|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
çıkarmak |
eject v.
|
|
Press the small button to eject the CD from the computer.
CD'yi bilgisayardan çıkarmak için küçük düğmeye basın.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
We could neither add nor subtract anything.
Hiçbir şey ekleyemiyor ya da çıkaramıyoruz.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
çıkarmak |
take out v.
|
|
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation.
Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
çıkarmak |
remove v.
|
|
The bouquet looks better when you remove the roses.
Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
çıkarmak |
strike v.
|
|
The truth is that this disease can strike anywhere and at any time.
Gerçek şu ki, bu hastalık her yerde ve her zaman ortaya çıkabilir.
More Sentences
|
6 |
General |
çıkarmak |
get off v.
|
|
What time do you usually get off your work?
Genelde işten kaçta çıkarsın?
More Sentences
|
7 |
General |
çıkarmak |
put out v.
|
|
Overseas subsidiaries are putting out top-of the-line products.
Yurt dışı şubeleri seçkin ürünler çıkarıyor.
More Sentences
|
8 |
General |
çıkarmak |
get v.
|
|
Okay, we need to get you out of here fast.
Tamam, seni buradan hemen çıkarmamız lazım.
More Sentences
|
9 |
General |
çıkarmak |
take v.
|
|
Surely it is better to take them out of the food chain?
Onları besin zincirinden çıkarmak daha iyi olmaz mı?
More Sentences
|
10 |
General |
çıkarmak |
give off v.
|
|
Plants give off oxygen as they make food.
Bitkiler yemek yaparken oksijen çıkarır.
More Sentences
|
11 |
General |
çıkarmak |
out v.
|
|
Tom whipped out his cellphone to take a picture.
Tom fotoğraf çekmek için cep telefonunu çıkardı.
More Sentences
|
12 |
General |
çıkarmak |
drop v.
|
|
He was dropped from the team for using drugs.
Uyuşturucu kullandığı için takımdan çıkarıldı.
More Sentences
|
13 |
General |
çıkarmak |
pull off v.
|
|
Tom pulled off his shoes.
Tom ayakkabılarını çıkardı.
More Sentences
|
14 |
General |
çıkarmak |
produce v.
|
|
The Commission has produced a fine communication and rapporteur has done an excellent job.
Komisyon iyi bir tebliğ hazırlamış ve sözcü mükemmel bir iş çıkarmıştır.
More Sentences
|
15 |
General |
çıkarmak |
cause v.
|
|
The lessons learnt about the SAPARD programme are also cause for concern.
SAPARD programından çıkarılan dersler de endişe kaynağıdır.
More Sentences
|
16 |
General |
çıkarmak |
make out v.
|
|
I listened but couldn't make out what they were saying.
Ben dinledim ama onların ne söylediğini çıkaramadım.
More Sentences
|
17 |
General |
çıkarmak |
start v.
|
|
Tom came here today looking to start a fight.
Tom bugün buraya kavga çıkarmak için geldi.
More Sentences
|
18 |
General |
çıkarmak |
let out v.
|
|
He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
Abartılı bir inilti çıkardı ve elini kapı koluna koydu.
More Sentences
|
19 |
General |
çıkarmak |
shoot out v.
|
|
The volcano shoots out flames and lava.
Yanardağ alevler ve lav çıkarıyor.
More Sentences
|
20 |
General |
çıkarmak |
provoke v.
|
|
You need to stop provoking fights with Tom.
Tom'la kavga çıkarmayı bırakmalısın.
More Sentences
|
|
21 |
General |
çıkarmak |
pull out v.
|
|
After the operation is completed, the flash drive can be pulled out.
İşlem tamamlandıktan sonra flash sürücü çıkarılabilir.
More Sentences
|
22 |
General |
çıkarmak |
drive out v.
|
|
One nail drives out another.
Bir çivi diğerini çıkarır.
More Sentences
|
23 |
General |
çıkarmak |
slip off v.
|
|
Mary slipped off her robe and got into the shower.
Mary bornozunu çıkarıp duşa girdi.
More Sentences
|
24 |
General |
çıkarmak |
pick out v.
|
|
Tom picked out a yellow shirt for me to try on.
Tom denemem için sarı bir gömlek çıkardı.
More Sentences
|
25 |
General |
çıkarmak |
read v.
|
|
I wouldn't read too much into it.
Çok fazla anlam çıkarmazdım.
More Sentences
|
26 |
General |
çıkarmak |
scratch v.
|
|
I scratched him; he was too old to race for this league.
Ben onu çıkardım; bu ligde yarışmak için çok yaşlıydı.
More Sentences
|
27 |
General |
çıkarmak |
disconnect v.
|
|
Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable.
Güç kablosunu modemden çıkarın, yaklaşık bir dakika bekleyin, sonra kabloyu yeniden bağlayın.
More Sentences
|
28 |
General |
çıkarmak |
find v.
|
|
Time must be found to draw up a clear balance sheet on the Uruguay Round.
Uruguay Turu'na ilişkin net bir bilanço çıkarmak için zaman bulunmalıdır.
More Sentences
|
29 |
General |
çıkarmak |
raise v.
|
|
Following a new wave of recruitment in March 2000, this number should be further raised to 10,347.
Mart 2000'deki yeni işe alım dalgasının ardından bu sayının 10,347'ye çıkarılması gerekmektedir.
More Sentences
|
30 |
General |
çıkarmak |
elicit v.
|
|
In the process of discussions between the groups we elicited the facts, which even they had to agree.
Gruplar arasındaki tartışmalar sürecinde onların bile kabul etmek zorunda kaldığı gerçekleri ortaya çıkardık.
More Sentences
|
31 |
General |
çıkarmak |
leave out v.
|
|
You should leave out these two lines.
Bu iki satırı çıkarmalısın.
More Sentences
|
32 |
General |
çıkarmak |
publish v.
|
|
Her husband plans to publish a new monthly magazine.
Kocası yeni bir aylık dergi çıkarmayı planlıyor.
More Sentences
|
33 |
General |
çıkarmak |
exude v.
|
|
During mating season many animals exude strong fragrances.
Çiftleşme sezonunda birçok hayvan güçlü güzel kokular çıkarır.
More Sentences
|
34 |
General |
çıkarmak |
get out v.
|
|
Mom got out of the hospital a few days later.
Annem birkaç gün sonra hastaneden çıkarıldı.
More Sentences
|
35 |
General |
çıkarmak |
present v.
|
|
I am fairly certain that this will present the Commission with further challenges.
Bunun Komisyonun karşısına başka zorluklar çıkaracağından oldukça eminim.
More Sentences
|
36 |
General |
çıkarmak |
infer v.
|
|
As you will have inferred from what I have said, the Commission rejects the first option.
Söylediklerimden çıkaracağınız üzere, Komisyon ilk seçeneği reddetmektedir.
More Sentences
|
37 |
General |
çıkarmak |
oust v.
|
|
Such personal attacks must be ousted from this House forever.
Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
38 |
General |
çıkarmak |
place v.
|
|
I can't quite place his accent.
Aksanını tam olarak çıkaramıyorum.
More Sentences
|
39 |
General |
çıkarmak |
put v.
|
|
Is there a farmer who puts his animals out to pasture who can guarantee that they have not ingested wind-borne GMOs?
Hayvanlarını meraya çıkaran bir çiftçi, onların rüzgârla taşınan GDO'ları yutmadıklarını garanti edebilir mi?
More Sentences
|
40 |
General |
çıkarmak |
stick out v.
|
|
He stuck out his tongue at his teacher.
Öğretmenine dilini çıkardı.
More Sentences
|
|
41 |
General |
çıkarmak |
strip off v.
|
|
Pat stripped off his clothes and dived in.
Pat, elbiselerini çıkardı ve direkt daldı.
More Sentences
|
42 |
General |
çıkarmak |
bring out v.
|
|
What is crucial is to bring out the truth.
Önemli olan gerçeği ortaya çıkarmaktır.
More Sentences
|
43 |
General |
çıkarmak |
take off v.
|
|
They unlocked them, took off the rope that was binding them and then 20 minutes later they were locked and bound again.
Kapıların kilidini açtılar, onları bağlayan ipi çıkardılar ve 20 dakika sonra tekrar kilitlenip bağlandılar.
More Sentences
|
44 |
General |
çıkarmak |
remove v.
|
|
That is why we put legislation in place to remove this specified risk material from the food chain.
İşte bu nedenle, bu belirli risk materyalini gıda zincirinden çıkarmak için bir mevzuat yürürlüğe koyduk.
More Sentences
|
45 |
General |
çıkarmak |
exclude v.
|
|
That does not, however, mean that imprisonment and deportation should be excluded as punishments for serious crimes.
Ancak bu, hapis ve sınır dışı edilmenin ciddi suçların cezası olmaktan çıkarılması gerektiği anlamına da gelmiyor.
