çıkarmak remainder v.
bip sesi çıkarmak bleep v.
çıngar çıkarmak make a scene v.
ortaya çıkarmak conceive v.
yukarı çıkarmak fetch up v.
karaya çıkarmak put ashore v.
maden çıkarmak mine v.
balgam çıkarmak spit out thick wads of phlegm v.
elden çıkarmak sell something off v.
kadınlıktan çıkarmak unsex v.
madeni ses çıkarmak clank v.
ortaya çıkarmak unearth v.
boğuk ses çıkarmak croak v.
gözden çıkarmak be willing to pay v.
haklı çıkarmak legitimize v.
üstünden elbise çıkarmak take off v.
kaz sesi çıkarmak gaggle v.
gemiden çıkarmak unship v.
ortaya çıkarmak pick out v.
karanlık çıkarmak (foto) underexpose v.
aklından çıkarmak put out of mind v.
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak remainder v.
kepçe ile çıkarmak scoop v.
tıpasını çıkarmak unstop v.
ortaya çıkarmak create v.
acısını çıkarmak even (out/up) v.
boşa çıkarmak let down v.
tapasını çıkarmak (şişenin) uncork v.
suya bastırarak bir şeyi çıkarmak soak out v.
açığa çıkarmak dismissal v.
çekirdeğini çıkarmak stone v.
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) expurgate v.
kayışını çıkarmak unstrap v.
elden çıkarmak push off v.
posasını çıkarmak squeeze almost to death v.
suyunu çıkarmak cream v.
kadrodan çıkarmak disestablish v.
fotokopisini çekmek/çıkarmak photocopy v.
göklere çıkarmak oversell v.
kabuğunu çıkarmak hull v.
ses vb genizden çıkarmak nose v.
suyunu çıkarmak dewater v.
pestilini çıkarmak pound somebody to a jelly v.
mezardan çıkarmak disinter v.
satılığa çıkarmak offer for sale v.
açığa çıkarmak bring into relief v.
boyunduruğunu çıkarmak unyoke v.
kesip çıkarmak extirpate v.
çıkarmak (kusarak) regurgitate v.
karışıklık çıkarmak cause a disturbance v.
piyasaya çıkarmak issue v.
dinden imandan çıkarmak be enough to make a saint swear v.
bir şeyi ön plana çıkarmak give something prominence v.
temizleyerek çıkarmak wash out v.
rızkını çıkarmak earn one's daily bread v.
işten çıkarmak discharge v.
ortaya çıkarmak call forth v.
topraktan çıkarmak disinter v.
sınıftan çıkarmak declass v.
ortaya çıkarmak deduce v.
meydana çıkarmak bring to light v.
foyasını meydana çıkarmak debunk v.
kafeinini çıkarmak decaffeinate v.
boru gibi ses çıkarmak trumpet v.
kadastrosunu çıkarmak make a cadastral survey v.
çekip çıkarmak pull off v.
yerinden çıkarmak dislodge v.
karaya çıkarmak debark v.
çok duman çıkarmak billow v.
kalın ve gür ses çıkarmak thunder v.
hadise çıkarmak provoke an incident v.
gün yüzüne çıkarmak bring to light v.
çengelden çıkarmak unhook v.
çürüğe çıkarmak scrap v.
öcünü çıkarmak avenge v.
toprağı kazıp çıkarmak unearth v.
suçlu çıkarmak incriminate v.
elden çıkarmak part v.
emir çıkarmak enact v.
tadını çıkarmak discuss v.
özünü çıkarmak extract v.
insanlıktan çıkarmak unman v.
arıza çıkarmak act up v.
ders çıkarmak take lessons from v.
geri çıkarmak disannex v.
foyasını çıkarmak prick the bubble v.
düşme sesi çıkarmak thud v.
tadını çıkarmak make the most of it v.
baştan çıkarmak deprave v.
meydana çıkarmak discover v.
sucuğunu çıkarmak tire out v.
duman çıkarmak fume v.
birdenbire çıkarmak whip out v.
yüzeye çıkarmak (denizaltı) surface v.
sihirle çıkarmak conjure v.
ortaya çıkarmak bring into the open v.
baştan çıkarmak allure v.
karışıklık çıkarmak cause a bedlam v.
tadını çıkarmak drink in v.
eritip cürufunu çıkarmak scorify v.
tuzunu çıkarmak desalinise v.
yoldan çıkarmak abet v.
özünü çıkarmak distill v.
baştan çıkarmak lead astray v.
kancadan çıkarmak unhook v.
albümünü çıkarmak release record v.
ağaca çıkarmak tree v.
sıkıp çıkarmak extrude v.
hayal aleminden çıkarmak disillusion v.
meydana çıkarmak engender v.
kendini öne çıkarmak thrust oneself forward v.
şapkasını çıkarmak uncap v.
çıkarmak (giysiyi) pull off v.
kavga çıkarmak pick a quarrel v.
çıkarmak (giysiyi) slip off v.
olay çıkarmak kick up a fuss v.
acısını çıkarmak be even v.
foyasını meydana çıkarmak unmask v.
tiz bir ses çıkarmak screech v.
daldırıp çıkarmak duck v.
yerinden çıkarmak displant v.
yerinden çıkarmak unsettle v.
hızla çıkarmak whisk v.
kazarak çıkarmak grub up v.
haklı çıkarmak excuse v.
çıkarmak (bir sayıyı) take v.
asker çıkarmak land troops v.
deliğinden çıkarmak unearth v.
papazlıktan çıkarmak disfrock v.
kalıbını çıkarmak model v.
ayyakkabı çıkarmak take off one's shoes v.
giysilerini çıkarmak undress v.
çekirdeğini çıkarmak seed v.
göklere çıkarmak celebrate v.
çıkarmak (şapka, ceket vb) doff v.
resmi onaylı suretini çıkarmak exemplify v.
sahaya çıkarmak (bir spor takımını) field v.
ıskartaya çıkarmak cull v.
dini olmaktan çıkarmak deconsecrate v.
haklı çıkarmak legitimatize v.