More Sentences
|
46 |
General |
çıkarmak |
take out v.
|
|
We take out millions of tonnes of sand eels and scour the sea beds, and the cod eat sand eels.
Milyonlarca ton kum yılan balığı çıkarıp deniz yataklarını tarıyoruz ve morinalar kum yılan balıklarını yiyor.
More Sentences
|
47 |
General |
çıkarmak |
eliminate v.
|
|
That would give us an opportunity to actually eliminate malaria as a disease.
Bu bize sıtmayı gerçekten bir hastalık olmaktan çıkarma olanağı verecektir.
More Sentences
|
48 |
General |
çıkarmak |
extract v.
|
|
He has extracted a great many examples from the grammar book.
Dilbilgisi kitabından pek çok örnek çıkardı.
More Sentences
|
49 |
General |
çıkarmak |
omit v.
|
|
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak arttırılmasına yönelik önerisi bu aşamada direktiften çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
50 |
General |
çıkarmak |
delete v.
|
|
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni direktifte yapılan ve bazı önemli hükümleri ekleyen ya da çıkaran önemli değişikliklere getiriyor.
More Sentences
|
51 |
General |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
Subtract three from eight and you get five.
Sekizden üçü çıkarırsan beş eder.
More Sentences
|
52 |
General |
çıkarmak |
strip v.
|
|
She stripped off her shirt and threw it in the laundry basket.
Gömleğini çıkardı ve çamaşır sepetine attı.
More Sentences
|
53 |
General |
çıkarmak |
take up v.
|
|
I was taken up to the third floor.
Beni üçüncü kata çıkardılar.
More Sentences
|
54 |
General |
çıkarmak |
make v.
|
|
Make of that what you will.
Bundan ne çıkarırsanız çıkarın.
More Sentences
|
55 |
General |
çıkarmak |
draw v.
|
|
He opened the trunk and drew out a box.
Bagajı açarak içinden bir kutu çıkardı.
More Sentences
|
56 |
General |
çıkarmak |
withdraw v.
|
|
The child reached out and withdrew a toy from the chest.
Çocuk uzandı ve sandıktan bir oyuncak çıkardı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
57 |
Phrasals |
çıkarmak |
subtract from (something) v.
|
|
It neither adds to nor subtracts from the problem.
Soruna ne bir şey ekler ne de ondan bir şey çıkarır.
More Sentences
|
58 |
Phrasals |
çıkarmak |
get off v.
|
|
I have something I really want to get off my chest.
Gerçekten göğsümden çıkarmam gereken bir şeyim var.
More Sentences
|
Law |
|
59 |
Law |
çıkarmak |
oust v.
|
|
Seriously, what is the European Union doing to oust the Turkish occupying army from Cyprus?
Cidden, Avrupa Birliği işgalci Türk ordusunu Kıbrıs'tan çıkarmak için ne yapıyor?
More Sentences
|
60 |
Law |
çıkarmak |
enact v.
|
|
Whatever legislation we enact will remain a paper tiger if we do not enforce it.
Hangi mevzuatı çıkarırsak çıkaralım, eğer onu uygulamazsak içi boş bir tehdit olarak kalacaktır.
More Sentences
|
Technical |
|
61 |
Technical |
çıkarmak |
delete v.
|
|
Who actually authorised the Convention to delete the goal of price stability from the catalogue of Union objectives?
Fiyat istikrarı hedefinin Birlik hedefleri kataloğundan çıkarılması için Konvansiyon'a gerçekte kim yetki verdi?
More Sentences
|
62 |
Technical |
çıkarmak |
remove v.
|
|
I am not seeking to remove the Nassauer report from the agenda.
Nassauer raporunun gündemden çıkarılmasını talep etmiyorum.
More Sentences
|
63 |
Technical |
çıkarmak |
take out v.
|
|
They used a pump to take out the water.
Suyu çıkarmak için bir pompa kullandılar.
More Sentences
|
64 |
Technical |
çıkarmak |
strip v.
|
|
In Denmark, there is a concept known as asset stripping.
Danimarka'da varlıkların elden çıkarılması olarak bilinen bir kavram vardır.
More Sentences
|
65 |
Technical |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
The children are learning to add and subtract.
Çocuklar toplama ve çıkarma yapmayı öğreniyorlar.
More Sentences
|
66 |
Technical |
çıkarmak |
omit v.
|
|
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak artırılmasına ilişkin önerisi bu aşamada yönergeden çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
Computer |
|
67 |
Computer |
çıkarmak |
delete v.
|
|
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni yönergeye bazı önemli hükümler ekleyen ya da çıkaran maddi değişikliklere getiriyor.
More Sentences
|
Slang |
|
68 |
Slang |
çıkarmak |
cough up v.
|
|
What color was the phlegm that you coughed up?
Çıkardığınız balgam ne renkti?
More Sentences
|
Common Usage |
|
69 |
Common Usage |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
70 |
Common Usage |
çıkarmak |
bare v.
|
|
General |
|
71 |
General |
çıkarmak |
bare v.
|
|
72 |
General |
çıkarmak |
descry v.
|
|
73 |
General |
çıkarmak |
educe v.
|
|
74 |
General |
çıkarmak |
off v.
|
|
75 |
General |
çıkarmak |
bruit about v.
|
|
76 |
General |
çıkarmak |
strike through v.
|
|
77 |
General |
çıkarmak |
take from v.
|
|
78 |
General |
çıkarmak |
rout out v.
|
|
79 |
General |
çıkarmak |
reject v.
|
|
80 |
General |
çıkarmak |
dislodge v.
|
|
|
81 |
General |
çıkarmak |
foot v.
|
|
82 |
General |
çıkarmak |
spit v.
|
|
83 |
General |
çıkarmak |
give forth v.
|
|
84 |
General |
çıkarmak |
extricate v.
|
|
85 |
General |
çıkarmak |
protrude v.
|
|
86 |
General |
çıkarmak |
exhaust v.
|
|
87 |
General |
çıkarmak |
strike off v.
|
|
88 |
General |
çıkarmak |
rest v.
|
|
89 |
General |
çıkarmak |
enucleate v.
|
|
90 |
General |
çıkarmak |
rule out v.
|
|
91 |
General |
çıkarmak |
discharge v.
|
|
92 |
General |
çıkarmak |
wipe up v.
|
|
93 |
General |
çıkarmak |
haul up v.
|
|
94 |
General |
çıkarmak |
order out v.
|
|
95 |
General |
çıkarmak |
kill v.
|
|
96 |
General |
çıkarmak |
excogitate v.
|
|
97 |
General |
çıkarmak |
wipe out v.
|
|
98 |
General |
çıkarmak |
draw off v.
|
|
99 |
General |
çıkarmak |
skin v.
|
|
100 |
General |
çıkarmak |
print out v.
|
|
101 |
General |
çıkarmak |
discover v.
|
|
102 |
General |
çıkarmak |
foot up v.
|
|
103 |
General |
çıkarmak |
spew out v.
|
|
104 |
General |
çıkarmak |
slip v.
|
|
105 |
General |
çıkarmak |
dismantle v.
|
|
106 |
General |
çıkarmak |
spew up v.
|
|
107 |
General |
çıkarmak |
doff v.
|
|
108 |
General |
çıkarmak |
put up v.
|
|
109 |
General |
çıkarmak |
order off v.
|
|
110 |
General |
çıkarmak |
rout up v.
|
|
111 |
General |
çıkarmak |
eject v.
|
|
112 |
General |
çıkarmak |
honk v.
|
|
113 |
General |
çıkarmak |
throw off v.
|
|
114 |
General |
çıkarmak |
blank v.
|
|
115 |
General |
çıkarmak |
throw out v.
|
|
116 |
General |
çıkarmak |
vent v.
|
|
117 |
General |
çıkarmak |
put forth v.
|
|
118 |
General |
çıkarmak |
elide v.
|
|
119 |
General |
çıkarmak |
invent v.
|
|
120 |
General |
çıkarmak |
vomit v.
|
|
121 |
General |
çıkarmak |
draw out v.
|
|
122 |
General |
çıkarmak |
emit v.
|
|
123 |
General |
çıkarmak |
disentangle v.
|
|
124 |
General |
çıkarmak |
excrete v.
|
|
125 |
General |
çıkarmak |
void v.
|
|
126 |
General |
çıkarmak |
abstract v.
|
|
127 |
General |
çıkarmak |
turn out v.
|
|
128 |
General |
çıkarmak |
expel v.
|
|
129 |
General |
çıkarmak |
expulse v.
|
|
130 |
General |
çıkarmak |
exhale v.
|
|
131 |
General |
çıkarmak |
spew forth v.
|
|
132 |
General |
çıkarmak |
winkle out v.
|
|
133 |
General |
çıkarmak |
send out v.
|
|
134 |
General |
çıkarmak |
unfix v.
|
|
135 |
General |
çıkarmak |
hawk v.
|
|
136 |
General |
çıkarmak |
displace v.
|
|
137 |
General |
çıkarmak |
winnow out v.
|
|
138 |
General |
çıkarmak |
touch off v.
|
|
139 |
General |
çıkarmak |
divest v.
|
|
140 |
General |
çıkarmak |
call forth v.
|
|
141 |
General |
çıkarmak |
evolve v.
|
|
142 |
General |
çıkarmak |
take something off v.
|
|
143 |
General |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
144 |
General |
çıkarmak |
originate v.
|
|
145 |
General |
çıkarmak |
dismiss v.
|
|
146 |
General |
çıkarmak |
detach v.
|
|
147 |
General |
çıkarmak |
pluck out v.
|
|
148 |
General |
çıkarmak |
cast off v.
|
|
149 |
General |
çıkarmak |
banish v.
|
|
150 |
General |
çıkarmak |
discard v.
|
|
151 |
General |
çıkarmak |
cast v.
|
|
152 |
General |
çıkarmak |
concoct v.
|
|
153 |
General |
çıkarmak |
substract v.
|
|
154 |
General |
çıkarmak |
expunge v.
|
|
155 |
General |
çıkarmak |
strike out v.
|
|
156 |
General |
çıkarmak |
poke v.
|
|
157 |
General |
çıkarmak |
unhinge v.
|
|
158 |
General |
çıkarmak |
make a deduction of v.
|
|
159 |
General |
çıkarmak |
scoop up v.
|
|
160 |
General |
çıkarmak |
scoop out v.
|
|
161 |
General |
çıkarmak |
scoop v.
|
|
162 |
General |
çıkarmak |
ex v.
|
|
163 |
General |
çıkarmak |
derive v.
|
|
164 |
General |
çıkarmak |
null v.
|
|
165 |
General |
çıkarmak |
remble [obsolete] v.
|
|
166 |
General |
çıkarmak |
remue [french] v.
|
|
167 |
General |
çıkarmak |
remeve [obsolete] v.
|
|
168 |
General |
çıkarmak |
avale [obsolete] v.
|
|
169 |
General |
çıkarmak |
egurgitate v.
|
|
170 |
General |
çıkarmak |
elix [obsolete] v.
|
|
171 |
General |
çıkarmak |
eloignate [obsolete] v.
|
|
172 |
General |
çıkarmak |
eloinate [obsolete] v.
|
|
173 |
General |
çıkarmak |
unfurnish v.
|
|
174 |
General |
çıkarmak |
unlodge v.
|
|
175 |
General |
çıkarmak |
unmantle v.
|
|
176 |
General |
çıkarmak |
untether v.
|
|
177 |
General |
çıkarmak |
excerp v.
|
|
178 |
General |
çıkarmak |
bleed v.
|
|
179 |
General |
çıkarmak |
lave [obsolete] v.
|
|
180 |
General |
çıkarmak |
hoof v.
|
|
181 |
General |
çıkarmak |
mount v.
|
|
182 |
General |
çıkarmak |
muster (with) v.
|
|
183 |
General |
çıkarmak |
rid v.
|
|
184 |
General |
çıkarmak |
obtrude v.
|
|
185 |
General |
çıkarmak |
deprive [obsolete] v.
|
|
186 |
General |
çıkarmak |
diminish [obsolete] v.
|
|
187 |
General |
çıkarmak |
off v.
|
|
188 |
General |
çıkarmak |
offtake [obsolete] v.
|
|
189 |
General |
çıkarmak |
rub v.
|
|
190 |
General |
çıkarmak |
improve v.
|
|
191 |
General |
çıkarmak |
deturb [obsolete] v.
|
|
192 |
General |
çıkarmak |
deturbate v.
|
|
193 |
General |
çıkarmak |
devest [obsolete] v.
|
|
194 |
General |
çıkarmak |
dishabit [obsolete] v.
|
|
195 |
General |
çıkarmak |
disposition v.
|
|
196 |
General |
çıkarmak |
dispunct v.
|
|
197 |
General |
çıkarmak |
dispunge [obsolete] v.
|
|
198 |
General |
çıkarmak |
disclame [obsolete] v.
|
|
199 |
General |
çıkarmak |
discriminate v.
|
|
200 |
General |
çıkarmak |
flay v.
|
|
201 |
General |
çıkarmak |
outtake v.
|
|
202 |
General |
çıkarmak |
outthrust v.
|
|
203 |
General |
çıkarmak |
scrumble v.
|
|
204 |
General |
çıkarmak |
shake v.
|
|
205 |
General |
çıkarmak |
shave v.
|
|
206 |
General |
çıkarmak |
shift v.
|
|
207 |
General |
çıkarmak |
slash v.
|
|
208 |
General |
çıkarmak |
drive v.
|
|
209 |
General |
çıkarmak |
pluck (away) v.
|
|
Phrasals |
|
210 |
Phrasals |
çıkarmak |
cancel out v.
|
|
211 |
Phrasals |
çıkarmak |
draw out v.
|
|
212 |
Phrasals |
çıkarmak |
thrust out v.
|
|
213 |
Phrasals |
çıkarmak |
break out v.
|
|
214 |
Phrasals |
çıkarmak |
cull out v.
|
|
215 |
Phrasals |
çıkarmak |
chuck up v.
|
|
216 |
Phrasals |
çıkarmak |
strip out v.
|
|
217 |
Phrasals |
çıkarmak |
cut something from something v.
|
|
218 |
Phrasals |
çıkarmak |
drop out v.
|
|
219 |
Phrasals |
çıkarmak |
shave off v.
|
|
220 |
Phrasals |
çıkarmak |
kick up v.
|
|
221 |
Phrasals |
çıkarmak |
block out v.
|
|
222 |
Phrasals |
çıkarmak |
bring on v.
|
|
223 |
Phrasals |
çıkarmak |
deal out v.
|
|
224 |
Phrasals |
çıkarmak |
deal out of v.
|
|
225 |
Phrasals |
çıkarmak |
dump out v.
|
|
226 |
Phrasals |
çıkarmak |
edge up v.
|
|
227 |
Phrasals |
çıkarmak |
fetch out v.
|
|
228 |
Phrasals |
çıkarmak |
fire out v.
|
|
229 |
Phrasals |
çıkarmak |
set off [obsolete] v.
|
|
Colloquial |
|
230 |
Colloquial |
çıkarmak |
kick off v.
|
|
Idioms |
|
231 |
Idioms |
çıkarmak |
chew the cheese v.
|
|
232 |
Idioms |
çıkarmak |
cast up (one's) accounts [obsolete] v.
|
|
Trade/Economic |
|
233 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
float v.
|
|
234 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
235 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
issue v.
|
|
236 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
emit v.
|
|
Technical |
|
237 |
Technical |
çıkarmak |
dress out v.
|
|
238 |
Technical |
çıkarmak |
extrude v.
|
|
239 |
Technical |
çıkarmak |
issue v.
|
|
Computer |
|
240 |
Computer |
çıkarmak |
unmount v.
|
|
Medical |
|
241 |
Medical |
çıkarmak |
eluxate v.
|
|
Math |
|
242 |
Math |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
Marine Biology |
|
243 |
Marine Biology |
çıkarmak |
bail v.
|
|
Philosophy |
|
244 |
Philosophy |
çıkarmak |
sublate v.
|
|
Archaic |
|
245 |
Archaic |
çıkarmak |
retrench v.
|
|
246 |
Archaic |
çıkarmak |
dispose v.
|
|
247 |
Archaic |
çıkarmak |
conceive v.
|
|
248 |
Archaic |
çıkarmak |
dash v.
|
|
249 |
Archaic |
çıkarmak |
scry v.
|
|
Slang |
|
250 |
Slang |
çıkarmak |
blow beets v.
|
|
251 |
Slang |
çıkarmak |
buick v.
|
|
252 |
Slang |
çıkarmak |
sell buicks v.
|
|
253 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
254 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
255 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
256 |
Slang |
çıkarmak |
earp v.
|
|
257 |
Slang |
çıkarmak |
dump a load v.
|
|
258 |
Slang |
çıkarmak |
dump one's load v.
|
|
259 |
Slang |
çıkarmak |
earl v.
|
|
260 |
Slang |
çıkarmak |
talk to earl v.
|
|
261 |
Slang |
çıkarmak |
earp v.
|
|
262 |
Slang |
çıkarmak |
urp v.
|
|
263 |
Slang |
çıkarmak |
fetch up v.
|
|
264 |
Slang |
çıkarmak |
barf v.
|
|
265 |
Slang |
çıkarmak |
hork v.
|
|
266 |
Slang |
çıkarmak |
bust out v.
|
|
267 |
Slang |
çıkarmak |
throw a map [obsolete] v.
|
|
268 |
Slang |
çıkarmak |
dump a load v.
|
|
269 |
Slang |
çıkarmak |
dump one's load v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
find out v.
|
|
Sami found out where Layla worked.
Sami, Leyla'nın nerede çalıştığını ortaya çıkardı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
meydana çıkarmak |
reveal v.
|
|
This very interesting test reveals your professional personality.
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
ıskartaya çıkarmak |
discard v.
|
|
If the fishermen do not have quotas, these fish are discarded.
Eğer balıkçıların kotaları yoksa, bu balıklar ıskartaya çıkarılır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
savor v.
|
|
You should savor this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
savour v.
|
|
You should savour this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
enjoy v.
|
|
We have enjoyed sound cooperation in the committee.
Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
mezardan çıkarmak |
exhume v.
|
|
Sami's body was exhumed.
Sami'nin cesedi mezardan çıkarıldı.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
reveal v.
|
|
The budget contains a perversion of solidarity, which in turn reveals a fourth deficit; a deficit of coherence.
Bütçe dayanışmanın saptırılmasını içeriyor ve bu da dördüncü bir açığı ortaya çıkarıyor; tutarlılık açığı.
More Sentences
|
9 |
Common Usage |
baştan çıkarmak |
seduce v.
|
|
Linda tried to seduce Dan.
Linda Dan'i baştan çıkarmaya çalıştı.
More Sentences
|
General |
|
10 |
General |
raydan çıkarmak |
derail v.
|
|
We must not let the radical groups derail the political initiatives yet again.
Radikal grupların siyasi girişimleri bir kez daha rayından çıkarmasına izin vermemeliyiz.
More Sentences
|
11 |
General |
çıkarmak (matematik) |
take away v.
|
|
10 take away 2 is 8.
10'dan 2'yi çıkarırsak 8 eder.
More Sentences
|
12 |
General |
iki katına çıkarmak |
double v.
|
|
We propose to double the spending on science and society.
Bilim ve topluma yönelik harcamaların iki katına çıkarılmasını öneriyoruz.
More Sentences
|
13 |
General |
tıpasını çıkarmak |
uncork v.
|
|
Tom uncorked a bottle of wine.
Tom bir şişe şarabını tıpasını çıkardı.
More Sentences
|
14 |
General |
yürüyüşe çıkarmak |
walk v.
|
|
Tom and Mary often take walks together.
Tom ve Mary sık sık birlikte yürüyüşe çıkarlar.
More Sentences
|
15 |
General |
tadını çıkarmak |
bask v.
|
|
Tell her that I am basking in the sun.
Ona güneşin tadını çıkardığımı söyle.
More Sentences
|
16 |
General |
haklı çıkarmak |
vindicate v.
|
|
The EU can now vindicate its claim to a place on the world stage by brokering this strategy.
AB şimdi bu stratejiye aracılık ederek dünya sahnesinde yer alma iddiasını haklı çıkarabilir.
More Sentences
|
17 |
General |
hurdaya çıkarmak |
junk v.
|
|
A tree fell on my new car and I had to junk it.
Yeni arabamın üzerine bir ağaç düştü ve onu hurdaya çıkarmak zorunda kaldım.
More Sentences
|
18 |
General |
elden çıkarmak |
sell out v.
|
|
So small farmers from Haiti to Mexico and Mozambique to Tanzania are simply selling up and selling out.
Haiti'den Meksika'ya, Mozambik'ten Tanzanya'ya kadar küçük çiftçiler basitçe elden çıkarıyor ve satıyor.
More Sentences
|
19 |
General |
ortaya çıkarmak |
disclose v.
|
|
They opened the curtain and disclosed the grand prize.
Perdeyi açarak büyük ödülü ortaya çıkardılar.
More Sentences
|
20 |
General |
temize çıkarmak |
exonerate v.
|
|
Thus he exonerates the dealers and capitalist society and condemns young people.
Böylece satıcıları ve kapitalist toplumu temize çıkarıyor ve gençleri kınıyor.
More Sentences
|
21 |
General |
ortaya çıkarmak |
ferret out v.
|
|
What new facts did you manage to ferret out?
Hangi yeni gerçekleri ortaya çıkarmayı başardın?
More Sentences
|
22 |
General |
ses çıkarmak |
let out v.
|
|
The banshee let out a blood-curdling scream.
Ölüm perisi kan donduran bir çığlık sesi çıkardı.
More Sentences
|
23 |
General |
buhar çıkarmak |
steam v.
|
|
The kettle started steaming within two minutes.
Su ısıtıcısı iki dakika içinde buhar çıkarmaya başladı.
More Sentences
|
24 |
General |
davetiye çıkarmak |
invite v.
|
|
Nor does anyone suggest that he might be inviting crime.
Kimse onun suça davetiye çıkardığını da iddia etmiyor.
More Sentences
|
25 |
General |
duman çıkarmak |
smoke v.
|
|
His chimney isn't smoking.
Bacası duman çıkarmıyor.
More Sentences
|
26 |
General |
kavga çıkarmak |
pick a fight v.
|
|
It is intolerable that you should pick a fight like this here in the European Parliament.
Avrupa Parlamentosunda bu şekilde bir kavga çıkarmanız kabul edilemez.
More Sentences
|
27 |
General |
tahta çıkarmak |
enthrone v.
|
|
The newly crowned king was enthroned in an elaborate ceremony.
Tacını yeni giyen kral, ihtimam dolu bir törenle tahta çıkarıldı.
More Sentences
|
28 |
General |
bir şeyi çıkarmak |
take something off v.
|
|
I was very warmly dressed, so I came back to take something off.
Çok kalın giyinmiştim, bu yüzden bir şeyler çıkarmak için geri döndüm.
More Sentences
|
29 |
General |
elden çıkarmak |
get rid of v.
|
|
But, it's just so hard to get rid of a classic.
Ancak bir klasiği elden çıkarmak öyle zor ki.
More Sentences
|
30 |
General |
iki katına çıkarmak |
redouble v.
|
|
Consequently, it is incumbent on us to pull together and redouble our efforts on behalf of the European Union.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği adına el ele vermek ve çabalarımızı iki katına çıkarmak hepimizin görevidir.
More Sentences
|
31 |
General |
anlam çıkarmak |
make out v.
|
|
I can't make out the meaning of this sentence.
Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.
More Sentences
|
32 |
General |
temize çıkarmak |
clear v.
|
|
Can you produce evidence to clear him?
Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin?
More Sentences
|
33 |
General |
rezalet çıkarmak |
make a scene v.
|
|
Don't make a scene in public.
Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.
More Sentences
|
34 |
General |
topraktan çıkarmak |
unearth v.
|
|
Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.
Sıra sıra patatesler topraktan çıkarılır ve bir çapayla toplanır.
More Sentences
|
35 |
General |
insanlıktan çıkarmak |
dehumanize v.
|
|
Sami dehumanized his victims.
Sami kurbanlarını insanlıktan çıkardı.
More Sentences
|
36 |
General |
evinden çıkarmak |
dispossess v.
|
|
The landlord threatened to dispossess the tenants.
Ev sahibi, kiracıları evden çıkarmakla tehdit etti.
More Sentences
|
37 |
General |
gaz çıkarmak |
fart v.
|
|
I wasn't the one who just farted.
Şimdi gaz çıkaran ben değildim.
More Sentences
|
38 |
General |
ön plana çıkarmak |
feature v.
|
|
His movies often feature strong female characters.
Onun filmleri genellikle güçlü kadın karakterleri ön plana çıkarır.
More Sentences
|
39 |
General |
adını listeden çıkarmak |
cross off v.
|
|
Your name has been crossed off the list.
Adın listeden çıkarıldı.
More Sentences
|
40 |
General |
kızamık çıkarmak |
have the measles v.
|
|
Tom has the measles.
Tom kızamık çıkardı.
More Sentences
|
41 |
General |
yıkayarak çıkarmak |
wash out v.
|
|
The ink stain will not wash out.
Mürekkep lekesinin yıkamayla çıkacağı yok.
More Sentences
|
42 |
General |
çileden çıkarmak |
infuriate v.
|
|
Yet there are a number of infuriating aspects, because everything takes so long.
Yine de her şey çok uzun sürdüğü için çileden çıkaran bir takım hususlar var.
More Sentences
|
43 |
General |
olay çıkarmak |
make a scene v.
|
|
Do not make a scene in front of everyone.
Herkesin önünde olay çıkarma.
More Sentences
|
44 |
General |
tadını çıkarmak |
enjoy v.
|
|
I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.
More Sentences
|
45 |
General |
işten çıkarmak |
fire v.
|
|
I just fired Tom.
Tom'u daha yeni işten çıkardım.
More Sentences
|
46 |
General |
mezardan çıkarmak |
exhume v.
|
|
The police exhumed Fadil's body.
Polis, Fadıl'ın cesedini mezardan çıkardı.
More Sentences
|
47 |
General |
boşa çıkarmak |
frustrate v.
|
|
Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans.
Tom gizlice Mary'nin planlarını boşa çıkarma girişiminde bulundu.
More Sentences
|
48 |
General |
açığa çıkarmak |
disclose v.
|
|
He disclosed my secret.
O, sırrımı açığa çıkardı.
More Sentences
|
49 |
General |
boşa çıkarmak |
defeat v.
|
|
That would defeat the purpose.
Bu amacımızı boşa çıkarır.
More Sentences
|
50 |
General |
kancasını çıkarmak |
unhook v.
|
|
Tom unhooked the fish and released it back into the water.
Tom balığın kancasını çıkardı ve onu suya geri bıraktı.
More Sentences
|
51 |
General |
mantarını çıkarmak (şişenin) |
uncork v.
|
|
I uncorked one.
Birinin mantarını çıkardım.
More Sentences
|
52 |
General |
tutup karaya çıkarmak (balık) |
land v.
|
|
Tom landed a big trout.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
More Sentences
|
53 |
General |
karaya çıkarmak |
land v.
|
|
It costs more and more to land fewer and fewer fish.
Giderek daha az balığı karaya çıkarmak giderek daha pahalıya mal oluyor.
More Sentences
|
54 |
General |
boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
We therefore have a huge responsibility not to disappoint their expectations.
Dolayısıyla onların beklentilerini boşa çıkarmamak gibi büyük bir sorumluluğumuz var.
More Sentences
|
55 |
General |
sonuç çıkarmak |
draw a conclusion v.
|
|
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
More Sentences
|
56 |
General |
satılığa çıkarmak |
put up v.
|
|
Father put up the house for sale.
Babam evi satılığa çıkardı.
More Sentences
|
57 |
General |
baklayı ağzından çıkarmak |
spill the beans v.
|
|
She may spill the beans.
Baklayı ağzından çıkarabilir.
More Sentences
|
58 |
General |
kesip çıkarmak |
cut out v.
|
|
Jackson asked the doctor to cut out the bullet at once.
Jackson doktordan kurşunu hemen kesip çıkarmasını istedi.
More Sentences
|
59 |
General |
baştan çıkarmak |
tempt v.
|
|
She tempted him.
Onu baştan çıkardı.
More Sentences
|
60 |
General |
ses çıkarmak |
speak v.
|
|
When they came for the Jews, I did not speak out because I was not a Jew.
Yahudiler için geldiklerinde sesimi çıkarmadım çünkü ben Yahudi değildim.
More Sentences
|
61 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncover v.
|
|
Is it innovation in surveillance that will enable us to uncover sleepers in the future?
Gelecekte uyuyanları ortaya çıkarmamızı sağlayacak olan şey gözetim alanındaki yenilikler mi?
More Sentences
|
62 |
General |
anlam çıkarmak |
make v.
|
|
What is the consumer supposed to make of all this?
Tüketicinin tüm bunlardan ne anlam çıkarması gerekiyor?
More Sentences
|
63 |
General |
sonuç çıkarmak |
deduce v.
|
|
From that assumption you deduce that immigration is a right, and an actionable one at that.
Bu varsayımdan göçün bir hak olduğu ve hatta eyleme geçirilebilir bir hak olduğu sonucunu çıkarıyorsunuz.
More Sentences
|
64 |
General |
dışarı çıkarmak |
stick out v.
|
|
Tom stuck out his tongue to try and catch snowflakes.
Tom kar tanelerini yakalamaya çalışmak için dilini dışarı çıkardı.
More Sentences
|
65 |
General |
temize çıkarmak |
vindicate v.
|
|
Sami wanted to vindicate himself.
Sami kendini temize çıkarmak istiyordu.
More Sentences
|
66 |
General |
giysilerini çıkarmak |
strip v.
|
|
The boy stripped off his clothes.
Erkek çocuk giysilerini çıkardı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
67 |
Common Usage |
buhar çıkarmak |
vapor v.
|
|
68 |
Common Usage |
buhar çıkarmak |
vapour v.
|
|
69 |
Common Usage |
ıskartaya çıkarmak |
scrap v.
|
|
70 |
Common Usage |
taş ocağından çıkarmak |
quarry v.
|
|
71 |
Common Usage |
temize çıkarmak |
acquit v.
|
|
72 |
Common Usage |
atmak (çıkarmak gibi) |
discard v.
|
|
73 |
Common Usage |
satışa çıkarmak |
release v.
|
|
74 |
Common Usage |
yerinden çıkarmak |
displace v.
|
|
75 |
Common Usage |
ıslık sesi çıkarmak |
swish v.
|
|
76 |
Common Usage |
su yüzüne çıkarmak |
reveal v.
|
|
77 |
Common Usage |
duman çıkarmak |
belch v.
|
|
General |
|
78 |
General |
cevizin içini çıkarmak için kullanılan sivri uçlu araç |
nutpick n.
|
|
79 |
General |
manzaranın tadını çıkarmak |
enjoy the scenery n.
|
|
80 |
General |
(içecek) küçük gaz baloncukları çıkarmak |
effervescence n.
|
|
81 |
General |
erkekleri baştan çıkarmak için cinsel çekiciliğini kullanan kadın |
vamp n.
|
|
82 |
General |
(aktör) tanıtımlarda ön plana çıkarmak |
billing n.
|
|
83 |
General |
yangın çıkarmak için kullanılan kibrit |
locofoco n.
|
|
84 |
General |
toprağı çıkarmak |
deterration n.
|
|
85 |
General |
halka ve bıçak ağzından oluşan ve tonsil benzeri çıkıntılı yapıları kesip çıkarmak için kullanılan cerrahi bir alet |
guillotine n.
|
|
86 |
General |
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik |
spile hole n.
|
|
87 |
General |
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik |
spilehole n.
|
|
88 |
General |
model çıkarmak için masa üzerine kumaş seren kimse |
spreader n.
|
|
89 |
General |
göklere çıkarmak |
beslaver v.
|
|
90 |
General |
anlam çıkarmak |
make sense out of v.
|
|
91 |
General |
idrar çıkarmak |
urinate v.
|
|
92 |
General |
yoldan çıkarmak |
mislead v.
|
|
93 |
General |
çıkarmak (egzoz/duman vb'ni) |
exhale v.
|
|
94 |
General |
hırıltılı bir ses çıkarmak |
wheeze v.
|
|
95 |
General |
diş çıkarmak |
grow teeth v.
|
|
96 |
General |
aklından çıkarmak |
give up thought of v.
|
|
97 |
General |
tartışma çıkarmak |
hassle v.
|
|
98 |
General |
çıngar çıkarmak |
make a row v.
|
|
99 |
General |
mavi kopya çıkarmak |
blueprint v.
|
|
100 |
General |
leke çıkarmak |
remove a stain v.
|
|
101 |
General |
emme sesi çıkarmak |
suck v.
|
|
102 |
General |
papazlıktan çıkarmak |
unfrock v.
|
|
103 |
General |
çıkarmak (bir şeyi bir yerden) |
withdraw from v.
|
|
104 |
General |
vatandaşlıktan çıkarmak |
denationalize v.
|
|
105 |
General |
bela çıkarmak |
make trouble v.
|
|
106 |
General |
pestilini çıkarmak |
squelch v.
|
|
107 |
General |
ortaya çıkarmak |
determine v.
|
|
108 |
General |
kaz sesi çıkarmak |
honk v.
|
|
109 |
General |
ıskartaya çıkarmak |
junk v.
|
|
110 |
General |
çileden çıkarmak |
impassion v.
|
|
111 |
General |
açığa çıkarmak |
debunk v.
|
|
112 |
General |
yürüyüşe çıkarmak |
take somebody for a walk v.
|
|
113 |
General |
öksürüğe benzeyen ses çıkarmak |
sputter v.
|
|
114 |
General |
hırsını çıkarmak |
vent one's spleen on v.
|
|
115 |
General |
ortaya çıkarmak |
show up v.
|
|
116 |
General |
olay çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
117 |
General |
göklere çıkarmak |
extol v.
|
|
118 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
core v.
|
|
119 |
General |
radyografisini çıkarmak |
radiograph v.
|
|
120 |
General |
birinin turşusunu çıkarmak |
fag someone out v.
|
|
121 |
General |
hindi gibi sesler çıkarmak |
gobble v.
|
|
122 |
General |
bağırsaklarını çıkarmak |
disembowel v.
|
|
123 |
General |
yalancı çıkarmak |
belie v.
|
|
124 |
General |
maskeyi çıkarmak |
dismask v.
|
|
125 |
General |
uyumsuz ses çıkarmak |
jangle v.
|
|
126 |
General |
karışıklık çıkarmak |
pie v.
|
|
127 |
General |
tadını çıkarmak |
luxuriate in v.
|
|
128 |
General |
karışıklık çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
129 |
General |
başını suya sokup çıkarmak |
duck v.
|
|
130 |
General |
üç kopyasını çıkarmak |
triplicate v.
|
|
131 |
General |
birini saklandığı yerden çıkarmak |
flush someone out v.
|
|
132 |
General |
meydana çıkarmak |
unearth v.
|
|
133 |
General |
ses çıkarmak |
beep v.
|
|
134 |
General |
meydana çıkarmak |
expose v.
|
|
135 |
General |
pestilini çıkarmak |
beat smb. into a jelly v.
|
|
136 |
General |
müşkülat çıkarmak |
raise difficulties v.
|
|
137 |
General |
vıcık vıcık bir yerden yürürken ayak sesi çıkarmak |
squelch v.
|
|
138 |
General |
meydana çıkarmak |
uncloak v.
|
|
139 |
General |
birini apar topar bir yerden çıkarmak |
hustle someone out of v.
|
|
140 |
General |
rezalet çıkarmak |
scandalize v.
|
|
141 |
General |
kuyruk acısını çıkarmak |
square accounts with v.
|
|
142 |
General |
kaş yapayım derken göz çıkarmak |
make things worse v.
|
|
143 |
General |
satışa çıkarmak |
market v.
|
|
144 |
General |
çıkarmak (maden) |
mine v.
|
|
145 |
General |
çıkarmak (resmi giysisini) |
disrobe v.
|
|
146 |
General |
duygularını giderek doruğa çıkarmak |
work up v.
|
|
147 |
General |
problem çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
148 |
General |
pestilini çıkarmak |
exhaust v.
|
|
149 |
General |
çıt sesi çıkarmak |
click v.
|
|
150 |
General |
çok tiz bir ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
151 |
General |
içini dışına çıkarmak |
turn inside out v.
|
|
152 |
General |
pıtrağını çıkarmak |
bur v.
|
|
153 |
General |
yatağından çıkarmak |
rouse up v.
|
|
154 |
General |
çıkarmak (inilti/ses) |
utter v.
|
|
155 |
General |
çıkarmak (özünü/suyunu) |
extract v.
|
|
156 |
General |
zehrini çıkarmak |
detoxicate v.
|
|
157 |
General |
gümrükten çıkarmak |
clear through the customs v.
|
|
158 |
General |
üstünü çıkarmak |
take off one's clothes v.
|
|
159 |
General |
kınından çıkarmak |
unsheathe v.
|
|
160 |
General |
aklından çıkarmak |
dismiss from one's mind v.
|
|
161 |
General |
umudunu boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
162 |
General |
birini iterek (bir yerden) çıkarmak |
push someone out of v.
|
|
163 |
General |
kabuğunu çıkarmak (karidesin) |
peel v.
|
|
164 |
General |
ortaya çıkarmak |
unveil v.
|
|
165 |
General |
çileden çıkarmak |
exasperate v.
|
|
166 |
General |
piyasaya çıkarmak |
put on the market v.
|
|
167 |
General |
meydana çıkarmak |
nail v.
|
|
168 |
General |
sonuç çıkarmak |
induce v.
|
|
169 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring to pass v.
|
|
170 |
General |
karışıklık çıkarmak |
riot v.
|
|
171 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak (havada hareket ederken) |
swish v.
|
|
172 |
General |
içini çıkarmak |
core v.
|
|
173 |
General |
saklandığı yerden çıkarmak |
flush out v.
|
|
174 |
General |
infaz için kayıtlardan çıkarmak |
estreat v.
|
|
175 |
General |
özünü çıkarmak |
distil v.
|
|
176 |
General |
baştan çıkarmak |
pervert v.
|
|
177 |
General |
kopyasını çıkarmak |
reproduce v.
|
|
178 |
General |
suçlu çıkarmak |
find guilty v.
|
|
179 |
General |
ördek sesi çıkarmak |
quack v.
|
|
180 |
General |
bir eserin açık saçık görülen yerlerini çıkarmak |
bowdlerize v.
|
|
181 |
General |
kürekleyerek çıkarmak (gömülmüş birini/bir şeyi) |
dig out v.
|
|
182 |
General |
yenilik çıkarmak |
innovate v.
|
|
183 |
General |
bir şeyi satışa çıkarmak |
put something up for sale v.
|
|
184 |
General |
pestilini çıkarmak |
give a good beating v.
|
|
185 |
General |
beş katına çıkarmak |
quintuple v.
|
|
186 |
General |
işten çıkarmak |
remove v.
|
|
187 |
General |
dedikodu çıkarmak |
spread rumors v.
|
|
188 |
General |
acısını çıkarmak |
vent something on v.
|
|
189 |
General |
tıkaç veya kapağını çıkarmak |
unstop v.
|
|
190 |
General |
meydana çıkarmak |
bring out v.
|
|
191 |
General |
baştan çıkarmak |
entice v.
|
|
192 |
General |
boşa çıkarmak |
negate v.
|
|
193 |
General |
elden çıkarmak |
unload v.
|
|
194 |
General |
meydana çıkarmak |
deterrer v.
|
|
195 |
General |
silip çıkarmak |
rub off v.
|
|
196 |
General |
keyfini çıkarmak |
get a kick out of v.
|
|
197 |
General |
boşa çıkarmak |
invalidate v.
|
|
198 |
General |
dilini çıkarmak |
put out one's tongue v.
|
|
199 |
General |
ses çıkarmak |
noise v.
|
|
200 |
General |
satışa çıkarmak |
put something on the market v.
|
|
201 |
General |
haklı çıkarmak |
warrant v.
|
|
202 |
General |
yüz katına çıkarmak |
centuplicate v.
|
|
203 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
pit v.
|
|
204 |
General |
maraza çıkarmak |
provoke a quarrel v.
|
|
205 |
General |
göklere çıkarmak |
magnify v.
|
|
206 |
General |
bazı tohum ve meyvelerin kabuğunu çıkarmak |
husk v.
|
|
207 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop up v.
|
|
208 |
General |
çamurdan çekip çıkarmak |
raise somebody from the dunghill v.
|
|
209 |
General |
karbonu çıkarmak |
decarbonize v.
|
|
210 |
General |
kargaşa çıkarmak |
riot v.
|
|
211 |
General |
cüruftan camı çıkarmak |
devitrify v.
|
|
212 |
General |
elbiselerini çıkarmak |
unclothe v.
|
|
213 |
General |
ne olduğunu çıkarmak |
identify v.
|
|
214 |
General |
acısını çıkarmak |
get even with somebody v.
|
|
215 |
General |
müşkülat çıkarmak |
cause problems v.
|
|
216 |
General |
tedavüle çıkarmak |
issue v.
|
|
217 |
General |
göklere çıkarmak |
flatter v.
|
|
218 |
General |
satılığa çıkarmak |
put up for sale v.
|
|
219 |
General |
iki misline çıkarmak |
redouble v.
|
|
220 |
General |
kamburunu çıkarmak |
arch the back v.
|
|
221 |
General |
çürüğe çıkarmak |
invalid somebody out of the army v.
|
|
222 |
General |
cik cik diye ses çıkarmak |
peep v.
|
|
223 |
General |
kamburunu çıkarmak |
arch v.
|
|
224 |
General |
hır çıkarmak |
start a quarrel v.
|
|
225 |
General |
boru gibi ses çıkarmak |
blare v.
|
|
226 |
General |
zevkini çıkarmak |
luxuriate in v.
|
|
227 |
General |
ümidini boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
228 |
General |
ortaya çıkarmak |
detect v.
|
|
229 |
General |
kabuğunu çıkarmak |
unshell v.
|
|
230 |
General |
piyasaya çok miktarda kağıt para çıkarmak |
inflate v.
|
|
231 |
General |
bir şeyi meydana çıkarmak |
smoke something out v.
|
|
232 |
General |
çıkarmak (vücuttan) |
excrete v.
|
|
233 |
General |
boşa çıkarmak |
baffle v.
|
|
234 |
General |
çıkarmak (duman) |
throw off v.
|
|
235 |
General |
meydana çıkarmak |
dig up v.
|
|
236 |
General |
ıskartaya çıkarmak |
reject v.
|
|
237 |
General |
baştan çıkarmak |
debauch v.
|
|
238 |
General |
tık sesi çıkarmak |
click v.
|
|
239 |
General |
suyunu çıkarmak |
ream out v.
|
|
240 |
General |
daha yukarı çıkarmak |
uprise v.
|
|
241 |
General |
göklere çıkarmak |
build up v.
|
|
242 |
General |
giysisini çıkarmak |
disrobe v.
|
|
243 |
General |
topraktan çıkarmak |
deterrer v.
|
|
244 |
General |
keskin ses çıkarmak |
make a sharp sound v.
|
|
245 |
General |
kesit çıkarmak |
transect v.
|
|
246 |
General |
ortaya çıkarmak |
unravel v.
|
|
247 |
General |
menteşelerini çıkarmak |
unhinge v.
|
|
248 |
General |
birini saklandığı yerden çıkarmak |
flush somebody out v.
|
|
249 |
General |
boşa çıkarmak |
cancel v.
|
|
250 |
General |
tedavüle çıkarmak (parayı) |
circulate v.
|
|
251 |
General |
patırtı çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
252 |
General |
açığa çıkarmak |
show up v.
|
|
253 |
General |
ağlamaklı ses çıkarmak |
wawl v.
|
|
254 |
General |
kamburunu çıkarmak |
stoop v.
|
|
255 |
General |
çileden çıkarmak |
incense v.
|
|
256 |
General |
hızla çıkarmak |
whip off v.
|
|
257 |
General |
suretini çıkarmak |
copy v.
|
|
258 |
General |
zevkini çıkarmak |
glory in something v.
|
|
259 |
General |
temize çıkarmak |
exculpate v.
|
|
260 |
General |
mezardan çıkarmak |
deterrer v.
|
|
261 |
General |
baştan çıkarmak |
inveigle v.
|
|
262 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop out v.
|
|
263 |
General |
sonuç çıkarmak |
educe v.
|
|
264 |
General |
cin çıkarmak |
exorcize v.
|
|
265 |
General |
yalanını çıkarmak |
show up somebody's lies v.
|
|
266 |
General |
çıkarmak (belirli bir ses) |
go v.
|
|
267 |
General |
açığa çıkarmak |
extricate v.
|
|
268 |
General |
baştan çıkarmak |
entice away v.
|
|
269 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
air somebody's dirty linen in public v.
|
|
270 |
General |
kendi masrafını çıkarmak |
pay for itself v.
|
|
271 |
General |
göklere çıkarmak |
sing somebody's praise v.
|
|
272 |
General |
açığa çıkarmak |
drag up v.
|
|
273 |
General |
oyup çıkarmak |
gouge out v.
|
|
274 |
General |
boşa çıkarmak |
nullify v.
|
|
275 |
General |
sıkıp çıkarmak |
wring v.
|
|
276 |
General |
temize çıkarmak |
purify v.
|
|
277 |
General |
öksürerek çıkarmak |
expectorate v.
|
|
278 |
General |
barodan çıkarmak |
disbar v.
|
|
279 |
General |
açığa çıkarmak |
unclothe v.
|
|
280 |
General |
üstünü çıkarmak |
strip v.
|
|
281 |
General |
civciv çıkarmak |
hatch v.
|
|
282 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring out v.
|
|
283 |
General |
ortaya çıkarmak |
get at v.
|
|
284 |
General |
hırgür çıkarmak |
start a quarrel v.
|
|
285 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
disclose a secret of someone v.
|
|
286 |
General |
meydana çıkarmak |
show v.
|
|
287 |
General |
ortaya çıkarmak |
smoke out v.
|
|
288 |
General |
yatağından çıkarmak |
rout out v.
|
|
289 |
General |
elden çıkarmak |
close out v.
|
|
290 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
air somebody's dirty laundry in public v.
|
|
291 |
General |
haritasını çıkarmak |
plot v.
|
|
292 |
General |
göklere çıkarmak |
rave about v.
|
|
293 |
General |
gazete çıkarmak |
publish a newspaper v.
|
|
294 |
General |
haklı çıkarmak |
prove somebody right v.
|
|
295 |
General |
içini çıkarmak |
empty v.
|
|
296 |
General |
tahta çıkarmak |
throne v.
|
|
297 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak |
sing v.
|
|
298 |
General |
arayıp çıkarmak |
dig out v.
|
|
299 |
General |
taşocağından çıkarmak |
quarry from v.
|
|
300 |
General |
güçlükle çıkarmak (inilti) |
heave v.
|
|
301 |
General |
hatırından çıkarmak |
forget v.
|
|
302 |
General |
maksimuma çıkarmak |
maximise v.
|
|
303 |
General |
gürültü çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
304 |
General |
silip çıkarmak |
rub out v.
|
|
305 |
General |
meydana çıkarmak |
elicit v.
|
|
306 |
General |
temize çıkarmak |
disculpate v.
|
|
307 |
General |
temize çıkarmak |
absolve v.
|
|
308 |
General |
açığa çıkarmak |
bring out into the open v.
|
|
309 |
General |
çıngar çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
310 |
General |
azizler mertebesine çıkarmak |
saint v.
|
|
311 |
General |
ses çıkarmak |
clatter v.
|
|
312 |
General |
suyunu çıkarmak |
squeeze v.
|
|
313 |
General |
foyasını çıkarmak |
unmask v.
|
|
314 |
General |
göklere çıkarmak |
emblazon v.
|
|
315 |
General |
sonuç çıkarmak |
read v.
|
|
316 |
General |
ses çıkarmak |
utter v.
|
|
317 |
General |
klişe çıkarmak |
rub v.
|
|
318 |
General |
havuzdan çıkarmak |
undock v.
|
|
319 |
General |
çürüğe çıkarmak |
invalid v.
|
|
320 |
General |
suret çıkarmak |
make a copy v.
|
|
321 |
General |
homurtu çıkarmak |
whirry v.
|
|
322 |
General |
tiz ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
323 |
General |
zorluk çıkarmak |
push about v.
|
|
324 |
General |
açığa çıkarmak |
display v.
|
|
325 |
General |
elden çıkarmak |
throw away v.
|
|
326 |
General |
boşa çıkarmak |
shoot down v.
|
|
327 |
General |
isyan çıkarmak |
roust v.
|
|
328 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncloak v.
|
|
329 |
General |
açığa çıkarmak |
remove from a government office v.
|
|
330 |
General |
madeni ses çıkarmak |
clangor v.
|
|
331 |
General |
kargaşa çıkarmak |
incite anarchy v.
|
|
332 |
General |
kopyasını çıkarmak |
copy out v.
|
|
333 |
General |
pestilini çıkarmak |
tire out v.
|
|
334 |
General |
donanımı çıkarmak |
unrig v.
|
|
335 |
General |
haç çıkarmak |
cross oneself v.
|
|
336 |
General |
zor durumdan çıkarmak |
extricate v.
|
|
337 |
General |
vidalarını çıkarmak |
unscrew v.
|
|
338 |
General |
topraktan çıkarmak |
lift v.
|
|
339 |
General |
tellerini çıkarmak |
unstring v.
|
|
340 |
General |
göklere çıkarmak |
enthrone v.
|
|
341 |
General |
anayasa çıkarmak |
issue a constitution v.
|
|
342 |
General |
günah çıkarmak |
disbosom v.
|
|
343 |
General |
küp çıkarmak |
cube v.
|
|
344 |
General |
tadını çıkarmak |
enjoy fully v.
|
|
345 |
General |
buhar çıkarmak |
reek v.
|
|
346 |
General |
emekli aylığı vererek işten çıkarmak |
pension off v.
|
|
347 |
General |
öfkesini birinden çıkarmak |
wreak one's anger on v.
|
|
348 |
General |
ortaya çıkarmak |
throw into relief v.
|
|
349 |
General |
meydana çıkarmak |
disclose v.
|
|
350 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
resuscitate v.
|
|
351 |
General |
uygunsuz kısımları çıkarmak |
bowdlerize v.
|
|
352 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak |
woosh v.
|
|
353 |
General |
sorun çıkarmak |
act up v.
|
|
354 |
General |
boşa çıkarmak |
prick the bubble v.
|
|
355 |
General |
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak |
strain something out of v.
|
|
356 |
General |
kesip çıkarmak |
excise v.
|
|
357 |
General |
para çıkarmak |
issue money v.
|
|
358 |
General |
suyla çıkarmak |
wash away v.
|
|
359 |
General |
kurbağa gibi ses çıkarmak |
croak v.
|
|
360 |
General |
cebinden çıkarmak |
outdo somebody v.
|
|
361 |
General |
elden çıkarmak |
remainder v.
|
|
362 |
General |
bip sesi çıkarmak |
bleep v.
|
|
363 |
General |
çıngar çıkarmak |
make a scene v.
|
|
364 |
General |
ortaya çıkarmak |
conceive v.
|
|
365 |
General |
yukarı çıkarmak |
fetch up v.
|
|
366 |
General |
karaya çıkarmak |
put ashore v.
|
|
367 |
General |
maden çıkarmak |
mine v.
|
|
368 |
General |
balgam çıkarmak |
spit out thick wads of phlegm v.
|
|
369 |
General |
elden çıkarmak |
sell something off v.
|
|
370 |
General |
kadınlıktan çıkarmak |
unsex v.
|
|
371 |
General |
madeni ses çıkarmak |
clank v.
|
|
372 |
General |
ortaya çıkarmak |
unearth v.
|
|
373 |
General |
boğuk ses çıkarmak |
croak v.
|
|
374 |
General |
gözden çıkarmak |
be willing to pay v.
|
|
375 |
General |
haklı çıkarmak |
legitimize v.
|
|
376 |
General |
üstünden elbise çıkarmak |
take off v.
|
|
377 |
General |
kaz sesi çıkarmak |
gaggle v.
|
|
378 |
General |
gemiden çıkarmak |
unship v.
|
|
379 |
General |
ortaya çıkarmak |
pick out v.
|
|
380 |
General |
karanlık çıkarmak (foto) |
underexpose v.
|
|
381 |
General |
aklından çıkarmak |
put out of mind v.
|
|
382 |
General |
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak |
remainder v.
|
|
383 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop v.
|
|
384 |
General |
tıpasını çıkarmak |
unstop v.
|
|
385 |
General |
ortaya çıkarmak |
create v.
|
|
386 |
General |
acısını çıkarmak |
even (out/up) v.
|
|
387 |
General |
boşa çıkarmak |
let down v.
|
|
388 |
General |
tapasını çıkarmak (şişenin) |
uncork v.
|
|
389 |
General |
suya bastırarak bir şeyi çıkarmak |
soak out v.
|
|
390 |
General |
açığa çıkarmak |
dismissal v.
|
|
391 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
stone v.
|
|
392 |
General |
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) |
expurgate v.
|
|
393 |
General |
kayışını çıkarmak |
unstrap v.
|
|
394 |
General |
elden çıkarmak |
push off v.
|
|
395 |
General |
posasını çıkarmak |
squeeze almost to death v.
|
|
396 |
General |
suyunu çıkarmak |
cream v.
|
|
397 |
General |
kadrodan çıkarmak |
disestablish v.
|
|
398 |
General |
fotokopisini çekmek/çıkarmak |
photocopy v.
|
|
399 |
General |
göklere çıkarmak |
oversell v.
|
|
400 |
General |
kabuğunu çıkarmak |
hull v.
|
|
401 |
General |
ses vb genizden çıkarmak |
nose v.
|
|
402 |
General |
suyunu çıkarmak |
dewater v.
|
|
403 |
General |
pestilini çıkarmak |
pound somebody to a jelly v.
|
|
404 |
General |
mezardan çıkarmak |
disinter v.
|
|
405 |
General |
satılığa çıkarmak |
offer for sale v.
|
|
406 |
General |
açığa çıkarmak |
bring into relief v.
|
|
407 |
General |
boyunduruğunu çıkarmak |
unyoke v.
|
|
408 |
General |
kesip çıkarmak |
extirpate v.
|
|
409 |
General |
çıkarmak (kusarak) |
regurgitate v.
|
|
410 |
General |
karışıklık çıkarmak |
cause a disturbance v.
|
|
411 |
General |
piyasaya çıkarmak |
issue v.
|
|
412 |
General |
dinden imandan çıkarmak |
be enough to make a saint swear v.
|
|
413 |
General |
bir şeyi ön plana çıkarmak |
give something prominence v.
|
|
414 |
General |
temizleyerek çıkarmak |
wash out v.
|
|
415 |
General |
rızkını çıkarmak |
earn one's daily bread v.
|
|
416 |
General |
işten çıkarmak |
discharge v.
|
|
417 |
General |
ortaya çıkarmak |
call forth v.
|
|
418 |
General |
topraktan çıkarmak |
disinter v.
|
|
419 |
General |
sınıftan çıkarmak |
declass v.
|
|
420 |
General |
ortaya çıkarmak |
deduce v.
|
|
421 |
General |
meydana çıkarmak |
bring to light v.
|
|
422 |
General |
foyasını meydana çıkarmak |
debunk v.
|
|
423 |
General |
kafeinini çıkarmak |
decaffeinate v.
|
|
424 |
General |
boru gibi ses çıkarmak |
trumpet v.
|
|
425 |
General |
kadastrosunu çıkarmak |
make a cadastral survey v.
|
|
426 |
General |
çekip çıkarmak |
pull off v.
|
|
427 |
General |
yerinden çıkarmak |
dislodge v.
|
|
428 |
General |
karaya çıkarmak |
debark v.
|
|
429 |
General |
çok duman çıkarmak |
billow v.
|
|
430 |
General |
kalın ve gür ses çıkarmak |
thunder v.
|
|
431 |
General |
hadise çıkarmak |
provoke an incident v.
|
|
432 |
General |
gün yüzüne çıkarmak |
bring to light v.
|
|
433 |
General |
çengelden çıkarmak |
unhook v.
|
|
434 |
General |
çürüğe çıkarmak |
scrap v.
|
|
435 |
General |
öcünü çıkarmak |
avenge v.
|
|
436 |
General |
toprağı kazıp çıkarmak |
unearth v.
|
|
437 |
General |
suçlu çıkarmak |
incriminate v.
|
|
438 |
General |
elden çıkarmak |
part v.
|
|
439 |
General |
emir çıkarmak |
enact v.
|
|
440 |
General |
tadını çıkarmak |
discuss v.
|
|
441 |
General |
özünü çıkarmak |
extract v.
|
|
442 |
General |
insanlıktan çıkarmak |
unman v.
|
|
443 |
General |
arıza çıkarmak |
act up v.
|
|
444 |
General |
ders çıkarmak |
take lessons from v.
|
|
445 |
General |
geri çıkarmak |
disannex v.
|
|
446 |
General |
foyasını çıkarmak |
prick the bubble v.
|
|
447 |
General |
düşme sesi çıkarmak |
thud v.
|
|
448 |
General |
tadını çıkarmak |
make the most of it v.
|
|
449 |
General |
baştan çıkarmak |
deprave v.
|
|
450 |
General |
meydana çıkarmak |
discover v.
|
|
451 |
General |
sucuğunu çıkarmak |
tire out v.
|
|
452 |
General |
duman çıkarmak |
fume v.
|
|
453 |
General |
birdenbire çıkarmak |
whip out v.
|
|
454 |
General |
yüzeye çıkarmak (denizaltı) |
surface v.
|
|
455 |
General |
sihirle çıkarmak |
conjure v.
|
|
456 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring into the open v.
|
|
457 |
General |
baştan çıkarmak |
allure v.
|
|
458 |
General |
karışıklık çıkarmak |
cause a bedlam v.
|
|
459 |
General |
tadını çıkarmak |
drink in v.
|
|
460 |
General |
eritip cürufunu çıkarmak |
scorify v.
|
|
461 |
General |
tuzunu çıkarmak |
desalinise v.
|
|
462 |
General |
yoldan çıkarmak |
abet v.
|
|
463 |
General |
özünü çıkarmak |
distill v.
|
|
464 |
General |
baştan çıkarmak |
lead astray v.
|
|
465 |
General |
kancadan çıkarmak |
unhook v.
|
|
466 |
General |
albümünü çıkarmak |
release record v.
|
|
467 |
General |
ağaca çıkarmak |
tree v.
|
|
468 |
General |
sıkıp çıkarmak |
extrude v.
|
|
469 |
General |
hayal aleminden çıkarmak |
disillusion v.
|
|
470 |
General |
meydana çıkarmak |
engender v.
|
|
471 |
General |
kendini öne çıkarmak |
thrust oneself forward v.
|
|
472 |
General |
şapkasını çıkarmak |
uncap v.
|
|
473 |
General |
çıkarmak (giysiyi) |
pull off v.
|
|
474 |
General |
kavga çıkarmak |
pick a quarrel v.
|
|
475 |
General |
çıkarmak (giysiyi) |
slip off v.
|
|
476 |
General |
olay çıkarmak |
kick up a fuss v.
|
|
477 |
General |
acısını çıkarmak |
be even v.
|
|
478 |
General |
foyasını meydana çıkarmak |
unmask v.
|
|
479 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
screech v.
|
|
480 |
General |
daldırıp çıkarmak |
duck v.
|
|
481 |
General |
yerinden çıkarmak |
displant v.
|
|
482 |
General |
yerinden çıkarmak |
unsettle v.
|
|
483 |
General |
hızla çıkarmak |
whisk v.
|
|
484 |
General |
kazarak çıkarmak |
grub up v.
|
|
485 |
General |
haklı çıkarmak |
excuse v.
|
|
486 |
General |
çıkarmak (bir sayıyı) |
take v.
|
|
487 |
General |
asker çıkarmak |
land troops v.
|
|
488 |
General |
deliğinden çıkarmak |
unearth v.
|
|
489 |
General |
papazlıktan çıkarmak |
disfrock v.
|
|
490 |
General |
kalıbını çıkarmak |
model v.
|
|
491 |
General |
ayyakkabı çıkarmak |
take off one's shoes v.
|
|
492 |
General |
giysilerini çıkarmak |
undress v.
|
|
493 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
seed v.
|
|
494 |
General |
göklere çıkarmak |
celebrate v.
|
|
495 |
General |
çıkarmak (şapka, ceket vb) |
doff v.
|
|
496 |
General |
resmi onaylı suretini çıkarmak |
exemplify v.
|
|
497 |
General |
sahaya çıkarmak (bir spor takımını) |
field v.
|
|
498 |
General |
ıskartaya çıkarmak |
cull v.
|
|
499 |
General |
dini olmaktan çıkarmak |
deconsecrate v.
|
|
500 |
General |
haklı çıkarmak |
legitimatize v.
|
|